29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
29 HAZ RAN 2011 ÇARŞAMBA CUMHUR YET SAYFA kultur@cumhuriyet.com.tr KÜLTÜR Christoph Eschenbach 17 Viyana Filarmoni Orkestrası’nın konseriyle Aspendos Antik Tiyatro’nun tarihine görkemli bir sayfa eklendi STANBUL MÜZ K FEST VAL ’NDE BUGÜN Aspendos’ta efsane konser Viyana Filarmoni Orkestrası’nın 18. Aspendos Opera ve Bale Festivali’ndeki dinletisi unutulmayacak bir anı olarak belleklerimize yer etti. Çağımızın en yüce şeflerinden Zubin Mehta (1936), en değerli piyanistlerinden (ve aynı zamanda orkestra şefi) Daniel Barenboim (1942) ve çağımıza damgasını vuran tarihi orkestralardan Viyana Filarmoni bir araya gelmişti. Son zamanlarda kimi yorumcunun özgün nüans ve tempoları değiştirerek yapıtın özüyle oynadığına tanık olmaktayız. Viyana Filarmoni konseri ise müziğin özgünlüğüne karşı bir saygı göstergesiydi: Besteciye saygı, yapıtın bestelendiği döneme saygı, orkestra şefinin soliste ve topluluğun üyelerine saygısı, solistin şefe ve orkestradaki sololara saygısı. Sonuçta arıtılmış, saydam bir dinletiye tanık olduk. Ayrıntılardaki ince işlemeler günlerce kulaklarımda kaldı: Doğal kornonun tınısı, Barenboim’un neredeyse pedal kullanmadan yarattığı akustik dengeler... Doğrusu mekân da sanatçılarla işbirliği yapmıştı. Aspendos’un Beethoven sesini bu denli güzel duyuracağını ve piyanoyu bu denli güzel yansıtacağını düşünemezdim. Sözünü ettiğim saygı burada da bitmiyordu. Bu efsane üçlü tarihlerindeki ilk buluşmaya da, onca yıllık dostluklarına da saygı göstermekteydi. Konser sonrasında birlikte yemek yediğimiz grubun içinde Viyana Filarmoni’nin müdürü Alexander Steinberger de vardı. Ondan öğrendim ki Mehta’nın Viyana Filarmoni’ye gelişinin 45. yılı kutlanmaktaymış. O ilk konse Festivalin son konseri Kültür Servisi İstanbul Müzik Festivali, çok yönlü müzisyen kimliğiyle dünyanın seçkin orkestra ve operaları arasında en çok aranan, yaşayan en önemli orkestra şeflerinden Christoph Eschenbach yönetimindeki SchleswigHolstein Müzik Festivali Orkestrası’nın konseriyle sona eriyor. “YoYo Ma’nın mirasçısı” olarak nitelendirilen en önemli viyolonsel sanatçılarından Alissa Weilerstein’ın eşlik edeceği festivalin kapanış konseri bu akşam saat 20.00’de Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda gerçekleşecek. 18. Aspendos Opera ve Bale Festivali’ndeki konser, çağımızın en yüce şeflerinden Zubin Mehta, en değerli piyanistlerinden Daniel Barenboim ve çağımıza damgasını vuran Viyana Filarmoni Orkestrası’nı antik mekânda buluşturdu. rin solisti piyanist F. Gulda imiş. Şimdi ise Mehta’nın 55 yıllık arkadaşı Barenboim. Ve de aynı programı bu buluşmaların anısına saygı olarak yeniden çalıyorlarmış: Önce Viyana’da iki konser, sonra Monaco’da ve ardından Aspendos’ta. Stravinsky’nin Üç Bölümlü Senfonisi, Beethoven’in 3. Piyano Konçertosu ve Richard Strauss’ın Don Kişot başlıklı senfonik şiiri. Günümüzde kimi şef gereksiz bedensel devinimlerle izleyiciye gösteri yaparken, Mehta’nın ekonomik hareketlerle müziğin özünü aktarması ve baştan sona ezber yönetmesi de altı çizilecek bir konu. eden kendimizi eğitemiyoruz? Biraz da dinleyicilerden söz etmek istiyorum. M.S. 2. yüzyılda inşa edilen Aspendos Antik Tiyatrosu’nu dolduran 4000 kişiden fazla dinleyici. Bu konserin izlenimlerini geçen haftadan bu yana birçok yazarın köşesinde okudunuz. Her birinin ortak paydası açık hava ortamına göre ağır bir program seçilmiş olmasıydı. Fanfarlarla, bildik ezgilerle donatılmış, açık hava şenliğini yansıtan bir program bekleniyordu demek. Hatta kimi yazar kendi menüsünü vermiş, Beethoven’in 3. Piyano Konçertosu yerine neden Patetik Sonatı (ki yalnız piyanoyla çalınır, orkestraya gerek yoktur) çalınmadı veya neden Johann Strauss’ın Radetzky marşı değil de bilinmedik bir valsi ile bis yapıldı diye kafa tutmuş. Demek açık hava konseri deyince programların da hafiflemesi, futbol statlarının coşkusunu yansıtması, el çırpılıp ıslık çalınması gerekiyor. Oysa icra edilen müziğin ne denli yüksek nitelikte olduğu üstüne pek düşünen çıkmadı. Evet, senfonik yapıtlar çok sık çalınmayan bir dağarcıktan seçilmişti. Ama dinleyicimiz kendini konsere hazırlamak, çalınacak yapıtlar üstüne önceden bilgi edinmek zahmetine katlanmıyor. Bilet almak için internete giren herkes o prog N ramda ne çalınacağını da aynı anda öğrenebilirdi. Ve bir başka tık ile Google’dan yapıtın açıklamasını okuyabilirdi. Internet kullanmayan konser meraklılarının da evlerinde bu bilgileri içeren başvuru kaynaklarının bulunacağını varsayıyorum. O zaman ünlü Rus besteci Stravinsky senfonisinin nasıl 20. yüzyılla klasizm arasında bir buluşma oluşturduğunu ve sonraki Beethoven’in yapıtındaki klasizme kulağımızı hazırladığını duyabilirdi. Barenboim’un kim bilir kaçıncı kez seslendirmekte olduğu konçertonun güzelim renklerinden ve bis olarak çaldığı Chopin’in Noktürnündeki o ince işlemelerden ayrı bir keyif alabilirdi. Richard Strauss’ın postromantizmin doruğundaki Don Kişot’unda müzikle betimlemenin, resim yapma sanatının nasıl kullanıldığına tanık olabilirdi. Yeldeğirmenleri sahnesinde rüzgâr makinesinin etkisinden heyecan duyabilirdi. Ama kendini donatmak için hiç zahmet etmeden gelip kurulanlar, öncelikle “O ünlü konserde ben de vardım” diyebilmenin kıvancını yaşamak istiyorlar. Sonra da hemen alkışlamak eğilimine kapılıyorlar. Yapıtın en ağır biten ara bölümlerinde bile, sanatçıların başları notalarına gömülüyken kıyamet alkış. En azından ellerine verilen program kâğıdında yapıtın bölümleri yazılmış, ona bile bakmaya zahmet etmiyorlar. Dünyanın her yerinde coşkulu biten bölümler alkışlanıyor, ne var bunda, deniyor. Ama Aspendos’ta coşku filan bekleyecek hali yoktu dinleyicinin, her suskunlukta kıyamet koptu. Sonra da neden tempo tutacağımız eserler çalınmadı, biz açık hava şenliğine gelmiştik diye organizatörler suçlandı! Oysa Aspendos, Viyana Filarmoni konseriyle tarihine yeni bir görkemli sayfa ekledi. evini@boun.edu.tr Kerem Görsev Trio, bu akşam Samatya Meydanı’nda, ‘Zil ve Caz’ Festivali’nde çalıyor Elaine Stewart öldü Kültür Servisi Hollywood yıldızı Elaine Stewart 81 yaşında yaşamını yitirdi. 1950’li yılların filmlerinde başrol oyuncusu olarak rol alan Stewart en çok “Brigadoon” filmiyle tanınıyordu. “Hacı Baba’nın Maceraları”, “Gece Geçidi” gibi filmlerde de rol alan sanatçı, ayrıca 1960’larda televizyon şovlarında da görev almıştı. Beverly Hills’teki evinde hayatını kaybeden Stewart, uzun süredir sağlık sorunlarıyla mücadele ediyordu. Samatya’da ücretsiz MURAT BEŞER Kemal skender çağdaş realizmi anlatıyor Kültür Servisi Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık’ın gelenekselleşen aylık etkinlikleri, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Kemal İskender’in “Sanat Tarihi Konuşmaları” ile devam ediyor. Bugün saat 18.30’da başlayacak Çağdaş Realizm başlıklı etkinlik, Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi’nde yapılacak. Prof. Kemal İskender, Sanat Tarihi Konuşmaları dizisinin bu etkinliğinde, Corbet’den başlayarak son 40 yılın sinema, fotoğraf, medya kökenli resimsel eğilimlerini, farklılıklarını anlatacak. Ülkemizde caz denince çalışkanlığı, üretkenliği ve popülasyonuyla aklımıza gelen ilk isimlerden biri piyanist Kerem Görsev. Özellikle son albümü “Therapy”, şimdiden onun kariyerinKerem Görsev’in deki dönüm noktası oldu bile. Son son albümü ‘Therapy’ albümle birlikte leyleği havada gören Görsev, bu akşam Samatya Türkiye’de 14 bin sattı. Zil ve Caz Festivali’nde vereceği Yurtdışında saygın caz konser öncesinde sorularımızı yadergilerinden olumlu nıtladı. 13 rakamı için uğursuz dereleştiriler aldı. Görsev, ler. Oysa (yanılıyorsam düzelt) müzik yazarımız Murat senin 13 rakamından sonraki Beşer’e, ‘Therapy’nin albümün “Therapy” sana çok yaratılış serüvenini uğurlu geldi; özellikle eleştirmenlerden ve yurtdışından son nin, caz tarihinin ve doğanın anlattı. derece olumlu eleştiriler aldı. bu albümdeki yeri ve önemi Bunlardan biraz söz edebilir nedir? misin? Bu albümüm St. Petersburg Filarmoni Or Benim 13 ile ilgili batıl bir inancım yok. Fa kestrası ile yaptığım “November in St. Peterskat albüm Türkiye’de satış olarak 14 bin adet burg” albümünden 11 sene sonra kayıt edildi. satışına yaklaştı. Bu beni son derece mutlu ediBu geçen süreç içinde caz dünyasının pek çok yor. Emeğimi insanlar ile paylaşmak, müzik devinin yaylı orkestralar ile yapılmış yapıtlarını olarak evlere girmek çok güzel bir duygu. Yurt dinledim ve inceledim. Tekrar böyle büyük bir dışında All About Jazz ve Jazz Corner’da hakprodüksiyon yapmaya hazır olduğumu hissedinkında olumlu yazılar çıktı. Albüm yurtdışında ce Kâmil Özler ile oturup konuştum. Bestelerisanal ortamda sitelerde satın alınıyor. mi verdim ve “Therapy” projesini ateşledik. Bu albümü gerçekleştirme sürecinde neBen 1950’li yıllar ve günümüze kadar olan gelerden ilham aldın? Geçmişin, sanat tarihileneksel caz müziği çalan gruplardan ilham al mışımdır. Bill Evans albümlerindeki Claus Ogerman’ın yaylılara yaptığı düzenlemeler bana hep hayal kurdurup ışık tutmuştur. Nelson Riddle, Robert Farnon gibi aranjör bestecilerin yapıtları beni adım adım bu albüme götürdü. Bu albümde ciddi bir vefa duygusu da var. Bundan köpeğin Bebop, değerli müzik insanı İlhan Mimaroğlu ve basçı Oğuz Durukan ziyadesiyle nasiplerini alıyorlar. Neden bu albüme yaşamına giren canlılar üzerinden bu kadar büyük bir duygusallık yükledin? Müzik uzun yaşanmışlıkların anlatım tarzıdır. Ben İlhan Mimaroğlu, rahmetli Oğuz Duru kan ve ölen köpeğim Bebop (19952009) çok mutlu ve güzel anılar paylaştım. Mimaroğlu dünyanın saygı duyduğu bir Türk büyüğüdür. Kendisi ile 1997’de New York’ta tanıştım. Aralıklı olsa da bazen görüştük bazen haberleştik. Müziğe bakış açısına son derece saygı duyduğum bir şahsiyettir ve kendisine “Letter to Mimaroğlu” adlı albümün açılış parçasını besteledim. Oğuz Durukan ile 1980’de tanıştım, dostluğumuz hiç kopmadı, 12 sene aralıksız beraber çaldık. Benim hayat koçumdu. Türkiye’de Oğuz ile çalışan herkes sabahlara kadar Oğuz Durukan masalları dinler, güler, eğlenir, ağlardı. Oğuz’a “Storyteller” parçasını yazdım. Kağan Yıldız onu çok güzel yorumladı. Benim tabiat olayları, insan ilişkileri, hayvanlar ile olan dostluklarımdan hep besteler çıkmıştır. Kontrbasta Kağan Yıldız, davulda Ferit Odman; bu albümde onları tercih etmendeki faktörler neler? Davulda Ferit Odman ve kontrbasta Kağan Yıldız, London Philharmonia ve Alan Broadbent ve Ernie Watts’tan büyük övgüler aldılar. Her ikisi de Türkiye’nin yüz akı genç dinamik yaratıcı müzisyenler. Üç yıl önce benim “Diversion” albümümde beraberdik. Beraber çalarken müziğimizi nerelere taşıyabiliriz, daha iyi nasıl swing ederiz diye çabalarız. Kerem Görsev Trio olarak bir kokumuz, tarzımız oluşmaya başladı. (muratbeser@muratbeser.com) C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear