29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 3 EKİM 2012 ÇARŞAMBA kultur@cumhuriyet.com.tr 14 KÜLTÜR ? ? “Bu ımda ustalar “Benim ım, ben ar romanl yi toprağ i m ımın s ele mübad enim için edebiy özlü .B atı Stendh yazdım sadece al, Tols dır. ele Gogol, t mübad larda Dicken oy, an s de e bu rom übadel m m ı b ğ ı enim kaynak im anlatt larımdı ğil. Ben e d k e r.” ele dem mübad e d m e a il ş.” yaşamı Yaşar Kemal, ‘Bir Ada Hikâyesi’ dörtlemesinin son kitabı ‘Çıplak Deniz Çıplak Ada’yı, edebiyata nasıl başladığını ve dünyanın gidişini anlattı tan’dan gelen Türklerdi. Böyle üç köy vardı Anavarza’nın yanında. Çok güzel köyler.” Bu köyü, hikâyesini öğrendim. O köye yerleştiklerinde çok güzel evler yapmışlar, köyü güzelleştirmişler. Etraftaki köylüler bu insanlara zulüm yapmışlar. Bu insanlar “Bir gün gideceğiz” deyip gitmişler. 1516 yaşıma geldiğimde bu insanların nereye gittiklerini bulmaya çalıştım. Bulamadım. Bulamadığıma çok üzüldüm (...). Ben “Bir Ada Hikâyesi” romanlarımda mübadeleyi yazdım. Benim için mübadele sadece bu romanlarda anlattığım mübadele demek değil. Benim ailem de mübadele yaşamış. Ruslar Van’a geldiği zaman bizimkiler sürgün olmuşlar. Bütün Anadolu’da gezmişler, Çukurova’da bu köye yerleşmişler. Bu mübadele hikâyesini bu hırsla yazdım. (...) Babalar ve Oğullar Hayır, Turgenyev’in ünlü romanından söz açacak değilim. Yeni okuduğum ve çok sevdiğim bir yazarın dünyasını tanımak isterken ünlü bir babanın oğluyla karşılaşmam bana bu başlığı yazdırttı. Sinek Isırıklarının Müellifi (İletişim Yayınları) adlı romanını okuduğum Barış Bıçakçı, bana çok ilginç bir yazar göründü. Küçücük ayrıntılar çevresinde kurduğu roman dünyasıyla bütün bir yeryüzünü kuşatan bir anlatı sunabiliyor. Sonra öğrendim ki, ülkemiz sol hareketinin ünlü isimlerinden Cenan Bıçakçı’nın oğluymuş. Okurlarımız hatırlarlar, Cenan Bıçakçı, sendikacılık yapan bir işçi önderi olmasının yanında Mehmet Ali Aybar ile birlikte önce Türkiye İşçi Partisi sonra da Sosyalist Devrim Partisi’nde yöneticilik yapmıştı. Yumuşaklığı ve inceliği ile ünlüydü. Çayını kendi koyar, konuştuğu herkesi eşiti görür, öyle davranırdı. Sol hareket içinde böyle ince insanlardan biri de Doğan Görsev’di. Oğlu Kerem Görsev’in günümüzün ünlü caz müzikçilerinden biri olmasının babasının bu incelikli dünyasıyla ne denli ilişkisi oldu bilemiyorum, ama işte karşımızda benzer bir örnek daha var. Barış Bıçakçı, 2000 yılından bu yana yayımladığı romanlarıyla tanınıyor. Sevilen bir yazar. Bizim Büyük Çaresizliğimiz adlı romanı filme çekilmiş. Kitapları yeni basımlar yapıyor. Buna karşın onun boy boy fotoğraflarını, röportajlarını ne yazılı ve sözlü basında ne de sosyal medya denilen gariplikler dünyasında bulabiliyoruz. Yani günümüz popüler kültürünün kurallarına karşı bir yazar ile karşı karşıyayız. Tıpkı sahtekâr dünya ve insanlardan kaçıp yaşamı boyunca kimseye ne fotoğraf ne de röportaj veren Salinger gibi. Salinger’i Adnan Benk tanıtmıştı ülkemiz okurlarına ilkin, Gönülçelen adıyla çevirdiği romanıyla. Günümüzde, Çavdar Tarlası’nda Çocuklar adıyla yayımlanıyor bu kitap. Barış Bıçakçı’nın bu tavrını anlayabilmek zor değil. Bir yazarın, eserleriyle okur arasına girmekten kaçınması okuruna da eserlerine de duyduğu saygıyı ortaya koyuyor. Belki de bu tutumu sayesinde yazarlığı sanki dünyaya dışardan gelmiş, çocuksu bir bakışın içtenliğini taşıyor. Böylesi bir naif bakış ancak çok dışarıdan mümkün olabilir. Romanlarındaki küçük ayrıntılar, ancak çok sakin bir hayatın içinde görülebilir. Romanından bir cümleyle söylersek “Uzaydan dünyayı seyrediyor gibiydi.” Evet, çocuksu bir bakışın görüp dile getirebileceği küçük ayrıntılarla kuruyor Barış Bıçakçı romanını. Ne ki bu ayrıntılar bir yandan yazılı metni örerken, öte yandan aforizma özelliğindeki temel cümlelere hazırlıyor okuru. Küçük ayrıntılarla sanki bir hayatın kozası örülürken can alıcı sözlerle hem edebiyat hem de dünya tanınmaya, açıklanmaya çalışılıyor. Bu incelikler dünyası elbet şiirden de geçiyor. Yazarın bir şiir geçmişi var. Gençlik yıllarında iki şiir kitabı yayımlanmış. Oktay Rifat, Sabahattin Kudret Aksal ve Turgut Uyar’ın incelikli dizelerle anılması, yazarın dünyasına ilişkin ipuçları veriyor. Sonra kitabın 50. bölümünde kendini tutamayıp kahramanı Cemil’in ağzından, “hayatın bir şölen olduğunu hissettiren şeyler”i sıralayarak sevdiği öyküleri, şiirleri, filmleri, müzikleri sıralayıveriyor. Evet, bütün sanatlar, hayatın nimetlerinden uzakta yaşamak zorunda kalan insana, sahip olamadığı gerçek değerleri, gerçek hayatı sunmaya çalışıyor. Barış Bıçakçı da bu gerçek değerleri bize sunan sanatçılardan. ‘Benim ailem de mübadele yaşamış’ Kültür Servisi Yaşar Kemal’in, Yapı Kredi Yayınları’nca yayımlanan “Bir Ada Hikâyesi” adlı dörtlemesinin son kitabı “Çıplak Deniz Çıplak Ada” 5 Ekim Cuma günü okurlara ulaşıyor. Savaşlardan, kırımlardan, sürgünlerden arta kalan insanların, Yunanistan’a gönderilen Rumların boşalttığı bir adada yeni bir yaşam kurma çabalarını konu alan “Bir Ada Hikâyesi”, bir yandan bir Yaşar Kemal klasiği olarak karşımıza çıkarken bir yandan da diliyle, kişileriyle ve yarattığı doğayla Yaşar Kemal’in romancılığında önemli bir yeniliğe işaret ediyor. Yaşar Kemal, “Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana”, “Karıncanın Su İçtiği” ve “Tanyeri Horozları” adlı ilk üç kitabı izleyen “Çıplak Deniz Çıplak Ada”nın yayımlanışı dolayısıyla YKY tarafından yapılan röportajda, edebiyata nasıl başladığını, bu son dörtlemenin nasıl doğduğunu, dünyanın bugün nereye gittiğini anlattı. Burada, Yaşar Kemal’in sorulara verdiği yanıtlardan bir seçki sunuyoruz. ? “Çağımızda dünya her yönüyle kabuk değiştiriyor. Değerler altüst olmuş. İnsanı insan yapan birçok değer yok oluyor.” yün kayalık dağına çıkar dağ üstüne, çiçekler üstüne türküler söylerdim kendi kendime. Epopenin kırıntıları bile olsa hâlâ yaşadığı böyle bir dünyada büyüdüm. Eğer modern edebiyatla karşılaşmasaydım ki karşılaşmam tesadüftür bir destancı olurdum. 16 ya da 17 yaşlarımda folklor derlemelerine başladım. Bir de tekerlemeler, destanlar, masallar derledim. (...) Benim ustalarım, benim toprağımın sözlü edebiyatıdır. Stendhal, Tolstoy, Gogol, Dickens de benim kaynaklarımdır. Bir romancı Faulkner’i, Kafka’yı, klasikleri, hem Batı hem de Doğu ustalarını özümsemeden nasıl roman yazabilir? Bana hep sordular, sen romanı niçin yazıyorsun? Bilemem dedim, bilsem de söyleyemem. Bir tek şey biliyorsam o da yaşamım boyunca bir tek düşüm olduğu, bundan sonra biraz daha, biraz daha güzel yazabilmek. (...) ‘Mübadeleyi yazdım’ Bizim köyümüzde okul yoktu. İlkokulu okumak için Kadirli’de bir akrabamızın evine gittim. Bir süre orada kaldım. Ama o evde kalmak istemediğim için okula kendi köyümden yürüyerek gidip gelmeye başladım. Yürürken hep bir köyden geçiyordum. Bu köyle ilgili bazı şeyler duymuştum. Bu bölgeye yabancı insanlar gelmiş, yerleşmişler. Sıtmadan ölmüşler, etraftan çeşitli kötülükler görmüşler. İlkokulun sonuna kadar o köyden hep geçtim. Hep hikâyelerini duydum, dinledim. Biraz büyüdüm, ilkokulu bitirdim. Köyün önünden tekrar geçtim. Büyük bir baca gördüm. O bacayı Ceyhan ırmağından topladıkları taşlarla yapmışlar. Kalın yüksek bir baca... Ortaokula geldiğim zaman Hemite köyünde babamın akrabalarından, annemin de arkadaşı bir kadın bana o köyde ne olduğunu anlattı. Birlikte ormanın içine gezmeye gittik. “Bak oğlum” dedi ve devam etti: “Burada göçebeler, mübadiller vardı. Bunlar Yunanis ‘İnsanlığın sonu...’ Çağımızda dünya her yönüyle kabuk değiştiriyor. Değerler altüst olmuş. İnsanı insan yapan birçok değer yok oluyor. Ben çoğu kez yılanın kabuk değiştirmesini örnek veririm. Çünkü yılanın kabuğundan sıyrılması inanılmayacak kadar zor bir iştir, yürek paralar. Yılan kabuğunu değiştirirken yerine başka bir kabuk gelir, eskisini atıp gider yaşamını sürdürür. Ölen değerlerin yerine ise o çapta bir değer gelmiyor. İnsan bu değişimin acısını yürekten duymaz olur mu? Bugünkü dünya düzeni dünyamızı bitirebilir. Doğa kırımı, savaş kırımlarıyla başa baş gidiyor. Savaş ve doğa kırımı sürdüğü sürece insanlığın sonu gittikçe yaklaşıyor korkarım. (...) Bir yazarın sorunu yalnızca umut vermek değildir. İnsanların yaşadığı derin ve birbirinden farklı sorunlar vardır. Onun için bir yazar insanların macerasını çok iyi bilmelidir. Ancak insanların macerasını çok iyi bilen bir yazar iyi bir yazardır. Bu romanın bitişi yazara ait bir bitirmedir. Yazar böyle bitirmek istemiştir. İnsan çok zengindir, başka bir yazar başka türlü bitirecektir. ‘Tek düşüm daha güzel yazmak’ Ben edebiyata çocukken başladım. Çocukluğumda bizim köye çok âşıklar, destancılar gelirdi. Onlara çok meraklıydım. Köye her destancı geldiğinde ben onun yanındaydım, sonra onlar gibi şiir söylemeye başladım. Kö The Beatles’ın yayımlanmamış filmi ? Kültür Servisi The Beatles’ın “Magical Mystery Tour” görüntülerinden oluşan, daha önce hiçbir yerde yayımlanmamış bir belgeseli The Space adlı internet sitesinde ilk kez yayımlandı. 1967 yılında çekilen film için konuşan ödüllü Arena belgesel film serisi editörü Anthony Wall, topluluk üyeleri için, “Film boyunca dizlerini ovalayıp başkalarını yemekleriyle paylaşıyorlar. Olağanüstü görüntüler” ifadelerini kullandı. 6. iDANS ULUSLARARASI ÇAĞDAŞ DANS VE PERFORMANS FESTİVALİ BAKANLIK ‘MÜZELERİ VETODA’ KARARLI Dolu dolu bir hafta Kültür Servisi Bu yıl 6.’sı düzenlenen iDANS Uluslararası Çağdaş Dans ve Performans Festivali, çağdaş dansı tiyatro ve performans sanatlarıyla buluşturmaya devam ediyor. Avusturya’da yaşayan tiyatro yönetmeni ve oyuncu Anna Mendelssohn’ın iklim felaketlerini ele aldığı “Cry Me A River” adlı çalışması, bugün saat 20.00’de garajistanbul’da sahneleniyor. Berlinli tiyatro topluluğu Rimini Protokoll’ün Mısır’ın başkenti Kahire’de müezzinlerle birlikte gerçekleştirdikleri “Radyo Müezzin”, GoetheInstitut İstanbul’un katkılarıyla 4 ve 5 Ekim tarihlerinde Haliç Kongre Merkezi’nde sahnelenecek. Britanyalı Güney Asya dansının yükselen yıldızı Aakash Odedra’nın “Rising” adlı gösterisi 6 Ekim saat 20.00’de yine Haliç Kongre Merkezi’nde izleyiciyle buluşacak. Ünlü fotoğraf sanatçısı Peggy Jarrell Kaplan’ın “Koreografların Portreleri: Beden’den Yüz”e sergisi 4 9 Ekim tarihleri arasında Haliç Kongre Merkezi’nde, 13 23 Ekim tarihlerinde garajistanbul’da görülebilir. ‘Rising’ ‘Bize ait olanı istiyoruz’ SELDA GÜNEYSU Pussy Riot’ın temyiz davası ertelendi ? Kültür Servisi Rus punk müzik topluluğu Pussy Riot’ın üç üyesiyle ilgili verilen iki yıllık hapis cezalarının temyiz davası, grup üyelerinden bir tanesinin avukatını kovması nedeniyle 10 Ekim’e ertelendi. Ağustos ayında grubun üç üyesi, Putin karşıtı bir protesto gösterisi düzenledikleri gerekçesiyle hapis cezasına çarptırılmış, bu karar dünyanın pek çok yerinde kınanmış ve protesto gösterilerine neden olmuştu. ANKARA Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Osman Murat Süslü, dünyadaki bazı müzelerin Türkiye’nin tarihi eserlerini “şantaj” yoluyla istediğine yönelik eleştirilere, “Biz zorla kimsenin eserini almıyoruz. Bize ait olduğunu bildiğimiz eserleri talep ediyoruz. Bunu talep ederken de bilgi ve belge sunuyoruz” yanıtını verdi. Süslü, “Bize ait olduğunu ispat ettiğimiz eserleri bulunduran müzelerle protokolümüz çerçevesinde işbirliğine gitmeyiz” dedi. Süslü, Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada, bakanlığın “Ellerinde Türkiye’ye ait olduğu ispat edilen tarihi eserleri bulunduran müzelerle işbirliğine gidilmeyeceği, bu müzelere sergilenmek üzere eser veril ? Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Süslü, yurtdışına kaçırılan tarihi eserlerle ilgili Cumhuriyet’e konuştu.. meyeceğine” yönelik bir protokolü bulunduğunu belirtti. Ancak bazı müzelerin yurtdışına kaçırılmış tarihi eserlerle ilgili müzakereye katılmaktan kaçındığını aktaran Süslü, “Bu eserlerin kendilerine ait olduğuna yönelik bilgileri ve belgeleri varsa bizimle paylaşsınlar, biz zorla kimsenin bir eserini almıyoruz” dedi. Süslü, “Berlin Müzesi ile girilen müzakere sonucunda Boğazköy Sfenksi’ni geri aldık biliyorsunuz. Geri alırken de anlaşma metnimizin son maddesine ‘Kendine münhasırdır, çünkü her eser kendine özgüdür’ ve ‘Bu eserin Türkiye’ye dönmesi ile birlikte iki ülke arasındaki işbirliğinin önü açılacaktır’ ifadeleri eklendi. Bu son ifade başka konuların da müzakere edileceği anlamı taşımaz mı?” dedi. cılığının önemli konuları ve 4+4+4’le Kültür Servisi 2009’da yaşama veda 2012 ZEYNEP CEMALİ EDEBİYAT GÜNÜ biçimlenen yeni eğitim döneminde eden usta öykücü Zeynep Cemali edebiyat kitaplarının yeri tartışılacak. adına bu yıl ikincisi düzenlenen edeEdebiyatımızın genç kalemlerinbiyat günü, bu yıl da çocuk ve gençden Onur Caymaz’ın yönetimini lik edebiyatının en önemli konularıüstleneceği konferansın konuşmacını masaya yatırmaya hazırlanıyor. ları arasında Selim İleri, Yalvaç Kadir Has Üniversitesi’nde 6 Ekim’de Ural, Müge İplikçi, Behçet Çelik, düzenlenecek “2012 Zeynep CemaAslı Tohumcu ve Semih Gümüş gibi edebili Edebiyat Günü” konferansında, yatçıların yanı sıra Prof. Dr. Üstün Ergüder, Zekeriya Kaya, Dr. çocuk ve gençlik edebiyatına emek veren yazarlar, editörler, akademisyenler, yayıncılar, illüstratörler, çe Müren Beykan gibi eğitim ve yayıncılığımızın önde gelen isimlevirmenler, grafik tasarımcılar, kütüphaneciler ve eğitimcilerin ka ri bulunuyor. Konferansın sonunda ise 2012 Zeynep Cemali Öykü tılacağı tamgünlük konferansta çocuk ve gençlik edebiyatı, yayın Yarışması’nın sonuçları açıklanacak. C MY B C MY B Edebiyatçılar arada ve çocuklar bir
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear