29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
20 HAZ RAN 2011 PAZARTES CUMHUR YET SAYFA 15 Misket Bizimdir Murat Sayın ile birlikte Karikatürist arkadaşımız Cumhuriyet Ankara eki için Makarna Koruması çocukların SHÇEK’i sizlere ömür. AKP, onu da gömdü. SHÇEK kapanınca genel müdürlüğün içindeki kadrolar bakanlığa devredildi. Onun dışındaki tüm taşra örgütü il özel idarelerine bırakıldı. Şimdi ne olacak? Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği Başkanı Murat Altuğgil, bir örnekle açıklıyor olacakları: “Töre cinayetleri ya da cezalandırılmaları yalnızca DoğuGüneydoğu bölgesine özgü olaylar olmaktan çıktı. Türkiye’nin her yöresinde bu tür gelişmeleri izleyebiliyoruz artık. Töre nedeniyle öz ailesince infazına karar verilen bir çocuk bugüne kadar ailesinden korunmak üzere bulunduğu ilin dışında başka bir ilde SHÇEK tarafından sarıp sarmalanıyordu. Bu arada psikososyal destek de sağlanıyor, muayeneleri de yapılıyordu. Yeni durumda, bir ilde böyle bir olgu ile karşı karşıya kaldığımızda, töre nedeniyle infazına kadınların ve de Kimsesizlerin, yaşlıların, korunması gereken karar verilen bir çocuğu bulunduğu ilin dışına nasıl çıkaracağız? En azından iki vali bulmamız lazım. Biri gönderecek, öbürü korumaya alacak. Artık hangi vali kabul ederse... Kabul eden çıkmazsa, çocuk, infazına karar veren ailenin yaşadığı kentte kalacak!” Altuğgil, bir sakıncayı daha dile getirdi: “Kimi il özel idareleri daha güçlü, kimileri ise zayıf. Muş ile İstanbul’a ayrılan pay aynı mı örneğin?” Yakında korunmaya gereksinim duyan kadınlar, çocuklar, yaşlılar sokaklarda kalabilirler. Kalsınlar, sorun yok. Sokağa atılanlara birer torba son kullanma tarihi geçmiş makarna verirler, böylece sosyal hizmet görevi de yerine gelmiş olur. Mayıs 2011 günleri arasında gerçekleştirilen Dünya Çocuk Oyunları’nın maskotu olarak adıyla sanıyla Ankara Kedisi Misket’i izinsiz olarak 3 boyutlu hale getirerek kullanmaya başladı. Dahası, Melih Gökçek, adını sanını bizzat verdiğimiz, Murat Sayın’ın çizgiyle yarattığı Ankara Kedisi Misket’in büyük boy figürleri ile televizyonda şıkır şıkır oynadı. Murat Sayın ile dava açtık, “Ankara Kedisi Misket bizimdir” diye. Kararlıyız; kedimizi, Misketimizi kimseye bırakmayacağız... 2010 Eylül ayında bir çizgi karakter yarattık: Ankara Kedisi Misket. O gün bugündür Ankara Kedisi Misket; çevresindeki Köstebek Nuri, iyi yürekli ayı Balaban, bilgili tavşan Pofprof, külhan Kerkenez, dalkavuk köpek Tonton, çaçaron tavuk Paçalı Rukiye gibi tiplemelerle birlikte başkentin atardamarlarını tutmaya çalışıyordu ki... Ankara Büyükşehir Belediyesi, 24 Nisan1 Siyasal Parti mi, Yoksa Çok Hisseli Vodvil Tiyatrosu mu? Bilmem yazmış mıydım, Cumhuriyet Halk Partisi’ne açtığım kredi 12 Haziran akşamı sona erecekti, erdi. Bunun seçim sonuçlarıyla bir ilgisi yok; bundan böyle eskiden olduğu gibi tümüne eşit uzaklıkta durduğum sosyalist örgüt ve girişimleri desteklemeyi sürdüreceğim. Bu arada CHP’lilere de bir çift sözüm var. Seçimler sonrası parti içinde başlayan kayıkçı kavgası, CHP’ye oy veren seçmenler gibi, “zayıf da olsa bir umut” diyerek belli bir süre için onu destekleyen insanların midesini bulandırıyor. Önce şunun bilinmesi gerekiyor: Sosyal demokrat partiler, kapitalizmin onarımını öngören, emek ile sermaye arasında sermaye lehine bozulan dengeyi emek lehine düzeltmeyi amaçlayan düzen partileridir. Sosyal demokrasinin özgürlük, eşitlik, sosyal adalet, laiklik, çoğulculuk gibi ileri sürdüğü istemler özünde burjuvademokratik istemler olup sınıfsal bağlamda bir düzen değişikliğini öngörmez. Yine de sosyal demokrat taleplerin tümü ele alındığında ondan bir “ideoloji” olarak söz edilebilir. Dolayısıyla CHP’liler eğer partilerinin sosyal demokrat bir örgütlenme olduğuna inanıyorlarsa kendilerinin bir ideolojinin, “sosyal demokrasi ideolojisinin” taşıyıcısı olduklarını bilmek durumundadırlar. Ne var ki CHP’lilerin büyük çoğunluğu bunun bilincinde değildir. Bir ideolojinin taşıyıcısı olan insanlar ideolojik savaşım verirler. Oysa CHP’de görülen “sen, ben, bizim oğlan” kavgasıdır. Başka ideolojik yapılanmalarda olduğu gibi sosyal demokraside de tartışmalar kişilere endeksli olmamalıdır. Bu liderde iş yok, eskisi ya da yenisi gelsin derken temel alınan ölçüt nedir? Somut konuşalım: Kemal Kılıçdaroğlu’nu eleştirenler, Deniz Baykal yeniden gelsin diyenler hangi çıkış noktasından hareket ediyorlar? Kemal Kılıçdaroğlu şunun şurasında 13 aydır genel başkandır; Deniz Baykal ise 19 yıl genel başkanlık yapmıştır. Eğer ölçüt seçim başarısı ise Kılıçdaroğlu bir genel seçimde, Baykal ise genelyerel altı seçimde başarısız olmuştur. Kılıçdaroğlu döneminde hiç kuşkusuz önemli yanlışlar da yapılmıştır. Milletvekili adaylarının Türkiye genelinde önseçimle belirlenmemiş olması gibi, sosyal demokrasiyle hiç ilgisi olmayan Sinan Aygün, Mehmet Haberal ve Turhan Tayan’ın listelerde seçilecek yerlere konmaları hatadır. Örgüt küstürülmüştür. Fakat bunun karşılığı genel başkan 81 ilde, 200’ün üzerinde ilçe ve beldede mitingden mitinge koşarken, edilgen kalmak mıdır? Seçim öncesi CHP yönetimi değişik konularda kamuoyuna önemli içerikte raporlar sunmuştur. Yönetimin yanlışları elbette eleştirilmelidir, fakat eleştirilere zemin olması gereken Genel Başkan’ın ve yönetimin bu raporların ruh ve söylemine uygun davranıp davranmadıkları olmalıdır. Bunun için de CHP’lilerin ilk önce yapmaları gereken bu raporları dikkatle incelemek, değerlendirmeleri olumlu ise içselleştirmek, değilse bu metinler üzerinden tartışma yürütmektir. CHP’nin bugünkü görünümü ideolojik yapıda bir siyasal partiden ziyade çok hisseli bir vodvil tiyatrosunu andırmaktadır. Bu görünümü değiştirecek olan CHP’lilerdir. Daha dün siyasete bir süre ara vereceğimi yazmıştım, olmadı. Burası Türkiye; isterseniz dünyanın öbür ucuna kaçın, münasebetsizlikler peşinizi bırakmıyor. Trakya Üniversitesi’nin Ayıbı olarak değiştirildiğini duyurmuştuk. Yeni kurulan İsmail Hakkı Tonguç Belgeliği Vakfı, üniversiteye bir mektup yazarak kararın değiştirilmesini istedi. Vakıf Başkanı Kadriye Çetiner’in imzası ile gönderilen mektupta özetle şu görüşlere yer verildi: “İsmail Hakkı Tonguç, ülke ve dünya eğitim tarihinde çok önemli yeri olan bir eğitimcimizdir. Hayatta iken değerinin toplum tarafından anlaşılmasının önüne, bir kısım erk sahiplerince engeller konulmuş bir eğitim devrimcisidir. Onu anlamakta bu kadar geç kalmış olmamızın, önemli bir kaybımız olduğu bugün toplumun her kesimince kabul edilmiştir. İsviçre Pedagoji Ansiklopedisi’nde dünya Trakya Üniversitesi Senatosu’nun Eğitim Fakültesi yerleşkesine verilen “İsmail Hakkı Tonguç” adının “Kosova” Hedef yargı, polis, üniversite, Bürokrasi, medya, asker derken, hedef 2023... 1923 yok artık. Onların cumhuriyeti geçerli. eğitimcileri arasında yer alan tek Türk eğitimcisi olması da ülkemiz için bir başka onur kaynağıdır. İsmail Hakkı Tonguç’u geç anlamaktan ötürü yetişen ve yetişecek kuşaklara olan borcumuzu ödemenin bir yolunu; adını kamusal alanlara vererek tanınmasını, bilinmesini sağlayarak bulmamız belki mümkün olabilir. Yeri gelmişken belirtelim ki, borcumuzu ödememizin asıl yolu, onun anladığımızı düşündüğümüz eğitim ilkelerini yaşama geçirmemizle mümkün olacaktır. Adını vermek buna giden yolu açık tutabilmek içindir. Trakya Üniversitesi’nin Eğitim Fakültesi yerleşkesi bu nedenle bu onurlu adı taşımaya en iyi aday olabilecek yerlerdendir. Elbette yerleşkenin fiziksel değerleri de bu yerleşkede eğitim almakta olan gençlerin bu anlamı kavramalarını kolaylaştıracak özelliklerde olsa gerektir. Trakya Üniversitesi Senatosu’nun değerli üyelerinin yerleşkeye 2002 yılında verilmiş olan İsmail Hakkı Tonguç adının kaldırılması yönündeki kararının gerekçesi henüz topluma açıklanmamıştır. Gerekçenin açıklanmasının, yukarıda belirtmeye çalıştığımız üzere son derece önemli ve toplumsal sorumluluk gereği olduğu kanısındayız. Bu nedenlerle; öncelikle senatonun bu kararını ivedilikle bir kez daha gözden geçirmesini ve geri almasını, geri almama durumunda İsmail Hakkı Tonguç adının yerleşkeden kaldırılmasındaki gerekçesini yazılı olarak kamuya açıklamasını arz ve talep ederiz.” Mektuba verilecek yanıtı merakla bekliyoruz. K M K ME DUM DUMA BEH Ç AK behicak@yahoo.com.tr Tarihin Şeklini Değiştiren Bir Lider: Atatürk Öncelikle, bütün Türkiye’yi kucaklayan, sorunlarına eğilip çözümünü de arayan ve “sözde değil özde demokrat” olan 24. Yasama Dönemi milletvekillerini kutluyor, başarılar diliyorum. Ayrıca, milletiyle el ele vererek, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran, dünya ülkelerinin 20. yüzyılın en büyük devlet adamı olarak gördüğü ve ABD Başkanı Obama’nın da “tarihin şeklini değiştiren bir lider” olarak tanımladığı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü 13 Nisan 2009 günü Cumhuriyet’te çıkan yazımla anıyorum: 29 Ekim 1923’te laik Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra, Türkiye’ yi çağdaş uygarlıklar düzeyine çıkarmak için, gereken devrim yasaları, “ardı arkası kesilmeksizin” bir bir çıkarılmış ve uygulanmasına da hiç zaman yitirilmeden başlanmıştır. 1924 yılında yürürlüğe giren 430 sayılı “Tevhidi Tedrisat (Öğretim Birliği) Kanunu” devrim yasalarının öncüsüdür. Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde gerçekleştirilen devrimler birbirini izleyerek Türk ulusunu, dünya devletleri arasında çok saygın bir konuma getirmiştir. Ne yazık ki bu saygınlık 1950’den sonra hızla yitirilmeye başlandı. Devrim yasaları, kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ni, çok kısa sürede, her alanda çağdaş uygarlık düzeyine taşımayı amaçlıyordu ve bu uğurda epey de yol alınmıştı. 1950’den sonra “demokrat” görünümlü “karşıdevrimle” Türk toplumu, ortaçağa sürüklenmeye başlamıştır. (…) 1950’den sonra, toprak ağalarının, şeyhlerin, mollaların yönetimdeki ağırlığı, Türkiye’yi uygar bir ülke görünümünden uzaklaştırıp geri kalmış ülkeler düzeyine yaklaştırmıştır. Türkiye’nin bugünkü görünümünün, insanın içini acıtan yanı da laik Türkiye Cumhuriyeti’nin dünyanın en kolay okuma yazma öğreten “alfabesiyle” yapılan eğitim sisteminden yararlanarak yetişip bilim insanı, kamu yöneticisi, devlet adamı düzeyine kadar yükselenlerin, bu düzenin altını oymaya çalışanlara ve ülkeyi Cumhuriyet dönemi öncesine, daha doğrusu “ortaçağa” geri götürmeye çabalayanlara göz yummalarıdır. Devrim yasaları, çağdaş Türkiye’nin yolunu açmış, gelecek kuşakların “ilim ve irfan sahibi” olmalarının önündeki bütün engelleri kaldırmıştır. Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk ulusuyla “el ele vererek” gerçekleştirdiği bu devrimler birbirini izleyerek Türkiye’yi, dünya devletleri arasında saygın bir konuma getirmişti... Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının, köylüsüyle, kasabalısıyla, kentlisiyle el ele vererek kurdukları Türkiye Cumhuriyeti’nin devrim yasalarından sonuna kadar yararlananlardan kimileri, Türk alfabesiyle birkaç ay içinde okuma yazma öğrenip yükseköğrenimini devrim yasalarının sağladığı olanaklarla tamamlayıp toplumda saygın bir yere ulaştıktan sonra, laik Türkiye Cumhuriyeti ile Atatürk’e en ağır eleştirilerde bulunmaya başlamışlardır. ABD Başkanı Obama, Anıtkabir Defteri’ne yazdıkları ve Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden söyledikleriyle bunlara gereken yanıtı vermiştir: “Vizyonu, kararlılığı ve cesaretiyle Türkiye Cumhuriyeti’ni demokrasiye yönelten ve mirası tüm dünyaya kuşaklar boyunca ilham vermeye devam eden Kemal Atatürk’e saygılarımı sunmak, benim için onurdur. Kendisi, tarihin şeklini değiştiren bir liderdir. Ama Atatürk’ün yaşamına ait en büyük anıt, hiçbir şekilde taştan ya da mermerden inşa edilemez. Kendisinin bıraktığı en büyük miras, Türkiye’nin canlı, laik demokrasisidir.(…) Tabii ki bugünlere kolay ulaşılmadı. Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda, Türkiye rahatlıkla yabancı güçlere teslim olabilirdi; bunun yanı sıra, bir imparatorluğu devam ettirmeyi de tercih edebilirdi. Ama Türkiye farklı bir gelecek benimsedi. Kendisini yabancı kontrolden uzaklaştırdı... Bir cumhuriyet kurdu... Bu Cumhuriyet, hem ABD’nin hem de diğer dünya ülkelerinin saygısını kazandı. (…) ” HARB SEM H POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 HAYAT EP K T YATROSU MUSTAFA B LG N hetiyatrosu@mynet.com OTOBÜSTEK LER KEMAL URGENÇ kurgenc@yahoo.com UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇEL K fhakancelik@mynet.com 1/ “Tomas, 1 dorak” gibi adlar da veri 2 len bir tür tu 3 lum peyniri... 4 En küçük izci 5 kuruluşu. 2/ İzmir’in bir il 6 çesi... İridyum 7 elementinin 8 simgesi. 3/ Yunan mitolo 9 jisinde doğa tanrısı... 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Düdenden daha ge 1 B R Ü S E L L O Z niş olan çukurlukla 2 S ON E T O K A ra verilen ad. 4/ An 3 E L İ F İ Ş AM talya’nın Kaş ilçe4 T İ P İ P A sinde, Eşen Çayı’nın 5S T E N L A İ K ağzında bir kıyı göE T A N lü. 5/ Bayındır, ma 6 A R 7 L O R E R T İ K mur... “Ötürü, dola8E N AM Y E T İ yı” anlamında kul9P A N İ K A T A K lanılan bir söz. 6/ Galyum elementinin simgesi... Lenf düğümlerinin iltihaplanması. 7/ Afrika’da yetişen ve parlak kerestesi mobilyacılıkta kullanılan bir ağaç... Parola. 8/ Güven. 9/ Asya’da bir ülke... Bir nişan tahtasına küçük okların fırlatılmasıyla oynanan bir oyun. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İsviçre’ye özgü bir cins peynir. 2/ Bir göz rengi... El değmemiş, dokunulmamış olan. 3/ Tütsüyle kurutulmuşu oldukça sürümlü olan bir balık... Geleneksel Japon şarkılarına verilen ad. 4/ Uzaklık işareti... Seyrek dokunmuş bir tür kumaş. 5/ “Bey” denilen bir dişi arıyla kovandan çıkan arı topluluğu... “Gözümüze kara toprak / Dolmadan bir sürelim” (Karacaoğlan). 6/ Kötü bir işteki yardımcılar... Şöhret. 7/ Ormanlarda yaygın olarak bulunan ve bazı türleri zehirli olan mantar cinsi. 8/ Bilginin saklanması ve iletilmesini konu alan akademik ve mesleki disiplin. 9/ Yerfıstığı... Köpek. C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear