23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 27 EKİM 2012 CUMARTESİ kultur@cumhuriyet.com.tr 14 SALT Galata, “Modernin İcrası: Atatürk Kültür Merkezi 19461977” sergisiyle AKM’nin portresini çiziyor KÜLTÜR Sergideki kesitmaket AKM’nin cephesini görmeye alışık herkesin yapıyı üçboyutlu bir formatta görmesine olanak sağlıyor. Bir Bayram Anısı Çocukluğumda en sevdiğim, yüreğim kıpır kıpır beklediğim bayramlar Şeker Bayramı ile Kurban Bayramı’ydı. Öteki bayramlardan daha uzunlardı çünkü, sinemalar dörder film oynatırlardı, babam da bayram hediyeleri alırdı. Ama belki de en önemli neden, Çukurbostan’da bayram yeri kurulmasıydı. Atlıkarınca, döner dolap… Çocukluğumun en coşkulu şenliği. Bayram yerine Şükrü Ağabey götürürdü beni. Babamın en sevdiği çalışanı. Tezgâhının başına astığı bir resmi hiç unutamam. Taşbaskısı bir resim. Bizim o yaştaki ressamlığımızdan belki yarım gömlek üstün bir ressamın çizdiği tombul bir kadın resmi. Altında koca harflerle “Dünya Güzeli” yazıyordu. O yaşta bile merak ederdim: Onu kim Dünya Güzeli seçmiş? Olacak iş değil. Ama Şükrü Ağabey’e sormaya utanırdım. ??? Bir Kurban Bayramı sabahı Şükrü Ağabey erkenden damladı. Doğru Çukurbostan’a. Bayram yerine. Atlıkarıncaya bindim önce. Sonra motosiklet gösterisine gittik. Ahşaptan yapılmış dev bir silindir. Yüksek mi yüksek. Merdivenle tepeye tırmanıyoruz. Öteki seyircilerle birlikte. Silindirin içindeki boşlukta bir motosiklet. Sürücüsü geliyor. Sonra yüreğimizi ağzımıza getiren gösteri başlıyor. Silindirin içinde yerçekimine meydan okurcasına dönüyor da dönüyor motosiklet. Sürücüsü yüzünü Türk bayrağıyla kapattığı zaman başlıyoruz alkışlamaya. Gösterinin sonu. Sanki motosikleti biz kullanmışız gibi soluk soluğa iniyoruz silindirden. Sonra yine atlıkarınca. Arkasından kahvede Hacivat seyredeceğiz. Karagöz demezdik Antep’te. Hacivat derdik. ??? Atlıkarıncadan inince çıkşağı satan bir adam ilişti gözüme. Çıkşağı. Yoyo. Ama “yoyo”yu bilmezdik biz. Çıkşağı derdik. Yıllar sonra öğrendim. Çıkşağı, “çık yukarı in aşağı”nın ilk ve son hecelerinden üretilmiş bir sözcükmüş. Başka kentlerde satılan yoyolardan farkı, tenekeden yapılmış olmasıydı. Babamın verdiği bayram harçlığıyla bir çıkşağı aldım hemen. Başladım çevirmeye. Öyle yukarıaşağı yok… Onu herkes yapar. Ben bu işin ustasıyım. İleri fırlatıp çekiyorum. Fırlattım çıkşağıyı. İpi çürükmüş meğer. Gitti çıkşağı, biraz ötedeki, benden biriki yaş büyük bir çocuğun kaşında patladı. Elini alnına götürüp yere yığıldı çocuk. Kan akıyor. “Eyvah” dedim içimden. Şimdi dövüşeceğiz. Beni dövebilecek birine benzemiyor, ama olsun. Rezillik. Şükrü Ağabey’le koştuk yanına. Çocuk şöyle bir doğruldu. Bana baktı. Sanki kaşı yarılan o değil de, benim. Başladı teselli etmeye: “Ziyanı yok. Bir şey olmadı. Kanar, geçer. Aldırma.” ??? Ayrıldık. Doğru Hacivat’a. Küçük kürsülere oturduk. Biraz sonra omzuma bir el dokundu. Kafamı kaldırıp baktım. Biraz önce yaraladığım çocuk. Yanıma ilişti. Nereden bulduysa bir pamuk koymuş kaşının üstüne. Bir eliyle onu tutuyor. Gülümsedi. “Az önce tanıştık ama adını bilmiyorum” dedi. “Benim adım Ülkü” dedim. Elimi uzattım. “Benim adım da Onat” dedi. Yıllar sürecek sıcak bir dostluğun başlangıcıydı bu. Onat’la. Onat Kutlar’la. ‘Kent bu yapıyı istiyor’ CEREN ÇIPLAK Tiyatrooperabale sevenler, AKM’nin tarihiyle ilgilenenler SALT Galata’daki İstanbul Atatürk Kültür Merkezi (AKM) sergisini gezince ilginç bilgilere tanık olacaksınız. Örnek mi? Sergideki kronoloji duvarındaki bilgileri takip edince ülkemizde Kültür Bakanlığı yokken bir opera binasının, kültür merkezinin olduğunu göreceksiniz. Öyle ki bu yapının Sidney Operası’dan da önce inşa edildiğini öğreneceksiniz. “Modernin İcrası: Atatürk Kültür Merkezi 19461977” adlı sergi, özellikle yapının mimarı Hayati Tabanlıoğlu, cephe tasarımına katkıda bulunan mimar Aydın Boysan, aydınlatma tasarımcısı Johannes Dinnebier, seramik sanatçıları Sadi ve Belma Diren’nin kişisel bilgileri ve işleri gösterilerek biraz öyküleştirilmiş. Küratörler “Çünkü AKM bu kişilerle var oldu” diyor. Sergi küratörleri Pelin Derviş ve Gökhan Karakuş’a sorduk: Sergide AKM’nin tarihini fotoğraflarla anlatan panoda son dönem fotoğrafları yok. AKM’nin yılan hikâyesine dönen son dönemine neden bakmadınız? P.D: Bizim ortaya çıkarmakla ilgilendiğimiz İstanbul kentinin bunu talep etmesiyle başlayan süreç. Bu bina orada varsa birileri bunu istedi diye var. Bunu daha iyi anlamak ve özellikle dikkat çekmek istedik. G.K: Hedefimiz 1946’dan 1977’ye kadarki inşaat süreciydi, yani Lütfi Kırdar’ın bu işi başlatmasıyla geçirdiği yangın ? ‘AKM’de modernist bir mimarlık var. Sanat, tasarım, üretim, teknik, yönetim gibi alanlarda modernist bir program oluşturulmuş. Binanın gücü bütün bunların bir araya gelmesinden kaynaklanıyor.’ diyor serginin küratörlerinden Gökhan Karakuş. Diğer küratör Pelin Derviş tamamlıyor: ‘İdarecisinden tiyatrocusuna, mimarından kullanıcısına herkes bu binayı, binanın getireceği yaşamı istedi. Çünkü İstanbul bu yapıya çeşitli güçlükleri aşarak kavuştu.’ Bir zaman çizelgesi eşliğinde sunulan sergide çokgen puf ve masaların belirlediği beş istasyon yer alıyor. dan sonra, AKM’nin yeniden faaliyete geçmesi arasındaki süreç. Oradaki süreçler net olarak anlaşılmıyordu, çoğu da sancılı süreçlerdi. Oraya bakarak bugüne yorum yapılsın istedik. AKM’nin siyasi, toplumsal ve mimari yönünü anlatırken denge kurmaya çalışmışsınız, ama sanki siyasi yönü biraz eksik kalmış... G.K: Siyasi olarak genel çerçeve net. Sonunda bu projeye “Modernin İcrası” diyoruz. Bu yön, yaklaşımımız bir siyasi tutum olarak değil de, genel çerçeve çizen bir parametre olarak ortaya konuyor. Türkiye’de ilerici modernizmin nasıl yapıldığına dair bir örnek ortaya koyuyoruz ve insanların kendi çevrelerinde bu örneğe bakarak bu tür mekânları, faaliyetleri, teknik altyapıyı ve bu tür mimarlık yaklaşımını kaydetmelerini istiyoruz. Türkiye’de modernleşme henüz bitmiş değil, bir önceki dönemde modernleşme nasıl oldu, onu ön plana alarak o modernizme bugün tanıklık etsinler istiyoruz. Peki AKM’nin modernizmini nasıl gösteriyorsunuz? G.K: İlk önce burada bir teknolojik mühendislik var. Mühendislik ve proje yönetimi anlamında Hayati Tabanlıoğlu ve ekipleri (Bu uluslararası bir ekiptir) çok net bir sonuca vardı. Modernizm, opera/tiyatro programıyla da, teknik ve yö netim olarak da değerlendirilmesi gereken bir kavramdır. Ve tabii burada modernist bir mimarlık var. Örneğin alüminyum cepheden söz ediyoruz. Türkiye’de bunun endüstrisi 1950’lerde kuruldu, o da tam bir modern endüstridir. Mimarın ihtiyaç duyup çizmesi yetmiyor, bir üretim söz konusu. O üretimde malzemeye ve yöntemlere bağlı oluyorsun, bunlar da modernist... Bunu seramikte de görüyoruz, yani geometrik soyutlama tarafı da olan modern sanat. Bütün bunlar sanat, tasarım, üretim, teknik, yönetim tam anlamıyla modernist bir program oluşturuyor. Biz bunların bir araya gelmesinin topluma ne fayda sağladığını göstermeye çalıştık. Yani modernizmi biçimsel olarak değil, bu parametrelerin bir araya gelişi üzerinden değerlendirdik. Binanın gücü bütün bunların bir araya gelmesinden kaynaklanıyor. Bunu da bir siyasi yaklaşım olarak değerlendirebilirsiniz ama tam bire bir değil. AKM’nin öyküsünde sizi etkileyen ne oldu? P.D: Kentin bu yapıyı istemesi öykünün en etkilendiğim tarafı oldu. İdarecisinden tiyatrocusuna, mimarından mühendisine, kullanıcısına herkes bu binayı, binanın getireceği yaşamı istedi. Kolay dönemler değildi. Savaş sonrası sınırlı ekonomik olanaklar, siyasi değişiklikler beraberinde kesintili bir uygulama sürecini getirdi. İstanbul bu yapıya çeşitli güçlükleri aşarak kavuştu. Bu irade, modernizmin ruhunu yansıtan bu tutku, beni çok etkiledi. 4. Dans Kamera İstanbul Festivali 1 Kasım’da başlıyor Beyazperdede filmlerin dansı Pamuk, Sonning Ödülü’nü aldı Kültür Servisi Dünyanın her köşesinden dans filmlerini izleyiciyle buluşturan “4. Dans Kamera İstanbul Festivali” 1 Kasım’da başlıyor. Festival, 1 Kasım saat 20.00’de Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Çağdaş Dans Anasanat Dalı Şebnem Selışık Aksan Sahnesi’nde “Tutku: Meriç Sümen ve Türkiye’den Karma Dans Filmleri Seçkisi”nin gösterimiyle başlayacak. 4 Kasım’a dek sürecek festivalde, Caddebostan Kültür Merkezi’nde 2 Kasım’da “Avrupa’dan Karma Dans Schwarzenegger yine ‘Barbar Conan’ ? Kültür Servisi Aksiyon filmlerinin vazgeçilmez aktörü Arnold Schwarzenegger, 1982’de rol aldığı “Barbar Conan” filminin yeni yapımında tekrar kamera karşısına geçiyor. Filmin yapımcılığını üstlenen Chris Morgan, devam filminin 1982’deki yapıma sadık kalacağını, 1984’teki devam filmi ve 2011’de Jason Momoa’nın oynadığı “Barbar Conan” filmlerinin göz ardı edileceğini belirtti. ‘Dinim edebiyat’ SADİ TEKELİOĞLU HELSİNKİ Orhan Pamuk, Kopenhag Üniversitesi tarafından iki yılda bir verilen Sonning ödülünü üniversitenin rektörü Ralf Hemmingsen’den aldı. Ödül töreninde kısa bir açılış konuşması yapan Hemmingsen, Orhan Pamuk’un eserlerinde hem DoğuBatı arasında sıkışıp kalmış Avrupa’nın uç sınırında yaşayan küçük bir çocuk olarak Orhan Pamuk ve yaşadığı şehri şiirsel bir düzeye çıkararak DoğuBatı ikilemini, zıtlığını ve ortak yönlerini bir araya getiren bir Orhan Pamuk bulunduğunu belirterek “Her iki Orhan’a da çok teşekkür ediyorum” dedi. Orhan Pamuk ise Avrupa kültürüne katkılarından dolayı bu ödülün kendisine verilmesinden mutluluk duyduğunu, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin ulaşmasını istediği hedef olan Avrupa kültür mirasına katkıda bulunduğunun ödülle saptanmasının çok gurur verici olduğunu söyledi. “Avrupa demek, Avrupa’da üretilen, müzik, sanat, tablo, mimari, özgür düşünce, Avrupa felsefesi demektir. Avrupa Birliği benim için hedef değildir. Benim için hedef Avrupa kültürüdür. Bu ödülü sadece ben almadım, benim gibi düşünen milyonlarca Türk adına da bu ödülü aldım, onlar adına ayrıca gururluyum” dedi. Pamuk, ayrıca, Türkiye’nin Avrupa’da yer alıp almamasının dini şartlara bağlı olup olmadığı konusundaki sorulara cevap verirken de “Benim dinim edebiyattır” dedi. Filmleri Seçkisi 1” saat 13.00’te, “Dünya’dan Karma Dans Filmleri Seçkisi 1” saat 15.00’te, “Amerika’dan Karma Dans Filmleri Seçkisi” saat 18.00’de izlenebilecek. Yine aynı mekânda 3 Kasım’da da “ Avrupa’dan Karma Dans Filmleri Seçkisi 2” saat 18.00’de, “Türkiye’den Karma Dans Filmleri Seçkisi” saat 20.00’de, 4 Kasım’da ise “ Dünya’dan Karma Dans Filmleri Seçkisi” saat 18.00’de gösterilecek. Ceredebiyat’ta ‘Eleştirel Roman Okuma’ ? Kültür Servisi Yeni sezona ekim ayında “Yaratıcı Yazarlık Atölyesi” ile başlayan Ceredebiyat, 4 Kasım’da “Eleştirel Roman Okuma Seminerleri” ile devam ediyor. Atölye, yazar A. Galip sorumluluğunda yürütülecek seminerlerde katılımcılara roman türleri, romanın geçirdiği evreler, roman kuramı ve akımların özellikleri, roman sanatının sorunları, romanların hazırlanma ve yazılma süreçleri hakkında bilgi verecek, öneriler sunacak. Simya Galeri’de sanat seminerleri Kültür Servisi Simya Galeri 20122013 seminerlerinin kasım programı Serap Yüzgüller Arsal’ın güzel ve çirkin kavramını irdeleyen “Sanat Tarihinde GüzellikÇirkinlik” adlı semineriyle başlıyor. Seda Yavuz’un “1960’lardan Günümüze Sanatın ‘Yasak’ Tarihi”yle devam edecek seminerlerde Asuman Kafaoğlu Büke’nin yöneteceği “Karşılaştırmalı Edebiyat Seminerleri”nde ise dünya edebiyatı klasikleri okunacak. Emre Zeytinoğlu’nun “Sanat Konuşmaları”, Sabrina Fresko’nun “Takı ve Heykel Atölyesi”, Nezih Başgelen’in “Arkeoloji ve Anadolu Antik Kentleri”, Ahmet Kuyaş’ın “Türkiye’de Yakın Tarih ve Politika”sı ve Seda Binbaşgil’in“Cazın Farkına Varmak” başlıklı seminerleri de kasım ayı boyunca Simya Galeri’de olacak. (Kayıt için; 0 212 259 77 40 info@simyagaleri) Vega Ghetto’da ? Kültür Servisi 1996’da Tuğrul Akyüz ve Mert Koral ile Deniz Özbey Akyüz tarafından kurulan “Vega” bugün saat 23.30’da Ghetto’da konser verecek. 2003 yılında Mert Koral’ın ayrılmasının ardından yola iki kişi devam eden Vega, en son 2005 yılının sonunda “Hafif Müzik” albümünü çıkarmıştı. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear