14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHUR YET 16 MAYIS 2011 PAZARTES dishab@cumhuriyet.com.tr 12 DIŞ BASIN Suudi Arabistan’ın, İran Dışişleri Bakanı Salihi’nin ziyaret talebini geri çevirdiği belirtildi TahranRiyad tansiyonu yüksek ALİ MUSEVİ HALHALİ ahreyn’de başlayan halk ran’ın, Katar, Umman ve Birleşik Arap hareketlerinin Emirlikleri (BAE) ile ardından, Suudi olan ilişkileri sanılandan Arabistan ve daha hızlı şekilde iyileşmeye başlasa da müttefiklerinin bu TahranRiyad ülkeye asker ilişkilerinin kolaylıkla göndermesine karşı normale dönmesi çıkan ran’ın başlattığı beklenmiyor. Geçen hafta Katar ve ardından ağır diplomatik ve Umman’a giden İran medya saldırılarından Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi, daha sonra Riyad yönetiminin Abu Dabi’ye gidip İran son derece ve Körfez İşbirliği huzursuz olduğu Konseyi (KİK) üyesi ülkelerle oluşan buzları kaydediliyor. B İklim Değişiklikleri Dünya Tarımı İçin de Ciddi Tehdit... Küresel ısınmadan kaynaklanan iklim değişiklikleri uzun sürelerden bu yana gezegenin karşı karşıya olduğu “doğal” felaketler arasında. Bilimsel araştırmalar yine uzun sürelerden bu yana iklimleri etkileyen küresel ısınmanın insan eliyle yapıldığını en açık ve net biçimde ortaya koymuştur. Gezegeni ve üzerinde yaşayan canlıları tehdit eden ve doğal gibi görünen felaketlerden sera etkili gaz salımlarının sorumlu olduğu artık kimse için sır değil. Ne ki, dünya ulusları neredeyse her yıl bunun önlenmesi için konferanslar düzenliyorlar. Bunlardan sonuncusu hatırlanacağı gibi 2009’da Kopenhag’da gerçekleşti. Bunu Meksika’nın kıyı kenti Cancun konferansı izledi. Ne yazık ki sözü geçen iklim konferanslarında dişe dokunur önlemler alınamadı ve her zaman olduğu gibi yine “havanda su dövüldü”. Dahası yine her zaman olduğu gibi bu konudaki umutlar bir kez daha bir başka “sonbahara”, 2011’de düzenlenmesi beklenen Güney Afrika kenti Durban’a ertelendi. Çoğu uzmana bakılırsa Durban konferansının kaderi de öncekilerden farklı olmayacak. Küresel ısınmanın önlenmesiyle ilgili konferanslar sürüp giderken ne yazık ki “doğal” felaketler artarak sürmektedir. Nitekim 2010’da Rusya benzerine az rastlanan bir kuraklıkla sarsılmış, dünyanın önde gelen tarım ürünleri dışsatımcısı ülkesini bu ürünlerin dışsatımını askıya almak zorunda bırakmıştı. Ardından Avustralya’daki dev taşkınlar da buna eklenince, Asya pazarları olumsuz yönde etkilenmişti. Gıda fiyatlarında görülen artışlar salt bunlarla sınırlı olmadı. BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre, Aralık 2010’da dünya gıda fiyatları yeni rekorlara yelken açmakta gecikmedi. Aslında gıda fiyatlarındaki beklenmeyen artışların ne denli tehlikeli olduğu bilinmektedir. Örneğin Cezayir’de Oran kentinde halk gıda fiyatlarındaki artışları protesto etmek için sokaklara dökülmüş ve yer yer güvenlik güçleriyle çatışmaya girmeleri henüz belleklerden silinmemiştir. Daha da vahim olan gezegenin şurasında burasında patlak veren “doğal” felaketlerin sürekli bir artış içinde olduğunu bilimsel araştırmalar çoktan saptamışlardır. Gerçek şu ki, “doğal” denilen felaketler her yıl sistematik bir biçimde artmakta giderek çok daha ölümcül olmaktadır. Uluslararası Sigorta kuruluşu Munich RE’ye göre 2010 yılında 950 “doğal” felaket 295 bin insanın hayatına mal olmuştur. Yine aynı kuruluşa göre maddi zararlar ise 97 milyar dolara ulaşmıştır. Munich RE’nin verilerine bakılırsa kesinlikle küresel ısınma ve iklim değişikliklerinden kaynaklanan “doğal felaketler”deki artış oranı yüzde 90 gibi ürkünç düzeylere ulaşmış durumdadır. Oysa sorumlu uzun süreden bu yana kimse için sır değildir. Sorumlu sera etkili gaz salımlarıdır. Sözü edilen iklim konferanslarında bilim insanları çareyi de göstermişlerdir. Artık daha geç olmadan başta zengin ülkeler olmak üzere dünya ülkelerinin sera etkili gaz salımlarını 1990 değerleri baz alınarak 2020 yılına kadar yüzde 25 ila yüzde 40’ın altına çekilmesini sağlamaları gerekmektedir. Ancak sanayileşmiş ülkeler kutsal rekabet ve maliyet açılarından kısıtlamaların yüzde 14 yüzde 18 arasında olmasını dayatmaktadırlar. Gerçekte buna bile yanaşmaya niyetleri yoktur. Onlar için en iyisi, felaketlerin üstünün örtülüp olayın mümkün olduğunca savsaklanmasıdır. Bu açıdan yaklaşıldığında zengin ülkelerin güneyin yoksullarının küresel ısınmayla savaşmaları için 2012’ye kadar 30 milyar dolar, 2020’ye kadar ise 100 milyar dolar yardım taahhütlerinin çocuklar için masal olduğuna gelin de inanmayın. Oysa dünya kamuoyu, düne oranla bugün iklim değişikliklerinin nereden kaynaklandığının yanı sıra çaresinin de ayırdındadırlar. Bilim insanlarının son araştırmaları bu bilinçlenmeyi daha da güçlendireceğinden kuşku yok. Sözü geçen bilim insanlarının geçen 6 Mayıs 2011’de ünlü “Science” dergisinde yayımladıkları araştırmaya göre küresel ısınmanın otuz yıllık sürede buğday ve mısır üretiminin yüzde 5.5 ve yüzde 3.8 oranında azalmasına yol açtığını saptamışlardır. Le Monde gazetesinin 7 Mayıs 2011 nüshasında Stephane Foucart tarafından kaleme alınan yazıda belirttiğine göre Kaliforniya Stanford Üniversitesi’nden David Lobell ve arkadaşlarının 19802008 döneminde iklimsel değişiklikleri, aralarında buğday, mısır, pirinç ve soyanın da yer aldığı dört temel hububatın dünya üretiminin ortalamasında yukarda da belirtildiği gibi yüzde 5.5 ve yüzde 3.8’lik düşüşlere neden olmuştur. Söz konusu düşüşler, üretimdeki net düşüşlerden çok, olması gerekene göre olan düşüşleri yansıtmaktadır. Bu düşüş oranları mısırda 23 milyon tonu, buğdayda ise pirinç ve soya dışında 33 milyon tonu ifade etmektedir. Peki milyonlarca tonluk bu kayıplar ne anlama gelmektedir? Sorunun yanıtı çarpıcıdır. Zira söz konusu dört temel hububat, insanlığın doğrudan ya da dolaylı kalori tüketiminin yüzde 75’ine tekabül etmektedir. Bir milyarı aşkın aç ve susuzun var olduğu bir gezegende küresel ısınmadan kaynaklanan bu kayıpların anlamı çok daha net biçimde ortaya çıkmaktadır. İ kırmaya çalıştı. Ancak bu, Suudi Arabistan’ın İran ile ilişkilerini normale çevirmeyi kolayca kabul edeceği anlamına gelmez. 9 Mayıs’ta Middle East Online haber sitesi, Suudi Arabistan’ın Salihi’nin bu ülkeye yapmak istediği ziyaret istemini geri çevirdiğini duyurdu. Suudilerin, son olaylar yüzünden gerilen ikili ilişkilerin ardından, ziyaret için İran’ın bu ülkeden özür dilemesini önkoşul olarak koyduğu söyleniyor. Site, KİK’e yakın kaynaklara dayandırarak, Bahreyn’de başlayan halk hareketlerinin ardından, Suudi Arabistan ve müttefiklerinin ‘Ada Kalkanı Savunması’ kapsamında bu ülkeye asker göndermesine karşı çıkan İran’ın başlattığı ağır diplomatik ve medya saldırılarından Riyad yönetiminin son derece huzursuz olduğunu aktardı. Haber sitesi bu kaynakların dilinden, Suudilerin, “Nasıl olur da İranlılar her gün medyalarında bize ‘Suudi Hanedanı’ deyip aşağılıyor, şimdi ilişkilerin iyileşmesini istiyor” dediğini yazdı. Edinilen bilgilere göre, Suudi Arabistan, İran Dışişleri Bakanlığı’na gönderdiği mesajda, Tahran ve Meşhet’teki bu ülkeye ait temsilciliklere İranlılarca yapılan saldırıdan dolayı özür dilenmemesi halinde İran Dışişleri Bakanı’nı Riyad’a kabul edemeyeceğini bildirmiş. Böylelikle yakın gelecekte iki ülke ilişkilerinin iyileşmesi beklenmiyor. İstanbul Kanalı, Rusya’nın planlarını değiştirmez MARİYA SELİVANOVA İran’ın Katar’dan TahranRiyad arasında arabuluculuk yapmasını istediği ancak İran’ın doğrudan Suudi Arabistan ile irtibata geçmesinin daha faydalı olacağını söyleyen Katar’ın bu öneriyi geri çevirdiği belirtiliyor. Halbuki Katar’ın Suudi Arabistan’la iyi ilişkileri bulunmamaktadır ve KİK, Arap Birliği ve hem de bölgede bu ülkenin etkinliğini zayıflatmak için çaba sarf etmektedir. Daha önce Katar Emiri, Mısır ve İran arasında ilişkilerin elçilik düzeyine yükseltilmesi için aracı olacağını kabul etmişti. Şeyh Hamid bin Halife, bu kapsamda geçen hafta Kahire’ye bir ziyaret gerçekleştirdi ve Suudi yetkililerinin ve medyanın büyük tepkisine neden oldu. Bu, Katar’ın, TahranRiyad ilişkilerinin normalleşmesine aracı olmak için meyilli olmadığını gösteriyor. Geçen kış İran dışişleri koltuğuna oturan Ali Ekber Salihi, TahranRiyad ilişkilerine öncelik vereceğini ve aradaki ihtilafları en aza indireceğini vurgulamıştı. Bahreyn’de başlayan kriz ve ardından KİK üyesi Arabistan ve müttefiklerinin bu ülkedeki göstericileri bastırmak için asker göndermesi, İranSuudi Arabistan arasındaki gerilimi tırmandırdı. Bu süre içinde KİK üyesi ülkelerin desteğini alan Riyad yönetimi, İran’a karşı saldırgan bir tutum izleyip, başta Bahreyn, Yemen ve Kuveyt olmak üzere KİK ülkelerinin içişlerine karışmakla suçladığı Tahran’ı baskı altında tutmaya çalıştı. KİK, son iki ay içinde iki kez olağandışı toplandı ve her iki seferinde de çeşitli bahaneler ileri sürerek yayımladığı bildirilerde İran’a ağır şekilde saldırdı ve hatta Birleşmiş Milletler’e şikâyet edeceği tehdidinde bile bulundu. Yayımlanan bu bildirilerin tümünde Suudi Arabistan’ın nüfuzu ve rolü açıkça görülmektedir. Salihi’nin Katar, Umman ve ardından BAE’ye yaptığı ve her üç ziyaretinde de Bahreyn’e yapılan dış müdahaleyi eleştirmesi, KİK’in İran’a karşı saldırgan tutumunu açıkça yenilgiye uğrattı. Birçok uzmana göre, İran’ın bu girişimi, KİK üyeleri içinde İran karşıtı cephedeki Suudi Arabistan’ın yalnız kalmasına sebep oldu. Farsçadan çeviren: Ekber Karabağ (İran Diplomasi Haber Analiz Sitesi, irdiplomacy.ir, 9 Mayıs 2011) Katar arabuluculuğu kabul etmedi T ürkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Boğazı’na paralel olarak bir İstanbul Kanalı inşa edileceğini ve bu kanalın, İstanbul Boğazı’nın yükünü önemli ölçüde azaltacağını söyledi. Peki, Türkiye’nin bu kararı, Rusya’nın İstanbul Boğazı’nı bypass etmeyi amaçlayan ve Bulgaristan’ın Burgaz Limanı’ndan Yunanistan’ın Dedeağaç Limanı’na petrol nakledecek olan boru hattını inşa etmekten vazgeçmesine neden olabilir mi? İstanbul Boğazı’ndan yılda 150 milyon ton petrolün geçmesi, bu boğazın, dünyada yükü en fazla olan boğaz haline gelmesine neden olmuş durumda. İstanbul Boğazı’nın kapasitesi, yük taşımacılığının sınırlandırılmasına neden oluyor. Buna ek olarak, Boğaz geçişleri, zaman zaman, sis engeline takılıyor. Erdoğan, inşa edilecek kanaldan, dünyanın en büyük gemilerinin geçebileceğini söylüyor. Projenin maliyeti gizli tutulsa da, çeşitli Türk basınyayın organları, bu projenin 20 milyar dolara mal olacağını söylemekte. Rusya, 2007 yılında, Bulgaristan ve Yunanistan’la, BurgazDedeağaç Petrol Boru Hattı’nın inşasına ilişkin anlaşma imzalamıştı. Peki, yeni kanalın inşa edilmesi, Rusya’nın enerji politikalarını nasıl etkiler? Uzmanlar, Avrupa’ya doğalgaz sevkıyatı konusunda Rusya’nın politikasında bir değişimin olmayacağını söylüyor. Zira, Rusya’nın kuzeyinde doğalgaz sıvılaştırma tesislerinin olmasına karşılık, güneyde (Karadeniz sahilinde) bu tür tesisler yok. Dolayısıyla Rusya, Güney Akımı projesinden vazgeçmez. K imi uzman, Avrupa’ya doğalgaz sevkıyatı konusunda Rusya’nın politikasında bir değişim olmayacağını söylüyor. Dolayısıyla Rusya, Güney Akımı projesinden vazgeçmez. Diğer taraftan bazıları da stanbul Kanalı’nın inşasının, halihazırda can çekişmekte olan Burgaz Dedeağaç Projesi’ne tamamen ölümcül darbe indireceği görüşünde. Diğer taraftan, Rusya’nın petrol politikası konusunda uzmanlar, farklı görüşler açıkladı. Troika Dialog Danışmanlık Firması Uzmanı Valeri Nesterov, İstanbul Kanalı’nın inşasının, halihazırda can çekişmekte olan Burgaz Dedeağaç Projesi’ne tamamen ölümcül darbe indireceği görüşünde. Nesterov ayrıca, Rusya’nın yeni bir kanal aracılığıyla, petrol nakil masraflarını azaltacağını, böylelikle, Güney ve Güneydoğu Asya ile Çin piyasalarının daha tamamlanabileceğini ve böyle bir inşaatın masraflarının çıkarılması için, kanaldan geçiş ücretlerinin de yüksek olacağı düşüncesini dile getiriyor. ürkiye ikinci bir Ukrayna olacak’ ‘T ‘Tahıl ihracatı artar’ Öte yandan, bu projenin Rusya’nın planlarında değişiklik yapmaması gerektiğini söyleyenler de var. Ulusal Enerji Güvenliği Vakfı Başkanı Konstantin Simonov, Bulgaristan ve Yunanistan’dan geçecek boru hattının, siyasi açıdan akılcı bir proje olduğunu söylüyor. Simonov, bu konuda Başbakan şunları ifade ediyor: “Türkiye ‘çılgın proje’yi her an, İstanbul Boğazı’nın tanıtım kapasitesinin dolduğunu toplantısında. söyleyerek, gemileri kanala (AA) yönlendirmeye çalışabilir. Bu durumda, BurgazDedeağaç boru hattı, gerekli bir seçenek olarak karşımıza çıkmakta” diyor. Bunun dışında Simonov, “Rusya’nın ulaşılabilir hale geleceğini ifade bu kanalın inşa edilip ediyor. Diğer bir uzman Vasiliy edilmeyeceğini değil, Türkiye’yi Tanurkov da, bu projenin Rusya bypass edecek enerji yollarını açısından faydalı olacağını elde etmesi gerekli. Türkiye, savunmakta. Rusya’nın ve diğer yakın bir gelecekte, ikinci bir kıyıdaş ülkelerin Karadeniz’de Ukrayna olacak. Avrupa, petrol çıkarma planlarının olduğuna Türkiye’den Nabucco boru değinen Tanurkov, bu kanalın hattının geçmesini planlayarak açılması halinde, Karadeniz’den Türkiye’nin doğalgaz transitinde elde edilecek petrolün tüketicilere ikinci bir Ukrayna sorunu ulaştırılabileceğini ifade ediyor. yaratacağını pek fark edemiyor. Tanurkov ayrıca, Rusya’nın Türkiye, halen, AB’ye girmek Novorossiysk Limanı’ndan sürekli için Nabucco’yu koz olarak olarak tahıl ihracatının yapıldığını kullanma çabasında” görüşünü hatırlatarak, bu kanal sayesinde, dile getiriyor. tahıl ihracatının daha da arttırılabileceği görüşünde. Diğer Rusçadan Çeviren: Deniz Berktay taraftan Tanurkov, bu projenin en (Rus Resmi Haber Ajansı RİA erken 2020 yılında Novosti, 29 Nisan 2011) srail’den askeri teslimat KUDÜS (ANKA) Türkiyeİsrail ilişkilerindeki krize rağmen, İsrailli savunma şirketlerinin önümüzdeki haftalarda Türkiye’ye 100 milyon dolar tutarında çok hassas istihbarat sistemlerini teslim edeceği bildirildi. İsrail’in önde gelen gazetelerinden Maariv, İsrailli savunma şirketleri IAI ve Elbit’in Türk Hava Kuvvetleri’ne “çok hassas istihbarat sistemleri”ni teslim edeceğini kaydetti. Kontratın, Mavi Marmara gemisine düzenlenen baskın üzerine patlak veren diplomatik krizden önce imzalandığına dikkat çekildi. İsrailli Globes sitesinin haberinde “İsrail’in, Türkiye’nin, sistemin arkasındaki teknolojisini, üçüncü bir tarafa, belki düşman bir ülkeye vermesinden korktuğu belirtiliyor” denildi. TEKİRDAĞ 1. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN MENKULÜN AÇIK ARTIRMA İLANI 2010/747 TAL. Bir borçtan dolayı hacizli bulunan ve aşağıda cins, miktar ve kıymetleri yazılı mallar satışa çıkarılmıştır.Birinci arttırma 02/06/2011 saat 10.0010.10 arasında 100. Yıl Mah. San. Sitesi Doğanlar Otoparkı Tekirdağ adresinde yapılacak ve o günü kıymetinin % 60’ına istekli bulunmadığı takdirde 07/06/2011 günü aynı yer ve saatler arasında 2. arttırma yapılacağı, şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin % 40’ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olmasının ve bundan başka paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını geçmesinin şart olduğu, mahcuzun satış bedeli üzerinden alınacak % KDV alıcıya ait olacağı ve satış şartnamesinin icra dasyasından görülebileceği, masrafı verildiği takdirde şartnamenin bir örneğinin isteyene gönderilebileceği fazla bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. Lira Adet Malın cinsi (Önemli nitelik ve özellikleri) 45.000,00 1 34 DZ 7612 PLAKALI, HONDA CIVIC HYBRIDE, 2008 MODEL, SİYAH RENKLİ, OTOMATİK VİTES, HUSUSİ OTO Basın: 33085 Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. MURAT KARANFİL C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear