24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Medyaya ve Patronlara Acı Hatırlatmalar Doğan Grubu’na verilen astronomik para cezası, günlerdir ana konumuz. Paris’teyim… Türkiye’ye her uzaktan baktığımda, tüten dumanları daha net gö- rüyorum. Bu çöküşü fark edemeyen basireti bağ- lanmışların ortaokul ve lisede aldıkları eğitimin de kim- ler tarafından verildiğini merak ediyorum. Vazgeçtim yurtseverlikten, hiç mi mantık ve matematik dersi gör- mediler, onu merak ediyorum… Ben mali konularda uzman değilim. Sadece olay- ların neden-sonuç ilişkilerinin kökenleri ve logaritmik projeksiyonları üzerine hasbelkader haklı çıkan yo- rumları ömür üzerinden yapabilmiş bir vatandaş ola- rak düşünüyorum: Doğan Grubu’nun “entellektüel” ve “sol” gazete- si Radikal, doğal olarak ısrarlı manşetlerle verilen akıl almaz cezaya tepkisini ortaya koyuyor. İyi güzel de, bugün attığı başlıklarla 10 yıldır ortaya koyduğu siyasi yorumlar ne kadar örtüşüyor? Hadi “de- mokrasi-insan hakları” gibi herkesin bol keseden kul- landığı lafları bir yana koyalım. Radikal’in sürekli ya- yımladığı çözümlemelerin büyük kısmında, 1923 Cum- huriyeti’nin siyasi ve demokratik yetersizliği, tıkan- mışlığı iddia olarak ortaya atıldı. Bununla da yetinil- medi, AKP’nin neden şaşırtıcı ölçüde demokrat, AB ile entegrasyonu samimiyetle arayan reformcu bir par- ti olduğu anlatıldı, gençliğin beyni tek yönlü olarak yıkandı. Özür dilerim ama, yobazlığı allayıp pullaya- rak Kemalizme karşı yıllardır yenilikçi bir hareket ola- rak sunarken aklınız neredeydi? Şeriatçılığın yarım- aydınların cehaletini kullanarak bu şekilde pa- zarlandığını göremedikten sonra, bu yakarmala- rın pek anlamı var mı? Ya da DMG olarak Emin Çö- laşan gibi, halkın en çok güvendiği, araştırmacı- gazeteciliğin son örneklerinden birine “Sen artık yaz- ma” diyebildikten sonra, her şey güllük gülistanlık mı olacak sandınız? Bu hükümet, “jestiniz” karşısında size “dokunulmazlık” zırhı mı bağışlayacaktı? İster- seniz buyrun, önümüzdeki hafta Radikal’de Ayşe Ka- dıoğlu’na yeni bir oturaklı makale yayımlatın, yine AKP’nin ezberleri alt-üst edip nasıl “resmi görüş”ün çatısını çatırdattığı hakkında… Tersini söyleyenleri de o gazetede dışlamaya devam edin! Merkezin büyük gazeteleri, kendini “Kemalist” olarak tanımlayan yazarları istemediler, var olan bir- kaç kişiyi de ya tasfiye ettiler ya da etkisizleştirdiler. Sonuç: Saf liberalizmin o altın günlerinden sonra şim- di tek kişinin neredeyse siyasi yaşamı durdurabildi- ği ya da sade bir ceza kâğıdıyla bir koca holdingi ba- tırabildiği günlere geldik! Geldik de ne oldu? Artık 2. Cumhuriyetçi yazarlar merkez gazetelerdeki misyonlarını bitirdiler ve şim- diden çoğu ılımlı İslamcı, hatta utangaç şeriatçı ga- zetelere yatay geçiş yaptılar! Kanallarımız ise can çe- kişmeye devam ediyor… NTV’de hafta içi her sabah (daha önce değindiğim) “Yazı İşleri” adında yayımlanan bir program var: Sü- rekli olarak yüzde 80 oranında İslamcı veya saf liberal kesimden “yazar”lara yorum yaptırıyorlar. NTV yö- netimine 25 kişilik alternatif isimleri maille yolladım; “Demokrasiyi korumak istiyorsanız bu yazarlarla da lütfen konuşsunlar ki denge gelsin” diyerek. Şu ana kadar bir şeyler değişmedi. Aslında aynı hatırlatma- yı CNN’e de yapmak lazım. Yoksa Türkiye’nin gidi- şatını hep papağan gibi aynı şeyleri tekrarlayan ki- şilere sorup malum uyuşturucu etkili yanıtları ya- yımlamaktan hiç bıkmayacaklar! Merak ediyorum… Medya, Kemalizmi (ABD’deki komünizm korkusu gibi) dışlama kararını adım adım nasıl aldı? Kendi bindikleri dalı keserken mantık ka- nallarını nasıl geçici çıkarlar uğruna toptan tıkadılar? Kavga devam ediyor, hatta şiddetlenecek. Dikkat! Bu iktidar diğerleri gibi devrini doldurunca gitmek üzere programlanmadı. Medyanın ve patronların tavrı hep aynı oldu bugüne kadar: “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” Uzan Grubu, Aydınlık, Cumhuriyet, şimdi de Doğan Gru- bu… Herkes “Boşver, bana kadar gelecek halleri yok ya, en iyisi biz uzaktan izleyelim” dedi, sonra bir gün onların da kapısına dikildiler! Geride kalan 3-4 pat- rona sesleniyorum: Hatanın neresinden dönseniz kârdır! Sakın sanmayın ki liberallerin ılımlı dönek kanatlarıyla bu oyunu sürdürürseniz birileri sizi ko- ruyacak… SADIK ÇELİK * Son birkaç gündür Türk Li- rası’nın dış değerinin ciddi şekilde baskı altına girdiğini görüyoruz. Serbest piyasada 14 Şubat Cuma günü itibarıyla geçen haftayı 1.64 ile kapatan Amerikan Doları salı günü 1.68’e yükselmiş, çarşamba öğle saatlerinde ise Türki- ye’de dolar için üst sınır kabul edilen 1.70’i aşmıştır. Dış piyasalar ile ticari ilişki- lerimiz ya da döviz piyasası ile bağlantılarımız olsun olma- sın, bu hareketleri hep bera- ber endişe içinde takip edi- yoruz. Çünkü finansman sağ- lama, gelir elde edebilme ve yükümlülükleri karşılama ola- nakları artık doğrudan veya dolaylı bir şekilde para ve dö- viz piyasalarındaki bu istik- rarsız gelişmelerden etkilen- mektedir. TL’de gözlenen son değer kayıplarının, bahis konusu ekonomik sıkıntıların çoğunda olduğu gibi dış piyasalardan kaynaklandığı belirtiliyor. Ta- nınmış uluslararası değerlen- dirme kuruluşu Moody’nin, Doğu Avrupa ülkeleri kredi notlarının düşürülebileceğini, bu nedenle bahis konusu ül- kelerde önemli yatırımları olan Avusturya, İsveç ve diğer ba- zı Batı Avrupa bankalarının da olumsuz etkilenebileceğini açıklaması ve Standard & Po- or’s değerlendirme kuruluşu- nun da benzer görüş bildir- mesi Doğu Avrupa ülkeleri ve benzer konumda kabul edilen bir dizi gelişen ülke paralarını baskı altında bırakmıştır. Gü- ney Kore, Güney Afrika, Rus- ya, Macaristan ve Polonya paralarında son bir hafta için- de meydana gelen kayıplar TL’deki düşüşten daha yüksek olmuştur. Doğu Avrupa ülkelerinde finans sisteminin yaklaşık yüz- de 80’i Batı Avrupa bankala- rının elindedir. Bu bölgedeki mali kuruluşların toplam 260 milyar Avro seviyesinde varlık kaybına uğrayabilecekleri, va- desinde ödenemeyen krediler toplamının 1.3 trilyon Avro’ya ulaştığı hesaplanmaktadır. Bu durumda IMF’nin acil olarak müdahale etmesi istenmekte, ancak bu desteğin artık ev- velce Macaristan ve Ukray- na’ya sağlanan yardım sevi- yesine ulaşamayacağı kabul edilmektedir. Bu gibi bilgileri ilgiyle takip ederken olumsuz sonuç ve yansımalarını da ülkemizde, artık adeta eşzamanlı olarak piyasalarda bizzat yaşayarak öğreniyoruz. Sorunların dış kaynaklı ol- duğunun bilinmesi bizim so- runlarımıza çare olmamakta- dır. Çare bulabilmek için bu sı- kıntılı dönemde kendi şartla- rımız içinde yol gösterilmesi- ne ve bu doğrultuda yardıma ihtiyacımız var. Söz konusu ekonomik sorunların çok cid- di ve kolay giderilebilir nitelikte olmadığını anlıyoruz. Bu ne- denle ekonomik sıkıntılara kı- sa ve orta vadeli çözümler bu- lunması için azami gayret sarf edildiğini, en azından bu me- selelerin öncelik verilerek tar- tışıldığını görmek piyasaya güven ve motivasyon kazan- dıracaktır. Buna ihtiyacımız var. Bugün birçok yayın organ- larında ekonomik sıkıntılara iç sayfalarda veya özel söyle- şilerde yer verilirken siyasi tartışmalar manşetlerden in- memektedir. Mahalli seçim- lerde parti olarak başarı sağ- lama arayışı son haftalarda ülkemizin adeta en önemli meselesi haline gelmiştir. Sa- yın Başbakanımızın bu kap- samda yürütülen tartışmalara bizzat girmek için bazen bir günde 9 ayrı yerde toplantıla- ra katılması gerçekten özveri- li ve takdire değer bir perfor- manstır. Fakat sonuç itibarıy- la ekonomik sıkıntıların bu or- tamda üst seviyede takip edi- lerek çare üretilmesi için yeterli zaman ve ilgi bulunamaya- cağı açıktır. Ekonomik çalış- malar konunun uzmanları ta- rafından hazırlansa da siyasi sorumluluk içeren önemli ka- rarlarda nihai onay en üst se- viyede ikna suretiyle alınabilir. Ekonomik sıkıntıların aşıl- ması kapsamında firmalar için kısa çalışmaya geçiş imkânları genişletilerek, işçi çıkarmak yerine bu yola gidilmesi se- çeneğinin geliştirilmesi gibi yararlı olabilecek önemli bazı adımlar atılmıştır. Ancak bu destekler tabii kayıt dışı istih- damı kapsamamaktadır ve etkili olabilmeleri için iyi anla- tılmaları gerekmektedir. Ocak ayında 244 bin kişinin işsizlik sigortasına başvurması bu bakımdan şimdilik ümit verici değildir ve geç kalındığına işaret etmektedir. Ne yazık ki kamuoyu önün- de ön plana çıkarılan konular, bu gibi önlemler yerine, ihtiyaç sahiplerine acil gıda ve kömür yardımı yapılması olmuştur ve bu yardımların sonunda azgelişmiş dağlık yörede kış günü buz dolabı, çamaşır ma- kinesi verilmesine kadar ulaş- ması dikkat çekicidir. Firmalarımıza bu zor dö- nemde yeteri kadar yardımcı olamasak, insanımıza iş bu- lamasak da onların açlık çek- melerine göz yumamayız. Bu bakımdan en alt gelir seviye- sindeki kimselere deprem fe- laketlerinde olduğu gibi arka çıkılması desteklenmelidir. Durum gerçekten bu kadar kötü ise yardıma yaygın katı- lım ve çok daha fazla kaynak sağlanması için neden yardım kampanyaları organize edil- miyor ve bu faaliyetler Kızılay tarafından yürütülmüyor? * SHP MYK Üyesi ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com Türkiye Ekonomi Politiğinin Açmazı 24 ŞUBAT 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA 15 Darbe Nezahat Özbek: “Bir ülkede; hukuk, ahlak, eğitim, liyakat çökmüş ve halk buna itiraz etmiyorsa darbe çoktan yapılmış demektir!” Mülk Metin Akay: “Adalet Bakanı çeteci belediye başkanına vekâlet verip mülk edinmeye kalkışmış. Ne de olsa adalet mülkün temelidir!” Borç Necati Cebe: “Takımı maç kazansın diye dua eden Bolulu imam bir dua da ‘borçlarımız silinsin’ diye etse ya!” “Kuş kafasından kavurma olmaz!” İSLAM âleminin son halife adayı Fatih Sultan Recep hazretleri, Mardin mitinginde sözü bir Mardin sözüne getirip “Kuş kafasından kavurma olmaz” deyince sanırım kimilerinin gözünde sultanın mutfakta yemek yapışı canlanmıştır, kimilerinin aklına da sultanın “hocam” dediği eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün “Kasaptaki ete soğan doğramam” veciz sözü gelmiştir. Şöyle bir sahneye ne dersiniz? Sultan hazretleri, sarayın aşçılarına izin vermiş. Mutfağa girip kolları sıvamış, kuşbaşı etlerle ağzına layık bir kebap hazırlıyor. Sultan hazretlerinin yanında bir tek “hoca”sı var o da soğan doğruyor. Yakınlarına latife yapmayı çok seven sultan, kazandaki kuşbaşı etlere bakınca aklına bir latife geliyor: “Bu etler kuşun başı değil de kuşun kafası olsaydı, kuş kafasından kavurma olmazdı hocam!” Hocası, doğramakta olduğu soğanlardan gözleri hafif tertip yaşarmış bir halde başını kaldırıyor: “Kavurma yok mu dedin? Kavurma yoksa et de yok demektir; biliyorsun benim huyumdur kasaptaki ete soğan doğramam!” Sultan keyifleniyor: “İlahi hocam, latife yaptım. Sen soğanı doğra gerisine karışma. Senin için kuş kafasından az mı kavurma yaptırdık!” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” İSLAM âleminin son halife adayı Fatih Sultan Recep’in mutlak iktidarı adına dünürgillerin gazetesinde iki adla yazı yazan ve en az dört televizyon kanalında propaganda yapan Fehmi Koru, ağzındaki baklayı çıkardı. Türkiye’de gelmiş geçmiş en ağır vergi cezası kesilen Aydın Doğan’ın medya grubunda çalışıp da sultana muhalefet eden gazetecileri, bir an önce yola gelmeye çağırdı. Fehmi Koru namı diğer Taha Kıvanç geçen cumartesi günkü gazete yazısında aynen şöyle dedi: “Vergi cezasına çarptırılan grubun medya organları hayli zamandır bir ‘var olma-yok olma’ kavgası veriyorlar. Gözden kaçan şu: Verilen kavga patronlarının ‘var olma-yok olma’ kavgası değildir; medyada köşeleri kapmış olanların değişen ve farklılaşan bir zeminde değişime direnerek ayakta kalma ve varlığını sürdürme kavgasıdır bu. Kendileri değişemiyor, gazete ve televizyonlarını da değişime sımsıkı kapıyorlar; patronlarını da bu tavrın doğru olduğuna inandırıyorlar. Tavırları patronlarını zor duruma düşürecekmiş, umurlarında bile değil.” Ağzından çıkardığı bakla yetmedi, bir gün sonra “fava” yapıp konuyu biraz daha açtı: “Vergi kaçakçılığı iddiasına hedef medya grubu, umarım, bu sıkıntılı günlerini atlatır ve kendisini değişen dünyaya ve değişen Türkiye’ye uygun hale dönüştürme işlemini de kendi eliyle gerçekleştirir... Umarım.” Bu satırları yazdığı sırada Aydın Doğan’ı saz meclisinde meşke çağıran Fehmi, fasıl için açış taksimi yapıyor: Türkiye İslam Cumhuriyeti’ni kurmakta olan sultana muhalefet eden adamlarının kellesini Aydın Doğan kendi ellerinle vurursa kendi kellesini kurtarır! Hangi kellelerin kesileceğini düşününce insanın yüreği “cızzz” ediyor. Örneğin Milliyet gazetesinde sultana övgüler düzdükten sonra “Anlaşılan o ki Başbakan, belki de ‘biat kültürü’nden geldiği için yalnız kendine tabi bir medya istiyor, basın istiyor. Kısacası: Ya bana tabi olursunuz, ya da yok olursunuz demek istiyor” diyerek kellesini tehlikeye atan Hasan Cemal’e yılların hizmeti hatırına bir ayrıcalık tanınması gerekiyor. Hatta sultanın eski sosyologlarından Taha Akyol’a da! Sultanın büyük ödülüne mazhar olan Çetin Altan bu konuda ağırlığını koyarsa Fehmi’nin kehaneti daha kansız halledilebilir! Kehanet SESSİZ SEDASIZ (!) GS’de Skibbe gitti. Kocaeli’ye yeni unvan: Hocaeli! YağmurDeniz bedri.baykam@gmail.com Faks: 0212 227 34 65 BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Sadrazamlõk gör- eviyle yükümlü ol- mayan ve Osmanlõ ordusunun komu- tanlõğõnõ yapan ve- zirin sanõ. 2/ Afrika kökenli öldürücü bir virüs... İlgi çekici ve değişik kimse. 3/ Genellikle yak- mak için kullanõlan iri saman... Kuru- tulmuş ringa balõğõ. 4/ Tombul, iri yapõlõ. 5/ Es- ki Yunan kentlerinde pa- zaryeri... İspanyollarõn se- vinç ünlemi. 6/ Sodyum elementinin simgesi... Ge- milerde türlü işlerde kul- lanõlan bir tür demir halka. 7/ Briçte roberi oluşturan iki bölümden her biri... Japon lirik dramõ. 8/ Doğu Anadolu’da kullanõlan bir tür küçük zurna.. Katõ, eğilip bükülmez. 9/ Bir tür gemi- ci düğümü. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Osmanlõlarda sõnõr boylarõnda görev yapan asker sõnõ- fõ... Fas’õn plaka imi. 2/ Oyunda cezalõ çocuk... “Kuru -- - gibi göğe savrulma / Acõ poyraz gibi esip yorulma” (Ka- racaoğlan). 3/ Koyunun kol-kürek bölümünden elde edi- len silindir biçimli et... İnce dantel. 4/ Bir renk... İki nicelik arasõnda var olan bağõntõ. 5/ Aynõ adlõ bitkiden elde edi- lerek kimi yiyecek ve içeceklere koku ve sarõ renk vermekte kullanõlan toz... Romanya’nõn plaka imi. 6/ Eski Mõsõr’da güneş tanrõsõ... Bir tür yabanmersini. 7/ Sözcüklerin hem biçimsel hem anlamsal tarihini ele alan dilbilim dalõ. 8/ Kü- çük kitap, broşür... Küçük mağara. 9/ Üzeri ekmek kõrõn- tõlarõyla kaplanmõş yiyecekler için. kullanõlan sözcük... So- yundan gelinen kimse. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 M E T A S T A Z İ V E D İ S A M Z E N A N A R A A R Ş E R E F E N E M M A Ş S P A R A F U T A T E T A J E R J O R J E T F O L A İ K L A 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 24 Şubat TCG - GİRESUN GEMİSİ KOMUTANI ve PERSONELİNE Yolunuz açõk olsun. Güle güle gidiniz, onurla ve gururla dönünüz. Yeryüzünde, karşõnõza yiğitçe çõkabilecek bir düşman birliği yoktur. Dikkatinizi, “dost” bellediklerimize yoğunlaştõrõnõz. MUAVENET’İ unutmayõnõz. MUAVENET’İ unutmayõnõz. MUAVENET’İ unutmayõnõz. MÜJDAT KILIÇKIRAN MASLAK’TA YENİ BİR LEZZET Tike markalarõ olan Why-B zurna ilk olarak aynõ mekânda şimdi 0212 276 60 60 telefon numarasõyla kapõnõzda. YAŞAMAK GÜZEL YAŞATMAK DAHA DA GÜZEL 0 212 557 70 70 / PBX
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear