25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHUR YET 14 N SAN 2011 PERŞEMBE 2 12 Haziran bir dönüm yeri mi? Hangi yöne doğru? Gerilere mi, ilerilere mi? Dokuz yıldır iktidarda olanlar Cumhuriyetimize yeni bir kişilik aramaktalar! En başta Başbakan Tayyip Bey böyle buyuruyor, ileri demokrasi deyip duruyor... Nedir bu, nasıl şeydir, ne işe yarar? Kimse bilmiyor... Bildiğimiz, gördüğümüz, bu ileri demokrasiden, yalnızca Silivri’de, Hasdal’da aylardır, yıllardır kapatılmış suçsuz insanlar!.. Kimse bilmiyor; suçlanan da, suçlayan da!.. Hem gerekli de görmüyorlar herhangi bir açıklamayı! Emniyet evlerden, nerdeyse yataklardan topluyor sabah sabah; önce polis sorgusu, ardından savcılık, birkaç gün çektirilen bir eziyet, derken doğru hapishaneye!.. Asker misin, general misin, yüzbaşı mısın, öğretmen misin, profesör müsün, yazar mısın, ne olursan ol; bir yıl, iki yıl, üç yıl suçsuz yere yatıyorsun. Önce OLAYLAR VE GÖRÜŞLER anlayamıyoruz” demiş... Kibarca bir uyarı, askerin kararlılığına, kişiliğine pek de uymayan bir sesleniş!.. Vay sen misin üzüntünü belirten! İktidarın ne kadar yağdanlığı varsa kılıçları çekmiş Genelkurmay Başkanı’na!.. Sen ne karışıyorsun adaletin işlerine, bekle yargıçlar konuşsun, karar versin!.. Oysa mahkemenin üç yargıcından biri, hem de başkanı, “Bırakalım bu yüz altmış asker, görevlerine dönebilsinler” diye karşı yazı yazmış!.. Seçimlere gidiyoruz. 12 Haziran önce iktidara kesin bir uyarı olmalı, dokuz yılda yaptığı adalete aykırı işlerin hesabı sorulmalı... Gerçek demokrasi, gerçek Atatürk devrimciliği, gerçek Adalet halkımızın oylarıyla yeniden yaşama geçmeli!.. Size bize bağlı bu, oylarımızı bilinçle kullanabilmemize... Sen Bilme… Nusret ERTÜRK una, dört yaşındaydı. Öğrendiği bilmeceleri gördüklerine sormaktan büyük zevk alıyordu. Yanıtını, karşısındaki kişiden bekliyordu. Başkasından yanıt beklentisini ise, ona, ‘Sen bilme! Sen bilme!’ sözcüklerini söyleyerek, engellemek istiyordu. ‘Sen söyleme’ anlamına gelen Tuna’nın o sözünü, bugün bir başka alanda görüyoruz. Ülkemizin önemli bir sorununa ana muhalefet lideri çözüm önermeye görsün. Anında Tuna’nın yöntemiyle sözü kesiliyor: Sen bilme! Örnek mi: Aile sigortası getireceğiz. Yoksul ailelerin elinden tutacağız. 12 Haziran, Bir Dönüm Yeri! koğuşlarda, sonra da daracık hücrelerde... Bekle babam bekle! Derken derken, üç yıldır kuvvet komutanlarını, Ergenekon üyeleri olmak, yani bir darbenin hazırlayıcısı diye uydurma bir suçlamayla tutuklatıp zindanlara atanlara “Suçları nedir” diye sormak, bu çirkin durumun yanlışlığına üzüldüğünü belirtmek de başka türlü bir suç sayılıyor! Koskoca Genelkurmay üç yıldır susmuş, seyirci kalmış, sonunda patlamış: “Bütün bu olanları biz T Kaynağını söyle. Köylülerin kullandığı mazottan KDV almayacağız. On yedi yaşındayken yaşı büyütülüp darağacına gönderilen gencin mektubunu okuyanın, gözyaşı sel olmuştu. Bir başkası aynı gençten söz edince: Suçu ve suçluyu övmekten… soru açılıyor. Kimileri, her türlü açılımın anahtarını elinde taşıyor. Ama, ‘af’ isteyen ana muhalefet liderine: Nasıl böyle bir şeyi söylersin? Bu yetkiyi sana kim verdi, sözleriyle, ‘Sen bilme! Sen söyleme!’ denmek isteniyor. Sahi, eşitlik ve özgürlük sözcükleri ne anlama geliyor? Sözlüğe bakalım mı? Şimdi Zahirelik Zamanı... Adaylar belli oldu... Şimdi seçmene bu adayları yutturmaya geldi sıra... Ki oy versinler... O yıllarda adayın birisi ayakkabıların sağ tekini dağıtmıştı seçmene... Öbür teki kazanırsa... Kazanıp da aceleden telaşla Ankara’ya uçtuğu için, seçmen elinde birer tek sağ ayakkabıyla kalakalmıştı ve soruyordu muhtara: “Ara seçim ne zaman?..” İkinci seçimde diğer aday düdüklü tencerenin kapağını dağıttı... Böylece o seçim sonunda da herkesin bir düdüklü kapağı ile bir tek sağ ayakkabısı vardı... AKP geçen seçimde buzdolabı ile üçlü kanepe dağıtmıştı... Kamyonun önüne oturup eve teslim eden valiyi duydunuz; geçen gün hakkında iki soruşturma açıldı... Birisi; anaokulu inşaatında yolsuzluktan... Öbürü; kullandığı banyo köpüğü ile tıraş jelini devletin parası ile almaktan... İşte bir seçim daha... Bu sefer çift kapaklı gardırop ile çekmeceli televizyon altlığı da gelir... Belki orta halısı, belki de yatak odası takımı... Buharlı ütü de ara seçimlerde artık... Zahire zamanıdır aynı zamanda... Seçmen bekliyor: Nohut... Mercimek... Pirinç... Makarna... Bu insanlarla demokrasi başka türlü olmuyor... Çağdaşlık, adalet, insan hakları, özgürlük, sevgi, barış, kültür gibi yüce değerlerin paylaşılması ile yürümüyor meret... Hırsızlık, menfaat, avanta, beleş, çıkar, yağma, talan gibi duyguların paylaşılmasıyla işliyor demokrasi... Normalde Yüce Divan’da yargılanması gereken genel başkanın belirlediği adayların... Duş jelini devlet bütçesinden alan valinin dağıttığı üçlü kanepeye tav olan seçmen tarafından seçilmesi ile oluyor bu işler... Adaylar tamam... Şimdi zahirelik zamanı... C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear