Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 23 MAYIS 2012 ÇARŞAMBA 4 HABERLER Demirtaş, grup toplantısında Uludere olayına ilişkin değerlendirmelerde bulundu ‘Erdoğan katliamı itiraf etti’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Kürt sorunu konusunda siyasi muhatap olarak partisini gösteren ve aralarında hâlâ ince bir “ip” olduğunu söyleyen Başbakan Tayyip Erdoğan’a “Samimiyseler oturur konuşuruz. Arada ince bir ip varsa o bizim bıraktığımız iptir” yanıtını verirken Uludere konusunda, Başbakan’ın katliamı “itiraf ettiğini”, olayda PKKErgenekon bağlantısı arayanları da “boşa çıkardığını” söyledi. BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, partisinin grup toplantısında Başbakan Erdoğan’ın Uludere olayına ilişkin yaptığı açıklamalarını değerlendirdi. Demirtaş, “Söylediği her sözün önemli olduğunu düşüyoruz. Çünkü aradan geçen 146 gün sonra, bizim ortaya attığımız tezlerin tamamı, Başbakan tarafından itiraf edilmiştir” dedi. Erdoğan’ın katliamla ilgili “Özür diledik” sözlerinin “yalan” olduğunu ifade eden Demirtaş, “Demek ki AKP bu işin üzerini örtmeye çalışıyormuş, tezimiz de doğruymuş” dedi. Erdo Bakan Yılmaz: Ölüseverlik yapıyorsunuz TBMM Genel Kurulu’nda, Askerlik Yasası’nda değişiklik yapan tasarının görüşmelerinde Uludere gerginliği yaşandı. BDP Grup Başkanvekili Hasip Kaplan, Uludere katliamının üzerinden 145 gün geçmesine karşın olayın hâlâ aydınlatılmadığını belirterek “TSK bu pisliği temizlemeli. Katliam emrini kimin verdiği ortaya çıkmalı” dedi. Yasa görüşmelerinin sorucevap kısmında Uludere’yle ilgili çok sayıda soruyu yanıtlayan Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz ise Diyarbakır’da konuyla ilgili yürütülen soruşturmanın devam ettiğini belirterek, soruşturmanın gizliliği kapsamında Türk yargısına güvendiklerini ifade etti. BDP’li Hasip Kaplan’ın laf atması üzerine Yılmaz, “Hasip Kaplan bu insani kaygıdan dolayı değil, insani kaygı olsa ben de arkanda duracağım. Ölüseverlik yapıyorsunuz, tabutların peşinden koşuyorsunuz. İstismar ediyorsunuz” dedi. ğan’ın Heron görüntülerini izlediğini açıkladığını ve “O kişiler Ahmet mi, Mehmet mi belli değil” dediğini anımsatan Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz ne diyorduk, o kişilerin PKK’li olma ihtimali az olmasına, sivil yurttaşlar olduğu belli olmasına rağmen ‘vur emri verilmiştir’ diyorduk. Şimdi kendisi de diyor, kim olduğunu bilmediğiniz kişiler hakkında vur emri vermişsiniz. Biz katliamın siyasi sorumlusunun AKP olduğunu ve ilk andan itibaren hükümetin bilgisi dahilinde gerçekleştiğini ifade ediyorduk. Ama AKP’yi, AKP’den çok seven, kraldan çok kralcı kesilen analistler, ‘Bu AKP’ye karşı yapılmış bir tuzaktır. Uludere, PKKErgenekon işbirliğiyle yapılan derin operasyon’ diyorlardı. Ama Başbakan ne dedi, ‘Uludere’de yanıltılma ihtimalimiz yoktur, bize kurulmuş bir tuzak yoktur’ diyor. Bu AKP’yi AKP’den çok sevenlere, kraldan çok kralcı geçinenlere soruyorum, ne oldu? Genel Başkanınız sizi boşa çıkardı. Ortada bir tuzak, yanılma, aldatma meselesi yok, diyor. İstihbarat bizim, emir bizim, uçak bizim, biz vurduk, diyor.” Başbakan Erdoğan’ın Uludere’de güvenlik görevlilerinin “verilen görevi samimiyetle yaptığı” sözlerine de tepki gösteren Demirtaş, “Yani Başbakan suç yok, suçlu yok, görevlerini yaptılar diyor. Şimdi Ankara’nın karanlık dehlizleri neresidir anlaşılıyor mu?” görüşünü dile getirdi. Başbakan Erdoğan’ın Uludere olayında yargıya da müdahale ettiğini ve “bu hatadır” dediğini kaydeden Demirtaş, bu ifadenin de savcılık dosyasını gördüğü anlamına geldiğini kaydetti. Demirtaş, “Başbakan gizli dosyayı görüyor, mahkemenin vermesi gereken kararı Başbakan veriyor, dosyayı kapatıyor. Şimdi ‘Hayır hata değil, kasıt var’ diyecek özel yetkili, yürekli bir mahkeme var mı bu ülkede” görüşünü dile getirdi. Erdoğan’ın bu “itiraflarından” sonra AKP içindeki “Kürtler’e seslendiğini” belirten Demirtaş, “Genel Başkanınızın yaptığı bu açıklamadan sonra o partide daha ne kadar kalmayı düşünüyorsunuz? Biz BDP’ye gelin demiyoruz, ama ‘Onurun, haysiyetin paradan daha değerli olduğu bir tavır ortaya koyun’ diyoruz” dedi. Demirtaş, Uludere Karakolu’na Erdoğan’ın adı verilse de bu katliamın üstünün örtülmesine izin vermeyeceklerini kaydetti. Demirtaş, grup toplantısı sonrasında gazetecilerin, “Başbakan samimiyseler görüşeceğim BDP ile dedi, aramızda ip var dedi, ne dersiniz” sorusu üzerine “Arada ince bir ip varsa o bizim bıraktığımız iptir” karşılığını verdi. AKP’nin açık kapı bırakmadığını, ancak kendilerinin hiçbir zaman kapıları kapatmadığını kaydeden Demirtaş, “Ama biz ortada samimiyet çağrısı yapan Başbakan’ın samimiyetini göremiyoruz” diye konuştu. Aman ‘İyi Niyetlere’ Dikkat 1 Mayıs’tan sonra başlayan bir tartışma aklıma yine “Aman ne istediğine çok dikkat et, bakarsın gerçekleşebilir” uyarısını, hemen ardından da “Cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşenmiştir” deyişini getirdi. ırak fazla kurcalama, önemli olan... Kendilerini “Antikapitalist Müslüman Gençler” olarak tanımlayan bir grup, bir “ortaya çıkış” bildirisi yayımlayarak, 1 Mayıs kutlamalarına katıldılar. Ben 1 Mayıs’tan önce, bu gelişmenin, kapitalizm karşıtları açısından sevindirici olabileceğini vurguladıktan sonra, bu yeni oluşuma sevinmeden önce, kapitalizm, emek, sermaye, sömürü, tarih ve zaman, özgürlük gibi ekonomi politik, felsefe alanıyla ilgili kimi sorulara, bu yeni gelenlerin ne cevaplar verdiklerini öğrenmekte büyük yarar olabileceğini vurgulamıştım. Bu yazıdan sonra aldığım tepkilerde, benim dışımda başlayan tartışmalarda “Doktriner olmayı bırakın, fazla kurcalamayın, bu arkadaşlara kucak açalım. Dinin eleştirisi gündemin ana konusu değil” tutumunun yaygın olduğunu gördüm. Ben dinin eleştirisinin günün ana konusu olduğunu ileri sürmediğim için (yalnızca bir anımsatma yapmakla yetinmiştim) tartışmanın bu kısmı beni ilgilendirmedi. Ancak, birinin komünist ya da sosyalist olduğunu beyan etmesinin, doğrudan dinin eleştirisini içerdiğini anımsatmakla yetineceğim. O gün medyanın bu küçük grubu adeta “meydanın ruhu” düzeyine yükseltmek için, tüm gazetecilik ölçütlerinin ötesinde bir çaba sergilemiş olmasının beni daha da kaygılandırdığını eklemek isterim. 1 Mayıs öncesi yazımdaki sorular doktriner bir saplantıdan kaynaklanmadı. Bu soruların cevaplarının siyasi pratikte çok önemli sonuçları var. “Önemli olan birlik olmaktır, sonra konuşuruz” iyi niyetinin “yolunun cehenneme çıktığını”, başka ülkelerdeki komünistlerin başlarına gelenlerden biliyorum. Bile bile de “yararlı salak” durumuna düşmek istemiyorum. Yine de aklıma, bu sorularla şimdilik ilgilenmek istemeyenler için, bir çözüm önerisi geliyor. Yazıya deyimlerle başladık, bir deyimle devam edersek, “qui se ressemble s’assemble” (benzeyenler bir araya toplanır) diyebiliriz. Sosyalistlerin kapitalizme karşı, siyasi, kültürel mücadelesi, cinsel özgürlüklerin, düşünce özgürlüğünün önündeki engellere karşı mücadelesi, hatta temel haklar mücadelesi sürüyor. Antikapitalist Müslümanlar gelip bu mücadeleye katılabilirler. Biz de bu katılımı sevinçle karşılarız. Ne de olsa biz “önce hareket vardı” diyen bir akımız. Ancak bu sevincin daha sonra bir pişmanlığa dönüşmesini önlemek için de, o mücadelenin içinde, benim gündeme getirdiğim soruların cevaplarını hep birlikte aramaya başlamak gerekiyor. “Hareketin” cazibesine kapılıp, ona anlamını veren şeyleri tartışmayı, günün gereksinimlerini bahane ederek ertelersek, kendimizi kolaylıkla “hareket her şeydir” diyen Bernstein’in yanında, “cehennemde” bulabiliriz. Ben Müslüman gençlerin antikapitalizminin, sosyalistlerinkiyle buluşabileceği, sorularıma anlamlı cevaplar verilebileceği konusunda umutlu değilim. Birincisi, dini “hakikat rejimine” sadakati olanlar, bu sadakate sahip olmayanlarla bir arada yaşamaya (kutsala karşı tutum söz konusu olduğundan), bu durum güçlenmelerine hizmet ettiği sürece katlanabiliyorlar. İkincisi, bu çok kuşku verici bir kapitalizm karşıtlığı. Örneğin, siyasal İslamın önde gelen “entelektüellerinden” biri, pazartesi yazısında, “ister sömürgeci politikalar ister kendi kendini sömürgeleştirme olan modernizasyonla ağır baskılar altına alınan Müslüman toplumu fikri, ahlaki ve sosyal bakımdan güçlendirmeyi amaçlamışlardır (Nur cemaati ve Müslüman Kardeşler EY)” diyordu. Bu, “kendi kendini sömürgeleştirme” saptaması, sorunun kültürel, ahlaki bozulmaya indirgenmesi, kapitalizmin gel[iş]mesiyle, “modernizasyon” arasındaki nedensellik ilişkisinin yadsındığını gösteriyor. Modernizasyon salt bir kültürel olay değil ki. Bir yanında ticaretin, sanayileşmenin, fabrikaların, işçi sınıfının yaşamının, sermayenin gereksinimi olarak gündeme gelen, bireysel özgürleşme sürecinin, bu bireyin yaşam enerjisinin metalaşmasının, aile, aşiret yaşamına vurduğu darbeler var. Diğer yanında teknolojinin, bilimin bulgularının ister istemez kutsal kitaplarla çelişmeye, giderek sermayeye kültür üretimini de belirleme, hatta inançları metalaştırma olanağı vermeye başlaması var. Tüm bu “felaketler” hatalı tercihlerin ürünü değil ki. Bunlar kapitalizmin gel[iş]me sürecinin ta kendisi. “Kendi kendini sömürgeleştirme” saptamasını yapan birinin, bu durumdan çıkmak için bizzat kapitalizme, hem de modernizasyonun getirdiklerinden (işçi sınıfı, teknoloji, özgürlükler) güç alarak, karşı çıkmaktan başka seçeneği var mı? “Var” diyenlerin önünde, yalnızca iki yol kalmıyor mu? Birincisi, kapitalizm öncesini arzulayan bir antikapitalizmi benimsemek. Diğer bir deyişle işçi sınıfının, kapitalist teknolojinin (elektrik, otomobil, uçak, bilgisayar, antibiyotikler, genetik bilimler vb.) yanı sıra bireysel özgürlüklerin, örneğin “vatandaş” kavramının, eşitlik kavramının öncesini arzulamak. İkincisi, kapitalizmi, modernizasyonun “siyasi (vatandaşlık, bireysel özgürlükler vb.) ahlaklı (cinsel özgürlükler, kadın hakları vb.) etkilerinden” arındırarak korumayı ya da edinmeyi amaçlamak. Dedim ya, ben umutlu değilim... Ama, yine de.. “Önce hareket vardı” diyelim. B BELEDİYELER Erdoğan Uludere’de düzenlenen operasyonu sonradan haber aldığını söyledi AKP’liye soruşturma zırhı MAHMUT LICALI ‘BDP ile müzakere ederiz’ ? Başbakan Erdoğan, anayasa çalışmalarında desteğine gereksinim duyduğu BDP’ye Pakistan’dan sıcak mesajlar yolladı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, anayasa çalışmalarında desteğine gereksinim duyduğu BDP’ye Pakistan’dan sıcak mesajlar yolladı. PKK silah bırakmadıkça terörle mücadelenin durmasının mümkün olmadığını söyleyen Erdoğan, ancak BDP ile müzakere yapabileceklerini ifade etti. Erdoğan, Uludere konusunda da operasyondan sonra haberinin olduğunu belirterek “Biz güvenlik güçlerimize yetkiyi veririz, yetkileri dairesinde kullanır” dedi. Başbakan Erdoğan, beş bakanı ile birlikte gittiği Pakistan’da gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları şöyle: Uludere tartışmaları: Biz güvenlik güçlerimize yetkiyi veririz, askerimize veririz, polisimize veririz, onlar da o yetkiyi, yetkileri dairesinde kullanır. Biz yetkiyi vermişiz TSK bunu kullanmış. Eğer biz Türkiye’de, kuruluşlar olarak TSK’mize güvenmiyorsak, polisimize güvenmiyorsak biz terörle mücadeleyi kimle yapacağız? Hantepe, Ge ANKARA Yerel seçimlerin ardından bugüne kadar Türkiye genelindeki belediyeler hakkında soruşturma taleplerinin 2 bin 697’si işleme dahi alınmazken işleme konulan 2 bin 690 talebin 1034’üne ise soruşturma izni verilmedi. İşleme konulmayan ve soruşturma talebi verilmeyen belediyelerin yüzde 57.16’sını AKP’li yerel yönetimler oluşturdu. İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, MHP Isparta Milletvekili Nevzat Korkmaz’ın soru önergesine verdiği yanıtta denetlenen ve soruşturma geçiren yerel yönetimler hakkında çeşitli verileri açıkladı. İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre, 29 Mart 2009 tarihinde gerçekleştirilen yerel seçimlerden sonra yerel yönetimler hakkında toplam 5 bin 387 soruşturma talebinde bulunuldu. Söz konusu soruşturma taleplerinin 2 bin 697’si işleme dahi konulmadı. İşleme alınarak araştırma ve ön inceleme onayı alan 2 bin 690 soruşturma talebinin 1034’üne ise “soruşturma izni verilmedi.” Verilere göre, 2009 yılından bu yana soruşturma talebi verilen 1097’nin 559’u da cumhuriyet savcılıkları, valilikler, kaymakamlıklar ve ilgili kurumlara gönderildi. Soruşturma izni verilmeyen belediyelerin yüzde 57,16’sı AKP’li belediyeler oluşturdu. Soruşturma izni verilmeyen 590 AKP’li belediyelerin ardından CHP’li belediyeler yüzde 25.33’le ikinci sırada yer alırken MHP’li belediyelerse yüzde 8.32 ile üçüncü sırada yer aldı. Soruşturma izni verilmeyen belediyelerin yüzde 2.32’sini ise BDP’li yerel yönetimler oluşturdu. Soruşturma izni verilen 1097 dosyanın ise yüzde 42.39’ünü AKP’li, yüzde 27.99’ünü CHP’li, yüzde 14.31’ini MHP’li ve yüzde 5.47’sini BDP’li belediyelerden oluştu. İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre, 2009 yerel seçimlerinin bir suç sebebiyle soruşturma veya kovuşturma açılan belediye başkanlarının sayısı 36 oldu. Bunların 8’i AKP’li, 6’sı CHP’li, 2’si MHP’li ve 15’i ise BDP’li başkanlardan oluştu. İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre, bakanlığın mahalli idareler kontrolörleri tarafından 2004 yılında 213, 2005 yılında 312, 2006 yılında 275, 2007 yılında 274, 2008 yılında 296 ve 2009 yılında da 275 programlı denetim gerçekleştirildi. Belediyelerin denetlenme işlemlerinde 2010 yılından itibaren artış yaşandı. 2010 yılında denetimler yaklaşık 2 kat artarak 499’a çıkarken 2011 yılında da denetlenen belediye sayısı 497 olarak belirlendi. Buna göre, 996’sı son 2 yılda olmak üzere AKP iktidarında denetim yapılan belediye sayısı 2 bin 144 oldu. Bakanlığın verilerine göre, 20042010 yılları arasında da Mülkiye Müfettişleri tarafından büyükşehir belediyelerine 38, il belediyelerine 150, ilçe belediyelerine de 318 özel teftiş yapıldı. ‘Haberal için çağrılar bizi ilgilendirmiyor’ Pakistan Başbakanı Yusuf Rıza Gilani ile bir araya gelen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından CHP Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal’ın tutukluluğu ile ilgili olarak “Haberal konusu şu anda tamamen yargının konusudur. Ve yargı ile ilgili olan bu konu hakkında şu anda dışarıdan içeriden bazı aktivistlerin şu veya bu kişilerin bu tür temennileri bizi pek ilgilendirmiyor. Bizi alakadar etmiyor. Yargı bu konuda ne karar verirse herkes ona uymak durumundadır” dedi. (Fotoğraf: AA) Fazla umutlu değilim diktepe olayında dockalar katırlar sırtında taşınırken, medyamız ‘Niye onlar vurulmadı, uçaklarımız, helikopterlerimiz neredeydi, niye vurulmadı’ dedi. Katırı da vardı, yürüyen insanlar da vardı. Ben izlediğim CD’de bir hareket gördüm. Bizzat izledim. Bir konvoy gidiyor. 3040 kişi var. O yüksekten görebilmek mümkün değil. Bizim gözcülerimizin vermiş olduğu CD. Heronlarımızın. Silahlı Kuvvetlerimiz de gerekli adımı atmıştır. Bu bölge terör bölgesidir. Halkın, sivilin oturduğu bir böl ge değildir. Böyle bir bölgede silahlı kuvvetler bu Ahmet midir, Mehmet midir bilemez ki? Operasyonun hemen arkasından haberimiz oldu, ama öncesinden olmadı. Bizim silahlı kuvvetlerimiz bu görevi samimi bir şekilde yapmıştır. BDP ile müzakere: Biz siyasi müzakereleri yine yaparız. Muhatap BDP’dir. Şartlar ne getirir bilinmez. Kesip atmamak lazım. Arada bir iplik şöyle duruyor. Biz muhatabız diye açıklama yaptılar. Hem de biz silah bırakmayı tavsiye edemeyiz dediler. Başkanlık sistemi: Bu başkanlık da olabilir yarı başkanlık da olabilir. Biz tıpatıp Amerikalıların sistemini ya da Fransızların sistemini alalım demiyoruz. Pakistan’da da başkanlık sistemi var, bunu alabilir miyiz? Tüm mesele arkadaşlarımızın buna kafa yormasıdır. Aydınlarımıza da gideriz. Amerika diktaya mı gitti Fransa diktaya mı gitti? CHP’de de MHP’de de şöyle bir yaklaşım var; parlamenter demokrasi diyorlar. Amerika’da, Fransa’da parlamento yok mu? Orada denetim daha fazla. ‘HAYATA DÖNÜŞ’ HAKPAR LİDERİ BOZYEL: Yanıt 12 yıl sonra geldi İstanbul Haber Servisi Bayrampaşa Cezaevi’ndeki “Hayata Dönüş Operasyonu” davasına bakan mahkemenin talebi üzerine İstanbul İl Jandarma Komutanlığı, operasyona ilişkin ellerinde görüntü olmadığını iddia etti. Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, “Görev sınırlarını aşarak, 12 kişinin ölümüne sebep oldukları, 29 kişiyi öldürmeye teşebbüs ettikleri” sebebiyle dönemin 39 jandarma görevlisinin yargılandığı dava dosyasına gelen bir yazı dikkat çekti. Mahkemenin, İstanbul İl Jandarma Komutanlığı’na gönderdiği talimat yazısına gelen cevapta, “Bayrampaşa Cezaevi’nde 19 Aralık 2000 tarihinde başlayan operasyona ilişkin, ellerinde kamera görüntülerine ait kayıt bulunmadığı” belirtildi. Cezaevlerindeki ölüm oruçlarını sonlandırmak için 19 Aralık 2000 tarihinde, 20 cezaevine eşzamanlı düzenlenen operasyonda, sadece Bayrampaşa Cezaevi’nde 12 kişi yaşamını yitirmişti. ‘Silah, halka zarar veriyor’ MAHMUT ORAL Tutsak gazeteciler adına Ekşi’ye ödül WASHINGTON (Cumhuriyet) Amerika Atatürk Cemiyeti, CHP İstanbul Milletvekili ve gazeteci Oktay Ekşi’ye Türkiye’de tutuklu bütün gazeteciler adına “Basın Özgürlüğü ve Demokrasi Ödülü” verdi. 19 Mayıs Bayramı kutlamaları çerçevesinde Washington’daki tarihi Cosmos Club’da düzenlenen törende Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ ile yazar, tiyatro sanatçısı ve hukuk insanı Turgut Özakman da “Tarih ve Kültür Ödülü”ne layık görüldü. Törende Oktay Ekşi, Türkiye’de demokrasi, basın ve ifade özgürlüğünün tehlikede olduğuna dikkat çekerek tutuklu gazeteci sayısının 100’ü bulduğunu dile getirdi. DİYARBAKIR Hak ve Özgürlükler Partisi (HAKPAR) Genel Başkanı Bayram Bozyel, “Kürt sorununun çözümünde artık silahla mücadele dönemi geride kaldı. Silahla mücadele halka yarar sağlamıyor, ne yazık ki zarar veriyor” dedi. HAKPAR Genel Başkanı Bayram Bozyel, Ağrı’da partisinin il kongresinde yaptığı konuşmada yeni anayasa çalışmalarının Kürt sorununun çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi bakımından önemli olduğunu vurguladı. “Kürt sorununun çözümünde artık silahla mücadele dönemi geride kaldı” diyen Bozyel, şunları söyledi: “Silahla mücadele halka yarar sağlamıyor, ne yazık ki zarar veriyor. Gelinen aşamada bütün engellere ve sıkıntılara rağmen demokratik, barışçıl yöntemlerle yapılacak çok iş var.” ‘Kürtler kaderini tayin etmeli’ ? DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Irak’ın Erbil kentinde düzenlenen Ulusal Kadın Konferansı’nda konuşan Bağımsız Diyarbakır Milletvekili Leyla Zana, Kürtler arasında istikrarın ve birliğin sağlanması gerektiğini söyledi. Zana, “Kürt halkının kendi kaderini kendisinin tayin etmesi gerekiyor. Bu noktada kadınlara büyük rol düşüyor. Kürtler artık orta, uzun ve kısa vadeli stratejilerini açıklamalıdır” dedi. C MY B C MY B