24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumartesi 2 Ocak 2016 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK haber 5 Kekik ve naneden, hürriyet ve adalete dönmüştü konu... Babam yanımdan uçup gittiğinde nasıl ağladıysam, oğlum yanımda bittiğinde öyle ağladım o gün... Bir de o görüş günü, cebine gizlediği küçük yassı taşı avucunun içinden bana gösterdiğinde... Soğuk camın, uzak bir göle dönüştüğü o an... Dinleyenler, kaydedenler duyup kaydetmiştir; Ne “sıfırladın mı oğlum” dedim telefonda ona, ne de o “hepsini dağıttık babacığım” dedi bana... Çok şükür, kandırmadan, kandırılmadan, çalıp çırpmadan, haramsız, tertemiz geldik bugüne... Bugün 2 Ocak... Ona bu yazıdan başka verebileceğim bir yaşgünü hediyesi olamayacak. Ama eminim ki bir camın iki yanında yanan iki avucun sıcaklığı ileride bir şiirde, bir biyografide, bir kitapta uzak, hazin bir anı olarak yer alacak. Biz onunla hep hayal ettiğimiz gibi uzak bir kıtada, baş başa, üstü açık bir arabayı, ufka doğru sürüyor olacağız. apalı görüş günü... Görüş odasına koşar adımlarla gittim. Dar kabinin camının ardında 20’lik bir fidan... Benim oğlum... Fidanın dalları sürgün verip yeşermiş sanki kollarının ucunda... O parmaklarıyla dokunuyor bizi ayıran kalın cama... Avuç içlerimiz camın iki yanında yapışıyor birbirine... “Yapışıyor” demem lafın gelişi... İki canın arası cam... Aramıza dağlar, okyanuslar, kıtalar girdiği olmuştu; ama bu kadar yakınken ten tene dokunamadığımız olmamıştı hiç... Şimdi yine aramıza kıtalar girmiş gibi, dokunma mesafesindeyken telefonlaşacağız. Tenimizin işini gözümüz yapacak; bakarak dokunacağız... K Camdan kerpeten Bugün onun yaş günü... 20’si bitiyor. Etle tırnak gibi geçmiş 20 yıl... Aradaki soğuk cam, tırnağı etten söken bir kerpeten şimdi... Doğacağı hafta, “Bir oğlumuz olacak dostlar” diye yazmıştım. Sezen, “Kalbim Ege’de kaldı”yı söylüyordu... Annesiyle “Ege” isminde karar kıldık. “Gülücüklerin mabedi” olmuş bir evde, ilk sözüne, ilk adımına, ilk aşkına tanıklık ettik. En sevdiği oyuncağı, kitaplardı. Yazıyla büyüdü. Dilek jüri olur; biz yazı yarışması yapardık evde: “Bir koku, yazıyla nasıl tarif edilir?” Ben kekiği tarif ederdim; o, naneyi... Kaleme koklamayı öğretirdik. Yaza yaza bir masal kitabı da çıkardık ortak imzayla... Sonra, “Kırmızı Bisiklet”i yazdım ona... Sürmeyi öğrettiğim bisikletin selesini, nasıl ona fark ettirmeden bıraktığımı, onun nasıl elimin hep arkasında olduğunun güveniyle hızlanıp uçtuğunu... Ardından hayranlıkla bakıp kalışımı... Bir küçük yassı taş verdi; ben benim boyumu geçemeyeceğini iddia ettikçe gıcık bir inatla uzadı ve beni göğsünü basacak boya geldi. Bir zamanlar göğsüme bastığım bebeğin göğsüne yaslanmanın eşsiz huzurunu yaşattı bana... Birbirimizi büyüttük. Hüzün!... eni yılın sabahında içimde alevlenen hüzün, umutlarımı alıp götürüyor... Üç gündür yağan kar, beyaz örtü, geride kalmış anılar, sevgi, aşk, yalnızlık... Bilinmez bir başkaldırı yüreğimizin derinliklerinde filizlenip yaşamın olağan akışı içinde farklı anlamlar yüklüyor tümcelere. Hava soğuk, buz kesiyor... Üşüyorum! Czeslaw Milosz’un dizelerindeki kaygı, gölgelerin kıpırdamadığı bir çiçeğe dönüşürken duraklamanın renklerini görüyorum beyaz örtünün üzerinde. Edmond Jabes’in “kelimenin içindeki hayatla ölüm arasında söyleşi”si bilmem sana bunca yıllık özlemi anımsatır mı? İstersen o acının yanı başına sözcükleri koy, hayatı koy, faili meçhulleri koy, yakılan ormanları, büyük göçü, çocuk ölümlerini... Uğur Mumcu’yu koy, Hrant Dink’i, Musa Anter’i... Kaç kişi öldü, kaçı etkisiz hale getirildi şöyle bir bak... Onat Kutlar’ı anımsa istersen, Gaffar Okkan’ı, şehitleri, onların analarını, babalarını, eşlerini, çocuklarını... Ölü bebeler ülkesinin çocuklarını, yasakları, yüreğin acısa da anla. Evrenin var oluşunu düşün istersen, insanlığı, işkenceden geçen, vatana feda edilen evlatları. İçimizdeki hülyanın izlerini görmeye çalış, kabuk bağlayan yaralara bak karlı kış gününde, 2016’nın sabahında... HHH Senin belirlenmiş arzun, yaşama sevincin namlunun ucunda olmasın çocuğum... Sevdan yarım kalmasın! Yüreğinde büyüyen sıkıntı, o bilinmez başkaldırı sakın seni tasalandırmasın. O şafağın, aydınlığın adımlarıdır. Kalbin atışıdır o, düşlerin ağırlaşmış dünyasında aşktır, sevdadır, umuttur, hayattır, sakın unutma... Unutma karlı bir kentin sokaklarında yürürken kaybolan dalgalardaki suların çiçeğini, umudun bir anda kopup kaçışını, sevincin yok oluşunu... Tasalanma sakın! Ölümlerle çoğalacağımız yalanına kanma! Bugünleri yaşarken, tarihin kanla yazılmış sayfalarına bak, Orgeneral Eşref Bitlis ve ekibini bir kez daha anımsa, Gaffar Okkan suikastının temeline in ve uzun uzun düşün. Farklı görüşleri, düşünceleri, derin güçleri, özellikle Susurluk’un sayfalarını oku, bugüne ilişkin çok benzerlik olduğunu göreceksin... Sorular sor kendine... Silopi’de 57 yaşındaki Taybet İnan, Nusaybin’de dört çocuk annesi Emine Gök “etkisiz hale niçin getirildi” sorgula... Bu sorgulamayı AKP, CHP, MHP de yapmalı, HDP de, Kandil de, “hükümdarlık” kurup çocuklarımızı ölüm tarlalarına gönderenler de... İktidar toplumu ayrıştırmak için elinden geleni yaptı. Muhalefet halkımızın 7 Haziran’da önlerine koyduğu sofrada gerekeni yapamadı, oyuna geldi... Ne demiştik seçimlerden sonra: “Ne Türk milliyetçiliği ne de Kürt milliyetçiliği, emeğin örgütlü gücü!” Yapılmadı, yapamadık! HDP önüne konulan fırsatı tepti... Hem AKP hem de Kandil’in ekmeğine yağ sürdü... HHH Siz de karlı bir İstanbul sabahında hücrenizde uyandınız Sevgili Can Dündar ve Erdem Gül... 2016’nın ikinci günü bugün. Düşüncelerinize vurulan kelepçe, hepimize vurulmuş sakın unutmayın. Ne yapılırsa yapılsın, kelepçelerimizi içeride de olsak dışarıda da, kırmasını biliriz... İlkbahar sabahlarını da severiz, kış sabahlarını da... Derin ve sessiz akşamlarda hüzün toplarız, umutlarımızı çoğaltırız, onlar zaman zaman bizi bırakıp gitse de... Şair ne demiş: “Eksiksizdin sen: bütün çıplaklığına sarınmış, bir orman yangınındaki ağaçlar gibi, onurlu ve korumasız...” Yannis Ritsos’un dizeleri bir şarkı şimdi benim dilimde. Can ve Erdem, gözlerinizi yumun Seferhisar’a doğru gidin, Sığacık’ta İyonya’nın lacivert sularını anımsayıp umudun, özgürlüğün türküsünü söyleyin! İkinizi de kucaklıyorum! Y Işıklı kutudaki çocuk 20 yıl Bir gün olsun birbirimizi kırmadan geçti 20 yıl... Ne tek çocuk kaprisi gördük, ne ergenlik bunalımı... Anneler Günü’nde ben söz yazdım, o besteledi, şarkıyla uyandırdık annemizi... Babalar Günü’nde en iyi yassı taşları toplayıp suda kaydırmaca oynadık Eymir’de... Ağladık, dedesini yitirdiğimiz yatağın başucunda... Güldük, yazdığımız masal, çocuk oyunu olup sahnelendiğinde... Özenle diktiğimiz fidan hızla boy Geçen ay bir akşam, soğuk bir hücrenin plastik sandalyesi üzerinde oturup karşımdaki ışıklı kutuda onu izledim. Hep tersi olurdu. O çocukken ben televizyona çıktığımda, merakla arkaya dolaşır, ışıklı kutunun içinde beni arardı. Yıllarca benim konuştuğum, onun dinlediği kutuda o vardı şimdi... Kimsenin yaşından beklemeyeceği bir olgunlukla adaletten, hürriyetten, zulümden söz ediyordu. Kutunun arkasına dolanıp onu kucaklayasım geldi. Sonra Cumhuriyet’e yazdı. Benim ömrümü çizen kalem, şimdi onun ince parmakları arasında, gürül gürül çağlamaya başlamıştı. Veda Güzelim sohbeti, “süre bitti” diyen infaz memurunun sesi böldü. Telefon kesildi. Avuç içleri bir kez daha yapıştı cama... 20’lik fidan gitti. Gururlu bir çift göz, bakakaldı ardından... Kalbim, Ege’de kaldı. Silivri Cezaevi önündeki Umut Nöbeti yeni yılın ilk gününde de sürdü azetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün tutuklanmasının ardından başlatılan Umut Nöbeti’ni gazetemizin Spor Müdürü Arif Kızılyalın, EğitimSen 1 No’lu Şube Başkanı Hüseyin Özev, TümBelSen 1 No’lu Şube Başkanı Kadri Kılıcı, TümBelSen 3 Nolu Şube Başkanı Hanefi Sağlam, TümBelSen 4 No’lu Şube Başkanı Saadet Özsoy, TümBelSen 5 No’lu Şube Başkanı Sadrettin Güler, EğitimSen 8 No’lu Şube Sekreteri Sevgi Yılmaz, Ses Şişli Şube Başkanı Fadime Kavak, EğitimSen 1 No’lu Şube Örgütlenme Sekreteri İsmail Demir ile Tüm BelSen Üyesi İbrahim Kudiş tuttu. Sabah erkenden cezaevi önüne giden Arif Kızılyalın, “Aramızda tel örgüler, beton duvarlar olsa da onlarla aynı havayı solumak anlamlıydı, 2016’nın ilk saatlerinde. Nöbeti devrederken ‘umarım bir daha hiçbir gazeteci için meslektaşları cezaevi önünde nöbet tutmaz’ diye söylendim kendi kendime. Hele hele, sırf yazdığı doğru haber adına tutukluysa bu gazeteciler, insanın içi farklı acıyor” diye konuştu. Dündar ve Gül’ün, o haberleri, yanlış giden bir şeyleri düzeltme adına kaleme aldıklarını dile getiren Kızılyalın şöyle devam etti: “Devleti yönetenlerin de hukuk çerçevesinden ayrılmaması gerektiğini belgeleri ile ortaya koydular. Umut Nöbeti’nin bir neferi olarak, o haberlere imzamı atıyor ve ‘eğer Can Dündar ile Erdem Gül ‘İNSANIN İÇİ ACIYOR’ G Umut Nöbeti, yeni yılın ilk gününde de soğuk havaya karşın sürdü. suçluysa, o suçun bir ortağı da benim’ diyorum” dedi. SES Şişli Şube Başkanı Fadime Kavak, tutuklu tüm gazetecilerin özgürlüğü için Silivri’de olduklarını söyleyerek şöyle devam etti: “Tutuklamalar, biz emekçilerin haber alma hakkının engellenmesine yönelik bir darbedir. Emek ve demokrasi mücadelemizde bağımsız ve özgür bir basının var olması çok önemlidir. Gazeteciler, özgürlüklerine kavuşana kadar bu nöbeti tutmaya devam edeceğiz.” EğitimSen İstanbul 1 No’lu Şube Başkanı ve KESK İstanbul Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Hüseyin Özev de, “Bu durum, halkın haber alma hakkına yapılmış bir saldırıdır. Ülkemiz maalesef doğruları yazanların cezalandırıldığı bir ülke haline geldi. Biz emekçiler basın özgürlüğün önündeki bütün engellerin kaldırılmasının talep ediyoruz” diye konuştu. TümBelSen 4 No’lu Şube Başkanı Saadet Özsoy ise “Her şeyden önce bu ülkenin geleceği için hep birlikte mücadele etmeliyiz. Demokratik, özgür, barış içinde bir ülkede yaşamanın özlemi içindeyiz ve bu; bizim mücadelemiz ile olacak” dedi. Sezgin Tanrıkulu, Dündar’ı ziyaret etti eni yılın ilk gününde gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül’ü tutuklu oldukları Silivri Cezaevi’nde CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ziyaret etti. Tanrıkulu, Dündar ve Gül ile ayrı ayrı görüştü, yeni yıllarını kutladı. Dündar ve Erdem Gül de, Tanrıkulu’na 2016 mesajlarını ilettiler. Can Dündar, Tanrıkulu’na “İlkin havaalanı çıkışında yanımdaydın. Şimdi Silivri’de yeni yılın ilk görüşünde... 2016’ya seninle girdim. Selametle çıkalım. Sağol desteğin için” mesajıyla teşekkür etti. Haklarımıza darbe Y Nöbette bugün? Nöbeti bugün 10.0013.00 saatleri arasında, gazeteciler Çiğdem Anad, Ali Kırca, Rıdvan Akar, 13.0016.00 saatleri arasında ise gazeteciler Coşkun Aral ile Nihat Özcan devralacaklar. l İSTANBUL / Cumhuriyet Adlarını haykırdım susturdular 69 yaşındaki Cafer Sungur, dondurucu soğuğa karşın yeni yıla Silivri Cezaevi önünde girdi. ece tam 23.59’u gösterdiğinde avazım çıktığı kadar ‘Can Dündar, Erdem Gül, yeni yılınız kutlu olsun’ diye bağırdım, ama jandarmalar ona bile engel olmaya çalıştı...” Bu sözler, yeni yıla Silivri Cezaevi’nin önüne kurduğu dağcı çadırında giren 69 yaşında emekli miARİF IN L mar, aktivist Cafer A Y IL IZ K Sungur’a ait. Sungur, tutukluluk süresi bir ayı geçen gazetemiz yayın yönetmeni Can Dündar ve Ankara Büro Temsilcimiz Erdem Gül’e destek vermek için, 2015’in son saatlerinde, Si Can Dündar’ın mesajı Sevgili Dostlar, Yeni yıla hapiste girmek nasipmiş. Ama televizyondan izledim. Korku herkesi eve hapsetmiş. Ülke bir büyük hapishane adeta... Yeni yıl, cesaretle o korku dumanını aşacağımız, yıkacağımız fitili ateşlesin. Tüm nöbetçilerimize yürekten teşekkürler. CAN DÜNDAR “G livri Cezaevi Yerleşkesi’nin giriş kapısının önüne çadırını kurmuş. “Tek amacım, doğruları yazan gazetecilerin serbest bırakılması. Haksızlığın, adaletsizliğin olduğu her yerde demokratik tepkimi ortaya koyuyorum, yılbaşına da Can ile Erdem’le aynı topraklarda, aynı havayı soluyarak girmek istedim” diyen Sungur, bu girişimini gerçekleştirirken, önce Silivri Tutukevi nöbetçi astsubayından, gece yarısı da diğer nöbetçilerin engeli ile karşılaştığını söyledi. 2015 biterken, “Can Dündar, Erdem Gül buradayım, yeni yılınızı kutluyorum” diye bağırdığını, bağırmaya devam edecekken silahlı nöbetçilerin kendisine engel olduğunu vurgulayan Sungur, “Can ve Erdem beyler uma rım sesimi duymuştur. Ama bilsinler ki, onlarla buradaydım. Tüm tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması tek dileğim. Çadırı kurarken engel olmaya kalktılar, dağcı belgemi gösterince bir şey diyemediler. Gece bağırınca da uyarı geldi, susturdular. Geceyi çadırda geçirdim. 06.00 civarı donma belirtileri gösterdim, sabah namazı okunurken camiye gidip, elimi yüzümü yıkadım, bu kez de oradaki görevli, ‘niye geldin’ dedi. Allah’ın evine niye geldin diyenlerin ülkesi olduk. Türkiye çok garip bir ülke. Gezi Parkı eylemleri sırasında polis çadırımı yakmıştı, 68 kuşağındanım, o yıllarda da eziyet gördüm, tutuklandım, ama böyle bir baskı ortamı o yıllarda bile yoktu” diye konuştu. Erdem Gül’ün mesajı Dışarıdaki dostlara, Duvarların arkasında ülkeden “tecrit” edilmiş olsak da varlığınız sayesinde 2016’ya yalnız girmedik. 2015 çok acıklı bir yıldı. 2016’nın ilk saatleri açısından henüz bir ışık yok. Ama umutlarımız, isteğimiz ve korkusuzluğumuzla 2016’yı daha yaşanır bir yıl yapmak elimizde. Sevgiler, iyi yıllar. ERDEM GÜL KP’li Fatih Belediyesi tarafından Cumhurbaşkanı’nın oğlu Bilal Erdoğan’ın yönetim kurulunda bulunduğu TÜRGEV’e 25 yıllığına bedelsiz devredilen Silivrikapı’daki kız öğrenci yurdu İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından imar planlarına işlendi. Yurdun inşa edildiği Bostancı Ailesi’ne ait Silivrikapı’daki 8 dönümlük arazide 4 ev ve büyük bir bahçe bulunuyordu. Ailenin yıllarca apartman yapmak istediği ancak belediyenin “burası park alanı gözüküyor” diye izin vermediği arazi 2012’de kamulaştırıldı. AKP’li belediye bu araziye kız yurdu yaptı ve TÜRGEV’e devretti. Bostancı ailesi hukuk mücadelesini başlattı ve planlar iptal oldu. İtirazlara karşın Koruma Kurulu’nda belediye lehine karar çıktı. l HAZAL OCAK Büyükşehir yine TÜRGEV’e çalıştı A C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear