23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
HABER EDİTÖR: CAFER KURT TASARIM: SERPİL ÜNAY 518 EKİM 2019 CUMA Arınç, ‘Damadımın bir gün tamamen aklanacağını imanım gibi biliyorum’ demişti Damada FETÖ’den beraat Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi Bülent Arınç’ın damadı Ekrem Yeter, FETÖ üyesi olmak suçundan yargılandığı davada, “yeter li delil elde edilemediği” gerekçesiyle be raat etti. Arınç, damadı Ye ter hakkında dava açılma sından sonra yaptığı açık lamada, “Damadımın bir gün tamamen aklanacağı Alican uludağ nı, tertemiz beraat edeceğini imanım gibi biliyorum” demişti. FETÖ üyesi olduğu iddiasıyla gözaltı na alınan ve tutuklandıktan 3 gün son ra tahliye edilen Arınç’ın damadı Ekrem Yeter hakkında Temmuz 2017’de açılan dava karara bağlandı. Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen karar duruşması öncesi, mahkemenin ara cel se açarak savcıdan esas hakkındaki gö rüşünü aldığı öğrenildi. Duruşma savcı Savcı, mütalaasında sanığın “terör örgütü üyeliği” iddiasıyla 15 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını istedi. Mahkeme, Yeter’in beraatına karar verdi. Mahkeme başkanı, Yeter’in tutuklu kaldığı süre için tazminat davası açabileceğini de anımsattı. sı, ara celsede sunduğu mütalaasında, sanık Yeter hakkında gizli tanık Lagos ile tanıklar Fahrettin Baskın ve Bülent Çanakçı’nın beyanlarına yer verdi. Gülen’in ömrünü uzatma Mütalaada, tanıkların sanığın örgüt içindeki faaliyetlerini anlattıkları vurgulanırken, Tanık Bülent Çanakçı’nın, Yeter’in, FETÖ elebaşı Gülen’in doktoru firari Tuncay Delibaş ile birlikte “kök hücre merkezi” kurmak için uğraştıklarını belirterek “Bu merkezi Gülen’in hastalıklarını kök hücre tedavisiyle geçirip ömrünü uzatmak için açmak istedikle rini de duydum. Bu FETÖ’nün talimatıyla Tuncay Delibaş tarafından uygulamaya geçirilen bir projeydi. Hacettepe, bu projeye teknik, Ekrem Yeter de personel desteği verecekti” şeklinde söylediği sözleri de anımsatıldı. Savcı, mütalaasında tanık Çanakçı’nın, 1725 Aralık sürecinden sonra Yeter’in yanına gittiğini, bu sırada Yeter’in telefonda konuştuğu kişiye, “İndeyim bekliyorum, beyefendi gelecekmiş, halıları serdik, bekliyoruz” diyerek dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın “İnlerine gireceğiz” şeklindeki sözleriyle dalga geçtiğini anlattığı vurgulandı. FETÖ eleba şının doktoru Tuncay Delibaşı ile Yeter arasındaki iletişimin, HTS kayıtları ile de tespit edildiği ifade edilen mütalaada, sanığın FETÖ’nün sağlık alanındaki faaliyetlerini yürüttüğü Uluslararası Sağlık Federasyonu’nun (USAF) başkanlığını yaptığı belirtildi. Mütalaada, sanığın “terör örgütü üyeliği” suçundan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılması istendi. Ara celsedeki bu mütalaanın ardından Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi, dünkü duruşmada kararını açıkladı. Mütalaaya karşı söz alan Yeter’in avukatı Yakup Erikel, örgütün her kılığa girme kabiliyeti nedeniyle dindar çevrelerin zan altında bırakılmaması gerektiğini belirterek müvekkilinin beraatını istedi. Mahkeme, Yeter’in delil yetersizliğinden beraatına karar verdi. Mahkeme başkanı, beraat kararı sonrası Yeter’in tutuklu kaldığı süre için tazminat davası açabileceğini anımsattı. l ANKARA Adalet üstü dünürErdoğan’ın dünürü Bayraktar’a arabuluculuk mektubu gönderen avukata dava açıldı Livaneli, İzmirlilere seslendi Her daim aydınlık Zülfü Livaneli ve Rengim Gökmen’in yönettiği, “Livaneli ile Sevdalım Hayat Şarkıları ve Öyküleri” adlı konser, dün gece İzmir Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu’nda yapıldı. Livaneli Filarmoni Orkestrası eşliğinde Zülfü Livaneli şarkılarını seslendiren Teyfik Rodos, Zeynep Halvaşi ve Görkem Ezgi Yıldırım İzmirlilere unutulmaz bir gece yaşattı. Konser boyunca yaşamından kesitler sunan, Yaşar Kemal, Abidin Dino gibi Türkiye’nin ünlü sanatçılarıyla yaşadıklarını izleyicilerle paylaşan Livaneli, konseri izlemeye gelen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’e, “Veda” filminin çekimi sırasındaki yardımlarından dolayı da teşekkür etti. Livaneli, “İzmir Homeros’un şehri, siz İzmirliler her zaman aydınlığın yanında oldunuz” dedi. Sahneden Soyer’e seslenen Livaneli, “Tunç Başkan gönüllerde taht kurdu. Tunç Soyer döneminde İzmir kültür sanat şehri olarak parlayacak, buna inancımız var” diye konuştu. Livaneli ve ekibine plaket ve çiçek hediye eden İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Soyer ise Livaneli’ye, “İnsanlık tarihine baktığımız zaman birçok toplumun efsanesi var. Ama bazı toplumların efsaneleri yaşıyor, yaşayan efsaneleri var. Biz çok şanslıyız ki bizim memleketimizin yaşayan bir efsanesiyle beraberiz” diyerek seslendi. l İZMİR/ Cumhuriyet ALİCAN ULUDAĞ Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dünürü olan Baykar Makina Sanayi ve Ticaret AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Özdemir Bayraktar’a “zorunlu arabuluculuk” sisteminden gelen bir dava dosyası kapsamında “davet mektubu” gönderen arabulucu avukat Seher Okşar Kadırgan’ın başına gelmeyen kalmadı. Adalet Bakanlığı, Kadırgan hakkında idari soruşturma başlatırken, savcılık ise arabulucu Kadırgan’a dava açtı. Dava dosyasına göre her şey, arabulucu avukat Seher Okşar Kadırgan’a arabuluculuk sistemi üzerinden gelen bir dosya ile başladı. 20172018 yıllarında Baykar Makina adlı şirketin bir taşeronuna bağlı olarak çalıştığını iddia eden Harun İlkay Zengin adlı kişi, tazminat ile diğer haklarını almak için Baykar Makina’ya dava açtı. Mahkemeye gitmeden önce dosya, zorunlu olarak arabulucuya gönderildi. 4 Ekim 2018’de gelen dosya üzerine arabulucu Kadırgan, Baykar Makina ve alacaklı İlkay Zengin’e arabuluculuk görüşmesi için da Özdemir Bayraktar vet mektubu gönderdi. Baykar Makina’nın sahibi Özdemir, bunun üzerine arabulucu Kadırgan’a önce ihtirname gönderdi. Bayraktar, ihtarnamede şirketinin milli teknolojiler ürettiği için devlet, millet düşmanları ve PKK yandaşları tarafından saldırıya uğradığını vurguladı. Bayraktar, Kadırgan hakkında da görevi kötüye kullanma iddiasıyla suç duyurusunda bulundu. Savcılık dava açtı Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı, avukat Kadırgan hakkında görevi kötüye kullanma suçundan iddianame düzenledi. Büyükçekmece 14. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 15 Ekim’de görülen ilk duruşmada avukat Kadırgan, sanık olarak hâkim karşısına çıktı. Kadırgan, taraflara davet mektubu gönderdiğini belirterek bunun üzerine kendisini arayan Özdemir Bayraktar’ın “Senden bana bir şey geldi, sahtekâr. Ben seni biliyorum, senin amacın ne? Bu kişi bizde çalışmamış. Gör sana neler yapacağım” dediğini anlattı. ‘Bir daha arama’ Daha sonra Bakırköy Emniyet Müdürü’nün aradığını anlatan Kadırgan, şunları kaydetti: “Bakırköy Emniyet Müdürü, bana ‘sen benim babamı’ üzmüşsün, izahat ver dedi. Babanız kim diye sordum. Özdemir Bayraktar, dedi. Daha sonra Adalet Bakanlığı’ndan beni aradılar. Bir daha karşı tarafı sakın arama dediler. Adalet Bakanlığı’ndan hakkımda idari soruşturma açıldığı, savunma yapmam gerektiğine dair yazı geldi. Savunma yazdım, gönderdim. Onun arkasından Büyükçekmece Başsavcılığı’ndan arandım. Hakkımda suç duyurusu olduğu, ifadeye gelmem gerek tiği söylendi. İfademi verdim. Bu hukuksuz durumun sona ereceğini düşünürken, jet hızıyla bütün devlet mekanizması kısa sürede üzerime yollandı. Türk yargı sistemini kimsenin bu şekilde keyfi olarak kullanmaya hakkı yoktur.” Mahkeme, taraflara davetname göndermenin arabuluculuk açısından görevi olup olmadığı konusunda Adalet Bakanlığı’na yazı yazılmasına karar vererek duruşmayı erteledi. Bülbül: Hukuk skandalı Dava sürecini takip eden Adalet Komisyonu üyesi CHP Aydın Milletvekili avukat Süleyman Bülbül, açılan davanın tam bir hukuk skandalı olduğunu belirterek “Müşteki Özdemir Bayraktar’ın hazırlık ve dava sürecinde bir kere bile ifadesi alınmamış. Buna hukukun üstünlüğü değil üstünlerin hukuku uygulaması denir. Buna hukuk tanımazlık denir” dedi. l ANKARA Anonim imzalı diplomatik bir mektup Sayın tüm devlet başkanları ve cumhurbaşkanları ve krallar ve kraliçeler; Gelin iyi bir anlaşma yapalım! Eminim siz hepiniz; Ve size bilinçli ya da bilinçsiz destek veren, imkân sağlayan, yolunuzu açan, işinizi kolaylaştıran, size kâh müttefik olan, kâh düşman olan sağduyu yoksunu seçmenler ve diğer devlet adamları... Dünyadaki tüm “terör” ve “direniş” örgütü liderleri... Askeri dehalar, strateji ve ekonomi uzmanları, toplum mühendisleri... Savaşları çıkaranlar, pompalayanlar, sürsün diye ellerinden geleni yapanlar... Silahları üretenler, satanlar, savaş ekonomilerinden medet umanlar... Medyayı savaş davetiyesi olarak kullananlar... Eğitim politikasını savaşa alet edenler... Sosyal kültürü savaş çığırtkanlığıyla besleyenler... Siz, hiçbiriniz bu dünyada bugün binlerce, yarın milyonlarca kişinin öldürülmesinden sorumlu tutulmak istemezsiniz herhalde. Ve biz de; Savaşlarda ölenlerle, savaşlarda sevdiklerini yitirenlerle empati kurabilenler... Savaşlar yüzünden göç edenlere, o göç yolunda hayatını kaybedenlere içtenlikle üzülenler... Savaşlar yüzünden işsiz kalanlar, evsiz kalanlar, eğitim olanağı olmayanlar, sağlık hizmetlerine ulaşamayanlar için bir şeyler yapmaya çalışanlar... Savaş yüzünden yoksullaşanların, psikolojisini kaybedenlerin sorunlarına çareler arayanlar... Yani savaşa inanmayanlar, karşı olanlar... Savaşı kader olarak görmeyenler... Başka bir dünyanın ve başka bir insanın mümkün olduğu konusunda ısrar edenler... Bunun için neler yapılabileceğini düşünenler, eylem modelleri yaratanlar... Biz, hiçbirimiz; Sizlerin açgözlülüğünüzün ve iktidar hırsınızın ve insanlığı, doğayı, hayatı ve ahlakı hiçe sayan politikalarınızın sonsuza kadar sürmesini ve dünyayı mahvetmesini ki mahvediyorsunuz istemeyiz. Bunun bir sürü örneğini her savaştan sonra yaşadık ve hâlâ da yaşıyoruz. Tıpkı sizden öncekiler gibi, siz de dünyayı ve insanlığı hiçe sayıyorsunuz ve bu yaptıklarınızla gurur duyuyorsunuz. Sizin yıkıcı iktidarlarınıza rağmen biz sorunları çözmek için çok uğraşıyoruz, çünkü biliyoruz; Savaşsız bir dünya mümkün. Yasal silah üretiminden vazgeçmek mümkün. Tüketim ve üretim bilincini yükseltmek mümkün. Fırsat eşitliğinin olduğu bir düzen mümkün. Doğaya saygı duyulan bir dünyada yaşamak mümkün. İrk, dil, din düşmanlığının ortadan kalkması mümkün. Cinsiyet eşitliğinin ne anlama geldiğini kavramış ortak bir kültür mümkün. Hayvan haklarını, insan haklarını, kadın haklarını, engelli haklarını, çocuk haklarını artık savunmak zorunda kalmayacağımız bir düzen mümkün. Düşünce özgürlüğünün sınırsız olduğu bir hayat mümkün. Her türlü şiddetin herkes için ortak bir “ayıp” sayıldığı bir ahlak mümkün. Kötücül enerjilerinizle siz aslen imkânsız olan bir cehennemi yaratıyorsunuz ve mümkün olan bir cenneti o toz duman içinde görünmez kılıyorsunuz. Dünyayı hayal kırıklığına uğratmayın. Aranızda harika bir anlaşma yapın. Para hırsınızı, iktidar tutkunuzu, milliyetçi zaaflarınızı ve şiddete olan sarsılmaz inancınızı elbirliğiyle usulca yere bırakın; Şimdiye kadar inandığınız şeylerden vazgeçip inanmadığınız şeylere, barışa, tüm canlıların yaşam hakkına, doğanın gücüne ve dokunulmazlığına, özgürlüğe ve eşitliğe inanmaya şu an itibarıyla başlayın. Eğer bu işi doğru ve insani bir şekilde hızla yaparsanız tarih sizi iyi yazar. Yok, yapmayız derseniz, tarih sizi sonsuza dek şeytan olarak anar. Sert adamı oynamayın. Aptallık etmeyin. Sizi sonra arayacağız.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear