23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 25 ARALIK 2011 PAZAR 16 arip ama gerçek, dünya tarihinde liderler arası bir sıklet eşleştirmesi vardır. Bir ülkeden ağır sıklet bir lider çıktığında, bakarsınız başka ülkeler de ağır sıklet liderler çıkarmış. Ve bilirsiniz ki barışı sağlamaktan savaş çıkarmaya, peşrev de güreş de birbirine denk çapta liderler arasında geçecek ve aralarından birisi şampiyon olacak. Atatürk’ün Lenin, Troçki, Buharin, Panço Villa gibi devrimci liderlerle aynı zaman dilimini paylaşması bir raslantı olmayıp, İkinci Dünya Savaşı’nın Hitler, Stalin ve Churchill gibi sıradışı liderleri karşı karşıya getirmesi de boşuna değildir. Ne var ki küresel devinim, salt olağanüstü liderleri aynı aralığa denk getirmiyor. Hep ağır sıkletleri çıkarmıyor mindere. Tam tersine, çoğu zaman tüy sıklet, hatta düpedüz sıradan liderleri eşleştiriyor. İşte dünyamız ve elbette insanlık, halen sıradanların eşleştiği böyle bir çapsız liderlik döneminden geçiyor. Hiçbir ülkenin başında olağanüstü nitelenebilecek bir siyasal deha yok. Hemen her toplumda, koyunun olmadığı yerde keçiye nasıl Abdurrahman Çelebi denirse, sıradanın en az olağanı da çoban seçiliyor. Berlusconi, Cameron, Sarkozy gibilerinin yanında, Merkel “büyük lider” sayılıyor. ??? Nicolas Sarkozy, hırsıyla göz kamaştırıp cumhurbaşkanı oldu. Fransızlar onu Napolyon’a benzettiler, boyu kısa aklı uzun sandılar. Ama Sarkozy’nin hırsı salt kendini tatmine dönüktü. Kilitlendiği hedefe vardıktan G Misillemeye Evet, Saçmalığa Hayır! sonra ne yapacağını bilemeyen bir çapsızdı. Beş yıllık başkanlık sürecinde onu iktidara taşıyan büyük sermayenin hizmetinde olduğunu kanıtlamanın dışında, dişe dokunur hiçbir iş yapmadı. 2012’de yeniden seçilir mi? Biraz zor, ama imkânsız değil. Çünkü rakipleri ondan daha da çapsız ve sıradan görünüyorlar. Şimdilik. Omuz ve yüz tikleri travmatik dünyasını yansıtan Sarkozy, biliyoruz ki Türk düşmanlığını genetik belleğinde taşıyan biri. Yine biliyoruz ki yeniden cumhurbaşkanı seçilebilmek için her şeyi yapacak, şavulladığı oyları gerekirse tek tek, dişleriyle toplayacaktır. Sarkozy, soykırımı inkârı hapis ve para cezasına çarptıran yasayı çıkartmaya Ermenistan gezisi sırasında alenen söz vermişti. ??? Ancak yasa, Sarkozy’nin iktidar Fotoğraf: ALİ ARİF ERSEN partisinde bile genel kabul görmedi ve başta Dışişleri Bakanı Alain Juppe, pek çok UMP ileri geleni tarafından eleştirildi. Zaten 577 milletvekilinden salt 50’sinin katıldığı bir oturumda 44 oyla kabul edilmesi de ezici çoğunluğun tasarıya açıkça karşı çıkmaya cesaret edemediğini, ama desteklemediğini de gösteriyor. Türkiye, resmi tezi “soykırım yoktur” ifadesini bile cezalandırmaya yönelik böyle bir yasaya hiddetle ve şiddetle karşı çıkmakta, elbette haklı. Ancak bu yasaya Fransa oybirliğiyle sahip çıkıyormuş, karşısında düşman bir ülke varmış gibi davranmamalı, bir… İkincisi, ölçüsüz tepki veren adama “Bugüne kadar aklın neredeydi, sen ASALA’nın öldürdüğü Türk diplomatlarının anısına bir anıt diktin mi?(*) Devletin Ermeni terörüne verdiği şehitlerden kaçını, nerede, hangi yıl, hangi vesileyle andın? Fransa’da şakır şakır Ermeni soykırım anıtları dikilirken, sen hangi Paris ziyaretinde, Fransız devletine korumayadığı için topraklarında öldürülen diplomatlarını anımsattın” diye sorarlar… Ama anıt yıkan devlet, elbette Ermeni terörüne verilen şehitlerine anıt dikmez, dikmediği anıtı da başkasından isteyemez! ??? Fransa’da Ermeni kökenli seçmen sayısı 200 bin dolaylarındadır. Yarısı Sosyalist Parti’ye gidecek oyların öteki yarısını, yani 100 bin dolaylarında bir potansiyeli şavulluyor, Sarkozy. Türkiye’nin, zaten Fransa’da siyasal sınıfın genelinde karşı olduğu bu yasayı senatodan geri çevirecek en etkin ve ivedilikle yapması gereken misilleme, bu ülkede yaşayan Türkleri, hatta başta Cezayirliler, Türkiye’ye yakın Mağripli göçmenleri sokağa dökmektir. Benden söylemesi: Senatonun önüne, ama düzenli olarak toplanıp baskıyı sürdürecek beşon bin kişi, bu yasayı gömer. Çünkü Fransa, sokağın sesine tarihsel anlamda duyarlı, rahatına düşkün ve hâlâ demokrat bir ülkedir. (*) Türkiye’de Ermeni terörüne şehit verilen diplomatlarımız için tek anıt İzmir Karşıyaka’daki olup, CHP’li belediyenin girişimidir. “Büyüklük, büyük bir tartışmayı savunmaktır. ” WIİLLIAM SHAKESPE ARE ski büyükelçi ve CHP milletvekili Osman Korutürk, TBMM’de verdiği önergede, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na ilginç sorular yöneltiyor. Fransa’ya, soykırım yoktur diyeni cezalandıran yasa için kızıp köpüren Davutoğlu, meğer aynı yasayı daha önce çıkaran İsviçre’nin Dışişleri Bakanı’nı, halen Ankara’da sürmekte olan Büyükelçiler Konferansı’nda konuşma yapmaya davet etmiş, iyi mi? Ermeni soykırımını inkâr etti diye Prof. Dr.Yusuf Halaçoğlu hakkında soruşturma başlatan İsviçre, 2005 yılında Doğu Perinçek’i de aynı suçlamayla gözaltına almıştı. Acaba AKP saflarında “Fransa’ya perhiz tamam da, İsviçre’ye niye lahana turşusu?” diye şaşan biri var mı? E Hiçbir Şey Olmayacak Fransız Ulusal Meclisi “soykırımı inkâr yasa tasarısını” onayladı ya, şimdi insanlar, “ne olacak” diye soruyorlar. Yanıtım kesin: Hiçbir şey olmayacak! Çünkü bugüne kadar Arjantin’den İsviçre’ye, İsveç’ten Uruguay’a birçok ülke parlamentosunda benzer tasarılar yasalaştı, bir şey olmadı. İlk üçbeş gün protestolar, sokağa dökülmeler… Sonra sular bir başka ülkenin parlamentosunda benzer bir yasa gündeme gelene kadar durulur, Ankara’ya çağrılan büyükelçiler de görevlerine geri dönerler. Fransa’nın durumu İsviçre dışında öbürlerinden farklı, çünkü o ülkeler 1915 olaylarını “soykırım” olarak tanımakla yetinmişken, Fransa yasaya konulan bir maddeyle “soykırımın inkârını” İsviçre’deki gibi karşılığı hapis ya da para cezası olan bir suç sayıyor. Yasanın Senato tarafından onaylanıp onaylanmayacağı en geç 22 Şubat 2012 günü belli olacaktır. Ne var ki gelişmeler Fransa ile sınırlı kalmayacak, 1915 olaylarının 100. yılı yaklaştıkça uluslararası alanda “Ermeni soykırımına” ilişkin tartışmalar zirveye tırmanacaktır. Bu tartışmaların giderek Türkiye’nin aleyhine gelişmesi büyük ölçüde bizim suçumuzdur. Tarihsel gerçekleri “yok saymak”, “sözünü etmemek”, “yüzleşmekten kaçınmak” her seferinde bizi böyle olumsuz durumlara sürüklemekte, fakat bunlardan gerekli ders çıkarılmamaktadır. “1915 olayları” da bunlardan biridir, onlarca yıldır tepemizde sallanan Demokles Kılıcı’dır. 1915 Ermeni tehciri, günümüz Türkçesi ile “zorunlu göç ettirme” uygulamasının savaş koşullarında Osmanlı Devleti açısından lojistikstratejik, meşru nedenleri olabilir. Taşnak çeteleri Doğu Anadolu’nun Rus ordusu tarafından işgal edildiği dönemde Osmanlı askerlerini arkadan vurmuşlar, Rus ordusuna katılarak Osmanlı’ya karşı savaşmışlardır. Yüz binlerce Türk ve Kürt öldürülmüştür. Tehcir kararının “resmi” nedeni budur, savaş bölgesini tehcir kararı gerekçesinde belirtildiği gibi “bazı düşmanlaşmış iç unsurlardan” temizlemektir. Fakat bu “bazı iç unsurlar” genelleştirilerek bölgedeki Ermeni nüfusun tümü, gençyaşlı, çolukçocuk, kadınerkek kafileler halinde Osmanlı toprağı olan Der Zor kentine doğru yola çıkarılmıştır. Olayın mutlaka sorgulanması gereken başka yanları da vardır. Uygulama Ege, Marmara ve Batı Karadeniz, İç Anadolu, Akdeniz gibi savaş bölgesi dışında kalan coğrafyadaki Ermeni nüfusu da kapsamış, binlerce aile çolukçocuk yollara sürülmüş, büyük çoğunluğu Doğu Anadolu Ermenileri gibi yollarda telef olmuştur. Bu durumu kimilerinin yaptığı gibi, “Ama o Ermeniler de telgraf hatlarını kesiyorlardı” diyerek haklı göstermeye çalışmak zorlamadır, inandırıcı değildir. Tehcirin, kapsadığı alanın genişliği açısından değerlendirildiğinde sonuçları itibarıyla İttihat ve Terakki’nin “Anadolu’yu Türkleştirme” siyasetinin bir parçası olduğu görülmektedir. Kuşkusuz ki Ermeni nüfus Hitler Almanyası’ndaki ya da Polonyası’ndaki gibi sistematik bir biçimde yok edilmemiştir. Yüksek bürokrasideki Ermeniler görevlerinde kalmışlar, kimi bölgelerdeki Ermeni nüfusa hiç dokunulmamış, zorunlu göç ettirilen Ermenilere geri dönme olanağı sağlanmıştır. Bunlar göz önüne alındığında, Birleşmiş Milletler’ce tanımlanan bir “soykırım”dan söz etmek olası değildir. Fakat tehcirden birkaç ay önce, 1914 sonbaharında yaklaşık 300.000 Ermeni erkeğin askere alınması, bunlardan hiçbirinin geri dönmemesi de üzerinde durulması, düşünülmesi, aydınlatılması gereken bir gerçektir. Çoğu yaşlı, kadın, çocuk yüz binlerce Ermeni 1915’in zorlu ulaşım koşullarında açlık, hastalık ve TürkKürt çetelerinin saldırıları gibi nedenlerle can vermiştir. Bu insanların Osmanlı Devleti’nin yurttaşları oldukları unutulmamalıdır; devlet kendi yurttaşları olan bu insanlara karşı iaşe, bakım, koruma görevlerini yerine getirmemiştir, olan bitene göz yumulmuştur. Hayatta kalabilenlerin çoğu vicdan sahibi Anadolu Türkleri tarafından saklanarak, korumaya alınarak kurtulmuşlardır. 1915 olayları Ermeniler için büyük bir felaket, büyük bir facia, büyük bir kıyım, Türkler için ise “vicdani” bir sorundur. 1915 olayları ile yüzleşerek gerçekleri bilince çıkarmak toplumumuza gerekli özgüveni kazandıracaktır. Hamasetten, Taşnak çeteleri ile Osmanlı Devleti’ni karşılaştırmak, sorunu sayısal hesaplamalara indirgemek gibi yanlışlardan kurtulmak için özgüven belirleyicidir. Tarih, bir toplumun geçmişindeki “iyi olan” ve “kötü olan” ile birlikte tarihtir. Tarihimizde iyi olan kadar kötü olan üzerine de söyleyecek bir şeylerimiz olması, içimizi ne kadar acıtsa da geçmişimizdeki olumsuz gerçeklerle yüzleşmek zorundayız. Yoksa dün İsviçre, bugün Fransa, yarın ABD daha çok uzun yıllar didinip dururuz. Yine hiçbir şey olmaz, hiçbir şey değişmez. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ‘ G ’ N O K T A S I behicak@yahoo.com.tr İDO ‘RoRo’da Kararlı Geçen haziranda İstanbul Deniz Otobüsleri AŞ (İDO) satılınca içim sızlamıştı. Gerçi ulusal zenginliklerimizin her pazarlanışında yüreğim burkuluyor ama İDO farklı... İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yoktan var ettiği bu dev kuruluş, İstanbulluların ortak ürünü ve malıydı... İDO’nun İstanbul’u “ağır vasıta işgali”nden kurtaracağı için sevinçle alkışladığımız “RoRo” projesinin ise yeni sahiplerinin de gündeminde olduğunu umutla yazmıştım. (7 Ağustos 2011 Cumhuriyet) 4 yıldır üzerinde çalışılan proje, (İstanbul) AmbarlıBandırma arasında RoRo gemileriyle, 3’üncü köprüye “bahane” oluşturan ağır vasıtaların kuzeydeki ormanları ve su havzalarını çiğnemeden der Sezgi, deniz yoluyla araç ve yolcu taşıyan en büyük dünya firması olduklarını anımsatarak şirketi devralmalarından sonra gösterdikleri başarı ile yeni projelerini hemen uygulamaya hazırlandıklarını belirtiyor. Bunlar arasında “İstanbul trafiğini hafifletecek proje” olarak tanıttığı RoRo içinse otobüslerin, TIR’ların, kamyonların taşınabileceği gemileri filoya katacaklarını belirten Sezgi, projenin 3’üncü köprüye de alternatif ulaşım seçeneği yaratacağını hiç çekinmeden vurguluyor. Marmara’nın kuzeybatısındaki iskelelerden ağır vasıtaları alarak güneyindeki ve doğusundaki iskelelere taşıyacak İDO gemileri, tarifeli olarak hizmet verecekler. Ambarlı’da 30 yıllığına kiralanan çok büyük bir araziyi de RoRo için değerlendireceklerini belirten Sezgi, Boğaziçi’nden köprü yoluyla 78 saat süren mesafenin denizden 3 saatte alınacağını; bunun da hem zaman, hem süİstanbul’un cankurtaranı... rücü yorgunluğu hem de yakıt ve yıpranma açısınMarmara’yı çok daha kısa sü dan büyük tasarruflar sağlarede geçmelerini hedefliyor. yacağını açıklıyor. Yani, hem kente saygılı ve ekonomik hem de “çevreci”... abataş’tan İzmir’e Ne yalan söyleyeyim; bu taİDO’nun ikinci yeni projesi rihsel projenin “3’üncü köprü olan “İdobüs” ise yılbaşından nün gerekçesini yok etme itibaren devreye girecek. mek” için engellenebileceğini Projede İstanbulİzmir ulasandım; hele ki İDO satılınca!.. şımının “feribototobüs”le 6 Şu dönemde hangi özel kuru saatte sağlanacağı belirtililuş, iktidarın “mutlaka yapaca yor. ğız” dediği köprüyü açıkça Kabataş’tan deniz oto“gereksiz” kılacak bir yatırıma büsleriyle Bursa’ya taşınakalkışabilir ki? cak yolcular yüksek kalitede otobüslerle İzmir’e ulaştırılaroje uygulanacak caklar… İlerleyen zamanlarGeçenlerde elime İDO’nun da diğer illere de feribototo“Sea Life” dergisi geçtiğinde, büs bağlantıları eklenebileşapkam olsaydı kim bilir ne cek. denli yükseğe atardım. Haberi okudukça hem seDergideki habere göre, viniyor hem düşünüyorum. İDO’nun “KuzeyGüney Mar Bu atılımlar, İDO satılmadan mara RoRo Bağlantısı” proje da gerçekleşemez miydi? İssi, şirketi alan “TepeAkfen tanbulluların gözbebeği olan SouterSera Ortak Girişim bir kamusal kuruluş, bütün Grubu” tarafından genişletile bu yeni girişimleri yine İstanrek uygulamaya konulacak. bulluların malı olarak kente Grubun 2012 yatırım prog ve ülkeye armağan edemez ramına alındığı açıklanan Ro miydi? Ro projesiyle, Boğaziçi’nden, Yanıtını İDO’nun eski yöTEM ve Fatih Sultan Mehmet neticileri ile Başkan Kadir Köprüsü’nü kullanarak geçen Topbaş verirler mi bilemem. kamyon ve TIR’lar artık deniz Onlar düşünedursunlar, Teyolunu kullanacak. peAkfenSouterSera Grubu’nu kutluyor; İstanbul için . köprüye alternatif yaşamsal değer taşıyan proİDO’nun yeni Yönetim Ku jeleri bir an önce gerçekleşrulu Başkanvekili (CEO) Ön tirmelerini diliyorum. 8 saatlik yol 2 saat ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com BULMACA HARBİ SEMİH POROY SEDAT YAŞAYAN K P UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com 3 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Arnavut mutfa 1 ğına özgü, süt ve yumurtayla yapılan 2 bir tatlı. 2/ Başında 3 ok biçiminde bir tel 4 demeti bulunan balıkçıl kuşu... Mezo 5 potamya’da kurul 6 muş eski bir krallık. 7 3/ İsrail ile Ürdün arasında, “Ölüde 8 niz” de denilen 9 göl... Bir ilimiz. 4/ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Eski dilde su... İşbırakımı. 5/ En gelişmiş konuşma 1 K U L L U K Ç U yeteneğine sahip papağan 2 A L İ A B A F İ cinsi... Türk müziğinde 3 P A K U R B A N bir makam. 6/ Çam, ardıç, 4 I R O D E O İ sedir gibi ağaçların yap 5 K O A T İ MU S rağı... Parola. 7/ Süpürge6U S O Y A T İ otu... Tanrıtanımaz. 8/ Döl 7 L E Ş E T A Y verme yetkinliğine gelmiş olan... Kır ya da köy 8 U L A Ş T I R M A K A İ L yaşamını anlatan kısa şiir. 9 O L U 9/ Bir tür hamur tatlısı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Çeşitli malzemelerin sanatsal amaçla bir araya getirildiği ürünlere verilen ad... Kimi giysilerin bol olması için yanlarına eklenen kumaş parçası. 2/ Bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilen, hep yeşil yapraklı bir çalı... Tarımda kullanılan azotlu gübre. 3/ Özel gezinti gemisi... Ördek yavrusu. 4/ Tıpta en gelişmiş görüntüleme tekniğinin kısa yazılışı... “Tombil” de denilen bir balık. 5/ Utanç duyma... Radon elementinin simgesi. 6/ Buğday kavurgası... Kalın bükülmüş sicim. 7/ Ek... Her yanı suyla çevrili kara parçası. 8/ Eski dilde ekmek... Yatsı namazından sonra kılınan üç rekât namaz. 9/ Gözleri görmeyen... İşçi. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear