23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
28 EKİM 2011 CUMA 50 Yıl Önce Bugün! 50 Günümüzden tamolay,yıl önce bu haftadaki iki yalnızca Almanya’nın değil tüm Avrupa’nın tarihinde, toplumsal ve ekonomik yazgısında etkili oldu. Önce birincisi… 2. Dünya Savaşı bitmiş Potsdam’da galip devletlerin görüşmeleri ile Almanya’ya yeni bir biçim verilmişti. Almanya Doğu ve Batı diye ikiye bölünmüş, Berlin SSCB, ABD, İngiltere ve Fransa’nın dörtlü yönetimine bağlanmıştı. Ünlü Zafer Anıtı Brandenburg Berlin’de tank düellosu. Kapısı, Berlin’i DoğuBatı diye ikiye ayırdı. Doğu, Rusların; Batı, üç Batılı devletin yönetimine bırakıldı. 1945 anlaşmasına göre dört ülkenin subayları ve diplomatları, istedikleri zaman karşı tarafa geçiş kapılarından ellerini kollarını sallayıp girebileceklerdi. Bunun için “işgal güçlerinin ortak araç plakası” yeterliydi. 22 Ekim 1961’de Batı Berlin’deki ABD’nin en yüksek görevlisi olan E. Allan Lightner Doğu Berlin’e gitmek için ünlü “Charlie Giriş Kapısına” geldiğinde geçişi engellendi. Lightner sorunu görüşmek üzere diplomat Albert Hemsing’i sınıra gönderdi. Doğu Alman polisi pasaportunu görmek istedi. Amerikan Askeri Polisi kapıya gelerek, diplomatın Doğu’ya geçmesine eşlik etti. Ertesi günü aynı durum bir İngiliz diplomatının da başına geldi. 27 Ekim’de, yani 50 yıl önce dün, Hemsing kapıya yine geldi. Bu kez Sovyet askerleri devreye girdi. Ancak ABD başkanının Berlin’deki özel temsilcisi General Lucius D. Clay, aynı olayın yinelenmemesi amacıyla Tempelhov Havaalanı’na tankların eşliğinde bir piyade birliği göndermişti. Hemsing yine engellendi. Bunun üzerine Sovyetler Brandenburg kapısına 33 tankı yığdı. Amerikan tankları da sınıra 50, Ruslara 100 m kalaya kadar gelip yerleştiler. İki tarafın tankları da silah yüklüydü. Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü (KAAÖ) ve ABD Hava Kuvvetleri de “alarma” geçti. Her iki tarafa tanklarına ateş açılma durumunda karşılık verilmesi emredildi. Gereğinde “Berlin Duvarı’nı” yıkmak için Amerikan tanklarının önüne dozerler de bağlanmıştı. Tarafların kendi içlerindeki haberleşmede kararsızlıkların öne çıktığı sonraki yıllarda anlaşıldı. Nikita KruşçevJohn Kennedy devreye girdi. Önce bir Sovyet tankı 5 m, sonra bir Amerikan tankı da 5 m geriledi. Ardından öteki tanklar da teker teker ve 5’er metreler ile sınırdan çekildiler. Yoksa 50 yıl önce bugün “3. Dünya Savaşı” çıkabilirdi! yakasını bırakmıyor Dış Haberler Servisi Ankara Başsavcılığı’nın 12 Eylül ile ilgili hazırlanacak iddianamede darbeci Kenan Evren ile Tahsin Şahinkaya’ya, sorumlulukları olmadığı için işkence konusunda soru bile sormayacakları belirtilirken Arjantin işkenceci geçmişiyle hesaplaşmaktan vazgeçmiyor. Arjantin, “Sarışın Ölüm Meleği” olarak da bilinen ve 197683 yılları arasında ülkede hüküm süren askeri cunta döneminde insanlığa karşı suç işlediği belirtilen eski deniz subayı Alfredo Astiz’i, ömür boyu hapis cezasına çarptırdı. Astiz, yargılandığı mahkemede işkence, cinayet ve kayıplardan da sorumlu bulundu. Kurbanları arasında kayıp çocukları için Plaza de Mayo meydanında yıllarca gösteriler yapan ve aynı meydanın adıyla anılan insan hakları örgütünün üç kurucusu ile iki Fransız rahibe de bulunan Astiz ile birlikte 11 eski asker ve polis memuru da yine insanlığa karşı suç işledikleri gerekçesiyle ömür boyu hapse mahkum edildiler. Mahkeme dört subayı da 18 ile 25 yıl arasında değişen cezalara çarptırdı. Mahkum edilen tüm sanıkların Kirli Savaş olarak adlandırılan cunta döneminde, ESMA olarak da bilinen en büyük işkence ve Arjantin cuntacının Fotoğraflar: REUTERS / EPA DIŞ HABERLER CUMHURİYET SAYFA dishab@cumhuriyet.com.tr 15 Türkiye 12 Eylül darbesi soruşturmasını ağırdan alırken Arjantin yıllar sonra bile cuntanın işkencecilerini affetmiyor. Eski donanma subayı Astiz, ömür boyu hapse mahkum edildi. ralarında cunta kurbanlarının yakınlarının Aolduğu yüzlerce dönemi da Arjantinli kararı kutladı. 50 Yıl Önce Pazartesi! olmak üzere tüm Avrupa’yı etkileyecek bazı görüşmeler de Ankara’da yapılıyordu. Batı Almanya’dan gelen kamu görevlileri ile Türkiye’den “konuk işçi alımı” görüşmelerinin sonuna gelinmişti. 31 Ekim 1961’de anlaşma imzalandı. Ardından da sandık bavullu ilk işçiler trenle Berlin Duvarı’nı yıkmaya değil, Almanya’nın kalkınmasına katkıda bulunmak için yola çıktılar. Bu olayın yarattığı olumlu gelişmeler, öteki Avrupa ülkelerini de harekete geçirdi. Yalnızca benzeri anlaşmalar değil, Türkiye’yi “Avrupa Birliği’ne” girişini hazırlayacak “ortaklık anlaşması” da 12 Eylül 1963’te Ankara’da imzalandı. Ne var ki bu yarım yüzyılda 3 milyon vatandaşımız AB’ye girdi, ancak devlet dışarıda bırakıldı. Bulgaristan ve Romanya’nın da AB’ye katılması ile Avrupa’daki Türk sayısı 5 milyona yükseldi. Resmi verilere göre bugün Türkiye dışında yaşayan 3.7 milyon vatandaşımızın yüzde 45’i Almanya’da, 12.4’ü Fransa’da, 10’u Hollanda’da yaşıyor. 19722009 yılları arasında 778 bin Türk, Alman vatandaşlığına geçerken, bu sayı Hollanda’da 260 bin, Belçika’da 130 bin, Fransa’da 71 bin, Avusturya’da 89 bin oldu. Bazı Rum vatandaşlarımız da “dil” ve “din” ortak paydasını kullanarak Almanya yerine Yunanistan’a; Yahudi vatandaşlarımız da İsrail’e çalışmaya gittiler, zamanla bu ülkelerin vatandaşlığına geçtiler. “6/7 Eylül 1955 tarihli olaydan dolayı Türkiye’yi terke zorlandılar!” savı Avrupa’ya 1961’de başlayan göçten 34 yıl sonra olması ile çelişkilidir! Türk işçilerinin dil, din, toplumsal farklılıkları nedeniyle, gittikleri ülkelerle tam anlamıyla bütünleşmelerine ilişkin sorunlar bugün de sürmektedir. Ancak kuşaklar değiştikçe bütünleşme, özellikle Türk kadınlarınca daha başarılı olmaktadır. Birkaç yıl önce yapılan bir araştırmaya göre Almanya’daki 3044 yaş arası Türk kadınları aynı konumdaki erkeklerden daha iyi Almanca konuşmaktadır. 30 yaş altındakilerin yüzde 77’si ise Almanya’da eğitim görmüş. Bu nedenle AB üyelerinde meclislere seçilenler arasında Türk kadınları erkeklerden daha fazla. Durum böyle olunca gelince… İkincisinehafta,gösterilerinin Berlin’de tank yaşandığı başta Almanya siyasal yaşamda yükselen Türk kadınları arasında bakanlar da çıkmaya başladı. Örneğin Hollanda’da “Adalet Bakanlığı’na” Nebahat Albayrak seçildi. Almanya’da Aşağı Saksonya’da geçen yıl Aygül Özkan “Toplum, Aile, Sağlık”, ardından Baden Vürttemberg eyaletinde Bilkay Öney “Uyum” bakanları oldular. Berlin eyalet seçiminde aralarında bir eşcinselin de bulunduğu 10 Türk, farklı partilerden kazandı. Danimarka Kopenhag Çevre ve Teknik Belediye Başkanlığı’na Ayfer Baykal (33) seçildi. Alev Korun Avusturya Yeşiller Partisi’nden meclise girdi. İngiliz Kraliçesi 2. Elizabeth, Meral Hüssein Ece’yi Lordlar Kamarası’nda “Baronese” olarak görevlendirdi. Bild gazetesi “Geleceğin 100 Almanı” listesine Aylin Selçuk’u (22) alırken İngiliz Ekonomist dergisi de kendisini “Geleceğin Başbakanı” olarak gösterdi. Almanya’da “Yeşiller Partisi’nin Obama’sı” denilen Cem Özdemir “eşbaşkanlığa” seçildi. Bu arada Almanya’daki 2.600 camiye ek olarak 120 kadarının yapımının da sürdüğü bildiriliyor. Birinin de adı: Ayasofya… Türkler zamanla kendi işyerlerini de kurmaya başladılar. İlk aşamada “dönercilik” devreye girdi, atıştırma gıda alanında hamburgercilerin önüne geçti. Bu arada Vural Öger, bir seyahat acentesi kurarak, iki ülkeyi ve halkını birbirine bağlamakla kalmadı, önce Alman Meclisi’ne, sonra Avrupa Parlamentosu’na sosyalist gruptan milletvekili olarak seçildi. Önceleri porno dünyası ile adını duyuran Sibel Kekilli, sinema dünyasında önemli bir sanatçı olarak ödülleri toplamaya başladı. Alman ulusal futbol takımında başarı ile top koşturan Mesut Özil’i Real Madrid kaptı. Kuşkusuz Almanya ve ardından öteki Avrupa ülkelerindeki işçilerimizin gönderdikleri birkaç milyar marklık yardımlar, yalnızca Türkiye’deki ailelerini kalkındırmakla kalmadı. O yıllarda Lüksemburg’un 100 bin dolarlık kredisine gereksinim duyan Türk ekonomisinin önemli bir toplardamarını oluşturdular. Bugün başta Alanya olmak üzere Türkiye’nin deniz kıyılarında Alman göçmenlerinin gittikçe artması da bu 50 yılın son gelişmeleri arasında sayılabilir. ölüm merkezi olan Buenos Aires’teki Mekanize Deniz Okulu’nda görevli oldukları belirtildi. Yüzde doksanının canlı çıkmadığı ileri sürülen beş bin ya da daha fazla kişi söz konusu okulda tutulmuştu. Buradaki çok sayıda mahkum uyuşturularak canlı canlı Atlas Okyanusu’na atılmıştı. Zulüm merkezi Karar okunurken oldukça soğukkanlı ve duygusuz olduğu belirtilen 59 yaşındaki Astiz, Arjantin cuntası döneminin en korkunç figürlerinden biri olarak kabul ediliyor. Genç bir deniz istihbarat subayı ola rak, yakınları cunta döneaffetmeyecek minde kaybolanların kurUruguay parlamentodukları Plaza de Mayo Ansu, 19731985 yılları araneleri adlı insan hakları sında ülkeyi yöneten asörgütüne sızmış, örgükeri dikta döneminde insan tün üç kurucusu Azucehakları ihlalleriyle suçlanan na Villaflor, Esther yetkililerin yargılanmasını Ballestrino ve Maria önleyen dokunulmazlıkları Ponce’nin kaçırılarak kaldırdı. Söz konusu yasa, öldürülmelerine yol açkendisi de askeri diktatörlüğe mıştı. karşı savaşmış eski bir solcu Fransa’da hakkıngerilla olan Devlet Başkanı Joda, 1977 yılında kaybolan se Mujica’nın onayına sunulaAlice Domon ve Leonie Ducak. İnsan hakları örgütleri quet adlı iki rahibenin ölümdevlet adına işkence, adam kalerindeki rolü nedeniyle gıyaçırma ve cinayet suçları işlebi tutuklama kararı çıkan Asyen devlet görevlilerinin cetiz savunmasında ülkesi Arzalandırılması gerektiği kojantin’i “solcu teröristler”den nusunda ısrarlı kampanyakorumayı amaçladığını belirtelar düzenlemişler, yaklarek “intikam davası” olarak şık 20 yıl boyunca koadlandırdığı davanın düşmesini tanuyla ilgili araştırma lep etti. İnsan hakları örgütleri önerileri Uruguay cunta döneminde Arjantin’de 30 bin yönetimlerince kişinin öldüğünü ya da kaybolduğukabul edilmenu belirtiyorlar. mişti. Uruguay 5. bakan da istifa etti Brezilya Spor Bakanı Silva, suçlamaların ardından ‘Ortada somut bir kanıt yok ama gururum daha önemli’ dedi Dış Haberler Servisi Adı bir yolsuzluk olayına karışan Brezilya Spor Bakanı Orlando Silva görevinden istifa etti. Silva, solcu Devlet Başkanı Dilma Rousseff hükümetinden aynı gerekçeyle istifa eden beşinci bakan oldu. Brezilya’da 2014 Dünya Kupası ve 2016 Yaz Olimpiyatı’nın hazırlığından da sorumlu olan Silva, kendisine yönelik suçlamaların ardından görevinden istifa ettiğini açıkladı. Bakan, Brezilya’da yoksul çocukları spora teşvik etmek üzere oluşturulan bir kurum aracılığıyla milyonlarca doların çalınmasına yardımcı olmakla suçlanıyordu. Devlet Başkanı Dilma Rousseff’le görüşen Silva “Onurumu korumak için hükümetten ayrılıyorum. Ortada somut bir kanıt yok. Ama gururum daha önemli” dedi. LAHEY’İ TERCİH ETTİ Seyfülislam Kaddafi teslim olmak istiyor Dış Haberler Servisi BM Güvenlik Konseyi oybirliğiyle Libya’daki operasyonlara son verme kararı alırken Libya’nın öldürülen devrik lideri Muammer Kaddafi’nin kaçak durumdaki oğlu Seyfülislam Kaddafi’nin Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) teslim olmak istediği bildirildi. Ulusal Geçiş Konseyi (UGK), Seyfülislam Kaddafi’nin, Cezayir ya da Tunus gibi üçüncü bir ülkenin teslim olma sürecinde rol oynamasını istediğini, ayrıca Hollanda’nın Lahey kentindeki UCM’ye teslim edilmesi için bir uçak ve bazı güvenceler talep ettiğini belirtti. UGK yetkililerinden Abdülmecid Mlecta, önceki gün yaptığı açıklamada, Libya’nın eski istihbarat şefi Abdullah Senussi’nin de UCM’ye teslim olmak istediğini duyurdu. Öldürülen Kaddafi’nin yanı sıra, oğlu Seyfülislam ve Senussi hakkında insanlığa karşı suç işlemekten geçen temmuz ayında tutuklama emri çıkaran UCM ise haberi doğrulayamamakla beraber Nijer’de oldukları düşünülen Seyfülislam ve Senussi’nin tutuklanmaları için Nijer yetkililerinin kendileriyle işbirliği yapması çağ Uçak istedi. rısında bulundu. Nijer yetkilileri bu çağrıya olumlu yanıt verdiler. Bu arada Nijerli güvenlik kaynakları, Senussi’nin, adamlarından oluşan küçük bir grupla Nijer’den Mali’ye geçtiğini söyledi. Aynı kaynaklar, Seyfülislam Kaddafi’nin, Senussi ile birlikte olduğunu düşünmediklerini belirttiler. ÖĞRENCİLER AYAKTA Kolombiya’da dün ülkenin dört bir yanında sokağa çıkan on binlerce öğrenci, hükümet tarafından hazırlanan eğitim reformuna karşı yürüdü. Başkent Bogota’da polis, öğrencilere gaz bombası ve panzerlerle müdahale edince çatışma çıktı ve 15 öğrenci gözaltına alındı. Reform adı altında eğitimin paralı hale getirileceğini savunan göstericiler reform geri çekilene kadar eyleme devam etmeyi planlıyor. (EPA) mesini istediklerini kaydetti. Zauşanbe’nin ABD sevgisi KİEV Tacikistan rifi, ABD’nin bölDışişleri Bakanı Hamgede istikrarı sağlayıcı rohon Zarifi, ABD ile başlıbir unsur olarak varlık gösterca uluslararası sorunlar konusunda görüş birliği mesini dilediklerini dile getirdi. Clinton da, göiçinde olduklarını belirterek ülkesinin ABD’yi rüşmede TacikAfgan sınırının güvenliği konuuzun süre Orta Asya’da görmeyi istediğini söy sunun ele alındığını, bunun dışında ABD tarafıledi. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un Ta nın, din, düşünce ve ifade özgürlüğü konularına cikistan’ın başkenti Duşanbe’ye yaptığı ziyaret vurgu yaptığını belirtti. Rusya yönetimi, ABD’nin sonrasında düzenlenen ortak basın toplantısında Afganistan’da operasyonların tamamlanmasının konuşan Zarifi, ABD’nin Tacik sınır güvenlik bi ardından Afganistan’dan ve Orta Asya ülkelerimlerine gerekli materyal ve teknik desteği ver rinden çekilmesi gerektiğini açıklamıştı. DENİZ BERKTAY ‘Orta Asya’dan gitme’ D ‘Kaddafi’yi öldürenler, adalet önüne çıkacak’ UGK, Muammer Kaddafi’yi öldürenlerin adalet önüne çıkarılacağını bildirdi. UGK Başkan Yardımcısı Abdülhafız Goga, konuyla ilgili bir soruşturma başlattıklarını söyleyerek Kaddafi’nin öldürülmesinin “devrimcilerin ya da ulusal ordunun” işi olmadığını, sorumluların adil bir yargılamaya tabi tutulacaklarını belirtti. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear