23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 24 MART 2012 CUMARTESİ 14 Anlamı olmalı rkadaşlarımız Sertaç Eş ve A İklim Öngel, Spor Bakanı Suat Kılıç’ın, Altındağ Belediyesi’nin Basa’nın açıklamaları eçmişte ANAP lideri Mesut Yılmaz’a başdanışmanlık ve ANAP’lı TBMM Başkanı Mustafa Kalemli döneminde de TBMM’de genel sekreterlik yapan, meclis koltukları yolsuzluğu iddiasıyla hakkında soruşturma açılan Necdet Basa’nın CHP Çankaya ilçe kongresinde delege seçildiğini duyurmuştuk. Necdet Basa, söz konusu soruşturmada “Rahşan affı” olarak bilinen yasadan yararlanmasının söz konusu olmadığını belirterek, hakkında verilmiş ve kesinleşmiş herhangi bir mahkumiyet kararı bulunmadığını ifade etti. G Basa, bu ifadesine dayanak olarak kimi mahkeme kararlarını gösterdi. Bu mahkeme kararları, soruşturma ile atılı suçun işlenip işlenmediği konusunda irdeleme yapmaksızın yasal zorunluluk nedeniyle hükmü askıya alıp ertelenmesini öngörüyor. Necdet Basa ayrıca, CHP’li yetkililerin düzenlediği kimi etkinliklere konuşmacı olarak katıldığını, “RTE’ye ve AKP’ye Niçin Hayır” ile Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcılığı yaptığı dönemde “RTE’nin, Anayasa Paketine Sakladığı Gizli Gündemi” adlı iki kitapçık bastırdığını da aktardı. dönüşüm yaptığı Hamamönü’nden belediye görevlilerinin de vekâletiyle ucuza ev aldığını belirlediler. CHP Ankara Milletvekili Levent Gök, gelişmeleri adım adım izliyor, konu Meclis’e taşınıyor. Bu arada arkadaşımız İklim Öngel, Altındağ Belediye Meclisi’nin CHP’li üyelerinden Ali Ergin’i arıyor ve soruyor: Belediye başkanı ve üyeler rant sağlıyor mu? Ali Ergin yanıtlıyor: AKP’li meclis üyelerinin ilk yapılan bölgede bir kısmının ev aldığını duymuş, basında gündeme ize’den meslektaşımız Ömer Şan, HAS Parti Kurucusu ve Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bekaroğlu’nun geçen günlerde Rize’de yaptığı konuşmayı anımsattı. Bekaroğlu, Necmettin Erbakan’ın ardından çocuklarının miras tartışmasına değinip “Cihadın parası oraya gitti buraya gitti, bu tartışmalar beni üzüyor” demiş. getirmiştik. Şimdi kimin evi var tespit etmiş değiliz. Belediyedeki insanlar, başkan ve encümen üyeleri rant sağlıyor diyemeyiz. İklim Öngel, Spor Bakanı Kılıç’ın adına vekalet verdiği Altındağ Belediyesi Tarihi Alanları Koruma Şube Şefi Alpaslan Ekinci’nin durumunu anımsatıyor ve “Ne diyorsunuz?” diye soruyor. Ali Ergin yanıtlıyor: Belediyede çalışan unsurun (Alpaslan Ekinci’yi kastediyor) orada başkaları adına takip yapması yanlış. CHP’nin yerelde siyaset yapanları neden bu kadar çekingen? Bir anlamı olmalı mutlaka... Bu bir kabullenme aynı zamanda. Milli Görüş geleneğinden gelenlerin bir cihat peşinde olduklarını kabullenme... Ömer Şan, tam da burada Necmettin Erbakan’ın “Kanlı mı olacak kansız mı?” sözünün yeniden akıllara getirilmesi gerektiğini söylüyor. Kanlı mı, kansız mı? Şimdilik kansız bir yerlere vardıkları kesin. Zorla Bebek Olmaz Ah o küçük haplar! Doğum kontrol haplarından söz ediyorum. 1960’lı yılların ortalarına rastlayan bu buluş, tüm kadın hakları hareketlerinden daha etkili oldu. Kadının yaşamla olan ilişkisinde belirleyici rol oynadı. Kadınerkek cins rollerini altüst etti. Çocuk sahibi olmak ya da olmamak, artık kadının kendi elindeydi. Özetle kadınlar artık daha özgürdü. Doğum kontrol haplarının Federal Almanya’ya ulaşmasını izleyen 5 yılda doğumlar yüzde 50 oranında azalmıştı. Bu sonuç, bugünün “Yaşlı Avrupa”sına giden ilk adımdı. ??? Vehbi Koç hayatta iken “Amaç nüfusumuzu dondurmak olmamalı” demişti. Koç Grubu’nun kurucusu, bu satırların yazarına 1989 yılında verdiği demeçte, “Bir ülkenin nüfusu, sosyoekonomik durumu ile birlikte mütalaa edilirse ve bu konuda bir denge var ise, nüfus elbette bir güç kaynağıdır” demişti. Vehbi Koç o sırada yılda 2.8 olan ortalama nüfus artış hızının, 1.5’lere doğru aşağı çekilmesinin doğru olacağını söylüyordu. Bugün artık Vehbi Koç’un koyduğu hedef de aşılmış durumda. 2012 Türkiye’sinde nüfus artış hızı 2.3’leri gördü. 2011 yılında, yakın tarihimizde ilk kez, doğan bebek sayısı bir önceki yılın altına indi. Prof. Cem Behar gibi nüfus uzmanlarının 1980’lerdeki öngörüleri doğru çıkıyor. Türkiye nüfusu hiçbir zaman 100 milyona ulaşmayacak. 95 milyon civarında, muhtemelen biraz üzerinde, önce stabilize olacak. Bu noktadan itibaren de inişe geçebilir. ??? Nüfus öyle bir konu ki, ağzınızla kuş tutsanız onun kendi dinamikleriyle fazla oynayamıyorsunuz. Köyde doğmuş 7 kardeşten kente göçenlere bakıyorsunuz, tek, bilemediniz iki çocukta frene basıyorlar. Bugün artık pek çok güvenli doğum kontrol yöntemi var. Kondom tüketimi sürekli artıyor. Sayın Başbakan’ın 3 çocuk temennisi, ancak zorlama ile olacak iş. Yönetenlerimiz ise ısrarcı görünüyorlar. Anayasanın 42’nci maddesine aykırı olarak geçen yılın kasım ayında Ana Çocuk Sağlığı Genel Müdürlüğü’nü lağvettiler. Aile planlaması hizmetini Sağlık Bakanlığı’nın görevleri arasından çıkardılar. Ancak devletler ne yaparlarsa yapsınlar, istedikleri kadar teşvik versinler nüfus eğilimlerinde büyük değişikliklere yol açamıyorlar. Bu yüzden de dünyanın dört bir yanında “nüfus azalıyor” paniği yaşanıyor ve bu ciddi bir sorun. Bu arada aile planlaması ve doğum kontrolünün dünyada en başarılı olarak uygulandığı ülkenin İran olduğunu bilmekte de yarar var. Bu devirde kadınların bilinç düzeyi yükselirken nüfusu artırmak, indirmekten daha zor. Hatta imkânsız! ??? Urfa milletvekili Zeynep Karahan Uslu, cinsiyet eşitliğinde medyanın rolünü araştıran TBMM Alt Komisyonu’nda “dizi mühendisliği”ne soyundu. Dizilerde kadının yer alış şekli değişmeliymiş. Kötü örnek oluyormuş. Aman dokunmayın. 3 çocuklu mazbut aile dizilerini Araplar almaz sonra... ??? 3 çocuk çağrısı, ardında siyasi bir mantık bulunduğunu düşündürdüğü için tepki topluyor. AKP, nüfusun azalmasıyla birlikte kendisine oy veren kitlenin de küçüleceğini hesaplıyor. Haklılar! Çıkar İçin Deneyimli asker pilotların genel kanısı: “Bu helikopterler arıza yapsa bile kolay kolay düşmezler. Afganistan’daki helikopter büyük olasılıkla kuyruktan vuruldu. Kamuoyundan bu ayrıntı gizleniyor olabilir.” Şöyle ya da böyle, Afganistan’da bizim işimiz ne? Eloğlunun çıkarı için evlatlarımız kim vurduya gidiyor. DİSK ne istiyor? Türkiye’nin onayladığı, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 87 No’lu Örgütlenme Özgürlüğü Sözleşmesi ile 98 No’lu Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkı Sözleşmesi’nin yerine getirilmesini istiyor, o kadar... Bu arada... Türkİş ne istiyor? O, AKP ne verirse şükrediyor... M ı Ömer Din illi Eğitim Bakan bir soruyu da açıklığa iz im merak ettiğ çocuklarımızın şükürler olsun, : kavuşturdu ve abileceklerini de müjdeledi al i m iti eğ lık fız lık ha hafız olan Diyanet’in “Burada esas odolojiyi de değiştirmesi et m eğitimi ile ilgili ş ve pedagojilerine uygun ve çocukların yağını duyurmasıydı.” şekilde yapılaca odolojisi ve pedagojisinin Hafızlığın met rafa, eğitimimiz giderek r ta nasıl olacağı bi . Siyasi hava nasıl eserse du ol jik meteorolo le eğitilecek. öy ız ım ar kl çocu k Meteoroloji çer, çok İSK Başkanı Erol Ekici’ye, AKP’nin yeni icadı “Toplu D İş İlişkileri Yasa Tasarısı”nı nasıl değerlendirdiğini sorduk. “İçinde sendika sözcüğü dahi geçmeyen bir tasarı” diye tanımladı: “Bu yasayla sınıf ve kitle sendikacılığını, mücadeleci sendikacılığı tasfiye edecekler, arka bahçeleri olan yandaş ve güdümlü sendikacılığı palazlandıracak, işçi sınıfı Kansız R DİSK ne istiyor? açısından bir kölelik belgesi olan ‘Ulusal İstihdam Stratejisi Belgesi’ni sorunsuzca ve kolaylıkla uygulamaya koyabilecekler.” Ulusal İstihdam Stratejisi Belgesi’nin DİSK açısından ne anlama geldiğini de anlattı Ekici: “Sermaye kesimlerinin bu alandaki beklentilerinin neredeyse tamamı bu belgede var. Kayıt dışı sektörlerdeki kuralsızlığın, sömürünün ve güvencesizliğin, yasal çerçeveye kavuşturularak çalışma yaşamının bütününe yayılması amaçlanıyor bu belgeyle.” Kutlanamayan Bahar Bayramı SADIK ÇELİK KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Yeniden doğuşa, uyanışa, doğadaki şölene, tarihin en eski kutlamalarından, en kıdemli kültür miraslarından birine sevinçleriyle ortak olmak isteyenler binlerce yıldır Nevruz’da bir araya gelirler ve bu bayramı “birleştirici” bir şenlik havasında kutlarlar. Ancak ne yazık ki bizde Nevruz’un birleştirici değil ayrıştırıcı işlev görmesini arzu edenler tarafından yanık lastik kokuları ve onu takip eden gaz bombaları eşliğinde sancılı bir uyanış yaşatılıyor doğaya; ağaç dallarında patlamış mermiler açıyor. Son yıllarda olaysız geçmesine rağmen bu yıl pazar günü kutlanmasına inatla izin verilmeyen bayram çatışmaya dönüştü. Yasak kararının istenmeyen olayların yaşanmasındaki rolü büyük. Olaylar sırasında Batman’da Ahmet Türk’ün bilinçsiz ve sorumsuzca davranan, tarif edilmesi güç bir öfkenin esiri olan polis memuru tarafından yumruklanması ise ülkeyi kaosa sürüklemek isteyenlerin görmekten memnuniyet duydukları, fakat neticelerinin tüm toplum tarafından yaşanacağı üzücü ve kınanması gereken bir olaydır. Çünkü asilik edeni gazlayıp yumruklattırmak yolunda, şiddete dayalı bir çözüm, çözüm değil, ancak husumeti arttırıcı bir körük görevi görecektir. Elbette baharı taşlı sopalı eylemlerle karşılamak, Nevruz’u, baharı, bayramı bile çatışma siyasetine çağrı olarak kullanmak, savaş tamtamlarına alet etmek kabul edilemez. Sokakları ateşe vermek, araçları yakmak, polisle çatışmaya girmek bahar bayramı kutlamalarıyla açıklanamaz. Diğer taraftan, kutlamalar için izin verilseydi sonuç bu kadar gürültülü ve ağır bilançolu olmazdı. Çatışma, yaralanma ve ölümler, TürkKürt ayrışmasını keskinleştirecek yeni davalar, bölünme ve siyasi çatışma havası, ağır, kara bir bulut gibi çökmezdi bahar bayramının üzerine. Zaten kanı kaynayan, tecrübesiz, yönlendirilmeye, kullanılmaya açık, kinli tohumları bu topraklarda yıllardır sulanan, PKK ve BDP etkisinde nefret söylemi geliştirmeye müsait genç insanlar kontrolsüz davranmaya, ortalığı kırıp dökmeye hazırken belli bir kitlenin ve devletin, güvenlik gücüyle, polisiyle soğukkanlılığını koruması, düşmanca yaklaşımlardan, şiddet gösterilerinden uzak durması gerekmez miydi?.. sadik.celik.gorus@gmail.com C MY B C MY B Kürecik’te bugün sözde İsrail’in İran’a karşı korunması amacıyla var olan ve ortalığı karıştıran ve İran’ın haklı olarak tepki verip tehditler savurmasına yol açan radar üssünün geçmişinden bugününe taşıdığı trajik bir öykü ve bölge halkının o günden bugüne yaşadığı sıkıntılar, mağduriyetler var. 1960’larda kurulur radar üssü. 70’lerin sol örgütlerinin devrimci liderlerinden Sinan Cemgil, 12 Mart 1971 muhtırasından sonra, arkadaşlarıyla birlikte Ankara’yı terk ederek Nurhak Dağı’na çıkar ve Kürecik Radar Üssü’nü basmak için harekete geçer. Ancak Kürecik Radar Üssü’ne yapacakları baskın öncesinde Sinan Cemgil ve arkadaşları, İnekli köyü muhtarının ihbarı üzerine kuşatılır. 31 Mayıs 1971’de askerlerle çıkan çatışmada öldürülür... Tam bağımsızlık savaşı uğruna hayatlarını kaybeden o gençlerden sonra 30 yıl boyunca bölge halkı buraya kurulan radarın çok zararını görür. Radar üssünün doğal çevreye verdiği zararı saymakla bitiremiyor Kürecik halkı. 30 yılda tüm meyve ağaçlarının, kavakların, söğütlerin yok olduğunu, meşhur Kürecik armudunun, kayısısının da kökünün kuruduğunu anlatıyorlar örneğin, gözleri dolarak. Kanser vakalarındaki artış da işin diğer bir trajik boyutu… Kürecik halkının sesini duymayan yetkili merciler ise bu konudaki faaliyetlerine devam ediyor. Dünyada Türkiye’yle birlikte 4 ülkede bulunan Amerikan radarı aslında NATO’nun füze savunma sisteminin bir parçası olarak konulmuş olmasına rağmen NATO henüz operasyonda yer almıyor. Radarın güvenliğinden Türkiye sorumlu, ancak radar şu anda herhangi bir füze savunma sistemiyle korunmuyor. Şu an için mümkün görünen tek formül Türkiye’den radarın Patriot’lar ile korunması. Ancak bu Patriot’lar Türkiye’nin malı ve koruması gereken kendi askeri üsleri varken neden bu radarı korusunlar? Bunun cevabını vermek güç... Bölge halkı endişeli, füze kalkanı falan istemiyoruz, diyorlar; temiz su, temiz doğa istiyoruz. Civar köylüler çaresiz, evlerini barklarını bırakıp göç etmeyi planlamaya başlamışlar bile. Onların şimdi gerçekleşmesi çok güç olsa da tek bir isteği var: “Kürecik füze bahçesi olmasın, Malatya yeşil kalsın!” Kürecik ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Ayçiçeğine 1 verilen bir başka ad. 2/ Sakarya 2 iline özgü bir tür 3 tatlı... Osmanlı 4 devletinin Müslüman olmayan 5 uyruklarına ve 6 rilen ad. 3/ Al7 eviBektaşi şairlerinin tarikat 8 konularını dile 9 getirdikleri şiir 1 2 3 4 5 6 7 8 9 türüne verilen ad... Turizm acentelerinde gö 1 M U T A V İ N S revli tanıtım elemanla 2 E L İ F ME K E rına verilen ad. 4/ Bir 3 Ş E F H A D İ S kimsenin dinin buy 4 İ M O L A M İ N ruklarını yerine getir 5 H A E R EM İ K mek için yaptıkları... 6A Ö D E V Ş U Uzaklık işareti. 5/ Peh7 T A V A İ S R livan kispetinin paça8 S E N A A S A sı... Tümör. 6/ Kadın Y UMU Ş hapishanesi. 7/ Yaz 9 K İ Ç yağmuru.... “İşe yaramaz, bozuk, kötü” anlamında argo sözcük. 8/ Himalayalar’da yaşadığına inanılan “Kar Adamı”na verilen ad... Asya’da bir ırmak. 9/ Radyum elementinin simgesi... Dünya işlerinden vazgeçip bir yere kapanma. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Ayçiçeğine verilen bir başka ad. 2/ Ürenin kanda birikmesi sonucu ortaya çıkan hastalık... Avuç içi. 3/ Bir çeşit küçük salkımlı üzüm. 4/ Mezopotamya’da kurulmuş eski bir krallık... Boru sesi. 5/ Üzerine çivi çakılacak ayakkabı geçirilen kunduracı aracı... “ bizi tân eyleme / Hak ismin okur dilimiz” (Muhyi). 6/ Bir soru sözü... Bir sanat yapıtında işlenen ana konu. 7/ Mardin ilinde ünlü bir ören yeri... Kapı boşluğunun alt yanında bulunan alçak basamak. 8/ Bir topluluğu oluşturan bireylerden her biri... Düdenden daha geniş olan çukurluklara verilen ad. 9/ İştahı açmak için yemekten önce içilen içki.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear