Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA 12 PAZAR YAZILARI elçika krallığında bir süredir tahtta kış oturuyor. Kış, yetişkinler için birçok problem yaratıyor. Yollardaki kayganlık nedeniyle evine hapis olan insanlar edünya’da yaşamaya başladı. Çok gerekli olmadıkça evden çalışmayı yeğliyorlar. Başka kentlerdeki etkinlikler ilk vazgeçilenlerden. Trafik kazalarındaki artış dikkat çekiyor. Yolda kalan, sabah kalktığında çalışmayan otomobillere ilgili kurumlar yetişemez oldu. Soğuk ve kuru havalar kirliliğin yoğunlaşmasına yol açıyor. Bu nedenle perşembe ve cuma günleri trafikte hız sınırlamasına gidildi. Belçika’yı kaplayan beyaz örtü en çok çocukları sevindiriyor. Kartopu oynamak, kardan adam yapmak ve kızakla kaymaktan keyif almayan çocuk yok gibi. Ancak miniklerin neşesi her zaman olduğu gibi yetişkinleri rahatsız ediyor. Karın yağdığı ilk günlerde hazırlıksız yakalanan bazı okul yöneticileri birkaç gün sonra “minikler için tehlikeli olduğu” gerekçesiyle okul bahçesinde kartopu oynamayı yasakladılar. En ilginç müdahale ise Anvers’te gerçekleşti. Pazartesi günü Türklerin yoğun yaşadığı Berchem semtinde bir alanda kartopu oynayan 7 çocuk/gençten biri yoldan geçen otomobile kartopu attı. Kartopu otomobilin arka tekerine isabet etti. Çocuklar baltayı taşa vurmuşlardı. Otomobil işe gitmekte olan bir polisin çıktı. Durumu “trafik için bir tehlike” olarak değerlendiren polis otomobilden çıkıp, çocukların kimliklerini kontrol edip, tutanak tuttu. Polis memuru çocuklara “ceza almamanız için elimden geleni yapacağım” dedi. Çocuklara para cezası verilmeyecek ancak polisin ilgili bölümü çocukların evlerini ziyaret edecek ve CUMHURİYET 27 OCAK 2013 PAZAR Almanya’nın B eğitim gettoları!.. tuttgart’ta hava kapalı. Yağmur çiseler gibi yapıyor, fakat bereket versin arkası gelmiyor! Fethullah Gülen’i sevdiklerini söyleyenlerin Stuttgart’ta yeni inşa ettiği okul binasının açılış töreni az sonra başlıyor. Yol yürü yürü bitmiyor. Eyalet başbakanı Kretschmann, büyükkent belediye başkanı Schuster, İstanbullu meslektaşı Kadir Topbaş ve Hakan Şükür bu törenin şeref misafirleri! Neyse salona vardık. Gülensever’lere 2004’te açtıkları okul küçük gelmeye başlayınca belediyenin gösterdiği araziye daha büyüğünü kondurdular. Gazeteler: “İnşaata 26 milyon Avro harcandı” diye yazdı ertesi gün. Son 78 yıl içinde Almanya’da iyice palazlandılar. Alman okullarında başarısız olan Türk çocuklarını kısa sürede kendilerine çektiler, onlara sahip çıktılar! Her renkten Alman politikacıyı kısa sürede “zararsız Müslüman’’ ve “girişken genç işadamları” olduklarına inandırdılar. Böylece bugünkü güçlü konumlarına ulaştılar. En son başarılarından(!) biri de Berlin’in Spandau semtinde, üzerinde sayısız bina ve kocaman bir otel olan 84 bin metrekarelik bir araziyi yok pahasına satın almaları. Ne mi yapacaklar bu dev alanda? İlk açıklamalarına göre bir “eğitim kampusu.” Anaokulundan liseye her şey burada, bir arada! Sizin anlayacağınız bir “eğitim kampusu” değil, bir “eğitim gettosu” kuracaklar. Gülen hareketini ve ideolojisini Almanya’da tanıtmak için son yıllarda çaba gösterenlerin başında gelenlerden biri kabul edilen, onursal başkanlığını Gülen’in yaptığı Berlin FİD derneğinin başkanı Ercan Karakoyun’un, “Gülen hareketi Almanya için bir şanstır!” açıklaması çok anlamlı! Gülenseverler’in Stuttgart’taki yeni okul binasının inşaatını üstlenen Wolff & Müller ilginç bir şirket. Web sitesinde yazdığına göre, 1936’da kurulmuş ve Hitler döneminde “hızlı bir çıkış” yapmış, 1945’e kadar sayısız büyük projeye imzasını atmış! Wolff & Müller 2010 yılında Stuttgart’ın tarihi istasyonunun bir bölümünü yıkma ihalesini aldığında çok ünlü bir yerel politikacının bu şirketin danışma kurulunda üye olduğu ortaya çıkmıştı. Onun, “Biz Gülen hareketinden değiliz, fakat onun kitaplarını okuyoruz, düşünce ve görüşleri hoşumuza gidiyor” diyenlere olan yakınlığı da sır değil! Partisi namlı bir Gülensever’i 2009 belediye meclisi seçimlerinde aday göstermişti. Şimdi o kişi ve çevresindeki Türk işverenler okulun en büyük destekçilerinden! Yıllarca inatla, “Niçin Fethullahçı değiliz diyorsunuz?” diye sorana, “Gülen adından rahatsız oluyoruz, çünkü o siyaset STUTTGART yapıyor” dediler. Şimdi aynı kişiler ona “hayran” olduklarını itiraf ediyorlar. Çünkü artık atı aldıkları gibi Üsküdar’ı çoktan geçtiler, çekinecek bir şeyleri AHMET ARPAD kalmadı. İşte içinde bulunduğumuz bu aşamada Almanya’daki, yıllardır böylesine yaşamsal konuda sesi pek çıkmayan Türk toplumunu temsil eden kuruluşlara önemli görevler düşüyor… Bu nedenle “Göçmenlerin kültürel kimliklerini kaybetmeden toplumda yer alması için çabalıyor” diye tanıdığımız Berlin’deki Almanya Türk Toplumu yöneticilerine, Gülenseverler’in aralık ayında başkentteki o dev arsayı alması üzerine ne düşündüklerini sorduğumuzda az ötelerindeki gelişmelerden haberleri olmadığını söylemişler ve “Ne yapılabilir ki, arsa alıyorlarsa, biz enerjimizi kendi işimize verelim…” diye eklemişlerdi! Hocaefendicilerin paralı okullarında Türk öğrencilerin oranı yüzde 90 civarında... Eğitim bilimcilerinin, “Uyumun başarılı olması için sınıflarda yabancı kökenli öğrenci oranı yüzde yirmiyi geçmemeli” demesi hiçbir işe yaramıyor. Gülenseverler’in okulunun açılışında konuşan eyalet başbakanı Kretschmann (“Bu okuldan geleceği parlak öğrencilerin yetişeceğine inanıyorum”) ve büyükkent belediye başkanı Schuster (“Eğitim konsepti çocukların uyumunu kolaylaştıran bu okul girişiminiz için tebrik ederim; hem siz, hem de biz kazandık…”) bu görüşü paylaşmıyor! Bir yöneticinin aynı gün gazetelere, “Biz bir Alman okuluyuz” diye beyanat verdiği okulun açılışını yapan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş konuşmasında Mevlana’nın bazı sözlerine de değindi. İşte bu konuşmasından kimi bölümler: “...Bu okul büyük bir fedakârlığın sembolü, uyumun en önemli temel taşlarından biridir... Tertemiz çocukları geleceğe hazırlamalı... Onlar güzel ellerde hazırlanırsa bütün topluma kazandırılır...” Topbaş aynı gün Milli Görüş sorumluları ve Gülensever işadamlarıyla da görüştü, akşam belediye başkanı Schuster’in veda toplantısına katıldı ve bir işadamının özel uçağıyla geç saatlerde vatana döndü. AKP milletvekili Hakan Şükür’ün okulun sponsorlarıyla bir araya geldiği basına kapalı toplantıya girenler cep telefonlarını bırakmak zorunda kaldı... Okulun açılışının ardından görüştüğümüz Hıristiyan Demokrat Parti’li ünlü bir politikacı şu açıklamayı yaptı: “Almanya’da Gülen hareketi şeffaf olmadığından şüpheler oluştuğu için örgütlenmesinin iç yapısını, finansmanını ve hedefini daha açık ortaya dökmek zorundadır.” www.ahmetarpad.de Yaşasın kartopu oynama özgürlüğü kendileri ile konuşacak. muhalefette bulunan Yeşiller BRÜKSEL Çocuklar bunun biraz fazla Partisi Groen, skandal olarak olduğu düşüncesinde. Hatta değerlendirdiği polisin sert aralarından biri müdahalesini kınayarak “Bugünlerde keyif almak Flaman Eğitim ve Gençlik yasak” diye açıkladı Bakanı Pascal Smet’ten durumu. “çocukların oynama ERDİNÇ UTKU hakkının korunmasını” Anvers polisi “İlgili polis memurunun durumu istedi. Belediyenin ilgili tehlikeli olarak yöneticisi konuyla ilgili değerlendirdiğini ve çocukların işin açıklama yapmazken Anvers’in çiçeği içinden ceza almadan çıktıkları için burnunda Flaman milliyetçisi belediye mutlu olmaları gerektiğini” söyledi. başkanı Bart De Wever “Ayrıntıları Kartopu fırlatılan otomobil eğer resmi bilmediğini ancak polis memurunun bir polis otosu olsaydı neler olurdu! gerekeni yaptığını düşündüğünü” söyledi. Gençlik Bakanı Smet Düşünmek bile istemiyorum. Edünya bazen işe de yarıyor. Polisin tavrına tepki “kartopu oynanabilmeli” diyerek “tehlikeli hale gelmesi durumunda yağdı. Facebook’ta polisin müdahalesini polis çocukları uyarmalı, hâlâ devam protesto etmek için hemen kent parkında ederlerse annebabalarına haber cumartesi günü 17.30’da çok büyük bir vermeli. Ancak ertesi gün de kartopu savaşı yapılması için çağrı durumun devam etmesi halinde polis yapıldı. Anvers Belediyesi’nde S işlem yapabilir” dedi. Tam bu arada daha önce Lokeren’de yaşanan benzeri bir olayda kartopu oynayan iki “elebaşı” hakkında işlem yapıldığı ve davranışlarını ıslahı için karar verildiği ortaya çıktı. Belçika’da kartopu “oyunu” yasağı konuşuladursun, “oyun içinde oyunların oynandığı” benim ülkemde karlı bir kış gününde işlenen Uğur Mumcu cinayeti 20 yıldır aydınlanmadığı gibi ülke de karanlığa doğru son sürat ilerliyor. Uğur Ağabey’e yazdığım kısa bir mektubu sizinle de paylaşmak istiyorum: “Uğur Ağabey, 20 yıldır her 24 Ocak’ta ‘Seni unutmadık, unutmadık’ diye diye ne kadar gazetecilik ilkesi varsa hepsini unutturdular. Halkımızın ‘bilinç komasına’ sokulmasında alet ettiler hepimizi. Yazamadık, yazdırmadılar... Kaybetmekten korktuğumuz için ‘kazanamadık’. Büyük ideallerimizi, ilkelerimizi, yüce erdemlerimizi terk ettik. Yaşamı değiştirmekten, soru sormaktan, merak etmekten vazgeçtik. Doğru olduğuna inandığımızı savunma cesaretini yitirdik. İnanacak bir doğrunun olması, ilkelerimizi savunma zorunluluğu olasılığından bile rahatsız olur hale geldik. Araştırmacı gazeteciliği patrona ihale ve yeni iş olanakları araştırmak olarak yorumladık. Arkadaşlarımız susturulurken görmezden gelmeyi yeğledik. Sıra bize geldiğinde bizi savunacak kimsenin kalmayacağını akıl edemedik. Daha umudumuzu yitirdiğimiz anda yitip gittik de bunu çok sonradan fark ettik.” erdincutku@binfikir.be daraldığı yer... ebek (Quebec), Amerikan “hamburger” de “hambourgeois” yerlilerinden Algonkenlerin oldu: “Hamburglu”… dilinde “ırmağın daraldığı Uyanış başlamışken, siyasette de yer” demek. SaintLaurent Irmağı’nın esintiler olması kaçınılmazdı; en dar yerinde yer alan Kebek kenti, ki bağımsızlık isteyen FLQ (Kebek bir otel olan Frontenac Şatosu’nun Özgürlük Cephesi) gibi bazı fraksiyon önündeki gezinti yerinden karşıya üyelerinin İngiltere’nin Ticaret baktığınızda kendinizi Gülhane Ataşesi’ni kaçırması, televizyon kanalı Parkı’nın Sarayburnu tarafından Radio Canada’da örgüt üyelerinin Boğaz’ı izler gibi olursunuzmanifestosunun okunması ve aynı Kanada’nın nüfus bakımından ikinci örgüte üye başka bir hücrenin il büyük iline ad vermiş. Kanada’nın Çalışma Bakanı Pierre Laporte’u eğitim ve iletişim dili Fransızca olan öldürmesi, 1970 “Ekim Krizi”ni tek ili Kebek. Öte yandan Montreal doğurdu ve Federal hükümet “Savaş genelde İngilizce ve/veya Fransızca Önlemleri” yasasını çıkarıp hizmet alabildiğiniz tek Kanada sıkıyönetime gitti. Yüzlerce sanatçı, kentidir. Kebek, Kuzey Amerika’da aydın tutuklandı, sorgulandı. Federal Fransız kültürünü korumuş tek yönetimde Kanada’yı resmi olarak iki bölgedir. Kebekliler özellikle papazları dilli yapan karizmatik Pierre Trudeau sayesinde İngiliz egemenliği altında dönemiydi, demir bir elle ülkeyi kültürlerini korumuşlardır. 1960’ların yönetiyordu. Ancak Kebek bir kez başına kadar Kebek’te kilisenin önemli uyanmıştı. 1976’da ayrılıkçı Kebek etkisi altında bulunan toplum, 50’lerde Partisi (PQ) eski bir liberal olan hüküm süren Başbakan Maurice Lévesque önderliğinde iktidara geldi. Duplessis’in ölümünden sonra iktidara Programında “ayrılma” konusunu gelen Liberal Parti döneminde halkın oyuna sunmak vardı. 1980’de “Révolution Tranquille / halkın yüzde altmışa varan Sakin Devrim”i yaşamış oyçoğunluğuyla öneri MONTREAL ve kiliseyi eğitim ve toplum reddedilirken, ikinci deneme yaşamından uzaklaştırıp 1995’te Parizeau döneminde laikliğe yelken açmış. yapıldı; yüzde 50.58 gibi çok Toplum daha önce Fransız az bir farkla yine Kebek Kanadalı diye anılırken, halkı ayrılmayı seçmedi. birden Kebekli (Québécois) Halkoylamasına katılım ÖMER F. ÖZEN Kebek tarihinde bir rekordu: olarak anılır olmuş. Bunu en belirgin olarak bir Yüzde 93.5. Bunun üzerine söyleşimiz sırasında, 1960’ların Başbakan Parizeau göçmenleri suçladı, başında Mehmet Eyuboğlu ile evlenip “Onlar olmasaydı Kebek özerkliği Türkiye’ye yerleşen Bedri Rahmi’nin yakalamıştı”... Ehh, bir suçlu gelini Hughette Bouffardbulunmalıydı... Bu çıkışı Parizeau’nun Eyuboğlu’nun ağzından dinlemiştim: siyasi yaşamının sonu oldu; devamında “Çıktıktan sonra ilk kez 1970’lerin Liberal Parti uzun bir süre ili yönetti. ortalarında Kanada’ya döndüm. Ancak son yıllarda patlayan Fransız Kanadalı olan ben, artık yolsuzluklar Liberal Parti’yi oldukça Kebekli olmuştum.” 68 olayları tüm yıprattı ve Eylül 2012’de yapılan genel dünyada olduğu gibi Kebek’te de seçimlerde iktidarı yine Kebek etkisini gösterdi; bağımsızlık, olmazsa Partisi’ne vermek durumunda kaldı. özerklik istemleri dile getirilmeye Halk iktidara Kebek Partisi’ni getirdi, başlandı. Liberal Parti bir yasa ancak programında hâlâ “ayrılmak” çıkararak ilde eğitim ve iletişim dilini olan Pauline Marois hükümetine de Fransızca olarak belirledi; İngilizce tam yetki vermemişti; Bayan Marois konuşan toplumun haklarının bir azınlık hükümeti kurmak zorunda korunacağını açıkladı. Dilde özleşme kaldı. Kebek halkı sonu görünmez bir de başladı; Fransızca konuşurken araba maceraya atılmak istemiyor. lastiğine İngilizce olarak “tire” Hükümetten istediği, sağlık, eğitim, denilirken, bunun Fransızcasının ekonomi konularında iyileştirme ve “pneu” olduğu anımsandı. Ancak bazı işsizliğe çözüm. Göçmenlerin ise barış aşırılıklara da gidildi; örneğin sosisli içinde daha iyi bir yaşamın dışında sandviçe “hot dog” denilirken, sözcük istedikleri bir şey yok… Fransızcaya çevrildi: “Chien Chaud / Sıcak Köpek”… Bu rüzgârla ofozen@yahoo.ca Irmağın Hindistan’dan İ İsveç’e ... Böyle bir kitap yayımlanması, ki hafta kadar önce sendikaların gelecek şikâyetlerin Stockholm’ün kenar takipçisi olması sorunu çözer mi? mahallelerinden birinde sabaha Böyle bir adım atılması kuşkusuz karşı beş kişi bir genç kıza tecavüz önemli ama sorunu kökten çözmeye etti. Cinselliğin özgürce yaşandığı yarayacağını zannetmiyorum. bir ülkede, Hindistan’da kısa bir Çünkü sistem hastalanmış. süre önce meydana gelen olayı Araştırmada da belirtildiği gibi anımsatan bir saldırının yaşanması işyerlerindeki taciz olaylarının en herkesi şaşırtmış olmalı ki olay, önemli nedeni kariyer. Başka bir Türkiye dahil birçok ülkede haber ifadeyle şeflerin, müdürlerin güç oldu. Bu hafta da Stockholm’ün gösterisine, yükselmek isteyenlerin, merkezinde yine bir genç kıza tecavüz edildi. Bu kez saldıranlar üç işini kaybetmek istemeyenlerin boyun eğmesi. Değer sistemleri kişiydi. İki olayın failleri de değişmiş, ahengi bozulmuş bir yakalanamadı. Aslında tecavüz toplumda bu gibi çabaların sonuç olayları epeydir adi zabıta vakası getirmesi bu yüzden çok zor. Ayrıca haline geldi. Dikkat çekici olan, kariyer basamaklarını cinselliğini cinsel tecavüz olaylarında grup öne çıkararak tırmanmak halindeki saldırıların artış isteyenlerin varlığını da unutmamak göstermesi. Irkçıların bu gibi gerekiyor. Gece yarısı sokaklarda ya olayları hemen yabancıların üzerine da farklı mekânlarda meydana gelen yıkmaya çalışması yüzünden ne cinsel taciz ya da tecavüz olaylarına yazık ki sağlıklı bir tartışma da gelirsek... Basın, bu gibi olaylarda yürütülemiyor. Vahşet diye ırkçıların eline malzeme vermemek nitelenebilecek bu gibi cinsel için faillerin etnik kimliğini tecavüz olaylarının yanı sıra, artış açıklamamaya özen gösterdiği araştırmalarla gösteriyor. Ancak cinsel ortaya çıkmış olan cinsel STOCKHOLM karakterli suç tacizler de toplumu istatistiklerinde Afrika rahatsız etmeye başladı. ve Ortadoğu İşyerlerinde, çalışma kökenlilerin oranı göze koşullarını denetleyen batıyor. Cinsel devlet kurumunun özgürlüğün sınırsızca araştırmasına göre, 2011 OSMAN İKİZ yaşanabildiği bu ülkede yılında kadınların yüzde herkesin kendisine bir 16’sı, erkeklerin de yüzde arkadaş bulma olanağı olmasına 6’sı, cinsiyetleri yüzünden karşın acaba yabancılar neden işyerlerinde tacize uğradı. Kadınlar saldırganlaşıyor? Psikologlara göre arasında en fazla tacize maruz kendi ülkesinde, normlara uygun, kalanlar 1629 yaş grubu. Bu yaş değerlere saygılı yaşayabilecek bir grubundakiler arasında tacize kişi İsveç’te dışlanmışlıktan dolayı uğrayanların oranı yüzde 23. saldırganlaşabiliyor. Yabancıların Araştırmaya göre erkekler arasında sorunu topluma uyumla tacize uğrayanların çoğunluğunu çözülebilecek karakterde ancak gençler oluşturuyor. Memur uzmanları daha çok düşündüren sendikaları konfederasyonunun cinselliğin iş yaşamında yetenek, hukukçusuna göre bu gibi olayların bilgi ve deney gibi özellik azalması gerekirken artmasının kazanmaya başlaması. Uzmanlar nedeni, tacize maruz kalanların düşünedursun, vicdan duygusu seslerini çıkarmaması. Kadın erkek köreldikçe, adalet duygusu yara eşitliği konusunda yüksek bilinç aldıkça bu gibi sorunlar azalacağına düzeyine ve yasalara karşın, tacize çoğalacaktır. Tıpkı silah sesinin maruz kalan genç kadın ve duyulmadığı, cinayete yabancı bir erkeklerin sessiz kalması kariyer ülkede, bugün şiddet, cinayet nasıl endişesiyle açıklanıyor. sıradan olay haline gelmişse, Konfederasyon bu sorunun üzerine cinselliğini özgürce yaşayanlar gidebilmek için bir hukukçu ve bir arasından bunu gönüllü ya da gazeteci tarafından kaleme alınan zorunlu kullananlar da olacaktır. “Sessiz Kalmayın” adlı aydınlatıcı, tacize maruz kalanları osman.ikiz@tele2.se yüreklendirici bir kitap yayımladı. K