25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
27 EYLÜL 2011 SALI CUMHUR YET SAYFA 13 Küresel teröre karşı Türkiye ve ABD arasında yapılan işbirliğinin büyük bir coğrafyayı tehdit altına alacağı belirtiliyor Tehlikeli ortaklık İstanbul Haber Servisi Küresel Terörizmle Mücadele Forumu (KTMF) eşbaşkanlıklarını Türkiye ve ABD dışişleri bakanları yürütecek. Eşbaşkanlıklarını Türkiye adına Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, ABD adına ise Dışişleri Bakanı Hillary Clinton üstlenecek. Küresel terör olasılığına karşı Malatya Kürecik’te kurulması istenilen füze kalkanı projesine karşı bazı siyasi partiler ve sivil toplum örgütleri çeşitli eylemler gercekleştirirken, SP de 81 ilde alanlarda kitlesel protesto gösterileri yapacak. ABD Başkanı Barack Obama’nın 1 yıl önce FBI ve CIA’nın içinde bulunduğu ABD’de 16 istihbarat biriminin bağlı olduğu Ulusal İstihbarat Teşkilatı’nın (DNI) Başkanı James R. Clapper, geçen günlerde Ankara’da MİT tarafından ağırlanmış, çok gizli tutulan ve 3 gün süren ziyareti son derece yoğun geçmişti. Türkiye Başbakanı Erdoğan’ın BM konuşması, Akdeniz’deki petrol arama gerilimi ve terör saldırıları ile meşgul olurken önümüzdeki yıllarda dünyada büyük ge Sokağın Soruları... “Sabır sabır” diyorlar, terör insanlarımızı sapır sapır döküyor. Her şehit haberinin ardından yapılan rutin açıklamalar acıları dindirmiyor artık. Halk bıktı, tükendi. Moraller sıfır. Sokaklarda, evlerde, kahvelerde ardı arkası kesilmeyen sorular... Evlatlarını kan gölünde yitiren bir ülkede halkın psikolojisi ne olur? Savaş senaryolarıyla meçhul bir geleceğe sürüklenen insanlar yaşama nasıl bakar? Türkiye güçlü bir ülkeyse terör sorununu neden 30 yıldır çözemez? “Siyasetle müzakere, PKK’yle mücadele sürecek!..” Sürecek de neden hâlâ yaşamının baharında canlar tükeniyor? Bu kanlı cinayetler yeni pazarlıklarda çıta ayarı niyetine mi gerçekleştiriliyor? “Terörle bir yere varılamaz” yargısına ne oldu, “Terörle masaya oturulur” aşamasına mı geçildi? “Gideceksin, PKK ile kol kola, göz göze, oturup konuşmalar, görüşmeler yapacaksın, sonra kalkacaksın muhalefeti suçlayacaksın” diyen Kemal Kılıçdaroğlu bu durumda haksız mı? Başbakan BM toplantısına gitmeden önce Türkiye’nin Kuzey Irak’a operasyon yapacağı haberleri gündemin tepesindeydi? “Bağıra çağıra sınır ötesi harekât yapılmaz” eleştirileri de geliyordu. Ne oldu? Hava harekâtına devam... ABD kara harekâtı için gereken onayı vermedi mi yoksa? Hangi ülke komşusundan yürütülen bir terör saldırısına katlanabilir? Suriye’ye, Esad’a gözdağı verenler Irak yönetimine nasıl sessiz kalır? Başbakan ABD dönüşü uçakta, Barzani ve Talabani’ye “Ya siz bitirin, ya müşterek hareket edelim ya da biz bitiririz” dediğini açıkladı. Yıllardır benzer söylemler sürdürüldü de ne oldu, Barzani ve Talabani ne yaptı? Gelelim içeriye; güvenlik güçleri zaman zaman PKK bombacılarını yakalıyor, büyük felaketleri önlüyor ama Ankara’daki patlama neden engellenemedi, neden istihbarat alınmadı? Başbakan’ın BM’nin yapısına, Güvenlik Konseyi’nin işleyişine ilişkin saptamaları yerinde ama dış ilişkilerde sıfır sorundan bu aşamalara nasıl gelindi? Suriye’yle savaş senaryoları konuşuluyor... Neden savaş, neden Suriye iç meselemiz? Altı ay önce ortak bakanlar kurulu toplantısı yapılan Suriye’de ne oldu da durum değişti? “Yakın arkadaş ve dost” ilan edilen Esad o zaman da baskıcı bir yöntem izlemiyor muydu? Gelelim İsrail’e... Karşılıklı gerilim kayıkçı kavgası değilse, NATO şemsiyesi altındaki radar üssü neden Türkiye’ye kuruluyor? Malatya’daki üssün en başta İsrail için koruma kalkanı olacağı ortada. İktidar radar üssünün İran’a karşı kurulmadığını söylüyor ama en başta NATO yetkilileri ve Batılı sözcüler tam tersini açıklıyor. İranlı yetkililer üssün kendilerine karşı kurulduğunu savunuyor, sessiz kalmayacaklarını söylüyor. Bu durumda İran’la teröre karşı nasıl ortak mücadele edilecek? Bu çağda şehirlerimizi sel suları yutuyor. İstanbul’daki baskını unuttuk, doğa Rize’de kendisini anımsattı. Yağmur sularını baraj gibi tutan, denize ulaşmasını engelleyen 70 santimetre yüksekliğindeki sahil yolu ve üstü kapatılan dereler baskına yol açtı. 200 ev kullanılmaz hale geldi, sel suları bir can aldı, sokaklar çamurla doldu. Onca uyarıya, onca eleştiriye karşın denizin kenarına otoyol yapanlar, derelerin üstünü kapatanlar sorumlu değil mi bu felaketten? Rize Belediye Başkanı AKP’li Halil Bakırcı’dan itiraf gibi açıklamalar geliyor. Otoyol ve dereler konusunda Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu ile Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ı 1.5 ay önce uyarmış Bakırcı. Dikkate alınmamış anlaşılan! Karadeniz kıyısı boyunca bölgenin ekolojik yapısını değiştirecek HES projeleri konusunda da benzer uyarılar geliyor, bakalım dikkate alan çıkacak mı? Milli Gazete’nin dün manşetten yayımladığı “Çak Ortak” başlıklı haberde, eşbaşkanlıklarını Türkiye ve ABD dışişleri bakanlarının yürüteceği KTMF projesi ile “terörle mücadele” kılıfında yeni bir dünya düzeni kurulması planlanıyor. KTMF’nin dünyada terörizm ve şiddete yönelen aşırılıklarla ortak mücadeleyi öngördüğü anlatılan haberde, projenin 5 ana hedefi şöyle sıralandı: “1 Diktatörlüklerin yıkılmakta olduğu ülkelerde adalet, hukuk ve polis sisteminin kurulması. 2 Şiddet eğilimli aşırılıkla mücadele edilmesi. 3 Afrika’nın orta bölümünde yeni devlet ve kanun yapısı oluşturulması. 4 Somali, Cibuti, Çad, Sudan, Etiyopya, Uganda ve Eritre’nin bulunduğu Afrika Boynuzu’nda ortak güç meydana getirilmesi. 5Güneydoğu Asya’da terörle mücadele çalışmalarının yapılması.” Bütün bu hedeflerin yerine getirilmesi için de Ortadoğu’da KTMF’yi yönetecek bir merkez kurulmasının planlandığına dikkat çekilen haberde, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun bu merkezin İstanbul’da kurulması için öneride bulunduğu da kaydedildi. Clapper’e dikkat! ABD Hava Kuvvetleri’nden emekli Korgeneral James Clapper, 2003 yılında, ABD yönetimini ve dünya kamuoyunu Saddam Hüseyin’in elinde kitle imha silahları bulunduğuna inandıran kişi olarak biliniyor. Clapper, o dönemde yaptığı açıklamada, Irak’tan Suriye’ye yoğun bir trafik olduğuna yönelik ellerinde belgeler bulunduğunu iddia etmiş, Saddam’ın kitle imha silahlarıyla ilgili bütün materyalleri, ABD işgali öncesinde Suriye’ye gönderdiğini öne sürmüştü. Sahte belgelerle ABD’nin Irak’a müdahalesini dünyada meşru haline getiren ve Suriye için de benzer iddiaları bulunan Clapper, Türkiye’yi ziyaret etmesi ve görüşmelerin gizli tutulması sonrası füze kalkanının yerinin belirlenmesi dikkat çekti. SP’nin protesto mitingi Saadet Partisi (SP) Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk, Ankara’da önceki gün yapılan il başkanları toplantısında yaptığı değerlendirmede, “Malatya Kürecik’te kurulması planlanan füze kalkanı sisteminin Türkiye’nin yok olmasına neden olacağını” savunarak “Füze kalkanının düzenlenmesindeki asıl hedef, İran’ın ortadan kaldırılmak istenmesidir. İran ortadan kalktıktan sonra da Türkiye ortadan kalkacak” dedi. Türkiye’nin kesinlikle bu tehlikeye rıza gösteremeyeceğinin altını çizen Asiltürk, füze kalkanı sistemini protesto etmek için Malatya’dan başlamak üzere ülke genelinde mitingler düzenleme kararı aldıklarını açıklamıştı. lişmelere neden olabilecek yeni bir düzenin temelleri New York’ta atıldı. Milli Gazete’nin dün manşetten yayımladığı “Çak Ortak” başlıklı haberde, KTMF’nin ilk kez Hillary Clinton tarafından 22 Eylül 2001 tarihinde açıklandığı anımsatılarak KTMF’nin Libya, Mısır, Tunus gibi “Arap Baharı” sonrası otoriter rejimlerden demokrasiye geçiş sürecindeki ülkelerde köktendinci terörizmi engellemek amacıyla çalışmalar yapacağı belirtildi. Ç ZG L K KÂM L MASARACI kamilmasaraci@gmail.com Erdoğan Savaşını Arıyor! Gazeteler aynı soruyu soruyorlar: “Hani komşularımızla sıfır sorun var diye övünüyorduk, şimdi tersine her gün savaş tamtamları çalan ülke olduk. Ne oldu?” Sorunun yanıtı zor değil. Hani kavga çıkarmaya karar vermiş bir adam girer bir kahveden içeri: “Bana omuz mu attın?”, “Bana yan mı baktın?” Yanıt da pek fark etmez. Çünkü aynı kapıya çıkar. Hedef kavga başlatmaktır. Bakıyoruz Suriye, Kıbrıs, İsrail, Libya, İran başta olmak üzere, herkesle aramız kötü! Ermenistan, Yunanistan, Irak da bizimle arası muhteşem olmayan ülkeler. Peki, nedir bu ani değişimin gerekçesi? Yanıt şu: Türkiye sınırları artık Erdoğan’a dar geliyor. Burada her güç cebinde! Karşısına çıkan AKP’ye benzemeye çalışan muhalefet partileriyle de tatmin edici bir kapışma yaşayamaz! Bu coğrafyada her şey ona kolay geldiğinden başka ufuklara açıldı. Bu sürekli güç ve zirve arayışı “derinlik sarhoşluğu”nun bir benzerini yaratıyor... Artık ona bir “tarihi” sıfat lazım. “Kurtuluş Savaşı kahramanları Atatürk ve İnönü”, “Kıbrıs fatihi Ecevit”, “Falkland fatihi Demir Leydi Thatcher” gibi sıfatlara sahip değil Erdoğan. Hatta şöyle uzun uzun anlatılır bir “68 öğrenci liderliği” de yok! Yani o ünlü “van minüt” çıkışından başka eylemi hatırlanmıyor, ki o da sonsuza dek sizi taşıyamaz! Dolayısıyla hedef gerginlik kollayıp bir yerlerin “fatihi” olarak yerini sağlamlaştırmak. Sabah’tan duyuyoruz, Erdoğan vizyonunu Obama’ya “seçim için isterseniz gelip mitinginizde de konuşma yaparım” (!) diyecek kadar büyütmüş. Yani Arap dünyası da onu kesmiyor artık! Peki, ben yanılıyor muyum? Mümkün, ama en azından Başbakan bu havayı yayıyor! Aslında dış politikada Erdoğan’ın kafası çok karışık. Özellikle Ortadoğu ve Arap dünyasında “arapsaçına dönmüş” çıkar ilişkileri çalkalanıyor. Bir yandan Ortadoğu’nun yeni bölgesel lideri olmak isteyeceksin, bir yandan 1 milyon Iraklıyı yok edecek Amerikan ordusuna toprağını açmak için Meclis’ten başaramadan izin istemiş olacaksın. Bir yandan İsrail’den ödülleri kabul edeceksin, bir yandan “Mavi Marmara”yı öne sürüp Peres’le olan atışmanı sıcak savaşa dönüştürmeye çalışacaksın. Bir yandan Beşşar Esad’la maddimaneviailevi, her konuda kol kola gireceksin, ardından rüzgâr dönünce adamı bir kalemde harcayacaksın. Bir yandan İran’ın nükleer silah çabalarını destekleyeceksin, bir yandan da ABD’nin füze kalkanı projesine “evet” deyip bu sistemin radarlarının Türkiye’de konuşlandırılmasına izin vereceksin. NATO’nun raporuna kızacaksın, ama ona rest çekmeyip İsrail elçisine “git” diyeceksin. AB’ye sözde girmeye çalışacaksın, ama Güney Kıbrıs’ın Akdeniz aramalarına karşı hemen senaryoyu çalıştırıp arama ve savaş gemilerini denize salacaksın. Çelişkiler saymakla bitmez, ama bu ortamda da pek fark etmez, hatta işe yarayabilir. Böylece kavgada “Bu adam bana niye vurdu” diye soru soran herkes bu tablodan kendine uygun yanıt çıkarabilir(!). Diplomasi, işine geldiğinde “Biz diğer ülkelerin iç işlerine karışmayız” deyip sonra o ülkenin liderine “Derhal halkın sesini dinle, görevi bırak” diye emirler yağdırmaktır. Tabii Arap dünyasını “laik” (!) bir demokrasiye doğru itmek kolay hedef değil: diktatörlerin baskısına isyan eden halklar, bu sözde “Arap Baharı” sonunda demokrasiye geçemezler. Olsa olsa ya emperyalizmin kucağına teslim olurlar, ya şeriatçı bir baskı rejiminin ya da yeni bir diktatörün boyunduruğuna girerler. Çünkü bu ülkeler 1923 veya 1960 devrimini yaşamamışlardır. Ne kadınerkek eşitliği, ne laik bir hukuk anlayışı, ne yüksek bir eğitim, ne yerleşik bir bağımsız sivil toplum örgütleri görmüşlerdir! Herhalde Erdoğan içinden “Ya, bu halklar da beni seviyor, şuraların yönetimi de bize bağlanamaz mı referandumla?” düşüncesini geçirmektedir. Savaş merakı birçok açıdan hayra alamet değil. Birincisi insan “hevesini almak” için ülkesini karanlık savaşlara taşımaz. Atatürk’ün fotoğrafları önünde ulusa seslenmek yetmez, “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözlerini uygulamak gerekir! İkincisi, savaşa mecbur kaldığınız bir kötü senaryoda da hatırlarsınız ki, savaş orduyla yapılır. İyi de TSK bugün psikolojik harekâtla çökertilmiş ve özgüvenini kaybetmiş, yaralı bir kurumdur. Bugün Türkiye tam tersine “savaştan uzak durmaya mecbur olduğunu” bilerek hareket etmelidir. Üçüncüsü de, dikkat etmek lazım, bir gün biri çıkıp sana der ki “Bana demokrasi ve laiklik dersi vereceğine önce kendi ülkene bak”. Ama tabii bütün bunları rahatça çöpe de atabilirsin… Nasıl olsa MGK dahil her platformda bir kuş kadar özgürsen, kim tutar seni! HAYAT EP K T YATROSU MUSTAFA B LG N hetiyatrosu@mynet.com BULUT BEBEK NURAY Ç FTÇ bulutbebek@hotmail.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEK LER KEMAL URGENÇ kurgenc@yahoo.com UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇEL K fhakancelik@mynet.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Pastırmalı bir bö 1 rek cinsi. 2/ İçinde bulaşık yıkanan 2 musluk teknesi... 3 Brezilya’nın eski 4 başkentinin kısa söylenişi. 3/ Mer 5 sin’in Çamlıyayla 6 ilçesinin eski adı. 4/ 7 Fizikte kullanılan bir güç birimi... Al 8 tı aylığa kadar kör 9 pe yaban domuzu. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 5/ Vücut ısısı... Kitap getirmemiş peygamber. 6/ 1 B E Y M E L E K “Geçmiş olur ki haya 2 E G O L İ Ş E R li cihan değer” (Hayali)... 3 Y E N G E Ç R E Maden külçelerinin eritilip 4 L G A N İ ME T arındırılması. 7/ Bir kimse 5 E S AM İ A V ile birine gönderilen şey... 6R A A K A R E T Asaf Halet Çelebi’nin bir A K İ T A şiir kitabı. 8/ En kısa za 7 L U T İ N Z man süresi... Birey. 9/ Bo 8 İ N A L A R A P S A Ç I ya sanayisinde kullanılan 9 zehirli bir madde... Sahip. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Uşak iline özgü, pekmez ve nişastayla yapılan bir tatlı. 2/ Tuzağa düşürülen şey... Kazak başkanlarına verilen ad. 3/ Kumaşlara ve çinilere uygulanan bir süsleme motifi. 4/ Hıristiyan ermişlerine verilen san... Şöhret. 5/ Böceklerin kurtçuk durumundan yetişkin duruma geçerken arada aldıkları özel biçim... Divan edebiyatının en büyük hiciv şairi. 6/ Batı Avrupa’da bir ırmak... “Ölür ise ölür/Canlar ölesi değil” (Yunus Emre). 7/ Bezekçilikte kullanılan yeşil ve pembe dalgalı bir çeşit sedef. 8/ 1571’de Osmanlı donanmasının müttefik Hıristiyan donanması karşısında yenilgiye uğradığı deniz savaşı. 9/ Bir nota... Tahıl ölçmede kullanılan bir ölçek. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear