25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHUR YET 6 İstanbul PB Edirne PB Kocaeli PB Çanakkale PB İzmir B Manisa B Denizli B Zonguldak PB Sinop PB Samsun B Trabzon Y Giresun Y B Ankara 30 32 30 31 32 34 35 25 26 27 27 27 28 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B B A A A B A A PB B B Y 27 27 26 36 34 33 35 36 34 34 29 24 22 HABERLERİN DEVAMI Oslo B Helsinki B Stockholm B Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih Y Berlin B Budapeşte A Madrid B Viyana B 18 17 21 21 20 20 22 23 27 27 32 28 29 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Y B Y A Y Y A A A A B A A 31 30 31 32 23 17 37 38 31 34 28 34 37 Yurdun kuzey ve doğu kesimleri parçalı ve çok bulutlu, Doğu Karadeniz, Doğu Anadolu’nun kuzeyi (Malatya, Elazığ, Erzurum, Erzincan, Kars, Ardahan, Ağrı, Iğdır, Tunceli, Bingöl) ile Adıyaman ve Ordu çevrelerinin öğle saatlerinden sonra kısa süreli ve yerel olmak üzere sağanak, diğer yerlerin az bulutlu ve açık geçeceği tahmin ediliyor. 4 EYLÜL 2011 PAZAR TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 4 Eylül Diktatörlüğe Batı Desteği Biraz netameli bir konu, işaretleri olan varsayımlara dayanacak; bir fikir cimnastiği yapmakta yarar var: Çelişki ve sorularla başlayalım: Başbakan, bütün güçleri, ülkedeki bütün ipleri eline alırken otoriter ve giderek diktatoryayı çağrıştıracak bir rejimin temellerini bir bir inşa ederken.... ...Batı’nın “müttefiki” olarak kalabilir mi, kalırsa ne kadar süre? Ve ne karşılığında? RTE, “Türk Baharı”nın da temellerini mi atıyor? Ülkemizde bir Türk Baharı olabilir mi? Bunun koşulları nedir? Batı, Tek Adam ve otoriter bir iktidarla dansını hangi koşullarda sürdürür? Önce, yakın zamanda bu köşede dile gelen değerlendirmeyi kısaca anımsayalım: Birinci Sahne: ErdoğanDavutoğlu ikilisi, Arap ülkelerinde boş bir saha bulduklarını, o sahada istedikleri gibi top çevireceklerini sandı. Bu “boş saha” var gibiydi önce: İran’la ılımlı politika... Suriye ile sıfır sorun, vize kalkması ve ortak hükümet toplantıları... Ürdün, Lübnan, Mısır, Körfez ülkeleri.. hatta Libya... Yeni Osmanlılık diye, Batı’da isim buldu politikaları! Davutoğlu ise hayır, sadece tarihi ve güncel kültürel ortaklıklar var ve bu zemin üzerinde ihmal edilen tüm ilişkileri geliştiriyoruz, diye açıklıyordu... (Doğrudur!) Bu ara dönemde, bu yazının ana konusu için önemli gelişme de şu oldu: Batı’ya karşı mesafe kondu! Tonlarca, Türkiye yüzünü Doğu’ya döndürüyor, Rusya ile ilişkileri de geliştiriyor, yorumları çıktı... “Eksen kayması” kavramı da bu gelişmeyi anlattı. İkinci Sahne: Derken, bölgenin ana oyuncusu sahaya indi, Amerikan futbolunu oynamaya başladı... ABD cüssesiyle bütün sahayı kapladı, öyle ki zaten başkaları için bir metrekarelik alan bile kalmadı! ABD sahaya çıkışıyla, hem bölgeyi yönlendirmede aktifleşti hem de Türkiye’ye (iktidara) “boyundan büyük işlere kalkışma ve başkalarının stratejik oyunlarına karışma; sadece sana verilen rolle yetinebilirsin” demiş oldu. Erdoğan ve Davutoğlu durumun ayırdına ise ancak Libya işgalinde vardılar! Erdoğan’ın “NATO’nun Libya’da ne işi var” gafı, hâlâ ilk sahnede oyun oynadıklarını sanmaktan kaynaklanıyordu! Oysa sahne değişmişti! Tabii mevzilerini aldılar, dahası Suriye’de proaktif rol bile üstlendiler; Şam bizim tarihsel artığımızdır, bizim iç işlerimizdir, seyirci kalmayız politikasına bile geçtiler. Sınırda sahnelenen askeri güç gösterisi, Batı’da, Türkiye Suriye’yi halledecek, yorumlarına bile yol açtı! Bölgede ancak ABD gölgesinde ve kendilerine verilen rollerle yetinebileceklerini anladılar. Batı’ya karşı “eksen kayması”, aniden “eksen düzeltmesi”ne dönüştü.. Erdoğan ve Davutoğlu, Türkiye’nin, eskisi gibi görevlerini yerine getiren uslu bir müttefiki olduğunu anımsadı! Bu bağlamda, Avrupa Birliği Bakanlığı bile kurdu! Batı, Doğusu’nda sağlam bir Türkiye görüyor şimdi! Evet güncelleme şimdilik yeter.. Gelelim işin bam teline: Erdoğan, Batı ile kucaklaşma politikasını, aynı zamanda, Türkiye’de otoriter/ diktatorya benzeri rejimini inşa etmenin / kurmanın da bir garantisi olarak görüyor olabilir. Eğer Erdoğan Doğu’ya yönelseydi, İranSuriye müttefikliğini geliştirseydi, Batı’nın Doğu’ya yönelik politikalarının aracı olmayı reddetseydi... Türkiye’de otoriter rejimi inşa edemez / demokrasi karşıtı politikalarını geliştiremezdi. O zaman Batı’nın eline, “Erdoğan ve iktidarına karşı” güçlü ve etkili politika silahları verirdi! Şüpheniz olmasın ki Batı bu silahları çok iyi kullanmayı bilir.. Şimdi ise onlar, Batı’nın yakın müttefiki... Batı’nın sesini duyar gibi olun: “Ama ne yapalım, Türkiye hep melez bir ülke değil miydi, orada demokrasi ne zaman oldu, ayrıca İslami bir ülke... laiklik, demokrasi pek kaldırmaz bu ülke... zaten bizim işimize de gelmez. Elimizin altından kayar güçlenirse... Ortadoğu coğrafyasında, İslama örnek bir ülke olsun, yeter. Seçimlerin dört yılda bir yapılması, demokrasi oyunu için yeterlidir..” Erdoğan, rolünü ve icazetini aldı (mı?) Bu oyun nereye kadar sürer? Herkes İsrail’le savaş palavrasına kapılmış... Esas Suriye ve İran’a bakalım. Otoriter gidişin bir bedeli olacaksa eğer! Şimdi baştaki sorulara geri dönün lütfen. Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkiler, BM’nin Mavi Marmara olayıyla ilgili raporunun basına sızmasından sonra tamamen kopmuş, hatta iki ülkenin Doğu Akdeniz’de karşı karşıya gelmesi riski ortaya çıkmış durumda. BM Genel Sekreteri’nin kurduğu ve eski Yeni Zelanda Başbakanı Geoffrey Palmer’ın başkanlık ettiği uluslararası komisyon, İsrail’in Gazze’ye yönelik ablukasını ‘yasal’ bularak Türkiye’nin Mavi Marmara ile ilgili tezlerine ağır bir darbe indirdi. hissi/ideolojik yaklaşmanın, Türkiye’nin ulusal çıkarlarını ve vatandaşlarımızın haklarını korumaya yetmediği, İsrail ile yaşanan son krizde trajik bir biçimde tecrübe edilmiş oldu. GÜNDEM Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY ‘Davutoğlu’nun Hatası, BM’ye O Raporu Yazdırmaktı’ Tayyip Erdoğan’ın ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun Filistin meselesine ve İsrail’e ulusal çıkarlar temelinde değil ideolojik yaklaşımının etkisi olmuş gibi gözüküyor. uzlaşamadığı noktaların başkan ve yardımcısı tarafından yazılması prensibi kabul edildi. Türkiye’nin buna onay vermesi de hataydı. Başta kabul edilen bu çalışma yöntemi yüzünden, ‘ablukanın yasal olduğu’ ifadesi Türkiye’nin muhalefet şerhine rağmen BM raporunun resmi sonucu olarak kayıtlara girdi. Ayrıca, sonucu öngörülemeyen bir BM raporunun çalışma sonunda yayımlanmasına Türkiye’nin baştan izin vermesi de riskli bir karar olarak değerlendiriliyor. Sayılan bu temel hataların ardında yatan ortak sebep, emekli diplomatlara göre “AKP ve özellikle Davutoğlu döneminde, Türk dış politikasının sadece ‘haklılık’ temelinde yürütülür hale gelmesi.” Yani AKP dış politikada, ‘haklı’ olduğuna inandığı her konuda, sonucun kendi lehinde çıkacağı gibi bir anlayış içinde hareket ediyor. Ancak meselelere bu şekilde ürkiye’ye bedeli: Ekonomik kriz ve terör Türkiye’nin açıkladığı beş maddelik yaptırımlar nedeniyle herkes İsrail’in ödeyeceği bedelden bahsediyor. Peki, bu krizin Türkiye’ye hiç bedeli olmayacak mı? İsrail’in hem bölgede hem de küresel sistemdeki etkisini vurgulayan deneyimli Türk diplomatları, yaşananların Türkiye’ye olumsuz sonuçlarına da şöyle dikkat çekiyor: 1. Küresel finansal sistemde Musevi lobisinin etkisi büyüktür. Yaşanan kriz ortamında Türkiye taze finans bulmakta zorlanabilir. Kendimizi bir anda ekonomik krizin ortasında bulabiliriz. 2. PKK ile mücadelede İsrail’den hem kritik istihbarat hem de araç gereç desteği alınıyordu. Desteğin kesilmesi terörle mücadelemizi olumsuz etkileyebilir. 3. Musevi lobisinin güçlü olduğu ABD’de, yönetim organlarından Türkiye aleyhine kararlar çıkabilir. 4. Türkiye uluslararası platformlarda İsrail’e karşı atacağı adımlarda ne ABD’nin ne de Avrupa’nın desteğini yanında bulabilecek ve böylelikle giderek yalnızlaşabilir. T atalı politikanın sorumlusu kim? Bu kararın Türkiye’nin isteği ve ısrarı üzerine kurulan ve beş üyesinden biri Türk hükümeti tarafından belirlenen bir komisyondan çıkması düşündürücüdür. Dokuz Türk vatandaşının öldürüldüğü operasyondan 15 ay sonra, İsrail’e özür diletmeyi bir kenara bıraktık, yaptığı operasyonun meşru olduğunu kayıt altına alan bir BM raporu ile karşı karşıya kalmamızın sorumluluğu kime aittir? AKP hükümetlerinin geçmişte oldukça yakın çalıştıkları emekli Dışişleri mensupları, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu tarafından yürütülen bu süreçte Türk dış politikasının kusurlarını şöyle sıraladılar: 1. Mavi Marmara’nın yola çıkışını hükümetin engellememesi temel hataydı. Bu hatada, Dışişleri bürokrasisinden çok, Başbakan H aporun sonucu baştan belliydi 2. Operasyon sonrasında meseleyi İsrail ile ikili planda çözmek yerine BM’ye rapor hazırlatmak, yapılabilecek en büyük hataydı. Cumhurbaşkanı ve hükümet yetkililerinin bugün ‘yok saydıkları’ rapor, aslında Türkiye’nin isteği, ısrarı ve bir de üye atamasıyla kurulan komisyondan çıktı. İsrail’in uluslararası kuruluşlardaki lobi gücü ve komisyona atanan diğer isimlerin İsrail yanlısı görüşleri bilinmesine rağmen Türkiye’nin BM raporunda ısrarcı olması hataydı. Oysaki bunun yerine sessiz diplomasi yürütülerek özür diletmek mümkün olabilirdi. 3. Her BM komisyonu kuruluşunda, her şeyden önce çalışma prensipleri belirlenir. Bu kez de tarafların R kadife meyveleri üçer beşer sallanır rüzgârda. Beyazla açık yeşil arasında tonlarca desenle örülü yapraklar aynı zamanda böcek yatağıdır. Hele bu mevsim iğde ağaçlarının dallarında, yapraklarında onlarca çeşit yüzlerce böcek bulabilirsiniz. Böceksel hayvanat bahçesi demek hiç abartma olmaz. Sadece iğdenin değil, bütün ağaçların yaprakları dökülürken, daldan ayrıldığı yerde küçük bir iz bırakır. O izin hemen üstünde ağaca göre değişen hafifçe bir kabarma vardır. O, ilkbaharda patlayacak yaprak tomurcuklarının fidesidir. Ağaç kendi içinde o fideyi büyütürken dışını öylesine sağlam korur ki hiçbir kış ona diş geçiremez. Tam tersine kışın yağmuru, karı ona besin olur. Eylülle birlikte sonbaharı giyinmeye başlayan bütün ağaçların içinde kışın hazırlığı, baharın sevinci, yazın umudu vardır. İnsan da ağaç gibidir. Dallarından köklerine, gövdesinden meyvesine koca bir orman vardır içinde. Yalnızlık o ormanın dört mevsimidir. Öyle sırayla da birbirini takip etmez mevsimler, kışbaharın ardından sonyaz gelir; onu aylar dönencesi izler, ocak, ağustos, kasım, haziran... Bütün bunları hakkıyla yaşayacak, ölçü birimlerine sığmaz, uçsuz bucaksız alanlar vardır insanın içinde. Yalnızlığın ışıkları vurur her bir yere. Zaman birimi de farklıdır yalnızlığın. Kabaca tahminle bir ışık yılından biraz daha uzun olmalı, bir yalnızlık yılı. Aslında böyle bir karşılaştırma anlatmaya yetmez. Yalnızlık yılında zaman akıp gitmez. Gün olur, bütün geçmiş yıllar önündedir; seçip seçip yaşarsın onları. Gün olur, önünde uzun bir gelecek birikmiştir. Heyecanlanırsın, ne tarafa bakacağını bilemezsin. “Siz zahmet etmeseydiniz, ben gelirdim” derseniz eğer, onun da bir yolunu bulur yalnızlık. Yeter ki kendi içindeki yolculuğa hazır ol. İnsanın kendi içindeki yolculuk, dünyanın merkezine yolculuktan biraz daha maceralı, biraz da bilinemeyenlerle doludur. Zira ulaşsanız da ulaşmasanız da dünyanın ortasındaki merkez bellidir. Ya insanın içindeki merkez? Belli değildir. Zaten merkez diye bir yer de yoktur. İnsan uzayı demek hiç de abartma olmaz. Hani insan bilgi okyanusundan kaşık kaşık aldıkça daha öğrenilecek ne kadar çok şey olduğunu düşünür ya... İçindeki yolculukta da keşfedilecek ne kadar çok şey olduğunu hisseder. Sık sık durup soluklanmak ister... Yalnızlık aynı zamanda duygular ormanıdır. İçine hiçbir şey katılmamış en saf haliyle yaşarsın onları. Öyle kaçma duygusu da oluşmaz insanda. Aksine onlarla yaşamak güç vermeye, zenginleştirmeye başlar. Bütün mesele, yaşamayı, yaşama bilincini her şeyin üstünde tutmakta. O üst noktaya çıkan merdivenin adı da amaç. Sadece yaşama bilinci bile başlıbaşına bir amaçtır. Bunun üzerine kendini tanıyıp yapabileceklerini ekleyince yaşamın tadı nerede olursa olsun güzeldir. Yaşam, nerede olursa olsun zengindir. Yalnızlığını kendi içinde kocaman bir ormana dönüştürebilir insan. Bir de amaç tohumlarını içindeki mevsimlerle uyumlu ekerse, neler yetiştirmez... Böyle bir ormanda umut güneşi de hiç batmaz zaten... ‘Haklılık’ tek ilke olursa Öymen, Türkiye’ye yerleştirilmesi planlanan Füze Erken Uyarı Sistemi’ni eleştirdi: Güvenliğimiz tehlikede Emekli Büyükelçi ve eski milletvekili Onur Öymen, “ ran projeyi kendine yönelik bir tehdit gibi yorumlayacaktır. Bir çatışma halinde radarlar ran’ın ilk hedefi olacaktır” dedi. ANKARA (ANKA) Emekli Büyükelçi ve eski milletvekili Onur Öymen, ABD tarafından NATO’ya tahsis edilen erken uyarı radarının Türkiye’de konuşlandırılmasının Türkiye’nin güvenliği açısından olumsuz sonuçları olabileceğini ve Türkiye’nin diplomaside irtifa kaybedebileceğini kaydetti. Öymen, “İran bunu kendine yönelik bir tehdit gibi yorumlayacaktır. Bir çatışma halinde bu radarlar İran füzelerinin ilk hedefi olacaktır” dedi. Öymen, sistemin Türkiye’nin güvenliği açısından olumsuz sonuçları doğurabileceğini belirtti. “Bizim önerimiz öteden beri bir milli füzesavar füze sistemi kurulmasıydı. Başka ülkelerden de gelecek tehdide karşı Türkiye’nin kendi kontrolünde füze savunma sistemine ihtiyacı var” ifadesini kullanan Öymen, “Sistem bir NATO sistemi olacak ve bunu kullanmak için NATO komutanlarına bir yetki verilecektir” diye konuştu. ABD Savunma Bakanı Robert Gates’in 2010 yılının şubatında Türkiye’ye gelerek Türkiye’ye bu radarların konuşlandırılmasında baskı yaptığını ve bunun Wikileaks belgelerine de sızdığını söyleyen Öymen, “Bu radarları Çek Cumhuriyeti’ne, füzeleri de Polonya’ya koyacaklardı. O ülkelerden ve Rusya’dan tepki gelince vazgeçtiler, şimdi Türkiye’ye koyuyorlar, Türkiye’den tepki gelmeyeceğini düşünerek ve gelmiyor da maalesef” dedi. Füze kalkanının İsrail boyutunun da olduğuna işaret eden Öymen, “ Füze kalkanı radarlarından çıkan bilgiler doğrudan veya ABD üzerinden İsrail’e ulaşacaksa bu da düşünülecek bir konudur. Yani Türkiye diplomasisinde irtifa kaybediyor” şeklinde konuştu. ZM R TED RG N İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Türkiye’ye erken uyarı radar sistemi kuracağının açıklanması İzmir’de tedirginlik yaratıyor. Sistemin kurulacağı yer için bölge adı verilmese de İzmir’in adının daha önce anıldığını anımsatan kesimler, “İzmir hedef gösteriliyor” diyor. AKP iktidarının “komşularla sıfır sorun” politikasının, Suriye’deki olaylar ve İsrail’le yaşanan son “Mavi Marmara Raporu” krizinin ardından iflas ettiğini belirten TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Dönem Sözcüsü Ferdan Çiftçi, “İzmir, savaşın komuta merkezi durumuna getirilmek isteniyor” dedi. CHP İzmir İl Başkanı Tacettin Bayır da İzmir’in bir kez daha AKP tarafından cezalandırılmış olacağını vurgularken, “İzmir, şimdi de dış güçlere karşı hedef olarak gösterilebilir” diye konuştu. Onur Öymen ‘Siyasete bulaştım ceza aldım’ Haber Merkezi İzmir’in deneyimli sanayicilerinden Yaşar Holding Onursal Başkanı Selçuk Yaşar, İzmir Atatürk Organize Sanayi (İAOSB) dergisine verdiği röportajda, iş dünyasına ‘siyasete bulaşmama’ çağrısında bulunarak, “Benden baba nasihati olsun. Çünkü ben siyaset mağduruyum” dedi. Türkiye’de 12 Eylül Askeri Darbesi’nden sonra, 1983 yılında emekli Orgeneral Turgut Sunalp’ın kurduğu ‘Milliyetçi Demokrasi Partisi’ni (MDP) İzmir’in önde gelen iş insanları ile açıkça desteklediklerini hatırlatan Yaşar, “Turgut Özal iktidara gelince benden ve tüm İzmir’den intikam aldı” diye konuştu. DEN Z BERKTAY ANKARA (AA) Sayısal Loto’da bu hafta kazanan numaralar “6, 7, 15, 32, 44, 47” olarak belirlenirken 6 bilen 3 kişi, 425 bin 434 lira 60’ar kuruş kazandı. Çekilişte 5 bilenler 2 bin 93 lira 55’er kuruş, 4 bilenler 30 lira 30’ar kuruş, 3 bilenler 4 lira 45’er kuruş ikramiye kazandı. C MY B C MY B 3 kişiye 425 biner TL Rusya Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, NATO’nun füze kalkanı sistemine Türkiye’nin dahil edilmesinin, ABD’nin bu projede Rusya’yı “eşit haklara sahip bir partner” olarak görmek istemediği bir ortamda gerçekleştirildiği ifade edildi. Açıklamada, ABD’den ve NATO’dan yeni füze kalkanı projesinin Rusya’nın stratejik nükleer güçlerini hedef almayacağına ilişkin somut güvence verilmesi istenirken konunun geniş biçimde RusyaNATO Konseyi çerçevesinde ele alınması gerektiği dile getirildi. Öte yandan, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, AB’nin Suriye’ye yaptırım uygulama kararını kınayarak söz konusu kararın “İyi şeylere yol açmayacağını” söyledi. Lavrov, tek taraflı yaptırımlara karşı olduklarını belirtti. Fotoğraf: AA MÜH TT N SANDIKÇI Rusya’dan füze kalkanı tepkisi ET Maden rekor rezerv buldu Formulaz şenliği Rize’nin Ardeşen ilçesine bağlı Tunca beldesinde, dün “3. Geleneksel Formulaz” tahta araba şenliği yapıldı. Şenlikte 81 yarışmacı kendi tasarımları olan arabalarla yarışlara katıldı. Geçmişte yaşanan kazalar nedeniyle bu yıl yarışlarda güvenlik önlemleri alındı. Yine de sürücülerden bazılarının yaralandığı gözlendi. Haber Merkezi ETİ Maden, Eskişehir Sivrihisar’daki maden sahasında yılda 1 milyar dolarlık ihracat potansiyeline sahip nadir toprak elementleri rezervi buldu. Bilgisayar ve cep telefonu gibi elektronik cihazların yapımında kullanılan madenin üretim ihalesine 26 şirket başvurdu. Enerji Bakanlığı yetkilileri, “Bu ürünü çok çıkarırsanız pazarı düşürürsünüz. Biz ilk etapta 10 bin tonla piyasaya gireceğiz. Talebe göre artıracağız. 10 bin ton küçük rakam ancak, 10 yıl devam edecek üretimin değeri 10 milyar dolar” diye konuştu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear