Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
GÖRÜŞ
BEDRİ BAYKAM
Medyaya ve Patronlara
Acı Hatırlatmalar
Doğan Grubu’na verilen astronomik para cezası,
günlerdir ana konumuz. Paris’teyim… Türkiye’ye her
uzaktan baktığımda, tüten dumanları daha net gö-
rüyorum. Bu çöküşü fark edemeyen basireti bağ-
lanmışların ortaokul ve lisede aldıkları eğitimin de kim-
ler tarafından verildiğini merak ediyorum. Vazgeçtim
yurtseverlikten, hiç mi mantık ve matematik dersi gör-
mediler, onu merak ediyorum…
Ben mali konularda uzman değilim. Sadece olay-
ların neden-sonuç ilişkilerinin kökenleri ve logaritmik
projeksiyonları üzerine hasbelkader haklı çıkan yo-
rumları ömür üzerinden yapabilmiş bir vatandaş ola-
rak düşünüyorum:
Doğan Grubu’nun “entellektüel” ve “sol” gazete-
si Radikal, doğal olarak ısrarlı manşetlerle verilen akıl
almaz cezaya tepkisini ortaya koyuyor. İyi güzel de,
bugün attığı başlıklarla 10 yıldır ortaya koyduğu
siyasi yorumlar ne kadar örtüşüyor? Hadi “de-
mokrasi-insan hakları” gibi herkesin bol keseden kul-
landığı lafları bir yana koyalım. Radikal’in sürekli ya-
yımladığı çözümlemelerin büyük kısmında, 1923 Cum-
huriyeti’nin siyasi ve demokratik yetersizliği, tıkan-
mışlığı iddia olarak ortaya atıldı. Bununla da yetinil-
medi, AKP’nin neden şaşırtıcı ölçüde demokrat, AB
ile entegrasyonu samimiyetle arayan reformcu bir par-
ti olduğu anlatıldı, gençliğin beyni tek yönlü olarak
yıkandı. Özür dilerim ama, yobazlığı allayıp pullaya-
rak Kemalizme karşı yıllardır yenilikçi bir hareket ola-
rak sunarken aklınız neredeydi? Şeriatçılığın yarım-
aydınların cehaletini kullanarak bu şekilde pa-
zarlandığını göremedikten sonra, bu yakarmala-
rın pek anlamı var mı? Ya da DMG olarak Emin Çö-
laşan gibi, halkın en çok güvendiği, araştırmacı-
gazeteciliğin son örneklerinden birine “Sen artık yaz-
ma” diyebildikten sonra, her şey güllük gülistanlık mı
olacak sandınız? Bu hükümet, “jestiniz” karşısında
size “dokunulmazlık” zırhı mı bağışlayacaktı? İster-
seniz buyrun, önümüzdeki hafta Radikal’de Ayşe Ka-
dıoğlu’na yeni bir oturaklı makale yayımlatın, yine
AKP’nin ezberleri alt-üst edip nasıl “resmi görüş”ün
çatısını çatırdattığı hakkında… Tersini söyleyenleri de
o gazetede dışlamaya devam edin!
Merkezin büyük gazeteleri, kendini “Kemalist”
olarak tanımlayan yazarları istemediler, var olan bir-
kaç kişiyi de ya tasfiye ettiler ya da etkisizleştirdiler.
Sonuç: Saf liberalizmin o altın günlerinden sonra şim-
di tek kişinin neredeyse siyasi yaşamı durdurabildi-
ği ya da sade bir ceza kâğıdıyla bir koca holdingi ba-
tırabildiği günlere geldik!
Geldik de ne oldu? Artık 2. Cumhuriyetçi yazarlar
merkez gazetelerdeki misyonlarını bitirdiler ve şim-
diden çoğu ılımlı İslamcı, hatta utangaç şeriatçı ga-
zetelere yatay geçiş yaptılar! Kanallarımız ise can çe-
kişmeye devam ediyor…
NTV’de hafta içi her sabah (daha önce değindiğim)
“Yazı İşleri” adında yayımlanan bir program var: Sü-
rekli olarak yüzde 80 oranında İslamcı veya saf liberal
kesimden “yazar”lara yorum yaptırıyorlar. NTV yö-
netimine 25 kişilik alternatif isimleri maille yolladım;
“Demokrasiyi korumak istiyorsanız bu yazarlarla da
lütfen konuşsunlar ki denge gelsin” diyerek. Şu ana
kadar bir şeyler değişmedi. Aslında aynı hatırlatma-
yı CNN’e de yapmak lazım. Yoksa Türkiye’nin gidi-
şatını hep papağan gibi aynı şeyleri tekrarlayan ki-
şilere sorup malum uyuşturucu etkili yanıtları ya-
yımlamaktan hiç bıkmayacaklar!
Merak ediyorum… Medya, Kemalizmi (ABD’deki
komünizm korkusu gibi) dışlama kararını adım adım
nasıl aldı? Kendi bindikleri dalı keserken mantık ka-
nallarını nasıl geçici çıkarlar uğruna toptan tıkadılar?
Kavga devam ediyor, hatta şiddetlenecek. Dikkat!
Bu iktidar diğerleri gibi devrini doldurunca gitmek
üzere programlanmadı.
Medyanın ve patronların tavrı hep aynı oldu bugüne
kadar: “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” Uzan
Grubu, Aydınlık, Cumhuriyet, şimdi de Doğan Gru-
bu… Herkes “Boşver, bana kadar gelecek halleri yok
ya, en iyisi biz uzaktan izleyelim” dedi, sonra bir gün
onların da kapısına dikildiler! Geride kalan 3-4 pat-
rona sesleniyorum: Hatanın neresinden dönseniz
kârdır! Sakın sanmayın ki liberallerin ılımlı dönek
kanatlarıyla bu oyunu sürdürürseniz birileri sizi ko-
ruyacak…
SADIK ÇELİK *
Son birkaç gündür Türk Li-
rası’nın dış değerinin ciddi
şekilde baskı altına girdiğini
görüyoruz. Serbest piyasada
14 Şubat Cuma günü itibarıyla
geçen haftayı 1.64 ile kapatan
Amerikan Doları salı günü
1.68’e yükselmiş, çarşamba
öğle saatlerinde ise Türki-
ye’de dolar için üst sınır kabul
edilen 1.70’i aşmıştır.
Dış piyasalar ile ticari ilişki-
lerimiz ya da döviz piyasası ile
bağlantılarımız olsun olma-
sın, bu hareketleri hep bera-
ber endişe içinde takip edi-
yoruz. Çünkü finansman sağ-
lama, gelir elde edebilme ve
yükümlülükleri karşılama ola-
nakları artık doğrudan veya
dolaylı bir şekilde para ve dö-
viz piyasalarındaki bu istik-
rarsız gelişmelerden etkilen-
mektedir.
TL’de gözlenen son değer
kayıplarının, bahis konusu
ekonomik sıkıntıların çoğunda
olduğu gibi dış piyasalardan
kaynaklandığı belirtiliyor. Ta-
nınmış uluslararası değerlen-
dirme kuruluşu Moody’nin,
Doğu Avrupa ülkeleri kredi
notlarının düşürülebileceğini,
bu nedenle bahis konusu ül-
kelerde önemli yatırımları olan
Avusturya, İsveç ve diğer ba-
zı Batı Avrupa bankalarının da
olumsuz etkilenebileceğini
açıklaması ve Standard & Po-
or’s değerlendirme kuruluşu-
nun da benzer görüş bildir-
mesi Doğu Avrupa ülkeleri ve
benzer konumda kabul edilen
bir dizi gelişen ülke paralarını
baskı altında bırakmıştır. Gü-
ney Kore, Güney Afrika, Rus-
ya, Macaristan ve Polonya
paralarında son bir hafta için-
de meydana gelen kayıplar
TL’deki düşüşten daha yüksek
olmuştur.
Doğu Avrupa ülkelerinde
finans sisteminin yaklaşık yüz-
de 80’i Batı Avrupa bankala-
rının elindedir. Bu bölgedeki
mali kuruluşların toplam 260
milyar Avro seviyesinde varlık
kaybına uğrayabilecekleri, va-
desinde ödenemeyen krediler
toplamının 1.3 trilyon Avro’ya
ulaştığı hesaplanmaktadır. Bu
durumda IMF’nin acil olarak
müdahale etmesi istenmekte,
ancak bu desteğin artık ev-
velce Macaristan ve Ukray-
na’ya sağlanan yardım sevi-
yesine ulaşamayacağı kabul
edilmektedir.
Bu gibi bilgileri ilgiyle takip
ederken olumsuz sonuç ve
yansımalarını da ülkemizde,
artık adeta eşzamanlı olarak
piyasalarda bizzat yaşayarak
öğreniyoruz.
Sorunların dış kaynaklı ol-
duğunun bilinmesi bizim so-
runlarımıza çare olmamakta-
dır. Çare bulabilmek için bu sı-
kıntılı dönemde kendi şartla-
rımız içinde yol gösterilmesi-
ne ve bu doğrultuda yardıma
ihtiyacımız var. Söz konusu
ekonomik sorunların çok cid-
di ve kolay giderilebilir nitelikte
olmadığını anlıyoruz. Bu ne-
denle ekonomik sıkıntılara kı-
sa ve orta vadeli çözümler bu-
lunması için azami gayret sarf
edildiğini, en azından bu me-
selelerin öncelik verilerek tar-
tışıldığını görmek piyasaya
güven ve motivasyon kazan-
dıracaktır. Buna ihtiyacımız
var.
Bugün birçok yayın organ-
larında ekonomik sıkıntılara
iç sayfalarda veya özel söyle-
şilerde yer verilirken siyasi
tartışmalar manşetlerden in-
memektedir. Mahalli seçim-
lerde parti olarak başarı sağ-
lama arayışı son haftalarda
ülkemizin adeta en önemli
meselesi haline gelmiştir. Sa-
yın Başbakanımızın bu kap-
samda yürütülen tartışmalara
bizzat girmek için bazen bir
günde 9 ayrı yerde toplantıla-
ra katılması gerçekten özveri-
li ve takdire değer bir perfor-
manstır. Fakat sonuç itibarıy-
la ekonomik sıkıntıların bu or-
tamda üst seviyede takip edi-
lerek çare üretilmesi için yeterli
zaman ve ilgi bulunamaya-
cağı açıktır. Ekonomik çalış-
malar konunun uzmanları ta-
rafından hazırlansa da siyasi
sorumluluk içeren önemli ka-
rarlarda nihai onay en üst se-
viyede ikna suretiyle alınabilir.
Ekonomik sıkıntıların aşıl-
ması kapsamında firmalar için
kısa çalışmaya geçiş imkânları
genişletilerek, işçi çıkarmak
yerine bu yola gidilmesi se-
çeneğinin geliştirilmesi gibi
yararlı olabilecek önemli bazı
adımlar atılmıştır. Ancak bu
destekler tabii kayıt dışı istih-
damı kapsamamaktadır ve
etkili olabilmeleri için iyi anla-
tılmaları gerekmektedir. Ocak
ayında 244 bin kişinin işsizlik
sigortasına başvurması bu
bakımdan şimdilik ümit verici
değildir ve geç kalındığına
işaret etmektedir.
Ne yazık ki kamuoyu önün-
de ön plana çıkarılan konular,
bu gibi önlemler yerine, ihtiyaç
sahiplerine acil gıda ve kömür
yardımı yapılması olmuştur
ve bu yardımların sonunda
azgelişmiş dağlık yörede kış
günü buz dolabı, çamaşır ma-
kinesi verilmesine kadar ulaş-
ması dikkat çekicidir.
Firmalarımıza bu zor dö-
nemde yeteri kadar yardımcı
olamasak, insanımıza iş bu-
lamasak da onların açlık çek-
melerine göz yumamayız. Bu
bakımdan en alt gelir seviye-
sindeki kimselere deprem fe-
laketlerinde olduğu gibi arka
çıkılması desteklenmelidir.
Durum gerçekten bu kadar
kötü ise yardıma yaygın katı-
lım ve çok daha fazla kaynak
sağlanması için neden yardım
kampanyaları organize edil-
miyor ve bu faaliyetler Kızılay
tarafından yürütülmüyor?
* SHP MYK Üyesi
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@mynet.com
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com
(ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com
Türkiye Ekonomi
Politiğinin Açmazı
24 ŞUBAT 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA
15
Darbe
Nezahat Özbek:
“Bir ülkede;
hukuk, ahlak,
eğitim, liyakat
çökmüş ve halk buna
itiraz etmiyorsa
darbe çoktan
yapılmış demektir!”
Mülk
Metin Akay:
“Adalet Bakanı
çeteci belediye
başkanına vekâlet
verip mülk edinmeye
kalkışmış. Ne de olsa
adalet mülkün
temelidir!”
Borç
Necati Cebe: “Takımı
maç kazansın
diye dua eden
Bolulu imam bir
dua da
‘borçlarımız silinsin’
diye etse ya!”
“Kuş kafasından kavurma olmaz!”
İSLAM âleminin son halife adayı
Fatih Sultan Recep hazretleri,
Mardin mitinginde sözü bir
Mardin sözüne getirip “Kuş
kafasından kavurma olmaz”
deyince sanırım kimilerinin
gözünde sultanın mutfakta
yemek yapışı canlanmıştır,
kimilerinin aklına da sultanın
“hocam” dediği eski Genelkurmay
Başkanı Hilmi Özkök’ün
“Kasaptaki ete soğan doğramam”
veciz sözü gelmiştir.
Şöyle bir sahneye ne dersiniz?
Sultan hazretleri, sarayın
aşçılarına izin vermiş. Mutfağa
girip kolları sıvamış, kuşbaşı etlerle
ağzına layık bir kebap hazırlıyor.
Sultan hazretlerinin yanında bir tek
“hoca”sı var o da soğan doğruyor.
Yakınlarına latife yapmayı çok
seven sultan, kazandaki kuşbaşı
etlere bakınca aklına bir latife
geliyor: “Bu etler kuşun başı değil
de kuşun kafası olsaydı, kuş
kafasından kavurma olmazdı
hocam!”
Hocası, doğramakta olduğu
soğanlardan gözleri hafif tertip
yaşarmış bir halde başını
kaldırıyor: “Kavurma yok mu
dedin? Kavurma yoksa et de yok
demektir; biliyorsun benim
huyumdur kasaptaki ete soğan
doğramam!”
Sultan keyifleniyor: “İlahi hocam,
latife yaptım. Sen soğanı doğra
gerisine karışma. Senin için kuş
kafasından az mı kavurma
yaptırdık!”
Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in
günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar,
sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist
değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi
çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra
Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü
Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler;
benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.”
İSLAM âleminin son halife adayı Fatih Sultan
Recep’in mutlak iktidarı adına dünürgillerin
gazetesinde iki adla yazı yazan ve en az dört
televizyon kanalında propaganda yapan Fehmi
Koru, ağzındaki baklayı çıkardı. Türkiye’de
gelmiş geçmiş en ağır vergi cezası kesilen Aydın
Doğan’ın medya grubunda çalışıp da sultana
muhalefet eden gazetecileri, bir an önce yola
gelmeye çağırdı. Fehmi Koru namı diğer Taha
Kıvanç geçen cumartesi günkü gazete yazısında
aynen şöyle dedi:
“Vergi cezasına çarptırılan grubun medya
organları hayli zamandır bir ‘var olma-yok olma’
kavgası veriyorlar. Gözden kaçan şu: Verilen
kavga patronlarının ‘var olma-yok olma’ kavgası
değildir; medyada köşeleri kapmış olanların
değişen ve farklılaşan bir zeminde değişime
direnerek ayakta kalma ve varlığını sürdürme
kavgasıdır bu. Kendileri değişemiyor, gazete ve
televizyonlarını da değişime sımsıkı kapıyorlar;
patronlarını da bu tavrın doğru olduğuna
inandırıyorlar. Tavırları patronlarını zor duruma
düşürecekmiş, umurlarında bile değil.”
Ağzından çıkardığı bakla yetmedi, bir gün
sonra “fava” yapıp konuyu biraz daha açtı:
“Vergi kaçakçılığı iddiasına hedef medya
grubu, umarım, bu sıkıntılı günlerini atlatır ve
kendisini değişen dünyaya ve değişen Türkiye’ye
uygun hale dönüştürme işlemini de kendi eliyle
gerçekleştirir... Umarım.”
Bu satırları yazdığı sırada Aydın Doğan’ı saz
meclisinde meşke çağıran Fehmi, fasıl için açış
taksimi yapıyor: Türkiye İslam Cumhuriyeti’ni
kurmakta olan sultana muhalefet eden
adamlarının kellesini Aydın Doğan kendi ellerinle
vurursa kendi kellesini kurtarır!
Hangi kellelerin kesileceğini düşününce
insanın yüreği “cızzz” ediyor. Örneğin Milliyet
gazetesinde sultana övgüler düzdükten sonra
“Anlaşılan o ki Başbakan, belki de ‘biat
kültürü’nden geldiği için yalnız kendine tabi bir
medya istiyor, basın istiyor. Kısacası: Ya bana
tabi olursunuz, ya da yok olursunuz demek
istiyor” diyerek kellesini tehlikeye atan Hasan
Cemal’e yılların hizmeti hatırına bir ayrıcalık
tanınması gerekiyor. Hatta sultanın eski
sosyologlarından Taha Akyol’a da! Sultanın
büyük ödülüne mazhar olan Çetin Altan bu
konuda ağırlığını koyarsa Fehmi’nin kehaneti
daha kansız halledilebilir!
Kehanet
SESSİZ SEDASIZ (!)
GS’de
Skibbe gitti.
Kocaeli’ye
yeni unvan:
Hocaeli!
YağmurDeniz
bedri.baykam@gmail.com
Faks: 0212 227 34 65
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Sadrazamlõk gör-
eviyle yükümlü ol-
mayan ve Osmanlõ
ordusunun komu-
tanlõğõnõ yapan ve-
zirin sanõ. 2/ Afrika
kökenli öldürücü bir
virüs... İlgi çekici
ve değişik kimse.
3/ Genellikle yak-
mak için kullanõlan
iri saman... Kuru-
tulmuş ringa balõğõ.
4/ Tombul, iri yapõlõ. 5/ Es-
ki Yunan kentlerinde pa-
zaryeri... İspanyollarõn se-
vinç ünlemi. 6/ Sodyum
elementinin simgesi... Ge-
milerde türlü işlerde kul-
lanõlan bir tür demir halka.
7/ Briçte roberi oluşturan
iki bölümden her biri...
Japon lirik dramõ. 8/ Doğu
Anadolu’da kullanõlan bir
tür küçük zurna.. Katõ, eğilip bükülmez. 9/ Bir tür gemi-
ci düğümü.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Osmanlõlarda sõnõr boylarõnda görev yapan asker sõnõ-
fõ... Fas’õn plaka imi. 2/ Oyunda cezalõ çocuk... “Kuru --
- gibi göğe savrulma / Acõ poyraz gibi esip yorulma” (Ka-
racaoğlan). 3/ Koyunun kol-kürek bölümünden elde edi-
len silindir biçimli et... İnce dantel. 4/ Bir renk... İki nicelik
arasõnda var olan bağõntõ. 5/ Aynõ adlõ bitkiden elde edi-
lerek kimi yiyecek ve içeceklere koku ve sarõ renk vermekte
kullanõlan toz... Romanya’nõn plaka imi. 6/ Eski Mõsõr’da
güneş tanrõsõ... Bir tür yabanmersini. 7/ Sözcüklerin hem
biçimsel hem anlamsal tarihini ele alan dilbilim dalõ. 8/ Kü-
çük kitap, broşür... Küçük mağara. 9/ Üzeri ekmek kõrõn-
tõlarõyla kaplanmõş yiyecekler için. kullanõlan sözcük... So-
yundan gelinen kimse.
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
M E T A S T A Z
İ V E D İ S A M
Z E N A N A R A
A R Ş E R E F E
N E M M A Ş S
P A R A F U T
A T E T A J E R
J O R J E T F O
L A İ K L A
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
24 Şubat
TCG - GİRESUN GEMİSİ
KOMUTANI ve PERSONELİNE
Yolunuz açõk olsun.
Güle güle gidiniz, onurla ve gururla
dönünüz.
Yeryüzünde, karşõnõza yiğitçe çõkabilecek
bir düşman birliği yoktur.
Dikkatinizi, “dost” bellediklerimize
yoğunlaştõrõnõz.
MUAVENET’İ unutmayõnõz.
MUAVENET’İ unutmayõnõz.
MUAVENET’İ unutmayõnõz.
MÜJDAT KILIÇKIRAN
MASLAK’TA
YENİ BİR LEZZET
Tike markalarõ olan Why-B zurna ilk
olarak aynõ mekânda şimdi
0212 276 60 60
telefon numarasõyla kapõnõzda.
YAŞAMAK GÜZEL
YAŞATMAK DAHA DA GÜZEL
0 212 557 70 70 / PBX