23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
22 EYLÜL 2012 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA DİZİ KCK davası kapsamında 9 ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilen Prof. Dr. Büşra Ersanlı: 7 Referandum muhalefeti susturmaya yaradı ASKERLERİN AVUKATI GÜNEL: Ne Çok Hain “Ne Çok Enkaz”ın yazarı Ahmet Necdet’in anısına saygıyla. Sizinle galiba arkadaş filandık Işıklı günlerinde gençliğimizin. Hayalleriyle kanatlanırdık Gelecek, güzel Türkiye’nin. Fakat nasıl da değiştiniz birden Arınıp bütün o düşlerden Buzlu sularında bencilliğin. Ne çok hain. Hayır, belki de değişmediniz, Aslınız belki de buydu sizin. Sadece zamana ayak uydurdunuz Ortak ateşinde ısınıp gençliğin. Sonra neyseniz o oldunuz Asıl kimliğinizi buldunuz Uşağı oldunuz zalimin. Ne çok hain. Şimdi giydiğiniz her şey markalı Tadını aldınız zenginliğin. O fotoğraflar parkalı markalı Uzak bir anısı oldu geçmişin. Fakat yine de yeri geldikçe El atıp eski albüme Kullanıyorsunuz reklam için. Ne çok hain. Aynı arsız kibir suratlarınızda Erkeğinizin dişinizin. İçim bulanıyor karşıma çıktıkça Ekranlarında TV’lerin. Kiminiz yeni yetme faşist çığırtkan Kiminiz kaşarlanmış sırtlan, Sanırsın kardeşi vampirin. Ne çok hain. Yoksul aile çocuklarıydınız Orta halli, belki zengin. Soyluydu sizden anneniz babanız, Sade yurttaşları Cumhuriyet’in. Siz hangi piç köklerden türediniz, Kimsiniz, neden böylesiniz Nasıl boğuldunuz içinde ihanetin. Ne çok hain. Zaman geçer, devran döner Yıkılır sarayı, zindanı zalimin Efendi uşağını terk eder Gereği kalmayınca hizmetin Hele azıcık da diklendiniz mi Yersiniz kaçınılmaz tekmeyi Hadi, sıkıysa diklenin Ne çok hain Kimliksizler, omurgasızlar Hedefisiniz şimdi lanetin. Ne hizmetinde olduğunuz iktidar Ne sahte parıltısı şöhretin Kurtaramayacak sizi bu lanetten, Halkın içinde yükselen nefretten, Artık hiç değilse susmayı deneyin. Ne çok hain. Yargı eliyle yargısız infaz ışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, KCK operasyonlarında tutuklandıktan hayli zaman sonra Prof. Dr. Büşra Ersanlı için “Terörist olduğuna inanmıyorum” sözleri, gözleri bu dosyaya çevirmişti. O günlerde İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin ise “30 bin profesör var, bini tutuklansa haydi neyse, ama bir kişi için koparılan kıyamet de ne..” diyerek gösterilen tepkileri anlamadığını ortaya koymuştu. Referandumda “yetmez ama evet”çi kanatta yer alan Ersanlı’nın tutuklanması aslında bir yönüyle reform söyleminin kırılma noktası oldu. KCK davası kapsamına 9 ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilen Prof. Dr. Ersanlı, yargının siyasallaşmasının referandumdan sonra olmadığını belirtirken kimlerin hedef alındığını ve nedenini şöyle anlattı: “Her alternatif muhalif örgütlenmeye karşı, parti olsun olmasın, hep vardı düşman ceza kanunları; benim hayat deneyimimde de vardı. 40 yıllık aradan sonra yeniden tutuklanabilmem garip tabii. Sırasıyla komünizm, anarşizm, irtica, ulusalcılık ve ‘bölücülük’ diye yanlış adlandırılan ayrılıkçılık kavramları hep düşman güçler olarak genişletildi. Üstelik de düşman olarak görülen bu grup, kişi veya kurumların ezici çoğunluğu düşünce düzeyindeki görüşleri ve yayınları nedeniyle cezalandırıldı, yani her farklı iktidarın çoğul düşünceyi ve örgütlenmesini kendi gücü lehine etkisizleştirme dürtüsü güçlü oldu. Bu o kadar bastırıcı bir tavırdı ki en temel hakları savunabilmek bile 10 yıllar aldı. Aradaki tüm dönemlerde de yargı bağımsız ve tarafsız olamamıştır, istisnalar hiçbir zaman siyasi kültürdeki bağımlılığı bozmadı. Bugün farklı olan, demokratikleşme adıyla aynı baskıların yapılabilmesi ve hatta daha büyük cezaların da verilebilmesi... Kimlere? Ana muhalefet diye adlandırılan iktidarın istediği türden bilek güreşine oturanlarla değil, alternatif bir dünya görüşüyle farklı bir muhalif alan yaratmaya çalışanlara.” D ‘Tutuklanmam garipti’ Türkiye’de siyaset ve yargı ilişkisi söz konusu olduğunda devreye doğrudan Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu’nun girdiğine işaret eden Prof. Dr. Ersanlı, “Kısmi düzenlemeler ve kanun hükmünde kararnamelerse 12 Eylül’ün yasakçı otoriter ortamını değiştirmedi. Hepsinin yeniden yepyeni bir anayasa çerçevesi içinde ele alınması gerekir. Halkın beklentisi bu yönde. Oysa nefret söylemi artıyor her yönden ve en büyük sorun olan Kürt siyasetiyle uzlaşamama büyüyerek ortada duruyor. Buna bağlı olarak genel bir eşitsizlik ve dışlanmışlık sorunu ortada duruyor. Biriktirilmiş çok nefret var, birileri bunu açıklamalı. Bugüne kadar hiç bu kadar açık söylemedim bunu, çünkü dava süreçlerinin vardığı noktaları biraz görmek de gerekirdi. Ama Ergenekon’dan da, Şike’den de, Balyoz’dan da, Odatv’den ve topyekun ideolojik cephe alınmış KCK’den de gördüklerimiz yargının ferahladığına, bağımsızlaştığına, tarafsızlaştığına işaret etmiyor. Tam tersine giderek suçlu yaratma eğilimi daha da kuvvetleniyor. Birkaç hâkimin bazı tarafsız kararları bir şey değiştirmiyor pek. Kısa yargılama başladı gibi ama mesela Diyarbakır KCK 3.5 yılı doldurdu 4’e yaklaşıyor. Tecavüzcüler, doğrudan insan öldürmüş kişiler çok daha kolay yararlanabiliyor bu reformlardan, hızlı ve tutuksuz yargılanma durumundan! Alternatif muhalefete dahil veya yakın olanlar için, hele hele hakkını savunacak çevresi olmayan kişiler açısından tamamen demir parmaklık arkasında unutulma riski artıyor.” ‘Bir getiri sağlamadı’ Referandumlarda insanların yalnızca evet ve hayıra kilitlendiklerini anlatırken sözlerini şöyle sürdürdü: “Bizim sürmekte olan davamız yani ‘KCK’ adı altında BDP’yi kapama davası ve şahsım açısından refe randumun eveti veya hayırı bir getiri sağlamadı. Ne siyasi görüşlerim açısından ne de tutuklanmamam açısından. Bu da bize şunu gösteriyor; 12 Eylül tarihinde 12 Eylül’le mücadele iddiasıyla yapılan bu referandum sadece darbe aleyhtarlığını vurgulayarak aslında birbirine benzer şekilde hazırlanan mesnetsiz iddialarla donatılmış birçok dava açarak muhalefeti susturmaya yaradı. Amaç da bu olunca o zaman ‘yetmez ama evet’e be nim iki sene önceki bakışımla bugünkü bakışım arasında bir değişiklik olamaz. Bununla psikolojik bir eşik aşıldı sadece ve böylece de 28 Şubat’ın yargılanması mümkün oldu. Bu iyi, ama 28 Şubat postmodern darbesinin terörle olan ilişkisini, dava soruşturmaları ve şüpheliler açısından anlamak mümkün değil. 28 Şubat soruşturmasında terörle mücadele şubesi polislerinin görev alması ne anlam ifade ediyor mesela?” u dönemin yargılamaları sırasında avukat Serkan Günel de genç yaşına rağmen adalet arayışındaki çırpınışıyla öne çıktı. Neredeyse günün tamamını cezaeviyle mahkeme salonları arasında geçiriyor. 12 Eylül referandumu sonrası mevcut siyasi davalarda tutuklamaların olağanüstü arttığına dikkat çeken Günel, siyasi davalara da Odatv ve KCK benzerlerinin eklendiğini anımsattı. Referandumun ardından yargıdaki değişimle birlikte yaşadıklarını avukat Günel şöyle aktardı: “Balyoz davasının soruşturma aşamasında tahliye kararı veren veya muhalefet şerhi veren hâkimler çeşitli soruşturma bahaneleriyle başka şehirlere gönderildi. 12 Eylül referandumu sonrası gelişen hukuksuz yargılama devrinin yargılanan askeri şahıs müvekkillerimiz açısından en önemli devresi Balyoz davasında 11 Şubat 2012 günü jandarmalara kapıları tutun talimatı verilmesinin ardından 186 asker sanık hakkında tutuklama kararı verilmesiyle başladı. Bu tarihten sonra mahkeme heyeti ve özellikle Başkan Ömer Diken ilk başta çizdiği seviyeli ve hukuka bağlı profilden gitgide uzaklaşıp her geçen gün daha sert bir üslup ve hukuka aykırı uygulamalara meydan verdi. İtiraz inceleme mercii olan 11. ağır ceza mahkemesi başkanı olan Şeref Akçay çok haklı gerekçelerle asker şahısların tutuksuz yargılanmaları gerektiğine dair şerhleri kararlarına düşmüş, ancak kararlarına dahi yansıtmak zorunda kaldığı ağır baskı ve diğer meslektaşlarından gelen hakaret düzeyindeki davranışlar nedeniyle o da emekliye ayrılmak zorunda kaldı. 365 sanığın savunması 1 seneden kısa bir sürede bittiğinde delillerin tartışılması ve tanıkların dinlenmesi aşamasını atlayan mahkeme heyeti bir hukuki skandala daha imza atarak savcıdan esas hakkında mütalaasını aldı. Bu süreçten sonra savunma hakkının ortadan kaldırıldığı gerekçesiyle biz avukatlar duruşmalara katılmadık. Mahkeme ise avukatsız sanıklara son sözleri için süre vererek adeta yargısız infaz yapacağını ilan etti.” B KARADON’DA ÖLENLER SUÇLUYMUŞ Bilirkişi de ‘kader’ dedi ZONGULDAK (AA) Karadon’da 17 Mayıs 2010’da 30 işçinin yaşamını yitirdiği grizu patlamasıyla ilgili olarak mahkemenin istediği üçüncü bilirkişi raporu tamamlandı. Raporda, olayda “kaçınılmazlık faktörünün” etkili olduğunun belirtilmesi dikkat çekti. Kaza sonrası Zonguldak’a giden Başbakan Tayyip Erdoğan da “kader” yorumunda bulunmuştu. Raporda, ölen mühendislerin kusurlu bulunmasıyla ilgili, “Grizu patlamasının, olay anında ocakta görevli 2 mühendisin, ocak çavuş ve nezaretçilerinin kusurlarından, hizmet kusurlarından ve yeraltı şartlarının jeolojik ve tektonik yapısının tam olarak bilinmezliği nedeniyle ‘kaçınılmazlık’ faktöründen ileri geldiği görüş ve kanaatinde bulunduğumuzu belirtiriz” ifadesi dikkat çekti. İlk raporda sanıklar suçlanmıştı. 45 sayfalık bilirkişi raporu Zonguldak 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunuldu. Dava konusu grizu patlamasında ortamdaki metan gazı oranının 810 dakika içinde aniden yükseldiği ifade edilerek, şunlar kaydedildi: “Grizu patlamaları, günümüzde ileri ve yüksek teknoloji uygulanan, her türlü önlemin alındığı ocaklarda dahi yüzde 100 önlenememekte ancak olasılık çok aza indirgenebilmektedir. Grizu patlamalarında kaçınılmazlık faktörü ortaya çıkmaktadır.” Devrimci Yol davasının sanığı Müftüoğlu AKP’nin 12 Eylül kurumlarının üzerine oturduğu görüşünde Darbeyi değil, bizi yargılıyorlar Eylül öncesi Devrimci Yol hareketinin liderlerinden, 12 Eylül sonrası Türkiye çapında binlerce kişinin yargılandığı Devrimci Yol davasının bir numaralı sanığı Oğuzhan Müftüoğlu da referandum öncesi AKP’nin darbeyle hesaplaşmasının bir aldatmaca olduğunu belirterek “Evetçi liberaller utanacak” demişti. İki yıl sonra Müftüoğlu ile gelinen noktayı konuştuk. “Bugünler, o günden görülüyordu” diyen Müftüoğlu şu değerlendirmeyi yaptı: “Yüzde 58 ‘evet’, AKP için önemli bir moral oldu. Türkiye’de genellikle güçlüden yana bir eğilim var. Yani kazanana oynama eğilimi. Bu AKP’ye olan eğilimi de artırdı. Seçimden de kazanarak çıktılar. Bunun yansıması olarak ‘demokratikleşme, sivilleşme gelişebilir’ beklentisi bir aldat 12 YARIN: Yargı Siyasi Vesayet Altında C MY B C MY B macaydı. Bütün bu AKP’nin güçlenmesinde bir yarar bulan insanlar ‘Ergenekon ve darbecilik’ heyulasını kullandı. Ama onlarca kez yazdım. Bu darbecilik dönemi, Amerikan soğuk savaşının sona ermesinin ardından tamamen kapanmıştır. Yapılan şey eski dönemde darbecilik ve birtakım kontrgerilla işlerine karışmış bazı kesimlerin tasfiye edilerek devletin en önemli kurumlarından biri olan ordunun ABD’nin yeni politikalarına entegre olması ve buna uygun hale getirilmesi.” Referandum, sonuçlarının AKP’nin seçimlerde güçlenmesiyle sınırlı kalmadığını dile getiren Müftüoğlu, “AKP’nin devlet kurumları üzerindeki kesin hâkimiyeti, iktidarının kesinliğini de getirdi. Yargıda kesin hâkimiyet kuruldu. Artık Türkiye dönüştü. Ama karşılaştığımız sonuç; iki yıldan beri baskıcı, Kürtler üzerinde de baskıyı çoğaltan, Ortadoğu’da Türkiye’nin durumunu giderek ne zaman biteceği belli olmayan bir mecraya sürükleyen iktidarı, bu politikalara sürükleyen bu gelişmelerdir. Bütün bu referandumda AKP’ye destek olanlar, AKP’nin gelişmesinden demokrasi ve sivilleşme umanlar, bütün bu gelişmelerden sorumlular. Sadece AKP değil, bunlar da sorumlu” diye konuştu. Evetçilerin utanacağını söylediğine dikkat çeken Müftüoğlu, günah çıkaranlara da sert çıktı: “Aydınların bazıları Ahmet Altan, Mehmet Altan gibi şimdiye kadar böyle bir gelişmenin pervasız destekçiliğini yapanlar Taraf gazetesi gibi içinde ‘Eskiden biz haklıydık, ama AKP değişti’ diye savunma yapıyorlar. Bu, bu kadar basit değil. Her şeyin bir evveli bir ahiri vardır. Hiçbir şey damdan düşer gibi olmaz. Bugünler, o günden görülüyordu. Bizler de söylüyorduk. Şimdi AKP’nin pervasızlaşması, daha baskıcı politikalara yönelmesi, şiddet yanlısı çözümlere yönelmesi, ulusalararası planda maceracı, emperyalist politikalara gidilmesi bu referandumun sonucudur.” 12 Eylül darbesiyle hesaplaşılmadığını belirten Oğuzhan Müftüoğlu, nelerin yapılmadığını da şöyle anlattı: “Dediler ki ‘gladyo bu işin arkasında’. Bu davalarda bir tane Türkiye’de sola, halka karşı işlenmiş katliam yargılaması var mı? Türkiye yüzlerce katliam yaşadı. Çorum, Maraş katliamları; İpekçi, Tütengil, Doğan Öz’ün öldürülmesi. Bunlardan bir tanesi nin sorumlusunu ortaya çıkarabildiler mi? Siz de 12 Eylül’ü yargılayacaksınız diye inanacaksınız. AKP iktidarı gibi bir iktidarın 12 Eylül yargılaması yapamayacağını söyledik. Ama arkadaşlarımız kendilerini kandırmaya çok hevesliler. AKP iktidarının kendisi zaten bütün 12 Eylül kurumlarının üzerine oturuyor ve 12 Eylül rejimini aynen devam ettiriyor. Kenan Evren’in iddianamesi elimize geldi. Baktık, iddianame bizi yargılıyor; Kenan Evren’i değil. İddianame 12 Eylül’ü hükümeti düşürme, parlamontoyu kapatma suçu olarak görüyor. Komik... Darbe asıl halka karşı yapılmış bir suçtu. 12 Eylül yargılamasının yapılmayacağını biliyoruz. Bunun hesabını halk soracak. Tarih soracak. Tarih önünde mahkum olacaklar. Mahkemeye bile getiremediler. Ben referandum günlerinde şöyle demiştim: ‘Evinde ziyaret ederler, bir kahvesini çayını içerler.’ Gitiler çay, kahve içtiler.” Oğuzhan Müftüoğlu, zalimlerin, iktidarların yanına geçen insanların tarih önünde suçlu duruma düştüklerine işaret etti. Polis memuru cinnet getirdi ? ERZURUM(Cumhuriyet) Erzurum’da görev yapan polis memuru Ekrem Özdemir, yolda eski kız arkadaşı olan Merve Erçetin ve yanındaki erkek arkadaşı Mustafa Gökten ile karşılaştı. Erçetin ile bir süre tartışan Özdemir, Mustafa Gökten ile kavga etti. Belinden beylik tabancasını çıkaran Özdemir, eski sevgilisinin erkek arkadaşı olan Gökten’i bacağından vurdu. Ardından genç kızı başından ve sırtından vuran Özdemir, daha sonra silahını başına dayayarak kendini vurdu. Özdemir ve Erçetin olay yerinde yaşamını yitirirken Gökten hastaneye kaldırıldı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear