23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 7 KASIM 2019 PERŞEMBE Ayrıntılar Ne dediğini bilmek? Çoğulculukla her kafadan ses çıkması arasında fark vardır. Genellikle karıştırılır. Siyasi partilerde tutarlılık önemlidir. Eğer birinin dediğini diğeri yalanlarsa düşünsel ortaklık oluşmaz, yani ideolojik zaaf ortaya çıkar. Söz gelişi, “Kürt sorunu” diye bir olguyu partide herkes benimserse bu tutarlı bir tavırdır. Farklı çözüm önerilerinin gelmesiyse çoğulculuk anlamı taşır. Buradan yürüyecek tartışma faydalı olur. Aksi halde, biri “Kürt sorunu yoktur” derse, diğeri ısrarla “Ülkenin en önemli meselesi budur” diyorsa, toplumda güven kaybı oluşur. Tek adam herkes adına düşünür Sağ partilerde çoğulculuğa gereksinim yoktur. Genellikle tek adam etrafında, kendi çıkarı için toplanan kalabalık, lider ne derse “eyvallah” eder. Ta ki o liderin ayağı takılıp düşesiye dek. Lider güç kaybedince kendini yapayalnız bulur. O çıkar kalabalığı artık başka birinin çevresinde toplanmıştır çoktan. Demem o ki, sağ partilerde ideolojiye, düşünceye de pek gereksinim duyulmaz. Hoş çıkarcılığı bize ideoloji diye yutturmaya kalkıyor ya liberaller, neyse... “Parti Programı” bir çeşit anayasadır. Elbet değişmez, tartışılmaz değildir. Ancak temel ilkeler hususunda üyelerin nasıl davranması gerektiğine işaret eder. Partili olmak uyumlu, disiplinli olmayı ister. Kitle partisinde varlık sürdürmek bu yüzden güçtür. Her kafadan bir ses çıkar, çoğu kimse programı okumamıştır. Hal böyle olunca ilkeli biri için hayat güçleşir. Sağ partilerin de programı vardır. Göstermeliktir. Lider, bir tür Tanrı yetkisi taşıdığı için dilediği zaman bu kuralları değiştirebilir. Üstün meziyetleri olduğu için (!) hikmetinden sual olunmaz. Tek ölçü sandıktan çıkma becerisini sürekli göstermesidir o liderin. Elbet her şeyin sonu vardır. Sağ liderlerin sonu hazindir. Koca ömrü birilerinin çıkarlarını korumak ya da yaratmak için harcamıştır. Altan’lar ve Ilıcak Gelelim güncel meselelere. Altan’lar ve Ilıcak tahliye edildi. Ben kinci değilim, kimsenin sonsuza dek zindanda çürümesine sevinecek bir kişiliğim de yok. Bana göre, birinin sokakta başı öne eğik yürümesinden daha büyük yıkım olamaz. Ancak böyle bir cezanın olması için toplumsal mutabakat gerekir. Yani değerler, ilkeler konusunda anlaşmış topluma gereksinim vardır. “Uzlaşı” riskli bir sözcüktür. Eğer birinin suçlarının üstünü örtmek için kullanılıyorsa bu sözcük, ona “uzlaşı” değil “suç ortaklığı” denir. O halde yakın tarihi iyi anımsamak gerekir. İlhan Selçuk Cumhuriyeti’nin “Tehlikenin farkında mısınız?” dediği yerde misiniz, yoksa “Gazetecilikten hapiste değiller” diyen Taraf’ın yanında mısınız? İkisi birden olmaz. Şunu karıştırmayalım; Altan’lar ve Ilıcak gerçek suçlarından hapis yatmadı. Onların zindanda kalmasının nedeni açıktan AKP iktidarını hedef almalarıydı. Başka türlü söylersek, basında işledikleri insanlık suçları hakkında henüz mahkeme kurulmadı. Dahası, AKP isteğiyle mahpus oldukları için demokrasi kahramanı olarak sunuluyorlar. Yani AKP döneminde gerçekten mücadele veren onlarca insanla eşitleniyorlar. Altan’lar/Ilıcak için hazırlanan iddianameler saçma ve güçsüzdü. Gerçek suçları arşivlerde hâlâ duruyor. Bunun üstü örtülemez. Bu konuda tartışma sürerken sap saman karışmamalı. Çünkü Taraf, o yayınları yaparken koalisyon ortağı AKP idi. Fatura doğru kesilmeli. Biri “kandırıldık” deyip kurtuluyorsa, diğeri zindanda çürüyorsa buna “adalet” denmez! Unutmayalım, “utanmazlık” bizde çoğunlukla meziyet sayılır ayrıca! Ağzımızdan çıkanı bilmek Okuyorum, bir HDP’li vekil Altan için “Sartre” demiş mesela. CHP’den Tanrıkulu benzer katkı yapmış, “Haksız, hukuksuz yargılanan Altan” diye eklemiş. Dediğim gibi, bağlamı önemlidir sözlerin. Mesela Sartre ile Altan arasında ne tür benzerlik vardır? Sartre bavulla gelen belgelerle insanların öldürülmesine, zindanda çürümesine aracı olur muydu? Soru çok... Diyeceğim, partiler bir de görüşlerini net ortaya koysa ne düşündüklerini anlarız. 24 saatte 11 taciz Milli Savunma Bakanlığı, Twitter hesabın dan yapılan açıklamada, PKK/YPG’li teröristlerin, Barış Pınarı Harekât bölgesine çoğunluğu havan ve tanksavar roketi olmak üzere son 24 saatte 11 taciz ve saldırı gerçekleştirdiğini bildirdi. l ANKARA / Cumhuriyet Ankara’da 9 gözaltı Ankara’da düzenlenen operasyonda terör örgütü PKK’nin kadın yapılanmasında (TJA) faaliyet gösterdiği belirlenen 9 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasında HDP Kadın Meclisi üyesi Ayşe Merve A. ile eski BDP milletvekili İbrahim Binici’nin eşi H. Binici’nin de olduğu öğrenildi. Gözaltına alınan diğer kadınların ise örgütün cezaevindeki mensuplarının dışarıyla irtibatını sağladıkları ve etkinliklerini organize ettikleri belirtildi. l ANKARA / Cumhuriyet HABER SuriIyşeteli gstizraletenjeisniyBü‘eUrlyüEgyurelmlseüimSğvteePrlUkaalotnuensıj’uialldu Ayrıntılar Ayrıntılar AKP iktidarının, Türkiye’deki göçmenlerin çoğunun geri dönmeyeceğini kabul ederek hazırladığı Uyum Strateji Belgesi’ni Cumhuriyet açıklıyor AKP iktidarı, kamuoyuna Türkiye’deki 4 milyona yakın Suriyeli için sınıra yerleştirmekle Avrupa kapılarını açmak arasında değişen politikalar açıklarken büyük bir diliminin geri dönmeyeceğini kabul ederek hazırladığı “Uyum Stra teji Belgesi ve Ulusal Eylem Planı”nı yürürlüğe koydu. Planda Suriyelilerin Türkiye’ye uyumu, Türklerin kaygılarının da SERTAÇ giderilmesi için yapılmaEŞ sı gerekenler açıklanıyor. Gazetemiz yazarı Mustafa Balbay’ın Cumhuriyet Kitapları’ndan çıkan “Suriye Türkiye’ye girdi, Göç Dalgası” başlıklı kitapta söz konusu belgenin tam metni yer alıyor. Belgenin hazırlandığı Şubat 2018’de Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından duyurulmuş, ancak metin paylaşılmamıştı. Uyum Strateji Belgesi’ni (USB) yaşama geçirmekten sorumlu Göç İdaresi Genel Müdürü (GİGM) Abdullah Ayaz’a, belgenin açıklanmama gerekçesini soran Balbay, şu yanıtı aldı: “Biz bu uyum stratejisini yaşama geçirmekten sorumluyuz. Belgeyi açıklama kararı siyasi iradenindir. Açıklamama yönünde değerlendirme yaptılar. Bizim bakışımız her şeyden önce insani boyut. Siyasi iktidar zamanında geleneklerimizin de bir parçası olarak açık kapı politikası uygulamış. Konu ağırlıklı olarak Türkiye’nin üzerinde kalmış. Bu yükün paylaşılması için Batı samimi davranmıyor. Bizim bu aşamadan sonra temel işimiz mevcut gerçeklik üzerinden durumu yönetmek. Suriyeliler Türkiye’de kaldıkları sürece her iki taraf açısından uyumun en iyi şekilde olmasını sağlamak. Hazırladığımız Uyum Strateji Belgesi doğrultusunda, kısa sürede giderilmesinin kolay olmayacağını bildiğimiz ‘bir arada yaşamın’ önündeki engelleri kaldırmaya çalışıyoruz.” Altı başlıkta Türkiyelileştirme 33 sayfası USB, 20 sayfası da Ulusal Eylem Planı (UEB) olarak hazırlanan belgede, önce uyum için yapılması gerekenler sıralanıyor. Belgenin devamında hangi kurumun ne tür sorumluluklar üstleneceği şematik olarak dağıtılıyor. USB’nin girişinde “uyum” çatısının altındaki altı ana başlık şöyle sıralanıyor: “Toplumsal uyum, bilgilendirme, eğitim, sağlık, işgücü piyasası, sosyal destek (sosyal hizmet ve yardımlar).” Bu alanlardaki çalışmaların takibi ve koordinasyonu için GİGM bünyesinde Uyum ve İletişim Dairesi Başkanlığı oluşturuldu. Her biri ayrı bakanlıkları ilgilendiren bu tematik alanlardaki çalışmaların takibi için de ayrı bir komisyon kuruldu. “Uyum”dan ne anlaşılması gerektiği USB’nin “giriş” bölümünde şöyle ifade ediliyor: “Göçmenlerin kültürel, sosyal ve ekonomik olarak yaşadıkları topluma dahil edilerek ortak bir aidiyet hissi geliştirilmesi, kültürler arası etkileşim, istişare, toplumsal diyalog çerçevesinde farklılıkların karşılıklı tanınması, saygının devam ettirilmesi ve bir arada yaşamalarının sağlanması... Toplumsal uyum, genel olarak göçmenlerin toplumsal kabulü ve birlikte yaşam kültürünü hedeflemektedir.” Uyumun hemen ardından bilgilendirme, sonrasında da eğitim geliyor. USB’nin giriş bölümünde eğitim için de şu saptama yer alıyor: “Göçmenlerin iyi bir eğitim alarak sosyoekonomik açıdan gelişimlerinin desteklenmesi, göç ettikleri ülkenin di lini öğrenmesi, nitelikli bireyler yetiştirilmesi yoluyla ülkenin insan kaynağının gelişmesi uyum açısından önemlidir. Ayrıca çocukların erken yaşlardan itibaren birbirleriyle olumlu bir etkileşim içinde olması da diğer önemli bir konudur.” USB’de eğitimle ilgili olarak başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere bu alandaki tüm kurumlar devreye sokuluyor. Dördüncü madde olan sağlıkta, göçmenlerin birinci, ikinci ve üçüncü basamak sağlık kurumlarından yararlandırıldığı vurgulanıyor. Salt göçmenlikten kaynaklanan sorunlar nedeniyle göçmen sağlığı merkezlerinin de kurulması hedefleniyor. İşsizlik sorununun büyük olduğu bir ülkede beşinci madde, “işgücü piyasası” hedeflerini yaşama geçirmenin zorlukları var. Ancak USB, Suriyeli işgücünün aynı zamanda fırsat da olabileceği görüşünde. Göçmen işgücünün gerçekçi kullanımı için yasal düzenlemelerin yapıldığı, bunun gereksinimlere göre gözden geçirilmesinin şart olduğu vurgulanıyor. Altıncı madde sosyal hizmetler ve yardımları düzenliyor. USB’nin giriş bölümünün son paragrafı geleceğe dönük bir ufuk çiziyor: “Uyum Strateji Belgesi ve Ulusal eylem Planı 5 yıllık bir süre için hazırlanmış olup yeni gelişmelere ve ihtiyaçlara karşılık verebilmek adına revize edilebilecek ve geliştirilebilecektir. İlgili tüm paydaşların katkısı ve derin araştırmaların sonucu hazırlanmış olan bu belgenin, Türkiye’nin ulusal uyum politikalarının yürütülme sürecinde temel bir referans kaynağı olması hedeflenmiştir.” Arapça yerine Türkçe plaka Balbay’ın kitabında 2011 yılından bu yana Türkiye’nin gündeminde olan Suriyelilerin çeşitli alanlardaki günlük yaşama katılımı da konu ediliyor. Bunlardan biri Suriyelilerin ülkelerinden getirdiği araçlar. İlk yıllarda yollarda dikkati çeken Arapça plakalar artık görünmüyor. Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 51. maddesinde değişiklik yapılarak, şehir plaka numarasından sonra SAA 001 ile SZZ 999 arasındaki plakalar Suriyelilere verildi. Suriyeliler için kurulan 3 bin personelli Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, AFAD harcamaları, Kızılay yardımları, başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere ilgili bakanlıklardan ayrılan paylar toplandığında Türkiye her Suriyeli için ayda 200 dolar harcıyor. Suriyeli nüfusu daha çok olacak Balbay kitabında Suriyeli göçünün İstanbul, Ankara, İzmir, Gaziantep, Şanlıurfa, Denizli gibi illerdeki yaşamı nasıl etkilediğini bu alanda yapılmış çalışmalardan örnekler vererek işliyor. En çarpıcı tablo Hatay’da. Hatay Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ın aktardığı verilere göre halen Hatay nüfusunun yüzde 28’i Suriyelilerden oluşuyor. Suriyelilerin doğurganlık oranı dikkate alınarak yapılan hesaplamaya göre 12 yıl sonra kentteki Suriyeli sayısı yüzde 50’yi geçecek. Mursi’nin avukatı Ankara’daki ‘Halep’te Balbay, kitabı yazmak üzere araştırmalar yaparken sürprizlerle de karşılaştı. Ankara’nın Önder Mahallesi yörede artık “Küçük Halep” diye biliniyor. Minibüsler de yolculara “Halep’ten geçer” diye sesleniyor. Balbay mahalleyi ziyareti sırasında tanıştığı kadına, “Suriyeli misin” diye sordu. “Hayır” yanıtı veren kadın devam etti: “Mısırlıyım... Muhammed Mursi’nin avukatlarındanım...” Balbay, “Mısır’da yanlış olan neydi” sorusuna, Gada Hanım şu yanıtı verdi: “Mursi çok yumuşak davrandı!” ‘Evlerimizi artık geri verin’Şırnak halkı, TOKİ tarafından inşa edilen evlerinin 4 yıldır teslim edilmemesine tepkili İLAYDA KAYA Şırnak’ta 4 yıl önce TOKİ tarafından başlatılan kentsel dönüşüm çalışmaları sürüyor. Yurttaşların mağdur olduğunu söyleyen CHP Şırnak Merkez İlçe Başkanı Osman Yeren, evlerin bir an önce bitirilerek hak sahiplerine verilmesini istedi. Yeren, “Evler 4 yıldır neden bitirilemedi bilmiyoruz. 2 mahallede biten evler ise sahiplerine verilmedi. Yurttaşlar binaların birine peşkeş çekilmesinden korkuyor” dedi. Merkez ilçesinde 4 yıl önce TOKİ tarafından 5 bin konutun bulunduğu alanda başlatılan kentsel dönüşüm sürüyor. İlçenin 2 lüks mahallesinde bitirilen binalar sahiplerine teslim edilmedi. İlçede yaşayan yurttaşların kiralarının da aylardır ödenmediği öne sü rüldü. Osman Yeren, 4 yıl önce kentsel dönüşüm adı altında Şırnak’ta “sessiz bir depremin” yaşandığını belirterek “Dönemin Valisi Ali İhsan Su, ‘Hiç kimse mağdur edilmeyecek. Kimin kaç metrekare evi yıkıldıysa o kadar metrekare ev verilecek’ dedi. Gel gör ki 4. yılın sonuna doğru geliyoruz ama konutlar hâlâ teslim edilmedi. Konutlara yakın bir yerde ev kiralandı, 4 ay 22 gündür kiralar ödenmiyor. 1 yıldır da iç hasar paraları ödenmedi. ‘Para yok’ diyorlar. Benim eski evimde elektirik, su, doğalgaz aboneliklerim vardı ama yeni dağıtılan konutlarda yeniden abonelik yapmamızı istiyorlar. Şırnak’ta hiçbir sorun çözülmedi. Millet 4. yılın sonunda hâlâ dışarıda” dedi. Esnafın da zarara uğradığını kaydeden Yeren, “1330 dükkân yıkıldı. Yak laşık 300 dükkân yapıldı. Onlar da dağıtılmadı. Üstelik kıymetli olan şehrin göbeğindeki mahallerde adam kayırılıyor” diye konuştu. İsmetpaşa ve Gazipaşa mahallelerine öncelik verilerek bitirildiğini ancak sahiplerine teslim edilmediğini anlatan Yeren, “Gerekçe olarak açıklama yapmıyorlar. Evi bu mahallelerde olanlar başka mahallelere yönlendiriliyor. Mülkü kaçırıyorlar. İnsanlar korkudan sesini çıkaramıyor. Sessiz sedasız mülklerimizi bekliyoruz. Ben bu mahallelerdeki binaları kime sakladıklarını merak ediyorum. Yurttaşlar binaların birine peşkeş çekilmesinden korkuyor” diye konuştu. ‘Neden erteleniyor?’ Yeren, “Mülk teslimi yapılmazsa müteahhitlerin cezalandırılacağı, mütte ahitler tarafından kiraların ödeneceği söylenmişti. Ne bir mütteahhit cezalandırıldı ne de kirayı ödediler” dedi. Yeren, Bahçeli ve Yeni Mahalle bölgelerinin heyelan riski taşıdığını belirterek şöyle devam etti: “Belediye birkaç yıl öncesine kadar ‘Burada 5 katın üstüne çıkamazsınız’ diyordu. Şimdi TOKİ geldi. 911 katlık bina yaptı. Milletin gözünü o kadar korkuttular ki kimse sesini çıkarmıyor. İnsanların canları riske atılıyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na, valiliğe, yetkili kim varsa seslenmek istiyorum. Şırnak neden bu kadar ertelendi? Van depreminde 17 bin konut 17 ayda yapıldı. Burada 5 bin konut 4 yılda yapılmadı. Her hafta AKP’nin bir bakanı burada dolaşıp incelemelerde bulunuyordu. Ne oldu? Hiç kimse hiçbir şey yapmadı.”
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear