23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
12 17 EKİM 2019 PERŞEMBE TASARIM: SERPİL ÜNAY HABER/YORUM Kürt’ü ‘kart’ olmaktan çıkarmak PKK’nin Suriye tarihini çok kısaca dört dönemde inceleyebiliriz: 1. Dönem: Hafız Esad’ın, biraz da Ankara’nın 1982’deki İhvan ayaklanmasına verdiği desteğe yanıt olarak PKK’yi himaye ettiği ve Türkiye’ye kötü komşuluk yaptığı dönem. 2. Dönem: Türkiye’nin sınıra asker yığarak Şam’ı, Öcalan’ı himaye etmekten vazgeçirdiği ve 1998’de Adana Mutabakatı imzalatarak başlayan iyi komşuluk dönemi. Bu dönem PKK’nin büyük güç kaybettiği dönemdir. 3. Dönem: ABD’nin 2003’te Irak’ı işgaliyle başlayan ve PKK’nin bölgede güç olmaya başladığı dönem. Suriye yönetimi bu dönemde Türkiye ile iyi komşuluk ilişkilerini sürdürdü ve Adana Mutabakatı’nın gereğini yerine getirdi. 2003’te kurulan PYD, Beşşar Esad yönetiminin baskısı altındaydı. 4. ABD’nin ve maalesef Türkiye’nin Suriye’de Esad rejimini devirmeye kalktığı 2011 yılından sonraki dönem. PKK’nin Suriye kolu PYD bu süreçte büyük güç kazandı; Obama’nın ifadesiyle Suriye’de ABD’nin “kara ordusu” oldu. Bu dönemde Ankara da Esad karşıtlığı temelinde maalesef PYD’yi destekledi; Öcalan’ın PYD’ye talimatlarının ulaştırılmasından, PYD lideri Salih Müslim’e “özerkliğinize karışmayız” desteği vermeye kadar...   PKK’nin ABD gücüne bağımlılığı Bu çok kısa özetten çıkan sonuçlar şunlardır: 1. ABD bölgemizde güçlüyken, PKK de güçlüdür; ABD zayıfladığında PKK de zayıflar! 2. Bölge güçlüyken ve bölge ülkeleri arasında işbirliği varken PKK zayıflar, bölge ülkeleri birbirine karşıt konumlandığında ise PKK güç kazanır! Bu iki sonuca ek olarak, bir de bölge ülkelerinin birbiriyle rekabetinden kaynaklı üçüncü bir sonuç vardır: 3. Bölge ülkelerinin birbirilerine karşı “Kürt kartı” kullanması, PKK’ye alan açar! Kürtler için dersler Trump, göreve geldiği ilk günden beri Ortadoğu’dan çekilmek istiyor; Trump karşıtı güç odağı ise bölgede bulunmayı sürdürmekten yana... Trump bu nedenle son iki yılda üç kez geri çekilme açıklaması yaptı, ancak devamını somut olarak getiremedi. Trump ikinci kez seçilerek bu çizgisini sürdürebilir mi, hatta ikinci kez seçilse bile bu çizgisini sürdürebilir mi, kesin bir şey söylemek şu aşamada pek mümkün değil. Fakat kesin olan bir şey var: ABD hegemonyası inişte ve Beyaz Saray’ı kim yönetirse yönetsin, büyük askeri operasyonları finanse etmesi artık pek mümkün olmayacak! Bu gerçeği en iyi okuması gerekenlerin başında Kürtler gelmektedir. İşte bir kez daha görülmüştür: ABD, çıkarları için PKK’yi “kara ordusu” olarak da kullanır ve yine çıkarları gereği ortada da bırakır! Sadece PKK mi? Barzani de elbette! Son 25 yılda ABD’nin Kürtleri kaç kez sattığı, Kürtler açısından alınabilecek en önemli derstir! ABD üst düzey Dışişleri yetkilisinin Amerika’nın Sesi’ne yaptığı şu açıklama tüm Kürtlere ders olmalıdır: “Kürtlere hiçbir zaman Türkiye’ye karşı onları askeri güç kullanarak savunacağımızı söylemedik.”  PYD’nin Şam’a taahhütnamesi Barış Pınarı Harekâtı ile bölge için yeni bir fırsat oluştu: PYD’yi ABD kartı olmaktan çıkarmak! Şam yönetimi ile PYD arasında yapılan görüşmeler işte bu fırsatı kullanabilmenin yoludur. Elbette PYD, ABD kendisini sattığı için Şam yönetimine yanaştı... Elbette PYD, TSK baskısı altında olduğu için Şam yönetimiyle anlaşma arıyor... Ancak bu iki gerçeğe rağmen AKP cephesinden “ŞamPYD görüşmelerine” tepki göstermek anlamsızdır. Sonuçları itibarıyla PYD’nin ABD’nin “kara ordusu” olmasındansa, Suriye ordusuna “dahil olması” Şam’ın da, Ankara’nın da yararınadır; hatta Kürtlerin de! Üstelik AKP cephesinden sunulduğu gibi ortada bir “anlaşma” da yoktur; tersine dün Mehmet Yuva’nın ayrıntılarını Aydınlık’ta yazdığı gibi, 4 maddeli bir “taahhütname” vardır: PYD’nin Şam’a taahhütleri... Özetle PYD, “Suriye Arap Cumhuriyeti ordusu saflarında ve bayrağı altında yer almaya” söz vermiştir. Bu aslında “beyaz bayrak” çekilmesidir. Zira tek bayrak altında PYD ayrı bir yapılanma olarak kalamayacak ve eriyecektir. Şimdi Ankara, Şam ile işbirliği yaparak, Suriye ordusunun ülkenin kuzeyinde egemenliğini tesis etmesini kolaylaştırmalıdır. ABD’yi tamamen devreden çıkaracak ve Kürtleri de bölgede “ABD’nin kartı olmaktan” kurtaracak işbirliği fırsatı kapımızdadır. AKP’nin “fetih” hevesiyle Türkiye’ye bu fırsatı teptirmesi kesinlikle kabul edilemez! 17 EKİM 2019 SAYI: 34343 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya Yazıişleri Müdürleri Serkan Ozan / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Şehriban Kıraç l İç Politika: Ali Açar l Gece: Ayça Bilgin Demir l Fotoğraf: Uğur Demir l Kültür Sanat: Emrah Kolukısa l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05:46 05:30 05:54 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 07:10 12:55 15:58 06:53 12:39 15:43 07:15 13:02 16:08 Akşam 18:29 18:15 18:39 Yatsı 19:48 19:33 19:55 ‘Ayılarla yatağa girme’nin şekillendirdiği çatışmalar Barış Pınarı Harekâtı’na ilk baktığımızda, Türkiye’nin teröre karşı bir mücadeleye girişmesinden daha normal bir hamle olamaz diyoruz. Batı’nın yüzyıllara yayılan Türklere karşı önyargısını, çıkarcı ve değişken politikalarını bilmeyen yok. Çifte standart konusunda eksper olduklarını da rahatlıkla söyleyebiliriz. Türkiye’nin bu harekât için haklı gerekçeleri olduğu da ortada. Bu arada Erdoğan’ın “Savaş bir başka devletle olur. Bu bir savaş değil, terörle mücadeledir” sözlerinin ciddi bir ağırlığı var. Burada hedefin kesinlikle Kürtler değil, PYD/YPG olduğunu, terör devleti kurulmasını engellemek, yüz binlerce Kürt asıllı Suriyeli vatandaşın evlerine geri dönmesini sağlamak için orada bulunduğumuzu ısrarla vurgulaması da önemli. Operasyon öncesinde, Trump’ın bölgeyi boşaltma kararı ve hemen ardından Türkiye’nin bölgeye girmesi, buna rağmen Amerika’da özellikle Senato ve Temsilciler Meclisi’nin şiddetle operasyona karşı çıkarak acil yaptırımlar istemeleri, ilginç bir gri alan. Amerika’da çift başlı yönetim çatlakları, “tavşana kaç, tazıya tut” mu demiş oluyor? Sanki Türkiye’nin harekâtına kapı açıldı ve ardından tepkiler yağmaya başladı. Silah ticareti, barış sevmez Bu arada çatışmalar, dünya tarihinde ve yakın tarihte kime yarıyor? Tabii ki herkesten önce silah tüccarlarına! Silah üreticilerine ve onları pazarlayan ülkelere, bu ticaretten payını alan kimi siyasetçilere! Herhalde onların “ateşkes” istediğine inanmayacaksınız! Bakın, ben Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” felsefesine inananlardanım. Dolayısıyla bu operasyon için de en büyük isteğim, bir an önce sonuçlanması. Tabii ki fedakârca, gözü kapalı hedefe yürüyen ordu mensuplarımızın arkasındayız, onların değerini biliyoruz, onlara sevgi ve dayanışmamızı yolluyoruz. Öte yandan her şehit askerin nasıl yüzlerce akraba ve dostunu mahvettiğini, halkın kalbini nasıl parçaladığını da biliyoruz. Bu bir basket maçı değil. “Ölü sayısında açık farkla avantaj sağlamak” gibi bir istatistiğin peşinde koşamaz kimse, vicdan bunlara elvermez. Kaldı ki ölüp giden teröristlerin çoğunun da örgüt tarafından kandırılmış, ailelerinden koparılmış, hayatı başlayamadan bitirilmiş gencecik insanlar olduğunu bilmiyor muyuz? Türkiye’nin hedefi, terörü yalnız savaşla bitirmek değil, ırk ayrımcılığı üzerinden dayatmayla bu zavallı emellere emperyalizmin kurban ettiği bu kesimin uyanıp gerçekleri görmesini sağlamak olmalı. Zaten çok ağır şartlarda seyreden ekonomimizin, bu operasyonun maddi yükünü ne kadar kaldıracağı da ciddi bir endişe konusu. Burada ABD veya Avrupa’nın ekonomik tehditlerinin olası sonuçlarından da öte, doğrudan o korkunç genel askeri savaş maliyetinden söz ediyorum. Bir ülke ekonomik olarak önünü görmeden uzun süre yürüyemez. Esad’la müzakeresiz sorun nasıl çözülür? Ben, Şam’la diyalog kurmadan, Esad’la tekrar Türkiye’nin de çıkarlarını koruyan sağlam anlaşmalara girmeden, bu büyük sorunun kalıcı bir çözüme ulaşmasının çok zor ya da imkânsız olduğunu düşünenlerdenim. Putin’in temsilcisi Lavrentyev’in Türkiye ve Suriye’nin çeşitli bakanlıklar ve istihbarat servisleri üzerinden temasta olduklarını duyurması yeterli değil. Çok daha güçlü bir düzeyde TürkiyeSuriye teması lazım. Türkiye zaten bulunduğu topraklara el koymayacağına göre, Şam’la masaya oturmaya bir gün mecbur kalacak. Ülkemiz bu konuda tereddütlü veya pasif davrandıkça, Esad’ın farklı arayışlara girmesi de izlediğimiz gibi kaçınılmaz olacak! Türkiye, bu dönüş diyaloğunu geciktirdikçe, beklenmedik farklı ittifak hamlelerinin önü açılıyor. Rusya’nın Suriye için istediği anayasada, Kürtlere bir çeşit “kültürel otonomi” istiyor olması ve bunun Şubat 2017’de Moskova’da yapılan Kürt Konferansı’nda gündeme gelmesi, bugün bu şartlarda hangi uzantılara ulaşır? Sonuçta, bugünlerde tarihi dik duruşu sıkça hatırlanan İsmet İnönü’nün ünlü deyimiyle, Türkiye bir değil, “iki ayı ile” yatağa girmiş oluyor! Hem de aynı coğrafyada, gizli ve derin soğuk çıkar savaşı yürüten iki ayı... Operasyonun uzaması, 911 kilometrelik sınırın lojistik olarak giderek ağır faturalarla hedeflerimiz açısından kontrol altında tutulma çabası, ilerleyen süreçlerde diplomatik kıskaçlar altında giderek zorlaşacak. Harekâtı, iç siyaset malzemesi yapma güdüsü CHP ve İYİ Parti, bu kritik harekâta destek verdiler, ama doğal olarak bazı çekincelerini de ortaya koydular. Erdoğan’ın AKP İl Başkanları toplantısında, harekâttan söz ederken “İnşallah en kısa za manda bu fetih müyesser olur” şeklindeki demeci haklı tepkiler aldı ve uluslararası plandaki yalnızlaşmamızın yeni bir gerekçesi oldu. Bu arada bu harekâtı, 1974 Kıbrıs Harekâtı’na doğrudan benzetmiş olması, belki en azından bilinçaltında yeni bir “Kıbrıs Fatihi Ecevit” imajı arayışında olduğunu gösteriyor. Cumhurbaşkanı’nın konuyu iç siyaset malzemesi yapma doğrultusunda güç ihtiraslarına mağlup olduğu anlar arasında, Suriye konusunu işlerken aynı toplantıda “Buradan milletimizin her bir ferdini partimiz saflarına katılmaya davet ediyorum” dediği an vardı. Hiç olmazsa her gün yeni şehit haberlerinin geldiği bir süreçte, çelişkili anayasa maddelerimizin ötesine geçerek (anayasamız Cumhurbaşkanı’nı hem “tarafsız”, hem de bir partinin siyasi genel başkanı olarak görmekte bir sakınca görmüyor) AKP sıfatlarını rafa kaldırabilmesi beklenebilirdi. Böyle bir tavrı olmayınca, muhalefet eleştirilerinin de gelmesi kaçınılmaz oldu. Hem de yaşadığımız günlerde ulusal beraberliğimizin önemini her gün ifade ediyor olmalarına rağmen... Bu hatalar, Cumhurbaşkanı ve hükümetinin “giderek Türkiye’yi bir parti devleti” haline getirdiği yönündeki eleştirileri doğal olarak yoğunlaştırdı. İşlenecek daha çok konu var. Örneğin, bu operasyon dahil, herkesin her konuda aynı fikirde olmama hakkı... Ya da gelenekselleşmiş Batı medyası dezenformasyon kampanyasının da etkisiyle uluslararası diplomasi alanında artık neredeyse mecburi yalnızlığa mahkum edilen bir ülke olarak yaşamanın zorluğu gibi. Belki haftaya... Şehitlerimize, kederli ailelerine ve arkadaşlarına, Türk milletine bir kez daha baş sağlığı dileyerek, ordumuzun bir an önce hedeflerine ulaşarak yurda esenlikle döneceği anı iple çektiğimi ifade etmek istiyorum. Kamuya ait mekânlar vakıflara verildi, yetmedi, kaynak aktarıldı Üç yılda 168 milyon lira Vergi muafiyeti tanınan vakıflar ve kamu yararına çalışan derneklerde barınan öğrencilere, beslenme ve barınma yardımları son üç yılda 168 milyon liraya ulaştı. Yardım adı altında gerçekleştirilen kaynak aktarımına tepki gösteren CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, “Kamu kurumları, belediyeler binalarını, devletin Kredi ve Yurtlar Kurumu (KYK) yerine TÜRGEV, TÜGVA ve ENSAR gibi vakıflara veriyor. Bunların cebinden çıkan yok, milletin cebinden vakıflar ihya ediliyor” dedi. CHP’li Altay, üniversite öğrencilerinin barınma sorunları üzerinden vakıf görünümlü dini yapıların özel yurtlarına aktarılan milyonlarca liraya tepki gösterdi. Altay, devlete ait yurtların kapasitesinin 673 bin 817 olduğunu ve 20182019 eğitim döneminde başvuran öğrencilerin yüzde 11’inin açıkta kaldığını açıkladı. Altay, kamu yararı vakıf ve derneklerin yurtlarında kalan, öğrenci başına 2019’da barınma için aylık 240, beslenme için ise aylık 375 lira devlet yardımı yapıldığını kaydetti. Altay, “2017 yılında 27 bin CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, kamu kaynaklarıyla çeşitli dernek ve vakıfların ihya edildiğini, yurt olmaya uygun binaların Kredi ve Yurtlar Kurumu yerine TÜRGEV, TÜGVA ve ENSAR gibi vakıflara verildiğini dile getirdi. 763, 2018 yılında 59 bin 481 ve Haziran 2019 itibarıyla 68 bin öğrenci için ilgili vakıf ve derneklere, beslenme ve barınma yardımı olarak 168 milyon 979 bin lira ödeme yapıldı” dedi. AKP ile yozlaştı Altay, AKP döneminde en fazla istismar edilen ve yozlaştırılan kurumların başında vakıfların geldiğini vurgulayarak “Vakıflar, insanların birikimlerinden, daha yoksul ve ihtiyaç sahiplerine yardım etmeleri için oluşturulmuş kurumlar. Ama AKP ile birlikte tersi bir süreç ortaya çıktı. Cumhurbaşkanı’nın çocukları, birilerini yanlarına alıp vakıf kuruyor” dedi. l ANKARA KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com OdaTV kumpasçıları için kırmızı bülten Fethullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) kumpaslarından “OdaTV soruşturması ve davası”nda yer alan eski 33 hâkim ve savcının yargılandığı davada, firari 13 eski hâkim ve savcı hakkında kırmızı bülten çıkarılmasına karar verildi. Yargıtay 8. Ceza Dairesi tarafından görülen duruşmaya, tutuklu sanık eski hâkimler Bülent Kınay, Metin Özçelik, Hikmet Şen, eski savcılar Adnan Çimen, Halük Gedikli ile tutuksuz sanık eski hâkim Ayten Çeken katıldı. Darbe girişiminin ardından tutuklulara karşı işkence iddialarının bulunduğunu ileri süren Kınay, teslim olmak istemediğini söyledi. Daire Başkanı Metiner, işkence suçuna dairelerinin baktığını anımsatarak “İşkence, Türkiye’de sıfır noktasında. Devlete haksızlık yapamazsınız” ifadeleriyle sanığı uyardı. Davanın firari sanıklarından Celal Kara, Cihan Kansız, Eşref Aksu, Gökmen Demircan, Hadi Çaldır, Hüseyin Ayar, Mehmet Karababa, Menekşe Uyar, Mesut Özcan, Mustafa Boz, Seyfettin Mermerci, Yakup Hakan Günay ve Zekeriya Öz’ün tutuklanmasına karar verildi. l ANKARA/Cumhuriyet BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ İnsanın 1 D E K S T R İ N çevresindeki 2 E L İ T E D İ K bütün şey 3 L A T E R N A R lerin ruhlu olduğu inancı. 2/ “Kötü, niteliksiz” anlamında argo sözcük... Ses. 3/ Vaktinden 4 5 6 7 8 9 F EREK PO İ KL İM SEK NO LOL İ T A AM İ RA AN AL İ ZAR İ N K AME A SK I önce doğmuş be bek. 4/ İlkel benlik... Telli bir çalgı... Tavlada “üç” sayısı. 5/ Hoşgörülü, açıkyürekli ve ka lender kimse... Bir renk. 6/ Küçük erkek kar deş... Tıp dilinde idrar salgısının azalmasına verilen ad. 7/ 1827’de Osmanlı donanması nın yenilgisiyle sonuçlanan deniz savaşı. 8/ Genellikle dört dizeden oluşan halk edebiya tı şiir türü... Kitap getirmemiş peygamber. 9/ Geçimsizlik, kargaşa... Yemek. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bilginin gözlem, deneme ya da duyularla elde edilebileceğini ileri süren öğreti. 2/ Çayırlarda yetişen ve hayvanlara yedirilen küçük bir bitki... Bağışlama. 3/ Düşünce... Küçük çocukları uyutmak için söylenen türkü. 4/ Filin atası sayılan, soyu tüken miş bir hayvan... İlişkin, değgin. 5/ Gelir... Evcil olmayan hayvanları vurma ya da yakalama işi. 6/ Kimse, kişi... Gelenek. 7/ Ağız kısmı yayvan bakır tas. 8/ Vücutta biriken azotlu bileşik... İslam dinine göre haram sayılan faiz. 9/ Arapçada “ben”... Üniversite öğretim üyelerinin giydiği, ge niş bedenli, uzun ve bol kollu giysi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear