23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHUR YET 23 EK M 2011 PAZAR kultur@cumhuriyet.com.tr 16 Bihrat Mavitan’ın ‘Bihratlar’ adlı sergisi Hobi Sanat Galerisi’nde KÜLTÜR ‘Wall Street’i şgal Et’ eylemine sanatçılar da katıldı Adına bak atını al lirsiz bir gülmece bu. Üstelik, heykellerde de bitmiSergi gezerken yapıtlara ad yor “gülmece”, adlarında sürükonmuş mu diye bakarım hep. yor. Heykellerini yaparken köVe adı varsa, yapıta adıyla birseleyi, bronzu, ahşabı nasıl ustalikte bir daha bakarım. Bir yapıt ca kullanmışsa sanatçı; heykelkendini anlatmalıdır elbet bir lerine ad koyarken de “at” sözbaşına… Ama bir ad konmuşsa, cüğünü öyle kullanmış. Birkaç benim için önemlidir. Çünkü ad örnek vermek isterim: At mı yapıtı bütünler, adıyla “başka ne? Maviatan, Topat, Truvalı bir şey” olur o yapıt. At, Tabiat, Attoman, Hasılat, Bihrat Mavitan’ın heykel Maksat, Fakat, Evlat… Ama sergisi için bu giriş. At heykelbütün adlar da “at”lı değil; Buleri yapmış Mavitan. Duvara gay’ın Merkebi, Erol’un Semerasılan at heykelleri, masa ya da lisi, Mavi Gallop, Etrüsken gibi büfe üstü at heykelleri… At adlar da var. üzerine çeşitlemeler, bir anlamÇehov’un “Atla İlgili Soyada. Almış “at”ı, oynamış da oy dı” adlı öyküsüne bir “nazire” namış Bihrat. Keyifle, evirmiş yapmış sanki Bihrat Mavitan bu çevirmiş, bin biçime sokmuş. sergisiyle. Görmek gerek. Yapıt Ama biçem aynı hepsinde: listesinin altında yer alan Bihrat biçemi. İncelikli, ustaüç satırlık sunusunu da lıklı, üst düzey işçilikli ve “bıokumak gerek: “Bu yık altından gülmece”li. sergiyi dostum SalSerginin adından başlıyor vador Dali’ye, Akagülmece: “Bihratlar”. demi Temel Sanat Ama çok inceden, belli beEğitimi hocalarına, yılkıdaki bütün atlara ve dünyada bütün heykel yıktıranlara adıyorum.” (Hobi Sanat Galerisi’ndeki sergi 28 Ekim’e ‘Bihratlar’ sergisinin atlarınkadar dan biri de ‘Topat’. açık. 0 212 225 23 37) EGEMEN BERKÖZ şgale sanatçı desteği 92 yaşındaki Pete Seeger meydanda eylemcilerle birlikte şarkı söyledi. Kültür Servisi Amerika’daki kapitalizm karşıtı “Wall Street’i şgal Et” hareketine yazarlar ve sanatçılardan da destek geldi. Aralarında Margaret Atwood, Salman Rushdie, Ursula Le Guin, Noam Chomsky, Michael Cunningham ve Neil Gai’ man’ın da bulunduğu yaklaşık 1200 yazar işgali desteklediklerini açıkladı. Yazarlar, gazeteci Jeff Sharlet ve Kiera Feldman öncülüğünde http://occupywriters. com/ sitesinde “Biz aşağıda imzası bulunan yazarlar Wall Street’i şgal Et hareketine ve tüm dünyadaki işgal hareketlerine destek veriyoruz” başlığı altında örgütlendi. “ şgale işçiler, öğretmenler, müzisyenler destek veriyordu, bizim de yazarlar olarak bir şeyler yapmamız gerekti” diyen Sharlet, Salman Rushdie’ye Twitter üzerinden mesaj yollayarak işgale destek verecek bir çağrı metnine imzasını atıp atmayacağını sormuş. Rushdie’den gelen olumlu cevap üzerine yazarlar arasında örgütlenme başlamış. Öte yandan aralarında Amerikan folk müziğinin ünlü sesi Pete Seeger, David Amram, Guy Davis ve Arlo n Guthrie’nin de bulunduğu bazı Amerikalı müzisyenler de eyleme katılarak eylemcilerle birlikte “We Shall Overcome” (Üstesinden Geleceğiz) adlı şarkıyı seslendirdiler. Bilge Alkor’un iyi ve kötüyü mitler üzerinden ele aldığı sergisi 44A Sanat Galerisi’nde Melek, şeytan, insan... Alkor, insana ayna tutmaya çalıştığı sergisi için “Mitlerin gizlenmiş gerçekler olduğunu düşünüyorum” diyor. Yapıtlarında da bunun fark edilmesini diliyor. S BEL ÇORBACIOĞLU Nişantaşı’ndaki 44A Sanat Galerisi, Bilge Alkor’un “iyi” ve “kötü”yü mitolojik öğeleri kullanarak anlattığı yapıtlarına ev sahipliği yapıyor. “Meleklerin ve Şeytanların Aynalarında İnsanlığın Halleri” adlı sergide Alkor, “insan”a ayna tutarken yağlıboyadan fotoğrafa, fotoresimden kolaja kullandığı farklı tekniklerle bir sahne kuruyor. Alkor, serginin çıkış noktasının Albert Dürer’in “Melankolia” adlı gravürü olduğunu söylüyor. “Melankolia”yı “Melenkolia” olarak ele almış çünkü “e” sesinin daha içsel olduğunu düşünüyor. “Keder, elem sözlerinde hep ‘e’ var” diyen Alkor’un sergideki melekleri acı çekiyor. Alkor’a göre “melekler” işlevlerini yerine getiremedikleri için acı çekiyor, kanatları da Bilge Alkor’un ‘Meleğin Öyküsü’ adlı çalışmasından... işe yaramayan melekler daha da bir çaresizliğe sürükleniyor. Sergideki bir diğer hikâye de şeytanın yani Lucifer’in hikâyesi. Alkor, “Şeytan kötü şeyler yapabilir, yaptırabilir, ama bunu seçmek bizim elimizde” diyor. Sergide yer alan hikâyelerde fotore sim olarak adlandırdığı bir teknik kullanan Alkor, çektiği fotoğraflardan bir resim yaratıyor. Fotoğraflarında kullandığı kostüm, mask gibi öğeleri de kendisi üretiyor. Tıpkı daha önce yine farklı teknikleri bir arada kullanarak Mozart’ın “Sihirli Flüt”ü, Schubert’in “Kış Yolculuğu” ve Shakespeare’in birkaç oyununu resimlediği gibi. Son işlerinde sahneleme düzeni kullandığını söyleyen Alkor, bu anlamda tiyatroyla yakın bir bağ kurduğunu ve bu alanın üzerine gidebileceğini söylüyor. İstanbul Modern’de devam eden “Hayal ve Hakikat” sergisinde de yapıtları bulunan Alkor’a bu iki sergideki yapıtların ortak özelliği nedir diye sorduğumuzda “gizem ve mitler” diyor; “Mitlerin gizlenmiş gerçekler olduğunu düşünüyorum.” Yapıtlarında da bunun fark edilmesini diliyor. Alkor’un yeni sergisi ise yeni yılda yine 44A Sanat Galerisi’nde, hem küratörü hem de sanatçısı olacağı “Düğün” temalı bir sergi olacak. (“Meleklerin ve Şeytanların Aynalarındaİnsanlığın Halleri” 30 Ekim’e kadar açık. 0 212 245 33 23) 24 Ekim 1921’de kurulan birlik, yeni yaşını etkinliklerle kutlayacak PEN 90 yaşında Kültür Servisi Yaklaşık 20 bin üyesi bulunan Dünya Yazarlar Birliği PEN, 90 yaşında. 24 Ekim’de 90 yaşını dolduracak PEN’in “90. Yıl” etkinlikleri ise 2012 yılı içerisinde dünyanın çeşitli ülkelerinde gerçekleştirilecek. PEN Uluslararası Yönetim Kurulu Üyesi ve Türkiye Merkezi Başkanı Tarık Günersel PEN’in 90. yılı üzerine yaptığı açıklamada, Türkiye’de 70 gazetecinin ve daha pek çok aydının tutuklu olması, roman çevirisi nedeniyle dava açılması, yayıncıların baskı altında olmasının Uluslararası PEN’in ve dünya demokrat kamuoyunun gündeminde olduğunu belirtti. Günersel açıklamasında, tutuklu veya hükümlü olan yaklaşık 900 yazara destek olan PEN’in Türkiye’deki üyeleri Mustafa Balbay, Muharrem Erbey, Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın da hâlâ tutuklu olduğunu vurguladı. Günersel ayrıca Türkiye PEN Onur Üyesi Dr. İsmail Beşikçi’nin de bir yazısından ötürü 1 yıl 3 ay hapse mahkum edildiğini hatırlattı. İnsan hakları ve yazar örgütü olan PEN’in Türkiye Merkezi 1950 Nisanı’nda Halide Edib Adıvar’ın başkanlığında kurulmuş, 12 Eylül askeri darbesi sonucu kapanarak 1988’de Yaşar Kemal’in başkanlığında yeniden faaliyete geçmişti. Efkan Şeşen “Vazgeçtim” (Şeşen Müzik) “Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz… Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene… Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen’e…” Yukarıdaki satırlar ne kadar güncel… Oysa sahibi 400 yıl önce yaşamış İngiliz şair ve oyun yazarı William Shakespeare. Aynı satırları son albümü “Vazgeçtim”e adını veren açılış şarkısına Can Yücel çevirisiyle söz yapan, besteleyen ve insan yüreğine doğrudan seslenen sesiyle söyleyen ise Efkan Şeşen. Evet, yıllarca Grup Yorum’un en bereketli döneminde unutulmaz şarkılarına can veren Efkan Şeşen. Doğuştan Arhavili, sonradan Kadıköylü, ama her zaman mert ve açık sözlü… “Vazgeçtim” Şeşen’in 12. solo albümü. Albümde 10 parça var ve bunların dördünün söz ve müziği, tamamının ise müziği kendisine ait. Modern dünya denen kargaşa ve vahşete karşı söylenmiş şarkılar, dinleyicisine daha insanca ve sevgi dolu bir dünya teklif ediyor. Sözleri Hemşin’in şair ruhlu çevrecisi Mehmet Demirci’ye ait “Fırtına’ya Requiem” ve “Balıkların Gözyaşı”, HES’ler ile tehlikeye giren doğal yaşam ve Fırtına Deresi için kaleme alınmış çağdaş ağıtlar. İbrahim Karaca’nın şiirinden bestelenen “O Duyulmadığımız Yer” yabancılaşma, Dadaloğlu klasiği “Can Evimden Vurdu Felek” ve Lazca anonim “Jin Jin Goxti” kırık aşk temalı şarkılar. “Vazgeçtim”, düzenleme açısından eski Şeşen albümlerine göre daha pop. “Onun sadece sesi bile yeter” diyenler için tatminkâr. Ancak “ben eski duygu yoğunluğunu istiyorum” ya da “bu tarz değişikliği henüz oturmamış” diyenler bir sonraki albümü beklemek zorunda. muratbeser@muratbeser.com Apparat “The Devil’s Walk” (Mute Records) Berlinli DJ prodüktör Apparat (diğer adıyla Sascha Ring) son on yılın en üretken isimlerinden. Ellen Allien ile yaptığı işbirliği ve Modeselektor ile oluşturduğu Moderat grubunun yanı sıra çok sayıda remiksiyle hep gündemde kaldı. Kendi müziklerini yayınladığı 2007 tarihli “Walls” albümünden sonra yeni çalışmalarını “The Devil’s Walk” adlı yeni albümde topladı. Apparat, house, dream pop, IDM, modern tekno, ambient gibi eklektik bir palette çalışan ve müzik gündemini yakından izleyen bir müzisyen. Electroshoegaze türünün en iyi örneklerinden olan “The Devil’s Walk”u da, vokal ağırlıklı elektronik müziğin popüler olduğu bir dönemde yayımladı. Albümü bu yılın en beğenilen isimlerinden James Blake’in çalışmalarına benzetenler var. Her iki müzisyen de vokalle ses manzaraları birleştirme ekolünü sürdürdüğü için onaylanabilir bir benzetme bu. Ancak James Blake’de dubstep etkisi çok açık. Apparat’ın yeni albümünde onunki kadar belirgin bir etki hissedilmese de, “Candil De La Calle” adlı parçada dubstep sularına girdiği kesin. Albüm, “Walls”un aksine dans pistlerinden uzaklaşıp, Apparat’ın yumuşak vokalinin yansıttığı melankolizmle iç dünyasına dönmüş. Bir tek “Ash/ Black Veil” ve “Song of Los” adlı şarkılarda hareketlenip “Ben hâlâ buradayım; pisti tamamen terk etmedim” diyor. Apparat’ın prodüksiyonda ve düzenlemelerde yeteneğini ortaya koyan “The Devil’s Walk”, yılın en kayda değer albümlerinden birisi. www.zulalkalkandelen.com C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear