25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 8 TEMMUZ 2012 PAZAR 2 Şu günlerde elimden düşürmediğim iki kitap var. Gerçekte öyle kitaplar az değil... Ama benim gibi yıllarını okumakla yazmakla geçirmiş bir insan artık yorgunluğunu duyuyor. “Okumak yorar mı?” denir, ama belli bir yaşa ulaşmışsanız yoruyor... Yine de kitaplar, kitaplar yağıyor! Şiir, öykü, deneme, ama en çok toplumsal yaşantımızla, tarihimizle, geleceğimizle ilgili olanlar ağır basıyor. Okurken bildiklerimizi değişik bir açıdan anımsıyoruz. Bilmediğimiz şeyleri de derinliğine öğreniyoruz. İçinde yaşadığımız sorunları çözmenin yollarını gösteren yapıtlar en yakın dostlarımız!.. İki kitap var elimden düşürmediğim: Alev Coşkun’un yeni yapıtı, daha öncekiler gibi, özgürlük savaşımızın öyküsü... Bitecek gibi değil, ayrıcalıklı bir çalışmayla ortaya konan belgesel kitaplar. Alev Coşkun, yakın tarihimizin önemli olaylarını, sorunlarını yazar hep, makaleler, daha çok kitaplarla... Yazı bir günlüktür, uçar gider. Ama kitap kalır, babadan oğula... OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ki o karşıtların yerini şimdilerde daha başkaları almış! Hem de ilk karşıtlardan daha beter... Çünkü Atatürk devrimlerinin çizgisindeki bir ülkenin düzenini değiştirmek istiyorlar. Bu açıdan Alev Coşkun’un kitabını dikkatle okumakta yarar var.. ??? Bu arada yeni çıkan bir değerli belgesel çalışmadan da söz etmeliyiz. Yıllardır tutuklu olan gazeteci yazar bir Kemalist devrimci Tuncay Özkan’ın “Anne Hiç Canım Acımadı” adlı kitabından... Onun canı acımamış olabilir, devrime inananlar alışıktır acı çekip savaşımı sürdürmeye... Ama yine de hüzünlü bir anlatımı var bu kitabın. Yazarın canı belki acımamıştır, ama okuyanların canı fena halde acıyor, ama acıların acısını çeke çeke savaşım yolunda yeni bir güçle direnmeye çağırıyor. Özkan’ın daha önce “Hapiste Yatacak Olana Öğütler”i gibi toplumun acınacak durumda olduğunu gözler önüne seren bir kitap daha, hem de o acının kahramanından, Tuncay Özkan dostumuzdan... ‘Noktasında’ Hastalığı Adil İZCİ ilimizde yeni bir hastalık türedi: “Noktasında” hastalığı! Özellikle “belagat”, amacında olanlar, “noktasında” demeye bayılıyor. Ama yerinde mi, değil mi; önemi yok o kadarının. Sözcüğün kökeninde “nokta” olduğuna göre, önce bu sözlüğün anlamına bakalım: 1. Çok küçük boyutlarda im, benek, 2. Hiçbir boyutu olmayan im (matematik), 3. Kimi harflerin üzerine konulan ufak im, 4. Tümcenin bittiğini anlatmak için sonuna konulan küçük benek biçimindeki im, durak, 5. Yer, Acılar ve Gerçekler... Alev Coşkun, özgürlük savaşımızı bu kez “Devrimin İlk Karşıtları’nda açık açık anlatmış. Bir devrim kolay yapılmaz, ama yapılmasından daha zor olan devrimin yaşatılması, uygulanabilmesidir. Mustafa Kemal devrimi halkımızı daha çağdaş, daha güçlü kılmak içindi... Ama beklendiği gibi geliştirildi mi, toplumun beyninde yer etti mi? Bunu söylemek zordur, aradan bunca yıl geçmesine karşın hâlâ yerimizde sayar gibiyiz! O kadar ki devrimler teker teker koparılıyor, bambaşka biçimde yorumlanıyor. Yani, unutturulmak isteniyor. “Devrimin İlk Karşıtları” kimlerdi, Alev Coşkun bir bir anlatıyor, tanıtıyor. Ne var D 6. Konu, konu ile ilgili önemli bölüm, 7. Tek nöbetçi bulunan yer... “Nokta” sözcüğünün anlamları, bunlar... Birkaç örnek verelim: “Dayanma gücümüz, tükenme noktasında...” , “Kaza geçiren çocuğun bacağı kopma noktasında…”. Hangi yönden bakarsak bakalım, bu “noktasında” sözcüklerinin yerinde olmadığı ortada... İki örnekte de “aşamasında / sınırında” anlamlarının öngörüldüğünü söyleyebiliriz, ama sözcüğün kökeninde böyle bir anlam yok! Doğrudan bu sözcüğü kullanmak varken, neden illa “noktasında”? Şöyle Böyle... “Şimdi bakıyorsunuz biri kalkıp diyor ki şöyle böyle... Yav sana ne?.. Sen nereden bileceksin şöyleyi böyleyi?.. Şöyle böyle olacak olsa onu da bilecek olan biziz... Ne diyor merhum şairimiz: Sen kimsin kim oğlu kim Söz benim, sukut benim Sen açma ağzını şöyle böyle Söylenecek varsa ben derim...” ? “Böyle diyor... Kim diyor?.. Merhum Akif Ahmet Namık Ortaç...” “.........?” “Şair...” ? “Bir bakıyorsunuz, çıkmış şöyle böyle peşinde... Kusura bakmasınlar ben onlara en ağır biçimde konuşacağım şimdi...” “........?” “Bok herifler...” ? “Sen kimsin?.. Şöyle böyle diyorsun... 27 Mayıs’ın üzerinden karanlığı biz kaldırdık... 12 Eylül’ün üzerinden karanlığı biz kaldırdık... 28 Şubat’ın üzerinden karanlığı biz kaldırdık... Kalkmış memlekete faşizm geldi şöyle böyle, Uludure’de kendi vatandaşını vurdu, özür dilesin diyor... Şimdi geliyorum şöyle böyle...” “.........!” “1937 Dersim... Orada bir felaket yaşanmıştır... Mektup yazmış annesine... Diyor ki mektubunda; anne ben şehit oldum... Babama selam söyle... Bu genç yaşımda kara topraklara giriyorum, hakkınızı helal edin... Annem annem ağlama annem diyor...” ? “Bir bakıyorsun TOKİ yanlış yere bina yaptı diyor, şöyle böyle... Kimsin sen?.. Bir türlü gerçeği söyleyemiyor bir türlü...” “........?” “Neyi söyleyemiyor?...” “.......?” “O gün dere yanlış yerden aktı diyemiyor...” ? “Eyyyy Esed... Sen öldün... Mert ol mert... Şimdi uçağımız düşürüldü, biz ne dedik?.. Angajmanımız değiştirilmiştir dedik... Bu ne demek şöyle böyle?..” “.......?” “Yani bir tankları uçtuğu an indiririz demek...” ? “Hukuk yok diyor şöyle böyle... Biz hukuku teminen DGM’yi kaldırdık mı, kaldırdık... Hukuku teminen yerine ÖYM’yi kurduk mu, kurduk... Hukuku teminen ÖYM’leri de kaldırdık mı, kaldırdık... Hukuku teminen şimdi yerine BACM’yi kurduk mu, kurduk... Hâlâ diyor ki şöyle böyle...” ? (Yazarın notu: Valla usta az kaldı, gidiyorsun farkındaysan... Şöyle... Ya da böyle...) C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear