26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KULTUR Pazartesi 2 Mayıs 2016 TASARIM: ZARİFE SELÇUK kultur@cumhuriyet.com.tr ’den 1 Mayıs mesajı PEN Türkiye Merkezi, dün 1 Mayıs mesajı yayımladı. Mesajda, “Akıl ve emek özgürlüğü için bilim, bilim için laiklik şart. 1 Mayıs demokratik bir barış dünyası yönünde kutlu olsun” denildi. 17 ‘Demokrasi nasılsa‘Çocuk yaşta’ DİYE NİTELENEN sanat piyasasına eleştiri yağdı sanat piyasası da öyle’ İstanbul Modern’de yapılan ‘Türk Çağdaş Sanatı ve Piyasası’ panelinde sektörün belli başlı unsurlarına yine içeriden önemli eleştiriler yöneltildi Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği Türkiye Şubesi (UPSD), Dünya Sanat Gü nü Etkinlikleri kapsamında İstanbul Modern’de “Türk Çağdaş Sanatı ve Pi yasası” başlıklı bir panel gerçekleş tirdi. Moderatörün Bed ri Baykam olduğu (UPSD ve IAA Başkanı) panelde Can Elgiz (Elgiz Çağdaş Sanatlar Müzesi Kurucu su/koleksiyoner), Mar CEREN ÇIPLAK cus Graf (eleştirmen) ve Ekrem Kahraman (ressam) konuşmacı olarak yer aldı. Panelde, ‘Türk çağdaş sanat eserlerinin değerini kim ler saptar? Kimler saptamalıdır?’, ‘Piya sayı belirsizliğe iten faktörler nelerdir?’ ve ‘Yabancı sanat eserleri Türkiye piya sasına bir tehlike arz ediyor mu?’ gibi sorulara yanıt arandı. Geçen yıl üçün cüsü düzenlenen Artinternational Sa nat Fuarı’nın bu yıl yapılamayacağı bil gisi üzerine gündeme gelen paneldeki kimi satırbaşları ise şöyle sıralandı: ‘Koleksiyoner kulaktan dolma bilgiyle almamalı’ MARCUS GRAF n Türk sanatı gerçekten değerli mi? Belki de o kadar değerli değil. Bunu sorgulamamız gerekiyor. n Türkiye sanatsal değer açısından güçlü güncel sanatçı yurtdışındaki güçlü güncel sanatçıyla rekabete girebilir yalnız tek bir farkı var, zayıf. Almanya’da yılda bin güçlü sanatçı çıkarken Türkiye’de on ya da yüz sanatçı çıkıyor. n Genç sanatçıları piyasadaki durumun hiç ilgilendirmemesi lazım. Bir sanatçının tek derdi olmalı o da üretmek. n Türkiye gelişmekte olan bir ülke. Gelişmekte olan bir ülkenin gelişmekte olan bir sanat ortamı var ve bu ortamın gelişmekte olan piyasası var. O yüzden gelişmiş ortamlarla karşılaştırmak mümkün değil. Bunu hukukta, demokrasi anlayışında ve sanat anlayışında görüyoruz. Bu bağlamda baktığımız zaman bir çocuktan bahsediyoruz daha. EKREM KAHRAMAN nTürkiye sanatı yeni bir döneme giriyor. nKoleksiyonerlere sadece ve sadece tanıdığının en büyük sanatçı olduğu anlatılıp pazarlanıyor. O da o bilinçsizlikle alıyor, sonra koleksiyoner de kandırıldım diyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ne demişti? Kandırıldım demişti, yani bir kandırılma düzeni çağında gidiyoruz. Şimdi böyle bir ortamın içerisinde bir koleksiyoner diyor ki “Ben Türk resminden çıktım”. Hiç girmemiştik ki... Yabancı sanat alımına gidiyor, oraya da giremezsin. O cahillikle, şaşkın bakışla bir yere gidilemez ki. Gidersin ama beş sene sonra kandırıldım dersin. Ekrem Kahraman, Bedri Baykam, Can Elgiz ve Marcus Graf. Açık artırma değil açık indirme yöntemi CAN ELGİZ: Çağdaş sanat globaldir. Sınır koymak doğru değil. n 20 yıl önce yurtdışındaki galerileri gezdiğimizde Türkiye’de çağdaş sanatını olup olmadığını soruyorlardı. n Sanat dünyasının en önemli oyuncuları sanatçılar, alıcılar, koleksiyonerler, alımı organize eden galeriler ve müzayedelerdir. Bu dengeyi doğru kurmak lazım. n Bir koleksiyoner kendini eğitmeli ve kendi beğenisini oluşturmalı. Kulaktan dolma bilgiyle alım yapmamalı. BEDRİ BAYKAM n Koleksiyoner eserin son sahibi değildir. Koleksiyoner vefat ettikten sonra resimlerin akıbeti riskli noktalara da gidebilir. n Modern ya da çağdaş bir müze yapma ihtiyacı duymamış bir devletin topraklarındayız. Siyasilerin gözünde de sanatçı “Artizlik yapma lan” denilen bahtsız kişiler. Yaptığınız mesleğin devlet katında karşılığı yok. n Türkiye’de bir ressam bir resim çıkardığı zaman, bir eser çıktığı zaman sahip olmak için tetikte bekleyen yapılar yok, onun yerine pusuda bekleyen aracılar, müzayedeciler var. n Müzayede açık artırmadır. Sanat eserleri bir değer bulur. Türkiye’de enteresan bir şekilde müzayedeler açık indirme yöntemini kullanıyor. Diyelim ki, bir ressa mın sanatının değeri 10 ise o müzayedede yayınlanan kitapta 2 yazılıyor. Alıcıların birçoğu dedikodu üzerinden alıyorlar. Bu dedikodular sanatsal yargı olmadan, gerekçesi belli olmayan dedikodular. Dedikodu üstüne alım satımlar yapılan bir ortam var. n Koleksiyonerler ne kadar ucuza alırsa o kadar mutlu oluyor. Ya da tam tersi ne kadar pahalıya alırsa o kadar mutlu oluyor. Koleksiyonerlerde de ucuzluk yarışı var. Sanki domatesin ucuzunu alıyor; halbuki her sanat eseri tekildir, her koleksiyoner de tekil bir insandır. Koleksiyoner sanat eserlerini gezerek kendi beğenisine göre aldığı zaman, alıcı yavaş yavaş, sevdiği bir koleksiyonu oluşturur. n Ucuz imza yarışına düşmek, çağdaş sanat ortamının belirli bir noktasında var olan bir hatadır. n Bugün Türk sanatının değerinin düşürülmeye çalışıldığı bir ortamdayız. “Yabancı eser al, çok değerli, değerlenecek” deniliyor. Son iki yılda “Türk sanatından çıktım” “Eldeki Türk ressamları sattım” deniliyor. Birden her kuşaktan sanatçının elden çıkarılarak müzayedelere verildiği, o aşağıya düşüşün hızlandırıldığı bir ortam yaşanıyor. Yalnız yabancı sanat almanın özendirildiği bir ortam. Sanat fuarı Artinternational’da çoğunluk yabancı sanat sunulmasıyla da yabancı sanat alımına körüklenen bir ortam yaşanıyor. Bu durum genç sanatçılarımız için kariyerlerinin daha başlamadan bitmesi anlamına geliyor. Türk sanatçısıysan 30 mağlup başlıyorsun, yanlış pasaportla başlıyorsun, böyle bir havanın yaratılması sanatımızın geleceği için korkunç tehlikeli. Gönül Bulut’un çizimi Cezaevinde mektupla resim kursu ABİDİN YAĞMUR Heykel sanatçısı Yasemin Arslantaş, 22 yıldır cezaevinde olan Gönül Bulut’a uzaktan resim dersi veriyor. Arslantaş, ders notlarını ve ödev olarak belirlediği çizimleri mektupla cezaevine gönderiyor. Bulut, hem o notlara bakarak resim tekniğini geliştiriyor hem de notların fotoğrafını çektirip kart baskı halinde diğer hükümlülerle paylaşıyor. Arslantaş, “Gönül benim en özel öğrencim. Bir yılda çok ilerledi. Şu haliyle üniversitelerin özel yetenek sınavına girse kazanır. Cezaevinden çıktığından çok iyi bir ressam olacak. Genelde özgürlüğü çiziyorlar. Elleri çiziyorlar” diyor ve ekliyor “Seni görmeyen birine görmeyi öğretemezsin. Onun için bir insan burnunun görünüşünü 20 açıdan çizerek ona gönderiyorum ve görmeyi öğretmeye çalışıyorum” diyor. l MERSİN Vodafone Freezone 19. Liselerarası Müzik Yarışması Büyük Ödül : ‘Özel Moda Mimar Sinan Güzel Sanatlar Lisesi’ne Bu yıl 19.’su düzenlenen Vodafone FreeZone Liselerarası Müzik Yarışması, 29 Nisan’da Volkswagen Arena’daki finalle noktalandı. Finalde, icra dalında birinciliği Özel Moda Mimar Sinan Güzel Sanatlar Lisesi kazandı. Aralarında sanatçı Teoman, Özkan Uğur, Aşkın Nur Yengi ile gazetemiz Kültür Servisi’nden Ceren Çıplak, müzik yazarı Yavuz Hakan Tok’un bulunduğu isimlerden oluşan bir jüriye ev sahipliği yapan yarışma Moğollar, Yüksek Sadakat, Manga, Kargo, Mor ve Ötesi gibi rock müziğin önde gelen gruplarının üyeleri ile Koray Candemir, Bedük gibi birçok ünlü müzisyeni de ağırladı. l Kültür Servisi Yarışmanın birincileriOKunİBSEKOErcuisnraıarrzrkhssak(eABStı:nenrkatoÖesüasÖlStzmiPrsÇGoezaetaeelli::irtnMsllOfÖai:ktoÖro:Oeğz)rddİeurmsğaütlzuaeDlMCüznke:asiCmğBDnı:aiişlpiagGyniromaepiSrlroaebKiAntlsaaanauAkğtannınarAdnGaİGonMdüAalüuKozdnzBleLeouailFsdlluLSeeSoiasanLslenuiinsL–saaeLiitstiAslselaiaersryrsiALaLiitis–sİakeeisssii Uluru ‘Imaginary Sun / Dazed Hill’ (Ecce) Kadıköylü üç delikanlı gitarda (daha önce benzer bir tarzda çalan Humbaba’nın gitarcısı) Ege Çaldemir, basta Ogibur Ertürk, davulda Ümit Büyükyüksel tarafından 2014 yılında kurulan Uluru henüz çiçeği burnunda bir topluluk. Kuruluşlarını ilan eden şey, birlikte stüdyoya girmeleri ve doğaçlama/jam yaparak kayda geçmeleriydi. Önceleri vokal de denemedi değiller, ama beğenmediler; onsuz daha iyi oluyordu. O yüzden vokal yerine çalgılarına yoğunlaştılar. Hepsi çalarak olgunlaştığı için ortaktı bu bestelerdeki imzalar. Uluru’nun iki EP’den oluşan ilk neşriyatlarında yer alan yedi parça önce dijital platformlarda yayınlanmıştı. Şimdi de fiziki baskısı gerçekleşti. Stoner Rock topluluklarına has kuvvetli bir sound’u var Uluru’nun; yanı sıra deneysel, duygusal melodik pasajlar, uçuk ögeler... Ne de olsa Tool, Led Zeppelin, Kyuss, Camel, Pink Floyd, Eloy, Jane gibi isimlere sevdalı çocuklar kuşağına mensuplar. Haliyle de hepsinin aritmetik toplamının etkisini üzerlerinde hissediyorsunuz dinlerken. Tüm parçalar bir yolculuğun eseri. Genelde hayali ve uzun bir yolculuk bu, çölde geçiyor, dinleyene uzaysal bir sonsuzluk hissi veriyor. Arada bir kulaklara çarpan doğu motifleri müzikal bir zenginlik katıyor. David Murray ‘Blues For Memo’ (Doublemoon) Amerikalı avangard caz saksofoncusu David Murray ile 2013 yılında vefat eden Pozitif kurucusu Mehmet Uluğ’un yolları 26 yıl önce kesişmişti. İki konser için İstanbul’a gelip, bir kamyonun arkasında İstiklal Caddesi’nde çalan Sun Ra Arkestra’nın üyesiydi Murray. Arkadaşlıkları çeşitli vasıtalarla ilerledi zaman içinde. Mehmet için bir anma albümü fikri, 25. Akbank Caz Festivali öncesinde doğdu. Isınma hareketleri 2015 Martı’nda eski Babylon’da bir konserle yapıldı; festivalde ise tüm repertuvar çalındı, albüm fotoları çekildi. “Blues For Memo” albümünün olumlu tarafı vefa dolu duyguları ve tecrü beli müzisyenlerin muazzam soloları; yanı sıra piyanist Jason Moran’ın eşliğiyle taçlandırılması. Olumsuz iki tarafından biri, adına albüm yapılan insanın köklerinin za yıf bir temsilden ibaret kalışı; albüme adını veren parçada Aytaç Doğan tarafından Batı sazı gibi kullanılan kanun, bunu vurgulamaktan uzak. Kendisini hiç tanımayan biri Memo’yu Amerikalı sanabilir. Diğeri ise 12 parçanın sekizinde temcit pilavı gibi tekrar tekrar sofraya konan spoken word’leri ile haddinden fazla ve uzun smooth pasajları. “Blues For Memo”, David Murray albümleri ağacında farklı yöne uzayan bir dal gibi görünmüyor. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear