26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Çarşamba 7 Eylül 2016 6 H er gün yeni yeni “bilgiler” ediniyoruz. Darbe girişiminin örgütçüsü Cemaat’in yıllar süren, yaygın, derinlemesine sızma, yerleştirme harekâtıyla devlette, sivil toplumda örgütlendiği ortaya çıkıyor. Bu örgütlenmenin iktidar partisi ile uzun süren ortaklık döneminde zirveye çıktığı da elde edilen bilgilerden anlaşılıyor. Ama ortaklık sona ermiş, açık savaşa dönüşmüş, savaşın ağır yükü ise toplumun üstüne çökmüştür. HHH Darbecilerin mutluluk veren yenilgisi eski ortak iktidar partisinin kendi “mutlak egemenliğini” kurmasına, “Allah’ın bir lütfu” olarak F16’larla gökten inen bu durumu değerlendirmesine olanak sağladı. Cemaat’in kayıplarla birlikte geri çekildiği, boşluğu yeni ortakların dolduracağı söyleniyor. Adaylar görücüye çıkmış gibidir. Bunların arasında eski “yetmez ama evet”çi liberallerin bir kısmı, Ergenekon davalarında Cemaat’in zulmüne uğramış olsa da durumu “pragma”nın prizmasından geçiren, muhtemel ortaklığın faydasına inanan, bunun için iktidar partisinin kapılarını zorlayanlar önlerde yer alıyor. yor. Umarız sarhoşluk kısa sürecek, taşlar ye rine oturacak, ana mu halefet darbe öncesin deki çizgisini değil, ar tan tehlikenin çağırdı ğı radikal bir konumu kendisi için hayati bul mayı başaracaktır. HHH Solda bu türden değerlendirmelerin “dev Ruhlar Âleminden rimci ruha uygun olmadığı” gerekçe Gerçeklere Dönüş siyle dudak bükerek HHH İktidar partisi açısından bu adaylar önemsizdir. O, gözünü “Yenikapı Ruhuna” dikmiştir. Ana muhalefet “hayır bizim bu ruhtan anladığımız başka bir şeydi” dese de iktidar “kaçmak, kıvırmak yok” baskısıyla ve kuşkusuz ana muhalefet saflarından aldığı destekle muhalefetsiz bir dönemi karşılandığını biliyorum. Ama tarih de bu türden kadim tartışmaların ibret verici örnekleriyle doludur. Teşbihte hata aranmaz; komünistlerle sosyal demokratların yükselen Nazizm karşısındaki aymazlığı bu türden bir örnektir. Bugün geniş, kimseyi dışlamadan, birlikte davranma amacını es geçmeden, her meydanda ayrı miting toplama sa uzatabildiği kadar uzatmak, ciro vurganlığına gitmeden, eleştiriyi yu kâra çevirerek kapatmak niye özeleştiriden ayırmadan, siyase tindedir. Olabilir mi? Olabilir. “Te ti dışlayan “tabanda geniş birli rörle mücadele”, “Suriye konu ği kuruyoruz” hayaline kapılma sunda milli mutabakat” ve ille de dan gerçekçi bir durum saptama “FETÖ’cü müsünüz?” şantajı ana sı yapmak gerekmez mi? muhalefet üzerinde etkili görünü HHH Gerekir diyen çok. Ama bunun devrimci ruha, komünistliğe, sosyalistliğe halel getireceğini düşünenlerin sayısı da epeyce. Gerçek şu ki; düzenle arayı açmama, dolayısıyla gelen tehlikeyi, tehdidi görmeme eğiliminde olanlar sert, keskin bir eleştiriyi hak ediyor. Soldaki “ne yani onları uyarmak bizim işimiz mi?” fikri ise çok devrimci gelebilir, ama ne yazık ki saldırıyı durdurabilecek, aşabilecek siyasi bir güç olunamadığı gerçeğini dikkate almıyor. HHH Bu durum, solun somut durumu kavrama, tahlil etme, yol gösterme konusunda bugün için eşsiz olduğu gerçeğini örtmemelidir. Gittikçe kararan ufuk, harcanmaması gereken bu niteliksel gücün harekete geçmesini, geniş bir ortak davranma kültürü geliştirmesini, gerçekleri gören, görmeye niyetli tüm güçleri kapsamasını gerektiriyor. Kimse kimsenin kuyruğuna takılacak değildir. Halkın çıkarlarını savunan etkin bir siyasi güç, farklı olanların, farklı olmayı sürdürenlerin birliğinden çıkacaktır. PKK havadan vuruldu PKK kamplarının bulunduğu Metina bölgesindeki 4 hedef ile Hakurk bölgesindeki 8 hedef uçaklarla bombalandı Türk Silahlı Kuvvetleri, önceki gece saat 22.4822.55 arasında Kuzey Irak’ta PKK kamplarının bulunduğu Metina bölgesinde 4 hedefin vurulduğunu belirtti. Saat 22.2900.53 arasında ise Irak’ın kuzeyindeki Hakurk bölgesinde savaş uçaklarının 8 hedefi vurduğu açıklandı. Uzman çavuş şehit Mardin’in Dargeçit ilçesinde PKK’lilerin yol kontrol noktasına düzenlediği ve 3 güvenlik görevlisinin şehit olduğu saldırıda ağır yaralanan Uzman Çavuş Ali Erdinç, doktorların tüm çabalarına rağmen kurtarılamayarak şehit oldu. Şehit Uzman Çavuş Ali Erdinç’in cenazesi Diyarbakır Birleştirilmiş Hava Harekât Merkezi’nde (BHHM) düzenlenen törenin ardından toprağa verilmek üzere memleketi Osmaniye’ye uğurlandı. Üs bölgelerine saldırı Hakkâri’nin Şemdinli ilçesi Derecik beldesindeki 34. Hudut Alay Komutanlığı’na bağlı Yeşilova Hudut Bölüğü’ne ait Gerdan Tepe Üs Bölgesi’ne dün öğlen saatlerinde PKK’liler tarafından uzun namlulu silahlarla saldırı düzenlendi. Saldırının ardından PKK’lilerin bulunduğu bölgelere top atışı yapıldı.Hakkâri’nin Çukurca ilçesi kırsalında dün saat 15.4716.30 arasında savaş uçakları ile hava operasyonu düzenlendiği, bir “dinamik hedef” ve PKK’lilerin kullandığı bir mağaranın vurulduğu açıklandı. Şırnak’ta dün Kuyutepe Üs Bölgesi’ne sızma girişiminde bulunan bir grup PKK’linin tespit edilmesi üzerine çıkan çatışmada 5 PKK’li öldürüldü. Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesinde polis lojmanlarına PKK’lilerce roketli ve uzun namlulu silahlarla saldırı düzenlendi. Nöbetçi polislerin karşılık vermesi üzerine dakikalarca çatışma yaşandı. Minibüste cephanelik Van’ın Erciş ilçesinde 4 gün önce polis ekiplerine terk edilmiş halde bulunan bir araç ihbarı yapıldı. Araçta yapılan aramada 4 roketatar başlığı, 4 roketatar sevk fişeği, 1 el bombası, 1 roketatar rampası, 1 sırt çantası, 1 CD, bir başka araca ait plaka ele geçirildi. Polis ekipleri incelemelerini sürdürürken, aracın yakınında bir çuval dikkat çekti. Çuvalda şarjörü takılı ve atışa hazır durumda 1 Kalaşnikof marka otomatik silah bulunduğu belirtildi. 2 gazeteci tutuklandı Kürtçe yayın yapan Azadiya Welat gazetesinin Diyarbakır dağıtım bürosuna 28 Ağustos’ta yapılan operasyonda gözaltına alınan ve emniyetteki işlemlerin ardından adliyeye sevk edilen 11 gazete çalışanından 9’u serbest bırakılırken, Arap Turan ve Ferit Toprak “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla tutuklandı. Daha önce adliyeye sevk edilen 13 Azadiya Welat çalışanı 2 Eylül’de serbest bırakılmıştı. l Yurt Haberleri/ DHA 17 çocuk yetim kaldı Van’ın Çaldıran ilçesinde Tendürek dağı bölgesinde geçen hafta PKK’lilerle çıkan çatışmada şehit olan korucular İhsan Taş ve Muzaffer Aladağ için dün cenaze töreni düzenlendi. Eskiden köy statüsünde olan Yaşkütük Mahallesi’ndeki törenin ardından şehitlerin cenazeleri Tendürek dağı eteklerindeki köy mezarlığında toprağa verildi. Şehit korucular İhsan Taş’ın 8, Muzaffer Aladağ’ın da 9 çocu ğunun yetim kaldığı belirtildi. Babaya veda Hakkâri’nin Çukurca ilçesinde şehit olan Piyade Uzman Onbaşı Serkan Bursalı için Kahramanmaraş’ın Erkenez Mahallesi’nde tören düzenlendi. Gelini Kader ve asker kıyafeti giydirilen 2 yaşındaki torunu Mehmet Ayaz’a sarılan acılı şehit annesi Münire Bursalı, uzun süre gözyaşı döktü. Şe hidin cenazesi Şeyhadil Mezarlığı şehitliğinde gözyaşlarıyla toprağa verildi. Çukurca’da şehit olan Uzman Onbaşı Tolga Akdaş için Ankara Kocatepe Camii’nde tören düzenlendi. Törene Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de katıldı. Şehidin yakınları Kürtçe ağıtlar yakarak gözyaşı döktü. Akdaş’ın cenazesi, Cebeci Askeri Şehitliği’nde toprağa verildi. HDP Eş GENEL Başkanları açlık grevİNDEKİLERİ ziyaret etti Yüksekdağ: Haber almak istiyoruz MAHMUT ORAL HDP, DBP, HDK, DTK ve KJA’nın PKK lideri Abdullah Öcalan’dan haber alınamaması nedeniyle milletvekili, siyasetçi, yönetmen ve sanatçılardan oluşan 50 kişi ile başlattığı açlık grevi 2. gününü geride bıraktı. HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ, DTK Eşbaşkanı Hatip Dicle, HDK Eşsözcüleri Gülistan Kılıç Koçyiğit ve Ertuğrul Kürkçü ile HDP milletvekilleri açlık grevindekileri ziya ret etti. Ziyaretin ardından Demirtaş açıklama yapmazken, Figen Yüksekdağ, “Darbeyi püskürttük derken başka bir darbeyle karşı karşıya kalabilirsiniz. Bir gün iktidarınız, koltuklarınız, ayrıcalıklarınız ellerinizden, altınızdan kayıp gidebilir” dedi. HDP Eş Sözcüsü Kürkçü de “Öcalan’ın bir an önce aile ile avukatları ile görüşmesi sağlanmalıdır” diye konuştu. Doğan: Akıl tutulması Açlık grevine katılanlardan HDP Hakkâri Milletveki li Selma Irmak, “Eylemler sadece burasıyla kalmayacaktır” derken Öcalan’ın yeğeni Dilek Öcalan da, “Bizi bu kararı almaya iten, Türkiye’nin içinde olduğu kaos ortamı ve siyasi krizin bir an önce çözülmesi gerekliliğidir” dedi. “Babamın Sesi” filmi ile Adana Altın Koza Film Festivali’nde en iyi film ödülünü alan yönetmen Zeynel Doğan da “İktidar akıl tutulması yaşıyor. Günlük siyaseti bile okuyamayan bir iktidarla karşı karşıyayız” dedi. l DİYARBAKIR haber EDİTÖR: TAMER KAYAŞ TASARIM: ZARİFE SELÇUK Cemaat’in yerini hangi ‘tarikat’ alır? “ E yvah, devlette FETÖ’nün yerini başka tarikatlar dolduracak!..” Son günlerde çok işittiğimiz söz bu. Geceleri ekranları dolduran “tartışmaşov”ların da şu ara gözde temalarından biri… En son CHP Emek Büroları’nın OHAL uygulamalarına ilişkin hazırladığı raporu paylaşan Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba da dillendirmiş: “FETÖ’nün yerine başka tarikatlar yerleştiriliyor, yeni paralel yapılar inşa ediliyor” şeklinde. (Tabii İslâmi bünyede neye “tarikat”, neye “cemaat” diyoruz, bu konuda kafa bulanıklığımız hâlâ giderilmiş değil. Bu meseleye daha önce çok değindik, ama burada bunu tartışacak yerimiz olmadığı için bilerek göz ardı ediyoruz!) Aslında “Cemaat”in devletten tasfiyesi yolunda girişimlerin başladığı 17/25 Aralık sonrasından itibaren ondan boşalan yerleri doldurmaya dönük hareketlilikler hemen kendisini gösterdi. Süleymancılar, bu bakımdan en öncelikli zikredilen gruplardan biriydi. İsmailağa çevresi, bu bakımdan bir başka iddialı oluşum. Menzilciler’in de devlette kendilerine alan açma çabası içinde olduğunu söyleyen az değil. Peki, bunlar gerçekten Gülen Cemaati gibi devleti ele geçirecek ölçekte tehdit grupları mı? Ya da mesela “Saray”daki Galibî zikir törenine bakıp bunların ülkedeki “YeniResmiyet”in en tepesine kadar nüfuz gücüne sahip oldukları söylenebilir mi?.. Belli ölçülerde ve daha ziyade “sembolik” değerde varlık göstereceklerini, hatta bu bakımdan birbirleriyle yarışıp şu “dinbaz” iktidarı bunaltacaklarını dahi kabul etmekle birlikte ben bunların Gülen Hareketi düzeyine gelebilecekleri kanısında değilim. Bu oluşumların Cemaat’ten çok “kritik” bir farkı var çünkü. Evet, bir buçuk yıl kadar önce bu gazete için hazırladığım “PartiTarikatCemaat” başlıklı yazı dizisinde enineboyuna aktardığım üzere, onlarda da “takva”dan “masiva”ya (dünya işlerinenimetlerine) açılma var. Şirketleşme, holdingleşme, malamülke, sermayeye boğulma var. Ancak eksik olan, “küreselleşme” itkisi… Böyle bir durum yok. Cemaat bunu dinlerarası diyaloğa açıklıkla sağladı ve onu ayırt, yani “tefrik” eden, fakat (AKP ile) aralar bozulunca da “tekfir eden” hususiyet buydu. Hatta Cemaat’i AKP’den farklılaştıran (şimdilerde “giderilmesi”ni en çok zorlaştıran) nokta da onun alabildiğine “küresel” bir işlerliğe sahip olmasıydı. AKP, Türkiye’de kitleselleşti. Cemaat ise dünyada küreselleşti. Şimdi AKP devletinde yer kapmaya çalışan tarikatcemaat oluşumları da hiç kuşkusuz yaygın “ulusal” kitleselleşme içindeler, dış bağlantıları da var, ama Cemaat benzeri bir “küresel” dinamiğe sahip değiller. Buna rağmen etkili olabilirler, çünkü parti ve hükümet saflarında, hem de üstdüzey (milletvekili, bakan, belediye başkanı gibi) üyeleri var diyebilirsiniz. Bence yine de yetersiz. Böylesi bir yapıyı bugün siyasi iktidar nezdinde etkili kılacak olan, en tepedeki şahsiyetten yana sıkı bir bağın (“intisap”) olup olmadığıdır. İşte burası, yukarıda belirtilenler ve daha nice tarikatcemaat açısından “zurnanın zırt dediği yer”dir. Çünkü Tayyip Erdoğan, ne Necmettin Erbakan’dır, ne Süleyman Demirel, ne de Turgut Özal… Saydıklarımızın üçü de dindardı, ama dineğitimli değildi. O yüzden Erbakan, İskenderpaşa Nakşi Şeyhi Mehmed Zahid Kotku’ya kalben bağlı, “ilmen” tâbiydi. Özal da öyle. Demirel de Nurcu çevrelere saygıyla ve din söz konusu olduğunda haddini bilerek yaklaştı hep. Erdoğan öyle değil. O, dini Nakşiler, Kadiriler, Rufailer, Nurcular, Süleymancılar ve diğerleri kadar, hatta onların çoğunu sollayabilecek “mektepli” bir çerçevede biliyor. Ve onu çok yakından tanıyan, İmamHatip’ten bir sınıf arkadaşının ifadesiyle, özde de hiç tarikatcemaat “takmadı, takmıyor”. Hele şimdi olduğu noktada hiç takmayacaktır. Evet, (biz de “üstakıl” modasına uyalım!) “Amerikanaklı”nın kendisini ve Parti’sini buluşturduğu Cemaat ile el ele tutuşup iktidar yolunda beraber (“paralel”) yürüdü. Yürürken de “ne istedilerse verdi”. Ama geçti o günler ve geride “keskin” bir tecrübe kaldı. Bu tecrübe doğrultusunda şimdi onun ekseni etrafında dönen tarikatcemaatlerin “masum” ihtiyaç ve isteklerini karşılar mı, karşılar. Ama ileri giderlerse, bu defa ne isterlerse vermez, “Yetmedi mi, daha ne istiyorsunuz” der. Israr ederlerse de gereğini yapar. Sadece siyaseten ve iktisaden değil, dinî olarak da, ilmî olarak da, “irfanî” olarak da mahkum eder onları. Çünkü o da biliyor ki tarikatların ve cemaatlerin hali, zahitlikten de, sufilikten de, ariflikten de uzak bir “Tencere dibin kara” halidir bugün!.. Sonuç itibarıyla günümüz Türkiye’sinde en geçerli, hatta tek geçerli tarikat da bellidir: “Tayyibilik”!.. Zırhlı polis aracı Polisten kaza yaşlı kadını ezdi gerilimine biber gazLI müdahale TunceliOvacık karayolundaki polis kontrol noktasından Özel Harekât Şube Müdürlüğü’ne dönen kobra tipi zırhlı araç, dün saat 10.30’da Seyit Rıza Meydanı’ndan Behice Boran Caddesi’ne dönerken 73 yaşındaki Naciye Özdemir’e çarptı. Özdemir, zırhlı aracın altında, yaklaşık 4 metre sürüklendi. Ambulansla Tunceli Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Naciye Özdemir, doktorların çabasına rağmen kurtarılamadı. Caddede toplananlar, polise tepki gösterip taşla saldırmak istedi. Vatandaşlarla olay yerine gelen ekipler arasında arbede yaşanırken, polis biber gazı kullandı. Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı, kazayla ilgili soruşturma başlatırken, hayatını kaybeden Özdemir’in cesedi, otopsi yapılmak üzere Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. l DHA Yüksekovalı babaoğul 6 aydır kayıp Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde 13 Mart’ta sokağa çıkma yasağı ilan edildiğinde Güngör Mahallesi’ndeki evlerini terk etmeyen 6 çocuk babası inşaat işçisi 42 yaşındaki Musa Vural ve oğlu 18 yaşındaki Cemal Vural’dan haber alınamıyor. Anne Hanife Vural, sokağa çıkma yasağı olduğu dönemde evlerini terk etmediklerini, fakat güvenlik güçlerinin gelip kendilerinden evlerini boşaltmalarını istediklerini belirterek, “Ben de çocuklarımla birlikte evi terk ettim. Bir süre ilçedeki okula yerleştik. Fakat oğlum Musa ve torunum Cemal, ‘evde kalacağız, askerler evi arayıp gidecekler’ deyip evde kaldılar. Bir daha da kendilerine ulaşamadık. 6 aydır haber alamıyoruz” dedi. l DHA C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear