23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 13 KASIM 2011 PAZAR 14 EKİNCİ, TÜRKİYE’YE İADE EDİLECEK Hizbullah sanığı Hollanda’da gözaltında MAHMUT ORAL Katliam sanığı Kaynar’ın iadesi sağlanmayarak serbest kalmasının altından işlemlerin bakanlıklar tarafından ağırdan alınması çıktı ‘Sivas’ duyarsızlığı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Sivas’ta 35 aydının katledilmesi davasında mahkum olan firari Vahit Kaynar ’ın yakalandığı Polonya’dan Türkiye’ye iadesinin sağlanmayarak serbest kalması skandalının altından Adalet, Dışişleri ve İçişleri Bakanlıklarının işlemleri ağırdan alması çıktı. 25 Eylül’de yakalanan Kaynar’ın uluslararası sözleşmelere göre 40 gün içinde iade işlemlerinin yapılması gerekiyordu. Oysa Adalet Bakanlığı’nın, Kaynar’ın iadesiyle ilgili evrakı ancak 20. günde Dışişleri’ne bildirdiği, evrakın ise Polonya’ya 33. günde ulaştığı ortaya çıktı. Üstelik Adalet Bakanlığı konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Polonya, Vahit Kaynar’ın tutukluluk durumuyla ilgili bize bilgi vermedi” diyerek katliam sanığının serbest kalıp kalmadığını dahi bilmediğini ortaya koydu. Adalet Bakanlığı, Vahit Kaynar’ın Polonya’da kefaletle serbest bırakılmasıyla ilgili eleştirilere yazılı bir açıklama ile yanıt verdi, ancak tartışma yaratacak bilgiler aktardı. Açık ‘Atatürk’ü Tartışmak’ Atatürk’ü tartışmak son zamanlarda moda oldu; neredeyse entelliğin önkoşulu olarak görülüyor. 1960’lı yıllarda anlamadan, bilmeden “solcu” olmak gibi bir hava kazandırıyor insana. Ne var ki Atatürk’ü tartışmak pek kolay değil, çünkü yaptıkları, söyledikleri, yazdıkları ortada, saklısı gizlisi olmayan, yalın mı yalın bir hayat sürmüş. Ama yine de yeni bir şeyler bulmak, bulunamıyorsa yeni malzeme üretmek gerekiyor. Türkiye gazetesinden Rahim Er, 10 Kasım’da “Aldatma” başlıklı bir yazı kaleme almış, diyor ki: “Şehirlerden köylere kadar Atatürk heykel ve büstleri herhalde 25 binden az değildir. 10 Kasım günü bu 25 bin noktaya çelenk konulmaktadır. Her çelenk asgari yüz lira olsa 2,5 milyon lira yapar. Bir deprem için bir kampanyada 50 bin lira toplandığında ne kadar seviniyoruz. O 2,5 milyon lira ne çok işler görür. Bu Atatürk istismarı bitmeli, şu yas sun’iliği sona ermelidir. Kimse kimseyi zorla sevmez veya nefret etmez. Bugüne kadar Atatürk’ü anlayan anlamış seven sevmiş, buğz eden de etmiştir. Bunu gösteri törenleriyle tersine çevirmek imkânsızdır.” Alın size malzeme! ??? Ne yalan söyleyeyim, konu “Atatürk’ü tartışmak” olduğunda Osmanlı aydınlarının yazıp çizdikleri bana daha doğrudan, daha dolaysız geliyor. Örneğin, yazar Refi Cevat Ulunay. Yurttaşları hakkındaki yargısı açık ve nettir.“Türkler kendi güçleri ile adam olamaz. İngilizler elimizden tutup bizi kurtaracak.” (21.05.1919). Bağımsızlık isteyenler hakkındaki yargısı da. “İstiklâl diye bağıranlar kötü niyetlidir.” (31.08.1919) Yol göstericidir. “Tek çarenin galiplerle uyuşmak ve anlaşmak olacağı bu kafasızlarca ne zaman anlaşılacak?” (23.03.1920) Somut önerilerde bulunur. “Anadolu’daki milliyetçi hareketi yok etmek, millet için var olma meselesidir... O alçaklara karşı çıkanlar, İslama, halifeye, padişahımıza unutulmaz hizmette bulunmuş olacaklardır.” (04.04.1920) Öngörülüdür. “Yunanistan kısa zamanda Mustafa Kemal kuvvetleri denen çapulcuları tamamen tepeleyecektir.” (08.09.1920) Yazar Refik Halit Karay da, gazeteci Ali Kemal de aynı çizgidedirler. Karay için ulusal kurtuluş bir hayaldir, deliliktir, Mustafa Kemal’e “Sen deli misin?” diye sorar: “Anadolu’da bir patırtı, bir gürültü, kongreler, beyannameler falan, sanki bir şey yapabilecekler. Blöf yapmanın sırası mı? Hangi teşkilatın, hangi kuvvetin var? Bu ne hayal. Kuzum Mustafa, sen deli misin?”(1919) Ali Kemal’i de dinleyelim: “Avrupa ile başa çıkmayı asırlardan beri Asya’nın hangi kavmi başardı ki biz başarabilelim.” (06.02.1921), “Bu ülkedeki yabancı askerler, Teşkilati Milliye’den bin kere daha iyidir.” (23.04.1920) “Ankara’dakilerin Yunanlılara hâlâ meydan okumalarına çılgınlıktan başka bir sıfat verilemez. Yunanlılarla aramızda akılca da, ilimce de, kuvvet bakımından ve her açıdan bu kadar fark varken onlarla muharebeye girişilemez.” (07.08.1920) ??? Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkmadan önce kafasından geçenleri bir cümleyle özetlemişti: “Hâkimiyeti milliyeye müstenit, müstakil, yeni bir Türk devleti kurmak.” Ali Kemal’lere, Refi Cevat’lara, Refik Halit’lere rağmen bu tek cümlelik projesini gerçekleştirdi. Türkiye Cumhuriyeti yukarıda saydıklarımın tersine halkına güvenen ve bu güvenle yola çıkan Mustafa Kemal Atatürk’ün eseridir. O, yaşadığı sürece ülkemizin kurtuluş, bağımsızlık, egemenlik yoluna taş koyan; kuruluş yıllarında Cumhuriyet trenini rayından çıkarmaya çabalayan bin bir karşıtıyla savaştı, her savaştan da zaferle çıktı. Ölümünden sonra karşıtlarının ardılları boş bulduklarını sandıkları meydanda at koşturmaya başladılar. Onlar Ali Kemal’lerin ardıllarıysa bizler de Mustafa Kemal’in ardıllarıyız. Öyleyse onlarla savaşmak da bize, bu ülkenin yurtseverlerine düşüyor. Son bir söz: Atatürk hiç hata yapmadı mı? Hiç hata yapmamış olabilir mi, doğal ki vardır. Tartışılmamalı mıdır? Doğal ki tartışılmalıdır, ama adam gibi! Kıvırmadan, doğrudan, dolaysız… DİYARBAKIR Şeriatçı terör örgütü Hizbullah’ın üst düzey yöneticileri 188 cinayetin zanlıları olarak yargılanırken, uzun tutukluluk haline son vermek amacıyla 1 Ocak 2011 itibarıyla yürürlüğe giren Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 102. maddesi işletilerek tahliye edildi. Hizbullahçılar ardından kayıplara karıştı. Kamuoyu tahliyeleri ağır biçimde eleştirince, Yargıtay, firar eden Hizbullahçılar hakkında 14 Ocak 2011’de yeniden tutuklama kararı verdi. Ancak bu karar onların yakalanmasına yetmediği gibi, Abdulvahap Ekinci’nin yurtdışına çıkışının tam bir skandal olduğu da ortaya çıktı. Hakkında tutuklama ve yakalama kararı bulunan Hizbullahçılar ile ilgili güvenlik güçlerinin yeterli dikkati göstermediği belirlendi. Firar eden Ekinci’nin, özgür bir insan gibi rahatça ve kendi kimliği ile İstanbul Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali’nden 30 Ocak günü yurtdışına çıkış yaptığı belirlendi. Ekinci’nin daha sonra 2 Şubat’ta da Ter Apel kentine giderek, buradaki yetkili makamlara siyasi iltica talebinde bulunduğu saptandı. Türkiye’de hakkında açılan Hizbullah davası nedeniyle iltica bürosu yetkililerine anlatımlarda bulunan Ekinci, Hizbullah’ın “sosyal ve kültürel” örgüt olduğunu savundu. Ekinci’nin eniştesi Abdurrahman Alpsoy’un da Hizbullah davasından arandığı sırada 2001 yılında Hollanda’ya kaçarak oturma izni aldığı belirtildi. Abdurrahman Alpsoy’un, örgütün sorumlularından İsa Alpsoy’un kardeşi olduğu bildirildi. Ancak Ekinci’nin iltica başvurusunun Hollanda makamlarınca uygun görülmediği ve 10 Kasım sabahı Hollanda’nın Dronten şehrinde yakalandığı bildirildi. Ekinci’nin önümüzdeki günlerde Türkiye’ye teslim edilmesi bekleniyor. Bakan istifa etmeli CHP Ankara Milletvekili Levent Gök, Adalet Bakanlığı’nı suçlayarak, şunları söyledi: “Adalet Bakanlığı, Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı anayasal suç işlediği mahkeme kararıyla sabit olan, hakkında kesinleşmiş mahkeme kararı bulunan bir mahkumu ne yazık ki ülkeye getirmekte gönüllü davranmamıştır. Bu tutumuyla Adalet Bakanlığı bu suça ortak olmuştur. Polonya’da yakalandığı bilindiği halde derhal işlemleri yapmayarak görevini kötüye kullanan Adalet Bakanı derhal istifa etmelidir.” lamada, “Anayasal düzeni zorla değiştirmeye teşebbüs etmek” suçundan 2005 yılında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan ve firari olan Vahit Kaynar’ın Türkiye’ye iadesiyle ilgili kırmızı bülten çıkarıldığı, Kaynar’ın 2006’da Almanya’da yakalandığı, 2007’de bu ülkeden iadesinin talep edildiği ancak olumsuz yanıt verildiği anımsatıldı. Açıklamada, İçişleri Bakanlığı’nın 26 Eylül 2011’de Adalet Bakanlığı’na bir yazı gönderdiği belirtilerek, yazıda Polonya Interpolü’nden alınan 25 Eylül tarihli mesajda, “adı geçenin 25 Eylül 2011 tarihinde Polonya’da yakalandığının” belirtildiği ve iade evrakının diplomatik kanaldan gönderilmesinin istenildiğinin bildirildiği ifade edildi. Kaynar’ın Türkiye’ye iadesi amacıyla “Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesi”nin 16. maddesi uyarınca 40 gün süreyle geçici olarak tutuklanmasının Polonya makamlarından İçişleri ve Dışişleri bakanlıklarınca talep edildiği belirtilen açıklamada, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan da iade evrakının hazırlanarak Adalet Bakanlığı’na gönderilmesinin istendiği kaydedildi. vrak Dışişleri’ne 20. günde gitti İçişleri ve Dışişleri Bakanlıklarının girişimleri doğrultusunda Polanya Gorzow Wielkopolski Mahkemesi’nin 28 Eylül 2011 tarihinde Kaynar’ı 4 Kasım 2011 tarihine kadar tutukladığı ifade edilen açıklamada, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanıp İngilizceye tercüme ettirilen iade evrakının 13 Ekim 2011 tarihli yazı ile Dışişleri Bakanlığı’na iletildiği anlatıldı. Açıklamada, söz konusu yazıda Dışişleri’nden Polonya makamlarından adı geçenin tutukluluğunun devamının ve Türkiye’ye iadesinin diplomatik kanaldan talep edilmesinin istenildiği savunuldu. E KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Yapı Denetiminde Çözüm yandaşlara yeni iş olanağı için “paralızorunlu yapı denetimi” bulunmaz fırsattı. Aynı yıllarda önerdiğimiz “doğru seçenek” ise dosyalarda kaldı... Özetleyelim: 1 İnşaatları “yapı sahibine bağımlı şirket”ler değil, doğrudan “bağımsız uzman”lar denetlemeli. 2 İnşaat sahibi denetçisini kendi seçmemeli; “tanışık”lığı olmayan mimar ve mühendisler yapısını denetlemekle görevlendirilmeli. 3 Bu teknik kişiler, üniversite ve meslek odası işbirliğinde düzenlenecek eğitimleri başarıyla tamamlayarak “yapı denetçisi” yetkisini kazanmalı; isimleri belediyelerde liste halinde kayıtlı olmalı. 4 Her inşaat için ruhsat alınırken, “listede sırası gelen” uzman, denetim için görevlendirilmeli; yapı sahiplerinin belediyeye yatırdığı “denetim harçları”ndan oluşan fon da “işverenin anlaştığı şirketler”in değil, bağımsız denetçi uzmanların ücretini karşılamalı. 5 Sorumluluk üstlenen uzman mimar ve mühendislerin inşaatı yeterli düzeyde kontrol İnşaatı “bağımsız uzman”lar edip etmediklerini de denetlemeli... meslek odaları denetlemeli. 3 Kimi şirketlerin “iş 6 Bu sistemde denetçilerin kapmak” için belediye projesine ya da tekniğine meclisi, hatta imar komisyonu aykırı inşaatı belediyeye üyelerince kurulması da etik bildirerek hemen durdurma dışı bir “denetim piyasası” yetkilerini kullanmaları işler yarattı. Öyle ki; yapının hale gelecektir; çünkü inşaat “inşaat hakkını çoğaltmak” sahibi artık “denetçinin isteyenler bu şirketleri patronu” değildir. yeğlemekte; şirketin 7 Bu bildirim üzerine, “belediyeci sahipler”i de “imar inşaatı mühürleyerek ulufeleri”yle iş almaktadırlar. projesine ve tekniğine uygun 4 Denetim pazarında hale getirilmesini sağlamayan müşteri kapma yarışı o hale belediyeye ise caydırıcı gelmiştir ki kimi şirketler “bizi yaptırım uygulanmalıdır. seçerseniz projeleriniz 8 “Ruhsat bile almama”yı bedava” diyebilmektedirler. kendilerine hak gören İşte böylesine kamuya ait inşaatların düzenbazlıklara açık bir ticari denetiminde de aynı sistem sistemin, başlangıçtaki “pilot geçerli olmalı; merkezi ve il”lerde yaşanan rezaletlere yerel yönetimlerin yapıları ile rağmen, şimdi de yurt TOKİ’nin “ayrıcalıklı denetim düzeyinde yaygınlaştırılmak muafiyetleri” kaldırılmalı. istenmesi ise “vahim”dir. Kuşkusuz bu sistem de zman denetimi geliştirilebilir… Yeter ki depremden bile rant 99 depreminin ardından sağlamak niyeti artık terk hazırlanan Yapı Denetim edilsin; mimar ve Şirketleri Kararnamesi mühendislerimize güven henüz tasarıyken yaptığımız duyularak, onurlu çalışma itirazlara kulak asılmadı... olanakları yasal güvencelerle Çünkü egemen siyaset sağlanabilsin... “deprem rantı” peşindeydi ve Gazetemizde bayramda yayımlanan “deprem” dizimiz oldukça ilgi gördü... Mimarlar ve İnşaat Mühendisleri odalarının katkılarıyla, arkadaşlarımız Özlem Güvemli ve Cengiz Yıldırım’ın derledikleri diziye gelen sorulardan çoğu şöyleydi; “Yapı denetim şirketleri fiyaskoysa çözüm nedir?” Önce “fiyasko”nun nedenlerini anımsayalım: 1 Yapı sahibi, inşaatını denetleyecek şirketi kendisi seçtiğinde, Nasrettin Hoca’nın ünlü “Parayı veren düdüğü çalar” sözü gerçekleşiyor. Nitekim deprem yerine “patron”un çıkarlarını gözeten şirketler ya ceza aldılar ya da kapatıldılar. 2 Şirket, özünde “kâr” amaçlı bir kuruluştur. Teknik kadrosu ne kadar iyi niyetli olursa olsun, işsiz kalmamak için “müşteri” bulma uğruna mesleki gereklerden ödün verilebilmektedir. HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK BULMACA fhakancelik@mynet.com SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Böbrekleri ve has 1 talıklarını inceleyen hekimlik dalı. 2/ 2 Soylu... Osmanlılar 3 da gece bekçisi. 3/ 4 Yemin... Barındırma. 4/ Tantal ele 5 mentinin simgesi... 6 Kutsal bir güce, bir 7 dileği yerine getirmesi için yapılan va 8 at. 5/ Ünlü İngiliz fi 9 zikçi ve kimyacı. 6/ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Para birimimiz... Bir renk. 7/ “ Hanım Sokağı”: 1 Ü V E N D İ R E Halide Edip Adıvar’ın 2 Ç O N A S A T İ romanı... Dince aziz tanı 3 Ü N Ş A K L O Z nan kimi kadınlara verilen 4 R A F B E L L O saygı unvanı. 8/ Pembe 5 D A H A L İ L renkli şarap... Eski Mısır 6Ü S K Ü R E T A inanışında evreni ve her B İ T şeyi yaratan Tanrı. 9/ Adı 7 M U F L A S U Ö nı İbni Rüşd’den alan ve 8 R O L “insan aklıyla Tanrı aynı 9 J E N E R A T Ö R şeydir, ruh ölümlüdür” gibi düşünceleri savunan öğreti. U YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Hz. Muhammed’i övmek ve ondan şefaat dilemek amacıyla yazılan kaside... Bir etkinliğin geçici olarak durdurulduğu süre. 2/ Küçük ticaretle ya da el zanaatlarıyla geçinen kimselere verilen ad... Yerip çekiştirme. 3/ Ödeşme, razı olma... Alçak enlemlerde esen düzenli rüzgâr. 4/ Lübnan’ın plaka imi... Çok eskiden Hindistan’ın kuzeyinde yaşamış bir halk. 5/ Yönetim. 6/ “Efelek” de denilen ve yaprakları sebze olarak kullanılan bitki... İtalya’nın en uzun ırmağı. 7/ Japonya’da bir kent... Gelecek. 8/ Tepkili uçak... Ters, huysuz, inatçı. 9/ Koşul belirten bir ek... Eski dilde et. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear