14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Kaynak journalofethics.amaassn.org 2 14 ARALIK 2019 CUMARTESİ gorus@cumhuriyet.com.tr TASARIM: İLKNUR FİLİZ olaylar ve görüşler 90 Yıl Sonra Türkiye Ekonomi Kurumu ve Yerli Malı Haftası E. Prof. Dr. Erdinç TOKGÖZ Büyük Dünya Krizi, 29 Ekim 1929’da ABD’de NewYork Borsası’nda başlamış ve 1930 yılı başından itibaren Sovyet Rusya dışındaki tüm ülkeleri içine almıştı. Bu büyük ekonomik kriz ile dünya ticareti hızla daralma sürecine girmişti. Genç ve deneyimsiz Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, 1929 yılında içten ve dıştan kaynaklanan ekonomik sorunları çözmekte ciddi güçlüklerle karşılaştı. Ulusal Merkez Bankası’nın olmadığı ve serbest ticaret rejiminin egemen olduğu bir düzende, hükümet artan dış ticaret açığına bağlı olarak, TL’nin hızla değer kaybetmesi olgusuyla karşı karşıya kalmıştı. Başbakan İsmet Paşa’nın 12 Aralık 1929’da, TBMM’de yaptığı krizin boyutlarını ve alınacak karşı önlemleri açıklayan sert ve kararlı konuşması, yeni bir iktisadi düzene geçileceğini ortaya koymuştu. TBMM’nin oybirliği ile Hükümete güvenini tazelemesi bu geçişin hızlanmasını kolaylaştırmıştı. Ulusal birlik ve beraberliği öne çıkaran başbakan şöyle diyordu: Büyük Buhran ve etkileri “Her şeyden evvel vatandaş ve devlet olarak birbirimize güvenerek, birbirimize yardım ederek ve dayanarak bu yeni mücadeleyi milli para, milli iktisat, milli tasarruf mücadelesini ne olursa olsun başaracağımıza güven duymalıyız.” Devletin kurucularını rahatsız eden ve 1929 yılının sonunda ülkenin “Milli Para Krizi”ne girmesinde belirleyici olan olumsuz gelişme şöyle açıklanabilir: Lozan Antlaşması’na ekli Ticaret Sözleşmesi’nin 18. maddesi uyarınca beş yıllık süre için, ithalatta 1 Eylül 1916 tarihli Osmanlı Gümrük Tarifesi uygulanacaktı. Yani gümrük vergileri (yüzde 612) düşük düzeyde ve sabit tutulacaktı. Dolayısıyla hükümet, Ağustos 1929’a kadar dış ticarette korumacı olmamış veya olamamıştır. Gelişmeleri çok iyi izleyen ithalatçı ve spekülatörler, yeni gümrük tarifesi yürürlüğe girmeden önce “ucuzken al pahalıyken sat” görüşüyle aşırı ithalat yaptılar. “Büyük Buhran”, Türkiye’de tarım ürünleri fiyatlarının hızla düşmesine neden olmuş ve ihracat gelirleri azalmıştı. Örneğin tütün fiyatı 71 kuruştan 30 kuruşa, buğday fiyatı 13.5 kuruştan 3.5 kuruşa düşmüştü. İhracatta 1928 yılının düzeyine yeniden çıkmak için Türkiye 10 yıl beklemek zorunda kalmıştı. Milli iktisat cephesi 13 Aralık tarihli Hâkimiyeti Milliye Gazetesi Başyazarı Siirt Milletvekili Mahmut Bey (Soydan), gelişmeleri değerlendiren tarihi yazısını şöyle bitirmişti: “Vatandaşlar, kalk borusu çalıyor! Vatanın davetine icabet ediniz, milli iktisat cephesine koşunuz!” Aynı tarihli gazetenin birinci sayfasında küçük bir haber vardı ve başlığı şöyleydi: “Büyük Bir Teşebbüs: Milli Tasar Süreç bir yandan ülkede dışa bağımlı, istihdam yaratmayan bir sanayi sektörünü oluştururken, diğer yandan büyüyen dış ticaret açığına bağlı olarak artan dış borçlar nedeniyle ekonomiyi kırılgan hale getirmiştir. ruf Cemiyeti Teşkil Ediliyor” da Ankara’da kurulmuş olan ve baş Haber şöyle devam ediyordu: kanlığını Prof. Dr. Muhlis Ete’nin “TBMM Reisi Kazım Paşa Hazret yaptığı, Türk Ekonomi Kurumu ile lerinin riyasetlerinde bir “Milli Ta 18 Ocak 1955’te birleşti ve Türki sarruf Cemiyeti teşkiline karar veril ye Ekonomi kurumu adını aldı. Bu miştir. Aldığımız malumata göre bü yeni dönemde başkanlığa getirilen tün mebuslar bu cemiyete dâhil ola Prof. Dr. Muhlis Ete siyaset adamlığı caklardır. Cemiyetin vazifesi irşat yanında, kurumdaki görevini Hazi ve tenvir suretiyle milli tasarrufu ta ran 1969’a kadar sürdürmüştü. Da mimden ibarettir.” ha sonra sırasıyla Prof. Dr. Fahri H. Milli Tasarruf Cemiyeti Örs, Prof. Dr. Reşat Aktan, Prof. Dr. Necdet Serin, Prof. Dr. Erdinç Tok Anılan gazetenin 15 Aralık tarihli göz ve Prof. Dr. Ercan Uygur baş sayısında “Tasarruf Cemiyeti ve Re kanlık yaptı. isicumhurumuz” başlığı altında aşa Cumhuriyetin kurucularının giri ğıdaki önemli haber verilmişti: şimi ile 90 yıl önce kurulan Milli İk “TBMM Reisi Kazım Paşa Hz. riya tisat ve Tasarruf Cemiyeti, bugün setlerinde teşkiline karar veri Türkiye Ekonomi Kurumu adıyla ya len Milli Tasarruf Cemi şamaya devam etmektedir. yeti hakkında Reisicumhur Haz Cemiyetin Ayrıca kurum, tek yıllarda Ulusal, çift yıl gaye ve maksadıretlerine telg rafla malu larda Uluslararası İktisat Sempoz mat arz etmişlerdir. Reisicumhur Hz. bu teşebbü yumları düzen Tüzüğün 4. maddesinde “Cemiyetin gaye ve maksadı” aşağıda verilen alt başlıklar şeklinde belirlenmişti: A Halkı israfla mücadeleye, hesaplı ve tutumlu ya şamaya ve tasarrufa alıştırmak, lemekte, kardeş kuruluş T.E.K. Vakfı ile birlikte B Yerli mallarımızı tanımak, sevdirmek ve kullan iktisat öğren sü memnuniyetle telakki etmişler ve Kazım Paşa’ya dırmak, cilerine burs C Yerli mallarımızın miktarını çoğaltmaya, cinslerini metanet, zarafet, nefaset ve sair evsafı itibarıyla yabancı mümasil mallar derecesine getirmeye ve fiyatlarını ucuzlatmaya çalışmak, D Yerli mallarımızın sürümünü artır vermekte, hakemli iktisat dergisi çıkarmakta ve yılın mak suretiyle milletin iyi yaşa en iyi yüksek li şu cevabı ver masını temin etmektir. sansdoktora tezine mişlerdir: ödül vermektedir. Milli Tasarruf Cemiyetini faaliyetlerinden Neoliberal yıkım pek ziyade faideler geleceğine kani 90 yıl önce faaliyete geçen ve im. Muaffakiyetler dilerim...” 1950’li yıllara kadar toplumda ulu Kurucular Kurulu, başkanlığa sal iktisat yerli üretim ve ulusal ta TBMM Başkanı Kazım Özalp’i (1929 sarruf bilincini yayan Milli İktisat 1949) ve genel sekreterliğe de Mus ve Tasarruf Cemiyeti’nin ülke için tafa Rahmi Köken’i seçmişti. Ayrı öngördüğü ve özellikle 30’lu yıllarda ca genel sekretere bağlı olarak ça savunduğu sanayileşme ve kalkın lışmak üzere bir “müşavir müdür” ma ilkeleri günümüzde unutulmuş alınmıştı. Bu göreve iktisat dokto görünmektedir. ru Vedat Nedim Tör (19291933) ge Serbest piyasa düzeninin büyü tirilmişti. süneerdemine inanan neoliberal Yerli Mallar Haftası ler yakın zamana kadar “Tasarruf ve Yerli Malı Haftası” düzenlemenin Cemiyet, 20 Nisan 1930’da “Mil GÜMRÜK BİRLİĞİ ve küreselleşme li Sanayi ve Numune Sergisi”nin açı sürecinin getirdiği uygulamalarla lışını yaparken aynı tarihte kamu ve bağdaşmadığını ileri sürdüler, hatta özel kesim sınai kuruluşlarının tem ayıpladılar. Oysa bu dönemde Türki silcilerini bir araya getiren “Sana ye, ulusal sınai kuruluşlarını ayak yi Kongresi”nin toplanmasını sağla ta tutma gücünü hızla kaybetmiş, mıştı. ithalatadış borca bağımlı hale gel Ayrıca cemiyet tüzüğünde öngö miştir. Arsasına AVM yapmak veya rüldüğü gibi 1930 yılından itiba sigortadan taze para almak için sık ren her yıl 1219 Aralık tarihleri sık fabrikaların yandığına veya ya ni kapsayan hafta “Tasarruf ve Yer kıldığına tanık oluyoruz. li Mallar Haftası” olarak kutlanmış “Yüksek faiz, ucuz döviz” uygula tı. 1940’lı yıllarda haftanın adı kı maları ülkenin ithal mallarının gü saltılmış, “Yerli Mallar Haftası” den venilir pazarı haline getirmiştir. İh miş, 1950 yılından itibaren ise “Eko racata yönelik üretim yapan sınai nomi ve Yerli Mallar Haftası” şeklin kuruluşlar, yerli girdi kullanmak ye de kullanılmıştır. rine ithal girdi kullanmayı kârlı bul Bu ön çalışmalar 193438 arasında maktadır. Bu süreç bir yandan ülke devlet öncülüğünde planlı sanayileş de dışa bağımlı, istihdam yaratma me sürecinin başlatılmasına elveriş yan bir sanayi sektörünü oluşturur li bir ortam hazırlamıştı. ken, diğer yandan artan dış ticaret Türkçeleştirme akımına uyula açığına bağlı olarak artan dış borç rak Ulusal Ekonomi ve Artırma Ku lar nedeniyle ekonomiyi kırılgan ha rumu adını alan cemiyet, 1939 yılın le getirmiştir. Kadın cinayetleri siyasidir! Kadın cinayetlerini engellemenin yolu, “uygarlık eğitimi”nden geçer. PROF. Dr. Erendiz Atasü Ne kadar vurgulansa yeri! İmam öksürürse cemaat zatürree olur! Bu ülkeyi yönetenler elbette kadınların katledilmesini onaylamıyorlar, ancak onaylamamak yetmez! Afet halini almış durumu önlemek gerek! Ülke yöneticilerinin toplum üzerindeki etkisi, icraatla sınırlı değildir; söylemleri, davranışları, giyim kuşamlarıyla yönetilenlere örnek olma, yönetilenlerin bilinçlerini ve bilinçaltını etkileyebilme gücü vardır onlarda, üst/ast ilişkisi ve çelişkisi doğrultusunda. Hele, sorgulama eğilimleri tarihi alışkanlık nedeniyle zayıf kalmış “şark toplumlarında!’’ Yöneticilerin kadınların eksik yaratıklar olduklarını açıkça dile getiren ya da ima eden söylemlere derhal son vermeleri, kadınların da tıpkı erkekler gibi birer insan olduklarını, doğadan gelen dişilik özelliklerinin onları devlet, toplum, gelenek ve işveren karşısında ikincil konuma itemeyeceğini vurgulamaya başlamaları gerekmektedir. Ağızlarına geleni söylerlerken, bu sözlerin günümüz iktisadi koşullarında, iş ve işsizlik sorunları, işsiz kalma endişeleri arasında büsbütün bunalmış erkek yurttaşın labirentvari iç dünyasında hangi şekle bürünebileceğini hesap ediyorlar mı? Çözümlemeye gerek yok! En uygar sayılan ülkelerde bile kadınların katledilmesi, bizdeki ağır durumu ne hafifletir ne de Türkiye örneğinin siyasi olduğunu gösterir. İskandinavya ya da Kanada’daki kadın cinayetleri sadece, kadın/erkek çelişkisinin ne kadar derin bir toplumsal yara olduğuna ve bu yarayı açan sebeplerin karmaşık ve çoklu yapısına işaret etmektedir. Ayrıca bizim ülkemizde öldürmenin ön basamağı olan dayak vakalarının çoğu şiddet olayı olarak kayda geçmemekte, ailenin kapalı kutusunda gizlenmekte, ancak iş cinayet boyutuna ulaşınca istatistiklerde yer almaktadır, unutulmasın! İnsan topluluklarının bu gezegen üstünde yükselttiği tüm uygarlıkların eskil temeli erkeklerin güçsüz düşmüşlerini ve kadınların tümünü köleleştirmeye dayanır; unutulmaması gereken diğer bir husus! Bu temelin bilincinde olmak bizi, işi doğaya bağlama kolaycılığına değil hiçbir hayvan diğerini köleleştirmez bireyler ve kümeler olarak davranışlarımıza dikkat etme sorumluluğuna götürmelidir! Bizdeki elim vakaların siyasi yönünü görebilmek için, yukarıda değindiğim yönetici/yönetilen ilişkisinin çözümlenmesine de ihtiyaç yok! Durum, uzun boylu irdelemeyi gerektirmeyecek kadar belirgin ve kaba! Polis ülke yönetimin kolluk gücüdür, adı üstünde! Hükümsel bir varlık olan “iktidar’’ın fiziksel unsurudur, eli koludur. Polis kendi başına davranabiliyorsa eğer, o ülkede yönetim zaten çökmüş, ülke anarşiye kaymış demektir. Dolayısıyla polisin eylemi, doğrudan siyasi iktidarın tutumunu gösterir! Bir ülkede, birkaç gün önce bizde yaşandığı gibi, polis barışçıl bir gösteri yapan kadınlara şiddet uygulayabiliyorsa, şiddet kullanan görevliler kovuşturmaya maruz kalmıyorsa ya da haklarında göstermelik soruşturmalar açılıp sırtları sıvazlanıyorsa, cinayet vakalarında, kamuoyunun amiyane deyişle “gazını almak için’’ birkaç faile hemencecik ağır cezalar kesilip, şiddet faillerinin büyük çoğunluğunu kayıran yasal düzenlemeler alel acele kotarılıyorsa, iktidarın üst mercilerindeki bayların “kadınlar başımızın tacıdır’’ gibi sözleri yok hükmündedir. Eğitim şart Kadın cinayetlerini önlemenin yolu, kadına yönelik ayrımcılığı önlemekten, bunun yolu da kadınlarla erkekleri, özellikle erkek yurttaş çoğunluğunu “uygarlık eğitimi’’nden geçirmekten geçer, idam cezası, kısırlaştırmak vs. gibi günümüz dünyasında uygarlık dışına düşmüş şiddet uygulamalarından değil. Ne de bu eğitim dinsel çağrışımlara dayandırılabilir. Tektanrılı dinler, doğuşlarında kadına şefkatle yaklaşmış olabilirler, ama toplumsal bir güç olarak örgütlenirken, doğdukları çağın ve coğrafyanın erkek egemen yapısını içselleştirmişlerdir. Kadına yönelik erkek şiddetini önlemede dinle bağlantılı gelenekleri imdada çağıramazsınız. Verilecek uygarlık eğitimi “insan’’ dediğimiz varlığın “insan’’ olduğu için değerli olduğu ve vücut dokunulmazlığı bulunduğu ana ülküsüne dayanmak zorundadır. İkide bir Tanrı ile insan arasına giren ve dünyevi hayatta nasıl davranılması gerektiğine dair ahkâm kesen erkek egemen söylemli vaazlardan vazgeçilmelidir. Diyanet İşleri’nin sorumluluk payına işaret etmek isterim. Emine Bulut cinayeti dolayısıyla kaleme aldığım yazıda, erkeklerin kitlesel olarak eğitilebilecekleri yerleri sayarken, ordu ve cami diye vurgulamıştım, polisi unutmuşum! Büyük harflerle ekliyorum: POLİS! Sayın yöneticilerimiz, kadınların şiddete maruz kalmamasını, katledilmemelerini içtenlikle istiyorsanız, öncelikle iktidarınızın eli kolu olan polisinizi düzeltin lütfen! yeni yılda sevdiklerinize en güzel hediye! ö el tas ımZ c kupal ı ve m se pad www.cumhuriyetkitap.com.tr ‘ de! 2020 Masa Takvimi hediye! Satış Noktaları İstanbul Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 Şişli • 0212 343 72 74 Ankara Güvenevler Mah. Güneş Cad. No:8/1 Kavaklıdere • 0312 442 30 50
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear