Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
7 EK M 2011 CUMA CUMHUR YET SAYFA 13 aradığı şartlar sağlanmış oldu. Vergi matrahı, yani verginin Afrika kıtasının doğusunda üzerinden hesaplandığı rakam, bulunan ülkelere Başbakanlık elde edilen kazançlardan, bu aracılığıyla yapılacak bağış ve kazançların elde edilmesi yardımların tamamı vergi sırasında yapılan harcamalar matrahından indirilebilir hale düşülerek bulunur. Ancak geldi. yapılan tüm harcamaları elde Anılan bölgelere Kızılay edilen kazançtan düşmek aracılığıyla yapılacak bağış ve mümkün değildir. Yapılan yardımların da makbuz harcamaların elde edilen karşılığıyla belgelendirilmek kazançtan düşülebilmesi için üzere tamamının vergi harcama ile kazanç arasında bir matrahından indirilebilmesi illiyet bağının yani bir neden mümkün. sonuç ilişkisinin bulunması Bağış ve yardımlar Başbakanlık gereklidir. Başka bir deyişle, ya da Kızılay aracı kılınmadan kazancı elde edebilmek amacıyla genel ve özel bütçeli kamu yapılan harcamalar vergi önemli bir hamle başlattı. Bu idareleri, il özel idareleri, belediyeler, matrahından düşülebilir. çerçevede pek çok bağış ve yardım köyler ile kamu yararına çalışan Oysaki “bağış ve yardımların” kazanç kampanyası devrede. dernekler ve Bakanlar Kurulu’nca vergi elde etmeyle bir ilgisi yoktur. İşte vergi mükelleflerinin yapacakları muafiyeti tanınan vakıflar aracılığıyla da Dolayısıyla vergi matrahının tespitinde bağış ve yardımları arttırmak ve teşvik yapılabilir. Bu durumda ise elde edilen gider olarak dikkate alınması mümkün etmek amacıyla gerekli adımlar gelirin yüzde 5’ine isabet eden bağış değildir. Ancak bağış ve yardımların Bakanlar Kurulu’nca atıldı. 9 Ağustos ve yardım tutarı vergi matrahından sosyal ve insani sebeplerle vergi tarihinde Resmi Gazete’de ilgili karar indirilebilir. matrahından indirilmesine ise izin da yayımlandı. Bahsettiğimiz bu bağış ve yardım vardır. Bu amaçla Gelir Vergisi Böylelikle, Kurumlar Vergisi indirimleri beyanname üzerinde Kanunu’nun 89. maddesinde, Kanunu’nun 10. maddesi ile Gelir uygulanabilecek indirimlerdir. Yapılan Kurumlar Vergisi Kanunu’nun da 10. Vergisi Kanunu’nun 89. maddesinin bağış ve yardımları dönem kazancının maddesinde düzenlemeler yapılmıştır. tespitinde gider Buna göre, olarak dikkate alan Bakanlar Kurulu’nca mükelleflerin bu yardım kararı alınan tutarları önce doğal afetler kanunen kabul dolayısıyla 76 yaşında SSK emeklisiyim. Ölen babam edilmeyen gider Başbakanlık için Emekli Sandığı’ndan yetim aylığı olarak dikkate aracılığıyla makbuz alıyorum. Babam ayrıca İstiklal Savaşı almaları daha karşılığı yapılan ayni gazisiydi ve gazi maaşı vardı. Vefatı sonrası sonra ve nakdi bağışların maaşı anneme intikal etti. Annem de vefat Sorularınız için beyannamenin tamamı, kurum ettiği için babamın gazi maaşını alabilir malicozum ism indirimler kısmında kazancından mmo.org.tr admiyim? Güler Korman göstermeleri indirilebilir. resine mail atagerekiyor. Değerli okurlarım bilirsiniz. Tüm İstiklal Madalyası verilen Türk sorular eposta Özetle; iyilik bütün bu vatandaşlarına hayatta iken belli miktarda ile tek tek cehamlesinin yasayla açıklamalar şunun aylık bağlanır. Hak sahibinin ölümü halinde vaplanacakda düzenlenmesi için önemli. bu aylık dul eşe yüzde 75 oranında verilir. tır. önemliydi umarım Biliyorsunuz, İstiklal Madalyası alanların çocuklarına ise yardımlar anlamını Türkiye, Afrika gazilik nedeniyle aylık bağlanmaz. bulur ve iyilik kıtasında halkı zor kazanmaya devam durumdaki bazı eder. ülkelere yardım için 18 yaş öncesi sigortalıya uyarılar Ülkemizde çalışma yaşının düşük olduğu ve yüz binlerce küçük işçinin okul yerine çalışma hayatına devam etmesi üzücü bir gerçek. 18 yaşından önceki sigortalı çalışmanın ve ödenen primlerin emekliliğe etkisi bu anlamda çok önemli. İşte şimdi bu önemli konuda nelere dikkat edilmesi gerektiğini masaya yatıracağız. 18 yaşından önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olanların sigortalılık süreleri, 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul ediliyor. Bu tarihten önce ödenen primler ise prim ödeme gün sayıları hesabına dahil ediliyor. 1 Nisan 1981’den önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları tescil edilenlerde de, sigortalılık süresi 18 yaşın doldurulduğu tarihten başlıyor. Ancak, önceki çalışma süreleri prim ödeme gün sayısına ilave ediliyor. Bu durum ise 1 Ekim 2008 tarihinden önce sigortalı olan 4/1(a) sigortalıları için yalnızca yaşlılık aylığı bağlanmasında geçerli olup malullük ve ölüm aylıklarında uygulanmıyor. Sigortalıların emeklilikte kademeli geçişi düzenleyen 4447 sayılı kanunda yer alan hükümler uyarınca ise aylığa hak kazanmak için 18 yaş uygulamasına bakılmaksızın, ilk işe giriş tarihine göre yaş, prim ödeme gün sayısı ve sigortalılık süresi koşulları tespit ediliyor. Bunu bir örnekle açıklamakta yarar var. Örneğin, 1 Ocak 1968 doğumlu erkek sigortalı 17 yaşında iken 1 Ocak 1985 tarihinde sigortalı olarak çalışmaya başlamış olsun. Emeklilik koşulları 1 Ocak 1985’e göre belirlenirken, sigortalılık süresi 18 yaşın dolduğu tarihe göre hesaplanıyor. Yine emekli aylığını kazanmak için 1 Ocak 1985 işe giriş tarihine göre 25 yıl sigortalılık süresi, 48 yaş ve 5225 prim gün sayısı aranıyor. Afrika’ya Yardıma Vergi Kolaylığı Ey Doktor El Çek lacımdan... En taze, en hukuki ve elbette en cesur haber, dün bir manşetteydi: “İstanbul Üniversitesi’nin 2 Aralık 1982 günü verdiği Kenan Evren’i ‘fahri hukuk doktoru’ yapma kararının iptali için bir grup İzmirli avukat dava açacak!” Belli ki bu avukat arkadaşlar biraz aceleci... 14 ay daha bekleselerdi... Hiç değilse... Evren’in fahri hukuk doktoru olmasının 30. yıldönümünde bu davayı açmış olacakları için... Bu cesur eylemleri daha tarihi ama daha az artistik olurdu... “Aylak aktar bir yerlerini tartar!” diye bir atasözümüz var. Ama herhalde İzmirli avukat arkadaşların işleri başlarından aşkın... Ki, Evren’e verilen fahri hukuk diplomasının iptali için ancak fırsat bulabilmişler… Üniversiteler belli ki hukuku hasta edecek devlet adamlarına “fahri hukuk doktoru” vermekte bir tür akademik şifa buluyorlar. Sayın Başbakanımız Tayyip Erdoğan’ın da hukuk alanında harikalar yaratacağını tahmin etmiş olacak ki daha göreve gelişinin ilk yılı dolmadan bir Amerikan Üniversitesi de kendisine “fahri hukuk doktoru” unvanı vermişti. Ekstradan da, müfrit muhaliflerin ekmeğine yağ sürecek papaz giysisini andıran bir kep ve cüppe giydirmişlerdi. (28 Ocak 2004) ABD’nin önde gelen Katolik Okulları’ndan St. John’s Üniversitesi’ni gerçekten minnetle şükranla anmak gerek: Sayın Başbakanımızın hukuk alanında ileride sergileyeceği emsalsiz başarıları çok iyi tahmin etmişti… Bu üniversite biraz da uhrevi dünya ile yakın ilişkide olduğu için mi nedir?.. Hangi ülkelerin hangi tür devlet adamlarını hukuk doktoru yapacağını çok iyi biliyor çok iyi tespit ediyor. Nitekim bu mübarek üniversite, aynı unvanı daha önce de Mısır Başkanı Hüsnü Mübarek’e vermişti! Mübarek bu payesine ve cüppesine dayanarak yıllarca bütün muhaliflerini kendisine özgü hukuk yöntemleriyle halletti. Darısı belli ki şimdi bizim Başbakanımıza kısmet oluyor. Olacak da... Bu payeye ve cüppeye dayanarak 12 Eylül darbe anayasasının eksiklerinin tam 28 yıl sonra bir 12 Eylül günü, “Üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü” sloganıyla ve referandumla tamamlamaya yönelmesi bundan... Kendilerine siyasal misyon aradıkları anlaşılan bu sayın avukat arkadaşlar acaba, 100 yaşına merdiven dayayan Kenan Evren’in 30 yıl önceki hukuk doktorası ile bunca yıl sonra ilgilenmek yerine… “Portakal satsam daha onurlu bir iş yapmış olurum!” diyerek tek tek yargıdaki görevlerinden istifa eden Fahri Hukuk Doktoru Tayyip Erdoğan dönemi yargıçlarının, cumhuriyet savcılarının feryatlarına kulak verseler… Ve mesela Sayın Başbakanımızın aldığı tüm “hukuk doktoru unvanları”nı iptal ettirseler... Tabiatın zaten iptal ettiği 100 yaşına merdiven dayamış Evren’inkini iptal ettirmenin ne değeri ne astıklarına bir yararı kaldı, ne beslediklerine! Ayrıca bir haber değeri de artık yok. Oysa “İkinci 12 Eylül Kahramanı Erdoğan”ın ‘hukuk doktora’larını iptal ettirseler, başta New York Times, tüm dünyada haber olurlar... (Erdoğan’ı hukuk doktoru yapan St. John’s Üniversitesi, bir New York Üniversitesi...) BABAMIN GAZİ MAAŞINI ALABİLİR MİYİM? ‘Fetva Odaları’!.. MER Ç VEL DEDEOĞLU Anayasasında “demokratik laik” bir “hukuk devleti” yazılı olan bir ülkede; siyasal iktidarın tüm bu nitelikleri “pervasızca” çiğneyen uygulamalarda bulunması, adımlar atması; büyük ölçüde şaşırtıcı bir durum olarak görülür. Oysa bizler büyük çoğunluk “AKP” iktidarının bunu son derece “olağan” görüp, bir izlence (program) çerçevesinde aşama aşama gerçekleştirmesinin, çoğu kez, ayrımında bile olmadan yaşayıp gidiyoruz. Örneğin, eylül ayının ortalarında Milli Eğitim Bakanı, bakanlığının “Teşkilat Yasası”nı, Meclis’ten geçirmeden “Kanun Hükmünde Kararname” (KHK) ile değiştiriverdi. Böylece bu “KHK”lerin en çok ne işe yaradığı da somut olarak bir kez daha ortaya konmuş oldu. Çünkü yasada yer alan “Atatürk İnkılap ve İlkeleri’ne bağlı vatandaş yetiştirme” koşulunun üstü çizildi; yasadan çıkarılıp, atıldı... M.E. Bakanı’nın bunu “keyif”le yaptığına hiç kuşku yok... Bilindiği gibi bakan, “Laik Türkiye’nin artık sonu gelmiştir; laikliği kaldırıp Türkiye’yi İslam kurallarına göre yönetmek lazım!” diyen; yani açıkça “şeriat” yönetiminden söz eden Ömer Dinçer’dir. Bu görüşteki, bu inançtaki bir “kişi”nin M.E. Bakanı olmasına; anne ve babalardan, bizlerden; tüzüklerinde amaçlarının “Atatürk İlkeleri”ni koruyup yaymak olduğu yazılı “STK”lerden nasıl ki “ses” getiren bir “tepki” gelmediyse, bu değişikliğe de bu kesimden gelen etkili bir kıpırdanış yine görülmedi. Kısacası bu da afiyetle yenildi yutuldu. Yanılıyor muyum, böyle olmadı mı? Oysa, Bakan Dinçer’in attığı bu adıma, daha da “anlam” kazandıracak büyük bir “destek” gelmesi gecikmeyecekti. Eylül ayının son günü “Diyanet”; “1 ve 7 Ekim” tarihleri arasında kutlanacak olan “Camiler ve Din Görevlileri Haftası”nın başladığını ilan etti. Haftanın bu yılki ana teması “CamiÇocuk Buluşması” olarak belirlenmiş. İşte bu kapsamda, din görevlileri; “İlköğretim Okulları”nı, Çocuk Esirgeme Kurumları’nı ve “Çocuk Yuvaları”nı demek ki bebeleri de ziyaret edeceklermiş.(1) Bu ziyaretler aracılığıyla, eğitimdeki çocuklara “okul”larında; küçüklere, küçücüklere “yuva”larda verilecek “dinsel bilgiler”le, “manevi ve din duyguları”nın gelişmesi amaçlanıyormuş. Ne var ki “din görevlileri”nin bu tür ziyaretleri yapabilecekleri yerler; Diyanet’in “Çalışma Yönergesi”nin “95.” maddesinde açıkça belirtilmiştir. Bunlar: “Ceza ve tevkifevleri, çocuk ıslah evleri, güçsüzler yurdu, öğrenci yurdu, hastane, fabrika ve benzeri yerler”dir. Ancak, “gerektiğinde” ve sorumlusundan “izin” alınarak ziyaretleri yapılabilecek bu yerler, kurumlar arasında görüldüğü gibi “okullar”, “çocuk yuvaları”, yoktur; olması da düşünülemez. Peki, bu hafta süresince bu olup bitenden, acaba velilerin haberi var mıdır? M.E. Bakanı’nın var mı, diye sormaya gerek yok sanırım; eğitimde Atatürk’ü dışlayarak açtığı kapıdan, “imamların, vaizlerin” gireceğini çoktan hesaplamıştır. Öte yanda, hafta dolaysıyla yapılan kimi düzenlemeler bu etkinlik gibi yedi gün için değildi; “kalıcı” olanlar da ortaya konuldu. Mersin Müftüsü’nün çalışmaları işte bu nitelikteydi; oluşturduğu yeni düzenlemeler arasında en dikkat çekici olanı da kuşkusuz “Fetva Odaları” adı verilen odalardı.(2) Din konusunda “soru”ları olanlar bu “odalar”da, din görevlileriyle çoğunlukla imamlarla karşılıklı oturup birebir konuşacaklar; sorularını sorup yanıtlarını alacaklar, dolaysıyla “İKNA” olacaklar; “İKNA” edilecekler. Örneğin; “örtünme”si için baskı altında olan kimi genç kızları örtünmeye ya da “başını açmak” isteyenleri vazgeçirmeye “İKNA” etmek için pek uygun düşecektir bu “odalar”... Böylece de bunlara “İkna Odaları” demek; pek yerinde olacak, pek yakışacaktır... Ne dersiniz? Ama izninizle yazıyı bir başka soruyla bitirmek istiyorum... İstanbul Üniversitesi’nde rektör yardımcısı görevini yaparken; var olmayan “İkna Odaları” ile suçlanan İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Nur Serter; adı değiştirilip, açıkça ilan edilen bu yeni “İkna Odaları” için ne der acaba? 1) Cumhuriyet, 30 Eylül 2011 2) Aydınlık, 1 Ekim 2011 K M K ME DUM DUMA BEH Ç AK behicak@yahoo.com.tr Ç ZG L K KÂM L MASARACI kamilmasaraci@gmail.com “Ulemaya danışmak gerek” diyerek, ‘dünya fahri hukuk doktoralılar tarihi’nde kendisine müstesna bir yer edinmiş olan Muhterem Başbakanımıza, en son “hukuk doktoru” payesi veren ise İstanbul Aydın Üniversitesi idi.. Yazıyı kısa keselim! BULMACA SEDAT YAŞAYAN HAYAT EP K T YATROSU MUSTAFA B LG N hetiyatrosu@mynet.com OTOBÜSTEK LER KEMAL URGENÇ kurgenc@yahoo.com m.velidedeoglu@hotmail.com SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Kırmızı ve ufak 1 meyveleri olan, dikenli bir yabanıl 2 ağaç. 2/ Doğaya yö 3 nelik gezileri içe 4 ren turizm etkinliği. 5 3/ Bir şeyin yapılmasını yasaklama... 6 Katranla kıldan ya 7 pılan ve kalafat iş 8 lerinde kullanılan bir tür macun. 4/ 9 1944’te Bandırma açıkla1 2 3 4 5 6 7 8 9 rında batan Türk yolcu 1 F Ü T Ü R İ ZM gemisi... Fas’ın plaka imi. 2 E Y A L E T A S 5/ Meslek... İridyum ele3R E N K H A L İ mentinin simgesi... Atın 4M D E K A D A N ön ayaklarını havaya kal5EME R İ L Y A dırarak arka ayakları üze6N EM R A K AM rinde ayakta durması. 6/ “Hile, oyun, dolap” anla 7 E R M A T İ N E E R E Z P İ K mında argo sözcük. 7/ 8 T E İ Üzerine yazı yazılan ta 9 A K A Ç baklanmış ceylan derisi... Bir renk. 8/ “Biberiye, kuşdili” gibi adlar da verilen ve baharat olarak kullanılan bir bitki. 9/ Alan Parker tarafından sinemaya da aktarılan ünlü bir müzikal... Üflemeli bir çalgı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Körpe yaprakları sebze olarak yenen, otsu bir yabanıl bitki... Helyum elementinin simgesi. 2/ Kurnaz, açıkgöz... Büyük Sahra’dan kaynaklanan ve Ortadoğu’yu etkileyen sıcak bir rüzgâr. 3/ Bir tür spor ceket... Otomobilin, üzerine karoser oturtulan iskelet bölümü. 4/ Köpek... İncelik, naziklik. 5/ Eskiden kullanılan tepesi yuvarlak ve dilimli başlık... Bir nota. 6/ “Çıktım dalına/Anda yedim üzümü” (Yunus Emre)... Tanrı. 7/ Afrika’da bir ırmak... Briçte, oyunculardan birinin elinde bir renkten hiçbir kâğıt olmaması. 8/ Alüminyum, bakır ve magnezyum katılmış çinko alaşımlarına verilen ad... Bir soru sözü. 9/ Padişah ahırlarına ve onlarla ilgili gereçlere bakmakla görevli kimse. C MY B C MY B