26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumartesi 30 Ocak 2016 EDİTÖR: CAN DOKER TASARIM: ZARİFE SELÇUK BİA’NIN MEDYA GÖZLEM RAPORU: Mahkum gazeteci 10 misli arttı ağımsız İletişim Ağı’nın (BİA) 2015 yılına ilişkin Medya Gözlem raporu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaretten hapis ve para cezası veya tazminata mahkum gazeteci sayısı 2014’e göre 10 kat arttığını ortaya koydu. Gözaltıların 72’den 120’ye çıktığının vurgulandığı raporda, tutuklu gazeteciler 22’den 31’e fırladı. Bianet’ten Erol Önderoğlu’nun hazırladığı rapora göre, 2015 yılında, 6 yayın yasağı, 5 gizlilik kararı, 10 akreditasyon ayrımcılığı yaşandı. 118 site, 353 Twitter hesabı, 399 haber ve köşe yazısı, 21 TV kuruluşu ve 2 gazeteci sansüre uğradı. 2015’te 19 gazeteci ve 2 karikatürist olmak üzere 28 kişiye, siyasi yetkililere sert eleştiri ve hicvi hoşgörüyle karşılamalarını tavsiye eden Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tavsiye kararlarına aykırı şekilde Recep Tayyip Erdoğan’a hakaretten toplam 21 yıl 6 ay 19 gün hapis cezası verildi. Oysa, 2014 yılında 2 gazeteci, 2013’te 3, 2012 yılında 1 ceza söz konusuydu. 31 gazeteci ile 8 dağıtımcının 2016’ya hapiste girdiğinin belirtildiği raporda, bu sayının 2014’te 22 gazeteci ve 10 dağıtımcı, 2013’te 59 gazeteci ve 23 dağıtımcı, 2012’de 68 gazeteci ve 27 dağıtımcı olduğuna dikkat çekildi. B AKP VE MHP’Lİ ÜYELERİN OYLARIYLA arış için Akademisyenler İnisiyatifi’nin ‘Bu suça ortak olmayacağız’ bildirisine imza atan 1128 akademisyene yönelik soruşturmaların yurtiçindeki ve yurtdışındaki yankıları sürerken, İstanbul ve Yıldız Teknik üniversitelerindeki akademisyenlere soruşturma açıldı. İstanbul Üniversitesi’nde bildiriyi imzalayan 18 profesör, 8 doçent, 15 yardımcı doçent, 11 araştırma görevlisi olmak üzere toplam 53, Yıldız Teknik Üniversitesi’nde ise 32 akademisyen hakkında rektörlük tarafından disiplin soruşturması başlatıldı. İstanbul Üniversitesi’nde oluşturulan soruşturma komisyonunda ifade vermek üzere akademisyenlere tebligat gönderilmeye ve telefonla tebligatların alınması için bilgi verilmeye başlandı. Soruşturma komisyonu başkanı tarafından akademisyenlere gönderilen tebligatta bildiriye değinilerek, “Türkiye Cumhuriyeti devletinin katliam yapmakla suçlandığı bildiri altında imzanız yer almak suretiyle ilgili iddiaları öne sürmenizdir” denilerek bildirideki ifadelere yer verildi. Facebook’ta ‘Barış İçin Akademisyenler’ bildirisiyle ilgili bir paylaşıma yorum yazan Romanyalı akademisyen Andrei Stavila, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’ndeki görevinden istifa etmek zorunda kaldı. Bianet’e konuşan Stavila, 15 Ocak’ta İngiltere’deki profesör bir arkadaşının Facebook’ta Türkiyeli akademisyenleri destekleyen bir bildiri paylaştığını gördüğünü ve altına şu yorumu yaptığını söyledi: “Türkiye’de şu anda olanlar inanılmaz. Buradaki yabancı öğretim üyeleri, ben de dahil, ciddi şekilde en kısa zamanda ayrılmayı düşünüyoruz. Türkiye karanlık çağlara geri dönüyor, bazılarımız yöneticiler ve öğrenciler tarafından tehdit ediliyoruz.” Bu yorumunun sahte isim kullanan biri tarafından rektöre iletildiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Stavila, iki saat sonra bölüm başkanının kendisini arayıp çok kızdığını ve YÖK’ün söz Akademisyenlere baskı sürüyor İSTANBUL’DA 85 soruşturma daha açıldı haber 11 B Bolu’da ev baskını Orhan Kaya Bildiriye imza atan araştırma görevlisi Orhan Kaya’nın evine baskın yapıldı. Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nde görevli Prof. Dr. Bahadır Aydın, Prof. Dr. Cem Somel, Yrd. Doç. Dr. Cengiz Ekiz, Yrd. Doç. Dr. Cesim Çelik, Yrd. Doç. Dr. Mete Çetik ve araştırma görevlisi Orhan Kaya da 3 akademisyene destek amacıyla aynı bildiriye imza attı. Bolu Cumhuriyet Başsavcılığı, sonradan bildiriye imza atan 6 akademisyen hakkında da aynı suçlamayla soruşturma başlattı. İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ekipleri, soruşturma kapsamında akademisyenlerin evlerine eş zamanlı baskın yapıldı. Beyaz Show’a 800 bin TL ceza SİNAN TARTANOĞLU Stavila istifa etti a protesto Feyzioğlu’n be TÜK, Diyarbakır’dan Ayşe Öğretmen’in “Ülkenin doğusunda yaşananların farkında mısınız? Burada doğmamış çocuklar, anneler ölüyor” dediği Beyaz Show’u yayımlayan Kanal D’ye 800 bin TL para cezası kesti. Şikâyet üzerine RTÜK uzmanları, show programındaki telefon konuşmasının dökümünü yaptı. Ancak uzman raporunda, program ile ilgili herhangi bir ceza önerilmedi. Ama İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı, üst kuruldan, yayın ile ilgili ceza verilmesini istedi. Sunucu Beyazıt Öztürk’ün Beyazıt Öztürk Ayşe Öğretmeni sözlerinden dolayı alkışlattığına dikkat çekildiği yazıda, Ayşe Öğretmenin, “Terör örgütünün kullandığı lisanı kullandığı; devletin, terör örgütüne yönelik yürüttüğü askeri operasyonları masum insanların ölümüne sebep olan eylemler şeklinde ifade ettiği” belirtildi. 800 bin TL’lik ceza, kanalın “terör eylemlerini, faillerini ve mağdurlarını, terörün amaçlarına hizmet eder şekilde sunduğu” gerekçesine dayandırıldı. Karar, MHP ve AKP’li üyelerin desteği ile alındı. RTÜK’ün HDP kontenjanından üyesi Ersin Öngel, “Bir yayının ağır ithamla cezalandırılması ifade ve medya özgürlüğüne müdahale niteliği taşımaktadır. Demokrasi ve özgürlükler açısından yaralayıcı bir karardır” dedi. R leşmemi yenilemeyebileceğini’ bildirdi. Aynı gün istifa mektubunu veren öğretim üyesi, Muğla’dan ayrıldığını ifade etti. Türkiye’de kendini özgür hissetmediğini söyleyen Romanyalı akademisyen, “Türkiye, ne yazık ki ölüyor ve onu kurtarmak isteyenler her gün azalıyor. Türkiye’den ayrıldım, hikâyemi anlatmak için güvendeyim” dedi. Türkİş, DİSK, KESK ve bağımsız sendikalara üye 256 sendika yöneticisi, ‘Bu suça ortak olmayacağız’ başlığıyla bildiri yayınlayan 1128 akademisyene destek verdi. Sendikacılar, “Barış ve ortak gelecek için yaşamı savunuyoruz. Barış İçin Akademisyenler Girişiminin ‘silahların susması ve müzakerelerin başlaması’çağrısı, bu toplumun ortak aklının ve vicdanının sesidir.” dedi. Sendikacıların ‘Barış ve Ortak Gelecek İçin Yaşamı Savunuyoruz’ başlıklı destek bildirisinde şu görüşler yer aldı: “Silahların ve çatışmaların ortasında yaşamaya mahkum bırakıldığımız bugünlerde iki binin üzerinde akademisyenin yapmış olduğu “barış” çağrısı hepimize güç vermiş, geleceğe dair umudumuz olmuştur.” Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Sosyoloji Bölümü araştırma görevlisi Deniz Ali Gür hakkında iki ay süreyle görevden uzaklaştırma kararı verildi. Gür, Türk Sosyal Bilimler Derneği tarafından düzenlenen Genç Sosyal Bilimciler Yarışması’nda geçen ay ödül almıştı. Adıyaman Üniversitesi’nde görevli Yrd. Doç. Dr. Güler Yavuz ile Abdurrahman Aydın ve Mustafa Altıntop, Terörle Mücadele Müdürlüğü’ndeki ifadelerinin ardından serbest bırakıldı. l Haber Merkezi Görevden uzaklaştırıldı Sendikacılardan destek Şu r Derneği Mersin Çağdaş Hukukçula Barosu toplantısında in si avukatları Mers protesto etti. “Tayyip Metin Feyzioğlu’nu yor” sloganları atılınca seninle gurur duyu cu avukatlara, mikrafoto Feyzioğlu protes rada konuş’ dedi. Feynu uzatarak ‘gel bu remi yarı yarıya paylasü zioğlu, “Konuşma yeceklerinizi kürsüden yle şalım. Buyurun sö otestocu avukatlardan pr söyleyin” diyerek t etti. Kürsüde konuve da e üy rs birini kü Tayyip urbaşkanı Recep şan avukat, Cumh davranışlarına dikkat ı Erdoğan’ın yasadış irilmesini istedi. şt çekti. Bunların ele İktidar yandaşı St ar çıkan ve gazetecil Gazetesi’nde yazıları er le bilinen Cem Kü i hedef göstermesiyçü yacağız’ bildirisine k, ‘Bu suça ortak olmaimza atan akadem leri hedef göster di. Küçük, akadem isyenisy ler hakkında daha önce söylediği ifa enyineleyerek, “Tür kiye Cumhuriyeti deleri de medeni bir ülkedir ve im de bu ülkede artık zacı akademisyenler yo k hü kmündedir. Çok yakında yaşayıp ya şa bilmeyecektir. Me madıklarını bile kimse deni çözüm budu r” dedi. Küçük’ten keh anet! ÇGD’nin raporuna Cumhuriyet damgası OZAN ÇEPNİ ya Raporu, Türkiye’de hedef haline getirilen muhalif medya ve gazetecilere yönelen baskı ve sansür politikalarının boyutunu gözler önüne serdi. Ekim Aralık dönemine ilişkin rapora ise Cumhuriyet’e yönelen baskılar damgasını vurdu. Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcimiz Erdem Gül’ün tutuklanması ve sonrasında yaşananların anlatıldığı raporda, gazetecilere yönelik işten attırma, tehdit, saldırı, gözaltı, haksız dava ve tutuklamalar, uygulanan sansürlere ve mali baskılara teker teker yer verildi. ÇGD raporunda yılın son 3 aylık dönemdeki gelişmeler içerisinde, yazarımız Işık Kansu hakkında “Cumhurbaşkanına hakaret” iddiasıyla açılan soruşturma, Charlie Hebdo Davası’nda yazarlarımız Hikmet Çetinkaya ve Ceyda Karan’ın 4.5 yıl hapis istemiyle yargılandığı dava, Canan Coşkun için açılan dava, 6 ay önce yaşamını yitiren yazarımız Cüneyt Arcayürek hakkında köşe yazısı nedeniyle açılan dava, muhabirimiz Alican Uludağ hakkında ‘soruşturmanın gizliliğini ihlal ihlal’ soruşturması da yer aldı. l ANKARA Gazeteciler Derneği’nin Çağdaş hazırladığı 2015 yılına ait Med iyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in, IŞİD’i 1960 ve 70’li yılların radikal sol hareketlerine benzetmesine tepkiler sürüyor. 6070’lerde sol hareketlere önderlik yapmış isimler, Görmez’in “Altmışlı, yetmişli yıllarda nasıl ki öfke dolu radikal isyan hareketleri kendilerini sol devrimci ideoloji ile özdeşleştirdiler ise bugün de radikal isyan hareketleri, neoselefilik akımı altında özellikle İslamın cihat anlayışını yanlış anlayıp yorumlayarak her türlü şiddet ve vahşete meşruiyet bulmaya kalkışıyorlar” sözlerini ‘abesle iştigal’ olarak yorumladı. n 78’liler Girişimi Sözcüsü Celalettin Can: “1960’lı ve 70’li yıllardaki hareketle IŞİD’i birbirine benzetmek tam manasıyla abesle iştigaldir, ciddi bir demagoji, ciddi bir yanlıştır. Onları bize benzeteceklerine, doğuda katliam politikaları uygulayanlara benzetsinler. IŞİD’in yöntemleri Cizre’de, Silopi’de yaşanmakta. Bu, IŞİD’i meşrulaştırma çabasıdır, yaşananlar ortadadır. Devrimci hareketin niteliği, demokrasi, bağımsızlık, özgürlük arayışıydı, toplumun taleplerini karşılama çabasıydı. Halkın sorunlarına çare bulmaya çalışan bu hareket çok kanlı bir şekilde bastırıldı. Vahşete, kesmeye, biçmeye dayalı, sosyalizm ile hiçbir ilgisi olmayan bir akım. 70’li yılları doğrudan yaşadım, okullarımız işgal ediliyordu, katliamlar oluyordu...Buna karşı, faşizme karşı direnmekten başka bir şey yapmıyorduk. Çorum, Maraş katliam yöntemlerini kim uyguladıysa, IŞİD’in onlarla benzerliği vardır. O gün katliamı yapanların yöntemleri IŞİD’in yöntemidir. Buna Görmez’in sözlerine devrimcilerden tepki D Celalettin Can Tuncay Çelen Oğuzhan Müftüoğlu Bülent Uluer MAHSUN KIRMIZIGÜL İSYAN ETTİ Kırmızıgül Nasıl bu kadar zalim oldunuz ey Başbakan? karşı direnen, direnme hakkını kullanan insanların yöntemi IŞİD’in yöntemi değildir. Bundan dolayı uzun süre sınırlarımız kullanıldı, Suriye’deki rejimi devirmek için silahlar gönderildi. IŞİD’e benzeyen kendi uygulamalarıdır. Biz kendimizi savunuyorduk, IŞİD doğrudan doğruya kesip biçiyor, işgal ediyor.” kurucularından Oğuzhan Müftüoğlu: “Saçmalamış, İslamcı hareketlerle radikal sol hareketleri karşılaştırmak hiç doğru değil. Mehmet Görmez arkadaş, aklının ermediği, bilmediği laflar edeceğine, biraz kendi dünyasına, etrafındaki rezilliklere baksın. Din adına yapılan ne kadar pislik varsa, hırsızlık, yolsuzluk katliam, bu nasıl oluyor bunu araştırsın. Tek tanrılı dinler tarihi, insanlığın katliamlarıyla dolu. Neden din adına bu kadar cinayet işleniyor? Devrimcilik işleri onun işleri değil, anladığı işlerden konuşsun.” n Eski DevGenç lideri Bülent Uluer: “Şunu kabul etmek gerekir ki hiçbir örgüt birbirine benzemez. Terör örgütü lafının her konuşmaya, her örgüte konulmaya başlanması, terör kelimesinin anlamını yitirmesi anlamına gelir. Diyanet İşleri’nin yaptığı açıklama, anlamı olmayan, absürd bir açıklamadır. Çürümüş olan bir şeyin yanına diğerlerini koymak, elmayla armudu yan yana koymak doğru değildir.” l İstanbul/Cumhuriyet n Devrimci Yol hareketinin ‘İğrenç bir davranış’ n DevGenç eski merkez yürütme kurulu üyesi Tuncay Çelen: “Tabiri yerindeyse halt etmiş. 60’lar,70’ler yeniden bağımsızlık mücadelesiydi. IŞİD insanlık dışı bir örgütlenme. İnsan bile denemeyecek bir örgütlenme. Bu, sayın Görmez’in ne kadar insani yaklaştığının bir göstergesi. 6070’lerde Türkiye’nin bugünkü haline gelmemesi için çabaladık. Kendi bağnaz bakışıyla bir yorum yapmış, böyle bir yorum kabul edilemez. IŞİD’i aklamaya yönelik bir hareket. Diyanet İşleri Başkanı’na hiç yakışmıyor, zaten bu Diyanet İşleri’nin değil, Mehmet Görmez’in yorumu bu. Gerçekleri görmek istemiyor. İğrenç bir davranış, kabul edilebilir bir yanı yok. tışmalara ilişkin Twitter hesabından açıklamalar yaptı. Başbakan Ahmet Davutoğlu’na seslenen Kırmızıgül, “Yaralı olan çocukları ve yaşlı insanları ölüme terk etmek hangi dinde yazar? Bu kadar zalim, bu kadar merhametsiz nasıl oldunuz ey Başbakan?” diye sordu. Mahsun Kırmızıgül’ün paylaşımları şöyle: “Şu an yaralı olan çocukların günahı ne? Yazık değil mi? Günah değil mi? Merhamet ve vicdanlarınıza ne oldu? Barış istemek kadar dünyada daha asil ve daha güzel bir eylem olamaz. Sadece düşünün! Doğduğunuz ev, büyüdüğünüz sokaklar, gittiğiniz okul, namaz kıldığınız cami paramparça olsaydı ne yapardınız? Benim tüm anılarım, doğup büyüdüğüm Diyarbakır’ın Sur bölgesinde iç çatışmalarla yerle bir oldu. Terör, savaş, ölüm, barbarlık, zorbalık adı ne olursa olsun, kimden gelirse gelsin bin kez lanet olsun. Lütfen ama lütfen! Akan kardeş kanını durdurmak için barışın yanında yer alıp, tepkinizi barışçıl bir şekilde, TARAF olmadan ortaya koyun. Oysa, bugün kaçmaya çalıştığımız her gerçek Irak’ta ve Suriye’de olduğu gibi, bir gün gelip yumruk olup suratımıza çarpabilir.” l Haber Merkezi arkıcı ve yönetmen Mahsun KırŞmızıgül, Güneydoğu’da süren ça C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear