25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 1 ARALIK 2019 PAZAR TASARIM: İLKNUR FİLİZ Milli marşıyla uyumlu insanların yurdu: Çin Çin Devrimi’nin 70. yılı kutlamalarının arifesinde uçtuk son ayların tartışılan ülkesine. Çin’e ilk seya hatimiz olması nedeniyle havalimanın dan itibaren yazıp çizilenlerden farklı ne görebilir diye pür dikkat çevreyi süzü yoruz. Avrupalıları hasedinden çatır ça tır çatlatan yeni havalimanımız ile Pekin Havalimanı’nı kıyaslamakla başlıyor ilk gözlemimiz. Dünyada ödemeler denge sinde cari fazlası en yüksek ülkelerden biri olan Çin’in hem de bizimkine oran la hayli mütevazı bir havalimanı inşa et mesini neyle açıklamalı. Paraları yok de sek fazlasıyla var. Bu durumda ya “ulu sal itibardan tasarruf” ediyorlar ya da çatlatacak düşmanları yok. Ama galiba ikisi de değil. Çinlilerin ulusal itibarları nı gösterme alanları farklı. Onlar bizdeki gibi şaşaalı devlet saray ları, havalimanları ve kamu bina bu ortak tuvaletler ları yerine, cari fazla veren ödemeler dengesi, dünyanın dört bin miyase ilknur de kabin olmayışı ve hepsinin de bize yanındaki yatırımları ve dünyanın özgü deyişle “ala en kalabalık nüfusuna sahip olmalarına turka” olması bu mahalleyi gezen tu karşın işsizlik oranları ve kişi başına dü ristler için biraz sıkıntılı. şen milli gelirleri ile gösteriyorlar. Çin mutfağı denince aklınıza biz Bisiklet ve motosiklete ayrı şerit deki ya da Avrupa’daki Çin restoranları gelmesin hemen. Her zevke uy Caddeleri oldukça geniş. Bu geniş gun yemek çeşidi var. Sıkıldığınızda caddelerin sağlı sollu iki şeridi bisik Türk mutfağı bile bulmanız çok zor de let ve motosikletlere ayrılmış. O neden ğil. Özellikle Guangzhou’da beşin üze le yoğun nüfusa karşın trafik bizdekin rinde Türk lokantası var. Çin’deki pek den daha iyi. Otobüs ve bizdeki metro çok lokanta içinden ilginç olan iki ta büs benzeri toplu taşıma araçlarında bı nesi hem damağımızda hem de zihni rakın tıklım tıkış olmayı, binenlerin yer mizde yer etti. Biri eski Pekin’de va bulması garanti. Çünkü sokak başların roş diyebileceğimiz yoksulların ma da kamuya ait abonmanınızı okutup ala hallesinde bir evin avlusuna bakan bileceğiniz bisiklet ve motosikletler var odalardan birinde ev sahibinin yaptı ken kimse toplu taşıma araçlarına ihti ğı yemekler ile Guangzhou’da miche yaç duymuyor. Bir de şirin ve minik kü lin ödüllü bir restoran oldu. Eh bir haf çük arabaları var. Eski Pekin, şehrin di ta boyunca Çin yemeklerinden sıkılın ğer bölgeleriyle tam bir tezat oluştu ca soluğu ekip arkadaşlarımızla bir ruyor. Her biri 15 metrekarelik evler likte bir Türk lokantasında aldık. Her den oluşan bu mahallede tuvaletler or kes mönüden özlediği Türk yeme tak kullanılıyor. Her sokakta bulunan ğini söyledi. Arkadaşlardan biri de hünkârbeğendi sipariş etmişti. Tercümanımız Bilge, hünkârbeğendiyi ilk kez gördüğünden “Etin aldındaki ne?” diye sordu. “Beğendi” cevabını alınca kaşlarını kaldırarak “Beğendi mi, kim beğendi?” diye ikinci soruyu yöneltince masada toplu bir kahkaha yükseldi. Hünkârın beğendiğini anlatmaya çalıştık. “Bu yemeğin ne biçim adı var böyle” diyen Bilge’ye, “Ohoo bu da bir şey mi? İmambayıldı var mesela” dedik. Bilge bu kez şaşırmadı. Zira onlarda da “Budist duvardan atladı” adında bir yemek varmış. Pekin’den sonraki durağımız Guangzhou ilginç bir şehir. Şanghay’dan sonraki ikinci büyük ticaret merkezi. Gökdelenler, alışveriş merkezleri, tabii ünlü kulesi ile köprüsü. Bizim Büyükdere Caddesi’nin iki sırasında dizili gökdelenler kadar rahatsız edici değil. Çünkü caddeler ve yeşil alanlar o kadar geniş tutulmuş ki, rahatsız olmuyorsunuz. Guangzhou bir zamanlar tarım ya pılan köylük bir yermiş. Devlet eliyle yapılan kentsel dönüşüm nedeniyle dünün yoksul köylüleri şimdilerde emlak zengini olmuş. Üretmeden sadece kira gelirleriyle misler gibi geçiniyorlar. Oysa bu şehrin sembolü olan beş keçinin mitolojik hikâyesine göre bir zamanlar bu topraklarda kıtlık nedeniyle insanlar açlıktan ölüyormuş. Sonunda Tanrılar sefalet içindeki halka yardım etmeye karar vermişler ve beş keçi, ağzında pirinç filizleri ile bu topraklara inmiş, halk da bu pirinçleri ekerek kıtlıktan kurtulmuş. Günümüzde Goungzou’da özellikle gençler şehri ikiye bölen İnci Nehri’nin iki kıyısındaki ihtişamlı evlere bakıp zenginlik hayalleri kuruyor... Eşiğe dikkat... Şehirdeki önemli turistik mekânlardan biri de “Chen Ailesi Tapınağı.” 1867’de yapımı tamamlanan tapınakta el yapımı heykelcikler, biblolar, ahşap paneller ve efsanelerin kahramanlarının figürleri yer alıyor. Rehberimiz, tapınağın kapısından içeri girerken “Dikkat, eşiğe basmayın” diye uyardıktan sonra ekliyor: “Eşiğe basmak evine gittiğiniz ailenin onurunu çiğnemekle eşdeğerdir.” Haydaa! Anadolu topraklarında da Alevilerin kutsal saydıkları eşiğe basmama geleneği bu kez de Çin’de karşımıza çıkınca mesafelerin uzak yakına rağmen kültürler arası geçişkenliği bir kez daha gözümüze sokuluyor. Çin’de en şaşırdığımız ve bir o kadar güldüğümüz olay da yorulunca yolda, otelin avlusunda ya da İnci Nehri’ndeki tekne gezintisinde bir kenara oturduğumuzda “Kalkın, oturmak yasak” komutuyla uyarılmamız oldu. Anlaşılan Çinliler oturan insanlardan pek hazzetmiyorlar. Eh ne de olsa milli marşları da “Kalkın!” komutuyla başlıyor. miyase@cumhuriyet.com.tr Ne olacak basının hali? Basılı gazetelerin tarihe karışıp karışmadığı ve yerini internet ortamına bı rakıp bırakmayacağı konusu, son günler de Ukrayna’da yeniden güncellik kazan dı. Ukrayna’nın bağımsızlık dönemiyle (1991’den bu yana, yani 28 yıllık dönem) neredeyse özdeşleşmiş olan iki gazete, ar ka arkaya, basılı gazeteciliğe son verdikle rini ve yayınlarına artık sadece internet or tamında devam edeceklerini duyurdular. Ukrayna’da basılı gazetecilik ilk ağır darbeyi, 2008 yılındaki küresel ekono mik krizde yemiş ti. 2008 krizin den en olumsuz etkilenen ülke lerden biri olan DENİZ BERKTAY Ukrayna’da o dönemde pek çok gazete ya yın hayatına veda etti. Akıllı telefonların ortaya çıkması ve yeni neslin internet ça pında yetişmesi ise tüm dünyada oldu ğu gibi, burada da basılı gazeteciliği can evinden vurdu. Benim Ukrayna’ya geldi ğim 2007 yılında her köşe başında gaze te bayii var iken (burada gazete, sadece bayilerde ve postanelerde satılıyor), şim di her mahallede bir veya iki bayi kaldı. Di ğerleriyse, sigara veya kahve satan büfe lere dönüştü. Dağıtım krizi Burada basılı gazeteciliğe balta vuran bir önemli etken de, bazı dağıtım şirketlerinin iflası ve dağıtım konusundaki aksilikler oldu. Mesela, ülkenin üçüncü büyük kenti Odessa’daki bayilerde, ulusal gazetelerin nüshaları, çoğu zaman birkaç günlük gecikmeyle varıyor. Böyle olunca meydan ya internete ya da yerel gazetelere kalıyor. Yerel gazeteleri incelemek de, son derece keyifli bir iş. Ukrayna’nın batısındaki İvano Frankovsk şehrinde bir kız, İzmirli bir Türk genciyle evlenip İzmir’e yerleşmiş. Bu olay, “Şehrimizden bir kız, Türkle evlenip Türkiye’ye yerleşti” diye yerel bir gazeteye haber olmuş ve kızın Türkiye’yle ilgili izlenimleri, gazetenin iki tam sayfasını kaplamış. Genç kız, Türkiye’de sadece İzmir’i gördüğü için İzmir’de gördüğü her şeyi Türkiye izlenimleri olarak anlatıyor. Mesela, Türkiye’de kadınların çok özgür olduğunu ve mini etekle dolaşabildiklerini söylüyor. Neyse, burada yorum yapmak bana düşmez. Ukrayna’da basının ileri gelenlerinden bazıları, basılı gazeteciliğin sonunun geldiğini söylüyor. Başka bir grup ise basılı gazetelerin her şeye rağmen kemikleşmiş bir okur kitlesine sahip olduğunu ve internet çağında da kendine yer bulabileceği görüşünde. İkinci gruba ben de hak veriyor ve öyle olmasını umuyorum. denizberktay@yahoo.com DEPREM ACISI... Arnavutluk geçen salı meydana gelen 6.4 büyüklüğündeki depremin ardından yasta. Başbakan Edi Rama basın toplantısında, arama kurtarma çalışmalarının sonlandırıldığını belirtti. Yetkililer depremde aralarında ikiz çocuklarla annelerinin de olduğu 51 kişinin yaşamını yitirdiğini duyurdu. Öte yandan kurbanlardan bazıları dün gözyaşları içinde son yolculuklarına uğurlandı. Cenaze törenlerine Başbakan Rama da katıldı. Kurban yakınlarına başsağlığı diledi. Merkez üssü baş kent Tiran’ın yaklaşık 30 km. batısı olan deprem sabaha karşı olmuştu. Tiran’ın yanı sıra Durres’de de ağır kayba yol açmıştı. Geçen salıdan bu yana bölgede büyüklüğü 5’i bulan artçı sarsıntılar yaşandı. Bu arada AFP’nin haberine göre, uzmanlar ülkede güvenli yapı şartlarına uymayan, ucuz materyaller kullanılan pek çok binanın olduğuna işaret ediyor. Yetkililer yeni felaketlerin yaşanmaması için acil olarak gerekli önlemlerin yürürlüğe girmesinin önemine dikkat çekiyor. James Dean ve Blue Jean Barack Obama ile “asi genç” James Dean’in ortak yanları ney yor! Stuttgart’ın dev dünya kuruluşu MercedesBenz’in yeni emekli di? Her ikisi de Levis 501 Blue ğe ayrılan CEO’su, İstanbul doğum Jean’e âşıktı! Bavyeralı göçmen Le lu Dieter Zetsche’yi Blue Jean’siz vi Strauss’un 1850’li yıllarda al ender görürdünüz! Kardashian, Be tın madenlerinde çalışan işçiler yonce, Lady Gaga, Rihanna sağı so için yaratttığı bu sağlam giysi za lu özellikle yırtılmışları yeğliyorlar. manla yoksul kesim insanının, ka Bugün Stuttgart’ın ünlü alışve dın erkek fabrika işçilerinin de riş caddesi Königstrasse’de gezi her gün giydiği pantalon ol nirken bir an durun, sağınızdan so du, vahşi batının ovaların lunuzdan, önünüzden arkanızdan da at koşturan kov geçen insanlara şöyle bir ba boylar da onu yeğ kın. Kesinlikle yüzde sek ledi. 1940’larda, seninin ayağında Blue Je özellikle II. Dünya an göreceksiniz. İş insa Savaşı’nın ardından önce Ameri AHMET ARPAD nı da, yuvaya giden çocuk da, turist de, köşeye kan toplumuna ya çömelmiş dilenci de Blue yıldı, 1950’li yılların başında da ok Jean’li... Peki, nereden geliyor bu yanusu aşarak Avrupa’yı fethetti. “sevgi”? Kentin sokak ve caddele Blue Jean, o yıllarda ABD’den gelen ri yazkış Blue Jean’li dolu! Çoğu gi her değişikliği özgürlük simgesi sa nan Avrupalı için bir düş giysi oldu. 7’den 70’e... Bugüne dek değişen bir şey yok! Blue Jean’siz yaşanamayacağına inananlar çoğunlukta. Günümüzde onu yedisinden yetmişine her yerde, her insan giyiyor. Blue Jean’li dede torun yan yana geziniyorlar. Zengini fakiri onsuz sokağa çıkmıyor. Bugün Stuttgart’ın vitrinlerinde 29 Avro’ya da Blue Jean var, 329 Avro’ya da! Pahalısını giyen “Carmen” operasında yanınızda oturu yenin üzerine oturmuyor, tulum gibi sağı solu sarkıyor. Bu “Amerikan giysisi”ni yeğleyenlerin bir kısmı, kadını, erkeği, şıklığa, modaya pek önem vermeyenler. Onlar “asi genç” James Dean gibi özgürlük çılgını değil, onlar “yeter ki ucuz olsun” diyenler! Eminim 80 milyonluk Almanya’da dolaplarda 80 milyon “mavi pantalon” asılı. 10 bin litre su Bugün Avrupalının giydiği çoğu Blue Jean’i Çin’in Xintang kentinde insanlığa yakışmayan koşullar altında çalışan milyonlar üretiyor! Greenpeace’e göre, Çin başka ülkelere her yıl 260 milyon adet bu üründen satıyor! Pantalonların beyazlatılmasında (UsedLook) uygulanan kum püskürtme (kot taşlaması) yöntemi sonucu her yıl binlerce işçi ya sakat kalıyor ya da yaşamını yitiriyor. Dünya pamuk üretiminin yüzde otuz beşi Blue Jean dikimine gerekiyor. İsviçre Doğayı Koruma Kuruluşu’nun (www. naturschutz.ch) verilerine göre bir kilo pamuk yetiştirmek için 10 bin litre su gerekiyor. Kaliteli pamuk yetiştirmek için zirai ilaçlar ve böcek ilaçları da kaçınılmaz! Blue Jean kumaşının boyanma yöntemi de sistemin başka bir olumsuz ve sağlıksız yanı! www.ahmetarpad.de PAZAR YAZILARI Başkent Stockholm’un kimi bölgelerinde geçmiş yıllarda kundaklama olayları yaşanmıştı. Solcu İsveç öldü “Solcu İsveç öldü” diyen ünlü sosyal demokrat gazeteci Daniel Suhonen. Ben değilim. Ben onu söyleyeli çok oldu. Hem de kaç kez. Merak edenler 11 Eylül 2018 tarih li Cumhuriyet gazetesine bakabilir. İsveç’te ki parlamento seçiminden sonraydı. Başlık ta, “İsveç Modeli öldü” demiştim. Spotta da, “Küreselleşmeye ayak uydurma sevdasıy la İsveç sosyal refah devletini yarı felçli ha le getirmişti. Son darbe ise önceki günkü se çimde sağ ve aşırı sağın oylarını artırmasıy la geldi” diye yazmıştım. Suhonen, yazılarını okuduğum bir köşe yazarıdır. Sözünü esirge meden yazar. Sosyal Demokrat Parti’nin, sa ğa teslim olduğu yolunda çok sayıda uyarı cı yazılar kaleme almıştır. Bizler, “öldü”, “vur du”, “kırdı” sözcüklerini kullanmaya alışığız ama İsveçlinin “öldü” demesi için umudunu yitirmiş olması gerekiyor. Talancı yeni libe ralizmin dümen suyuna giren Sosyal Demok rat Parti’nin iflas noktasına geleceğini yıllar dan beri yazıyoruz. Görünen köy artık kılavuz istemiyor. Ülke sapır sapır dökülüyor. Sos yal demokrasinin bütün marifeti gelir dağılı mında biraz adalet sağlayıp durumu idare et mektir ama bırakın idare etmeyi, orta sınıf bile parampar ça oldu. Patlamalar, bombalar, şiddet günlük rutin haline geldi. Yabancı ga OSMAN İKİZ zeteler, “Avrupa’nın en huzurlu ülkesi, şiddet ülkesi haline geldi” diye yazıyor. Tabii hâlâ herkesin bir dilim ekmek garantisi oldu ğundan, diğer ülkelerde görülen büyük pro testolar gündemde değil ama bu daha ne ka dar sürer kestiremiyorum. Büyük protes to gösterileri olmasa bile, 2022’de Sosyal Demokratlar’ın iktidara veda edeceği aşikâr. Irkçılar iktidara doğru 2022’de iktidar değişecek ama gelecek olan çok daha beter olacak. Artık güya ırkçılık yapmayan İsveç Demokratları adlı parti geldi yüzde 22’ye dayandı. Kamuoyu yoklamaları ufak tefek farklılıklar gösterse de en büyük parti olan Sosyal Demokratlar yüzde 23. Yani ırkçıların nefesi, Sosyal Demokratların ensesinde. Sağcı partiler uzlaşırsa 2022’de iktidar onların. Tabii ki hayırlı olmayacak. İsveç Demokratları, son büyük toplantılarında çifte vatandaşlık hakkını tartışmaya açtılar bile. Zamanlamayı çok iyi ayarladılar. Türkiye’nin DAEŞ’li İslamcı teröristleri ülkelerine göndermeye başladığı sırada gündeme aldılar konuyu. İsveç Dışişleri Bakanı’nın da Türkiye’yi kibirli bir dille “Türkiye DAEŞ’lileri gönderirse yaptırım uygularız” diyerek tehdit ettiği günlerde. Çiçeği burnunda bakan, kendi vatandaşını ülkeye kabul etmek istemiyor yani. “Peynir ekmek gibi vatandaşlık dağıtırken aklınız neredeydi” diye kimse sormadı ama herkes düşündü tabii ki. Aslında uzun zamandır düşünüyorlar ve seçim zamanı oylarını ırkçılara veriyorlar. Sosyal Demokratlar, işin tuhafı milletin kendilerinden yüz çevirmesinin nedenlerini de biliyorlar. Ama felç olmuş gibi hiçbir şey yapmıyorlar. Doğrusu bu kadar aptal olamazlar diye düşündüğümden komplocu fikirler üretiyorum. “Acaba, günün birinde yabancı düşmanı bir partiye gerek duyulur diye bilerek mi ırkçı partinin güçlenmesine yardımcı olacak politikalar izliyorlar” diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum. Ürettiğim bu komplocu düşünceden doğrusu kendim bile korkuyorum. Sosyal Demokratlar ise güya şaşkınlar. Biz bugünlere gelineceğini yıllar önce gördük onlar yeni anlamış pozundalar. ‘Başaramadık’ itirafı... “Şaşkın”ı oynayan Sosyal Demokrat Yürütme Kurulu’nun önüne gerilemenin nedenlerinin açıklandığı bir rapor sunuldu. Genel Sekreter Lena Rådström Baastad, Dagens Nyheter gazetesine de “Başaramadık” diyerek raporun ana hatlarını açıkladı. Genel sekretere göre, çete savaşlarıyla ülkenin şiddet toplumuna parti tarafından evrilmesi anlaşılamadı, kontrol sağlanamadı. İki sağ partinin dışarıdan koşullu desteği yüzünden sosyal refah devleti zayıfladı. Gençlerin ve yaşlıların durumları kötüleşti. Amerikalılar, vakit geçtikten sonra akılları başlarına gelenlere “Akşam yemeğinden sonra günaydın” derler; parti yönetimine sunulan rapor ve yöneticilerin gevelemeleri için çok uygun bir özdeyiş. Milletin artık kuru lafa karnı tok. Malmö kentinde ortalama dört günde bir bomba patlıyor. Kvällsposten’de yazar Björn Ranelid geçen günkü yazısına “İsveç, teröristler ve kriminallerin sığınağı oldu” başlığını attı. Yılın ilk altı ayında bombalı olay sayısı 120’yi bulmuştu. Yıl sonuna kadar 200 bulması kimseyi şaşırtmayacak. Bombalı olaylarda hasar gören dükkân, ev, market, butik sayısının haddi hesabı yok. Danimarka bile İsveç’ten gelenler için pasaport kontrolüne başladı. İsveç’e yuvalanmış Orta Avrupa ve Rus mafyası ile dinci teröristler komşu ülkeleri de korkutuyor. Sosyal Demokratlar ise yeni uyanıyor. Oysa BBC, 8 Ekim 2016’da İsveç’ten bir röportaj yayımlamıştı. Başlığı da “İsveç nasıl cihatçı yetiştiren bir ülke oldu” idi. osman.ikiz@gmail.comö
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear