23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 15 ARALIK 2011 PERŞEMBE 4 HABERLER Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bir süredir kamuoyunun gündeminde olan iki kritik yasayı onayladı Uzun Tutukluluk Yargıca da Baskıdır Gazetelerden birinde uzun süren bir tutukluluktan sonra salıverilip bundan sonraki duruşmalara tutuksuz olarak devam edecek olan gençlerle ilgili şu başlık vardı: Bunca sürenin hesabını kim verecek? İçim cız etti. Soru çok haklı bir soruydu. Uzun süren tutuklulukların hesabı hiçbir zaman sorulamıyor. Sorsanız da komik bir para ödeniyor tazminat olarak, o da keyfi tutukluluk talebinde bulunan savcıdan ya da bu keyfi talebi keyfi bir kararla kabul eden yargıçtan alınmıyor. O para devletin cebinden yani sizin benim cebimizden çıkıyor. Kararı verenler için hava hoş. Hükmolunan tazminatın miktarı ise haksız yere yatanı daha da çileden çıkaracak düzeyde... Açıkçası uzun ve haksız tutuklulukta yattığınızla kalıyorsunuz, bunun hesabını kimse vermiyor. O bakımdan soru yerindeydi, haklıydı. Yine de endişe vericiydi. Çünkü sanıkların uzun süre tutuklu kaldıkları davaların karar aşamasına gelince, yargıçların kendi kendilerine “adamı bunca süre içeride tuttuk, şimdi beraat verirsek, yattığı sürenin hesabını nasıl veririz?” sorusunu sormadıklarını söyleyebilir miyiz? ??? Bu gibi durumlarda yukarıdaki soruyu, karar verecek olanların kendi kendilerine sormadıklarını, sormayacaklarını düşünmek için saf olmak gerek. “Tutukluluk başka, mahkumiyet başka” diyebilirsiniz ama gerçekte kişiyi tutuklu olarak uzun süre yatırdıktan sonra, o da artık sanki bir mahkumiyetin infazı imiş gibi olmuyor mu? Ve uzun süre tutuklu kalan kişiler, sonra çıkan karar, tutuklu kalınan süre kadar ya da ona yakın bir hapislik süresini kapsamadığı zaman, şu soruyu sormuyorlar mı: Peki, ya bu yattığımız süre ne olacak, onun hesabını kim verecek? Sanıkları uzun süre tutuklu kalmış davalarda, uzun tutukluluk uygulamaları, karar verecek hâkimlerin de yukarıdaki sorunun kendilerine sorulacağını düşünmelerine yol açmıyor mu sanıyorsunuz? Gerçi, yukarıda da belirttiğim gibi, bu soruya “tutukluluk başka, mahkumiyet başka” yanıtını vermek mümkündür. İlk bakışta sav doğru gibi görülebilir, hatta eğer tutukluluk kararını veren ardından da tahliye taleplerini sürekli reddeden mahkeme veya heyet ile kararı veren, mahkeme ya da heyet farklı ise pratikte de bir inandırıcılık payı olabilir. Nitekim 12 Eylül’de Barış Derneği Davası sırasında bizi tutukluluk ile infaz eden, heyet ile kararı veren heyetin ayrı olması, mahkumiyete hükmedilmemesini kolaylaştırmıştır diye düşünürüm hep. ??? Ama yukarıdaki yanıt pratikte pek fazla bir anlam taşımaz. Çünkü unutmayın ki, genelde, tutuklama kararını veren veya tahliye taleplerini birçok kez reddeden heyet ile kararı veren heyet aynı olacağı için hâkimlerin karar verirken kendi eserleri olan tutuklama kararının etkisinden bağımsız hareket edeceklerini düşünmek zordur. Nitekim, deneyimli hukukçuların da belirttiği gibi, uygulama uzun tutukluluk halleriyle sürmüş davaların kararlarında, sanıkların uysa da uymasa da, tutuklu kaldıkları sürelerle orantılı cezalara çarptırıldıklarını gösteriyor. Diyeceğim o ki, uzun tutukluluk halleri kararı verecek hâkimin (genelde heyetin) kararını da, istense de istenmese de, ipotek altında tutuyor. Bu bakımdan yasamanın tutukluluk halini zorlaştıracak, kararlardaki keyfiliğin önüne set çekecek düzenlemeler yapması, bizzat yargının üstündeki baskıyı kaldırma sonucu doğuracak olması açısından da yararlıdır. Evet, uzun tutukluluk sürelerinin son bulması, yargı üzerindeki ipoteği de azaltacaktır. Tabii bütün bu dile getirdiklerimiz, yargının bağımsız olduğu hallerde anlam ifade eder. Yoksa yargı bağımsız değilse, bütün bu mülahazaların geçerliliği kalmaz. Bedelli ve şike yasası tamam ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, şike yasası ile bedelli askerlik yasasını onayladı. Kamuoyunda şike yasası olarak bilinen “Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Yasa”ya göre, bir spor karşılaşmasının sonucunu etkilemek için bir başkasına kazanç veya başka menfaat sağlayan kişiye verilen hapis cezası indirildi. Suçu, federasyon veya spor kulüpleri ile spor alanında faaliyet gösteren tüzelkişilerin genel kurul ve yönetim kurulu başkan veya üyeleri, teknik, idari yöneticileri, kulüplerin, sporcuların menajer veya temsilciliğini yapan kişiler işlerse, ceza yarı oranında arttırılacak. ? Cumhurbaşkanı Gül, Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Yasa ile Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa’yı onayladı. Şike ve teşvik primi kapsamına giren suçlarla ilgili olarak, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemeyecek, verilen hapis cezası seçenek yaptırımlara çevrilemeyecek ve ertelenemeyecek. Bu suçların değişik zamanlarda birden fazla işlenmesi halinde, bunlardan en ağır cezayı gerektiren fiilden dolayı verilecek ceza, 4’te 1’inden 4’te 3’üne kadar arttırılarak tek ceza olarak uygulanacak. Bu suçlardan cezaya mahkum olan kişi; ayrıca TCY’nin 53. maddesi hükümlerine göre, spor kulüpleri ve federasyonların, bünyesinde sportif faaliyetler yapılan tüzelkişilerin yönetim ve denetim organlarında görev yapamayacak. Cumhurbaşkanı Gül’ün onayladığı 6252 sayılı “Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa” ile de işçi, işveren sıfatıyla veya bir meslek ve sanat sahibi olarak yurtdışında oturma ve çalışma iznine sahip olanlar, en az 3 yıl süre ile fiilen yabancı ülkelerde çalışmış olmaları şartıyla 10 bin Avro ödeyerek 21 gün süreli temel askerlik eğitimine tabi tutulmadan Bedelli yasası muvazzaf askerlik hizmetini yerine getirmiş sayılacak. 38 yaşını tamamladıkları yılın sonuna kadar dövizle askerlik hizmetinden yararlanmak üzere başvurmayanlar ile başvurdukları halde döviz ödemelerini yapmadıkları için dövizle askerlik hizmeti kapsamından çıkartılanlar da 7 bin 668 Avro yerine 10 bin Avro ödeyerek 21 gün askerlik yapmadan bu hizmetini yerine getirmiş sayılacak. Yasa yürürlüğe girdiği tarihte fiili askerlik hizmetine başlamayan, 31 Aralık 2011 tarihi itibarıyla (bu tarih dahil) 30 yaşından gün alanlar, 6 ay içinde askerlik şubelerine başvurmaları ve 30 bin lira ödemeleri halinde temel askerlik eğitimine tabi tutulmaksızın askerlik hizmetini yerine getirmiş sayılacak. CHP’LİLER TERK ETTİ Bütçede Salim Uslu protestosu ? TBMM İdare Amiri Salim Uslu kürsüye geldiğinde CHP milletvekilleri topluca Genel Kurul salonunu terk etti. AKP’liler ise CHP’lileri alkışlayarak tepki verdi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM’deki bütçe görüşmelerinde, CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç’i iterek kürsüden uzaklaştıran TBMM İdare Amiri AKP Çorum Milletvekili Salim Uslu, CHP’liler tarafından protesto edildi. Uslu kürsüye geldiğinde CHP’liler topluca Genel Kurul salonunu terk etti. TBMM’de dün Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve bağlu kuruluşların bütçelerinin görüşmeleri AKP’li Uslu’nun CHP’liler tarafından protestosuna sahne oldu. Uslu, AKP adına söz alarak kürsüye geldiğinde CHP milletvekilleri toplu olarak Genel Kurul salonunu terk etti. AKP’liler ise protesto için salonu boşaltan CHP’lileri alkışlayarak tepki verdi. Salim Uslu konuşmasını sürdürdü. CHP’liler Uslu konuşmasını tamamladıktan sonra yine topluca Genel Kurul’a girdi. Uslu, TBMM Başkanvekili Sadık Yakut’un sözünü kesmesinin ardından kürsüden ayrılmayan Genç’e müdahalede bulunmuştu. Uslu, Genç’i iterek kürsüden uzaklaştırmıştı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, yaptığı konuşmada Türkiye’de işsizlik oranının Ağustos 2010’da yüzde 11.4 iken Ağustos 2011’de yüzde 9.2’ye gerilediğini belirterek işsiz sayısının 2 milyon 520 bin olduğunu ifade etti. Türkiye’de işsizliğin büyük bölümünün yapısal sorunlardan kaynaklandığını belirten Çelik, emek yoğun sektörlerden teknoloji yoğun sektörlere kayma olduğunu söyledi. Çelik, bu nedenle, bir tarafta 2.5 milyon işsiz varken diğer tarafta nitelikli işgücüne ihtiyaç duyan iş dünyası ile karşı karşıya olduklarını dile getirdi. ARINÇ’IN ‘ŞİKE’ PİŞMANLIĞI: Yanlış yaptım kendimi affedemiyorum ? Arınç, “5 yıl Meclis Başkanlığı yapmış bir insan olarak benim ‘Bu kanunu bir daha getirmeye cesaret edemezler’ sözünü söylemem bağışlanmaz bir hatadır” dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, şike yasasının Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından veto edillmesine destek vererek yaptığı, “Bir daha kimse bu yasayı Meclis’e getiremez” sözlerinden pişmanlık duyduğunu açıkladı. Arınç, “Benim bu süreç içerisinde bir tek yanlışım var; o da çok büyük bir yanlış, kendimi affedemiyorum. Bütün söylediklerimin arkasındayım, ama 5 dönemdir parlamentoda olan, 5 yıl Meclis Başkanlığı yapmış bir insan olarak benim ‘Bu kanunu bir daha getirmeye cesaret edemezler, bu Meclis’ten bu kanun çıkmaz’ sözünü söylemem bağışlanmaz bir hatadır” dedi. Şike yasasının ikinci oylamasına Endonezya’da bulunduğu için katılmayan Arınç, CNN Türk’te katıldığı canlı yayında soruları yanıtlarken kendisinin muhalefetine karşın geçen yasayla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Arınç, şunları söyledi: Burada olsaydım ayrı bir konu. Onu da söylerim. Bunlardan kaçacak bir insan değilim. Bizim Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır. Şimdi eğer tasarı olarak Bakanlar Kurulu’nda konuşulsaydı ben bu düşüncelerimi ifade ederdim, ama çoğunluk derse ki “Bu kanun doğrudur.” Ona da imza atar kararnameyi de gönderirdik tasarı olarak. Grup Başkanvekili imza attıysa bir kanun teklifine, siyasi partiler disiplinli kuruluşlardır... Ben sözlerimden dolayı bir yanlışlık yaptıysam bunun neticesine katlanırım, ama partime zarar verecek, genel başkanıma, Başbakanıma zarar verecek hiçbir sözü söylemedim. AKP içinde beni ya da bir başka arkadaşımı hedef alarak Başbakanımızla aramızda bir çekişme, bir ihtilaf olduğunu ifade etmek mümkün değil. Biz Erdoğan’ın şu andaki yokluğuna bile alışamadık. Biz o kadar iç içeyiz ki. Hem hükümetimiz, hem partimiz olarak onu sürekli dik, dinamik, enerji dolu görmekten o kadar memnunuz ki rahatsızlığı için gözyaşı dökmüş, dualar etmiş insanlarız. 13 öğrenciye gözaltı İÜ’ye giden Gül’ü protesto etmek isteyen 13 öğrenci slogan bile atamadan yere yatırılarak kelepçelendi ve gözaltına alındı. Gül, üniversiteye gelişi sırasında Beyazıt Ford Otosan İlköğretim Okulu anasınıfı ve birinci sınıf öğrencileri tarafından çiçeklerle karşılandı. İletişim Fakültesi’nden öğrencilerin protestosuyla gergin anlar yaşandı. Polisin sert müdahale ettiği olaylar sırasında öğrenciler, yerlere yatırılarak kelepçelendi ve polis otosuna bindirilerek Emniyet’e götürüldü. Öğrenci Kolektifi üyesi bir grup ise Gül’ü ve gözaltıları protesto etti. Öğrenciler “Fethullah emretti, Gül atadı, üniversiteliler susacak mı sandın?”, “Üniversite kapısı Gül’e açık öğrenciye kapalı” yazılı dövizleri taşıdı. Gül, üniversiteye geldi öğrenci okula giremedi İstanbul Haber Servisi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 1974’te mezun olduğu İstanbul Üniversitesi (İÜ) İktisat Fakültesi’ne 37 yılın ardından “Cumhurbaşkanı” sıfatıyla geldi. Gül’ün katıldığı İktisat Fakültesi’nin 75. kuruluş yıldönümü töreni nedeniyle, Vezneciler ve Beyazıt’taki tüm sokaklarda yoğun güvenlik önlemi alındı, derslerin çoğu iptal edildi, öğrenciler üniversiteye alınmadı. Gül, 2001’deki ekonomik krizin ardından Türkiye’de köklü reformların yaşandığını, bunların sonuçlarının alınmaya başlandığını belirterek Türkiye’nin Avrupa ülkelerinin çoğundan iyi durumda olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Gül, törende yaptığı konuşmasında, İÜ’nün 600 yıla yakın geçmişiyle tarihi ve gelenekleri yaşatan tek kurum olduğunu, İÜ’nün de geçmişine yakışır bir şekilde yenilenmesi için herkese büyük görevler düştüğünü vurguladı. ABD ve AB ülkelerinde yaşanan krizlere değinen Gül, “Biz hâlâ ‘Çok iyi durumdayız’ dememize karşın, fert başına milli gelir, gerek gelir dağılımı açısından baktığımızda yapacak çok işimiz vardır. Büyümemizi 2023’e kadar yüzde 10 civarında tutsak bile AB ortalamasının yüzde 80’ine ancak yetişebiliyoruz” diye konuştu. İÜ Rektörü Prof. Yunus Söylet ise üniversitelerin özerk olması gerektiğini belirterek “Biz üniversite olarak toplumumuzla iç içeyiz ve işbirliğini ön planda tutuyoruz” dedi. Konuşmaların ardından Gül’e plaket takdim edildi. Törene, Vali Hüseyin Avni Mutlu, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın da katıldı. Konuşmaların ardından Söylet, İktisat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sedat Murat ve Öğrenci Konseyi Başkanı Mustafa Ersen Ergun, Cumhurbaşkanı Gül’e birer plaket takdim etti. Cumhurbaşkanı Gül de Fakülte Dekanı Prof. Dr. Sedat Murat ile Prof. Dr. Erol Manisalı, Prof. Dr. Erdoğan Alkin ve Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş’ın da aralarında bulunduğu bazı öğretim üyelerine plaket verdi. Manisalı’nın tören sırasında salonda bulunanlardan yoğun alkış aldığı dikkat çekti. ‘Üniversiteler özerk olmalı’ çağa binmek dolmuştan daha kolay’ Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım eleştirileri yanıtlarken “Türkiye’nin iletişimde Afrika seviyesinden Avrupa seviyesine yükseldiğini” söyledi. Havayollarındaki gelişmeleri anlatan Yıldırım, “2003 yılı başında 8.5 milyon insan uçakla seyahat ederken bugün, şu tarih itibarıyla 57 milyona çıkmıştır. Sadece iç hatlar. İçdış hatlarda 34 milyon insanımız uçakla seyahat ederken bu rakam bu sene sonu itibarıyla 110 milyonu aşıyor. Şimdi ‘havayolu halkın yolu oldu’ demek kuru bir söylemin değil yaşanan bir gerçeğin ta kendisi. 15 milyon vatandaş uçakla tanıştı. Eskiden uçakla seyahat edenler birbirini tanır selamlaşırdı. Şimdi uçağa binmek VeznecilerBeşyüzevler dolmuşuna binmekten daha kolay” dedi. ‘U ‘Aramızda çekişme yok’ C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear