29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
18 EKİM 2012 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 15 yapılması şart koşulmuş. Haziranın 15’inde Resmi Gazete’de Ancak bilindiği üzere, 6302 yayımlanan 6322 sayılı kanun ile bazı sayılı yeni Ticaret Kanunumuz, hizmetleri, yurtdışındaki müşterilere şirketleri faaliyet alanları veren işletmelere büyük bir vergi konusunda özgür bırakmakta. avantajı sağlandı. Ana sözleşmelerinde Burada amaç; “Hizmet ihracı yoluyla bulunmayan konularda bile ülke ekonomisinin uluslararası şirketlerin faaliyette rekabetçiliğinin artırılması, yeni ihracat bulunabilmelerine izin vermekte. alanlarının oluşturulması, ülkemizde Ticari alanı düzenleyen Ticaret istihdam imkânlarının yaratılması ve Kanunumuz böyle bir serbestlik nitelikli işgücü istihdamının artırılmasının tanırken, Maliye Bakanlığı’nın desteklenmesi” olarak ifade edildi. Maliye Bakanlığı, şu an taslak buna çelişkili uygulama geliştirmesi ve Görüyoruz ki bu yasayla, yüksek katma aşamasında bulunan 7 seri numaralı faaliyet konusunu indirimden değer yaratma potansiyeli bulunan Kurumlar Vergisi Genel Tebliği ile çeşitli yararlanmanın şartı olarak ileri sürmesi hizmetler için yeni bir teşvik unsuru açıklamalar yapmaya hazırlanmakta. anlaşılır gibi değil. oluşturuldu. Tebliğ taslağı ile hizmet ihracı Bunun da ötesinde, tebliğ taslağında Ayrıca, 6322 sayılı kanun ile Gelir indiriminin sınırlandırılmaya çalışıldığı yer alan bir diğer hükme dikkat çekmek Vergisi Kanunu’nun 89’uncu, Kurumlar görülüyor. istiyorum. Anılan taslaktaki ifade aynen Vergisi Kanunu’nun da 10’uncu Şöyle ki; Tebliğ taslağında, bu şöyle: “Düzenleme kapsamında indirim maddesinde yapılan düzenlemeler ile indirimden yararlanmak isteyen şirketlerin imkânından faydalanılabilmesi için hizmet ihracından elde edilen kazançların ana sözleşmelerinde yazılı esas faaliyet mimarlık, mühendislik, tasarım, yazılım, yüzde 50’sinin beyannamede indirimine konusunun, münhasıran Türkiye’de tıbbi raporlama, muhasebe kaydı tutma, izin verildi. Yani, katma değer vergisi yerleşmiş olmayan kişilerle, işyeri, kanuni çağrı merkezi ve veri saklama hizmeti uygulamasında aşina olduğumuz hizmet ve iş merkezi yurtdışında bulunanlara alanlarında faaliyette bulunan hizmet ihracı istisnasının bir benzerine gelir ve mimarlık, mühendislik, tasarım, yazılım, işletmelerinin sadece Türkiye’de yerleşmiş kurumlar vergisi açısından da yer verilmiş tıbbi raporlama, muhasebe kaydı tutma, olmayan kişilerle, işyeri, kanuni ve iş oldu. İşletmeler tarafından elde edilen çağrı merkezi ve veri saklama hizmetleri merkezi yurtdışında bulunanlara hizmet kazancın yüzde 50’sinin beyan edilen sunmak olması gerektiği belirtilmiş. Yeni vermek amacıyla kurulması gerekmekte kazançtan indirilebilmesi için, kazancın kurulacak şirket ana sözleşmelerinde bu olup başka faaliyetlerle uğraşılması ya elde edileceği faaliyet alanları ise şöyle hükümlerin bulunması, mevcut şirketlerde da aynı faaliyet konularında yurtiçine tanımlanmış: de ana sözleşme değişikliğinin de hizmet verilmesi durumunda indirim Mimarlık, mühendislik, tasarım, imkânından faydalanılayazılım, tıbbi raporlama, mayacaktır.” muhasebe kaydı tutma, çağrı İKİ YERDE ÇALIŞAN İZİN HAKKINI NASIL KULLANIR? Ne kanun maddesi ne de merkezi ve veri saklama kanun gerekçesi böyle bir hizmetleri. Bir çalışan iki yerde birden sianlam ve içerik ifade İlgili bakanlığın izni ve gortalı gösteriliyorsa, izin hakkı etmezken Maliye denetimine tabi olarak verilen nasıl düzenlenir? Bakanlığı’nın indirim eğitim ve sağlık hizmetleri. Yavuz Tanrısever uygulamasını bu şekilde Özetle, hizmet ihracı Her işyerinin izin durumu birSorularınız için malikısıtlaması mantığı indiriminden yararlanabilmek cozum?ismmmo.org. birinden farklıdır. Bağımsızdır zorluyor. için bu hizmetlerin yurtdışında tr adresine mail atave iki işyerinden de aynı anda bilirsiniz. Tüm sorular Sizce de, Maliye yerleşik kişi ve kurumlara izin almanız gerekir. Aynı döeposta ile tek tek Bakanlığı’nın hem bu verilmesi gerekiyor. nemde iki işyerinden izin kulcevaplanacaktır. kısıtlamadan hem de Gördüğünüz gibi buraya lanmazsanız izin almadığınız dikendini kanun koyucu kadar her şey yolunda… ğer işyerinde çalışmanız gerekir. gibi görmekten Ancak bu indirim vazgeçmesi doğru uygulamasının ayrıntılarını olmaz mı? düzenlemek için yetki alan ‘Belge vermeyen’ öğrenci prim ödeyecek Üniversite öğrencilerini derslerin dışında zorlayacak bir önemli konu da sağlıkla ilgili. “Zorlayacak” diyoruz çünkü, sağlık hakkından yararlanmaya devam edebilmek için öncelikle SGK’nin bürokratik işlemlerinin aşılması gerekiyor. Halen, üniversite öğrencileri 25 yaşına kadar annebabalarının sosyal güvencesi üzerinden sağlık hakkından yararlanabiliyor. Ama bunun için okulundan alacağı öğrenci belgesini her yıl ekim ayında SGK müdürlüğüne iletmesi gerekiyor. Bu yapılmazsa, hem bu haktan yararlanamıyor, hem de “gelir testine” girilmemesiyle aylık 226 lira prim ödeme riski oluşuyor. Üniversite kazanamayan çocukların sağlık hakkı konusunda da sistemin inceliği çok. 1 Ekim 2008 itibarıyla annebabasının bakmakla yükümlü olduğu kişi olarak sağlık hizmeti alan kız çocukları, çalışmaya başlamadıkları ve evlenmedikleri sürece annebabaları üzerinden sağlık hizmeti almaya devam ederler. Ancak annebabası üzerinden bakmakla yükümlü olunan kişi sayılmayan kız ve erkek çocuklarından üniversiteye kayıt yaptıramayanlar genel sağlık sigortası primi ödeyecekler. Liseye devam edenler 20 yaşına kadar sağlıktan yararlanmakla birlikte üniversite sınavını kazanamayanlar evde sınava hazırlansalar da, dershaneye gitseler de annebabaları üzerinden sağlık hizmeti alamıyorlar. Bu durumda olanların öncelikle gelir testine girmeleri gerekiyor. Aile içindeki gelirin kişi başına düşen aylık tutarının asgari ücretin üçte birinden yani yaklaşık 313 liradan az olması halinde genel sağlık sigortası primleri devlet tarafından karşılanacak. Yani, liseyi bitirip öğrenimine devam etmeyenlerin sağlıktan vazgeçerek prim ödememeleri mümkün olmayacak. ‘Teşvik’te Hata Olmaz! Emir ile Kaan Emir 21 yaşındaydı… Bir yurtseverin, bir Atatürkçü bilim adamının oğluydu... Rektörü olduğu Malatya İnönü Üniversitesi’ni yalnızca birkaç yıl içinde 53 devlet üniversitesi arasında ikinciliğe yükselten, dünyanın ikinci büyük karaciğer nakli merkezini kuran ve ödül olarak 3.5 yıldır Silivri tutsakhanesinde misafir(!) tutulan ve de o ağır şartlarda karaciğer kanserine yakalanan Fatih Hilmioğlu’nun gözünden bile sakındığı evladıydı... Emir, geçen cumartesi gecesi, arabasıyla bir halk otobüsüne arkadan çarparak oracıkta yaşamını yitirdi... Cansız bedeni, Başkent Üniversitesi’ne kaldırıldı... Halbuki Emir, babasına ve onun gibi yüzlerce yurtsevere karşı yapılan hukuk katliamlarına karşı çıkmak için morguna kaldırıldığı Başkent Üniversitesi’nin Hukuk Fakültesi’ne girmişti… Fatih Hilmioğlu, yavrusunun cenazesine gidebilmek için izni sekiz saatlik bir soluk soluğa koşturmaca sonrası alabildi… Ve Fatih Hoca’ya bir gece olsun evinde kalma izni verilmedi. Cenaze töreni öncesinde geceyi Sincan Cezaevi’nde tek başına geçirdi… İşte bizlere anlatılan “ileri demokrasi” budur!.. Üzülmek, kahrolmak ne çare… ??? Silivri zindanı, Silivri süreci çok hayatları kararttı… Ölenler, kalp krizi geçirip herkesin gözleri önünde haykırarak can verenler, sevdiklerini yitirip cenazesine bile katılamayanlar, onulmaz hastalıklara yakalanıp hâlâ içeride tutulanlar… Hepsi kayıt altında, hiçbiri unutulmadı… Unutulmayacak… Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Sevgili Atilla Sertel yazmıştı; gözlerim dolarak, yüreğim kanayarak okumuştum: Bir öğle üzeri ara vermişti mahkeme… İki genç delikanlı yan yanaydı. Biri Fatih Hilmioğlu’nun, diğeri ise Yarbay Mustafa Dönmez’in oğluydu. Basına ayrılmış kısmın en önünden, baba ve oğulların bağırarak yaptıkları konuşmaları ister istemez duyuyordum. Arada askerler vardı, bir de görevli yüzbaşı… Bir ara delikanlıyı, yüzbaşıya yalvarırken gördüm, “Hızla gideceğim yanına ve öpüp döneceğim, ne olur çok özledim” diyordu. Gözlerim doldu, içim burkuldu… O iki delikanlıdan biri Yarbay Mustafa Dönmez’in oğlu Alp Kaan Dönmez’di… O da 21 yaşındaydı… Ve maalesef o da 1 Eylül 2012’de staj yaptığı Azerbaycan’da karşıdan karşıya geçerken bir arabanın altında kalarak yaşamını yitirmişti… Atilla’nın anlattığı tanıklığının son bölümünü bilmiyorum; umarım o yüzbaşı hangisi olduğunu bilemediğim o delikanlıya babasını bir kerecik öpmesi için izin vermiştir... Çünkü artık o iki delikanlı da babalarını bir daha öpemeyecekler… ??? Pazartesi günü Serhan Bolluk, Aydınlık gazetesindeki başyazısında şöyle diyordu: Anadolu’da zulmün artsın derler. Zalime söylenir. Zulmün artsın ki isyan olsun. İsyan olsun ki acımız hafiflesin… İnsanı insan yapan her şeye, düşmanlar. Ki toplamına vatan diyoruz. Üstünde insan oluyoruz. Onlar vicdansız ve vatansızlar… Bu yazı zalime değil, isyan edene. O, adı üstünde zalim. Öyle olmasa zulmeder mi?.. Ama sona geliyor. Bozgunu yakın… Anayız, babayız, kızlarız, oğullarız… 29 Ekim’de meydanlardayız… Tarih babaya bakın, binlerce örnek gösterecektir… Zalim yenilecektir… En yenilmez sandığı anda halkın gazabıyla yüz yüze gelmeye, gerçek adaletin ne anlam ifade ettiğini görmeye mahkumdur, hiç kuşkunuz olmasın… Sevgili Fatih Hilmioğlu’nun kişiliğinde, Silivri, Hasdal ve Maltepe’deki tüm kahramanların önünde sevgi ve saygıyla eğiliyorum… Acıları acımız, erinçleri erincimizdir, böyle biline… İktidar Komşularımızın Tümüyle Kavgalı! PERİHAN ERGUN KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Halk arasında mülk edinmek isteyenlerin ilk öngördükleri öğüt “Ev alma komşu al”dır. Bu yaşanan bir gerçektir. Özellikle de ülkemizde göçlerin getirdiği nedenlerle nüfusu çoğalan kentlerimizde huzurlu bir mekânda yaşayabilmek için bu önkoşuldur. Çünkü komşularımız akrabalarımızdan daha çok yakın çevremizdirler. Ulu önderimiz Atatürk’ün “Yurtta sulh cihanda sulh” özdeyişi de kanımca geniş çapta bu anlamı taşır. Cumhuriyet’in ilanından bu günlere gelene dek gelmiş geçmiş tüm yönetimlerimiz dış siyasetlerinde hep bu ilke doğrultusunda hareket etmişlerdir. Gelin görün ki en yakın sınırla güney komşularımızdan biri olan Suriye’yle son zamanlara değin ülkesinde Öcalan’ı barındırması dışında ki sonradan istemimiz doğrultusunda sınır dışı edilmişti hiçbir çelişkimiz olmamıştı. Hatta yakın tarihlere kadar Sayın Başbakanımızla oranın Başkanı Beşşar Esad ve hatta eşleriyle aile yakınlığı örneği izlediğimiz mutluluk görüntüleriyle siyasi durumun birdenbire savaş haline dönüşmesi çok şaşırtıcı oldu. Bu üzücü gelişimin nedeni, Başbakanımızca Esad’ın kendisine karşıt olanlarla halkına ettiği zulümle öldürücülüğüydü. Bu nedenle ona insanlık adına demokrasiyle insan haklarını hatırlatıp işlemlerine son vermesini, gerekirse savaşla öğretme kararlılığıydı. Bu davranışın uluslararasında kabul ve takdir göreceği umulurken ABD’nin memnuniyeti dışında kimseden onay gelmedi. Aksine doğuda sınır komşumuz İran’la, ABD’nin istemiyle Malatya’ya kondurulan füze kalkanı nedeniyle zedelenen dostluğumuz bir kez daha yara aldı. Kuzey komşumuz Rusya ve yoğun ticaret ilişkimiz olan Uzakdoğu’daki Çin’den ters tepkilere neden oldu. Ayrıca, PKK destekçiliğiyle binlerce askerimizin şehit olmasına neden olan, şimdi de Suriye’nin muhaliflerine silah kullanma dersi verdirdiğini çekinmeden açıklayan aşiret beyliğiyle kuzey hudutları içinde Türkiye’nin güneydoğusunu da içine alan Büyük Kürt Devleti’ni kurmayı amaçlayan Barzani’yle yakınlığımız, Irak Başbakanı Maliki’yle de aramızda soğuk yeller esmesine neden oldu. ??? Bunlara ek olarak, Suriye’den Şanlıurfa’nın Akçakale’sinde top mermisinin evlerine düşmesiyle kaybettiğimiz 2’si kadın 3’ü çocuk 5 yurttaşımızın içimizi yakan ki hâlâ kasıtlı veya kaza olup ol madığı sonucuna varılamamış acı olay da kavgayı büyüttü. Örneğin Rusya’dan kalkıp Suriye’ye gitmekte olan uçağın ateşli silah yüklü olduğu ihbarıyla Ankara’da indirilmiş olması kavgayı Rusya’nın da katılımıyla büyüttü. Hükümetçe dış ülkelerden Suriye’ye giderken hava sahamızdan geçen tüm uçakların bu işleme tabi kılınacağı duyuruldu. Önemli bir sorunumuz da bize göre sığınmacı, Esad yönetimine göre PKK misali silahlı çetelere hükümetin, özellikle de Başbakan RTE’nin özenli konuklar gözüyle bakması kavgayı büyüttü. Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nca “istesek bir günde sınırı aşar onlara dersini veririz” diye açıklamalar kısmi seferberlik havasına dönüştü. Devamında onlarca tankımız Suriye hududu önünde mevzilendi. Bu durumda Hatay’daki yurttaşlarımızın yaşam koşullarıyla ekonomik durumları altüst oldu. Çocukları sokağa çıkamaz, okullarına gidemez durumda. Savaş kelimesinin bile tedirginlik yarattığı bu durumda, ABD’in taşeronu olunması nedeniyle uygulamasına kalkışmak hiçbir mantık ve vicdana sığmıyor. Hakkımızda hayırlısı diyelim... ??? Yurtiçindeki durum da dıştaki kavgalarla eşdeğerde. Yıllardır memleketin yüzlerce aydını, gazetecisi, üst rütbeli askerleri suçlanma nedenlerini bilmeksizin zindanlardalar. Bu haksız uygulamanın bilinen nedeni anayasal söz ve basın haklarını kullanarak iktidara muhalefet etmek. Bu hukuksuzluğun canlı örneklerinden biri, Malatya’daki İnönü Üniversitesi’ni özgün çalışmaları ve çağdaş bilimsel öğretileriyle gericilerin elinden kurtararak 50’yi aşan devlet üniversitelerinin içinde 2.’liğe getirerek alkışlanan değerli rektörü Fatih Hilmioğlu’ nun dramıdır. 2007’de “Yönetimlerin iktidarda kalabilmelerinin tek koşulu ülkeyi Atatürk Cumhuriyeti’nin ilkeleriyle yönetmektir” dediği için suçlanıp iki yıl sonra konuşma metni dosyaya konamadan 3 yılı aşkın süredir Ergenekon davası kapsamında zindana atıldı. Orada hasta bedeninin acılarıyla sıkıntılara katlanırken, avukatı da olan kardeşinden, hukuk fakültesinde okuyan 21 yaşındaki oğlu Emir’in Ankara’da trafik kazasında yaşamını yitirdiğini öğrendi. Çilesinin biteceği umuduyla yaşama sarılmaya çalıştığını düşündüğüm değerli rektörümüzün bu dayanılması güç evlat acısına Yaradan’ın yardım etmesini, sebep olanları da tez günde cezalandırmasını diliyorum. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com BULMACA HARBİ SEMİH POROY SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Eski SSCB’de giz 1 lice çoğaltılıp dağıtı 2 lan ve genellikle Sov 3 yet hükümetinin uy 4 gulamalarını eleştiren 5 yayınlar. 2/ Bir mey 6 ve... Bir ışık ya da ısı 7 kaynağından yayılan 8 ışınların toplandığı yer. 3/ Çok üzüntü 9 veren, acıklı olay... “En sin1 2 3 4 5 6 7 8 9 si bir gibidir geçmeyen 1 Ş I L L I K A F zaman” (Y. K. Beyatlı). 4/ Yağı alınmış sütten 2 Ö R Ü S A U N A yapılan ve “çökelek” de 3 B A F A U L A Ç denilen peynir. 5/ Güney 4 İ K E B A N A A Amerika’daki dağ sırası... 5 Y R O K O K O Şarkı, türkü... “Hayır” 6 E S N A S K S anlamında kullanılan söz. 7 T E L E M T U T RO E S EME 8 6/ Bir dövüş sporu... 9 K A R A T A B A N Acınma, yerinme. 7/ Mayalı hamurdan yapılan ve sac üzerinde pişirilen bir tür yufka. 8/ Türkçülüğün bir kolunun Türklerin Asya’daki eski yurduna verdiği ad... Yaşamsal sıvı. 9/ Kum adacığı... Halk dilinde babanın kız kardeşine verilen ad. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Eskiden kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkını kazandırmak için çalışan İngiliz kadınlarına verilen ad. 2/ Üye... Kadifemsi bir görünüş kazandırılmış sığır derisi. 3/ Mercimekli bulgur pilavı. 4/ Boğaz, gırtlak... Önemli tarihsel olgu. 5/ Daha iyi ürün almak için bir ağaçtan başka bir ağaca dal nakletme işi... Hayvanlara vurulan damga. 6/ Bir nota... Cennet bahçesi. 7/ Yokluk, hiçlik, ölüm... Toprak üstündeki yükseklik. 8/ Başsağlığı dileme... Evrensel alıcı olan kan grubu. 9/ Çıkakları yakın seslerin art arda gelmesi sonucu söyleyişin kulağı rahatsız etmesi. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear