23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 15 EYLÜL 2012 CUMARTESİ kultur@cumhuriyet.com.tr 16 KÜLTÜR Tarihi sorgulayan sinema MEHMET BASUTÇU Bu yıl 37.’si düzenlenen Toronto Film Festivali’nden notlar Önce Dilinizi Öğrenin Geçenlerde bu köşede genç yazarlara önerilerimi iletmiştim. Bu tür önerilerde bulunmaktan, hele öğüt vermekten hep kaçındığım için belki, en önemlisini unutmuşum. Dil… İlk önerim bu konuda olmalıydı. ??? Sık sık hatırladığım bir fıkra var. Önce onu anlatayım. Bakırcı ustası yanına on yaşlarında bir çırak almış. Gün boyu çalışmışlar. Ertesi sabah çırak ortalarda yok. Bakırcı merak edip evine gitmiş çocuğun. Kapıyı çalmış. Pencereden annesi görünmüş çırağın. “Bizimki nerede?” demiş bakırcı. “Hasta mı yoksa?” “Bir şeyi yok. Artık işe gelmeyecek.” “Niye?” “Mesleği öğrendi. Kendi dükkânını açacak.” “Anlamadım?” “Anlamayacak bir şey yok. Bakır parçasını alıyorsun. Döve döve şekil veriyorsun, tamam!” “Vay kerata!” demiş bakırcı. “Kendisi öğrenmekle kalmamış, annesine bile öğretmiş.” ??? Benim okula gittiğim dönemlerde Türkçe dersine çok önem verilirdi. Gramer öğrenilir, “tahrir” yazılırdı. Tahrir… Ödev olarak verilen bir konuda yazardınız. İki önemli işlevi vardı bunun. Düşünmeyi, sonra da düşündüğünüzü doğru ve düzgün biçimde iletmeyi öğrenirdiniz. Sonra “test” diye bir bela çıktı başımıza. Bir soru, altında dört seçenek: a, b, c, d… Birini işaretlediniz mi, tamam. Uzun uzun düşünmeye, hele düşündüğünüzü anlatmaya kalkışmanıza hiç gerek yok. Dilbilgisi denilen şey gittikçe zayıfladı. Kelime dağarcığımız bile cılızlaştı. ??? Bugün sokaktaki adamın dağarcığında kaç kelime var acaba? 500 mü, 300 mü? Bana sorarsanız, 100 bile abartılı bir sayı. Bu kadar kelimeyle (üstelik onları doğru ve düzgün kullanmayarak) ne düşüneceğiz, ne yaratacağız, ne anlatacağız? Yakında bu durumu bile arayacağız diye korkuyorum. Dil açısından tarih öncesine öylesine hızla yolculuk ediyoruz ki, beşon yıla kalmaz çarşıda pazarda “Hogurk mırk gurk!” “Hooop! Tagır mugark!” gibisinden konuşmalara tanık olabiliriz. ??? Bu kadar az kelime doğru kullanılsa yine iyi… Kimi yazarlara bakıyorum, neredeyse hepsinin bahanesi aynı: “Kendine özgü bir dil yaratmak.” “Önce dili öğren, sonra ‘kendine özgü’sünü yarat” demek geçiyor içimden. Bir marangoz düşünün. Testere, keser, çekiç, keski kullanmayı öğrenecek önce. Araçlarına, gereçlerine egemen olacak. Sonra yaptıklarına ne biçim verirse versin, “kendine özgü”sünü yaratsın. Ama araçlarını, gereçlerini tanımadan, onları kullanmayı bilmeden ürettikleri çöpe gider. Picasso, “Guernica”sını yaratmadan önce “sanat” değil, “zanaat” alanında kim bilir ne çileler çekmişti. ??? Onun için genç yazarlara diyorum ki, önce dilinizi öğrenin, sonra dilerseniz onunla oynayın. Ama günümüzde bakırcı çırakları öylesine çok ki… Boğulan gergedanlar... Önce, Bahman Ghobadi’nin (1969), Türkiye’de çektiği, Monica Bellucci ve Yılmaz Erdoğan’ın da rol aldıkları “Gergedan Mevsimi”ni alkışladık. Şiirsel dilini bir basamak daha derinlere gö ‘Zabana!’ TORONTO Toronto’da herkes kendi festivalini yaratabiliyor. Kısaltılmış adıyla TİFF, yüzlerce film sunan kataloğuyla çoğulcu ve eklektik olmanın yanı sıra, çoğul bir etkinlik olarak tasarımlanmıştır da ondan. Torontolu iki sinemasevere, başka kıtalardan kalkıp buralara gelmiş iki sinema yazarına ya da iki dağıtımcıya bu yılki TİFF’i nasıl değerlendirdiklerini sorduğunuzda, çok farklı, hatta çelişen yanıtlar alabilirsiniz. Bu bağlamda, kadın yönetmenlerin ve politik sinemanın bu yıl ağırlıklı olduğunu kolayca ileri sürebiliriz. İlk kez Toronto’da izleyici önüne gelen, İran’ın ve Cezayir’in yakın tarihlerinden kara sayfalar açan, biçemleri çok farklı, politik içerikli iki film, Angela Davis belgeselinden sonra bu tezi kanıtlar nitelikte. ? İranlı Kürt yönetmen Ghobadi’nin kullandığı hayvan simgeleri bile, başlı başına araştırma konusu olabilir. türen sinema sihirbazı İranlı Kürt yönetmen, baskı rejimlerinin insan ruhlarında açtığı onulmaz yaraları görsel bir senfoniye, daha doğrusu alabildiğine hüzünlü, hümanist bir ‘requiem’e dönüştürüyor. Gerçek olaylardan yola çıkarak, ülkesinin son 30 yılından acılı yaşam kesitleri sunan Ghobadi, Ayetullah Humeyni’nin yönetimindeki İslam cumhuriyetinin haksız yere ezdiği, hapsettiği, işkence ettiği entelektüellerden biri olan şair dostunun trajik yaşam öyküsünü duyarlı ve etkileyici bir sinema diliyle işliyor. Kendine özgü has bir yaratıcı evreni olan Ghobadi’nin kullandığı hayvan simgeleri bile, başlı başına araştırma konusu olabilir. Sarhoş atlar, uçan kaplumbağalar ve İran kedilerinden sonra şimdi sıra tozu dumana katan ve derin sularda dans edercesine boğulan gergedanlarda... Ancak, diğer hayvanlar da ko leşir... Bahman Ghobadi, Monica Bellucci’ye dişiliğinin ötesinde incelikli bir yorum sergileme imkânı verirken Yılmaz Erdoğan da, sözcüklerden arınmış rolünde “Bir Zamanlar Anadolu’da”ki yüksek performansını yineliyor. iyotinle idam edilen 222 Cezayirli Fransa’da yaşayan Cezayir kökenli sinema ve tiyatro yönetmeni Said ‘Gergedan Mevsimi’ OuldKhalifa (1950), “Zabana !” adlı filminde, Cesında hayvanların utancını dile zayir halkının ayaklanmasını basgetiriyorlar san tırmak amacıyla giderek sertleşen Fransız ordusunun sergilediği söki… Otuz yıl ha mürgeci zihniyetin vahşetini, gerpiste kalan şair çek olaylara bire bir sadık kalarak, le birlikte tutuk serinkanlı, duru bir sinema diliylanan, bir gün le anlatıyor. Zabana, giyotinle başlarına çuval idam edilen 222 Cezayirli mücageçirilerek ha hidin ilkidir. 1956’da gerçekleşen pishanede sevişmelerine izin ve idamı sırasında paslı giyotin iki kez rilen ama son anda birliktelikleri düşmemiş, kafası ancak üçüncü deengellenen sevgili eşi, on yıl son nemede kesilebilmiştir... Otoriter rejimler tarihin akışına ra salıverildiğinde, kocasının hapiste öldüğü yalanıyla karşılaşır ve karşı durmalarının anlamsızlığını kendilerini ihbar eden kıskanç hiçbir zaman kavrayamayacaklar adamla evlenerek İstanbul’a yer galiba. G roya katılıyor. Otoriter bir rejimin gazabına uğramış suçsuz şairin hüznüne ortak olan gözleri dumanlı bir at, gökyüzünden yağan minik kaplumbağalar, hepsi, insanoğlunun hayvanlıkları karşı Lopez’le bir gece daha! ? Kültür Servisi Jennifer Lopez’in 16 Kasım’da İstanbul’da vereceği konserin biletlerinin iki hafta gibi kısa bir sürede tükenmesi üzerine ikinci bir konser için anlaşıldı. 71 konserlik son turnesi kapsamında sadece Los Angeles, Miami ve Moskova’da ikişer kez konser verecek olan Lopez, 17 Kasım’da da Ülker Sports Arena’da sahnede olacak. Ukraynalı ressamların yağlıboya çalışmaları sergileniyor ‘Dokuz İstanbul’ Kültür Servisi İstanbul bu kez Ukraynalı ressamların gözünden tuvale yansıyor. Taksim Cumhuriyet Sanat Galerisi’nin ev sahipliğindeki “Dokuz İstanbul” sergisinde, Ukrayna’dan Türkiye’ye gelen ressamların çalışmaları yer alıyor. Globart Sanat tarafından Türkiye’ye davet edilen dokuz ressam, burada yaptıkları İstanbul resimleriyle, bugünden itibaren izleyiciyle buluşmaya hazırlanıyor. Çoğunluğu empresyonist, sembolist ve figür çalışan ressamların oluşturduğu, aralarında Dombrovskaya Elena, Me Medvedev’den özgürlük çağrısı ? Kültür Servisi Rusya Başbakanı Dimitriv Medvedev, feminist punk topluluğu Pussy Riot’un hapiste olan üç üyesinin serbest bırakılması için çağrıda bulundu. Medvedev, Rusya’da bastıkları katedralde Putin’i eleştiren bir şarkı söyledikten sonra tutuklanarak 2 yıl hapis cezasına çarptırılan üç kadının hapiste geçirdikleri sürenin yeterli olduğunu söyledi. Medvedev ayrıca, tutukluların erken serbest bırakılacaklarına inandığını belirtti. ‘Bir Ankara Gecesi’ ? Kültür Servisi Behzat Ç. dizi ve film müziklerini yapan Pilli Bebek topluluğu yakın zamanda çıkardığı “Behzat Ç.” albümünün ilk İstanbul konserine hazırlanıyor. Topluluk, 13 Ekim Cumartesi saat 22.00’de Innpark Venue’de gerçekleşecek “Bir Ankara Gecesi” etkinliğinde sahnede olacak. Dizideki Akbaba rolüyle tanınan Berkan Şal’ın DJ’lik yapacağı etkinlikte, Ankaralı sürpriz konuklar da ziyaretçilerle bir araya gelecek. ? Kültür Servisi SETUR’un yeni markası Sedventure’un “Afrika Gezisi Fotoğraf Sergisi” Divan Otel’de macera tutkunları ve sanatseverlerle buluşuyor. Sedventure; farklı kültürlere, doğaya ve vahşi yaşam alanlarına konunun uzman ismi, vahşi yaşam fotoğrafçısı Süha Derbent’in danışmanlığında kişilere özel programlarla fotoğraf ve seyahat keyfi yaşatıyor. Sedventure’un Nairobi, Masai ‘Öteki’nin Sesi’ Altın Portakal’da ? Kültür Servisi 49. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali, “Öteki Ses” adı altında tematik film gösterimleri yapacak. 6 12 Ekim tarihlerinde gerçekleşek etkinlikte, farklı ülke sinemalarından muhalif öyküler anlatan filmler izleyiciyle buluşacak. Bu kapsamda, “No”, “80 Million” ve “Clandestine Childhood” olmak üzere toplam dört film Altın Portakal’da gösterilecek. Afrika’dan çarpıcı fotoğraflar erson Aleksandr, Titov Nikolay gibi isimlerin bulunduğu “Dokuz İstanbul” sergisi, İstanbul’a farklı bir bakış açısıyla, bir yabancının algısıyla yaklaşıyor. Taksim Cumhuriyet Sa nat Galerisi’nde bugün açılacak sergide, dokuz ressamın İstanbul’u konu alan yağlı boya çalışmalarına yer veriliyor. “Dokuz İstanbul” sergisi, 29 Eylül’e kadar görülebilir. 100. yılında Avustralya’da ? Kültür Servisi Ruhi Su, “Melbourne 100. Yıl Kutlamaları” çerçevesinde Avustralya’da anılacak. Sanatçının doğumunun 100. yılı çerçevesinde gerçekleştirilen “Ruhi Su 100” etkinliklerinde, 21 Eylül’de başlayıp 10 gün sürecek Mara ve Nakuru’yu kapsayan ilk Kenya macerası sırasında misafirlerin çektiği fotoğraflar 19 Eylül’e kadar görülebilir. kutlamalara, Ruhi Su’nun oğlu Ilgın Ruhi Su ve öğrencilerinden Karabey Aydoğan da katılacak. Ruhi Su belgeselinin gösterimiyle başlayacak programda; paneller, “Karabey Aydoğan Ruhi Su Türküleri Resitali”, “Ruhi Su Türküleri Konseri” ile “Bir de Ruhi Su Geçti Sergisi” de gerçekleştirilecek. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear