29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
24 EYLÜL 2012 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 13 Hesaplaşma Zamanı Kişilik Parçalanması CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, savcı ve yargıçlık sınavını iptal ettirdikten sonra polis memurluğu sınavlarına el attı. Israrla diyor ki: “Devlet yönetimindeki ‘cemaatler’ yapılanmasının; kamu yönetiminin tümünde ve bu arada Milli Eğitim Bakanlığı’nda da yoğun ve yaygın olduğu bilinmektedir. Ülkemizde ‘cemaatler’ odaklı kamu yönetimi yapılanması AKP iktidarlarıyla birlikte önemli ölçüde egemen hale gelmiş durumdadır.” Öte yanda da Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’ye danışman yaptığı ilahiyatçı Muhammed Çakmak, önümüzdeki günlerde Konya’da parti tarafından yapılması düşünülen “mütedeyyin entelektüeller toplantısı” için çalışmalarını sürdüyor. Çakmak’ın, Kart’ın tehlike olarak gördüğü “cemaatler”e, özellikle de Gülen cemaatine ilişkin görüşleri ise şöyle: “Türkiye’de hiçbir inanç grubu tanınmadan eleştirilmemeli ve linç edilmemelidir. Gülen hareketi önemli ve yetişmiş insan potansiyelini Türkiye’ye kazandırmıştır ki bu da Türkiye’nin gücüdür. Türkiye’nin bir büyük gelecek projesidir. Dolayısıyla Gülen hareketini Türkiye’de yanlış bir yere koymanın büyük vicdansızlık olduğunu düşünüyorum. Bu hareketin bu ülkenin çocuklarına yaptığı büyük katkıları görmeden, bu hareket hakkında olumsuz kanaatlere sahip insanların bu hareketi yakından tanıdıkça kanaatlerinin değişeceğini ümit ediyorum.” (Akşam gazetesi, 22 Ağustos 2012) Geçen hafta Oslo tartışmasında da görüldü, CHP çok ciddi bir kişilik parçalanması yaşıyor. Üstelik, bu parçalanmanın içeriden bilerek ve isteyerek yapıldığı kanısı da giderek güçleniyor. Recep Tayyip Erdoğan’ın “imam hatiplerin terörist ve anarşist yetiştirmediğine” ilişkin ifadelerinin yakın geçmişle bağlantısı var: 1960’ların sonuna doğru dönemin Milli Birlik Komitesi üyesi Osman Köksal “laik okullarda yetişen gençlere haksızlık yapıldığını” aktarmak üzere dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’a çıkar. Genelkurmay Başkanlığı’ndan Çankaya Köşkü’ne çıkmış olan Sunay, “Ne haksızlığı” der, “bugünkü okullar birer anarşi yuvası haline geldi. Bu okullardan yetişen gençlere memleket idaresi teslim edilemez. On yıl sonra bunların hepsi işbaşına geçecekler. Onlara nasıl güvenebiliriz? Hem biz laik okullara karşı imam hatip okullarını ‘bir alternatif’ olarak düşünüyoruz. Devletin kilit mevkilerine yerleştireceğimiz kişileri bu okullarda yetiştireceğiz.” Kanlı Pazar olayı da Sunay’ın cumhurbaşkanlığı dönemine denk gelir. İstanbul’a gelen ABD 6. Filo’sunu kınamak üzere öğrenci ve işçiler 16 Şubat 1969 Pazar günü bir yürüyüş düzenlerler. Komünizmle Mücadele Derneği ile Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) üyeleri ise, “komünistlere ders vermek” üzere kıble olarak 6. Filo’yu alarak tekbirlerle cihat namazı kılar ve 6. Filo’yu protesto edenlerin üzerine yürürler. 2 kişi öldürülür, yüzlerce kişi yaralanır. Bundan sonra süreç çok hızlanır: 12 Mart cuntası döneminde, “bağımsız Türkiye” için çırpınan gençler, yine Sunay cumhurbaşkanı iken asılırlar. 7080 arası toplum ayrıştırılır, birbirine düşman edilir. Ardından 12 Eylül 1980 darbesi gelir. ABD’den icazet almış generaller, solu ve Cumhuriyetçileri postal altında çiğnerken din derslerini de okullarda zorunlu tutarlar. 19902000 arasında ise ülkenin en değerli laik aydınları, aralarında çok sayıda imam hatip okulu mezunu kişilerin de bulunduğu çetelerce öldürülürler. Ve 2003, istenen olur: Sunay’ın övdüğü imamhatipliler ve MTTB üyeleri, GÖRÜŞ Prof. Dr. TÜRKAYA ATAÖV Muhammed Filmi Özgürlük sorunu mu? Amerika’da birileri İslamı ve peygamberini aşağılayan bir film yaptı. Bir dizi gösteriler bu yüzden Müslüman toplumları sardı; dört ABD’li diplomat da öldürüldü. Öldürme olayı cinayettir; genel hukukta da, Viyana antlaşmalarına göre de. Öte yandan, Batı’nın Libya’ya müdahalesi de biçim, aşama ve uygulama yönlerinden ABD’nin iç hukukuyla bile çatışıyordu; orada da oluk gibi kan aktı. Bu olayda emperyalizm Birleşmiş Milletler’i de kendi petrol amaçları için sonuna dek kullandı. Obama, “Hesabını soracağız” diyor. Amerikalılar Irak’ta belki bir milyon, Vietnam’da iki milyondan fazla kişiyi öldürmüşlerdi. Kimseye hesap vermediler. Türk diplomatları da öldürülürken Batı’dan haklı tepkiler olmamıştı. Öldürenlerin televizyonlara buyur edilip neden öldürdüklerini anlatıp alkış topladıklarının ilk elden tanığıyım. Filmi yapanların bir avuç kişi olduğu yinelenip duruyor. Ama kalıcı zararı filme inananların üstündeki etkisinde. Örneğin, “Türk” adının nefretle karışıp Batı’da yayılmasında ABD’li Protestan din yayıcılarının bu filme benzer yazanakları, yazışmaları ve yaymacalarının ırkçılık düzeyindeki saçmalıklarını bugün bile temizleyemiyoruz. Ortadoğu’daki ilk Amerikalı misyoner Pliny Fisk, Boston’daki veda konuşmasında şunu da demişti: “Arabistan’da ortaya çıkmış olan düzmece ustasına inananların özellikleri acımasızlık ve kan dökücülüktür.” ABD’deki Türk ve İslam yanlış simgesini bize iki kilise adına yollanan katı Kalvenist papazlar yarattılar. İşlevleri düşmanlık, bir tür Haçlı Seferiydi. Bu önyargılı tavırlarını Amerikan halkına taşıdılar ve onlara uydurma bilgiler verdiler. Hedefleri şuydu: “Osmanlı devletini batıralım.” Kendilerine gelince Tanrı Protestan Amerika’yı bilerek yaratmış, ona kutsal ve küresel bir görev vermişti. İstanbul’a 1831’de varan William Goodell ilk misyoner merkezlerini açtı. Eli Smith’le Harrison Dwight Doğu Anadolu ve Kafkaslar’a el attılar. 1914’te Osmanlı topraklarındaki Protestan propagandacıların sayısı 359’a yükselmişti. Kurdukları okullarda hemen hemen tümü Hıristiyan olan toplam 36 bin 4 öğrenci yetiştirdiler. En güvendikleri Osmanlı Ermenileriydi. Misyonerler Ermeni nüfusunu ikiyle çarpıyor, Türk sayısını ikiye bölüyorlardı. Ermeni teröristlerinin olaylarda hiç rolleri olmadığını yazdılar. Oysa, Ermenilerin kendileri bile Müslümanları nasıl öldürdüklerini yazıp söylüyorlardı. 2003’te basılan önemli bir Britanya kaynağı “Türkler 1914’te daha orduya asker toplarken Ermeniler 120 bin kişiyi boğazladılar” demektedir. Yazıp Amerika’ya ulaştırdıkları nesneler bilgisizlik, önyargı, ırkçılık ve nefret örnekleridir. Din yayıcıların bizlere ilişkin düşünceleri onlar daha Amerika’dayken biçimlenmişti. Anadolu’ya vardıklarında sanki ilk elden bilgi sunan kaynak gibi göründüler. Onlara gönderme yapanlar da masallara masallar eklediler. Örneğin, papaz Fred Haggard, başka bir papaz olan Clarence Ussher’i kaynak göstererek Van’da kanal ve siperlerin Ermeni ölüleriyle dolu olduğunu yazdı. Oysa, oralarda tek bir Ermeni cesedi bile yoktu. Ussher de böyle bir şeyi ne görmüş ne de söylemişti. Van Ermenileri 1915 başında yalnız Müslüman mahallelerini yakmış, Türkler gelmeden de (Ussher’le birlikte) kaçmışlardı. Ama Fransız Ermeni şarkıcısı Aznavur, Ussher’e dayalı film bile çektirdi. Danimarka’daki alaycı karikatürler, Kuran’ı pisliğe atmalar ve işgalci Amerikan askerlerinin türlü saygı bilmezlikleri bu birikimin dalgalarıdır. Kısaca, son filmi bir kişi bile yapmış olsa, Batı’daki etkisi yaygındır. Televizyon bilgi yarışmalarında Amerikan bayrağındaki yıldızların sayısını bile bilmeyen ya da ABD milli marşını Mozart’ın yazdığını söyleyen blucinli ve takma kirpikli sıradan Amerikalı, İslamı o filmden öğrenir. Sınırlı çözüm adına bir girişim Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun (ABD’nin veto yetkisi olan Güvenlik Kurulu değil) ivedi önlem isteyen kararlar almasıdır. Ama önyargılı cahil Batılılar, o kararları, alınsalar bile, gereği gibi uygulama aktöresinden yoksundurlar. devletin kilit mevkilerine otururlar. Bugün Sunay’ın halefi olan komutanlar, ordunun üst düzeyinin çoğunluğu zindanlara atılmıştır. Eğitim tümüyle imam hatipleştirilme yolundadır. Laik, demokratik cumhuriyetin köküne kibrit suyu dökülmüştür. Tam bağımlı, piyasa sever, ılımlı İslam federasyonunun ilanı için son tuğla da tıpkı Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bazı bakanlar gibi bir zamanlar MTTB’de görev yapmış olan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu tarafından atılmaktadır: “Ulusçuluk ayrıştırıcı kültürdür. Hesaplaşacağız.” 1923 Cumhuriyeti ile hesaplaşma bugün başlamadı. İşbirlikçi sivil asker bürokrat ve siyasetçilerin katkılarıyla epeydir sürüyordu. Şimdilik onlar başarmış gözüküyorlar. Şimdilik! Öğretmenlere Duyuru İLKSAN, sınıf öğretmenlerinin maaşından zorunlu para kesiyor, en az 10 tam yıl üye aidatı ödeyen sınıf öğretmenine de “emekli yardımı” yapıyordu. Ancak ilkokul öğretmenleri, ortaokul veya liselere atandığında ya da istifa ettiğinde sandığın emeklilik yardımından faydalanamıyordu. Avukat Halil Sevinç, emekli yardımı için belirlenen “sandık üyesiyken emekli olma şartının” iptali için Danıştay’a başvurmuştu. Karar olumlu çıktı. Hükümet, toplusözleşme görüşmelerinde İLKSAN’a üyeliğin gönüllülük esasına dayandırılması önerisini kabul etmiş gözüküyor. Dahası, sandığın olanaklarından ortaokul ve lise öğretmenlerinin de faydalandırılması düşünülüyor. Öğretmenlere duyurulur. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ‘Yakın Tarihin Tanığı’ ve Kaynayan Ortadoğu Petrol denizinin üzerine uzanmış olan “Ortadoğu” giderek ısınmaya ve kaynamaya başlamış olduğu görüntüsü vermekte. İsrail ile Araplar arasındaki tartışma ve çatışmalar yerini “Arap dünyasının” kendi arasında çıkan anlaşmazlıklara ve çatışmalara bırakmış olduğu da gözlenmekte. 14 Mayıs 1948’de Birleşmiş Milletler (BM) paylaşım planı uyarınca David ben Gurion tarafından İsrail Devleti’nin kuruluşu ilan edilir. 24 saat sonra, Mısır, Ürdün, Suriye, Lübnan ve Irak orduları saldırıya geçerek İsrail topraklarına girer. 15 Mayıs 1948 günü, “yakın tarihin tanığı” Cumhuriyet gazetesi İsrail Devleti’nin kuruluşunu ve Arap ordularının Filistin’e girişini 1. sayfasında bütün Türkiye’ye duyurur: “ Amerika yeni kurulan Yahudi devletini resmen tanıdı. Yahudi devletinin ilanı Tel Aviv (14 a.a). İsrail devletinin doğuşu, bugün Tel Aviv’de toplanan Yahudi Milli Konseyi üyeleri tarafından törenle ilen edilmiştir. Arap orduları dün gece Filistin’e girdiler. Mısır ordusu iki kasabayı ele geçirdi, ileri harekât devam ediyor.” (Cumhuriyet Gazetesi, 15 Mayıs 1948) 1967’de, İsrail’le, Arap ülkelerinden Mısır, Ürdün ve Suriye arasında savaş yeniden başlar. Bu üçüncü savaşa Irak, Suudi Arabistan, Sudan, Tunus, Fas ve Cezayir de asker ve silah yardımıyla katılır. Başlamasıyla bitmesi bir olan üçüncü Arapİsrail savaşına, “Altı Gün Savaşı” adı verilir. 6 gün süren bu savaş İsrail’in üstünlüğü ile son bulur. Savaşın sonunda Mısır’dan Sina Yarımadası’nı, Suriye’den Golan Tepeleri’ni ve Filistin’in Gazze Şeridi ile Batı Şeria topraklarını alan İsrail, topraklarını dört katına çıkarmıştır. Savaş sonrasında Sina Yarımadası’ndan Mısır lehine çekilen İsrail, ilerleyen dönemlerde diğer toprakları ilhak ettiğini açıklamıştır. Bu kararları tanınmadığı gibi İsrail’in BM kararlarını da uygulamaması sonraki dönemde bölgede birçok sorunun kaynağını oluşturmuştur. “6 Gün Savaşı”nda “olup bitenler” her gün Cumhuriyet gazetesinin 1. sayfasında Türkiye’ye duyurulur. Savaşın 1. Günü (5 Haziran 1967): “ Tel Aviv, Hayfa, Kahire, Amman ve Şam bombalandı. Ortadoğu’da Savaş. İsrail Kuvvetleri üç ayrı cephede çarpışıyor” (Cumhuriyet Gazetesi 6 Haziran 1967). Savaşın 2. Günü (6 Haziran 1967): “ İsrail Kuvvetleri İlerliyor: Gazze düştü. Suriye ve Irak birlikleri de Kuzey İsrail sınırını geçtiler. Süveyş Kapatıldı).” (Cumhuriyet Gazetesi 7 Haziran 1967) Savaşın 3. Günü (7 Haziran 1967): “İsrail Tiran Boğazı’nı işgal ederek Akabe ablukasına son verdi. Suriye birlikleri İsrail topraklarında ilerliyor, ordusu Süveyş’te.” (Cumhuriyet Gazetesi 8 Haziran 1967) Savaşın 4. Günü (8 Haziran 1967): “Mısır, Ürdün ve İsrail ‘Ateşkes’i kabul etti. ve İsrail’e teslim edildi. Savaş sona eriyor.” (Cumhuriyet Gazetesi 9 Haziran 1967) Savaşın 5. Günü (9 Haziran 1967) “Kahire ve Şam Bombalandı. Nâsır önce istifa etti. Sonra erteledi.” (Cumhuriyet Gazetesi 9 Haziran 1967) Savaşın 6. Günü (10 Haziran 1967) “Ateşkes dün sağlandı. Rusya ve 6 müttefiki İsrail’e ültimatom verdi. Suriye’nin başkenti 3 defa bombalandı. İsrail ordusu Şam yakınlarına kadar ilerledi. İsrail, eski sınırlarına çekilmeyeceğini bildiriyor.” Bugün de “kaynayan bir cadı kazanı” konumunda olan “Ortadoğu”, yeni bir bölge haritası hazırlığı içinde olduğu görüntüsünü vermekte. HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN 2 3 4 5 6 7 8 9 OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc@yahoo.com UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Milyonlarca yıldızdan, yıldız kümelerinden, bulutsu ve gaz bulutlarından oluşmuş bağımsız uzay adası. 2/ Kâğıt ya da metal para üzerindeki kafa resmi... Slovenya’nın plaka imi. 3/ Bir parçanın notalarının, ara vermeden birbirine bağlanarak çalınacağını anlatan müzik terimi... Hicap. 4/ Bir gıda maddesi... Kuran’da bir sure. 5/ “Ben Hakkın kuluyum” (Pir Sultan Abdal)... Tavlada “üç” sayısı. 6/ Yavru, çocuk... İnanmış, aklı yatmış. 7/ Güzel kadın... Giyiminde tavırlarında, beğenilerinde ve toplumsal davranışlarında aşırı bir özenti içinde olan erkek. 8/ Gizli görevli... İffet, namus. 9/ Kasımpatı çiçeğine verilen bir başka ad. 1 SOLDAN SAĞA: 1/ Koyun yatağı, 1 ağıl. 2/ Doğanın neden olduğu yıkım... 2 Atılgan, gözü pek. 3 3/ Takımlar grubu, 4 küme... Genellikle sevecen ve hüzünlü 5 bir konu işleyen kü 6 çük lirik şiir. 4/ Tak7 vimli defter... Azerbaycan’ın plaka imi. 8 5/ Eklembacaklıla 9 rın ve kabuklu hayvanların örteneğini oluşturan madde... Kalıtımın maddi temeli olan ve kromozomları oluşturan maddenin kısa yazılışı. 6/ Japonya’da bir kent. 7/ Duman lekesi... Abide. 8/ Bir nota... Göğün yedinci katında bir makam. 9/ Küçük mülkiyetin geliştirilmesini konu alan toplumsal öğreti. 1 2 1D U 2E L 3M A 4 5K O 6OM 7B A 8A C 9Y A 3 D İ V A N 5 6 7 8 B U R N N A A L M İ A P M A T A A P A Ş Ç A P L EM Y U A V R U A Ğ Z 4 U T A R İ T 9 U T R U Ş A N I C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear