13 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
5 N SAN 2011 SALI CUMHUR YET SAYFA 15 Avukatlar Vakfı Başkanı avukat Uğur Yetimoğlu, mesleğin can çekiştiğini söyledi ‘Savunma zor durumda’ İstanbul Haber Servisi Avukatlar Vakfı Başkanı Uğur Yetimoğlu, Türkiye’de hiçbir dönemde yargının bu kadar siyasallaşmadığını ve “avukatların aleni bir şekilde tehdit edilmediğini” söyledi. “Avukatlar Günü kutlanacak bir gün değil.. Avukatlık mesleği can çekişiyor. Hukuka aykırı olarak avukatların büroları basılıyor, müvekkillerin belgelerine el konuluyor” diyen Uğur Yetimoğlu, “Tüm bunlar mevcut ikitidarın ayak bağı olarak gördüğü yargıyı kendisine bağlamasının sonucudur. O yüzden ben bu tür hukuk cinayeti kararlarını veren savcı ve yargıç arkadaşlarımızı hukukçu olmaya çağırıyorum” değerlendirmesi yaptı. 5 Nisan Avukatlar Günü’nde savunma, hukuk devletinde rastlanmayacak sorunlarla mücadele ediyor. Maddi sıkıntılarla da baş etmeye çalışan avukatların asıl sorununu ise hukuk devleti kurallarının ihlal edilmesi oluşturuyor. Savunmanın bir dizi sorunu olduğunu anlatan Avukatlar Vakfı Başkanı Uğur Yetimoğlu, Türkiye’de hukuk fakültelerinin sayısının fazla olduğunu, genç avukatların yeterli bir staj eğitimi ala Bile Bile Ölümüne!.. Daha çok kâr mantığının, daha çok enerji, daha çok tüketim anlayışının insanlığı getirdikleri nokta budur: “Fukuşima’da günlüğü 6 bin dolara çalışacak nükleer kamikazeler aranıyor...” Bırakın Japonya’yı ABD’den bile yola çıktı gönüllüler, günlük 6 bin dolara, bile bile ölümüne... Nükleer felaketten daha da vahim bu durum için nasıl bir değerlendirme yapılabilir? Nedenler, niçinler nasıl yanıtlanabilir? Ne hale düşürdüler insanlığı. Yalan, yalan, yalan... Çernobil’de bir reaktördendi sızıntı, Fukuşima’da dört. En başından, tarihin en büyük nükleer felaketinin yaşanacağı bilinirken gerçeği gizlediler. Nükleer teknolojinin geleceği için, küresel şirketlerin çıkarları için... Radyasyon sızıntısı havadan dünyaya yayıldı. Fukuşima’nın çatlakları kapatılamıyor, yakıt havuzundan okyanusa radyoaktif su akıyor. Deniz suyunda radyoaktif kirlilik, normalin 5 bin katı. İnsan, doğa ve hava, su, toprak, bitki, ağaçlar, kuşlar, balıklar, tüm canlılar zehirleniyor. Uzmanlar nükleer yakıt çubuklarının soğuyup yerinden sökülebilmesi için en az 50100 yıl geçmesi gerekebileceğini söylüyor. Gerçeklerin üstünü örtemediler, şimdi santralı betonla gömmek istiyorlar. Hâlâ tehlikeden söz ediliyor, oysa gelecek kuşakları, doğmamış çocukları, yıllar sonra ekilecek toprakları bile ilgilendiren bir felaket yaşandı, daha büyüğü kapıda... Nükleer lobi gerçekleri gizliyor, yalanlarını sürdürüyor. Çernobil’de de ağır bilançoyu gizlemişlerdi. Ukrayna’da kanser vakalarını, 125 bin kişinin öldüğünü, sakat doğum ve büyüme bozukluklarının yüzde 230 arttığını, 7 milyon insanın gelecekte ciddi sağlık sorunlarıyla yüz yüze kalacağını da saklamışlardı. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Başkanı Yukiya Amano, durumun giderek daha ciddileştiğini söylüyor hâlâ, öncelikli hedeflerinin şimdiki krizi atlatmak olduğunu savunuyor. Oysa dünyayı, insanlığı tehdit eden nükleer santralların ve silahların yok edilmesi gerekiyor. Dünya ölçeğinde önlemler, tartışmalar, kaygılar büyüyor. Oysa bizim Enerji Bakanı, önceki gece CNN’de, Başbakan’ın söylediği gibi “yaşamın kendisinin risk olduğunu” anlatmaya çabalıyor. Nükleer santrallardaki ölüm riskinin yıldırım düşmesi sonucu yaşamını yitirenlerden bile daha az olduğunu söylüyor. Aslında konuyu çarpıtıyor. Çernobil resmi kayıtlarına göre 26 kişi ölmüştü patlamanın ardından. Ya ondan sonra kansere yakalanıp ölenler, düşük yapan kadınlar, sakat ve özürlü doğan çocuklar, hastalananlar? Onların istatistiğini de söylesenize!.. Avukatlar Vakfı Başkanı Uğur Yetimoğlu, “Türkiye’de hiçbir dönemde avukatların aleni bir şekilde tehdit edilmediğini, yargının bu kadar siyasallaşmadığını” söyledi. madıklarını kaydetti. Yetimoğlu, avukatların vergi yükü, sosyal güvenlik yükü gibi pek çok mesleki sorunla da karşılaştıklarını belirtti. Ancak en önemli sorunun iyi işlemeyen bir yargı ve hukuk devleti kurallarının ihlal edilmesi olduğuna dikkat çeken avukat Yetimoğlu, “Türkiye’de demokrasi, insan hakları, yargı bağımsızlığı gibi kavramlar siyasi kavramlar gibi algılanıyor. Oysa bu tür kavramlar herkes için önemli ama avukatlar için daha da önemli. Çünkü avukat, sağlıklı bir hukuk devleti ve iyi işleyen bir yargı ile evine ekmek götürebilir. Ülkede demokrasi yoksa avukat görevini yapamaz. Bu yüzden avukatların gününü kutlayamıyorum” diye konuştu. Özel yetkili mahkemelerdeki davalarda önce sanığın daha sonrada sanık avukatının şüpheli konumuna düşürüldüğünü vurgulayan Uğur Yetimoğlu, şunları kaydetti: “Avukatların belgelerinin elinden alındığı bir ülkede savunma hakkından söz edemeyiz. Kişi kendinden güçlü bir tarafın haksızlığına uğradığı zaman ilk gideceği yer avukattır. Ama artık ne yazık ki savunma savunulacak durumdadır. Tutuklu gazeteci Ahmet Şık’ın avukatlarının yaşadıklarını gördük. Yasaya aykırı olarak bir avukatın müvekkili ile olan yazışma ve belgelerine el konulamaz. Savcılık resmen tehdit suçunu işliyor. Savcının görevi dava açmak, iddianame hazırlamaktır, tehdit etmek değildir. Tüm bunlar birer hukuk cinayetidir. Yargı iktidara bağlı hale geldi ve her geçen gün de gittikçe siyasallaştı. Yargıç ve savcılar hukukun üstünlüğü için değil devletin üstünlüğü için çalışıyor. Bu uygulamalara derhal son verilmelidir.” Avukatlar Ata’nın huzuruna çıktı Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Vedat Ahsen Coşar başkanlığındaki heyet, Avukatlar Haftası dolayısıyla Anıtkabir’i ziyaret etti. Coşar başkanlığındaki TBB yöneticisi avukatlar, cüppelerini giyerek tören alanında toplandı. Büyük Önder Atatürk’ün mozolesine çelenk konulmasının ardından Misakı Milli Kulesi’ne geçildi. Coşar burada Anıtkabir Özel Defteri’ni imzaladı. (Fotoğraf:AA) Ç ZG L K KÂM L MASARACI kamilmasaraci@gmail.com Seçim Gecesi Pişman Olmamak çin… Dünyanın öbür ucundayım. Meksika’nın Guadalajara kenti, kendi içinde fazla iddia taşımayan, biraz terk edilmiş, biraz kırık dökük bir sakin Orta Amerika kenti… Hani gazetelerde rastlarız ya; “Yazarımız Güney Afrika’da olduğundan ve yazısı elimize ulaşmadığından yayımlayamıyoruz” gibi açıklamalar… Ben ömrümde tek bir gün okuyucularıma bunu söyletmedim… Yanlış anlamayın, bunu söyleyene tabii ki saygım var ama ben olaya bir disiplin penceresinden bakıp böyle bir hak kullanmamaya karar verdiğim için, UPSD Genel Sekreteri Safiye Erdurak ile katılacağım Dünya Sanat Dernekleri Genel Kurulu’nun başlamasına saatler kala, uyumak yerine sizlere yazmayı tercih ediyorum. Aslında vatandan o kadar uzakken ilginç bir şekilde insan kuşbakışı olarak ülkeye de, kendi hayatına da daha geniş açıyla bakabiliyor… İşte Türkiye’nin girdiği seçim sürecinden, gençlerimizin yarınlara nasıl baktığı ya da halkın “umut” kavramıyla ne kadar ilgili olduğuna kadar bir dizi konu aklımda cirit atıyor. Seçimlerin ülkenin önünü açıp açamayacağı sorusu, tabii ki en kritik tereddütleri beraberinde getiriyor. Orada da ne yazık ki görülen manzara şu: Ne DSP Başkanı, ne diğer küçük partileri yönetenler, ne sivil toplum kuruluşları: Hiç kimse geçmiş mağlubiyetlerden bir ders çıkarmamış ve herkes delice planlar peşinde… Mesela biri kalkmış, Facebook’tan “neden oyların yalnızca Osman Pamukoğlu’na verilmesi gerektiği” konusunda kompozisyonlar döktürmüş. Maalesef elimden geldiği nezakette bir fırça geçtim. Ülke uçurumun dibine gelmiş, insanlar hâlâ eksantriklik peşinde! Herkesi ikaz etmeyi görev biliyorum: Seçim gecesi yaşanacak pişmanlıkların sizlere hiçbir faydası olmayacak! O gece insanlar yalnız AKP ve CHP oylarına bakacaklar her bölgede. Bu hükümeti samimiyetle eleştiren biri, yüzde 10 barajına takılacak küçük partilere oy veremez, oyunu yırtıp atamaz! CHP tüm muhalif oyların toplanması gereken tek siyasi partidir. Bunun dışında muhalif oyların yegâne gidebilecekleri yer, seçime bağımsız giren ve bir kısmı Silivri’de bulunan adaylardır. Aslında bana sorsanız bu ince hesapları engelleyebilecek tek hamle, CHP’nin her türlü pazarlığı yaparak bir abi gibi solu toparlaması ve tüm muhalifleri bir şekilde bünyesine alarak se çim serüvenine girmesiydi. Bunu başarmak CHP’nin olmazsa olmaz ödevi olmalıydı… Şimdi bu makale yayımlandıktan sonra adayların kesin açıklanacağı tarihe bir haftadan az kalmış olacak. Kılıçdaroğlu ve takım arkadaşları bu mahzurları ve bölünmeleri ne ölçüde engelleyebiliyorlar, ben de bilmiyorum. (10 gündür yurtdışındayım. Seçim dedikodularını o kadar zamandır yeterince alamadığım gibi, Akdeniz Üniversitesi’nin bana verdiği “Akdeniz Art Sanatın Tanıtımına Katkı Ödülü”nü bile almaya gidemedim, yönetim kurulundan bir arkadaşımı yolladım.) Bildiğim tek şey, bölünme kanamasının durması gerektiği! Bu kadar akılsız bir siyasi intihardan ülke hâlâ rahatsız değilse acele olarak bir ruh doktorunun devreye girmesi gerekiyor! Tam 25 yıldır bu ülkede solun birbirini sabote etmesini önlemeye çalışıyorum… Bu parçalanmanın arkasında bir ideolojik sebep olduğu söylendiği zaman bu da anlaşılmaz ama hafifletici bir neden olarak görenler olabilir. Ben buna da kesinlikle hoşgörüyle bakmıyorum ama esas derdim koltuk kavgasından ülkeye bu kötülüğü yapanlar! Bazı küçük partilerin birleşmeye yanaşmamalarının nedeni, televizyonlarda yer kapma savaşı veya sıfat yitirme korkusu! Aksini söyleyebilen var mı? Evvelsi hafta “aday olmama” kararı aldım, halktan ve gençlerden aldığım büyük desteğe rağmen. Bunun derin nedenleri bende kalsın ama bunun kesinlikle “sorumluluktan kaçma” olmadığını lütfen bilin. CHP’nin bu dar kulvarda, bu süreçte Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Mehmet Haberal gibilerini aday göstermesini tercih ederim. 11 Nisan’da adaylar açıklandıktan sonra kimse bana gelip hayal kırıklığından söz etmesin. Aday olamayınca partiyi kötüleyecek olanlar derhal şimdiden bıraksın! Zaten bu özürlü, ayıplı, çirkin sistemi kimse kabul edemez. Sekiz ay boyunca CHP’nin mükemmel bir tüzüğe kavuşması için yaptığımız çabaları düşündüğümde bir tuhaf oluyorum ve “Lütfen bu artık son olsun” diyorum. Bu halk kendi seçtiği insanları parlamentoda görmeyi hak ediyor… Ricam herkese: Lütfen sandıkta intiharın önüne geçin ve çalışın! Eşim yanımda ve bu makalenin tıpkısını bir önceki seçimde aynı başlıkla yazdığımı iddia ediyor! Kontrol sizden! Ne yazık ki bazı şeyler çok zor değişiyor!.. HARB SEM H POROY HAYAT EP K T YATROSU MUSTAFA B LG N hetiyatrosu@mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 BULUT BEBEK NURAY Ç FTÇ OTOBÜSTEK LER KEMAL URGENÇ kurgenc@yahoo.com UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇEL K fhakancelik@mynet.com 1/ Ortaçağın 1 skolastik düşünüşüne kar 2 şı XIV. yüz 3 yılda doğan 4 felsefe, bilim 5 ve sanat akımı. 2/ Bir an 6 latımda veril 7 mek istenen 8 öz... Akıl. 3/ Tütün yaprak 9 larından çıkarılan 1 2 3 4 5 6 7 8 9 çok zehirli alkaloit. 1 Ç I V G I N S E 4/ Lezzet... İnleme, 2 U R A R EM İ L inilti. 5/ Halka biçi 3 L A K L A K A A minde mercan ada4H V A K E T A cığı... Bir renk. 6/ S A V A Toprak ve kireçle 5 A Y A Z 6K O K E R H A S karışık taş kırıntıla7U R R A S A T rı... Şenliklerde cadK U R AM delere kurulan süslü 8 Ş U T İ R İ kemer. 7/ Küçük 9 U M A C I mağara... Elektrik ampulünün takıldığı yivli yer... Romanya’nın plaka imi. 8/ 4 Nisan 1953’te Çanakkale Boğazı’nda Dumlupınar denizaltısına çarparak batmasına neden olan İsveç yük gemisi. 9/ “Bu bir ı hafidir ki ruha dolmakta / Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta” (Ahmet Haşim)... İskambilde bir kâğıt. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Vücutta stres, iltihap ve alerji gibi durumlarda açığa çıkan organik madde. 2/ “ derdim var birbirinden seçilmez / Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm” (Karacaoğlan)... Ton ve makam temeline bağlı kalmadan oluşturulan beste. 3/ Nane kokusu... Bizmut elementinin simgesi. 4/ Nazilerin politikasında Germen ırkından kimselere yakıştırılan ad... Güneyden esen yel. 5/ Yunan mitolojisinde zaferi simgeleyen tanrıça... Argoda gizli yer. 6/ Ortodokslarda tahta pano üzerine yapılmış her türlü dinsel resme verilen ad... Taraf. 7/ Çelik bilyelerin savrulması ilkesine dayalı bir oyun makinesi. 8/ Yardım eden, yardımcı... İşaret olarak yere dikilen çubuk. 9/ Kalay elementinin simgesi.... Yankı. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear