25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KULTUR Kızkalesi efsanelerini arıyor Mersin’de 1. Kızkalesi Film Festivali 678 Eylül’de düzenlenecek. Festivale son başvuru tarihi 15 Ağustos olarak belirlendi. Tarihi Kızkulesi’nin ev sahipliği yapacağı film festivali “Kızkalesi yeni efsanelerini arıyor” sloganıyla gerçekleşecek. Festival kapsamında düzenlenecek yarışma sonunda 3 ayrı kategoride toplam 40 bin lira para ödülü verilecek. Kurmaca, belgesel ve deneysel kategorilerinde kısa filmlerin yarışacağı festivalde toplamda 9 ödül sahiplerini bulacak. 14 s‘Meüvzgiiğvine mbaersışa’jı3müMİsAüntvakzğlaüeroikunğrbnsebiEntesuclioieysela’dstrank’etahlaacuti,tı EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN kultur@cumhuriyet.com.tr Pazartesi 23 Temmuz 2018 Toprak Sahne Tiyatro Festivali Türkiye’de en çok Mahmut Orhan’ın “remix”ini yaptığı şarkısı “Journey” ile tanı nan kamança üstadı Mark Eliyahu, 3 Ağustos Cuma günü Harbiye Ce mil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu’nda konser ve recek. Dağıstan doğumlu besteci, 150 yıllık kaman çası ile Türk, Arap, Aze ORHUN ATMIŞ ri ve İran makamlarını sevenlerine dinletecek. Çocuk yaşta kendisine il ham veren babası Piris Eliyahu da konserde oğluna eşlik edecek. Mark Eliyahu’ya müziğini sorduk. n Müziklerinizin hikâyesini te melde ne oluşturuyor? Sizin kendi dertleriniz, sıkıntılarınız mı, yoksa toplumsal sorunlar mı? Benim müziğim ruhun müziği. Mü zik evrensel bir dil, mesajı da sev gi ve barış. Müzik hem kişisel bir hikâye anlatır hem de insanları birbi rine bağlar. n Babanız da oldukça ünlü bir müzisyen, onun kariyerinize ve müziğinize etkisi nasıl oldu? Çocukluğumda müzik evimin bir parçasıydı ve ailem bana müziği dişlerimi fırçalamayı öğrettikleri gibi öğrettiler, bu yetiştirilmemin bir parçasıydı. Gençliğimde Yunanistan ve Azerbaycan’a ziyaretler yaptım ve babam beni çöller, mağaralar gibi çalabileceğim ve müzik yapmayı öğrenebileceğim özel yerlere götürdü. Beni ilk defa sahneye çıkaran da oydu. İstanbul konserimde sahneyi onunla paylaşacak olmaktan dolayı gururluyum. ‘Ruh bazen içeri akar’ n Şarkılarınızı dinleyenler genelde melankoliye kapılıyor, bunun yarattığı olumsuz bir etki var mı? Çünkü insanlar üzüntülü ve melankolik olmayı pek sevmeyebilir. Ruh bazen içe doğru akar, hatırlar ve özle birleşir. Bunun zaman zaman dinleyiciye hüzün verebileceğini tah min edebiliyorum. n Hayranlarınızın sizden biraz daha neşeli şarkı beklentileri oluyor mu? Performanslarımda neşeli de oluyoruz ve modumuz yükseliyor. Seyirci aynı zamanda baladları da seviyor. n Tekrar İstanbul’a gelmek nasıl bir duygu, hayranlarınıza mesajınız var mı? İstanbul’da olmak her zaman yuvamda olmak gibi; tanıdık sesler, tatlar ve kokular sayesinde. Beni çocukluğuma götürüyor. Ayrıca İstanbul’daki muhteşem seyirci konserlerimi her zaman evimde gibi hissederek vermemi sağlıyor. Beylikdüzü’nde ‘İstanbul’u Dinliyorum’ Beylikdüzü Belediyesi tarafından bu yıl dördüncüsü düzenlenen Klasik Müzik Günleri, “İstanbul’u Dinliyorum” adlı gala konserle kapanışını yaptı. Sanatseverlerin büyük ilgi gösterdiği konserde Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, “İnanılmaz keyifli, harika ve kaliteli bir final oldu. Türkiye adına, ilçem adına gurur duydum. Türkiye’nin çok daha güzel günleri yakalayacağı adına umutluyum, çünkü sanatla umutlanıyorsunuz ve geleceğe daha aydınlık, pırıl pırıl bakıyorsunuz” şeklinde konuştu. Geleneksel hale gelen etkinliğin son gününde Yaşam Vadisi’ni dolduran sanatseverler “İstanbul’u Dinliyorum” adlı konseri dinledi. Besteci ve Şef Oğuzhan Balcı yönetimindeki Orkestra İstanbul’a solist olarak Dilek Türkan ve Teyfik Rodos eşlik etti. Ayrıca, sanat yönetmenliğini Figen Ayhan Karakelle’nin üslendiği konserde, Oğuzhan Balcı tarafından Beylikdüzü Belediyesi için bestelenen “İstanbul’da Bir Gezinti” adlı eser ilk kez seslendirilerek sanatseverlerin beğenisine sunuldu. Venedik Film Festivali’nin açılışı ‘First Man’den Whiplash’ ve ‘La La Land’in yönetmeni Damien Chazelle’in yeni filmi ‘First Man’in 75. Venedik Film Festivali’nin açılış filmi olacağı açıklandı. Film, Armstrong’un Ay’a adım attığı dönemi ve ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki uzayda üstünlük rekabetini konu alıyor. “First Man” (Ay’da İlk İnsan) 12 Ekim’de Türkiye’de seyircilerin karşısına çıkacak. Denizli’de 2 bin yıllık ‘mozaikli villa’ bulundu Denizli’nin Buldan ilçesindeki Tripolis antik kenti kazılarında, 2 bin yıllık olduğu tahmin edilen, zemini mozaik kaplı, duvarlarında renkli freskler, bitkisel geometrik süslemeler yer alan 12 odalı villa bulundu. Tripolis antik kenti kazı heyeti başkanı ve Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bahadır Duman, yaptığı açıklamada, 35 kişilik ekiple 6 yıldır çalışma yaptıkları antik kentte daha önceki yıllarda ortaya çıkarılan yerlerin restorasyon faaliyetlerinin yürütüldüğünü anlattı. Kazının devam ettiği alanın bir mahalle şeklinde olduğunu, belirten Duman, “Bu mozaikli villa genç Helenistik dönemde ilk yapım evresi başlıyor. Bu yapının ilk yapım evresi 2 bin yıl öncesine dayanıyor diyebiliriz. Evin sahibi büyük ihtimalle bir tarım tüccarı olması lazım. Çünkü kazılan odalarının zemini mozaik kaplı, duvarlarında renkli freskler, bitkisel geometrik süslemeler var. Bu, ev sahibinin Tripolis’te önemli bir tüccar olduğunu gösteriyor. Gün ışığına çıkarılan villanın kullandığı kanalizasyon sistemi hâlâ çalışıyor. Evde büyük bir banyo, tuvalet, salon, yatak, çocuk ve çalı şanların kullandığı odalar var. Evde ele geçen çok sayıda içerisinde parfüm, zeytinyağı gibi çeşitli sıvıların depolandığı bir alan tespit ettik. Dolayısıyla bunun ticaretini yapan bir aile dememiz mümkün” şeklinde konuştu. ‘İz’ sergisi Galeri A’da görülebilir... Ayşegül Mandal ve Tuğçe Başaran’ın “İz” adlı resim sergisi 2431 Temmuz tarihleri arasında Galeri A’da görülebilir. Mandal ve Başaran sergiyle ilgili şöyle konuştu; “Sürekli hareket ve değişim içindeki renkler ile yansıtılan figürler, yaşadığımız hayatı daha katlanılır yapan bir eylemdir. Bu eylemlerde kadın bedeninin estetik duruşu, yuvarlak döngü içindeki bütünlüğün en eşsiz seyridir. Günümüzün çok katmanlı dünyasında, toplumun belirlediği kalıpların içine sığdırılmaya çalışılan kadın ve kadın bedenleri üzerinde renklerin birleşmesi, düşüncelerin meydan okuyuşu ile birlikte meta izlerini oluşturmuştur. Bu izler kadının cinsel bir kurgu olarak sürekli hitap edilir olmasını, ataerkil toplum düzenlerinin kurulu davranış biçimlerini askıya almaktadır. ” 1821 Temmuz tarihleri arasında, 7. Uluslararası Urla Toprak Sahne Tiyatro Festivali kapsamında bir Meyerhold Atölyesi düzenlemek üzere Urla’daydım. Festivalin uluslararası boyutu zayıf olmakla birlikte, memleketin çeşitli yerlerinden gelmiş genç tiyatro topluluklarını 4 gün süresince bir kamp alanında buluşturması, çeşitli atölyeler ve gösterilerle tiyatroyu Urla sokaklarına ve köylerine taşıması heyecan vericiydi. Festivalin alt başlığı olan “Urla’nın köylerinde tiyatro var!” da bu yönelişe işaret ediyordu. Yerel yönetimler ve tiyatro Toprak Sahne Tiyatrosu, 10 yıl önce tiyatroya gönül vermiş 9 gencin yerel yöneticilerin de desteğini alarak kurdukları bir tiyatro. Türkiye gibi uzun soluklu çalışmaların ne yazık ki fazla hayat şansı bulamadığı bir ülkede, hem topluluklarını hem de yedincisini düzenledikleri bir festivali yaşatmayı başarmaları kesinlikle övgüye değer. Alanda yapılan söyleşilerde, atölye çalışmalarında ve Urla Meydanı’nda sergilenen oyunlarda tiyatronun bir araya getirme, örgütleme gücüne bir kez daha tanık oldum. Evet, tiyatro varsa barış var, dostluk var, hayat var… Yerel yönetimlerin tiyatro sanatının bu gizil gücünü görmeleri, tiyatro yapmak isteyen gençleri desteklemeleri, yollarını açmaları, eğitime gönüllü olabilecek tiyatrocularla bir ustaçırak alışverişine girmelerini sağlamaları şart diye düşünüyorum. Türkiye’nin siyaset tarafından tüm soluk boruları tıkanmış güncel atmosferinde tiyatronun yerel düzeydeki dönüştürücü gücünün farkına varan yerel yönetimler bu yatırımlarının karşılığını mutlaka alacaklardır. Festival uzun süredir görmediğim dostlarla buluşmamı ve tiyatro, memleket sevdalısı yeni dostlar kazanmamı da sağladı. Haklı ve fırtınalı “lacivert” öfkesiyle sevgili dost Orhan Aydın, sevgili Vecdi Sayar, Tiyatro gazetesinin sahibi ve yayın yönetmeni Nazif Uslu, Kımız Bozkır, tanışma şansı bulduğum Zeynep Altıok ve festivali destekleyen sanat dostu Zeynep Menengiç hep Urla’daydılar. Festival süresince bizi evimizde gibi hissettirerek ağırlayan Hotel La Vida’nın sahibi SeldaAli Haydar Yıldırım çiftini de anmadan geçemeyeceğim. Festivalin açılış kortejinde, Urla sokakları gençlerin bağırdıkları “inadına tiyatro” sloganıyla inledi. Bu ruh halini gayet iyi anlıyorum. Ama Orhan Aydın, Özgür Başkaya, Yaşar Gündem ve Ali Berktay ile birlikte katıldığımız söyleşide de ifade ettiğim gibi, öyle bir toprağın üzerinde yaşıyoruz ki o tarih her türlü güncel siyasi çatışmanın üstünde, güneşin altındaki yerini zaten koruyor, sadece biz farkına varamıyoruz zaman zaman… Tiyatro bir şeye inatla değil, ancak aşkla yapılabilecek bir sanat, bir görme ve yaşama biçimi… Kuvayı Milliye Destanı Festivalin en güzel anlarından biri de, Urla Meydanı’nı dolduran kalabalıkla birlikte Nâzım Hikmet’in “Kuvayı Milliye Destanı”nın o doyumsuz dizelerini izlemekti. Samsun Sanat Tiyatrosu’nun kurucusu, 29 yıldır sahne tozuyla hal hamur olmuş, değerli tiyatrocu Yaşar Gündem 1 saat 10 dakikalık bu tek kişilik gösteride Nâzım’ın dizelerini zaman zaman gerçekten var etti. Tek kişilik gösteriler her zaman zordur; şiiri sahneye taşımak ayrı bir beladır; hele söz konusu şiir Nâzım’ın destansı dizeleri ise iş iyice güçleşir. Çünkü bir yanıyla tablo tablo akan, her tabloda farklı karakterler yaratan, tiyatro esinli bir şiir; diğer yanıyla imgeler ve görüntülerle dolu bir metin söz konusudur. Böyle bir metnin sahnesel izdüşümünü bulmak kolay değildir. Yaşar Gündem asla “ben yaptım oldu” kolaycılığına kaçmamış. Bu muhteşem şiirin insanı alıp götüren sözel gücünün ardına da sığınmamış, bedeniyle de sahnesel resimlerin peşinde koşmuş. Gerçi metin biraz kesilse, ışık tasarımında “yoksul ışık” tercihinden vazgeçilse, enerji daha kontrollü kullanılsa, daha inişli çıkışlı bir sahnesel akış elde edilebilirdi. Ama asıl önemli olan, tüm iç enerjisini güzel yüreğine katan Yaşar Gündem’in o gece Urla Meydanı’na “Destan”ın ruhunu yansıtmasıydı. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear