23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
23 ARALIK 2011 CUMA CUMHURİYET SAYFA 15 Kes köse, kes kafanı gir kümese! ransız çocuk yuvalarına giden Türk F bebelerin tekerlemesi GÖRÜŞ İ. GÜRŞEN KAFKAS EğitimciYazar Sırada Obama... 122 gün sonra... rmeni diyasporasının 1. E vatanı bazen Fransa ise bazen de ABD’dir. Yani sırada ABD var. Orada da başkanlık seçimi var. Orada da Obama’nın durumu kritik... Orada da Ermeni asıllı seçmenin desteği çok önemli... Ki orada da “Dersim katliamdır” diye ilan eden Sayın Başbakanımızın referans alınacağı kesindir.. böyle. “Soykırım” derse Türk ABD ilişkileri en ağır yarayı almış olacak. Böylece tarihin ilk siyahi başkanı olan Hüseyin Barack Obama, tarihteki “soykırım deyimini kullanmış ilk Amerikan başkanı” olacak. Sonra onrası çorap söküğü… S Ankara Büyükşehir Belediye Bakanı Melih Gökçek Kızılay’a Kızılderili katliam anıtı dikeceğini açıklayacak! Kennedy Caddesi’nin adı kalkacak. Yerine Arizonalı Siu Kabilesi’nin 9. göbekten torunu Kükreyen Kertenkele’nin ismi konulabilecek!.. ABD Büyükelçiliği’nin karşısındaki arsaya TOKİ bir bina dikecek ve binanın tamamı Apachi Kızılderililerinin torunlarına tahsis edilecek. Bu Apachi torunları Devlet Opera ve Balesi kadrosuna alınacak ve kendilerine Mehter Marşı öğretilecek, 5 vakit balkondan “Ceddin deden, neslin baban! Hep kahraman!” adlı parça çaldırılacak... aralıyor.. Ki 122 gün D sonrasına, yani 24 Vakit Nisan Günü yapacağı açıklamasına şimdiden hazırlanmalıyız! ABD Başkanı’nın geleneksel nutkunda, 1915 olayları için “soykırım” deyip demeyeceği belli değildir. ??? Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun, Fransız Le Monde gazetesine verdiği mülakatın özeti ise şöyle: “Fransız Meclisi, soykırım yasası ile, Türkiye’nin ulusal onuruna ve Türk ulusunun tarihine de saldırmıştır!” Sayın bakanımızın ağzına sağlık. Ama elin ağzı torba değil ki büzesin: Le Monde da Davutoğlu’na hemen şunu sormuş: “Sizin Başbakanınız Erdoğan, 1937’deki Dersim katliamını tanıdı… Peki 1915 olaylarını konuşmak neden zor?..” Davutoğlu da yanıtlamış: Yani aşağı yukarı yanıtlamış: “Biz her şeyi konuşuruz. Ermeni komşularımızın acısını da paylaşmaya hazırız. Ancak tarih tek taraflı okunmaz!” ??? Sayın bakan haklı. Tarih elbette tek taraflı okunmaz. Okunmamalı. Ama ne yazık ki sadece Fransa da değil, bizde de okunuyor. Hem de iç politika uğruna okunuyor. Çok değil, bir ay önce… Hem de bizzat Sayın Başbakanımız tarafından tek taraflı okunmuştu. Ve kendisi “Dersim katliamdır!” diye kestirip atmıştı. Tıpkı Sarkozy’nin oy için yaptığı ve yaptırdığı gibi. ??? O günlerde de söylemiştik: “Tarihi tek taraflı okumak, iki tarafı keskin kılıç gibidir. Döner sizi de keser!..” Nitekim kesmeye başladı da... Sen sorumsuzca ve iç siyaset uğruna “Dersim katliamdır” dersen... Başkaları da “Tehcir katliamdır” der ve önünü keser! ??? Fransa’ya yaptırım uygulayacakmışız. Yaptırım işi de tarih okuma gibidir. Tek taraflı okunmaz... Yaptırımdan kimin daha çok canı yanar, ona da bakmak gerek: Fransa’da yaşayan ve 500 bin dolayındaki Türk insanının mı?.. Yoksa Türkiye’deki 2000 dolayındaki Fransız sermayeli şirketinin mi?.. ??? İnsanların can sıkıntısı mı yoksa şirketlerin kazanç kısıntısı mı? Soykırım konusunda daha ciddi, daha kararlı, tutarlı ve hesaplı davranmak zamanıdır. Yoksa dünkü yasa, yarınlarda tüm AB için yol olacaktır... Uygarlıklar Beşiği Mardin’de Eğitim ve Kültür “Yatırımcı Buluşmaları” toplantısında Atatürk hedefli Mardin Valisi’nin aykırı konuşmaları ayrıcalıklı ve inciticidir. Oysa, Mardin bir uyum ve sevgi kentidir. Çağların ve asırların getirisi birçok uygarlıklar donanımlı Mardin, dinlerin ve halkların kardeşliğiyle bilinmektedir. Dini, mezhebi, dili ne olursa olsun birbirlerine insanca yaklaşan, düğünlerde, cenazelerde kaynaşan “insan sevgisiyle” yoğrulmuş bir kültür kentidir Mardin. Barışın beşiği Mardin’de dünlerden bugünlere ulaşan birçok uygarlığın kalıtı vardır. Konaklar, geçitler, örtmeler, sarnıçlar, camiler ve kiliseler özenli taş yapılarıyla içlerindeki tarihi gizleri asırlardır saklıyorlar. “Geceleri görkemli bir gerdanlık, gündüzleri saygın bir mezarlık” diye ünlenen kentin tarihi değeri paha biçilmezdir. Mardin’de çan, ezan, hazzan seslerinin semalarda mistik bir değerle buluşması, insanlarına örnek alınacak kültürel değerler katmaktadır. Tarihi değerleri, kültürel birikimi ile dünya inançlarının buluştuğu Mardin’e emek gerek. Tarihi ve coğrafi yapısı ile inananların ülkesi Mardin’e hizmet gerek. Barış ve kardeşliğin kenti Mardin’in insanları; yoksul kentin şanssız insanı olmamalıdırlar. Cumhuriyet kurulalı Mardin’e birçok vali atandı. İz bırakan, emek veren, hizmete koşan, köy köy dolaşan, halkın sorununa çözüm arayan valiler geldi gitti. İtilmiş, geri bırakılmış, eğitim yoksunu, yoksulluk, yoksunluk, sağlıksızlık, işsizlik ve bilgisizliğe kader diyenlere kucak açan, çözüm arayan, her çözümde sevinç duyan nice valiler geldi, geçti ve gitti… Örneğin M. Temel Koçak’lar iz bıraktı. Halkla kucaklaştı. Sorunların çözümünde gücünden fazlasını yapageldi. Artuklu Üniversitesi’nin kuruluşuna emek verdi. Örgün ve yaygın eğitimin en iyi düzeyde olmasına destek verdi. Sivil toplum örgütlerinin yaygınlaşması ve işlevine eşiyle birlikte çaba gösterdi. Sayın Koçaklar, Mardin’e hizmet için gecelerini gündüze kattı. Atatürk’ü, Cumhuriyeti ve değerlerini hizmetlerinde hep ön planda tutmayı başardı. Gönüllerde iz bıraktı… Vali Mehmet Kılıçlar da hizmetleriyle iz bırakanlardandı. Emeğin, başarının kente huzur ve güven getireceğinin bilinciyle çabaladı. Geçmişten bugüne emeği geçen diğer valileri de sevgi ve saygı ile anıyoruz. Ancak Sayın Turhan Ayvaz’dan da emeği ve projeleriyle Mardin halkına eğitim, sağlık, sosyal gelişme, işsizliğe çözüm, üniversitenin gelişmesi vb… birçok çözüm getirici çalışmalar bekleniyordu. Sayın Ayvaz’ın GAP idaresi ve Dicle Kalkınma Ajansı işbirliği ile gerçekleştirilen “Yatırımcı Buluşmaları” toplantısındaki sözleri büyük talihsizliktir. Uygarlıklar, barış ve kardeşlikler kenti Mardin’e yakışmadı doğrusu. Çünkü Mardin halkı Atatürk’e, Cumhuriyete, demokrasiye ve insan haklarına öteden beri saygılı bir toplumdur. “Bir zamanlar kahraman olarak bildiklerimizin aslında hain olduğunu yeni öğreniyoruz” ve “Türkiye artık ‘muasır medeniyete’ ulaştığı için Atatürk’ün bu konumdaki hedefiyle ilgili sözünü kullanmayacağım” diyor. Kahraman ve hain kim? Kim hedef alınıyor? Bu ne kin?.. Sayın Ayvaz, insaf edin. Türkiye sorunlar yumağıyla boğuşuyor. Terör, töre, kadın hakları, eğitimdeki çarpıklık, sağlık sorunları, deprem, işsizlik, yokluk, yoksulluk, etnik köken ve mezhep çatışmaları ve de daha birçok çözümsüz sorun ülkemizin gündemindedir. Bu sorunların tümü Mardin halkının da sorunudur. Siz hangi çağdaş (muasır medeniyet) uygarlıktan söz ediyorsunuz? Ah o çağdaş (muasır) uygarlıkları aştığımız günleri bir görebilsek!.. O zaman mutlu bir ülkenin, mutlu insanları oluruz. Özgeçmişinde; çağdaş, personel eğitimi, önderlik ve liderlik başarı belgesi aldığı belirtilen Sayın Ayvaz’ın iktidarın siyasi yandaşı gibi konuşmak yerine, devletin en yetkili temsilcisi olarak Mardin halkının çözümsüz birçok sorununa iyileştirici, bütünleştirici çözüm uğraşında bulunmalıydı. Siyasal bilgiler eğitimi almış birinin, Atatürk’ün bu ülkeye emeğini, başarısını, çağdaşlaşma yolundaki devrimlerini ve onun örnek alınacak liderliğini biliyordur diye düşünüyorum. Atatürk’e saldırmakla bir yere varılmayacağı bilinmelidir. Önemli olan ayrıcalık yaratmak değil, halka hizmet ve yaşamsal sorunlarının çözümü olmalıdır. “Atatürk bu ülkeyi kurtarandı, kurandı ve devrimleriyle aydınlatandı”. Bu gerçeği hiç kimse değiştiremez Sayın Vali!.. Bu tiyatroyu merikan başkanları son 30 yıldır oynayıp duruyor. A Obama 2009’da “Soykırım” Fransa’ya Uygulanacak yaptırımlar gibi ABD’ye uygulanacak önlemlerden de belki bir sonuç alınamaz. Ama dünya magazin haberciliğine yapacağı katkı kesindir. Tayyip Bey ile çevresi ve medyadaki erkânı, arada bir “Allah AKP’ye, CHP gibi bir ana muhalefet nasip ettiği için dua etmeliyiz!” diye konuşup, yazıp çiziyor... AB ve ABD de benzer bir nedenle, “Türkiye’deki gibi yumurta kapıya geldiğinde (ve geçtiğinde) tedbir düşünen bir iktidar nasip ettiği için” Allah’a şükran borçlu olmalıdır! demediği ve Ermenilerin bu olay için kullandığı “Meds Yeghern Büyük Felaket” deyimini yeğlediği için bayram yapmıştık. Bu kez ne diyecek? a değiştiremez. Am Tanrı bile, geçmişi er çil bazı siyaset anlaşılan geçmişi biliyor. ire şt ği de yeryüzündeki ın lar on de Belki nrı’nın e mevcudiyetin Ta ikleri ell öz bu i es katlanabilm sayesinde… ‘81’ Yıl Arayla İki Şehit MERİÇ VELİDEDEOĞLU KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Cenazesi 22.12.2011 Perşembe günü defnedilen aziz meslektaşımıza Tanrı’dan rahmet, kederli ailesine, yakınlarına ve Baromuz mensuplarına başsağlığı dileriz. m.velidedeoglu@hotmail.com İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI C MY B C MY B Bu yılki “Cumhuriyet” kutlamalarının Kadıköy’de yapılan geleneksel fener alayı yürüyüşüne “Çukurca Şehitleri” damgasını vurdu. On gün önce, “24” erimizin şehit edilmesi, on binleri daha da çoğaltarak yürüyüşün yapıldığı Bağdat Caddesi’nde bir araya getirmiş, taşınan Atatürk posterlerinin yanında şehitlerimizinki de yer almıştı. Bana verilen, “Piyade Uzman Çavuş Reşit Ercan”ın posteriydi, onunla birlikte yürüdüm. Yürüyüş bitince de posteri geri vermedim; yine birlikte eve geldik. 29 Ekim akşamından bu yana, çalışma masamın ucunda, duvara dayalı duruyor. İlk günler zor oldu; öyle genç, öyle canlı, öyle yaşam dolu ki... Ama yine de bakışlarında yoğunlaşmış hüznü görmemek olanaksız... Bu arada, “23 Aralık” tarihinin yazı günüm olan cumaya rastladığını görünce, “Devrim Şehidi”miz “Astsubay Hasan Fehmi Kubilay” ile şehit Reşit Ercan’ın ne denli benzediklerinin ayrımına vardım. Yüz çizgilerinin eşleşmesi dışında, ikisi de hemen hemen aynı yaşta, ikisi de ülkelerinin insanlarınca şehit edildiler. Biri, “Cumhuriyet”in temel taşları olan “Devrimleri”; öteki de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bölünmez “bütünlüğü”nü korumak için. “81” yıl önce; Kubilay’ın şehit edildiği “1930” yılında, henüz “yedi” yaşındaki “cumhuriyet”imizin çağdaş, “aydınlık” yüzü büyük ölçüde belirmiş, ışıldanmağa başlamıştı. Çünkü artık, “dünyasaldinsel” erki kendinde toplayan ne “Sultan” ne “Halife” vardı; ne de “Şeriat Vekâleti” ve “Şeriat Mahkemeleri.” “Medrese”ler hepten tarih olmuştu; “tekke”ler, “türbe”ler kapatılmış; “türbedarlık” kaldırılmıştı; “tarikat”ların sesi soluğu tümden kesilmişti. “Türk Yurttaşlar Yasası” (Medeni Kanun) ile “dinsel” çıkışlı yasalar tarihe karışmıştı... “Yeni Türk Harfleri” nin, “abc”sinin (alfabe) kabulüyle de Arapça harflerin kullanımı sona ermişti. Bütün bu “olan biten” kısacası “1923 Devrimi”; şeyhlerin, şıhların, mollaların, özellikle de “Nakşibendi Tarikatı” cemaatinin, izleyicilerinin içlerini yakıp kavuruyordu. Çünkü “itibar ve kazançları” için “din”i kullanmalarının, halkı sömürmelerinin yolu artık kapanıyordu. Balıkesir dolaylarında başlayan, “şeriat” (dinsel rejim) isteyen “Nakşi” kışkırtma, adım adım güneye yayıldığı sıralarda, “TBMM”de “1923 Devrimi”nin geleceğini sağlama bağlayacak bir atılım “daha” gerçekleştirildi; “Liselerden ARAPÇA dersleri kaldırıldı.” Kubilay’ın şehit edilmesinden önce en son yapılan bu köklü düzenleme, “şeriat” isteyen kesime ulaştığında, “Devrim”in yukarıda sayılan öteki çağdaş yapılanmaları gibi “tepki”yle karşılanacaktı. “81” yıl önce, “İslami rejim”le (şeriat) yönetilmek isteyen bu insanların, “Arapça dersleri”nin kaldırılmasına “da” karşı gelmeleri aslında “kaçınılmaz” bir durumdu. Çünkü “Arapça dersleri”nin, “Arap harfleri”nin kullanımının sürdürülmesinin, “Yazı Devrimi”ne karşı koyacak en etkili “güç” olacağının ayrımındaydılar. Dolaysiyle, “81” yıl önce “Devlet”in liselerden Arapça derslerini kaldırması; bu “dil”in “ilkokul”dan başlayarak öğretilmesi çabasında olanlar ve böylece zamanla “medrese”lerin yeniden oluşmasını düşleyenler için kuşkusuz çok “yıkıcı” olmuştu. Oysa günümüzde, “8” yılı aşkın bir süredir “laik” TC Devleti’nin ve Hükümeti’nin başında olanlar, yönetenler; “Cumhuriyet rejimi”nin “başarılı” olmadığını; “değiştirilmesi” gerektiğini; “laiklik” ile “İslam”ın bir arada olamayacağını açıkça “vurgulayan”lardır. Böyle bir “iktidar” ın “bakan”larının da bu görüşlere katılanlardan, benimseyenlerden olacağı apaçıktır. Nitekim Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer de Cumhuriyet rejiminin “işlev”ini “yitirdiği”ni; cumhuriyet ve laiklik ilkelerinin yerlerini “İslamla bütünleşme”ye “terk” etmesini söyleyip, Türkiye’de “İslami rejim”in kurulmasını isteyen “biri”dir. Dolaysiyle Bakan Dinçer’in de “Arapça dersleri”ni yeniden diriltilmesi 81 yıl öncesi gibi “kaçınılmaz” bir durumdur. Üstelik, “Arapça”nın yalnızca liselerde yeniden konulması istenmiyor; daha “kapsamlı”, daha “yaygın” ve daha “köklü” bir düzenleme uygulamaya konuyor. İlkokul “dördüncü” sınıftan başlayarak, “910” yaşlarındaki çocukların Arapça öğrenmelerini, dolaysiyle de “Arap harfleri”ni kullanmalarını istiyor Bakan Dinçer. Kuşkusuz uygulama başlatıldıktan kısa bir süre sonra, bu küçük çocuklara göz alıcı resimlerle donatılmış “Arapça” dergiler çıkarılır. Ardından, Arap halkının yaşamına, geleneklerine, “necip Arap kavmi”nin tarihine özgülenmiş “Arapça” öykü (hikâye) kitapçıkları basılır, “CD”ler hazırlanıp okullarda parasız dağıtılır. “TRT”, çocuklara Arapça izlenceler (program) hazırlar ve daha başkaları... Biliyorsunuz, bunların bir bölümü Türkçe olarak çoktandır uygulanıyor; şimdi Bakan Dinçer bunları, “Arapça” olarak “Devlet”in korumasında daha da genişletip yaygınlaştıracak. Peki, böylece “TC Devleti” eliyle “Öğretim Birliği”ni parçalamaya “kapı” açmış olmuyor mu?.. Anneler, babalar, veliler; “STK”ler, lütfen kıpırdanın!.. Çünkü günümüzde gerek “iktidar”, gerek “cemaat” kaynaklı “Derviş Mehmet” lere karşı, “1923 Devrimi”ni koruyacak “TSK” li “Kubilay” lar artık “yok”!.. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc@yahoo.com T.C. İSTANBUL l. İFLAS MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN İFLASIN KAPATILDIĞINA DAİR İLAN Dosya No: 2000/20 İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2000/238 Esas sayılı dosyasından 03.07.2000 tarihinde iflası açılan İstanbul Ticaret Sicili’nin 231764/189332 sicil sayısında kayıtlı ASEA METALKAP VE MAKİNE SANAYİ A.Ş’nin iflası aynı mahkemenin 26.05.2011 tarih ve 2011/240 Esas, 2011/239 Karar sayılı ilamıyla İİK’nun 254. maddesi gereğince kapatılmıştır. İcra ve iflas K’nun 166. ve 254. maddesi gereğince ilan olunur. 20.12.2011 (Basın: 78630) BAŞSAĞLIĞI Baromuzun 4649 sicil sayısında kayıtlı AVUKAT MAHMUT ADNAN DAMCI vefat etmiştir. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Yer katman 1 larının süreçlerini inceleyen 2 bilim dalı. 2/ 3 Notada durak 4 işareti... Ayvalık ilçesindeki 5 Cunda Ada 6 sı’na verilen bir 7 başka ad. 3/ Sıkılıp suyu alı 8 nan üzüm ve 9 başka meyve1 2 3 4 5 6 7 8 9 lerin posası... Bir peygamber. 4/ Kayınbi 1 T R O Y K A İ N rader... Yurtlandırma, 2 R E Y İ L A H İ yerleştirme. 5/ Du 3 O Y M A K Y A Ş var içindeki kapak 4 Y A K İ S MA sız küçük dolap... 5 K İ K İ R İ K N Uzaklık işareti. 6/ Sa6A L S İ M İ T rı renkli bir üzüm cinA Y K İ Z İ R si. 7/ Kutsal bir güç 7 8 İ H A M T İ K E ten kaynaklandığına R E N inanılan ışık... Bektaşi 9 N İ Ş A N ve Mevlevi tekkelerinde belli tören kuralları olan sofra. 8/ Ensiz tahta... Eski Mısır’da güneş tanrısı. 9/ Erkek ya da dişi üreme hücresi... “Benden gayrısına gönül verirsen / ola yolların bağlana dostum” (Pir Sultan Abdal). YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Tüccar. 2/ İçe doğmayla akla gelen yaratıcı duygu... Veri. 3/ “Çok hoş” anlamında argo sözcük. 4/ Azerbaycan ve Kars yöresinde yaygın telli bir çalgı... Utanç duyma... Bir nota. 5/ Birçok bitkisel yağda, özellikle zeytinyağında bulunan asit. 6/ Nikel elementinin simgesi... “Aptal, bön” anlamında argo sözcük. 7/ Horoz, hindi gibi hayvanların tepesinde bulunan kırmızı deri uzantısı... Anlamlı iz. 8/ Alışverişte durgunluk... Katışıksız, saf. 9/ Antalya ilinde, yarıklarından sızan doğalgaz sürekli olarak yanan ve bu ateşin Kimera adlı canavarın nefesi olduğuna inanılan yöre.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear