23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CYB C Y B 22 EYLÜL 2008 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 15 ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL Sosyal Güvenlikte Yeni Dönem (1) 16 Haziran 2006 günlü Resmi Gazete’de yayõmlanan 5510 sa- yõlõ Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlõk Sigortalarõ Yasasõ (SSGSS), sosyal güvenlikte yeni bir dönem başlatacak boyuttadõr. 1 Ekim 2008’de yürürlüğe girecek olan, 5510 sayõlõ SSGSS Ya- sasõ, 1479 sayõlõ Bağ-Kur Yasasõ ile 506 sayõlõ Sosyal Sigotalar Ya- sasõ’nõn birkaç maddesi dõşõnda tümünü ve 5434 sayõlõ TC Emek- li Sandõğõ Yasasõ’nõn da büyük bir bölümünü yürürlükten kaldõ- racaktõr. 5502 sayõlõ Yasa ile Kurulan Sosyal Güvenlik Kurumu; TC Emek- li Sandõğõ, Bağ-Kur ve Sosyal Sigortalar Kurumu’nun yerini almõştõr. 506 sayõlõ Sosyal Sigortalar Yasasõ’nõn 1 Mart 1965’te yürürlü- ğe girmesiyle de: 1) 1945 yõlõnda kabul edilen 4772 sayõlõ İş Kazalarõyla Meslek Hastalõklarõ ve Analõk Sigortasõ Kanunu, 2) 1950 yõlõnda kabul edilen 5502 sayõlõ Hastalõk ve Analõk Si- gortasõ Kanunu, 3) 1957 yõlõnda kabul edilen 6900 sayõlõ Maluliyet, İhtiyarlõk ve Ölüm Sigortalarõ Kanunu da yürürlükten kalkmõştõr. 506 sayõlõ Sosyal Sigortalar Yasasõ, 1965 yõlõndan günümüze ka- dar gelen dönemde en çok değişen yasalarõn başlarõnda yer almõştõr. 1 Ekim 2008’de yürürlüğe girecek olan, 5510 sayõlõ Sosyal Si- gortalar ve Genel Sağlõk Sigortalarõ Yasasõ da, Sosyal Sigortalar Yasasõ ile 1479 sayõlõ Bağ-Kur Yasasõ’nõn birkaç maddesi dõşõn- da tümünü ve 5434 sayõlõ TC Emekli Sandõğõ Yasasõ’nõn da büyük bir bölümünü yürürlükten kaldõracaktõr. Sosyal güvenlik yasalarõ en çok değişikliğe uğrayan yasalarõn baş- larõnda gelmektedir. Bu değişimlerin büyük bölümü yasanõn ge- nel yapõsõnõ kapsamayan küçük boyutlu değişimleri içermektedir. Bazõlarõ da genel yapõyõ etkileyecek ve dönemler oluşturacak ka- dar büyük boyutludur. Özellikle Sosyal Sigortalar Yasasõ bu de- ğişime uğrayan yasalarõn en önünde gelmektedir. 506 sayõlõ Sosyal Sigortalar Yasasõ’nõn bazõ maddelerinin de- ğiştirilmesine ve bazõ maddelerinin de kaldõrõlmasõna ilişkin 2422 sayõlõ yasa bir dönemi başlatacak boyuttadõr. Bu yasa Sosyal Sigortalar Yasasõ’nda büyük değişimlere neden olmuştur. Gösterge Tabloları: 2167 sayõlõ yasa ile “İş kazalarõ ve meslek hastalõklarõ sigorta- larõ ile, malullük, yaşlõlõk ve ölüm sigortalarõndan bağlanacak ge- lir ve aylõklar” õn hesaplanmasõ için uygulamaya konulan “gösterge ve katsayõ” sistemi, genişletilmiş, 12 derece 6 kademe içinde yer alan ve 71 gösterge sayõsõndan oluşan“Gösterge Tablosu” de- ğiştirilmiştir. Yeni gösterge tablosunda, bu kez 12 derece 12 ka- deme içinde 141 gösterge sayõsõ yerleştirilmiştir. Prime esas kazançlar: Sigorta primine esas alõnan “Günlük Kazanç Sõnõrlarõ” yeniden düzenlenmiştir. Sigortalõlar ile işverenlerden, “alõnacak prim ve verilecek öde- neklerin hesabõna esas tutulan günlük kazancõn üst sõnõrõ, göster- ge tablosundaki en yüksek göstergenin, alt sõnõrõ da en düşük gös- tergenin katsayõ ile çarpõmõnõn” 30’da biri olarak saptanmõştõ. Gösterge Tespit Tablosu: 2422 sayõlõ yasa ile getirilen “Gösterge Tespit Tablolarõ” ile, 506 sayõlõ Sosyal Sigortalar Yasasõ’nõn yürürlüğe girdiği 1965 yõlõndan, 2422 sayõlõ yasanõn yürürlüğe girdiği 1981 yõlõna kadar geçen sü- reçte, emekli aylõklarõ arasõndaki dengesizlik bir ölçüde giderilmiştir. Mart 1981’den sonra emekli olan sigortalõlara her yõl için ayrõ bir “Gösterge Tespit Tablosu” düzenlenmesine başlanmõştõr.Yaş- lõlõk aylõklarõnõn hesaplanmasõna ilişkin yapõlan her yenilik, bir so- runu da birlikte getirmiştir. SSK emeklileri arasõnda olan denge- sizlik giderek artmõş ve aynõ gün aynõ ücret üzerinden emekli olan- lar birbirini tutmayan aylõklar alõr duruma gelmiştir. 2422 sayõlõ yasa ile bu duruma bir çözüm aranmõştõr. Bu yasa ile uygulamasõna ilk kez geçilen “Gösterge Tespit Tablolarõ” soru- na bir dereceye kadar çözüm getirmiştir. Gösterge Tespit Tablo- larõ iki dönem için hazõrlanmõştõr.. Birinci dönemde Mart 1981’den önce emekli olanlarõn konumlarõ ele alõnarak hazõrlanmõştõr.. İkinci bölümde yer alan gösterge tespit tablolarõ ise, Mart 1981’den sonra emekli olanlara uygulanmõştõr. Oldukça karmaşõk bir yapõ- ya sahiptir. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 22 Eylül SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU İtalyan Usulü 301 “Ratzinger yirmi yıl içinde ölecek ve olması gereken yerde, cehennemde olacak. Orda; eşcinsellerle, -pasif değil aktif biçimde- eyleme geçen iblislerin zulmüne uğ- rayacak!” Daha ağır “hiciv” olur mu? Ratzinger, namı diğer Papa XVI. Benediktus’u he- def alan bu sözler, Çizme’nin popüler “sit-com”cusu Sabina Guzzanti’yi az kalsın “301”lik -İtalyan Ceza Ya- sası’nda “278”- ediyordu... Faşist dönem mirası yasa, “tahkir ve tezyif”ten, bir yıl- dan beş yıla hapis öngörüyor. Davanın açılabilmesi için, bizde yıllarca yapılageldiği gibi, Adalet Bakanı’nın izni gerekiyor. 301 savunucularının Türkiye’de her vesileyle başvurduğu o değişmez dayanak var ya: “Bu yasalar, Avrupa ülkelerinde de var. Bize çifte standart uygulu- yorlar”... Bir de uygulama nasıl gelişiyor; “Guzzanti olayı” ile ona bakalım. ‘Totaliter rejimde olur!’ “Sit-com”, “stand-up”, “meddah”... artık ne derse- niz; İtalya’nın bir numaralı siyasi hiciv ustası ve kadın komedyeni Guzzanti. Siyasilerin taklitleriyle tanınıyor. Berlusconi başta olmak üzere, kadın haliyle kılıktan kı- lığa girdiği şovlarında izleyicileri kırıp geçiriyor. Yüksek reytingli TV programlarıyla tanınan komed- yen, ne var ki artık ekranda yok. Gerek devlet, gerek- se de özel TV’ler, Sabina’ya “müebbet sürgün” uygu- luyor. Hepsi sonuçta, medya patronu Başbakan Ber- lusconi’nin tekelinde. Kanal yöneticileri, Başbakan’ın bir kaş göz işaretiyle koltuklarından olmaktan korku- yorlar. Korkmak ne kelime, ödleri patlıyor! Ekmek -tam anlamıyla- aslanın ağzında... “Aykırı komedyen” Sabina da dolup taşan “şovları- nı” bu durumda tiyatro salonları ve -eski çağlardaki gi- bi- meydanlarda sürdürüyor... Son Ratzinger olayı da böyle gelişti. Roma’nın tari- hi meydanı Navona’da mikrofonu eline alan Sabina, kon- servatif düzene verdi veriştirdi: “Öğretmenlerin Vati- kan’dan tayinine az kaldı!” dedi; “Hele bekleyin! Yirmi yılda bu da olur. Amma velakin... Ratzinger o zaman... cehennemde olacak!” Gerisini biliyorsunuz: “Eşcinseller ve aktif iblislerin Pa- pa’ya zulmü!!!” meselesi... Sen misin Papa’ya dil uzatan? Durumdan vazife çıkaran savcının teki koştura koştura 278’i (bizim 301) -tah- kir/tezyiften- devreye soktu. Ve ortalık ayağa kalktı. En “Papacı” siyasetçiler dahi, “Ayıp etmiş!” ya da “Ka- mu vicdanı zaten onu mahkûm etti!” kabili demeçler- le, “arıza komedyenden”(!) mesafe almakla yetindi. İşgüzar savcıyı alnından öpen çıkmadı. Kurulu düzen gazeteleri -ne olur ne olmaz namına- gard alan malum girizgâhlar ardından (“Görüşlerine ka- tılır, katılmazsınız!” vs...), kesin tavır koydular: “Söz ko- nusu olamaz. Hicvin yargılanması, totaliter rejimlere mah- sustur!” Di Pietro: Beraatla sonuçlanır! Artık parti lideri olan eski “Temiz Eller” savcısı An- tonio Di Pietro derhal şu demeci verdi: “Papa’yı an- cak yolsuzluk yapanlar, caniler ve ırz düşmanları tahkir, tezyif edebilir. Komedyenler değil. Bu bir düşünce, ifa- de özgürlüğü meselesi. Savcıya başarılar dilerim. Ama dava beraatla sonuçlanır.” Hicivcilere hiç girmiyorum. Onlar, böyle bir meseleyle uğraşmayı “grotesk” (zavallılık ölçüsünde kaba ve gü- lünç) buluyor. Nobelli aktör-yazar Dario Fo, “Ortaça- ğın da gerisine düştük!” diyor: “Dante, Papa VIII. Bo- nafacio’yu (“İlahi Komedya”da) cehenneme yerleştir- memiş miydi?” Sonuç: Adalet Bakanı Angelino Alfano, “Hükümet- çe bizim görevimiz, yeni yangınlar ateşlemek değil, va- at edilen reformları yapmak!” dedi. Ve davaya yeşil ışık yakmadı. Berlusconi’nin bakanı, “Şef’in” üzerini çizdi- ği komedyenin yargılanmasına geçit vermedi. Niye? Kamuoyu çünkü bunu “kabul edilmez” bulu- yor. 2008’in “tutucu İtalya’sı” dahi, bunu bir skandal ola- rak değerlendiriyor. Sondajlara duyarlı Berlusconi başta olmak üzere hükümet, bu girişimin; “bumerang” gibi geri döneceğini görüyor ve geri adım atıyor. İleri- ci bir hükümetten söz etmiyoruz. Medyayı elinde tutan, tutucu bir AB hükümetinde dahi “düşünce ve ifade öz- gürlükleri”; böyle “geniş” yorumlanıyor. Toplumun kültürel özbirikimi ve bilinci, aksine olanak vermiyor. Ver- se, Berlusconi’nin Sabina’yı bizzat bir kaşık suda bo- ğacağına emin olabilirsiniz... İktidar her yerde aynı. Aykırı sesi ezip geçmek isti- yor. Sınırları ise yasadan çok sivil toplum belirliyor. Guzzanti’nin yeni şovunun adını merak edenlere bu arada onu da söyleyeyim: “Tahkir ve tezyif!” Almanya’nın Parmağı Var mı? Deniz Feneri kararı, kimi çevrelerde “Almanya AKP’nin üzerine mi gidiyor?” kuşkusuna yol açmadı değil... Almanya’daki gelişmeleri yakından izleyen dostlarımıza danıştık. Gözlemleri alt alta sıralarsak şöyle bir tablo çıkıyor ortaya: - Deniz Feneri soruşturması, Alman basını ve televizyonlarında pek büyütülmedi. Haber kanallarında olay hiç verilmedi. Gazeteler iç sayfalarında, İstanbul çıkışlı kimi haberlerle olayı geçiştirdiler. - Her ne kadar Recep Tayyip Erdoğan’ın Şubat 2008’de Köln’de Türklere yaptığı konuşmada “Asimile olmayın, örgütlenin, kendi belediye başkanlarınız, partiniz olsun. Almanya’da Türk okulları açılsın” yönündeki çıkışlarına sert tepki gösterse de, Alman hükümeti, AKP’yi Türkiye’deki tek reformcu güç olarak görüyor. Deniz Feneri davasında Alman basınının aldığı tavır ve neredeyse hiçbir Alman siyasetçi ve uzmanın bu konuda konuşmak istememesi, AKP’ye doğrudan cephe almama siyasasının devamı niteliğinde. - Ancak... Almanya’da devletin bir kanadı, AKP’nin bu ülkedeki girişim ve çalışmalarından son derecede rahatsız. Örgütlenme çabaları, para toplama kampanyaları, Almanya içinde güç oluşturma girişimleri rahatsızlık yaratıyor. Anayasayı Koruma Örgütü, AKP’nin ve o çevrenin çalışmalarını yakından izliyor. Nitekim yakın tarihli raporlarda AKP’nin Milli Görüş’ün yerini alma çabalarına yer verildi. Diğer yandan, dönem dönem Almanya’daki AKP yanlılarının faaliyetlerine Milli Görüş’ü bölme açısından göz yumuluyor olması da yadsınmaz bir gerçek. Af Anayasaya Aykırı Emekli Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Güven Dinçer’e göre, bir kez daha çıkarılan öğrenci affı anayasaya aykırı: “Anayasaya göre üniversitenin bilimsel özerkliği tamdır. Öğrenci alımını, eğitim programlarını, araştırma programlarını, sınavlarını kendi yapıyor. Her çeşit bilimsel unvan verme işlemini de üniversitenin kendisi üstlenmiş durumda. Üniversiteye bilimsel çalışmalar ve eğitim açısından dışarıdan hiçbir müdahalede bulunulamaz. Dolayısıyla TBMM’den yasa ile üniversite öğrencilerine af çıkarmak anayasaya aykırıdır.” Üniversitede öğrenci affından hiç söz konusu edilemez mi? Güven Dinçer’e göre elbette edilir. Tek koşulla: Yine üniversite kendi iç işleyişi ile karar verecek! Çünkü: “Öğrenci affı, Meclis’in görev alanı dışındadır. Bilimsel özerklik konusunda üniversiteye ortaklık etmesi, onun alanına girmesi söz konusu olamaz.” Zammın Anlamı Elektrik Mühendisleri Odası’ndan, son elektrik zammı ile cebimize giren hortumun açık hesabı: “4 kişilik ailenin asgari yaşam standardına göre aylık 230 kilovat saatlik elektrik kullanımı dikkate alındığında, 2007 yılında 36.4 YTL olan fatura 56.8 YTL’ye çıkacak.” İşsizlik TÜİK’in işsizlik oranının da yüzde 8.8’den yüzde 9’a çıktığına ilişkin açıklamasından, işsizliğin binde 2 puan arttığı anlamını mı çıkaracağız? Petrol-İş Sendikası araştırma uzmanı Aşkın Süzük bir küçücük noktaya dikkat çekti: “Tarım alanında istihdam artışı görüldüğü bir dönemde işsizlik oranı yüzde 8.8’den yüzde 9’a çıkıyor. Tarımdaki istihdam artışı mevsimsel bir özellik gösteriyor. Önümüzdeki sonbahar ve kış aylarında tarımdaki istihdamın düşeceği göz önüne alınırsa resmi işsizlik rakamları daha da büyüyecek demektir.” Recep Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi: Durmak yok, yola devam... Saygı AKP iktidarı, gıda üretiminde işyerlerinin iç denetimini sorumlu yöneticilik yapan ziraat, gıda ve kimya mühendislerinden alıp bir yönetmelikle ustalara vermişti. Ziraat Mühendisleri Odası dava açtı. Danıştay, yönetmeliği iptal etti etmesine de, karar iki ayı geçkin bir süredir Tarım Bakanlığı’nca uygulanmıyor. “Hukuka saygılıyız” sözü var ya, laf ola beri gele... Adliye binasının yanındaki Ankara cer atölyeleri, Atatürk Kültür Merkezi kapsamında değerlendirilir ve “tescilli kültür varlığı”dır. Hazine’ye ait olan bu yer, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından “kültür yatırımcısı ve girişimcileri”ne önümüzdeki günlerde yapılacak bir ihale ile 25 yıllığına “tahsis” edilecek. Uzmanlar, tahsis şartnamesini okumuşlar. Vardıkları sonuçlar: - Kültür yatırımcısı ve girişimcisinden alınması öngörülen bina değerinin binde biri düzeyindeki teminat “sembolik” bile değildir! - Bina değerinin binde beşi oranında kira bedeli alınması gülünçtür! - Binalarda kira karşılığı amortisman yaklaşık 12 yıldır. Şartnamede öngörülen amortismanın 160 yıla denk geliyor olması düşündürücüdür! - Tescilli kültür varlığı içinde yapılması öngörülen bin araçlık otopark için öngörülen yıllık 30 bin YTL’lik kira bedelinin uygulamada yaklaşık bir haftalık bedele karşılık gelmesi iç karartıcıdır! - İnşaatların bitiminden itibaren 5 yıl kira alınmaması şartı için ise söylenecek söz vardır da, söylemek zordur! Bu arada... Alanı korumak ve kollamak üzere kurulmuş “Milli Komite” ne mi yapıyor? Ne yaptıklarını komite üyeleri dahil kimse bilmiyor... Kültür Merkezi İhalesi HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ “Dökülgen” de denilen ve beyaz şa- rap yapõmõnda kul- lanõlan üzüm cinsi. 2/ Kamboçya’nõn para birimi... Vücut õsõsõ. 3/ Tepkili uçak... Soluk boru- su. 4/ “Sayõ farkõ” anlamõnda kullanõ- lan spor terimi... Le- tonya’nõn plaka imi. 5/ Yerfõstõğõ. 6/ Tel- lür elementinin simgesi... İskambildeki dört renkten biri. 7/ Argoda çok çalõşan öğrenciye verilen ad... “ - -- kaldõm, susuz kal- dõm/Terk etmedi sevdan beni” (Ahmed Arif). 8/ Kesintilerden sonra kalan miktar... İslam bilginleri- ne verilen ad. 9/ İskoç er- keklerinin giydiği kõsa eteklik... “Misket limonu” da denilen, acõ sulu küçük li- mon cinsi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Büyük bira bardağõ. 2/ Ukrayna’nõn başkenti... Yana- ğõn alt kõsmõ. 3/ Balçõktan yapõlan ve dikine duran, san- dõk biçimindeki tahõl ambarõ... Hitit. 4/ “İçimde renkler uçu- şur/ --- yanar, yeşil tutuşur” (B.R.Eyüboğlu)... Zarara uğ- rama tehlikesi. 5/ On iki İmam’õn dokuzuncusu... Telli bir çalgõ. 6/ Toplumun dõşõnda yer alan kimseler için kulla- nõlan sözcük. 7/ Soyundan gelinen kimse... Meyveleri şe- kerle kaynatarak yapõlan tatlõ. 8/ Güvercin büyüklüğünde bir kuş... Bir nota. 9/ “Bir bitmeyecek --- verirken beste/Bir tel kopar ahenk ebediyyen kesilir” (Y.K.Beyatlõ)... Çölden esen rüzgâr. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 B R Ü S E L L O Z S O N E T O K A E L İ F İ Ş A M T İ P İ P A S T E N L A İ K A R E T A N L O R E R T İ K E N A M Y E T İ P A N İ K A T A K 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 nilgun@cumhuriyet.com.tr
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear