23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KÜLTÜR EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: İLKNUR FİLİZ 132 EKİM 2019 ÇARŞAMBA İpliklerle, geleneğinŞilili sanatçı María Paz Bascuñan solo sergisi ‘Syncretic’ ile KRANK Art Gallery’de güncesi... Çalışmalarının, hem Türkiye’de hem de Şili’de var olan, atadan kalma bir tekstil geleneğiyle bağlantılı olduğunu vurgulayan sanatçı, “Sergilenen eserler söz konusu olduğunda bu durum bir sınırlama oluşturmuyor, aksine her bir kumaşın sahip olduğu, her biri aynı anda hem tekil hem de kolektif olan ve bir kumaşı meydana getirmek üzere birbiriyle iç içe geçen her bir ipliğin içinde yer aldığı hisler evrenini zenginleştiriyor” diyor. Şilili sanatçı María Paz Bascuñan, bellekte yaşayıp metropollerde biten pusulasız bir yolculuğun güncesi olarak okunabilecek sergisi “Syncretic” ile izleyeni gündelik hayatın gerilimleriyle dolu bir sınır bölgesine davet ediyor. Sergi, 9 Kasım’a ka dar Le Méridien İstanbul Etiler’de yer alan KRANK Art Gallery’de görülebilecek. “Syncretic” sergisi ile farklı dokuda ve yapıdaki ÖZNUR kumaşların birlikte kullaOĞRAŞ ÇOLAK nılması ve örülmesinden oluşan tuvalleriyle izleyicinin karşısına çıkan Bascuñan, kullandığı materyal ve tekniği ile alışılmışın dışında... Pamuk ve ipek... n Bize serginin oluşum sürecinden bahsedebilir misiniz? Sergiyi gerçekleştireceğim ülkeyle bağlantılı bir hikâye çatısı altında bir sergi yapma olanağı ilgimi çekti. Yüzyıllar boyu, Türk kumaşları benzersiz tasarımlarıyla, dokunma şekilleri ve kaliteleriyle öne çıkmıştır. Bu kumaşların başlıca malzemeleri olan pamuk ve ipek, benim de yakın dönem çalışmalarımda kullandığım hammaddelerdir. Bu eski Osmanlı kenti, Avrupa ve Asya kültürleri arasındaki sanatsal diyalog açısından bir kaynak görevi üstlenmiştir. Bu, bana bir yerle bir diğer yerin dokularını birbirine karıştırarak yeni kültürel bağlantılar yaratma olanağı veren bir yere erişim imkânı sağladı ve bu ilişkiyi sergi aracılığıyla daha da güçlendirdim. Bütün bunlar, kumaş ticareti yapan kişiler olarak onların bizim memleketimize yerleşmesiyle başlıyor. n Çok uzak bir ülkede yaşayan bir sanatçı olarak buraya gelme hikâyenizi paylaşır mısınız? Bu sergi projesiyle benim ülkemdeki kültür ve sanat bakanlığının verdiği bir destek fonuna başvurdum. Bu fonun adı National FONDART, uluslararası dolaşım bölümü. Başvuru kapsamında, projenin ardında yatan sebepleri, projenin amaçlarını, temellerini ve genel bütçesini sunmam gerekti. Doğal lifler... n Çalışmalarınızda çok farklı bir mecradan faydalandığınızı görüyoruz. Kullandığınız teknik konusunda bilgi verebilir misiniz? Ayrıca bu mecrayı tercih etme sebebinizden bahseder misiniz? Çalışmalarımda doğal lifler kullanıyorum ve hiçbir kültürün üniter ya da homojen olmadığı, bütün kimliklerin bölük pörçük parçalardan oluştuğu ve asla sabit olmayan bir bütün oluşturmak üzere dövülerek bir araya getirilen paçavralardan oluştuğu düşüncesini ele alıyorum. Kültürler birer kolajdır, her seferinde yeni bir şey halini alan bir karışım niteliği sergilerler. Dokuduğum kumaşlarda yapma ve bozma, dikme ve sökme eylemlerini inceliyor, bunu bizlerin takip ettiği kültürel güzergâhın metaforu olarak ele alıyor ve bütün bu duruma da varoluşsal güzergâhımızın göstergesi olarak yaklaşıyorum. Bir dokunun gelişimi zamanın ilerleyişiyle aynıdır. Yapılı bir şeyi parçalarına ayırmak, nesnelerin özgün hallerine ve bir bütün teşkil ettikleri durumlarına dönme çabasını, zamanın yadsınması yıkılmasını ve kozmik düzenin yeniden kurulması girişimini içerir. İç içe geçmiş ipler n Bize bir bütün olarak serginizin ardında yatan kavramsal çerçeve hakkında bilgi verebilir misiniz? Yapıtlarımda çeşitli malzemeler ve yapıları bir araya getiriyor ve iç içe geçiriyorum. Her çalışma, bir sanat eserinin geleneksel sınırlarının ötesine geçiyor ve izleyiciyi fikirlerini ve beklentilerini yeniden biçimlendirmesi konusunda zorluyor. Sergilenen eserler, bizi gündelik hayatın katı düzenlerinin gerginleştiği bir sınır alanına davet ediyor. Bununla birlikte, iç içe geçmiş ipler topluluğu biçiminde sergilenen bu gerilim, sinkretik, yani bağdaştırıcı olanın sunduğu uzlaşma yolunda, çoğulluğun ve farklılığın kabulü için gerekli bir koşul olarak ortaya koyuluyor. Böylelikle, “sınır” kavramı eserde yeniden anlamlandırılıyor. Sınır deyince, genellikle iki ya da daha fazla bölümü birbirinden ayırmak için düşünülmüş bir ara hattı bölgesi akla gelir. Fa kat sergilenen eserlerde ortaya koyulan bakış açısı ile sınır; farklılıkların buluşma noktası, bir eşik olarak karşımıza çıkıyor. Bu eşik, olasılıkları kısıtlamanın aksine onları güçlendiren ve genişleten bir alan olarak ele alınıyor. Böylelikle sınır, birçok yönetimin örmeye çalıştığı ayırıcı bir duvar olmaktan çıkıp farklı ipliklerin buluşup iç içe geçtikleri yepyeni bir alana dönüşüyor. n Sizin serginiz 16. İstanbul Bienali’nin paralel etkinlikleri arasında yer almakta. Acaba sizin serginiz ile bienalin kavramsal çerçevesi arasında herhangi bir bağlantı bulunuyor mu? Ben doğa, doğadaki kalıplar ve sanattaki kompozisyonlar üzerinde duruyorum ve oluşturduğum yeni bilgi panolarında alıntı olarak kullanmak üzere onun ürettiği kaynaklardan faydalanıyorum. Neden? Çünkü bunlar mevcut. Çalışmalarım ile bienal arasındaki bağlantıya karşılık gelen ortak arka plan gibi, doğa ve kültür arasındaki geleneksel ayrımın sona erişini ürettiği sanat eserlerine dahil eden, benim de aralarında olduğum bir dizi sanatçıda ortak bir farkındalık var olduğunu görmek mümkün. Bu sanatçılar gerçekliğin yeni ifadelerini temsil etmek için yeni yollar icat ediyor ve bunlar da yaşanılan ekolojik felaketi irdeliyor ya da aksettiriyor. Kevork Tavityan Sevana Tchakerian Besteci Gomidas’a büyük anma... Ermeni besteci ve müzikolog Gomidas, doğumunun 150. yılında Türkiye ve dünyadan birçok sanatçının katılacağı özel bir konserle İstanbul’da anılıyor. “Aydınlık Sabahın Sesi” konseri 7 Ekim’de saat 20.30’da Cemal Reşit Rey’de olacak. Anadolu Kültür, Kalan Müzik ve Maxim Gorki Theater işbirliğiyle düzenlenen konserde, Gomidas’ın beste ve derlemelerini Türkiye, ABD ve Ermenistan’dan konuk sanatçı ve topluluklar seslendirecek. Bu isimler arasında Aynur Doğan, Ertan Tekin, Karatzayn Quartet, Kevork Tavityan, Levon Eroyan, Lusavoriç Çocuk Korosu ve Sevana Tchakerian, Pervin Chakar, Şevval Sam, Vomank müzik grubu, Yerkaran Projesi’nin yanı sıra Ermenistan’dan GOGHT müzik grubu ve ABD’den Ara Dinkjian ve Zulal Trio yer alıyor. Konser, Gomidas’ı tanıtmayı ve onun bıraktığı müzik mirasına dikkat çekmeyi amaçlıyor. l Kültür Servisi Fazıl Say İKÜ’de İstanbul Kültür Üniversitesi, yeni sanat yılının ilk konserinde besteci ve piyanist Fazıl Say’ı konuk ediyor. Ünlü sanatçı, 9 Ekim Çarşamba akşamı saat 19.00’da Akıngüç Oditoryumu ve Sanat Merkezi’nde konser verecek. İKÜ’de bu yıl Selçuk Yöntem, Genco Erkal, Evrencan Gündüz ve Gaye Su Akyol gibi isimler sahneye çıkacak. TYB, çocuk kitaplarındaki sansüre yönelik sert bir açıklama yaptı ‘Özgürlükler tehlikede’ Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu; 27 Eylül tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan kararlarla, Elisabeth Brami’nin “Erkek Çocuk Hakları Bildirgesi” ve “Kız Çocuk Hakları Bildirgesi” (Yapı Kredi Yayınları); Francesca Cavallo ile Elena Favilli’nin “Asi Kızlara Uykudan Önce Hikâyeler Olağanüstü 100 Hikâye” (hep kitap) ve “Sünnetçi Kız” (Cinius Yayınları) adlı kitaplarında yer alan bazı yazıların “18 yaşından küçüklerin maneviyatı üzerinde muzır tesir yapacak nitelikte olduğuna” karar verdi. Türkiye Yayıncılar Birliği’nden yapılan açıklamada ise bu kararların yeterli gerekçe gösterilmeden alındığı savunuldu ve “Koruma Kurulu vermiş olduğu muzır neşriyat kararlarıyla, açıklama ve yayımlama özgürlüğüne müdahale etmektedir” denildi. Yayıncılar Birliği’nden yapılan açıklama şöyle: Eserlerin serbestçe açıklanması ve yayımlanması özgürlüğü, anayasamızca korunan bir haktır. Bu hak, demokratik bir toplum için büyük önem taşır. Bu önemden dolayı idari ve yargı birimleri, açıklama ve yayımlama özgürlüklerine gereksiz müdahalelerde bulunmama yükümlülüğü altındadır... ‘Kurulda pedagog yok’ Bu şekilde içinde pedagog ve cinsel sağlık uzmanı dahi olmayan kişilerden oluşan kurul tarafından, eserler hakkında oldukça özensiz bir biçimde, genel ve soyut ifadelerle hazırlanmış kararlarla muzır neşriyat kararı verilmesi, ifade ve basın özgürlükleri açısından tehlike oluşturmakta ve demokratik toplum ilkesini tehdit etmektedir... Temel hak ve hürriyetleri adalet ilkesi ile bağdaşmayacak şekilde sınırlayan Koruma Kurulu yapısı, bir an önce ulusal ve uluslararası içtihatlara uygun bir şekilde değiştirilmeli; hak ve özgürlüklere zorunlu olmadıkça müdahalede bulunmama yükümlülüğü ve sorumluluğuna uyulmalıdır. l Kültür Servisi Altan Gürman Arter’de ‘Uzun Cumartesi’ler Çağdaş sanat odaklı bir buluşma noktası olarak tasarlanan Dolapdere’deki yeni binasında sanata daha fazla alan sunan Arter, “Uzun Cumartesi”ler ile ziyaretçilerine daha uzun süreyle kapılarını açık tutmaya hazırlanıyor. Sergilere girişin 2 Ocak 2020’ye kadar ücretsiz olduğu Arter, her ayın ilk cumartesi günü “Uzun Cumartesi” kapsamında 11.0024.00 saatleri arasında ziyaret edilebilecek. İlki 5 Ekim’de gerçekleşecek “Uzun Cumartesi”ye özel olarak rehberli sergi turları saat 14.00’te, 17.00’de, 19.00’da ve 21.00’de olmak üzere gün içinde dört kez düzenlenecek. l Kültür Servisi La Traviata İZDOB perdelerini 3 Ekim’de açacak İzmir Devlet Opera ve Balesi (İZDOB), bu sezon 4 opera, 3 müzikal, 6 bale, 1 müzikli oyun ve 4 çocuk oyunu sahneleyecek. İZDOB, perdelerini 3 Ekim saat 20.00’de Bornova Kültür ve Sanat Merkezi’nde Giuseppe Verdi’nin “La Traviata” operasıyla açacak. Gösterilere ait biletler, “www.biletinial.com” internet sitesinden veya Bornova Kültür ve Sanat Merkezi gişesinden alınabilir. l Kültür Servisi CSO sezonu açtı Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının (CSO) 20192020 konser sezonu, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde verilen özel konserle açıldı. Konsere Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da katıldı. CSO 1. Şefi Rengim Gökmen yönetimindeki konserin solistleri, ikiz piyanistler Güher ve Süher Pekinel oldu. l AA Genç bestecinin yaramazlıkları Geçen hafta İlhan Usmanbaş 98 yaşını tamamladı. O her döneminde yapıcı ve filozof bir yaklaşıma sahip olmuş; eserlerinde hep yarına, kendinden sonraki zamanlara göndermeler yapmıştır. İlhan Bey’in hayatı yakın zamana kadar yepyeni satır başlarıyla doluydu. Besteci, hoca ve bir bilge olarak çağdaş Türk müzik sanatında bir köşe başı oluşturdu. Son yıllarda sevgili eşiyle Darüşşafaka Maltepe Rezidans’ına yerleştiler. Şimdiki durağan yaşamına karşın eski yapıtlarını irdeliyor, onların içinde ileriye gönderme yapmış öğeleri saptıyor. Bu çok az sanatçıya nasip olan bir analiz gücü. 1921’de İstanbul’da dünyaya gelmiş. Ayvalık’ta büyümüş ve ilkokuldan itibaren Galatasaray Lisesinde okumuş. Sonra Ankara Devlet Konservatuvarının öğrencisi olmuş. Mezun olur olmaz evlendiği opera sanatçısı soprano Atıfet Usmanbaş ile bugüne dek el ele bir hayat sürmüşler. İlk gençlik yıllarında, daha Ankara Konservatuvarı’nda öğrenciyken Bülent Arel ile dünyadaki “yeni müziği” keşfe çıkmışlar. Yorganı başlarına çekip küçük bir radyodan Avrupa’daki öncü bestecilerin yapıtlarını bulup dinlemişler. Sonra yaşamına Leib o witz’in “Schönberg et son ècole” adlı kitabı ve Webern’in bir uzunçalar üstündeki o kısacık eserleri girmiş. İşte böylece yeniçağın müzik dilini öğrenme yolları açılmış. Ben bugüne dek onun için yazdığım kitaplarda ve yazılarda, her zaman değinecek yeni bir yön, taze bir atmosfer bulmuşumdur. İlhan Bey, geçenlerde bir telefon konuşmamızda bana “Neler yapıyorsunuz bugünlerde diye soruyor. Çok iyi anlıyorum ki: yeni bir kitap çalışması var mı, demek istiyor. Ben ise “para pul getirmeyen bir sürü iş yapıyorum” dediğimde İlhan Bey kendine özgü nüktesiyle şöyle yanıtlıyor: “Zarar yok efendim, memlekette o kadar çok paralar kazanılıyor ki!” Yine onun harika yorumuyla büyük bir iltifat alıyorum: “Kitaplarınız, Türkiye’de bir müzik hayatının var olduğunu belgeliyor ve kanıtlıyor.” Her konuşmamda taze bir şeyler vardır: İlhan Bey’in yalnız müziğe değil, hayata bakışındaki esprisi de insanı etkiler. Son yıllarda zamanınızı nasıl geçiyorsunuz diye soran eski öğrencilerinden birisine şöyle demiş: “Zamanı geçirmek mi? Zamanın geçip geçmediğinin farkına varmıyorum. Hayat, içerideki yataktan salondaki odaya kadar birkaç adım. Rüzgârdan, üşütmekten çekiniyoruz ve dışarıya çıkmıyoruz, ama pencereden bakıyoruz. Oradan bizi ziyarete gelenlere veya bizden gidenlere el sallıyoruz.” Ancak bütün bunları bir yakınma olarak söylemiyor İlhan Bey, sadece durum saptaması yapıyor. Geçenlerde genç bir müzikçi ziyaret edip, onun 1949’da bestelediği Obua Sonatı’nı çalmak istediğini söylemiş. İlhan Bey de olur, çalabilirsin demiş. O gittikten sonra yetmiş yıl öncesinin notalarını çıkartıp bakmış ve kendi deyişiyle “ne yaramazlıklar” bulmuş! “Genç bir bestecinin yaramazlık yapabilme, özgürce denemelere girme cesaretini tatmışım,” diyor. İlhan Usmanbaş gibi aydınlarımızın değerini her geçen gün biraz daha iyi anlıyoruz. Yeşilçam’ın oyuncularından Abdi Algül hayatını kaybetti Kemal Sunal’ın komedi filmlerinin unutulmaz isimlerinden Abdi Algül, 86 yaşında evinde vefat etti. 170’e yakın filmde rol alan Algül’ün uzun zamandır sağlık sorunları yaşadığı belirtildi. 3 bin yıllık buğday taneleri Bingöl’ün Solhan il çesinde Norik Höyük 2 olarak adlandırılan bölgede yapılan kazı çalışmalarında en az 3 bin yıl öncesine ait çömlek içinde buğday taneleri olduğu değerlendirilen tahıl kalıntıları ortaya çıktı. Solhan ilçesi Murat köyü Norik Höyük’te, Kale Köy Barajı ve HES kapasite artırma projesi nedeniyle bölgenin sular altında kalacak olmasından dolayı kurtarma kazı çalışmalarının ikincisi devam ediyor. Elazığ Müze Müdürü Ziya Kılınç’ın kazı başkanlığında, Fırat ve Yüzüncü Yıl Üniversitesi öğretim üyelerinin de yer aldığı ekiple yapılan kazılarda, daha önce 3 bin yıllık geçmişe sahip olduğu tahmin edilen askeri karargâh, 50 adet envanterlik ve 23 tane de etütlük eser gün yüzüne çıkarılmıştı. l İHA
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear