23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 23 TEMMUZ 2013 SALI 12 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK n Baştarafı 1. Sayfada ne yapsam karşıma çıkıyor diye söze başlıyor. Artık gerisini siz hesap edin! Sanki adamın sağlığıyla ilgili soruya yanıtı CHP’ye bağlı... İç ve dış sorunlarda başarısızlığının nedeni ana muhalefet! Yatsın kalksın bu partide günübirlik her söylediğini yerden yere vuran, deve dişi gibi, örneğin Demirel, Ecevit gibi siyaset adamları yok! Ana muhalefet lideri Ecevit; Demirel’le mücadele ede ede oylarını yüz 40’lara yükselti. Demirel, üstelik siyaset yasağı varken her gün, her alanda hatalarını açığa vurduğu, 1980’lerde karşısında savaşım verecek sağ kanattaki lider boşluğundan yararlanarak, asker himayesinde tek başına iktidara gelen Turgut Özal’ın ve partisinin zar zor yüzde 20’lerde oy almasını sağladı. HHH Bugün RTE, muhalefetteki boşluktan yararlanıyor. İflas eden dış politikasını vurucu biçimlerde teşhir edecek, Kürt politikalarını toplumdaki eğilimlere göre eleştirip yeni baştan gözden geçirmeye zorlayacak sözcüleri yok ana muhalefet partisinin... Diplomat ağzıyla dış siyaseti eleştiren: Washington’dan emekli büyükelçi Faruk Loğoğlu’na… ….Türkiye’nin ulusal Kürt sorunu, bıraksan iktidarın bu sorunla ilgili yaptırımlarına destek vermeye hazır Sezgin Tanrıkulu’na emanet. Kimi açıklamaları aşırıya kaçıyor. Evet, doğru. Ama genel başkan dahil, CHP sözcüleri; MHP lideri Devlet Bahçeli gibi hatta kimi kesimlerde ilgiyle izlenen çıkışlar yaparak hiç değilse kendi kamuoyunu etkileyecek çıkışlar yapamıyor. K. Suriye’de özerkliğe doğru koşar adım ilerleyen, PKK’nin uzantısı Kürt PYD hareketi giderek genişleme istidadı gösteriyor. Türkiye sınırının çok yakınındaki Tel Abyad da ele geçirme savaşı veriyor. Tıpkı K. Irak’ta Barzani’nin özerk bölge ilan etmesi arifesinde olduğu gibi, bu hükümet K. Suriye’de aynı oluşumlara “müsaade etmeyeceğine” benzer açıklamalar yapıyor. Bir süre önce ilgili hükümet adamları K. Suriye’de özerklik bir yapı kurulmasıyla fazla ilgilenmediklerini söylediler. Bugün, PYD’nin yayılma savaşına karşı çıkmadıkları gibi, özerlik amaçlarının nereye varacağı kestirilemeyen sözlerle geçiştiriyorlar. Oysa güney sınırlarımızda yerleşik PKK ile Suriye’deki PYD arasında sınır sorunu yok artık. HHH Başbakan iki yıl önceki somut sonuç alamadığı Suriye politikasında ısrar ediyor. Sınır ilçelerimizde halkı rahatsız eden, can derdine düşüren bombalı, mermili olaylar yaşanıyor. Bugün de, Suriye’den atılan ilk mermilerin mal ve can kaybı yaptığındaki açıklamalarından bir milim farkı olmayan tehditlerle avunuyor. Pazar gecesi yine “Sabırlıyız sabrediyoruz, ama nereye kadar onu şu anda burada sizlerle (halkla) paylaşmayacağım” dedi. K. Irak’ta PKK’ye, Barzani’nin özerk bölge kurma hareketine müdahale etmemizi ABD nasıl engelledi ise K. Suriye’deki aynı özdeki oluşmaya müdahaleye de Rusya ve İran müsaade etmeyecek! Türkiye’deki Kürt sorununu dizi hatalarla eline yüzüne bulaştırdı. Oysa Irak’ta ve K. Suriye’deki hesapsız kitapsız adımlar, örneğin Kürt sorunu, yalnız Türkiye’nin değil; ulusal yararlarıyla ilgili devletleri yakından ilgilendiriyor. Bu nedenle iç politikada geçerli, ben söyledim öyle olacak diyen dayatmalarının dış politikada da geçerli olacağını sanan kibirli RTE; Ortadoğu’daki gelişmelerle ABD kadar yakından ilgili Rusya ile İran’ın olası davranışlarını sormadan, öğrenmeden hesaplamadan harekete geçmenin cezasını ulusa çektiriyor. HHH Ne çare bu kafayla ülkenin başı daha çoook belaya girecek!.. HABERLER BM: Türkiye, yargılamada Evrensel Bildirge’yi ihlal etti Balyoz gibi karar İHLAL EDİLEN MADDELER Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi Madde 9: Herkesin özgürlük ve kişisel güvenlik hakkı vardı. Kimse keyfi gözaltı ve tutuklamaya maruz bırakılamaz. Madde 14: Herkes mahkeme önünde eşittir. Hakkında suçlama olan herkes âdil, tarafsız ve bağımsız bir yargılamaya tabi tutulmalıdır. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi Madde 9: Kimse keyfi gözaltı, tutuklama ve sürgüne maruz bırakılamaz. Madde 10: Herkes bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından eşit ve âdil yargılama hakkına sahiptir. Madde 11: Hakkında bir suçlama olan herkesin savunması için gerekli tüm garantiler sağlanmış biçimde açık bir mahkemede suçluluğu ispat edilinceye kadar suçsuz sayılma hakkı vardır. Haber Merkezi Birleşmiş Milletler (BM) Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu (NWGAD), 250 Balyoz sanığının geçen sene yaptığı başvuru üzerine yaptığı değerlendirmeyi dün tamamladı ve kararı taraflara bildirdi. 16 sayfalık kararda, Türkiye’nin Balyoz yargılamasında İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin keyfi tutuklama, âdil yargılama ve savunma hakkına dair üç maddesini ihlal ettiğine hükmedildi. BM, Türkiye’den sanıkların durumlarının telafi edilmesini istedi ve tazminat hakkı doğduğunu açıkladı. Sanıkların avukatı, Washington’ın ünlü uluslararası insan hakları savunucularından Jared Genser, “Bu karar, sözde yargılama konusunda ve halen Çin’de hapiste olan insan hakları savunucusu Liu Xiaobo’nun da avukatı olan, Washington’ın ünlü insan hakları savunucularından Jared Genser hazırlamıştı. Bağımsız hukuk uzmanlarından oluşan çalışma grubu NWGAD Türkiye’den de açıklama alarak 29 Nisan3 Mayıs arasındaki 66. oturumunda yaptığı değerlendirmenin ardından oluşturduğu 16 sayfalık mütalaa önceki gün taraflara iletildi. Ülkeler açısından bağlayıcılığı olmayan ancak sembolik anlamı çok önemli kararda, Türkiye’nin Balyoz yargılaması sırasında ihlal ettiği maddeler teker teker sıralandı. Bu maddelere ilişkin yapılan ihlalin ardından da sanıkların “Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi”nin 9. maddesi 5. paragrafına göre hukuksuz tutuklama kurbanlarının tazminat hakkı olduğuna hükmetti. Çalışma Grubu, Türk Hükümeti’nden başvuruyu yapan 250 Balyoz sanığının durumunu, “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi” ve “Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi”ne uygun biçimde düzeltmesini istedi. ‘Sus! Başörtülü Seni Dinliyor!’ Son yazımda Mussolini’nin sloganı “Sus! Düşman seni dinliyor!”un öyküsünü anlatmıştım. O yazının mürekkebi kurumadan, internet ekranlarına Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun EskişehirAnkara hızlı treninde yaşadıkları düştü. “Ah!” dedim “Tamam!”… Mussolini faşizminin sloganının bizde içi demek böyle doldurulacak: “Sus! Başörtülü seni dinliyor!” Telefonların, süper teknolojik telekulaklarla, ortam dinlemesine de izin veren şekilde anı anına izlenmesi, dinlenmesi yetmiyor. Şimdi artık bir de durumdan vazife çıkaran yurttaşlar, üçüncü şahıslarla yapılan telefon konuşmalarına doğrudan müdahil oluyorlar. Durumdan vazife çıkaran hele bir de başörtülüyse.. yandı gülüm keten helva! İnsan; başörtülülerin artık özel koruma altına alınan ya da açıkça pozitif ayrımcılığa tabi tutulan ayrı statüleri/konumları olduğu izlenimine kapılıyor... Başı açık bir kadınla girişilen herhangi bir söz dalaşı, anlaşmazlık, münakaşa; “kadınla tartışmaya girdi” şeklinde haber olmuyor da… Başörtülü kadınla yaşanan ihtilaf derhal “başörtülü” vurgusuyla haber yapılıyor: “Metin Feyzioğlu başörtülü kadına hakaret etti!” İnanmıyorsanız, internette siz de sağlamasını yapın. Google’a, sadece “Metin Feyzioğlu kadına hakaret” komutu yazın ve bakın. Arama motorunun önünüze getirdiği haber başlıklarının istisnasız hepsi ayrıntısızca verdiğiniz sade “kadın” komutuna rağmen tek tornadan çıkmış gibi aynı: “Metin Feyzioğlu’ndan başörtülü kadına hakaret.”, “Baroların başkanından başörtülü kadına hakaret”, “TBB başkanından başörtülü kadına hakaret” vs… Başlıkların biri de ilaç için “Feyzioğlu trende bir kadına hakaret etti” demiyor! Burada demek ki önemli olan “kadına yapılan bir (sözde) hakaret” değil. Vurgusu yapılan konu farklı: “Başörtülü kadına hakaret.” Hal böyle olunca; konu sıradan haber olmaktan çıkıyor. Ve bir kara propaganda haline geliyor. Bu kara propaganda insanda ilk elden “Vay anasını!” duygusunu uyandırıyor: “Demek ki bundan sonra sağımda solumda oturan başörtülülere dikkat etmem gerekiyor!” Toplumdaki o bütün duvarları yıktığı söylenen Gezi ruhunun tam tersi bir ruh ne yazık ki bu. Bir başörtülü kadın yolda size adres sorsa, bu durumda; “Gözünün üstünde kaşın var diye acaba olay çıkarır mı?” hesabına neredeyse düşüneceksiniz... İnsanların, özellikle başörtülülerin bulunduğu ortamlarda cep telefonunuzu kullanırken irkileceksiniz... Bir başörtülü çıkıp “Telefonda dış ülkeye yalan bilgi veriyor!” dedi mi bitti! Başörtüsü kullanmayan ya da başörtülü kesimden olmayan biri olarak, daima savunmada kalmaya mahkumsunuz. Feyzioğlu’na şimdi yapılmak istenen bu: Feyzioğlu savunmada bırakılıyor! Koskoca TBB Başkanı gözler önünde böyle savunmada bırakılabiliyorsa, sıradan yurttaşa ne yapılmaz? Varın hesap edin… Feyzioğlu’nun yaşadığı bu çok düşündürücü ve can alıcı olayı eminim izlemişsinizdir. Ama ben tekrar özetleyeyim: TBB Başkanı Feyzioğlu, Gezi olaylarında yaşamını yitiren Ali İsmail Korkmaz için Eskişehir’e gidiyor. Önceden de Ali vakasıyla yakından ilgilenmiş ve de “Yüreklerimizi yaka yaka gitti. Yetkililerin gereğini yapmasını bekliyoruz, olayın takipçisi olacağız” demiş. Sen misin “takipçi olan” dercesine, Barolar Birliği Başkanı’nın başına AnkaraEskişehir treninde sonra bu yaşananlar geliyor. Başkanın trende yaptığı bir telefon konuşmasına özellikle “kulak misafiri” olan başörtülü bir hanım, başkalarının konuşmalarını dinlemek saygısızlığını yapması yetmiyormuş gibi, konuşmanın içeriği hakkında bir de yorum yapıp ahkâm kesmek cüretini kendinde buluyor. “Yalan söylüyorsun. Polis kimseye zarar vermiyor. Hem bunları söyleyeceksin, hem bizim(!) yaptığımız hızlı trene bineceksin, bunları söyleyeceksen kara trene bin!” diyerek TBB Başkanı’na ayar vermeye kalkıyor. Feyzioğlu bu müdahaleye karşılık verince, bu defa savcılığa gidip; “TBB Başkanı bana hakaret etti!” şikâyetinde bulunuyor. Şikâyet kamuya mal olunca AB Bakanı Egemen Bağış hızla konuyu siyasi malzeme yapıyor. “Haddini aşmış” dediği Feyzioğlu’ndan “başörtüsü düşmanlığı yaparak gündeme gelmeye çalışan CHP Genel Başkanlığı hazırlığında” diye söz ederek karalama kampanyasının siyasi ilk bahsini açıyor… Geçen saatler içinde, tren olayını çıkaran kadının da Kalkınma Bakanı Yardımcısı Mehmet Ceylan’ın eşi olduğu anlaşılıyor… Başbakan’ın “Yargıda yıllarca biz mücadele ettik. Şimdi onlar mücadele etsin. Yargıda hakkımızı aramadığımız sürece daha boynumuzda çok boza pişirirler” konuşmasını yaptığı zamanlamaya denk düşen bir hamleyle Bayan Ceylan inisiyatifi alıp harekete geçiyor. Ve Başbakan’ın gösterdiği yönde, “Twitter”lı bol medyatik bir çıkışla “ilk aferin”i hak edecek atılımını yapıyor. Hiçbir yönüyle hafife alınacak bir olay değil bu. “Korku imparatorluğu” diyerek genel geçer söz edilen olgu, yerini gitgide, nokta atışlarla uygulamaya konulan bir polis devletine bırakıyor. Türkiye çok ciddi bir dönüm noktasında. Tazminat hakkı adalet adına açık bir zaferdir” dedi. Balyoz davasından yargılanan sanık yakınlarının kurduğu “Vardiya Bizde” platformu geçtiğimiz yıl sanıkların adil yargılanma ve savunma haklarının ellerinden alınarak keyfi olarak tutuklandıkları gerekçesiyle BM’ye başvurmuştu. Balyoz’dan yargılanan 250 sanığın yakınları adına açılan dosyayı ise Burmalı Aung San Suu Kyi Başörtüsü araçsallaştırılınca KP ihlalleri yanıtsız bıraktı Komisyona yapılan başvuruda, sanık yakınları, davadaki delillerin sahte olduğunu belirtip, mahkemenin bu delillerin gerçekliğinin incelenmesi için yapılan müracaatı reddettiğini belirtmişti. Çalışma Grubu da Türk Hükümeti’nin belirtilen ihlallere ilişkin bir cevap vermediğini belirtti. Balyoz ve Gerçekler Sitesi’nde yayınlanan UNWGAD’in görüşü şöyle: “Balyoz ya da Sledgehammer davalarında alıkonulan 250 sanığın tutuklulukları keyfidir, Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmesi’nin 9 ve 14. maddeleri ile İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 9, 10, ve 11nci maddelerinin ihlalidir; Keyfi tutuklamalar kategorisinde, Çalışma Grubu’nun incelemelerinde referans verdiği III kategorisine düşmektedir. Görüş akabinde, Çalışma Grubu Türkiye Hükümeti’nden 250 kişinin durumunun İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ile Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmesinin hükümlerine uygun olarak düzeltilmesini talep eder. Davanın tüm koşulları dikkate alındığında, Çalışma Grubu bir uygun çözümün, Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’nin 9’uncu madde, 5’inci paragrafındaki yaptırılabilir bir tazminat hakkı olduğunu takdir etmektedir. Çalışma Grubu, Türkiye Hükümeti’nin dava ile ilgili ilettiği bilgilerden davanın değişik iç temyiz ve yeniden inceleme süreçlerine tabi olduğunu not etmiştir. Bu Görüş’te saptanan yetersizliklerin bu süreçlerde dikkate alınması gerekmektedir.” A Kemal Türkler anıldı İstanbul Haber Servisi DİSK Kurucu Genel Başkanı Kemal Türkler, katledilişinin 33. yıldönümünde Topkapı’daki mezarı başında düzenlenen törenle anıldı. Törende konuşan Kemal Türkler’in kızı Nilgün Soydan babasına seslenerek “Sen gözlerimin önünde vurulalı 33 yıl oldu. Şimdi sendikal mücadele verdiğin dostların, DİSK burada, sen yine bizimlesin. 1516 Haziran direnişini Gezi Parkı’nda andık. Gençler, Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ni iyi özümsemiş olacaklar ki ayaklandılar. Bunu da sana verilmesi gereken bir haber olarak gördüm” diye konuştu. DİSK Genel Başkanı Kani Beko da “Sevgili liderime, önderime şunu söylemek istiyorum. Susturulmak istendik, kapatıldık. AKP hükümeti ve dikdatör Tayyip, DİSK’i susturmak istiyor ancak başaramayacak. Çünkü biz senin yolunda mücadele devam ediyoruz” dedi. Törene DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, Birleşik Metal İş Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, Yasemin Akpınar, DİSK üyesi işçiler katıldı. Dönüm noktası Bursa’da olaylı gece Romanlara saldırı: 1 yaralı BURSA (Cumhuriyet) Merkez Osmangazi ilçesi Gümüştepe Mahallesi’nde at arabacılığı yapan bir Roman yurttaş ile komşusu arasında atının yerleri pisletmesi nedeniyle tartışma çıktı. Tartışmanın kavgaya dönüşmesi üzerine Roman yurttaş tüfekle ateş açtı. Çıkan saçmalardan biri 16 yaşındaki Beyza K’nin göğsüne isabet etti. Hastaneye kaldırılan genç kız tedavisinin ardından taburcu edilirken, akşam saatlerinde toplanan mahalle sakinleri, Romanların oturduğu evlere doğru yürüyüşe geçti. Yaklaşık 500 kişilik grup Romanlara ait bir otomobili ve çok sayıda at arabasını ateşe verirken, Romanların evlerini taşladı. Çevik kuvvet ekibinin olay yerine gelmesi ve polis tarafından yapılan anonsların ardından olaylar yatışırken, 20 kişi gözaltına alındı. Öfkeli grup, Romanların uyuşturucu sattıklarını ve hırsızlık yaptıklarını iddia ederek mahalleyi terk etmelerini istedi. Roman yurttaşlar ise “20 yıldır bu mahalledeyiz. İlk kez böyle bir şey oluyor. İlk kez saldırıya uğruyoruz. Çok endişeliyiz” dedi. ‘Yıldız yargılamaları gibi’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Geçen hafta başlayan 361 sanıklı Balyoz Planı davasının temyiz duruşmasına Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nde dün devam edildi. 11 sanığın avukatı Muzaffer Değirmenci, Padişah Abdülaziz’e suikast iddiasıyla yargılanan Mithat Paşa’ya uygulanan yargılama neyse Balyoz sanıklarına uygulanan yargılamanın da aynı olduğunu belirterek “Mahkeme kararı bizlere Yıldız Sarayı yargılamalarıyla benzer olduğunu göstermiştir” dedi. Başkan Ekrem Ertuğrul, Başkanlar Kurulu’nun 20 Temmuz günü başlayan adli ara vermeden 9. Ceza Dairesi’ni nöbetçi daire, kendisini nöbetçi başkan, üyeleri de nöbetçi üye olarak belirlediğini belirterek duruşmaya devam edileceğini bildirdi. Avukat Haluk Demirkılıç, müvekkili Yaşar Dilber’in yurtdışında görevli olduğunu, savcının çağırması üzerine geldiğini, ardından serbest bırakıldığını, ancak daha sonra tutuklandığını söyledi. Suçlamaların ciddiyetinin bulunmadığını söyleyen Demirkılıç şu görüşleri dile getirdi: “Dilber, lojistik şube müdürü değil, Aziz Nesin fıkrası gibi. İddianamede, gerekçeli kararda sihirli kelimeler var. Sanıkların görevi kabul ettiğine ilişkin belgeler, tanık beyanları vardır; ses, foto kaydıyla tespit edilmiştir. Ama bunların hiçbirisi yok. Siz nasıl bu adamın bunu kabul ettiğini anladınız, rüyanızda mı gördünüz? Bana ciddi konuş diyebilirsiniz, ama demeyin. Ciddiyeti kalmamış artık. Pırıl pırıl bir Türk subayını imha ettik, topluca hukukçular olarak. Deli saçmasıyla uğraşıyoruz. Burada kim gelirse gelsin bu davayı savunamaz. Dünyanın en ünlü yargıçları avukatları gelsin, yokun neyini savunalım. Sadece zaman kaybı.” Bunun üzerine Başkan Ekrem Ertuğrul, heyetin ceza yargılamasında savunmanın olmazsa olmazı olduğu, mutlaka olması gerektiğini belirterek “Yanılmıyorsam Napolyon, ‘Avukatların dilini kesin’ demiş bunu sağlayamayınca ‘Avukatlar imparatora bağlık yemini etsinler’ demişti. Savunmaya samimi olarak inanan bir heyet var karşınızda. Ancak savunma dokunulmazlığı kapsamında sanığın suçunun sübutu ile ilgili savunma yapılması gerektiğine inanıyorum, çok sanıklı bir dosya ile karşı karşıyayız bunları gözeteceğini bekliyoruz” dedi. Gürbüz Kaya’nın da aralarında bulunduğu 11 sanığın avukatı Muzaffer Değirmenci savunmasında, Balyoz davasını Yıldız Sarayı yargılamalarına benzeterek “Gerçekdışı üretilmiş belgelerle karar verilmiştir” dedi. Değirmenci, TÜBİTAK’ın raporunda belgelerin 2003’te hazırlandığı ve güncellenme yapıldığından bahsedilmediğini, ancak mahkeme kararında TÜBİTAK raporunu dikkate almasına karşın belgelerin 2007 yılında güncelleme yapıldığının kabul edildiğini kaydetti. 13 sanığın avukatı Günizi Dizdar sanık Ahmet Sinan Ertuğrul’un tümamiral olduğunu belirterek “Ertuğrul faciasından beri uzak denizlere seyahatler gerçekleştirmiş büyükelçi seviyesinde bir amiraldir. 200 milyon dolarlık bütçelerle görevlere gönderilmiştir. Ne hazindir ki kaçma şüphesiyle yakalama kararı çıkarılmıştır ancak kendisi yurtdışından gelerek teslim olmuştur” dedi. Sanık Mete Demirgil ile ilgili herhangi bir eylem tespit edilemediğini anlatan Dizdar, “Bilgi belge yok ancak tanrılar kurban istemiş herhalde. Hukuku merhameten değil hukukaten tecelli ettirin” diye konuştu. Balyoz davasının temyiz duruşmasında sanık avukatları savunmalarına devam etti anıklar derhal salıverilmeli’ Kararı değerlendiren avukat Jared Genser, “Bu karar, sözde yargılama konusunda adalet adına açık bir zaferdir. Türkiye Hükümeti Çalışma Grubu’nun karşısına geçip başvuruyu 45 sayfalık bir bilgilendirme notu ve binlerce sayfalık kanıtlarla çürütmeye çalıştı. Hukukun her maddesinde davayı kaybetmesinin ardından, Türk Hükümeti sanıkları derhal salıvermeli” dedi. ‘S Örnek, hastaneye kaldırıldı İstanbul Haber Servisi Balyoz davası kapsamında Silivri cezaevinde tutuklu bulunan Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı olan Özden Örnek, dün Silivri Devlet Hastanesine kaldırıldı. Özden Örnek’in oğlu Tolga Örnek, babasının daha önceden planlanan bir safra kesesi ameliyatı için hastaneye kaldırıldığını söyledi. Örnek, babasının sağlık durumunun iyi olduğunu söyledi. Bir kişiye, 229 bin lira ANKARA (AA) On Numara çekilişinde 10 bilen 1 kişi, 229 bin 314 lira kazandı. Kazandıran numaraların 2, 4, 6, 17, 21, 27, 29, 32, 33, 34, 35, 39, 41, 44, 53, 59, 60, 61, 68, 70, 71 ve 75 olarak belirlendiği çekilişte, 9 bilenler bin 576 lira, 8 bilenler 89.40 lira, 7 bilenler 17.15 lira, 6 bilenler 2.90 lira ve hiçbir numarayı tutturamayanlar 2.45 lira alacak.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear