26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
30 MART 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 15kultur@cumhuriyet.com.tr CMYB C M Y B Kültür Servisi - Cumhuriyet aydõnlanmasõna çoksesli müzikle katõlan, 50 büyük yapõt besteleyen, çoksesli müziğin halka sevdirilmesi için uğraş veren, Ankara Devlet Konservatuvarõ, Ankara Devlet Opera ve Balesi, Güzel Sanatlar Genel Müdürlükleri gibi önemli görevler üstlenen, Türk Beşleri’nden biri olan Necil Kâzım Akses (1908-1999) 26 Mart akşamõ Caddebostan Kültür Merkezi’nde Güler Keskinkaya’nõn hazõrlayõp yönettiği izlenceyle anõldõ. Akses’in 100. doğum yõlõ dolayõsõyla düzenlenen etkinliğe müzik yazarõmõz, Boğaziçi Üniversitesi öğretim görevlisi Evin İlyasoğlu ve şef Prof. Gürer Aykal da katõldõ. Sanatçõnõn küçük yaşlarda kemanla başlayan, Viyana’da süren müzik eğitimi, yaşamõ, kendisiyle yapõlan söyleşiler izletilerek anlatõldõ. Piyanist Emre Elivar, piyanist Gülay Uğurata, soprano Güler Keskinkaya’nõn yorumlarõ; Rengim Gökmen yönetimindeki Cemal Reşit Rey Orkestrasõ ile Ruşen Güneş’in seslendirdiği Viyola Konçertosu’yla, Gürer Aykal yönetimindeki Bilkent Senfoni Orkestrasõ ve Osman Gökoğlu’nun seslendirdiği “Bir Divandan Gazel” de barkovizyondan izlendi. “Minyatürden Destana Bir Yolculuk / Necil Kâzım Akses” kitabõnõn yazarõ Evin İlyasoğlu bu süreç içinde çok daha yakõndan tanõyõp hayran olduğu sanatçõyla ilgili anõlarõnõ aktardõ. Konservatuvarda Akses’in öğrencisi olan ve birçok yapõtõnõn ilk seslendirilişini yöneten Gürer Aykal da anõlarõnõ anlatõrken, şeflik kariyerinde kendi çabasõ kadar Türk Beşleri’nin görgü ve eğitiminden geçmişliğin de büyük rolü olduğunu vurguladõ. B u yõl Dünya Tiyatro Günü Uluslar- arasõ Bildirisi’ni Brezilyalõ tiyatro adamõ Augusto Boal kaleme aldõ. Boal, “Ezilenlerin Tiyatrosu” adlõ kitabõy- la olduğu kadar, politik tiyatroya getirdiği ye- ni yaklaşõmla da tanõnan bir yönetmen, bir dü- şünür. “Ezilenlerin Tiyatrosu” bir kitap baş- lõğõ olmanõn ötesinde, onun tiyatro yaklaşõ- mõna verdiği ad aynõ zamanda. Seyircinin edilgen bir halde kalmayõp, etkin bir biçim- de oyuna katõldõğõ, kendi gündelik yaşa- mõndaki durumlarõ, özellikle de ezen-ezilen ilişkisine dair durumlarõ canlandõrmaya da- vet edildiği bir politik tiyatro türü bu. Ama bu türün de ötesinde, Boal’in tiyatro yakla- şõmõnõn özünü şöyle ifade etmek mümkün: Tiyatro, yaşama müdahale eden bir sanat ol- malõdõr. ALIŞKANLIK KÖRLEŞTİRİR “Bizim sanatımızın başlıca işlevlerinden biri insanları günlük yaşantıdaki ‘gösteri- ler’ konusunda duyarlı kılmaktır. O du- rumlarda oyuncular kendilerinin seyirci- leridir, temsil sırasında sahneyle koltuklar bir olur. Hepimiz birer sanatçıyız. Yalnızca bakmaya alışık olduğumuz için açık seçik şeyleri bile fark etmeyiz çoğu zaman... Alış- kanlık körleştirir; tiyatro yapmak ise gün- lük yaşantı sahnesine ışık tutar.” Böyle bir tiyatro, yaşama müdahale etme id- diasõ taşõyan tiyatro, hayatõn her an içinde ol- mak, onu her an takip etmek, onunla soluk alõp vermek zorundadõr. Bu yõlki Dünya Tiyatro Günü Uluslararasõ Bildirisi’ne de bu bakõş, bu ruh damgasõnõ vurmuş. “Geçen eylül gözümüzün önünde bir ti- yatro perdesi açılmış gibi şaşırdık... Biz ki paramızı saygın bir bankaya ya da namuslu bir simsarın eliyle borsaya yatırmış olma- nın rahatlığı içinde yaşıyorduk. Birden duyduk ki o para yokmuş, sanal imiş... Zen- gin ülkelerden birtakım politikacılar gizli toplantılar yapıp büyülü çö- zümler buldular. Onların al- dığı kararların kurbanı olan bizler ise balkonun son sıra- sında oturan seyirciler du- rumunda kaldık.” SORUMLULUK ÇAĞRISI Augusto Boal, bu yõlki Dünya Tiyatro Günü Bildi- risi’ni küresel ekonomik kri- ze, sistemin yapõsal buhra- nõna tutulan bir projektör ha- line getirmiş; seyircisini hem sahnedeki gerçeğin, hem de hayatõn etkin katõlõmcõsõ olma- ya çağõran bir tiyatronun sesini taşõmõş satõr- lara. Böyle bir tiyatroda sahnede sunulan gerçek, bir yanõlsama olamaz. Alõşkanlõklarõn körleş- tirdiği bakõşlarõ uyarma, görünen gerçekliğin arkasõna uzanma, onu sahneye taşõma işlevi- ni ve sorumluluğunu üstlenen bir sanat söz ko- nusudur çünkü. “Tüketim toplumu” kalõplarõnõn ve neo-li- beral ekonomik düzenin üzerinde şekillenen ideolojik, düşünsel, kültürel he- gemonya her yönüyle sorgulan- maya başlarken, Marx yeniden gündeme geliyor, Dünya Tiyatro Günü Bildirisi’ne “Ezilenlerin Tiyatrosu” damgasõnõ vuruyor. Unutturulduğu düşünülen yaman çelişki güneşin altõndaki yerini giderek yükselen bir sesle talep edi- yor. Şöyle sesleniyor Boal: “Gö- rüntülerin gerisine bakarsak bü- tün toplumlarda ezenleri ve ezi- len insanları, etnik grupları, cins- leri, sınıf ve katmanları görürüz. Adaletsiz ve acımasız bir dünya görürüz. Başka bir dünya yarat- mamız gerek; çünkü biliyoruz ki böyle bir olanak var.” Evet, böyle bir olanak var, yeter ki görünen gerçeklerin arkasõna bakmayõ bilelim. Bu yaklaşõm, uzunca bir dönem toplumsal so- rumluluktan uzak durmasõ telkin ve teşvik edi- len aydõnlarõ, entelektüelleri, sanatçõlarõ ve özel- de de tiyatrocularõ görev yerlerine çağõrõyor ye- niden... Çünkü, “Tiyatro Gizli Gerçektir”... aemelmesci@yahoo.fr Tiyatro gizli gerçektir YILDIZ ÇELİK Emine Akbucak’õn yağmur sonrasõ Pa- ris sokaklarõndan esinlendiği çalõşmala- rõndan oluşan ‘Yansımalar’ adlõ fotoğ- raf sergisi 4 Nisan’a dek İstanbul Fransõz Kültür Merkezi’nde olacak. 5. Dünya Su Forumu çerçevesinde açõlan ve Paris sokaklarõna yayõlmõş õşõ- ğõ farklõ bir biçimde yansõtan su birikin- tilerini 26 fotoğrafla sunan sergideki ya- põtlar figüratif ve soyut tarzda çalõşõlmõş. “Suyu tek başına düşündüğümde ya- şamla ilgili bir bağ kuruyorum... An- cak benim arayışlarım bunun da öte- sindeydi” diyor Akbucak: “Betonlaşmış bir kent hayatı içinde sivilize olmuş bi- reylerin doğadan kopukluğu... Buna rağmen benim doğayla kurmaya ça- lıştığım diyalog... Doğanın gücü ve varlığımızın anlamı...” Çalõşmalarõnõ Fransa’da sürdüren Ak- bucak, “Paris gibi bir kentte güneşin yüzünü gösterdiği, kimi zaman ola- ğanüstü diyebileceğim nadir anları aradım. İnsan orada nereye gideceğini bilmeden dolaşırken aslında yalnızdır. İşte bu yalnızlık bana özgürlük duy- gusu da veriyor. Çünkü o esnada, ar- tık ben ve aradığım fotoğraf karesi var. Olağan olan görünümlerin için- den bana hitaben olağan dışı tek ka- reyi arıyorum” diyor. Aslen sinemacõ olan Akbucak, fotoğ- rafa başlama nedenini ise şöyle açõklõyor: “Fotoğrafa başlamamda sinemanın etkisi büyük. Önceleri hobiydi benim için ama artık kendimi sanatsal bir dil- le ifade edebilmenin önemli bir yolu...” Yağmur sonrası Paris YANSIMALAR FOTOĞRAF SERGİSİ 4 NİSAN’A DEK AÇIK Sanatavebilimeyelkenaçangemi Kültür Servisi - Sanat yapõt- larõnõ üretirken bilimsel kökenli projelere, teknolojik araştõrmalara önem vermesi ve bazõ yapõtlarõ- nõn sõrrõnõn hâlâ çözülememesi nedeniyle Türk Da Vinci’si ola- rak nitelendirilen İlhan Ko- man’õn 20 yõl içinde yaşadõğõ ve aynõ zamanda atölyesi olan tek- nesi ‘Hulda’ iki senelik bir yol- culukla Türkiye’ye geliyor. Leo- nardo da Vinci’den başlayan, sa- natõ ve bilimi birleştiren gele- nekten gelen Koman, 20 yõl için- de yaşadõğõ ve çalõştõğõ 1905 yõ- lõ yapõmõ iki direkli, yelkenli, ah- şap bir yük gemisi olan teknesi Hulda’yõ hep Akdeniz’e götür- mek istemiş ancak bu zorlu ve uzun yolculuğa çõkacak 8 kişiyi bulamamõştõ. Koman’õn bu hayali ölümünden 20 yõl sonra da olsa Hulda Festivali çerçevesinde ger- çekleşiyor. “Sanata ve bilime yolculuk” olarak tanõmlanan yü- zer festival, 2009 Mart’õnda İs- veç’te Stockholm’den başlayacak yolculuğunu Amsterdam, Ant- werp, Bordo, Lizbon, Barselona, Napoli, Malta ve Selanik’te du- rarak 2010 Eylül’ünde İstan- bul’da tamamlayacak. Avrupa Birliği’nin desteği ile gerçekle- şecek yolculuk boyunca, bu 10 li- man şehrinin her birinde şehrin önde gelen sanat ve bilim ku- rumlarõ İlhan Koman’õn sanatsal ve bilimsel çalõşmalarõndan esin- lenilen etkinlikler düzenleyecek. Yüzer sergide Koman’õn yapõtlarõ da sergilenecek ve her limanda tekneyi gezenler, Koman’õn hey- kellerini görme ve atölye çalõş- malarõna katõlma fõrsatõ bulacak. Drottningholm Kraliyet Li- man’õnda bulunan ve tarihi yapõt statüsüne sahip gemi İstanbul’a T.C. Kültür ve Turizm Bakanlõ- ğõ, Boğaziçi Üniversitesi, İstan- bul İsveç Konsolosluğu ve Av- rupa Birliği’nin katkõlarõ ile ge- tiriliyor. Kültür Servisi - İzmir Devlet Opera ve Balesi önceki gün Johann Strauss’un müziği, konuk Rus koreograf Valery Medvedev’in koreografisiyle Cinderella adlõ iki perdelik baleyi sahneledi. Librettosu Yana Temiz tarafõndan yazõlan ya- põtta orkestrayõ konuk Perulu şef Es- partaco Lavalle Terry yönetiyor. Dekor tasarõmcõlõğõnõ Adnan Öngün, kostüm tasarõmcõlõğõnõ Gülay Korkut ve õşõk tasarõmcõlõğõnõ Oktay Kan- ca’nõn üstlendiği Cinderella’da başlõ- ca rolleri; Aslı Çilek, Kıvanç Ekin, Yasemin Altınel, Aslı Ayhan, Yarın Mançe, Burcu Olguner, Olcay Tun- celi, Emre Kaynarsu, Banu Çelen- gil, Selin Uzun paylaşõyorlar. Dünyada ilk kez 20 Mart 2008’de Saraybosna’da sahnelenen (Strauss’un müziğiyle) Cinderella, yarõn, 2, 4 ve 7 Nisan 2009 tarihlerinde tekrar sahneye konacak. Cinderella’nõn bu yeniden yazõlan metnindeki temel vurgu; “sihirli gü- cün yetenekte, çalışkanlıkta, iyilik- te ve aşkta olduğu”. Necil Kâzõm Akses anõldõ Gürsoytrak’tan sergi Kültür Servisi - Hakan Gürsoytrak’õn “Temiz Eller/ Kodeks: Resimli Phis-kos Geçidi” adlõ sergisi, 2 Nisan’da Evin Sanat Galerisi’nde açõlõyor. Temiz Eller, temiz toplum için kõsa devre bir fikir yürütmeyle naif beklentileri koruma altõna alõyor; “Umut bazen geleceği öngörmektir” önermesini düşünüyor; “Bakalõm bu sergi krize çözüm olabilecek mi” sorusunu ortaya atõyor. Sahicilik, inandõrõcõlõk, nesnellikler, gerçek ve gerçekçilik üzerine bir dizi düşünce öneren sergi aynõ zamanda değer biçmenin, değerin ne olduğuna karar veren, değeri belirleyen sistemin “spekülatif” olduğuna işaret ediyor. Çareye yabancõ kalmõş gerçekçilikten kasõt, mağdura değil mağrura bakan “Temiz Eller/ Kodeks: Resimli Phis-kos Geçidi”, 25 Nisan’a dek görülebilir. (0 212 265 81 58) Uzunca bir dönem toplumsal sorumluluktan uzak durmasõ telkin ve teşvik edilen aydõnlarõ, entelektüelleri, sanatçõlarõ ve özelde de tiyatrocularõ görev yerlerine çağõrõyor yeniden Cinderella sahnedeydi... Kültür Servisi - “Çağdaş Gösteri Sa- natları Girişimi”, 2010 İstanbul Dün- ya Kültür Başkenti çalõşmalarõna bakõ- şõnõ “2010’a 9 Ay Kaldı: Bu Sahnede Biz de Varız !” başlõklõ bir duyuruyla ka- muoyuyla paylaştõ. Açõklamada, bu çer- çevede yapõlan çalõşmalarõn nasõl yürü- tülmesi gerektiğine de değinen girişim üyeleri, yakõn zamanda Yürütme Kuru- lu’nu istifaya taşõyan nedenlerin de ka- muoyuna açõklanmasõnõ istiyor. “2010 Avrupa Kültür Başkenti süre- ci, İstanbul kültür hayatının bugünü ve geleceği adına önemli bir fırsattır. 2000 yılında sivil bir girişimle başlayan bu ha- reket, 2003 yılında resmiyet kazanmış ve sonrasında ‘çağdaş bir yönetişim an- layõşõ’ ve ‘Sahne senin İstanbul’ söylem- leriyle yoluna devam etmiştir. Konuya ilişkin yasal çerçevede de belirtildiği gi- bi, bu söylemlerin yerini bulması ve İs- tanbul şehrinin 2010 yılına ilkesel bir bü- tünlükle hazırlanması için, kamu ve si- vil kurum ve kuruluşlarının işbirliği esastır. Ancak, son bir buçuk yıldır ka- muoyuna da yansıyan gelişmeler, pro- jenin ne kadar sağlıklı ilerlediğine iliş- kin göz ardı edilemez soru işaretleri uyandırmaktadır” sözleriyle başlayan açõklamada, ilgili birçok gösteri toplulu- ğunun katõlõmõyla “Proje değerlendirme ve hayata geçirme aşamalarındaki han- tallık ve tutarsızlık ile proje ve bütçe yö- netimindeki işleyiş ve yöntem belirsiz- liğinin giderilmesini; ajansın bu aşa- malarda seçici ve denetleyici olduğu ka- dar kolaylaştırıcı bir rol üstlenmesini” istediklerini bellirtiyorlar. Bu süreçte gö- rev alan merkezi/yerel yönetim ve sivil top- lum temsilcilerinin katõlõmcõ ve demokratik bir anlayõşa sadõk kalmalarõnõn önemine de dikkat çekti. (www.cgsg-tr.org ) Bu sahnede biz de varõz... 1 0 0 . D O Ğ U M Y I L I
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear