23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
4 10 TEMMUZ 2019 ÇARŞAMBA EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: İLKNUR FİLİZ HABER Babacan ve yol ayrımı 2002’den 2015’e kadar hep Bakanlar Kurulu’nda yer alan Ali Babacan’ın, Erdoğan’ın Merkez Bankası Başkanı Çetinkaya’yı görevden almasının hemen ardından istifa etmesi, yeni parti için açıktan harekete geçme zamanlaması tesadüf değil. Anlamak için filmi biraz geri saralım. Dış etkiler bir başka yazının konusu, önce içteki tabloyu anımsayalım. AKP aslında 2001 Krizi’nin ürünüydü. Toplumda kriz nedeniyle mevcut partilere ve siyasetçilere dönük tepkinin arttığı, merkez partilere güvenin aşındığı bir dönemde halk seçeneksizdi. Krizden sonra Kemal Derviş getirildi/ gönderildi, hatırlarsınız. Ülkenin önüne özelleştirme; ekonomi yönetiminde sermaye temsilinin garanti altına alınması, yani kararlardan halkın dışlanması için üst kurulların oluşturulması, “Merkez Bankası’nın siyasetten arındırılması” gibi konuları içeren bir paket koydu. Yasaları hızla geçirildi, “milli mutabakat” sayıldı. Bu arada siyasal İslam da iktidar için yol ayrımına gelmişti. Ya sadece muhafazakâr Anadolu burjuvazisinin sözcüsü olacaklar ya da uluslararası alana açılmış, finansla iç içe geçmiş büyük sermaye ile (ve ABD ile) çeşitli tavizlerle işbirliği yolu bulup iktidara gelebileceklerdi. İkincisini seçtiler. Nitekim 2002’de seçim oldu, krizden canı yanmış halkın desteğiyle AKP kazandı. Derviş’in koltuğuna Ali Babacan oturdu bu kez. Bir tür “otomatik pilot” benzetmesi yapılıyordu. Derviş programından sapılmayacak, özelleştirmeler tam gaz sürdürülecek, ekonomi “siyasetten arındırılacak”tı. Yapıldı. Böylece kriz, sermayenin ve ABD’nin siyasal İslamı kendi denetimine alması, yoksul halk kesimlerinin öfkesinin söndürülmesi ve programın demokratik araçlarla (seçim) sürdürülmesi yoluyla aşılmıştı. Siyasal İslam ise yönetme ve destekçi sınıflarını zenginleştirme olanağına kavuşmuştu. Babacan, bu geniş “neoliberal blok” sayesinde iktidarın en ayrıcalıklı bakanı oldu yıllarca. Her iki sermaye kesiminin koalisyonunu Ali Babacan temsil ediyordu, değiştirilmesi teklif bile edilemeyen isimdi. Dönemin şartlarının da etkisiyle finans kesiminin kârları artıyor, sıcak para ülkeye akıyor, özelleştirmelerle yeni gruplar, yandaşlar serpiliyor, kredi genişlemesine dayalı tüketim ekonomisi sayesinde “orta sınıf” borçlanarak büyüyordu. Yani Babacan sadece birey değil, bir programdı. Dağılmanın başlangıcı Aslında ittifak 2008 krizinden sonra sarsılmaya başladı. “Teğet geçen” kriz, kâr oranlarını düşürdü; devletten beslenme yarışı hızlandı. İvme giderek “bağımsız kurullar”dan denetimsiz ihalelere, imarinşaat rantıyla büyüyen “yandaş” sermayeye doğru kaydı. Ama özellikle 2015’ten itibaren Erdoğan’ın Merkez Bankası’nın para politikasına dönük eleştirilerinin dozunu artırması kırılmaydı. Nitekim 2015 Kasım seçimleri sonunda Babacan ilk kez Bakanlar Kurulu’nda yer almadı. Ve şimdi Erdoğan’ın Merkez Bankası Başkanı’nı görevden alması, sermaye içi ittifak tabutuna son çivi oldu. “Merkez Bankası bağımsızlığı” üstünden, tekelci finansal sermaye ile imarinşaat rantına sıkışmış Saray sermayesi arasındaki ittifak siyasal olarak da çatlama yoluna girdi. Saray ve Damat programı, ekonomi yönetimini büsbütün tekelleştirdi böylece. DervişBabacan programı da bloktan iyice dışlanmış oldu. İşte istifayı da, yeni partiyi de hızlandıran bu son gelişme. Demek ki öncelikle siyasal değil, ekonomik/sınıfsal nitelikli bir itiraz bu. Bu arada, AKP içi çatlakların “bölgesel koalisyonlar” açısından da etkileri olacak. Parti içi muhalefeti temsil eden üç önemli ismin AKP’nin kale olarak gördüğü İçOrta Anadolu kökenli olmaları, bu bölgede özellikle yükselip dünyayla bütünleşmek isteyen, son krizle çarkları durma, borçları zirve noktasına ilerleyen sermaye kesimlerinin sözcülüğünü üstlenen şehirlerden çıkmaları da dikkatle not edilmeli. Memleketleri ve ilişkileri bakımından Babacan Ankara, Davutoğlu Konya ve Abdullah Gül Kayseri siyasetinde ağırlığı olan isimler. Çıkış ve itiraz noktaları farklı olsa da, zaten kıyı ve sınır bölgelerde yerel iktidarı büyük oranda kaybeden, metropol belediyelerinden neredeyse silinen ve Karadeniz özelinde de İmamoğlu’nun yükselişiyle baş etmesi gerekecek olan AKP’nin elinde kalan sınırlı bölgesel üstünlük alanları da şimdi bir başka meydan okumayla karşı karşıya. İktidar için zor zamanlar. “Biz ne yapmalıyız” sorusuyla devam. İBB’den Erdoğan’ın diplomasını istedi Eski Evrensel Yol Partisi Genel Başkanı Metin Güler, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’na bir dilekçe ile başvurarak İBB arşivinden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın diplomasını istedi. Odatv’nin haberine göre, Güler dilekçesinde, Türkiye’de başvurduğu tüm mahkemelerden ret yanıtı aldığını, iç hukuk yollarının tükenmesi sonucu 2018’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne Erdoğan’ın diplomasının şüpheli olduğuna dair başvuruda bulunduğunu aktardı. Davanın değerlendirmeye alındığını ve halen sürdüğünü söyleyen Güler, “Erdoğan’ın diplomasının şüpheli olduğuna dair mahkemede savunma yapmak durumundayım bu nedenle ilgili belgelere ihtiyacım bulunmaktadır” ifadelerini kullandı. l Haber Merkezi Bürokratı kurban ettiCHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu MB Başkanı’nın değiştirilmesini değerlendirdi: CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Merkez Bankası Başkanı’nı görevden alarak beceriksizliğini bürokrata yıktığını belirtti. Kılıçdaroğlu, “Erdoğan, sen faizi düşürmüyor diye görevden alıp yeni adam getirdiysen ilk toplantıda faizi sıfırla, seni alkışlayacağım. İlk toplantıda faizi sıfırladık desinler, Erdoğan dünya ekonomi tarihine girsin diye özel bir kampanya açacağım” diye konuştu. CHP lideri Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin şunları dile getirdi: n Aileler adalet istiyor: 8 Temmuz’da Çorlu tren faciasını yaşadık. Aileler adalet istiyorlar. Duruşma günü geldi, bir salona alındılar. İtiraz ediyorlar... Polis copları, biber gazları... Bu çerçevede aileler birer suçluymuş gibi muamele gördüler. Bu doğru değil. CHP olarak bu olayın takipçisi olacağız. n AKP ve MHP reddetti: Çorlu tren faciasının araştırılmasını istedik. Komisyon kuralım önlemini alalım... AK Parti ve MHP’li vekillerin oylarıyla bu araştırma önergesi reddedildi. Gerçekten yazıklar olsun. Meclis’in görevi nedir? Vekil her ay parasını alıp keyfini mi sürecek? 25 kişi hayatını kaybetmiş, 8’i çocuk... Meclis bunu araştırmayacak da ne yapacak? n Bizim çocuklarımız: İslam dünyasındaki üniversite sayısı ABD’deki üniversite sayısından daha az. ODTÜ bizim gözbebeğimiz üniversitelerden birisi. Onların talepleri varsa dinlemek lazım. Onların söylemlerine kulak kabartmamız lazım. Çocuklar şunu istiyorlar: Yurt yapılsın ama 500600 kişilik. Buraya 1500 kişilik yurt yapacağız, dışa rıdan insan getireceğiz. Gençler buna karşı çıkıyor. Üstelik ağaç da kesiyorlar. Bunlar başka bir ülkenin değil, bizim çocuklarımız. Neden şiddet, neden baskı? n Rektör öğrencileri dinlemeli: Olay büyüyünce Mansur Yavaş arkadaşımız; rektöre açıyor telefonu; “Sizin yurda mı ihtiyacınız var, ben size yapacağım ve bağışlayacağım” diyor. Sayın rektöre sesleniyorum: Öğrencilerinizi dinleyiniz. Öğrencileriniz benden ve senden daha iyi dünyayı sorgulayan çocuklarımızdır. Onlar bizi geçecek, geçmek zorundadır. Mansur Başkan’ın sesine kulak verin. Öğrencinin burnu kanamasın istiyoruz. n Yüz karası bir rapor: SETA diye bir kuruluş var. Bir rapor yayımladı: “Uluslararası medya kuruluşlarının Türkiye uzantıları.” Bu rapor medya tarihimizin yüz karası raporlarından birisidir. Çünkü bu rapor gazetecilerin fişlenmesini öngörüyor. Siz gazeteciyi fişlerseniz, ötekileştirirseniz doğru haberi kimden alacağız? SETA dediğimiz kuruluş, iktidardan beslenen bir kuruluştur. İktidar bunlara dünyanın parasını verir. Onların istediği gibi düşüncelerini ifade ede Erdoğan’a yüklenen Kılıçdaroğlu, ‘Beceriksizliğini bürokrata yıkıyor. Madem faizi düşürmüyor diye görevden aldın ilk toplantıda faizi sıfırla seni alkışlayacağım’ dedi cektir. Gazeteci paranın ve gücün önünde diz çökmez. Böyle bir rapora ihtiyaç var mıydı? Birileri mi istedi? Saray’dan talep mi geldi? Su SETA’nın araştıracağı başka konu yok muydu? SETA iktidarın borazanlığını yapıyor. n Kefen parasına muhtaçlar: Merkez bankaları malum bir ihtiyat akçesi tutarlar. Yani savaş olur, bir şey olur... Yani bir yerde vatandaşın kefen parası olarak tutarlar. Şimdi yeni kanun getirdiler Meclis’e, kefen parasını Merkez Bankası’ndan alıyorlar Hazine’ye veriyorlar. Eğer bir memlekette iktidar kefen parasına muhtaç hale gelmişse o bu memleketi yönetemez. Kefen parasına el atıyorlar. Bu para yetmiyor tabii 40 milyar lira, 50 milyar lira civarında yeni vergi getiriyorlar ciro üzerinden. Turizm işletmeleri, seyahat acentaları, havaalanı ve terminal işletmelerinin cirosundan yüzde 1 alıyorlar. Kârından değil, cirosundan alıyorlar. Peki, aldığın parayı kim denetleyecek? Kanun teklifinde diyor ki “Sayıştay denetimine tabii değildir.” Nereye gidecek bu para? Yiyecekler doymadılar. Yahu insaf. Vallahi de billahi de insaf. Kim denetleyecek? Özel denetim şirketleri. Şimdi CHP’lilerin görevi bu tür düzenlemelere karşı çıkmaktır. n Sıfırlasın alkışlayacağım: Merkez Bankası’nın başkanını değiştirdiler. Erdoğan sıkıştı, faizler yükselmiş, ne yapacak? CHP dese, yönetimde değil. Ne yapacağız? En iyi Merkez Bankası Başkanı’nı suçlu ilan edelim, görevden alalım. Temel neden bu. Kendi beceriksizliğini bir bürokratın üzerine yıkarak kurtulmak istiyor. Sen kurtulamazsın kardeşim. Erdoğan şöyle suçluyor; “Kendisine faizi indirmesi gerektiğini söyledik, gerekeni yapmadı, aynı kulvarda değildik.” Erdoğan eğer sen bu gerekçe ile Merkez Bankası Başkanı’nı aldıysan, aynı kulvarda olduğun adam geldiyse oraya, ilk toplantıda faizi sıfırlayın vallahi de billahi de alkışlayacağım. Erdoğan dünya ekonomi tarihine girsin diye özel bir kampanya açacağım. n Tosuncuk gibi yönetiyor: Zaman zaman bir deyim kullanıyoruz, “aile şirketi gibi devleti yönetiyorlar” diye. MYK’de konuşurken, ‘Yapmayın, aile şirketleri saygın şirketlerdir. Buna bir isim bulun’ dedim. Çünkü liyakat yok. Özel sektöre gidin, aile şirketine gidin en başarılı yöneticileri giderler alırlar. Bizde aile şirketi gibi devlet yönetiliyor diyoruz, yok efendim aile şirketi gibi değil. Olsa olsa tosuncuk gibi yönetiyor denebilir belki. Çiftlik Bank gibi yönetiyorlar, emin olun. Devletten haberleri yok. Allah aşkına genç arkadaşlarıma sesleneyim. Biz buna bir isim bulamadık. Buna bir isim bulun, biz bu ismi kullanalım bari. Çiftlik Bank diyoruz bu da tam tutmuyor yani çünkü ondan daha felaket bir tablonun içindeyiz. l ANKARA/Cumhuriyet Ticaret Bakanlığı’nın hukuksuz genelgesi AKP’li belediye meclis üyelerine ‘dayanak’ oldu AKP, yetki gaspında ısrarlı Ümraniye Belediye Meclisi’ndeki AKP’li çoğunluk CHP’nin ret oylarına rağmen belediye şirketlerindeki temsil yetkisini vermeyi kendisinde gördü. Bunun kanundışı olduğunu vurgulayan CHP’li üyeler, yetki gaspının önüne geçmek için dava açmaya hazırlanıyor. İmamoğlu’na yurtdışından tebrik ve işbirliği teklifleri HAZAL OCAK İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’na dün yabancı ülke temsilcileri tebrik ziyaretinde bulundu. Hollanda İstanbul Başkonsolosu Bart van Bolhuis, İmamoğlu’na İstanbul kulüplerinde forma giyen Hollandalı futbolcuların imzaladığı topu hediye etti. İmamoğlu’nu seçim başarısından dolayı tebrik eden Bolhuis, “Amsterdam Belediye Başkanı’nın tebriklerini takdim etmek istiyorum. Sizinle bölgesel ekonomi, akıllı ve yeşil şehircilik anlamında işbirliği içinde olmak istiyorlar. Rotterdam Belediyesi de yine aynı şekilde iklim değişikliğine adaptasyon ve şe hirlerin dirençliliği konusunda sizinle işbirliği yapmayı sabırsızlıkla bekliyor” dedi. Bolhuis’ye ziyaretinden dolayı teşekkür eden İmamoğlu, “İki güzel şehirden böyle güzel davetler alınca çok mutlu oldum. En kısa zamanda bu güzel davetleri ve buluşmaları organize etmek için elimden gelen çabayı göstereceğim” diye konuştu İmamoğlu’nun ikinci konuğu Norveç Kültür ve Cinsiyet Eşitliği Bakanı Trina Skei oldu. Skei, “Kampanyanızı yakından takip ettim. Kampanyadaki başarınızı, insanlara yönelik açıklamalarınız takdirle karşıladık” dedi. Norveçli Bakan Skei’ye ziyareti nedeniyle teşekkür eden İmamoğlu, “Çok ilgi duyduğum hem de bir ül ke için, bir şehir için çok önemli bir karakter haline gelen eşitliğin ne denli ön planda tutulduğunu hissettiren bir bakan olmanız bizim için çok çok değerli. Bizim de şehir yönetiminde bu duyguya çok önem vereceğimizi belirtmek isterim. Tüm alanlarda tüm kararlarda eşitlik şehir için vazgeçilmez bir prensip olacak. Sizin bu ziyaretinizin bize güç kattığını belirtmek isterim” dedi. İmamoğlu’nu üçüncü olarak Belarus İstanbul Başkonsolosu Aleksai Sheved ziyaret etti ve tebriklerini iletti. İmamoğlu’nu son olarak Center for American Progress yöneticileri Michael Werz ve Max Hoffman ziyaret etti. İmamoğlu: AKP, İBB iştiraklerini Etik değil, istifa edin devretmeye direniyor İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, dün konuk olduğu radyo programında istifa eden yöneticiler ve makam araçları ile ilgili önemli açıklamalar yaptı. İBB’nin idaresini devraldıklarını ama iştiraklerde durumun böyle olmadığını belirten İmamoğlu, “Örneğin İBB bünyesinde istifa etmiş genel sekreter ‘X’ iştirakinde yönetici. Oradan istifa etmiyor. Bir an önce genel kurulların yapılması gerek. Oraya katacağımız yeni yöneticiler var. Bu bakımdan bence çok etik davranılmıyor. İştiraklerden de istifa edin kardeşim. Genel kurul kararı alın. Yeni bir ekip yeni bir dönem” dedi. İBB’de bütçe yöneteceklerini ifade eden İmamoğlu, “İBB’nin yaklaşık 20 milyarlık gerçekleşen bütçesi var. Bir de 35 milyara yakın iştirakler bütçesi var. O bütçeleri yönetebilmemiz için oradaki yönetim kurullarına insanları atamamız la zım bizim. Genel kurulların yapılması lazım. Orada yüzde yüz sorumluluk sahibi olabilmiş değilim. Niye? Israrla diyorlar ki, biz gitmeyiz. 3 ay kaybettik, 4045 gün daha niye kaybedelim?” diye konuştu. ‘Makam araçları biz gelmeden değiştirilmiş’ Kamuda her kuruşun dikkatle harcanması gerektiğini dile getiren İmamoğlu, “Makam aracı işi bu kurumda bir enflasyon. Enteresan değişimler var. Çok hızlı bir şekilde bazı marka değişiklikleri tespitlerimiz var. ‘X’ marka arabalar varken belediyenin kurumunda, iştirakinde bir baktık ki biz göreve gelince yerine ‘Y’ marka gelmiş. Sözüm ona lüks olan gitmiş biraz daha aşağısı gelmiş. Firmalarla yapılan sözleşmelerde bunu yapabiliyorsunuz, değiştirebiliyorsunuz” ifadelerini kullandı. l Haber Merkezi CHP’Lİ KAFTANCIOĞLU: AKP ve MHP’lilerin derdi hizmet değil İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, dün Yenibosna’da İstanbul’un 39 belediye başkanıyla bir araya gelmek üzere randevu verdi. Olumlu yanıt veren Cumhur İttifakı’na mensup 25 belediye başkanı toplantıya katılmadı. CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, Twitter hesabından, toplantıya katılmayan belediye başkanlarına tepki göstererek, “Geçtiğimiz dönem CHP’li belediye başkanlarımız ilçe sorunlarını konuşmak üzere defalarca talep etmelerine rağmen bir kez bile İBB Başkanı’ndan randevu alamadılar. O gün randevu vermemekle, bugün bu toplantıya gelmemek dertlerinin vatandaşa hizmet olmadığını göstermiştir bir kez daha” dedi. l İç Politika Yerel seçimlerde Ankara ve İstanbul gibi büyükşehir belediye mec lislerinde üyelerin çoğunluğunun AKP’den seçilmesinin ardından bele diye başkanlarının yetkilerini kısıtla maya yönelik adımlar atıl maya başlandı. Ticaret Bakanlığı’nın belediye şir ketlerindeki temsil yetki sine ilişkin tartışma yaratan genelgesinin ardından haziran ayında olağanüs hazal ocak tü toplanan Ümraniye Belediye Mecli si, dikkat çekici bir karar aldı. Belediye şirketlerinin olağan genel kurul toplan tılarındaki temsil yetkisi CHP’li üyele rin “ret” oyuna rağmen AKP’li Ümra niye Belediye Başkanı İsmet Yıldırım’a verildi. Belediye şirketlerin genel ku rul toplantılarındaki temsil yetkisinin zaten belediye başkanında olduğuna dikkat çekilirken belediye meclisinin, bakanlığın mahkeme tarafından hu kuksuz bulunan genelgesine dayana rak aldığı kararın, söz konusu yetki nin belediye başkanı dışındaki kişi lere de verilebilmesinin önünü açtığı vurgulanıyor. Ümraniye Belediyesi CHP Grup Başkanvekili Filiz Öztürk bu kararla yetki gaspının yapıldığını söyledi. Aynı yönde kararların diğer ilçelerde de alındığı öğrenildi.  Yetki mecliste değil  Avukat Öztürk Çekik, meclis kararlarının iptali için grup adına dava açacağını belirterek özetle şöyle konuştu: “Zira, alınan karar hem usul hem esas yönünden açıkça hukuka aykırılık teşkil etmektedir. Şöyle ki, 5393 Sayılı Belediye Kanunu’nun 18. maddesi belediye meclisinin görev ve yetkilerini düzenlemektedir. Buna göre, aynı maddenin ‘i’ bendinde açıklandığı üzere belediye meclisi sadece belediye şirketleri ile ilgili olarak ‘bütçe içi işletme ile 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na tabi ortaklıklar kurulmasına veya bu ortaklıklardan ayrılmaya, sermaye artışına ve gayrimenkul yatırım ortaklığı kurulmasına karar vermeye’ yetkilidir. Bu konuyu belediye meclisine taşımak açıkça yetki gaspıdır, yetki tecavüzüdür. Bakanlığın ve ticaret sicil müdürlüğünün talebi açıkça kanun hükümlerine aykırıdır. Bugüne kadar da bu şekilde açıkça kanuna aykırı bu yönde bir talep belediye meclisinden geçmemiştir. Zira düzenleyici işlemler kanuna aykırı olamaz. Belediye şirketleri, belediyeden ayrı tüzelkişiliği olan şirketlerdir. Yasa gereği ayrı birer tüzelkişiliği olan bu şirketlerin temsil yetkisinin meclis kararına bağlanması talebi aslında bu tip belediye şirketlerinin kuruluş felsefesine de aykırıdır.” l İSTANBUL
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear