23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHUR YET 17 MAYIS 2011 SALI kultur@cumhuriyet.com.tr 18 KÜLTÜR Politik ve sosyal sorunlara gösterilen yoğun ilgi, tiyatroda yeni bir dönemin başladığının da göstergesi Çıplak ve Yalnız Geçen salı günü bir dostumun telefonuyla şifremin kırılarak epostama girildiğini öğrendim. Londra’da soyulmuş, parasız, pasaportsuz ortada kalmıştım. Dönmek için postamdaki kişilerden bana para göndermelerini istiyordum. İleti, düzgün bir İngilizce ve acıklı bir dille yazılmıştı. Postama girmeyi denedim olmadı, gmail hesabım artık bana ait değildi, çalınmıştı. Arşivimde iki bine yakın eposta, bütün yazışmalarım, mektuplarım, yayınevleri sözleşmelerim, banka ve ödeme bilgilerim kısacası pek çok özel belge vardı. Kapıldığım paniği ancak bu deneyimi yaşayanlar anlayabilir. Çok geçmeden iletiyi alanlar telefon etmeye başladılar. En çok yazıştıklarım başta olmak üzere yıllardır haberleşmediğim insanlara durumu anlatmaya çalıştım. Google’la iletişim kurmayı ise başaramadım. “Hesabıma erişemiyorum” formunu doldurup gönderdim ve kimliğimin doğrulanamadığı cevabını aldım. Hesabımın sıfırlanması mümkün değildi. Hırsız, şifremi, telefonlarımı, kimliğimi değiştirmişken kendimi nasıl kanıtlayacaktım ki! Bilgisayar mühendisi olan oğlum işini bırakıp koştu. Google’ın reklam toplama telefonları açıktı ama kullanıcı sorunları için acil bir numarası yoktu. Ayrıntılı birkaç form daha doldurduk, karşılık olarak aynı makine metni geldi. Google merkezine “kötü kullanım raporu” gönderdik. Banka hesaplarım SOS kapsamına alındı. Şoktaydım, o gece bir yolculuğa çıkacaktım, gidemedim. Ertesi gün, yayınevimden bir görevli Google Türkiye Merkezi’ne giderek kimliğimi kanıtlamaya çalıştı. İlgilenilmedi. Postam ancak savcılığa suç duyurusunda bulunduktan ve Bilişim Suçları polisine olayı bildirdikten sonra, sıfırlanacaktı. Savcıya göre en az bir buçuk, iki aylık bir süreç. Eşi milletvekili olan bir arkadaşımın yardımıyla İletişim Daire Başkanlığı’ndan Google’ın avukatına ulaşıldı. Onun da rapor yazmak dışında yapacağı bir şey yoktu. Savcılık dosyasını polise elden götürdüm, ifade vermeye çağırmalarını bekliyorum. Altı yıllık arşivimin bana geri dönmesi zayıf bir olasılık. İnternetle ilişkim gelişmiş değil. Paylaşım sitelerine de hiç ilgi duymadım. Ancak eposta bir yazar için zorunluluk. Vazgeçip klasik posta kullanacak değilim. Yine de korkuyorum çünkü haneme tecavüz edildiği duygusu içindeyim. Google ya da benzerleri için biz kullanıcılar okyanusta bir kum tanesi bile değiliz. Birinin adınız üzerinden işleyebileceği suçların sorumlusu da yalnızca sizsiniz. Bireyselliği ve özel olmayı özendirip satanlar sorunları sizi ortada bırakmadan çözme olanak ve sorumluluğuna sahip değil. Dünyayı saran iletişim ağları yenilmez, görünmez, kendi başına bir varlık olma yolunda ve vaatleri karşılamıyor. Her türlü suç çatlaklardan sızıp pis bir yağ gibi üstünüze bulaşıyor. Sosyal paylaşım siteleri özelinizi “yanlışlıkla” reklam dünyasına sunuyor, politikacının uygunsuz görüntülerini dünyaya yayabiliyor. Birileri sizin adınıza herkese cevap yetiştiriyor. Örnekler, bizi özgürleştirdiği ileri sürülen siber iletişimin özgürlüğümüzü farklı biçimlerde kısıtlayarak bize zarar verdiğini gösteriyor. Her şeyden önce hayata karşı olan bir kültür endüstrisinin pompaladığı ucuz kitle kültürüne bağımlı hale geliyoruz. Doyumsuz yenilenme talebi ve otomatik bireysellik arayışında git gide kendimizden uzaklaşıyoruz. Kontrol edemediğimiz, güvenliğin geçerli olmadığı ve sorgulama bilincimizin dumura uğratıldığı bir alanda değerlerimiz, düşüncelerimiz ve özelimiz de önemsenip korunamıyor ve ortalıkta savruluyor. Bunca gürültüye, kalabalığa, görülme ve duyulma çabamıza karşın çırılçıplak ve çok yalnızız. Bir festival, bir kitap... Garajistanbul’da yeni bir festival başladı: Politik Oyunlar Festivali. Bundan böyle, her yıl 127 Mayıs arasında yapılacak olan festivalin başlangıç ve bitiş tarihleri toplumun son 50 yılda içinden geçtiği süreçlerin önemli satırbaşlarından sadece ikisi… Tarihler bağlamında dün ve bugün arasında yaşanan çakışma her anlamda önemli. Türkiye’de 1960’lar özel tiyatroların patlama yaşadığı, toplumsal sorunları irdelediği yıllar. Buna bağlı olarak da politik tiyatronun yeşerdiği dinamik bir dönem… 1970’lerde yaşanan kırılmalar, 1980 darbesi ve yılgınlıkların, suskunlukların tırmanışta olduğu seneler… Bugün yaşanmakta olanlarsa Victor Hugo’nun “düşüncenin gümrük memurları” tanımının da ötesinde anlamlar içeriyor ama, içinde yaşadığımız bu kaotik ortamda yine de toplumun kendini ifade etme yollarını zorladığı bir gerçek. Bu açıdan da bakınca, 2000’lerde tiyatro dünyasında yeniden bir hareketlenmenin başladığı yadsınamaz. hareket ve yol haritasını değiştiren etkili bir kavşak. Tiyatronun öncü rolünün verdiği ivmeyle, özellikle 20. yüzyılın son yarısında gelişmeyi hızla sürdüren sinemanın, videonun, plastik sanatların, dansın, performansın, edebiyatın içinde olmadığı bir politik oyunlar festivalini düşünemeyiz bile. Bütün bu disiplinlerin zenginliği bizleri zenginleştirecek” diyor Mustafa ve Övül Avkıran. Okumalar, filmler, oyunlar, dans gösterileri, tartışmalar, tanıklıklar… Bir tür bellek tazeleme, ya da yeni yüzleşmeleri yaşama süreci. Bu bağlamda, festivalin açılışında gösterilen Hüseyin Karabey’in “1 Mayıs 2 Film” adlı belgesel filmi, başta sanatçının kendisi olmak üzere tanıklıkları ekrandan paylaşırken seyirciyle, söylenecek sözlerin, sorgulamaların bitmediğini, bitmeyeceğini bir kez daha vurguluyor… Tüm etkinliklerde benzer konuşma, tartışma zeminleri oluşturuluyor. Kanımca, takip edilmesi gereken bir olay Politik Oyunlar Festivali. nalımlarını, aydınların korktuğu, insanların hapishanelerde süründüğü bir ortamı sahneye taşıyor bu oyunla, aydın bir kişinin tavrı nasıl olmalı, yazar nasıl davranmalı gibi soruları tartışıyor. Söz konusu ‘Galilei’ yorumunda üzerinde durulan temel sorun baskılı dönemlerde susmalı mı, yoksa karşı mı çıkmalı sorununda odaklaşıyordu.” Bugün de aynı sorunun defalarca sorulduğu, sorulacağı zemin hazır… Brecht’in doğumunun 90. Bir tür bellek Yönetmenliğini Mahir Günşiray’ın yaptığı ‘Beklerken’ yılında Berlin’de katıldıtazeleme süreci içeren bugün saat 20.30’da garajistanbul’da sahnelenecek. ğım “Uluslararası Brecht Diyalog”da kıdemli eleş‘Politik Oyunlar tirmen olan Prof. Ernst da. Brecht’in politik tiyatrosunun iziFestivali’, beni, Zehra ni süren bir çalışma. Brecht ile gün Schumaher , her ülkenin ve her sanatçının bupşiroğlu’nun “Yüzyıl cel bir hesaplaşmayı gündeme geti gün Brecht’le yeniden hesaplaşması ve bunu ren ayrıntılı sunuş yazısı kitabın te yaparken kendini yenilemesi gerektiğini söySonra Brecht” adlı melini oluşturuyor. Günümüzde lüyordu. Zehra İpşiroğlu da “Yüzyıl Sonra son kitabına Brecht yorumlarıyla ilgili olarak Brecht” kitabında günümüzde farklı kulvargötürüyor. Bir İpşiroğlu’nun saptaması dikkat çe da olan yazarların, tiyatrocuların ya da filmkiyor: “Özellikle Almanya’daki cilerin de Brecht’le hesaplaşmaları gerektiğini kesişmeden söz Brecht yorumlarına baktığımızda vurguluyor. “Brecht tiyatrosunu oluştuetmek ikisi arasında. Brecht’in oyunlarının ya çok mü ran etkenler, sözgelimi bir düşünsel tasaBrecht’in politik zelik ya da apolitik bir biçimde yo rımdan yola çıkma, dramaturgi, yorumrumlandığını görüyoruz. Bizde lama, yabancılaştırma, tarihe günümüz açıtiyatrosunun izini ise son yıllarda Brecht pek oy sından bakma, geleneklerden kaynak olasüren bir çalışma. nanmıyor ama son yirmi yıl için rak yararlanma bugün de geçerliğini kode izlediğim oyunlar arasında, ruyor.” üzyıl İpşiroğlu’nun da altını çizdiği gibi, günüsözgelimi Dostlar Tiyatrosu’nun Sonra Brecht’ yaptığı öyle çalışmalar var ki, yaşamla ti müzde politik ve sosyal sorunlara yeniden yoFestival, beni, Zehra İpşiroğlu’nun “Yüz yatro gerçekten bütünleşiyor. Örneğin ‘Ga ğun bir ilgi var. Bir tıkanma ya da duraklama yıl Sonra Brecht” adlı son kitabına götürü lilei’ 1980 askeri darbesinden sonra insan sürecinden sonra, tiyatroda yeni bir dönem yor. Bir kesişmeden söz etmek ikisi arasın ların korku içinde oldukları bir ortamı, bu başlıyor. Bu açıdan da Brecht önemli... Bellek tazeleme Hollanda Kraliyeti İnsan Hakları Fonu tarafından desteklenen Politik Oyunlar Festivali tamamen tiyatroya odaklanan bir etkinlik değil. Disiplinlerarası bir renk taşıyor. Filmden tiyatroya, edebiyattan müziğe pek çok sanat alanını buluşturuyor. “Politik tiyatronun ikonlarının 20. yüzyılın başındaki iyi örnekleri politik sanat ürünleri için öncü bir ‘Y YORDAM YAYINLARI ‘Komünist Manifesto’ ve ‘Kapital Manga’ Kürtçede Kültür Servisi Son olarak Karl Marx’ın “Kapital”ini aslından ve eksiksiz Türkçeye çevirerek yayımlayan Yordam Kitap, şimdi de “Komünist Manifesto” ile “Kapital”in çizgi romanı “Kapital Manga”yı Kürtçe olarak yayımladı. Her iki kitap da uzun yıllar Azadiya Welat gazetesinin yayın yönetmeni olarak çalışan, halen Kürt Enstitüsü başkanlığını yürüten yazar ve çevirmen Sami Tan tarafından çevrildi. Bu iki kitabın tanıtımı için TÜYAP Diyarbakır Kitap Fuarı kapsamında bir de etkinlik gerçekleştiriyor. 20 Mayıs Cuma günü saat 14.30’daki etkinliğin konuşmacıları Tarık Ziya Ekinci, Şeyhmuz Diken ve Sami Tan. Küratörlüğünü Fırat Arapoğlu’nun üstlendiği ‘Re / DeJenerasyon’ başlıklı sergi Sanatorium’da ‘KEND M Z MAĞLUP OLARAK GÖRMÜYORUZ’ İSTANBUL (AA) Almanya’nın Düsseldorf kentinde düzenlenen 56. Eurovision Şarkı Yarışması’nda yarı finalde elenen Yüksek Sadakat önceki gün İstanbul’a döndü. Atatürk Havalimanı’nda yaptığı basın toplantısında konuşan grubun bas gitaristi Kutlu Özmakinacı, geriye dönüp baktıklarında üzerlerine aldıkları görevi layıkıyla yerine getirdiklerini belirterek, “Bir ülkenin standartları Eurovision kazanmakla yükselmez. Ülkedeki insan haklarının durumu, ülkenin demokratik standartları, ülkenin yıllık yaptığı patent başvuruları gibi birçok nedenle ölçülür” dedi. Solist Kenan Vural ise şunları söyledi: “Elenme konusunda farklı görüşler var, gruptaki ülkelerin zorluğundan, herkesin komşusuna oy verdiğinden, yarı finalde bize oy veren, vermeyen listesi geldiğinde biraz da önceden ne olabileceğini kestirebileceğiniz bir yarışma bu. Ama bunu biz kendimizi savunmak için araç olarak kullanmak istemiyoruz. Kendimizi mağlup olarak görmüyoruz, biz kendimizi Türkiye’nin imajı, tanıtımı konusunda belki de şampiyon ülke olarak görüyoruz.” Bozulan yapılar, yeni oluşumlar EBRU NALAN SÜLÜN C MY B C MY B Fırat Arapoğlu’nun küratörlüğündeki “Re / DeJenerasyon” başlıklı sergide Yeni Anıt, Elif Çelebi, Orhan Cem Çetin, İnsel İnal, Ferhat Özgür, Çağrı Saray ve Rıfat Şahiner’in çalışmaları yer alıyor. Sergi, öncelikle oluşturduğu kavram zinciri ile dikkat çekiyor. Rejenerasyon ve dejenerasyon olma hali, bu halin evrimsel süreci sergideki işlerde döngüsel bir süreç içerisinde değerlendiriliyor. Sergi metninde de öncelikle bu kavramlara açıklık getiriliyor: “Rejenerasyon; bir canlıda gerçekleşen doku kaybı sonrasında, aynı cinsten ve aynı değerden hücrelerin çoğalarak eksilen hücrelerin yerini doldurması olarak tanımlanıyor. Elbette bu tanımlama şunu da işaret ediyor. Rejeneratif bir süreç, dejeneratif bir sürecin sonucudur. Tıptan bilgisayar yazılımlarına, kentsel dönüşümden ekolojiye ve bilimden teolojiye çok geniş bir yelpazede ele alınan bu konu dahilinde olay şu şekilde gelişir: Önce yapı, bir bozulma ve yıpranma dönemine girer, fakat tam bu anda içindeki bazı negatif unsurları bünyesinden atmaya başlar. Eğer bu süreç başarılı olursa ‘yeni’ oluşum dejenere dokunun içerisine yerleşir ve dejenerasyonreje kıyor. Orhan Cem Çetin’in “A ve B Me&Ma” nerasyon döngüsü sağlanmış olur.” Sergide Ferhat Özgür’ün “Dünyadan adlı fotoğraf çalışması ise otobiyografik ve Haberler” isimli katılımcı projesi izleye kurgusal açmazları ile redejenerasyon nin sunduğu önermelerle şekillenen, ken kavramına içselleştirilmiş bir açı ile bakıdi içerisinde evrilen bir konstrüksiyona sa yor. Çalışmadaki fotoğrafik kurgu, sanatçının kullandığı tezatlıklar üzehip. Yapıt, bu konsrinden şekilleniyor. Anne şeftrüksiyon içerisinde inkati ile tezatlık oluşturan mimik teraktif bir dil ile boşSergi, öncelikle değerleri, steril, sessiz mekân lukları doldurmayı izoluşturduğu kavram kurgusu fotoğrafın yapısal meleyene bırakıyor. zinciri ile dikkat kanizmalarında önemli bir payRıfat Şahiner, Seudayı oluşturuyor. Çetin’in “Korat’a gönderme yapaçekiyor. Rejenerasyon nuşma, İş Yapıyorum” adlı rak sunduğu “Yeşilve dejenerasyon olma performans ve konuşması da köy’de Bir Pazar Öğhali, bu halin evrimsel serginin kavramsal çehresine leden Sonrası” isimli destek vermeyi amaçlıyor. video yerleştirmesiyle süreci sergideki işlerde İnsel İnal’ın “Uzlaşma 2” eşzamanlı sunduğu medöngüsel bir süreç yerleştirmesi form anlayışıntinde Deleuze ve Guiçerisinde daki gerçeklik ve barındırdığı attari’ye gönderme yaironik anlam kaymaları, Elif parak kapitalizmi ve değerlendiriliyor. Çelebi’nin “Ve diğerleri” çayersiz yurtsuzlaşma eylışmasında kullandığı gündelik lemini sorguluyor. nesnelerin organik değerleri Sergide dikkat çeken işlerden biri de Yeni Anıt’a ait “Offs ve süreçleri, Çağrı Saray’ın “Ambivalans pace Odyssey” adlı video çalışması ve “Bi Nesneleri Acil Durum İçin Kan” yerleşat Et!” stencili. Stencil sanatçısı Yusuf Ay tirmesinde bedensel olgular içerisindeki regeç ile bir takım performansı olarak sunu dejenerasyon sürecini ele almasıyla bülan çalışmada Yeni Anıt, biat kültürüne bir tünlenen sergi, sergilenen işlerdeki çok alt kültür mirası olan stencil aracılığı ile ba cepheli duruş ile dikkat çekiyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear