26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
İNSA3N0HYAILKILDAERVI İDREDRİ NEĞİ Insan hakları savaşımı Pazar17Temmuz2016 EDİTÖR: CEREN ÇIPLAK TASARIM: FUNDA YAŞAR ERDOĞDU 15 cezaevi kapılarından yükseldi ŞÜKRAN SONER renilebilecekti. Sağdan biriki örgüt almayı hedef almış büyük yargılama operas Cezaevleri kapılarında dik duruş sınavında öncelik kapan anneler, eşler, kız kardeşler, arkadaşlar, çoğunluk kadınlar oldular. Türkiye’de insan hakları, kadın hakları savaşımında örgütlenmeye gidilen yolda da öncelik aldılar. Türkiye’de 12 Eylül sürecinin sonrasında kadın hakları, insan hakları savaşımlarının cezaevleri kapılarındaki direngenlikten yükselişi kuşkusuz raslantı değildi. Leman Teyze’ler, Didar Abla’lar, Mukaddes, Filiz kardeşler ancak yüzlerce, en fazla binlerce sayılsalar da yıllarca direnerek, bu ülkenin insan haklarına duyarlı, aydınlarını uyarıcı, zorlayıcı, vicdanlarının sesleri oldular... Ülkemizde evrensel insan hakları örgütlülüklerinin çatısı altına girecek İHD, vakıf örgütlülüklerinin 1986 yılında 12 Eylül askeri darbesinin ilanının ardından gelen ilk yasaklar sendikal haklar üzerinden olmuştu. DİSK’in yürürlükteki grevlerinin kaldırılmasını, kıdem tazminatlarının kazanılmış haklarının tavanının kaldırılması ile bir gecede işçinin alacağı olan işveren kasalarındaki biri lenme, siyasi hareket istisna, ancak 12 Eylül öncesi çatışmaların faillerinin yakalanması bağlantılı bireysel yargılamalar gündeme gelecekti. Vicdanları kanatan ses Cezaevleri uygulamaları, toplumsal baskılar, kamuoyunun bildiğinden çok ağır insan haklarına aykırı şiddeti içinde barındırıyordu... Örneğin biz Türkİş’e bağlı TGS içinde tüm sendikalar kendi iç yazışma uyarılarımızla kendi kendimize faaliyet yasakları koymak toplu pazarlık, işyeri faaliyetlerimizden bir biçimde gönüllü vazgeçmek zorunda kalmıştık. Dünyaya karşı vitrin, tabela sendikacılık, örgüt toplantıları emniyet gözetiminde, işçiye dönük hizmetler söz konusu olmaksızın yürütülüyor, toplusözleşmeler bile yasa yerine sayılan Konsey kararı uygulaması içerikli oluşturulmuş yargıçlara, hukuksal içeriği ile “zorunlu tahkim” sistemine teslim edilmiş bulunuyordu. Yasaklı düzenin insan hakları ihlalleri boyutları üzerinden kamuoyuna ulaşabilmenin tek yolu aylar, yıllar sonra açılan davala yonu, MHP davası iddianamesi 12 Eylül öncesi çatışmalarının odağı yaşanmışlıkların bilgilenilmesi, demokratik dayanışma, duruş işlevi yapabilecekti. Sol örgüt davaları iddianamelerinin suçlama içerikleri, yaşanmışlıklara ayna tutamasa da kimlerin başlarına nelerin geldiğinin yansımaları olabilirdi. Bu süreçte cezaevi koşulları insan hakları ihlalleri, işkenceler ancak tutanaklara girebiliyorsa haber olabiliyordu... Elbette süreç boyunca içerdekileri yalnız bırakmayan, ayakta tutan tutuklu yakınlarının cezaevleri kapılarındaki onurlu duruş, hak arayışları haber yapılamıyor, dolaylı olarak uluslararası insan hakları raporlarına girebilmişlerse içerdekilerin imdadına yetişebiliyorlardı. Yine de çok ağır baskılar altında cezaevi kapıları başta, ilgili kurumlara başvuruları, hak arayışları ile o kadar çok çıkışları, eylemleri söz konusuydu ki, haberi yapılamasa da gazetelerin, gazetecilerin kapılarını aşındırmaktan, bilgi vermekten geri durmuyorlardı. Akraba gibi tanış olmuş, olup bitenden bilgileniyorduk... Soluk almaksızın koşturmacalarıyla, ülkenin örgütsüz, sessiz kalmış aydınlarının vicdanlarının kanatan sesleri olmuşlardı... kimlerin önemli bölümlerinin işverenlere ge rın iddianameleri, duruşma haberleriyle an 12 Eylül sürecinden günümüze uzanan ay ri verilmesi olmuştu. DİSK’e bağlı sendikaların cak söz konusu olabilecekti. Elbette “yorum dınlar protestolarında, örgütsüzlüğün, yasakla Çeşitli meslek gruplarından 98 insan hakkı savunucusu, 12 Eylül darbe anlayışına her kademeden yöneticileri önce gözetim altı suz, kuru bilgiler ne işe yarayacak” diye dü rın uzantısı olan ortak imzalı protesto eylemlena çağrılmış, tutuklanmalarının ardından son şünmek söz konusu değildi. Hangi örgütler, ri, dilekçelerinde de payları yadsınamaz. Elbetra mahkeme tutanakları kayıtlarına da girecek kişilerin hangi suçlarla yargılandıklarının ha te ülkemiz aydınları için çok gecikmiş bir so karşı bir araya geldi. 30 yıl önce bugün İHD’yi kurdular. 1987 yılında, Tan Oral’ın işkenceler süreci de yaşanmıştı. Sol gençlik ör berleri, savunmaları bile pratikte demokra rumluluk olarak gündeme gelen evrensel ingütlenmelerinden başlayarak terör gerekçeli tik bilgilendirme, savaşım aracı sayılabilecek san hakları savaşımı çerçevesinde örgütlülüsol örgütlenmelerden tutuklanmaların sayıları ti. DİSK yargılamalarının 2 günlük duruşma ğün gündeme getirilmesinde de... Kuşkusuz çizimi olan, zincirlerin arasından yükselen kardelen çiçeği logosu kabul edildi. na ulaşmak olanaksızdı. Yıllar alacak iddiana larını, haftanın ortalama 5 gününe yayılmış meler, yargılamalar süreçlerinde toptancı terör haber yapmak, bal gibi de 12 Eylül düzeni ile örgütleri suçlamaları ile on binlere ulaşıldığı ülkemizin sendikal haklarına yönelik yasak İnsan Hakları Derneği kuruluş süreci çok zorlu bir sınavdan geçti. Ailelerin ortak sorunlarda kendiliğinden dayanışması ile insan hakla Kardelen çiçeği, direnci, baskılar karşısında yılmamayı ve aydınlığa çıkmayı simgeliyor. sonradan öğrenilecekti. Günlük bilgilenmeler cezaevleri kapılarını aşındıran ağırlıklı kadınlar, yakınlarından, sözsel iletişim ağırlıklı öğ lı düzen anayasal, yasal operasyonlarının bile rı algısı, ilke ve standartları ile uyumlu örgütkamuoyuna ulaştırılabilmesi işlevi yapabile lülük refleksinin oluşturulabilmesi aynı kolaycekti. Barış davası aydınları toplayan, teslim lıkta, kültürde kotarılacak işler değildi... İHD olmasaydı kral çıplak diyebilir miydik? İHD’nin son 6 aylık Marmara bölge raporu: Cezaevlerinde 100 ölü İHD’nin son altı aylık Marmara Bölge raporu, bugün açıklanacak. Karataş, raporu Cumhuriyet için özetledi: Saldırılarda, toplantı ve gösterilerde, nefret cinayetleri sonucu, gözaltında ve cezaevlerinde olmak üzere toplam ölen sayısı 100. İş kazalarında 278 kişi yaşamını yitirdi. Kadına ve çocuğa yönelik tabloya baktığımızda, bir çocuk, iki trans toplam 38 kişi yaşamını yitirdi. İşkence şikâyetinde bulunan toplam 200 kişi var. 27 internet sitesine erişim engellendi. Basın kuruluşlarından beşine kayyım atandı. Son altı ayda 1256 kişi gözaltına alındı. 165 kişi tutuklandı. Derneğimize yapılan başvurular ağırlıklı olarak cezaevlerinden... Kötü muameleyi, istek dışı sevki, hak gaspını, sağlık hakkına erişim yasağını ve keyfi uygulamaları içeriyor. İfade özgürlüğüne yönelik 40 davada 130 kişi mağdur oldu. Bu davalar ağırlıklı olarak Cumhurbaşkanı’na hakaret iddiasıyla açıldı. İMHüDcyaödneeletdicei vöeldüüyreülleerni YİŞSŞVdDKuıurediibdbdÜsdeaeaıyÖsrkteKizŞAsTYuçeiay)erKn,ndulsiÜıck(nouİyHy((eİÜİHDH(sİyiDHD)Be,DsaUDit)rkmi,fyuaaarrnŞubcuaubkseıurs)i, Kemal Kılıç YK Üyesi), (İHD Urfa Şubesi (İŞMŞHİkŞM(ŞHŞCuŞOİuruauHeuaebDeubrbshvbmDtemhbeaesikİesnaeznieaTÜsinBMnmsltCaiKKyiaMiAtKiEÜaeÜhauşrvkapnskyyyreayŞauriöaaaelne)(auirc,zsİnsks(aHbTdui(İıi)ğ)İH(e)eeD,H,İ,ÜasHmmDDriEyDsiÜe(lEraEiİsllHUyzcariezı)Drizğ,ssifınağiiV))c,aann Edebiyatçı, Doç. Dr. Şenel Karataş, onulmaz bir insan hakları savunucusu. Sivil toplumun önemine ve gücü Bugün hayatta olmayan Leman Fırtına, Emil Galip Sandalcı, Didar Şensoy, Aydın Aybay, Mehmet Ali Aybar, Halit ne inanıyor. İnsanın toplum içinde, top lum adına bir şey yaptıkça değer kazan dığını düşünüyor. 15 Mayıs’tan bu yana, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstan HİLAL KÖSE bul Şube Başkanlığı görevini yürütü yor. Karataş’a göre, İHD olmasaydı, daha flu bir Türkiye’de yaşıyor olacaktık. “Kim kral çıp lak diyecekti? 27 Mayıs’tan beri kayıp olan Hur şit Külter nerede sorusuna cevap alamadığımız her gün İHD’de olmak bir kat daha önem kaza nıyor” diyor. Karataş ile İHD’nin hak mücadele sini konuştuk. n İHD’de çalışmaya nasıl başladınız? Sizi mücadeleye iten şey neydi? İnsanı özne olarak ele alan bir ortamda büyü düm. 1990’lı yıllarda Ankara’da üniversite öğ rencisiyken, okuduklarımız, duyduklarımız ve yaşadıklarımız bizi ezilenden, ötekileştirilen den, yok sayılandan yana taraf haline getirdi. 90’lı yılların sonunda İHD’nin eylemlerine ka tılmaya başladım. Malatya şubesinde çalıştım. Malatya şube başkanlığı görevini yürüttüm. İHD MYK üyesiyim. Geçen otuz yıla baktığımız da her yıla düşen o kadar çok ölüm, o kadar ih lal, o kadar çok yara var ki... Eğer bir vicdanınız varsa tartışılmaz olarak elinizi taşın altına koy mak zorunda kalırsınız. İnsanların Sivas’ta göz göre göre yakılması, binleri aşan faili meçhul ler, köy yakmalar, boşaltmalar, cezaevleri, ölüm oruçlarında yaşamlarını yitirenler en önemli te tikleyicilerdi diyebiliriz. İHD’nin tarihine baktı ğımızda başta Vedat Aydın olmak üzere, 26 üye ve yöneticimiz öldürüldü. Dolayısıyla o zaman da şimdi de İHD’de olmak bir sorumluluktur. Çelenk, Gülten Akın, Aziz Nesin de kurucu üyelerden... onuru için İHD bu ülkenin vicdanı olma ya devam edecek. n İHD olmasaydı, nasıl bir Türkiye’de yaşıyor olurduk? İHD olmasaydı, kim kral çıplak diyecekti di ye düşünüyorum. 30 yıldır gö nüllü olarak çalışmalarını yü rüten, uluslararası ölçekte ra porları baz alınan bir örgüt, elbette bu ülkenin ezilenleri, ötekileştirilenleri, hak gaspı na uğrayanları açısından bir değerdir. Cezaevlerinde bu lunan insanlarımız açısından bir ses olmak önemli bir du rum. İHD olmasaydı, hak kav ramının egemenlerce belirlen diği, gerçeklerin halının altı na süpürüldüğü, faillerin hiç konuşulmadığı bir ülke olurdu. Tarafsız bir göz, duyar Şenel Karataş lı bir duruş olmayacaktı. Daha flu bir Türkiye olacağını düşünüyorum kısacası. 27 Mayıs’tan beri kayıp olan Hurşit Külter nerede sorusuna cevap alamadığımız her gün İHD’de olmak bir kat daha önem kazanıyor. En kutsal hak yaşam hakkı n Hak savunucusu olmak ne demek? Aslında Che’nin sözünün başka bir varyantı olarak başkasının yüzüne atılan tokadı kendi yüzünde hissetmek demek. Her koşulda gerçeğin yanında olmak. ‘İnsan haklarıyla insandır’ı lerden birçok insana gereksinim duyuyoruz. Gençlerin daha fazla olması, derneğin gençleşmesi ve kendini güncellemesi anlamına gelmektedir. Aslında bu ülkede yaşam hakkı başta olmak üzere düşünce özgürlüğü, ayrımcılık, mülteci, kadın, çocuk meselesi ve şu an sayamadı ğım birçok meselede bu kadar ihlal varken, bir arada olmak, ortak ses çıkarmak ve çözüm bulmaktan başka şansımız yok. Aksi durumda sadece sosyal paylaşım sitelerinde vicdanımızı rahatlatabiliriz. Sözün özü bu ülkenin İHD’ye ihtiyacı olduğu kadar İHD’nin de dayanışmaya, farklı her renge ve sese ihtiyacı var. n Birçok zorluğa da göğüs gerdiğiniz aşikâr... Pratikte, özellikle duygusal olarak neler yaşıyorsunuz? Bizim işimizde, ‘empati kurmayın, aksi halde sağlıklı düşünemeyebilir ve çözüm bulamayabilirsiniz’ denir. Duyarlı ve duygusal bir yapınız varsa eğer, anlatılan onca acıyı, yarayı duvar misali dinleyemezsiniz. Bazen onlarla birlikte acıyı taşımaya başlarsınız, bazen bütün gününüz o olayı yaşayarak geçer. İçinizden, ülkedeki acılara isyan edersiniz: İnsanların kamplara bölünmesini, sürekli ayrımcı ifadelerle dışlanmasını, etnik, mezhep, toplumsal cinsiyet farklılıklarının nefret diliyle ele alınmasını sürekli sorgularsınız. Şu an, 20 yıldır cezaevinde olan Ali Şimşek adlı hükümlü 60 gü İnsan onuru için... amaç edinmek. nü aşkın süredir Tekirdağ F tipi cezaevine sevk n İHD’nin Cizre raporu ve bölgedeki izlenimleri yankı buldu. Dernek, şimdi de tarihinde görülmemiş şekilde İçişleri Bakanlığı denetiminden geçiyor. Sonuç ne oldu? Denetim genel merkezde oldu ve bitti. Geçmişe baktığımızda, İHD ne zaman Cizre raporu gibi bir çalışma içine girmişse mutlaka hedef gös n Derneğin desteğe ihtiyacı var mı? İnsanı rakama indirgemek kadar acı bir durum olamaz. Ancak sayılara baktığımızda bile zamansız yaşamını yitiren, en kutsal hak olan yaşam hakkı elinden alınmış o kadar insan varken ne kadar destek alsak yine az olacağız. Derneğe başvurular çok çeşitlendi. Farklı disiplin edilmediği için açlık grevinde. Artık kritik bir noktada. Bir insanın yaşamının herkesin gözlerinin önünde sona ermesi düşüncesi oldukça yıpratıcı. Aslında insan olmaktan utandığımız, yaşadığımız koşullardan utandığımız, yeterince bir şey yapamadığımızdan hicap duyduğumuz kaotik bir duygu içindeyiz. terilmiştir. İHD’nin raporları rahatsız ettikçe, bu şekilde denetimlerle bir anlamda gözdağı ve rilmeye çalışılır. Bu derneğin tarihi, bu şekilde gözdağları ve tehditlerle yüklüdür. n Dernek yöneticilerine yapılan baskılar hangi boyutlarda? Ortaya çıkardığınız her ihlalin sonucu hiçbir zaman şükranla karşılanmadı. Hakkında onlar ca dava açılmış yöneticilerimiz, kapatılma teh likesiyle karşı karşıya gelmiş, hatta dönem dö nem kapatılmış şubelerimiz var. Uzun yıllar ce za alacağı kesinleşmiş, yurtdışında mülteci ola rak yaşamak zorunda bırakılmış üye ve yöneti cilerimiz var. Özellikle çatışmalı süreçlerde, da va ve tutuklamaların gerçekten sayısına yetişe miyoruz. Hak savunucularının savunulması ar tık bu ülkenin başka bir gerçeği. Biz insan hak ları savunucuları olarak, insan hak ve özgürlük leri için mücadeleye ve direnmeye devam ede ceğiz. Tıpkı bizden öncekiler gibi. n İHD’yi anlatmak için tek cümle söyleme nizi istesek ne dersiniz? Hakikat ve yüzleşme için, insan yaşamı ve Uçurtma şenliği... C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear