23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA 18 CUMHUR YET 15 OCAK 2011 CUMARTES Sıralama Liste, CHP milletvekili Osman Coşkunoğlu’nun: “Ülkelerin refah düzeyini ölçen Legatum Enstitüsü’nün 2010 yılı raporunda, Türkiye 110 ülke içerisinde 80. sırada. Geçen sene de 80. sıradaydık. Dünya Ekonomik Forumu’nun 20102011 yılı Küresel Rekabetçilik Raporu’nda verilen rekabet gücü sıralamasında Türkiye 139 ülke içerisinde 61. sırada. Geçen sene de 133 ülke içerisinde 61. sıradaydık. Dünya Ekonomik Forumu’nun 20102011 yılı raporunda, üniversitesanayi işbirliği konusundaki sıralamada, Türkiye 139 ülke içerisinde 82. sırada. Geçen sene 133 ülke içerisinde 67. sıradaydık. 20092010 Küresel İnovasyon Endeksi Raporu’nda verilen inovasyon sıralamasında Türkiye 132 ülke içerisinde 67. sırada. Geçen sene de 130 ülke içerisinde 51. sıradaydık. Beşeri kapasite alt endeksi sıralamasında Türkiye 132 ülke içerisinde 89. sırada. Geçen sene de 130 ülke içerisinde 49. sıradaydık. 2009 AB İnovasyon Karnesi’nde verilen inovasyon sıralamasında Türkiye 33 ülke içerisinde 32. sırada. Geçen sene de 32 ülke içerisinde 32. sıradaydık. Aynı raporun insan kaynakları alt endeksi sıralamasında Türkiye 33 ülke içerisinde 33. sırada. Geçen sene de 32 ülke içerisinde 32. sıradaydık.” Bir ilerleme, bir ilerleme ki, sormayın gitsin... Fırtınayız adeta, tutabilene aşkolsun! İstanbul Kimin GÖRÜŞ Prof. Dr. MUSTAFA AYSAN Ucube Kars’ta dikilen anıta “ucube” denmesi hangi döneme denk geldi, iyi belirlemek gerek. Geçen hafta başında Ankara temsilcimiz Utku Çakırözer’in yazısından öğrendik: ABD Temsilciler Meclisi’nde Ermeni soykırım savlarının kabulüne ilişkin karar tasarısını oylatma girişimleri sonuçsuz kaldıktan hemen sonra Ermeni terör örgütü ASALA Türkiye büyükelçiliklerine yeniden tehdide başlamıştı. Bunun üzerine Dışişleri’nde yapılan ve büyükelçilerin katıldığı bir toplantıda, bir süredir yürütülen Ermenistan ile normalleşmenin Ermeni tezlerine karşı Türkiye’nin elini güçlendireceği anlayışına karşı, “Ermenistan ile imzalanan protokollerin iptal edilmesi” yönünde görüşler ağırlık kazanmıştı. Özetle iktidar, iki cami arasında beynamaz kalmıştı ve kendisini bu konuda bir tepki gösterme zorunluluğu içinde görüyordu. İşte tam böyle bir ortamda, Kars olayı patlak verdi. Ermenilerle dostluğu simgelediği bilinen heykele Recep Bey “ucube” dedi, “kaldırılsın” buyurdu. Olay, genelde sanata saygısızlık gibi algılandı. Ama arka planda, ABD’ye ve Ermenistan’a doğrudan tepki veremeyen Recep Bey’in, acısını kendi jargonunda “put” olarak nitelendirilen heykelden çıkarması çok büyük olasılık. Demokratik özerklik dedikleri şey nedir? Bölgesel bir özerklik mi? Ülke çapında federasyon mu, konfederasyon mu? Ne? Kopuk kopuk sözlerinden öyle anlaşılıyor ki, ağızlarında dolandırdıkları bakla epey büyük... Örnek: Geçen hafta BDP’nin İstanbul’da düzenlediği kadın meclisi şöleninde Şırnak milletvekili Sevahir Bayındır diyor ki: “İstanbul hiçbir milletin, inancın diyarı değildir.” Bak sen... Her şey bitmiş, sıra İstanbul’a gelmiş... Küresel Yolsuzluk Barometresi “Siyasal Partilerin Denetimi” ile ilgili geçen haftaki yazımızda sözü geçen “Küresel Yolsuzluk Barometresi”, Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün (Transparency International) yürüttüğü bir kamuoyu yoklaması araştırmasıdır. Dünya ülkelerinde, yolsuzlukların önlenmesiyle ilgili karar vericilere ışık tutmak amacıyla, 2003’ten beri her yıl yayımlanmakta olan “barometre”nin, 2010 yılına ait olanı, geçen aralık ayında yayımlanmıştır. 2010 yılı barometresi, 86 ülkeden 91.500 kişiyle yüz yüze yapılan görüşmelerin sonuçlarını özetlemektedir. Barometrenin konuyla ilgili sonuçları şöyledir: Dünya ölçeğinde ankete katılan her 10 kişiden altısı, son üç yılda yolsuzluğun arttığını, her dört kişiden biri de geçen 12 ayda rüşvet verdiğini söylemektedir. Ülkelerin her biri için yapılan değerlemede, her 10 kişiden 3’üne göre, son üç yılda ülkelerindeki yolsuzluk düzeyi artmış ve en çok artış Kuzey Amerika ve Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde algılanmıştır. Her 10 kişiden 8’i yozlaşmanın en çok siyasal partilerde görüldüğünü ve bu alandaki yolsuzlukların, son üç yılda arttığını söylemiştir. “Küçük çaplı rüşvet”, en yaygın rüşvet türüdür ve son 12 ayda en çok rüşvet alan kurumun, polis olduğu belirtilmiştir. Genellikle düşük gelirliler, yüksek gelirlilere göre daha fazla rüşvet ödemekte ve en çok rüşvet, “yetkili makamlarla çıkabilecek sorunlardan kaçınma” nedeniyle verilmektedir. Her iki kişiden biri, hükümetlerin yolsuzlukla mücadele konusundaki eylemlerini yetersiz ve etkisiz bulmaktadır. Yolsuzluklarla mücadele konusunda her dört kişiden biri, herhangi bir kuruma güvenmiyor ve ancak bu konuda medya ile hükümet liderlerinin etkili olabileceğine inanıyor. Her 10 kişiden 7’si, yolsuzlukla mücadelede sıradan insanların fark yaratabileceğine inanıyor ve yolsuzlukları yetkililere bildirmeye istekli olduğunu belirtiyor. Türkiye’den araştırmaya katılanların yüzde 57’si, son üç yılda ülkemizde yolsuzluğun artmış olduğuna ve yolsuzluğun en çok görüldüğü kurumların özel sektör kuruluşları, kamu görevlileri arasında ve eğitim sistemi içinde algılandığına inanmaktadırlar. Ülkemizde anketi yanıtlayanların yüzde 33’ü, son 12 ayda araştırmaya konu 9 hizmetten en az birine rüşvet verdiğini belirtmiştir. Dünya genelinde bu oran, yüzde 25, AB ülkelerinde yüzde 5, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu Batı Balkan ülkelerinde yüzde 19’dur. Türkiye’de ankete katılanların yüzde 59’u, hükümetin yolsuzlukla mücadele politikasını yeterli bulmuş, yüzde 40’ı yetersiz olduğunu söylemiştir. Yukarıdaki sonuçlar, yolsuzlukla mücadelede, 2010 yılında insanlığın fazla başarılı olamadığını ve ülkemizdeki durumun, göreli olarak dünya genelindeki ortalamalardan daha kötü olduğunu göstermektedir. Üstelik, konu ile ilgili durumumuz, AB ülkelerindeki sonuçlara göre çok daha kötüdür. Sonuçlara göre, yolsuzlukla savaşımın sadece hükümetlere bırakılması, bu konuda iyileşmeyi sağlayamamıştır. Ülkelerde yolsuzlukla savaşıma, özel kesim sivil toplum kuruluşları (STK) tarafından daha çok destek verilmesinin gerekli olduğu da belirlenebilmektedir. STK’lerin gönüllü önlemlerle bu savaşıma katılmalarının, ülkemizde, öteki ülkelerde olduğundan daha da iyi sonuçlar verebilmesi olasılığı yüksektir; bu yoldaki çabalarımızın arttırılması gerekmektedir. Günlük gazete ve TV haberlerinde de sık sık sözü geçmekte olan yolsuzluklara karşı önlem almanın zorunluluğu her geçen gün artmaktadır. Ekonomide gelir dağılımının çok bozulmasına, servetlerin haksız kazanç sahiplerinin elllerine geçmesine neden olan ve asıl hak sahiplerinin öne çıkmalarını önleyen yolsuzlukların azaltılmasına büyük ihtiyacımız vardır. Bu ihtiyacın da kamuoyu baskısıyla çözüme yönelebileceği anlaşılmaktadır. maaysan@cumhuriyet.com.tr Ali kıran baş kesenlerin ülkesiyiz artık. Torba yasalarla, yönergelerle, yönetmeliklerle ensemizde boza pişiriyorlar. Anayasa Mahkemesi’ne göre yasak olan türban yönergeyle serbest, serbest olan içki yönetmelikle yasak. Yakınlarda bir yönetmelik de aile hekimliği için çıkardılar. Sağlığı piyasalaştırmanın son halkası olan aile hekimliğini fiziki koşullara ve donanım özelliklerine göre bu yönetmelikle Köle Hekimler sınıflandırdılar. Türk Tabipleri Birliği ve aile hekimlerini içerisinde barındıran örgütler, yönetmelik gereği Sağlık Bakanlığı’nın aile hekimlerine sunulan hizmet kalitesini belirlemeyen birtakım özelliklere göre ödeme yapacağı kanısındalar. Bu kanılarına da haklılık kazandıracak veriler var ellerinde: “Sınıflama uygulanan illerimizde, örneğin Ankara’da ölçütlere uygun A sınıfı aile hekimi belirlenememiş, bir ASM’deki 6 aile hekimi B sınıfı kategorisine girebilmiş ve 1108 aile hekimi yani tüm aile hekimlerinin yüzde 89’u ise ‘sınıflanamayan’ kategorisinde kalmıştır. Özellikle daha yüksek sınıfta yer alabilmek için hekimlerin zorlandığı demirbaş alımları ve ilave hizmet satın alma zorunlulukları, hizmet kalitesini yükseltmekten ziyade hekimlere yapılan cari gider yardımı üzerinden kesinti yapma gayesi güdüldüğü algısı yaratmıştır.” Sınıflandırma filan, aslında uydurulmuş birer gerekçe. Asıl hedef belli: Yandaşlarına aile hekimliği merkezleri açtıracaklar, onlar kazanacak, hekimler de onların yanında emeği ile sürünecek... Muhteşem Yüzyılda Fırtına Koparmak SADIK ÇELİK Bir romanın mutlak zenginliğinden, bir heykelin mutlak güzelliğinden veya bir dizinin mutlak başarısından söz edemeyiz. Beğeniler ya da memnuniyetsizlikler özneldir ve başkalarıyla farklılık gösterebilir. Bunu ifade etmek hiç şüphesiz ki ifade özgürlüğü kapsamına giren demokratik bir haktır. Ancak ifade özgürlüğünün sınırı başkalarının özgürlük alanına girme noktasında biter; bitmelidir. Eğer böyle olmuyor da söz konusu eser ortadan kaldırılmaya, eser sahibi susturulmaya çalışılıyor ya da buna benzer türlü yasaklamalara gidiliyorsa bunun adına demokrasi denemez artık… Konumuz son günlerde gündeme oturan malum televizyon dizisi; Muhteşem Yüzyıl. Kanuni dönemini, bir başka deyişle Muhteşem Süleyman’ı kendine has bir bakış açısıyla konu edinen, tarihsel karakterlerden ilham alınarak oluşturulan bir “kurgu” üzerinden çekilen, belgesel niteliği taşımayan dizi, halkın örf ve âdetlerine yapılan bir saldırı, toplumun ahlak yapısını dinamitleyen bir “rezalet”, tarihimize edilen bir hakaret ve tarihsel bellekte yer edinmiş önemli şahsiyetleri küçültme hareketi olarak nitelendirilip yerden yere vurulmak ve şimdilik RTÜK’ün uyarı cezasına malik olmak suretiyle, Trabzon Belediyesi Gençlik Meclisi ya da Alperen Ocakları gibi çok çeşitli kişi ve toplulukların tepkisini toplamaktadır. RTÜK’e geçen yıl 9 ayda toplam 64 bin bildirim yapılırken, tartışmalara yol açan “Muhteşem Yüzyıl” dizisi için 25 günde 75 bin şikâyet geldi. Ayrıca bazı siyasi parti üyeleri dizinin yayımlandığı TV kanalının önünde mehter takımıyla birlikte protesto gösterileri de düzenledi. İnsanlar eğer tepkilerini demokratik yollarla dile getirmekle kalmayıp beğenmediklerinin sesini kısmaya, onları ortadan kaldırmaya, bu yönde tehditler savurmaya kalkışıyorlarsa işte orada terazinin dengesi bozulur. Demokrasi havada kalır, başka şeyler ağır basar… desini heykel için kullanmadığını söylediyse de Erdoğan, inkâr yoluna başvurmayarak sözünün arkasında durdu. “Ucubeyi heykel için söyledim” diyen Başbakan böylece Günay’ı da, gıyabında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nı da yalanlamış oldu. (Bundan sonra Kültür ve Turizm Bakanı’nın ne yapacağı, duruma nasıl bir açıklama getireceği, görevine ne şekilde devam edeceği de ayrı bir merak konusu.) Heykel, biçimi, büyüklüğü ve yapıldığı yer bakımından herkesin hoşuna gitmeyebilir. Beğenmeyenlerin beğenmemek için haklı gerekçelere sahip olduğunu da kabul edebiliriz. Ancak beğenmediğini sindirmeye veya hoşuna gitmeyen görüntü ya da sesleri ortadan kaldırmaya çalışmak neresinden bakarsak bakalım yine demokrasi değildir. HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Alkolün başına gelen muhteşem yasak Geçen hafta Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu, tütün ve alkollü içkilerin satışına ilişkin, hem Türkiye’de hem de dünyada yankı uyandıran bir yönetmelik yayımladı. Alkollü içki satışıyla ilgili yeni düzenlemeyle beraber 24 yaşın altındaki insanların yer aldıkları etkinliklerin gerçekleştiği mekânlarda alkollü içki ikram edilemeyecek ve satılamayacak. 18 yaşında evlenilebilen, 25 yaşında milletvekili olunabilen, hatta son düzenlemelerle birlikte silah taşıma yaşının 18’e düştüğü ülkemizde hangi anlayışla yapıldığı aslında bilinen birtakım yasaklar üzerinden 24 yaşındaki insanların içki ikram edilen mekânlara giremeyecek olması düşündürücü; düşündürücü olmanın da ötesinde hayatlarında ağzına alkol sürmemiş olanlar tarafından yapılan düzenlemelerle getirilmesi anlaşılır bir dayatmadır. Alt alta sıralanan onca gerekçeye rağmen aslolan özel yaşama müdahaledir... Keşke Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün söylediği gibi olsa; “Devlet günahla değil, suçla mücadele eder”; etse keşke… Aynı yönetmelik büyük bir hassasiyet ve titizlikle yasaklamalarına rağmen kolonya ve pansuman alkolünün eczanede satışıyla devam ediyor. Yeni düzenlemeyle birlikte eczane ve perakende satış noktalarında, kolonya ve pansuman pamuğu satabilmek için de alkollü içki satış ruhsatı gerekiyor. Ve yasaklar listesi bu şekilde uzayıp gidiyor. Söz konusu yönetmeliğe, içkiye karşı olmayan herkesle birlikte turizm sektöründen de tepkiler yağıyor. Turizmciler kararı “turizmin katli” olarak yorumluyor. Katledilen sadece turizm de değil üstelik… Ucu kişisel hak ve özgürlüklere dokunan, farklı yaşam biçimlerine müdahale eden, belirli bir yaşam biçimini kabul ettirme girişimi olarak görülebilecek yasaklar bizi demokrasiden çok uzak ülkelere sürükler. sadik.celik@keyveni.com.tr BULMACA ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY Sanata muhteşem bakış Hemen her sene ortaya çıkan heykel tartışmalarına bir yenisi daha eklendi. Başbakan Kars’ta, Ermenistan sınırına yakın bir yerde, dünyaca ünlü heykeltıraşlarımızdan Mehmet Aksoy tarafından 2009 yılında yapımına başlanan, henüz tamamlanmamış durumdaki ve iki halkın kardeşliğini vurgulayan bir anıt hakkında; “Hasan Harakani’nin türbesinin yanına bir ucube koymuşlar” dedi. Arkasından da; “Konuyla ilgili Belediye Başkanımız görevini süratle yerine getirecektir! Bir daha geldiğimde bu heykeli burada görmeyeceğim inşallah” şeklinde konuşarak Belediye Başkanı’na gerekli talimatı(!) verdi. Kültür ve Turizm Bakanı durumu tevile çalışarak Başbakan’ın, “ucube” ifa UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Toy, acemi, 1 deneyimsiz... Tantal elemen 2 tinin simgesi. 2/ 3 Güzel, ince ve 4 alımlı kadın... 5 Kızılırmak Deltası’nda, birçok 6 kuş türünü ba 7 rındıran set gö 8 lü. 3/ Bulgur ya da pirinç ve kıy 9 mayla yoğrulduktan 1 2 3 4 5 6 7 8 9 sonra küçük küçük yu 1 M U R A B B A İ varlanıp haşlanarak 2 E Y E R ON A Ç yapılan bir yemek. 4/ 3 L A A P R ON Birbirine yakın adalar 4O R A K A N I K topluluğu... En kısa 5D I Ğ A N İ T A zaman süresi. 5/ Te6R L A T M R raziyi denklemek için İ T hafif gelen kefeye ko 7 A Y A Z M A N İ N E nulan ağırlık... Mer 8 M A T E yem Ana’ya verilen 9 K I R T I P İ L bir başka ad. 6/ Kocaman, çok iri. 7/ Bir nota... Yaklaşık 7590 cm’lik eski bir uzunluk ölçüsü. 8/ Binek hayvanlarının kıllarını ve derisini temizleme... Orta Avrupa’daki dağ sırası. 9/ Akarsu yatağı, mecra... Atasözlerine dayanan didaktik Çin şiiri. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Osmanlı devletinde yönetimden rütbe ve nişan almış kişilere bu haberi ileten görevli... Uzaklık işareti. 2/ Ceylan... Bir burç adı. 3/ Hatay yöresine özgü bir tür peynir. 4/ Asya’da bir göl... İki tarla arasındaki sınır. 5/ Bir değiş tokuşta üste verilen şey... Medine kentine verilen bir ad. 6/ Vezir ve sadrazamların giydikleri bir tür kavuk. 7/ Lantan elementinin simgesi... “Çünkü” anlamında kullanılan bir bağlaç. 8/ Osmanlı toprak düzeninde, yıllık geliri üç bin akçeden yirmi bin akçeye kadar olan dirlik... Yiğit, kahraman. 9/ Sakız elde edilen kök... Çemberin çevresinin çapına oranını gösteren sayı. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear