01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
5 ARALIK 2011 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 13 Soysal’a Ödül M Komik Sefalete, içten içe yananlara tanık olduk. Aynı günlerde gazeteyi açtık, okuduk. Komikçi Cem Yılmaz, bir yeni konut projesine inşaattan girmiş. İki yıl sonra yeni evine taşınacakmış. Girdiği konut projesinde evlerin fiyatları 500 bin ile 2 milyon 200 bin dolar arasında değişiyormuş. Güle güle otursun... an’a gittik. Çatlamış evleri, yıkılV mış insanları gördük. Türkİş Genel Kurulu Mustafa Öztaşkın. Karşısında Türkİş’i AKP’nin arka bahçesine çeviren bugünkü Genel Başkan Mustafa Kumlu olacak. Gerçi kendisini destekleyen sendikaların yarısından çoğu istemese de, Mustafa Kumlu’nun sağdaki kemikleşme yüzünden “vazgeçilmez” olduğu söyleniyor. Sağ kanat, Recep Tayyip Erdoğan’a yakınlığı ile bilinen Türkİş Genel Mali Sekreteri Ergün Atalay’ı lider yapmak istemiş, ama ürkİş Genel Kurulu, bu hafta başlıyor. Soldaki T aday Petrolİş Başkanı Atalay istememiş. Sendikacılara “Niye aday olmak istemiyor” diye sorduk... Şu yanıtı verdiler: “Yarın, öbür gün kıdem tazminatı tasarısı gelecek. İşçilerin elinden bu hakkı da alacaklar. Bu yüzden göstermelik de olsa Türkİş eyleme gidecek ve ister istemez hükümet ile ters düşecek. Başkan olup da niye Başbakan ile arasını bozsun ki?” Sendikacılardan bir şey daha duyduk: “Bu dönemde kimse üstüne sorumluluk filan almak istemiyor. Ya tarafsın ya da bertaraf, öyle bir dönem.” ülkiyeliler Birliği Büyük Ödülü bu yıl yazarımız Prof. Dr. Mümtaz Soysal’a verildi. Birliğin ödül gerekçeleri arasında Mümtaz Hoca’nın Türkiye’ye ve hepimize “Yön” çizen ve o yönden asla vazgeçmeyen özellikleri sıralanırken yaşamından acılı bir kesite de yer verilmiş: “Fakültemizin hem akademik kadrosuyla hem de öğrencileriyle Türkiye’ye öncülük ve önderlik etmesini ve baskıya direnmesini kabullenemeyip ‘günahkâr’ öğretim kadrosunun ‘suçlu’ ilan edildiği bir dönemde, fakültesini ve öğrencilerini koruduğu ve 1961 Anayasası’nın getirdiği hak ve özgürlükler düzenini geri götürecek anayasa değişikliklerine karşı çıktığı için ve Anayasaya Giriş kitabında ‘komünizm propagandası’ yaptığı gerekçesiyle tam dört kez 6 yıl 8 ay ağır hapse çarptırılmak, ömür boyu kamu haklarından yasaklanmak, iki yıl iki ay yirmi gün Kuşadası’nda zorunlu ikamete tabi tutulmak istenilen, 15 ay hapis yatan; Mamak’ta tutuklu bulunduğu sırada Muammer Aksoy hocamızın da aynı koğuşa getirileceğini öğrenmesi üzerine demir parmaklıklara saldırarak ‘Muammer Bir Rüzgârdı, Geçti mi? Sevgili Balbay’ın Silivri’deki 1000. günü neredeyse tüm medya organlarında konu oldu; yazıldı, çizildi, tartışıldı. Bugün 1005. gün; 2000. güne şunun şuracığında 995 güncük kaldı. Biliyorum, kötü bir şaka, ama şaka maka derken geçmedi mi o koca 1005 gün? Ergenekon mahkemesi hâlâ toplayamamış delilleri, gerekçe bu! Peki, Balbay yeterli delil toplanamadıysa hangi akla yatkın gerekçe ile tutuluyor içeride? Kaçma şüphesi mi? Hadi canım sen de! ??? Başbakan Yardımcısı Egemen Bağış, katıldığı yurtdışı toplantılarda Balbay gibi cezaevlerinde tutuklu bulunan tüm gazetecileri toptan suçlayarak, “Bunlar gazetecilik meslekleri nedeniyle değil, işledikleri adi suçlar ya da terör suçları nedeniyle tutuklular” diyor. Eminim, söylediklerine kendisi de inanmıyor, ama ne yapsın? Baskın basanındır diyerek karşısındakiler bir şey sormasınlar diye atağa geçiyor. Doğal ki hiç mi hiç ciddiye alınmıyor, Türkiye’de olup bitenleri titizlikle gözlemleyen yabancılar üç gün sonra tam tersi raporlarla çıkıyorlar karşısına. Egemen Bağış, gerçeklerin üzerinde tepinerek Türkiye’yi utandırmakla kalmıyor, tutuklu sanıkları “suçlu” ilan ederek suç işliyor. Bir devlet bakanının “masumiyet karinesi” diye evrensel bir hukuk ilkesinden haberi olmayabilir mi? Sanmıyorum, olmayanı olmuş gibi göstermesinin onun Amerikanofil kişiliğinden kaynaklandığını düşünüyorum. ??? Balbay’ın dahil edildiği, İstanbul Özel Yetkili 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 2. Ergenekon Davası’nın 108 sanığı bulunuyor. İlk duruşma 20 Temmuz 2009 tarihinde görülmüştü. Şu sıralar 51. sırada bulunan sanık Hurşit Tolon’un savunması alınıyor. Emniyet, savcılık, sorgu hâkimliği tutanaklarının okunması derken, bir sonraki celse için 5 Ocak 2012 tarihi verildi. Geçenlerde Sedat Ergin de yazdı; 2. Ergenekon Davası’na ayda altı celse ayrılmış, 868 günde ancak 50. sanığın savunması tamamlanabilmiş. Bu hesaba ve tempoya göre sanıkların tümünün ilk etap savunmaları ancak 2014 yılının ikinci yarısında tamamlanabilecek. Sonra delilleri değerlendirme aşamasına geçilecek, deliller incelenecek, ek deliller, bilirkişi raporları istenecek, raporlar tartışılacak… Tüm bunlar iyimser bir hesapla 23 yıl, kötümser hesapla ise 56 yıl sürecek. Eğer böyleyse yukarıdaki o kötü şaka gerçekten “kaka” olacak. 27 Ağustos 2014 akşamı Balbay, Silivri’de 2000. gününü dolduracak. Kâbus gibi değil mi? ??? Şimdi biz buna “hukuk”, Türkiye’ye “hukuk devleti”, haklarında hüküm kesinleşmemiş insanları zulüm hücrelerine diri diri gömme işlemine “hukukun üstünlüğü” mü diyeceğiz? Evrensel insan haklarını ayaklar altına alan hukuksuzluklara “hukuk” derken hiç utanmayacak mıyız? Haksızlıklara, hukuksuzluklara, adaletsizliklere baş kaldırmayan kişiye “insan” denebilir mi? Sevgili Mustafa Balbay bizim arkadaşımızdır, bizim için bir simgedir, fakat haksızlıkların, hukuksuzlukların, adaletsizliklerin tek mağduru değildir. Örneğin Tuncay Özkan bugün tutukluluğunun 1170. gününü doldurmaktadır. Salt Ergenekon, Balyoz ve İnternet Andıcı davalarında değil, başta KCK olmak üzere birçok toplu davada yüzlerce insan hukuksuzluk mağdurudur. Evrensel hukuk söz konusu davaların içeriğine bakmaksızın her sanığın hakkını güvence altına alır, “masumiyet karinesi” her sanık için geçerlidir. Hiç kuşkusuz AKP iktidarı evrensel hukukun Türkiye’de geçerlilik kazanmasının önündeki en büyük engeldir, bir talihsizliktir. Fakat bu gerçek bu ülkede hukuka inanan insanların umutlarını yitirme, rüzgârlarını kesme anlamına gelmemelidir. Eğer hukuk son sığınağımızsa sesimizi çok daha gür çıkarmak zorundayız. Her sabah aynaya baktığımızda kendimize, “Bu utancı daha ne kadar taşıyacağız” diye soralım. Türkiye’nin bir anayasa tümcesinin ötesinde gerçek bir hukuk devletine dönüşüp dönüşmemesi sanırım bu soruya vereceğimiz yanıta bağlıdır. Liste Hoca’yı buraya sığdıramazsınız’ diye haykıran...” Mümtaz Hoca’nın hukukçuluğu, öğretmenliği, yazıları ve örgütçülüğü de bizlere ödüldür! yaptı. 70’e yakın genç sınavı kazandı. Kazananlardan bazılarının adlarını not ettik: Berat, Yasin, Habibe, Fethullah, Sümeyra, Muhammed, Ramazan, İmdat, Üzeyir. Listede bir tek “Özgür” var. O da şimdilik... ışişleri Bakanlığı, aday meslek D memurluğu sınavı Savunma HP’den milletvekili seçtirilmiş Hüseyin AyC gün’ün Atatürk’ü neredeyse “soykırımcı” ilan etmesine karşı çıkan milletvekillerinden biri dert yandı: “Genel Başkan, bu konuda partiden kimsenin basına ya da kamuoyuna bir açıklama yapmaması gerektiğini özellikle dile getirdi. Biz, genel başkanın talimatına uyduk. Ama geçen hafta bir baktık, Hüseyin Aygün televizyonlarda...” Hani CHP MYK, Hüseyin Aygün’ün savunmasının alınacağına karar vermişti ya. Yine bir televizyon programında Hüseyin Aygün’den öğrendik. Kimse çağırıp kendisine “Sen ne yapıyorsun?” filan dememiş. Sınavsız İşbaşı eclis Genel Kurulu’nda, TBMM Başkanlığı İdari TeşM kilatı Kanunu teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu görüşülüyor. CHP’li Aydın Ayaydın kürsüde, bir soru soruyor: “Sayın Başkanvekili, yasama ve denetimden sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı İrfan Neziroğlu’nun göreve başlar başlamaz ilk yaptığı uygulama, kayınbiraderini sınavsız işe almak olmuş. Ulusal basında yer aldı. Sayın Genel Sekreter Yardımcısı gazeteciye aynen şunu söylüyor: ‘Kayınbiraderim TBMM’ye CV’sini sunmuş, TBMM Başkanlığı da CV’sini beğenmiş ve işe almış. Ne var bunda?’ demiş. Şimdi Sayın Başkanvekili’ne soruyorum: Size her CV’sini vereni sınavsız olarak işe alıyor musunuz? Eğer böyle bir uygulamanız var ise Türkiye’de 6 milyon işsiz vardır. Bunlar da CV’sini Meclis Başkanlığı’na gönderirse onları da sınavsız olarak işe başlatacak mısınız?” Avukatlık Önerileri tartışılmasını istediği konulara bakar mısınız: Yabancı avukatlık şirketlerinin Türkiye’nin her yerinde ve her alanda faaliyet göstermesine ve şubeler açmasına izin verilmesi. Avukatların kıdemlerinin izin verdiği derecedeki mahkemelerde dava izlemeleri. Yani, Türk avukatları, küresel hukuk bürolarının ameleleri olacak... hsen Coşar’ın önderliğindeki A Türkiye Barolar Birliği’nin yeni Avukatlık Yasası kapsamında Vatan İçin şiirine nazire yazmış: “Neler yapmadık şu vatan için... / Kimimiz öldük, / Kimimiz ‘bedel’ ödedik!” ttila Aşut, Orhan A Veli’nin “Vatan İçin” KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] 10 Aralık: ‘Dünya İnsan Hakları Günü’ Birleşmiş Milletler Örgütü kendisini, evrensel boyutta “adaleti ve güvenliği, ekonomik kalkınmayı ve sosyal eşitliği uluslararasında tüm ülkelere eşit biçimde sağlamayı amaç edinmiş küresel bir kuruluş” olarak tanıtmakta. Birleşmiş Milletler bu amacına, ABD ve yanına aldığı birkaç gelişmiş ülke ile güdümündeki geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelere “insan hakları” üzerine “bol bol” sözleşmeler imzalatarak ulaşmış... Bu, sözleşmelerin en önemlisi, “Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirisi” olarak biliniyor. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu’nun Haziran 1948’de hazırladığı ve 10 Aralık 1948’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun Paris’te yapılan oturumunda kabul edilen 30 maddelik İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, bugün dünyada yaşanan olaylara baktığınızda, “İnsan hakları üzerine kaleme alınmış bir masal kitabı” izlenimi vermekte... Bildirinin imzalandığı 10 Aralık günü “Dünya İnsan Hakları Günü” olarak kutlanmakta. Birleşmiş Milletler’ce “kaleme alınan” ve masal izlenimi veren insan hak ve özgürlüklerini düzenleyen, bildiriler ve sözleşmeler: İnsan Hakları Evrensel Bildirisi 1948’de kabul edilmiş 30 maddeden oluşmakta. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Savunucularının Korunması Bildirisi Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu’nun 3 Nisan 1998 tarihli toplantısında kabul edilmiş. Birleşmiş Milletler Kadınların Siyasal Haklarına İlişkin Sözleşmesi Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 20 Aralık 1952 tarih ve 640 (VII) sayılı kararıyla kabul edilip imza, onay ve katılıma açılmıştır. Türkiye, sözleşmeye 12 Ocak 1954 tarihinde katılmış ve 25 Mayıs 1959 tarihinde onaylamıştır. Birleşmiş Milletler Pekin Deklerasyonu 15 Eylül 1995 tarihinde Çin’in başkenti Pekin’de gerçekleştirilen Dördüncü Dünya Kadın Konferansı’nda kabul edilmiş ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 15 Eylül 1995 tarihindeki 16. Kurul toplantısında onaylanmıştır. Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi Strazburg’da, 25.1.1996 tarihinde kabul edilmiş. Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 16 Aralık 1966 tarihli ve 2200 A (XXI) sayılı kararıyla kabul edilmiş ve imzaya, onaya ve katılmaya açılmış. Engelli Kişilerin Haklarına Dair Uluslararası Sözleşme Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme 21 Aralık 1965 tarih ve 2106 (XX) sayılı BM Genel Kurul kararı uyarınca kabul edilerek imza ve onaya açılmıştır. Yazımızı, “İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin 2 maddesi ile noktalayalım: Madde 1 “Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdanla donatılmışlardır, birbirlerine kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar”. Madde 11 “Kendisine cezai bir suç yüklenen herkesin, savunması için gerekli olan tüm güvencelerin tanındığı, kamuya açık bir yargılanma sonucunda suçluluğu yasaya göre kanıtlanıncaya kadar suçsuz sayılma hakkı vardır.” HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ [email protected] UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Beyin dokuların 1 da bulunan ve morfin kadar güçlü ağrı 2 kesici özelliği olan 3 bir grup proteinin 4 ortak adı. 2/ Osmanlı devletinin 5 Müslüman olmayan 6 uyruklarına verilen 7 ad... Eski Mısır inanışında gökyüzü 8 tanrıçası. 3/ Kırgı 9 zistan’ın para biri1 2 3 4 5 6 7 8 9 mi... Eskrimde kullanılan üç silahtan biri. 4/ Ku 1 B A Ş A K L A M A ran’da bir sure... Düzenli 2 A R A F E Ş İ T yükseklik kaybı. 5/ Yete 3 B O R U V A L A rince aydınlık olmayan... 4 E M G R A M Bir topluluğu oluşturan bi 5 T AMU N A Ş A reylerden her biri. 6/ Kü6 A B A T İ L çük mağara... Genellikle 7 K Ü R A R A L İ üstü kapalı pazaryeri... İla8 İ Y A R İ V E Z ve. 7/ Güvenliği sağlamakla görevli kimselerin 9 Ç E L İ K L E M E bulunduğu konut. 8/ Düğünün ertesi günü. 9/ Yaz yağmuru... Arsız sokak çocuğu. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Hem erkek hem dişi gametleri bulunan birey. 2/ Aydınlatma araçlarında kullanılan bir gaz... Eldiven ve giysi yapımında kullanılan bir tür yumuşak deri. 3/ Ardahan’ın bir ilçesi... Demiryolu. 4/ Rey... “Uçtuk ufkunda görünmek hevesiyle / Canlandı o meşhur ova at kişnemesiyle” (Y.K. Beyatlı). 5/ Sergen... Göz, alın ve yanak arasında yer alan çukurumsu bölge. 6/ Lityum elementinin simgesi... Bir kurum ya da kuruluşu simgeleyen yazı ya da şekil. 7/ Isparta’nın Eğirdir ilçesinde bir mağara... Hiç emek vermeden ele geçirilen şey. 8/ Diyarbakır yöresine özgü, sütle yapılan bir hamur tatlısı... Nikel elementinin simgesi. 9/ Belli bir varlık ve biçim kazanma. C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear