Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
7 AĞUSTOS 2011 PAZAR CUMHUR YET SAYFA HABERLERİN DEVAMI İstanbul PB Edirne PB Kocaeli PB Çanakkale PB İzmir B Manisa B Denizli B Zonguldak B Sinop B Samsun PB Trabzon Y Giresun Y Ankara B 30 32 30 30 33 35 37 28 26 28 24 25 32 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B B B B B B B B B PB PB Y 30 31 27 36 34 34 41 39 36 39 32 29 31 Oslo Y Helsinki Y Stockholm Y Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih Y Berlin Y Budapeşte Y Madrid A Viyana Y 18 22 21 19 17 21 23 24 17 21 31 31 32 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Y Y PB Y Y PB PB B PB PB Y B B 27 32 32 32 20 21 34 37 28 33 28 36 38 Ülkemizin kuzeydoğu kesimleri parçalı ve çok bulutlu, Rize, Artvin, Iğdır ve Ağrı çevreleri sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. Rüzgâr, Marmara ile Batı Karadeniz’in batı kıyılarında kuzey ve kuzeydoğu, Güney Ege kıyılarında kuzey ve kuzeybatı yönlerden kuvvetli olarak esecek. Sıcaklıklar mevsim normalleri civarında seyredecek. 13 MÜMTAZ ARIKAN 7 Ağustos TARİHTE BUGÜN GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada sordular: “Erenler oruç yok mu?” “Bana farz değildir.” “Allah Allah… Neden?” “Seferiyim de ondan.” “Uğurlar ola... Peki ne tarafa?” “Öbür dünyaya.” Bayramın yaklaştığı günlerden birinde, iftar sırasında konulardan biri: “Keşke ramazan yılda iki kez gelse...” Aynı sofrada konuk bulunan Bektaşi, hemen atılır: “Öyleyse ramazan gider gitmez neden bayram edersiniz? İnsan sevdiği gidince bayram mı eder!” Bektaşi dedesi bir ramazanda kuytu ve de salaş meyhanelerden birinde demleniyormuş. Yoldan geçenlerden biri içeri dalıp: “Be adam” demiş, “mübarek ramazanda güpegündüz ayıp değil mi?” Bektaşi yanıtlamış: “O kadar mübarek olan ramazanın bu kuytu ve salaş yerde işi ne?” “Sen inkâr ediyorsun ama” demiş yargıç, “iki tanık senin oruç yediğini söylüyor”. “İlahi yargıç bey” demiş Bektaşi: “Milyonlarca kişi içinde iki tanığın lafı mı olur?” Bektaşi ramazanın ilk günü fena halde susayarak çeşmenin musluğuna ağzını dayamış. Bunu gören biri seslenmiş: “Hey ne yapıyorsun, orucun bozulur.” Bektaşi adamı duymazlıktan gelip kana kana su içtikten ve derin bir soluk aldıktan sonra şöyle demiş: “Ey ahbap, ne söyleyeceksen şimdi söyle!” Bektaşi’nin biri düşünmüş taşınmış, içinden çıkamadığı dinsel bir sorunu hocadan sormaya karar vermiş. “Hocam” demiş, “bizim Peygamberimiz Allah’ın sevgilisi, gözbebeği değil mi? Böyle olduğu halde ne hikmettir ki Yezid diye bir serseri ortaya çıkıyor, Peygamberimizin torunlarını Kerbela’da çeşitli zulümlerle şehit ediyor. Cenabı Hak her şeye kadir olduğu halde böyle bir olayın gerçekleşmesine neden göz yumdu?” Hoca, verecek yanıt bulamayınca Bektaşi’ye çıkışmış: “Hayrihi ve şerifi min Allah taala… Yıkıl karşımdan kâfir oldun!” Bu söz üzerine Bektaşi, “Madem kâfir oldum, ben de gider papaza danışırım” demiş. Aynı soruyu sorduğu papaz: “Bak dostum” demiş, “bizim peygamberimiz üstelik Allah’ın oğludur. Ama yine de nasıl öldü biliyor musun? Başına dikenden yapılmış taç giydirdiler. Çarmıha gerip kollarını ayaklarını kan revan içinde çivilediler.” Bektaşi bunun üzerine papazın sözünü kesip: “Anladım anladım… Kendi oğluna hayrı dokunmayanın torunlarına mı dokunur diyeceksin” demiş. Bektaşi’ye sormuşlar: “Ramazan geliyor, oruç tutacak mısın?” Yanıt: “Hele bayrama kadar düşüneyim, daha çok zaman var!” Rakı içiyor diye mahalleli Bektaşi’yi mahkemeye götürmüşler. Hâkime: “Biz bu adama içme diye o kadar tembih ettik, hatta ant içirdik, gene de içiyor” demişler. Hâkim “Öyle mi” diye sormuş, Bektaşi yanıtlamış: “Efendim ben yoksul bir adamım. Bugün rakı bulur, rakı içerim. Ant bulurum ant içerim. Kimseye zararım ziyanım dokunmaz!” Ramazan günü Bektaşi yolda erik yiye yiye gidiyormuş. Bunu gören biri: “Yahu, Müslüman olan böyle oruç yer mi?” “Hayır” demiş Bektaşi; “oruçluyum!” “Peki ağzındaki nedir?” “Ne olacak eriktir. İftara kadar yumuşasın diye ağzımda tutuyorum!” Yolcunun biri memleketine giderken yolu bir Bektaşi köyüne düşmüş. Ramazan ayı içinde olunmasına karşın köyde, bir baba erenler, kırık dökük bir köprünün karşısına uzanmış çubuğunu tüttürüyor. Yolcu sormuş: “Efendi, buralara ramazan gelmedi mi?” “Evlat” demiş baba erenler: “Şu gördüğün köprüden bizim köyün davarları bile zar zor geçip köye geliyorlar. Koskoca ramazan nasıl geçip gelsin?” Sonradan görme biri giydiği çok değerli bir kürkle kurulup otururmuş. Bektaşi babalarından biri dayanamayıp adama şöyle demiş: “Sırtındaki kürkle kurulup durma. O, onca zamandır içinde taşıdığı sahibini bile hayvanlıktan kurtaramadı.” İyi pazarlar! Tutuklu milletvekillerinin durumu Meclis tatile girdiğinden bu yana ikinci plana itilmişti. Ergenekon davasının yarın başlayacak duruşması ile yeniden ülke gündemine taşınacak. Ana muhalefet partisi CHP, ikisi kendi Meclis grubundan, toplam 8 tutuklu vekilin durumunu ve tutukluluk sürelerinin uzunluğunu iç ve dış kamuoyuna duyurabilmek için değişik taktikler izliyor. Önce Meclis’te bir süre yemin etmeyerek tepki gösterdiler. Ardından AKP ile “tüm milletvekillerinin Meclis’te olması gerektiğini” vurgulayan bir ortak bildiri yayımlamayı başardılar. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu geçen hafta Cumhuriyet’e verdiği demeçte, Başbakan Tayyip Erdoğan’a ortak bildirideki iradesinin arkasında durması çağrısında bulundu. Ancak iktidar sözcüleri hiç de oralı değil. tenmiyorsa ben ne yazayım? Yazılarda ne istenmişse ona yanıt verilir. Diyebilirler ki ‘bu kişiler milletvekili mi değil mi?’ Onun yanıtını yazarım. Öyle bir soru da yok ki ortada. O yüzden bir yanıt yazmam sözkonusu olamaz.” GÜNDEM Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY ‘CHP’nin teklifi çözebilir’ Çiçek’ten Kılıçdaroğlu’nun talebine yanıt: Tutuklu vekiller için mahkemelere yazı yazmam haline gelmiş durumda. Bu sözleşmelere göre o isimler gelip burada yemin etmelidir.’ Tüm milletvekillerinin yasama faaliyetlerine eksiksiz katılması konusu TBMM’nin başkanının da öncelikli sorunu olmalıdır. Mahkemelerin yazılarına yanıt verilerek bu sağlanmalıdır.” aktardığımda ilk yanıtı “Mahkemelerden gelen yazılar bildiğim kadarıyla yanıt istemiyor” şeklinde oldu. Ancak bununla yetinmeyerek konuyu inceleyip ikinci kez aradı. Çiçek’in CHP liderinin isteğine bakışı şöyle: “Yazılar yanıt istese ona göre karşılık veririz. Ancak TBMM’ye bu isimlerin durumunu ve yargılamanın devam ettiğini bildirmek için gönderilmiş yazılar. Ben de okutarak Genel Kurul’un bilgisine sundum. Mahkeme yanıt istemiyor ki. Benden bir şey is CHP’nin Çiçek’ten beklentisi Kılıçdaroğlu’nun beklentisi sadece hükümetle sınırlı değil. Yeni TBMM Başkanı Cemil Çiçek’e Cumhuriyet aracılığıyla çağrıda bulunarak şu değerlendirmeyi yaptı: “Kimsenin yargıya müdahale etmesini istemiyoruz. Ancak bazı doğruların da fırsatlar kullanılarak hatırlatılmasında büyük yarar var. Tutuklu vekillerle ilgili mahkemelerden gelen ve Meclis Genel Kurulu’na okunan yazılar var. Şimdi Meclis Başkanı olarak Sayın Çiçek’in o yazılara yanıt göndererek şunları demesini bekleriz: ‘Bu isimlerin tutuklu olduğunu söylüyorsunuz. Ama imzaladığımız ve tarafı olduğumuz BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi var, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi var. Anayasanın 90. maddesi gereği bu sözleşmeler bizim için en üst iç hukuk Çiçek: Bilgilendirmeye yanıt veremem Kılıçdaroğlu’nun talebini Çiçek’e Çiçek, tutuklu vekiller için başka bir girişimde bulunamaz mı? Bu soruyu yanıtlarken TBMM Başkanı’nın yetkilerini belirleyen mevzuata işaret ederek “Meclis başkanının neleri yapabileceği anayasa ve içtüzük ile sınırlı. Benim pozisyonum icracı değil daha ziyade temsili bir görev. Anayasanın bana vermediği hiçbir yetkiyi kullanamam. Yapılacak şey belli. Muhalefet zaten kanun teklifi veriyor. Bu Meclis’ten geçirilirse problem çözülür” dedi. CHP’nin tutuklu vekiller için yaptığı ısrarlı çağrıları hükümet ve Meclis Başkanı bugüne kadar duymazdan geldi. Ancak yeni anayasa için uzlaşı aramaya çıkmadan önce bu tutumlarını gözden geçirmelerinde büyük yarar var. Normalleşme ve demokratikleşme... Başka bir isim veren hemen AKP karşıtı olarak damgalanıyor. Bu durumda yaşadıklarımızın gerçek adı şu: AKP’leşme... Devlet kurumlarından futbol takımlarına, üniversitelerden sivil toplum kuruluşlarına kadar her yerin önce AKP’leşmesi sonra işlevine bu doğrultuda devam etmesi gerekiyor. Galile çıkıp gelse, AKP onu “dünya dönmüyor” dedirtmekle bırakmaz, şunu da “ileri bilim” olarak ilan etmesini ister. “Dünya AKP’nin etrafında dönüyor.” Türkiye hızla normalleşirken, sadece son haftalarda olanları bu tanımın içine sokmaya çalışalım. 9 yıllık AKP iktidarı döneminde medyada yaşanan onca erozyon, kıyım bir yana, Türkiye’yi uluslararası basın örgütlerinde de temsil eden Ferai Tınç, “Benden bu kadar, bu meslek yapılamaz hale geldi” mesajı verip kalemi bıraktı. Bu mu normalleşme? Devletler, kurumlar sadece yazılı kurallarla değil, en az onun kadar güçlü olan gelenekselleşmiş, yazılı olmayan kurallarla, teamüllerle ayakta durur. Memlekette “teamüllerin” yerini “tahammüller” aldı. Siyasi iktidar, tümüyle kendileştiremediği kurumlarda, hak edene etmeyene bakmıyor, kime tahammül edebilecekse ona göre atama yapıyor. Bu mu normalleşme? Terörle mücadelenin sadece askeri yöntemlerle başarıya ulaşamayacağını askerler dahil herkes söylüyor. Türkiye’nin hassas bölgelerine eğitim ordularının, yatırım ordularının da gitmesi gerekiyor. Konuya böyle bakmak yerine, “polisi devreye sokacağız, özel olarak yetiştirip asıl terör mücadelesini bunlarla yapacağız” deniyor. Bu mu sivilleşme? Bu mu normalleşme? Ülkede tartışmasız güven duyulan bir üniversiteye giriş sınavları vardı. Bu güven, tüm benzer sınavların aynı kurumca yapılmasını beraberinde getirdi. Geldiğimiz nokta şu: Bir sınavda sorun çıkarsa değil, çıkmazsa büyük haber oluyor, “Oh bu sınavda sorun olmadı” deniyor. Bu mu normalleşme? Bakanlar Kurulu, kelimenin tam anlamıyla Başbakan’a bakanlar kuruluna dönüştürüldü. Oturma düzeni, bakanlıkların önemine göre değil, alfabetik sıraya göre düzenlendi. Yanlarına konacak yardımcıların devlet bürokrasisi içindeki konumu belli değil, nasıl işleyeceği, kime karşı sorumlu olacağı bilinmeyen bu kadroya ilişkin soru işaretleri devam ediyor. Bu mu normalleşme? Bütün komşularımızla hedef sıfır sorundu. Devam eden, İsrail, Suriye, Irak gerilimlerine temmuz ayında Kıbrıs ve Ermenistan da eklendi. Sıfır sorundan neredeyse sıfır ilişkiye geldik. Bu mu normalleşme? AKP henüz o makamla oynamaya başlamadığı için halen devletin en üst katı, Cumhurbaşkanlığı. 2011’in ikinci yarısındayız. Cumhurbaşkanı Gül’ün görev süresi 5 yıl mı, 7 yıl mı belli değil. 5 yılsa önümüzdeki yıl cumhurbaşkanı seçimi var. Değilse 2014’te. Bu mu normalleşme? İçtedışta şu tür yorumlar çoğaltılarak ortak bir iklim yaratılmaya çalışılıyor: “1. Cumhuriyet bitti, 2. Cumhuriyet kuruldu.” “Türkiye’de demokrasi güçleniyor.” “AKP Türkiye’yi bölgesinde örnek ülke haline getirdi.” Bütün bunlar bir yana olan şu: Çok partili yapı içinde, tek parti devletine ve tek adam yönetimine doğru gidiyoruz... Bu yapı tümüyle yerleştirilebilir mi? Bu AKP’ye değil, gerçekten demokrasiye, Atatürk Türkiyesi’ne inanmış kişilerin ve kurumların direncine bağlı! Ne olursa olsun... Kim kendisini tek adam ilan ederse etsin. Türkiye birkaç seçimlik ülke değil... 30 Ağustos töreninin anlamı Demokratikleşme yönündeki tek icraatı “askerle uğraşmak” haline dönen iktidar partisi, son olarak Genelkurmay Karargâhı’nda yapılan 30 Ağustos törenlerine kafasını takmış durumda. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, devlet protokolünün Genelkurmay Başkanı’nı kutladığı töreni, Meclis Başkanı ve Başbakan sıraya girip beklemek zorunda kaldığı için eleştirdi. Kutlamalarda Genelkurmay Başkanı’nın yanında Meclis Başkanı ve Başbakan’ın da yer alacağı bir düzenlemeye gidilmesi söz konusu. Eski Anayasa Mahkemesi Başkanvekillerinden Güven Dinçer defalarca katıldığı törenlerin anlamını şöyle aktarıyor: “23 Nisan, 30 Agustos ve 29 Ekim kutlamaları Cumhuriyet Türkiyesi’nin en önemli devlet geleneklerindendir. Cumhuriyetimizin kurumlarının temsilcileri, 23 Nisan’da halkın meclisi olan TBMM’nin kuruluşunu, 30 Agustos’ta Türk ordusunun düşmanı yenerek bağımsızlığımızı sağlamasını ve 29 Ekim’de de yönetim biçimi olarak Cumhuriyeti benimseyişimizi kutlar. Kutlamalar gelenekselleşmis protokol kurallari çerçevesinde TBMM’de, Genelkurmay’da ve Cumhurbaşkanlığı’nda yapılır. Tören ve kutlamalarda kişiler değil kurumlar temsil edilir. Kutlamalarda kimsenin bekletilerek rencide edilmesi söz konusu degildir. Kutlamalar devletimizin onurudur ve katılanlar icin de yüce birer anıdır.” Hal böyleyken, Kurtuluş Savaşı’nı kazanan orduyu temsil eden Genelkurmay Başkanı’nı kutlamaya gitmek çok mu zor acaba?.. Danıştay saldırısında yaralananlar 1. Ergenekon davasına katılacak Yargıçlar müdahil İstanbul Haber Servisi 1. Ergenekon davasında mahkeme heyeti, Danıştay saldırısında yaralanan eski Danıştay Başkanı Mustafa Birden, yargıçlar Ayfer Özdemir, Ayla Gönenç ve Ahmet Çobanoğlu’nun davaya katılma taleplerini kabul etti. Cumhuriyet gazetesine motolofkokteyli atılması dosyasının tüm sanıklarının banka hesaplarının incelenmesini kararlaştıran mahkeme heyeti, sanık Bedirhan Şinal’in ifadesini alan polislerin kendisine baskı yaptığı gerekçesiyle suç duyurusunda bulunulması talebini reddetti. Mahkeme 5 Eylül 2011 tarihine ertelendi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti ara kararlarını açıkladı. Mahkeme “suçun mağduru olup doğrudan zarar gördükleri” gerekçesiyle yargıçların katılma talebini kabul etti. Mağdur tanık sıfatıyla ifade veren Danıştay 2. Daire Başkanı Kamuran Erbuğa’nın katılma talebi ise iddia makamının mütalaası alındıktan sonra gelecek duruşma karara bağlanacak. tehdit mektubu Selçuk’a yazdığı Mahkeme, “Sanık Şinal’in cezaevinden İlhan Selçuk’a yazdığı tehdit mektubu nedeniyle yapılan soruşturma evrakının” istenilmesine hükmetti. Sanık Şinal’in “Sedat Peker’in adamlarının kendisini azmettirdiği yönünde ifade vermesi için kendisine baskı yaptığını iddia ettiği Organize Şuçlar Şubesi’nde görevli polisler hakkında” suç duyurusunda bulunulması talebi reddedildi. Mahkeme, Şinal’in “cezaevinde kendisine baskı yapıldığı, öldürülmek istendiği bu nedenle jilet verildiği” iddialarının ayrıntılı olarak sorulmasını kararlaştırdı. Mahkeme ayrıca Şinal’in “can güvenliğinin tehlikede” olduğuna ilişkin beyanlarının dikkate alınarak gerekli önlemlerin alınması için savcılığa yazı yazılmasına karar verdi. Tutuklu sanık Veli Küçük’ün AKP Milletvekili Şamil Tayyar’ın tanık sıfatıyla dinlenmesi talebinin, daha sonra değerlendirilmesine karar veren heyet, tutuklu sanık İsmail Yıldız’ın ceza ehliyetinin olup olmadığının araştırılması için Adli Tıp Kurumu’na sevk edilmesine karar verdi. Tahliyelere ret Mahkeme heyeti, tahliye taleplerini oybirliğiyle reddetti. Görevden alınan heyet başkanı Köksal Şengün çok sayıda sanığın tahliyesi yönünde muhalefet şerhi koyduğu için kararlar 2’ye 1 oy çokluğuyla alınıyordu. ERZURUM’DA KADINA SALDIRDILAR Oruç tutmayana linç girişimi ERZURUM (Cumhuriyet) Erzurum’da bir kadın ramazanda sokakta sigara içtiği için linç edilmek istendi. Polislerle, sokakta toplanan öfkeli grup arasında arbede çıktı. Erzurum’un Yakutiye ilçesinde bir yabancı şirkette çalışan Z.B, erkek arkadaşı İ.M. ile sokakta yürürken etrafta kimsenin olmadığı sırada sigara yaktı. Sigarasından birkaç nefes alan Z.B.’ye karşıdan gelen M.Y. ve B.G, “Sigarayı söndür terbiyesiz” diyerek müdahale etti. Z.B. de “Oruç tutamayacak durumda olabilirim ya da oruç tutmamayı tercih etmiş olabilirim. Bu sizi neden ilgilendiriyor?” karşılığını verince M.Y. ve B.G. iddiaya göre genç kadının üzerine yürüdü. Bu kişiler tarafından tartaklanan Z.B. ve İ.M. kalabalığın toplandığını görünce yakındaki erkek öğrenci yurduna sığındı ve polisten yardım istedi. Z.B. ve İ.M, kendilerine müdahale eden M.Y. ve B.G’den şikâyetçi oldu. Bu kişileri emniyete götürmek isteyen polislerle çevrede toplanan öfkeli kalabalık arasında arbede çıktı. Bir polis ile 2 kişinin hafif yaralandığı arbedenin ardından polisler şikâyetçi Z.B. ve İ.M. ile M.Y. ve B.G.’yi Emniyet’e götürdü. Birbirlerinden şikâyetçi olan 4 kişi, işlemlerin ardından serbest bırakıldı. ‘Soframızı size getiriyoruz’ İstanbul Haber Servisi CHP İstanbul Gençlik Kolları ramazan ayı boyunca yürütülecek olan “Soframızı Size Getiriyoruz” kampanyası kapsamında annelerine hazırlattıkları yemeklerle Küçükçekmece’de yaşayan Bitlisli Berk ailesinin evine konuk oldu. CHP’li gençlerin evine konuk olduğu 7 çocuk babası Hayrettin Berk “Evime gelen gençler de artık benim evlatlarım kardeşlerim” diye konuştu. İl Gençlik Kolu Başkanı Selçuk Sarıyar ise “İstanbulda 39 ilçede yüzlerce aileye konuk olmayı hedefliyoruz” dedi. ‘Başbakan bizleri duymuyor’ Çiğdem Boratav yaşamını yitirdi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ekonomist, düşün adamı Prof. Dr. Korkut Boratav’ın eşi Çiğdem Boratav yaşamını yitirdi. Bir süredir rahatsızlığı nedeniyle Ankara’da tedavi olan Çiğdem Boratav dün yaşamını yitirdi. Çiğdem Boratav, ailesi ve yakın dostlarının katıldığı cenaze törenin ardından Ankara’da toprağa verildi. Korkut Boratav ile 50 yıldır evli olan Çiğdem Boratav 3 çocuk annesiydi. Hırkai Şerif ziyarete açıldı Hz. Muhammed’in vasiyeti üzerine Veysel Karani’ye bırakılan, 2010 yılında restorasyonu ve konservasyonu tamamlanan Hırkai Şerif, Fatih’teki Hırkai Şerif Camisi’nde törenle ziyarete açıldı. Kuranıkerim okunmasıyla başlanan törende konuşan stanbul Müftüsü Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Hırkai Şerif’in dünyaca ünlü restoratörler tarafından bir daha deforme olmayacak şekilde onarıldığını ve zarar görmemesi için de önlemler alındığı belirtti. İstanbul Haber Servisi Cumartesi Anneleri, Galatasaray Meydanı’nda 332. kez bir araya geldi. İlk açıklamayı 1995’te gözaltına alınan Abdullah Olcay’ın ablası Hatun Olcay yaparak, “Bütün dünya sesimizi duydu, Başbakan duymadı. Kardeşim gerilla değil öğrenciydi” dedi. Kars’ta gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır’ın ağabeyi İlkay Kırbayır da kardeşinin şimdi resmi makamlar tarafından işkencede öldürüldüğünün kabul edildiğini ancak faillerin yargılanması için adım atılmadığını söyledi. Hasan Ocak’ın ağabeyi Ali Ocak da devletin üst düzeyinde “göstermelik bir hesaplaşma” yaşandığını belirtti. C MY B C MY B