25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 27 OCAK 2011 PERŞEMBE 8 İstanbul Y Edirne PB Kocaeli Y Çanakkale Y İzmir PB Manisa PB Denizli PB Zonguldak Y Sinop Y Samsun Y Trabzon Y Giresun Y Ankara B 7 4 6 5 9 10 8 4 6 7 7 7 4 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B K B Y Y Y Y Y Y Y Y K 4 4 4 14 16 16 10 13 9 11 2 5 2 HABERLERİN DEVAMI Oslo K Helsinki K Stockholm B Londra Y AmsterdamK Brüksel K Paris PB Bonn K Münih K Berlin K Budapeşte K Madrid Y Viyana K 1 2 2 3 0 0 2 1 0 1 1 7 0 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Y PB Y B B K PB PB Y PB Y PB PB 6 1 11 11 1 12 15 11 6 4 11 20 15 Ülkemizin geneli çok bulutlu, Marmara’nın doğusu (İstanbul, Kocaeli, Sakarya ve Yalova), Karadeniz, İç Anadolu’nun doğusu (Kayseri, Sivas, Kırşehir, Aksaray, Niğde, Nevşehir ve Karaman çevrelerinde kuvvetli olmak üzere kıyılar ile Güneydoğu Anadolu’da yağmur ve sağanak, yağış alan diğer yerlerde karla karışık yağmur ve kar şeklinde olacak. Hava scaklığı iç ve doğu kesimlerde 2 ila 4 derece azalacak. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 27 Ocak GÜNCEL Baştarafı 1. Sayfada CÜNEYT ARCAYÜREK Toplum kimi zaman pireyi deve, kimi zaman deveyi pire yapıyor. Sosyal yaşantısındaki çarpıklıklar giderek daha göze batar hale gelmesine karşın… ateş düştüğü yeri yakar diyor. Evlerine, içlerine kapanıyor insanlarımız. TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nun saptadığına göre; örneğin erkeği üzerine kadın (kuma) getirenlerin sayısı 186 bin 762 ama… Git sor kadına, bir ikinci kadın, bir üçüncü kadın getiren erkeğe boynu kıldan ince. Yerli kumalar yetmiyormuş gibi ülkemize Fas’tan da getiriliyor. Neredeyse bu insanlara teşvik primi ödenecek! Bu arada hiç evlenemeyenlerin sayısı nüfusun neredeyse altıda biri: 13 milyon 701 bin 178! Şaşırtıcı değil belki; bu ve benzeri rakamsal gerçeklere karşı çıkan, bu sorunlara çare, çözüm aramak gerektiğini soruşturana da, sorgulayana da rastlanmıyor. Ne çare; böyledir benim memleketim! Bilinmeyen bir şeymiş, iktidar saklamış saklamış da birden ortaya çıkarmış gibi yüksek iki yargı organını AKP anlayışına “benzetmek veya uydurmak” için hazırlanan yasa taslakları günlerdir fırtına estiriyor. Önce Hizbullah tahliyelerinin ardından Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı verecekleri açıklandı. Türbanlı nazeninler mimar, memur, yargıç, doktor... bireysel başvuru haklarını kullanarak kamuda da çalışmasına olanak sağlanacağını Başbakan savundu. Bu konu tartışılırken Yargıtay ile Danıştay kararlarının ancak Anayasa Mahkemesi’nin onayından sonra yürürlüğe girebileceğine ilişkin yasal düzenleme gündeme girdi. Yargıtay Başkanı, Danıştay Başkanı hükümetle bir araya gelemiyor. Gelseler ne olacak? Başbakan bildiğinden şaşmayacak! İyisi mi Köşk’e çıkayım dedi Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker; “Derdimizi devlete anlatalım. Araya girsin. Hukuk sistemini allak bullak edecek bu kararlardan (yasalardan) vazgeçsin!” Hasan Gerçeker haklı. Tarafsız, devletin en yüksek makamı Köşk: Derde deva olabilir. Olabilir mi? Köşk’teki de aylardır yargı reformu yapılmasını öngörüyor. Hükümetin Yargıtay’la Danıştay’ı “değiştiren” hükümet tasarısını yargı reformunun bir gereği olarak görebilir mi? Görebilir! Köşk ziyareti kamuoyuna ancak basmakalıp bir yorumla “yargıhükümet krizinde Köşk devreye girdi” diye başlıklarla yansıdı. Devreye girdi de ne oldu Köşk? Yargıtay Başkanı’na, hükümet tasarısı hele bir görüşülmeye başlasın, önüme gelsin, o zaman… icabına bakarız diye topu taca attı. AKP iktidarında bireylerin de kurumların da başlarının çarelerine bakmak zorunda bırakıldıkları bir ülkedir benim memleketim! Benim memleketimde yargısız infazlar izlendi. Anayasaya, yasalara aykırı telekulaklar devlet içinde kurumsallaştı. Uzun tutukluluk süreleri cezaya dönüşmüş ama uluslararası hukuk kurumlarının da karşı çıktığı insan haklarına aykırı bu uygulamayı önleyecek önlemler düşüneceği yerde… benim memleketimde: Silivri’de yatanların ulus iradesiyle özgürlüklerine kavuşturulmasını içeren bir öneriye karşı çıkacak kadar gaflet ve dalalet içinde olanlar ne yazık ki medyada da, anamuhalefet partisinde de boy gösterebildi. Benim memleketimin Başbakanı, ikide bir hapishaneye (Pınarhisar Cezaevi’ne) tıkıldığından duyduğu ıstırabı anlatır da anlatır. Öyle anlatır ki mahpus günlerini; hücrelerde yatmış, kuru ekmeğe talim etmiş, gün ışığı görmemiştir sanki. Ama benim memleketimin gözde gazetecileri hücrelerinde beş kitap fazla bulundurdukları için sorgulanır. Bayram günleri kantinleri kapanır. Armağan yün çorapla ısıtırlar ayaklarını. Hücrelerini temizlemek görevleridir. Ha, Bay Başbakan’a, biriki ay yatacağı hapishane önceden aranır bulunur. Şike suçu işleyip RTE’ye bakmak için kendi isteği ile hapis cezasına çarptırılan Hasan Yeşildağ yazdığı kitapta anlatıyor: “RTE’nin yatacağı yer kesinlik kazanınca gider o hapishaneye. RTE ile kendine tahsis edilen koğuşu bir güzel temizletir. Duvarlar kâğıt kaplanır, zemine boydan boya halı döşenir. Elektrik ve sıhhi tesisatı yeniler. Çatıya manyetik bariyerler, bahçeye elektronik sensörler yerleştirir. Kör noktalara kameralar. Derin dondurucu...” Daha neler neler! Vs vs... ve: Cezaevine teslim olduğunda mahkumlar ve gardiyanlar tarafından krallar gibi karşılanır RTE. Ama o Başbakan; Silivri’deki kardeşlerimin üzerine kilit üstüne kilit vurdurur. İşte böyledir benim memleketim! Adalet ve Kalkınma Partisi adaletin her türlüsüne karşı olduğu gibi seçimde temsil adaletine de karşı. Seçim barajının kalkmasını ve temsilde adalet sağlanmasını istemeyen Başbakan Tayyip Erdoğan yüzde 10 barajının daha aşağıya çekilmesinin istikrarı bozacağını, ekonomiyi tehdit edeceğini söylüyor. Demokrasilerde ekonomiyi en fazla tehdit eden ögeler üretimin önüne engeller konması, gelir dağılımı adaletsizliği ve gerginlik ile istikrarsızlıktır. Türkiye gibi sloganları düşüncenin egemen ögesi haline sokan ülkelerde, gerçekliği hiçbir zaman sınanmamış, kimi deyişlere dayandırılır önyargılara bel bağlanır. Bunların en ünlülerinden biri de şudur: Koalisyonlar istikrarsızlığı, tek parti iktidarları istikrarı sağlarlar. Gerçekten öyle midir acaba? Dilerseniz hep birlikte bakalım. Türkiye demokrasi denemesine fiili iki partili sistem ile başladı ve sözde demokrasinin ilk on yılını, Demokrat Parti’nin parlamentoda bariz üstünlüğüne dayalı tek parti iktidarı ile geçirdi. DÜNYADA BUGÜN Koalisyonla İstikrar Sağlanamaz Yanılgısı Bu dönem Türkiye’ye istikrar getirdi mi? Ne gezer!.. Özgürlüklerin artmak yerine tedrici olarak azalıp, kısıtlandığı bir dönem yaşadık. Demokratik kurumların oturması yerine, sallanmasını izledik. Ekonomide, elverişli konjonktüre, iklim şartlarının iyiliği ve makineli tarıma geçip, yeni tarım alanları açılması sayesinde tarımsal üretimde artışa karşın, daha onuncu yılın dolmasına çok varken devalüasyon kapıyı çaldı ve Ağustos 1958 kararları ile uçurumun kenarından dönüldü. Demokrasi adı altında ülke ikiye ayrıldı, vatan cepheleri çıktı; cepheleşme doruğa tırmandı, yargıda huzursuzluk had safhaya ulaştı. Ve on yılın sonunda artık kaosa dönüşen gerginlik askeri darbe ile sonuçlandı. DP’nin seçim sisteminin de; yardımıyla Meclis aritmetiğine, sandıktaki oy oranını da aşarak yansıyan kahir çoğunluğuna dayalı tek parti iktidarı istikrar getirmemişti. DP’nin lideri Menderes, sistemin kendisine sağladığı olanakları abartmış, rejimi çoğunluk diktasına çevirmişti. 2011 seçimlerine giderken, DP’nin 195060 döneminden yarım yüzyıl sonra ikinci kesintisiz tek parti iktidarını yaşıyoruz. AKP’nin on yıla yaklaşan büyük Meclis çoğunluğuna dayalı, tek parti iktidarının Türkiye’ye istikrarı getirdiğini söylemek gerçekleri görme yetisinden yoksunluk belirtisi olarak kabul edilebilir. ALİ SİRMEN Küreselleşmeye eklemlenmedeki görece başarılar, illa istikrar anlamına gelmiyor. Gelir dağılımı uçurumunun doğurduğu istikrarsızlığı, tarımın yediği darbelerin ekonomide yarattığı kırılganlığı bırakın bir yana. Ama ülkenin iktidar partisinin tutumunun da çok büyük katkısıyla ortadan ikiye, hatta daha fazla parçaya bölünmüşlüğünü görmemek, bu tehlikeli bölünmüşlüğün yol açabileceği sonuçlardan korkmamak mümkün mü? Türkiye ikinci bir on yıllık tek parti çoğunluğu dönemini yaşıyor ve tıpkı birincide olduğu gibi bir türlü istikrarı yakalayamıyor, dahası son yılların en büyük istikrarsızlığı içinde debelenip duruyor. Bütün bunlar da gösteriyor ki koalisyonlara karşı istikrar unsuru olarak gösterilen tek parti iktidarları illaki bekleneni getiremiyor. Olayların doğruluğunu kanıtlamadığı boş sloganlara sarılmayı artık bırakalım lütfen. TELEFON SKANDALI ‘Deliller sakatlandı’ ALİCAN ULUDAĞ asirmen@cumhuriyet.com.tr Türkşeker’e ait 113 dönüm arazi, AKP’li Kiler’e satılan Kütahya Şeker’de unutulmuş Farkına varmadan satmışlar MURAT KIŞLALI ANKARA Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu (YDK), tapusu Türkiye Şeker Fabrikaları’na ait olan 113 dönümlük arazinin, “farkında olmadan”, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nca (ÖİB) AKP’li Vahit Kiler’e satılan Kütahya Şeker AŞ varlıkları içinde unutulduğunu ortaya çıkardı. Tapu kayıtlarına karşın, ÖİB arazinin gerçek sahibinin Kütahya Şeker olduğunda ısrar ederken, YDK arazinin Türkşeker’e iade edilmesini istedi. Unutulan satış, YDK’nin 4 Kasım 2010’da kabul ettiği “Türkiye Şeker Fabrikaları 2009 Yılı Raporu”nda şöyle yer aldı: AKP’li Kiler’e satış: ÖİB tarafından yapılan ihale sonucu, Baha Esat Tekand Kütahya Şeker Fabrikası AŞ’deki yüzde 56 oranındaki kamu payı Torunlar Gıda Sanayi ve Ticaret AŞ’ye 30.9.2004 tarihinde satılmıştır. Türkşeker tapusunun farkında değilmiş: Türkşeker de, Torunlar yasaya aykırı üstüne geçirdi: Hisse satış ta ANKARA Ergenekon, Balyoz ve KCK davalarını Ankara Barosu adına “gözlemci” sıfatıyla izleyen Yönetim Kurulu Üyesi Erol Aras, Ergenekon davası sanığı Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin emanete alınan cep telefonuna ait SIM kartına polis tarafından “sehven” başka bir şüpheliye ait bilgilerin yüklenmesini “skandal” olarak nitelendirdi. Aras, “Ciddi bir şüphe doğurmuştur. Delillerin niteliğini sakatlamıştır. Yargılamanın dibine dinamit konmuştur” dedi. Cumhuriyet’e konuşan Aras, “Deliller toplandıktan sonra savcının sorumluluğundadır. Mahkemeye teslim edilene kadar delillerin korunması gerekir. Eğer yükleme yanlışlıkla yapıldı deniyorsa o zaman başkalarına kasıtlı yaptıkları da vardır” diye konuştu. Söz konusu durumun oradaki delillerin tümünü sıkıntılı hale getireceğine işaret eden Aras, bunun “Ergenekon soruşturmasını çökertebilecek bir vaka” olduğunu kaydetti. Aras, bakanlığın savcı hakkında işlem yapması gerektiğini savundu. Öte yandan sanık Çelebi, savcılığa başvurarak sorumlu polis memurları hakkında suç duyurusunda bulundu. Emniyet kendini savundu İstanbul Emniyet Müdürlüğü ise yaptığı yazılı açıklamada, telefonda bilgilerinin kopyalanmasının “rutin” işlem olduğunu belirtti. Açıklamada, Çelebi’nin gözaltına alınmadan önce Hizbuttahrir örgütü davası sanıklarından Kurtça Bektaş ile 25 kez, Süleyman Solmaz’la 90 kez görüşme kaydının bulunduğunu öne sürüldü. bağlı ortaklığı olan Kütahya Şeker’in yüzde 56 hissesine sahip olduğundan ve fabrika kendisine bağlı olarak çalıştığı için fabrika varlıklarının ayrıntılı olarak incelenmesine ihtiyaç duymamış; arsalarının tapusunun kendisine ait olduğundan da ancak tapu devir işleminden sonra, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü yazısıyla haberdar olmuştur. rihinde, arsalar yüzde 56 hissenin içindeymiş gibi işlem görmüş ve alıcı firma 20.5.2005 tarihinde arsaları; Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’nün 24.8.2007 tarihli yazısında belirtildiği üzere, mülkiyet sahibi olan Türkşeker’in yazılı rızası olmadan Medeni Kanun hükümlerine aykırı olarak Kütahya Şeker Fabrikası adına tescil ettirmiştir. ADLİ TIP GÖREVLİLERİ 10 Hizbullahçı izini kaybettirdi Yargıtay 9. Ceza Dairesi, tutukluluk süresini sınırlandıran yasa maddesinin yürürlüğe girmesiyle Hizbullah’ın üst yöneticileri Edip Gümüş, Cemal Tutar ve Mehmet Varol’un da arasında bulunduğu 10 sanığı tahliye etmişti. Ancak bu kişiler adli kontrol kararı kapsamında karakola imza vermeye gitmemişti. Bunun üzerine daire sanıkların tutuklanmalarına karar vermişti. Ancak o günden beri firari sanıkların izine rastlanamadı. 165 kişinin öldürülmesinden sorumlu olduğu iddia edilen sanıkların İran veya Suriye’ye kaçtıkları tahmin ediliyor. Prof. Haberal’ı muayene ettiler İstanbul Haber Servisi İkinci Ergenekon davasının tutuklu sanığı Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın sağlık durumuna ilişkin adli tıp raporu alınması konusundaki kriz dün çözüldü. Adli Tıp Kurumu’ndan gelen 5 kişilik heyet, Haberal’ı tedavi gördüğü hastanede muayene etti. Adil tıp görevlileri, Haberal’ın sağlık durumuna ilişkin İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nce istenilen raporu hazırlamak üzere dün İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü’ne geldi. Haberal’ın muayenesi sırasında avukatları da hazır bulundu. Haberal’ın avukatı Dilek Helvacı, muayenenin bir saat sürdüğünü, avukatların içeri alınmadığını söyledi. WIKILEAKS SIZINTISI Müebbete firarda onama ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay 9. Ceza Dairesi, terör örgütü Hizbullah ana davasında aralarında Ceza Muhakemesi Yasası’nın 102. maddesi kapsamında tahliye edilen ve şu anda firarda olan 10 sanığın da bulunduğu 16 kişiye verilen müebbet hapis cezasını onadı. Daire, iki sanık hakkında verilen 10’ar yıl hapis cezasını ise aleyhlerinde bozdu. Bu karardan sonra gözler şimdi firarda olan sanıkların yakalanıp yakalanamayacağına çevrildi. Terör örgütü Hizbullah ana davasının temyiz duruşması Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nde yapıldı. Ancak sanık ve sanık avukatlarının “mazeret” bildirerek duruşmaya katılmaması nedeniyle daire, temyiz istemini dosya üzerinden duruşmasız olarak karara bağladı. Heyet, Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, aralarında terör örgütü Hizbullah’ın üst düzey sorumlularının bulunduğu sanıklar Edip Gümüş, Cemal Tutar, Fuat Balca, Abdulkerim Kaya, Mehmet Varol, Mustafa Erdoğan: Ordu kontrolümde değil Haber Merkezi WikiLeaks’te yayımlanan bir belgeye göre Avrupa Birliği’nin Aralık 2004’te Türkiye ile müzakerelere başlanması kararını almadan önce Başbakan Tayyip Erdoğan’dan Ege’deki operasyonları askıya almalarını istediği, Erdoğan’ın o tarihteki AB Dönem Başkanı Hollanda’nın Dışişleri Bakanı Bernard Bot’a “Ordu benim kontrolümde olmadığı için uçuşları durduramıyorum” dediği iddia edildi. Belgeye göre Bot, ABD’nin Lahey Büyükelçisi Clifford Sobel’e “Ege’deki askeri operasyonları askıya alması için Türkiye’yi ikna etme konusunda yardım edin” demiş. Nüfus cüzdanımı kaybettim hükümsüzdür. SERDAL BAYRAM 2 kardeş soba kurbanı GAZİANTEP (Cumhuriyet) Gaziantep’te İpek Korkmaz (25), sobayı yaktıktan sonra çocukları Muhammed Turgay Korkmaz (4) ile Muzaffer Talha Korkmaz’ı (2) evde bırakıp dikiş kursuna gitti. Kurstan eve dönen Korkmaz, 2 çocuğunu yatakta baygın buldu. Hastaneye götürülen çocukların sobadan sızan gazdan zehirlenerek öldüğü belirlendi. Korkmaz çifti sinir krizi geçirdi. İNAN’IN DAVASI ERTELENDİ İstanbul Haber Servisi Hizbullah’ın sözde askeri kanat sorumlusu Hacı İnan’ın da aralarında bulunduğu 1’i tutuklu 26 sanığın yargılandığı dava 2 Mayıs’a ertelendi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya, İnan ile 4 Ocak’ta CMK 102. maddedeki değişiklikle tahliye edilen 6 sanık katılmadı. Sarıkamış şehitleri anılıyor Haber Merkezi Ataşehir Belediyesi Sarıkamış Harekâtı’nın 97. yılı nedeniyle “Sarıkamış Kahramanlarının Türküsü” adlı bir etkinlik düzenliyor. Yarın saat 19.00’da Zübeyde Hanım Öğretmen Evi’nde gerçekleştirilecek olan etkinlikte tümü Sarıkamış üzerine yakılmış Türkçe, Çerkezce, Gürcüce, Lazca ve Kürtçe ezgiler seslendirilecek. İpek, Mahmut Demir, Kemal Gülşen, Sinan Yakut, Şeyhmus Kinay, Yusuf Begiç, Mehmet Veysi Özel, Rifat Demir, Mehmet Beşir Acar, Mehmet Tahir Ak ve Mehmet Garip Özer’e, “Türkiye Cumhuriyeti devletinin mevcut anayasal düzenini silah zoruyla yıkarak, yerine şeri esaslara dayalı İslam devleti kurmayı amaçlamak” suçundan verdiği müebbet hapis cezasını onadı. “Bu kişilerin katıldıkları eylemleri gerçekleştirme nedeni, saik ve biçiminin, sanıkların toplum güvenliği yönünden tehlikeli ve zararlı kişilik taşıdıklarını ortaya C MY B C MY B ‘Tehlikeli ve zararlı kişilikler...’ koyduğunun dikkate alınması gerektiği” belirtilen kararda, bu sanıkların üyesi olduğu silahlı terör örgütünün, Türkiye Cumhuriyeti anayasasını cebir ve şiddet kullanarak değiştirme amacını taşıdığı ve buna yönelik vahamet arz eden çok sayıda olayı gerçekleştirdiğinin anlaşıldığı bildirildi. Kararda Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nce 10’ar yıl hapis cezası verilen İsmail Kınay ve Abdulvahap Ekinci hakkındaki hükmün ise aleyhlerinde bozulduğu bildirildi. Yargıtay’ın kararında “Örgüt üyeliğinden yargılanan bu sanıkların da ağırlaştırılmış müebbet hapis istemi ile yargılanması gerektiği” belirtildi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear