Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 21 EYLÜL 2008 PAZAR
10 PAZAR YAZILARI dishab@cumhuriyet.com.tr
Evet, evet buldum! Elma çayõ!
Türkiye’nin Avrupa’daki
durumunu en iyi özetleyecek nesne
elma çayõndan başka bir şey
olamaz. Avrupalõlar, Türklerle-elma
çayõ arasõndaki ilişkiyi ne kadar iyi
anlõyorsa, Türkleri ve Türkiye’yi de
işte o kadar anlar...
Yõllar önce Belçikalõ hocam,
“Erdinç, çayınız gerçekten
mükemmel. Elma çayınızı çok
sevdim” dediğinde anlamalõydõm
aslõnda bunu. Daha sonra turistik
yörelerde turistlere elma çayõ ikram
edildiğinde farkettim meseleyi.
Türkiye’ye giden Avrupalõya elma
çayõ ikram edilince, Avrupalõ da
elma çayõnõ bizim ulusal içeceğimiz
olarak algõlõyordu. Sonuçta haksõz
da sayõlmazlar, nereye gitseler
Türkiye’de karşõlarõna elma çayõ
çõkõnca doğal olarak onlar da elma
çayõnõ bizim ulusal içeceğimiz
olarak algõlõyorlar. Sonra da
saatlerce “Doğru, çay bizim için
önemlidir. Türkiye’de kahveden
daha çok çay içilir ama bu sizin
sandığınız gibi elma çayı değil,
siyah çaydır” diye açõklayõp dur.
İmajõmõzla ilgili olarak
Avrupalõlarõn önyargõlarõndan ve
klişelerinden kaynaklanan kõsmõ bu
yazõ dõşõnda tutup bizim kendimizi
sunuşumuzla ilgili bölümü bir
düşünelim. Sahi Türkiye ve
Türkler, Avrupa’da kendi
gerçeklerine uygun bir şekilde mi
tanõtõlõyor, yoksa elma çayõ
örneğinde olduğu gibi yanõltõcõ
şekilde mi? Siyasette, ekonomide,
kültürde, sanatta... her alanda kendi
özgün “elma çaylarımız”õ
yaratmõyor muyuz? Kör gözlere
parmak misali elma çayõmsõ
vaziyetleri madde madde
sõralamaya gerek yok. Birkaç örnek
versek yeter: Basiretsiz
politikacõlarõmõzõn AB kapõsõnda
kapõkulluğunu alabilmek için
yõrtõndõğõnõ gören Avrupalõ doğal
olarak tüm Türklerin böyle
düşündüğünü sanõyor. Halbuki bu
elma çayõmsõ vaziyetin aksine Türk
halkõnõn çoğu AB konusunda farklõ
düşünüyor,
elma çayõ
içmeyip, siyah
çayõ tercih
ediyor.
Eurovision’da
İngilizce
parçalar ile
karşõsõna
çõkõnca,
Avrupalõ aslõnda türk halkõnõn
çoğunun Türkü dinlediğini nereden
anlasõn ki! Futbolu ulusal ölüm-
kalõm savaşõ haline getirdiğimizi,
futbolun ulusal esiri olduğumuzu
gören Avrupalõya ata sporumuz
güreşi anlatmanõn bir anlamõ yok.
AKP’nin Türkiye’yi demokrasiye
taşõyan, reformcu, modern
demokratik bir parti olduğunu
düşünen Avrupalõya, oturup
saatlerce takõyyeci AKP’nin asõl
amacõnõn ülkeyi ortaçağa taşõmak
olduğunu anlatmak hiç de kolay
olmuyor. Askerin demokrasiye
müdahale ettiğini, siyasetten elini
çekmesi gerektiğini sakõz gibi
ağzõnda çiğneyen Avrupalõya,
Türkiye’nin içinde bulunduğu
durumda askerin konumunun
Avrupa’dakilerden çok farklõ
olduğunu anlatmak deveye hendeği
atlatmaktan daha zor.
“Ermenileri zamanında nasıl
soykırımdan geçirdiniz, Kürtlere
niye baskı yapıyorsunuz” diye sizi
sorgulamaya kalkõşan Avrupalõya
bu konularda yanõt vermek
uzmanlõk isteyen bir iş. Elma
çayõmsõ bu vaziyetin aslõnõ astarõnõ
anlatmak bizim gibi sõradan
vatandaşõn işi olmamalõ! Bizim
belirli bir düzeye ulaşmõş sinema
sektörümüz olduğunu; tiyatroda,
operada, balede, klasik müzikte,
çağdaş sanatlarda önemli isimler
çõkardõğõmõzõ anlatmak.. Avrupa’da
konser konser dolaşan Fazıl Say
biraz olsun anlatabiliyor. Avrupa’da
düzenlenen Türk günlerinde mehter
takõmlarõ ile karşõsõna çõktõğõmõz
Avrupalõ kafasõndaki elma çayõmsõ
“barbar Türk” imajõnõ daha da
pekiştiriyor.
Başta da söylediğim gibi liste
uzayõp gider. Turistlere artõk elma
çayõ ikram etmeyelim lütfen. Bir
fincan Türk kahvesi çok daha iyi
gider. İlla çayda õsrar ediyorsanõz
siyah çayõ tercih ederim!
erdincutku@binfikir.be
AB’ye 1995 yõlõnda
üye olan İsveç,
topluluk içinde geçirdiği 13
yõlõn hesabõnõ yapõyor.
Araştõrmalardan çõkan
sonuçlar hiç de iç açõcõ
değil. Geçen süre içinde,
toplumdaki gelir dağõlõmõ
bozuldu, işsizlik arttõ.
Cezaevlerindeki insan sayõsõ
ikiye, üçe katlandõ. Sağcõ
koalisyonun da iş başõna
gelmesiyle, Tage Erlander
ve Olof Palme’nin sosyal
demokrat İsveç’i, kendi
yolunu terk ederek yavaş
yavaş sõradan bir Avrupa
ülkesi haline gelmeye
başladõ. Bu süreçten en
olumsuz etkilenenler ise
İsveçli kadõnlar oldu.
1970’li yõllarda, erkeklerden
daha fazla haklar elde
ederek altõn çağõnõ yaşayan
İsveç kadõnõ, 2000’li yõllara
gelindiğinde, işsizlik ve
ekonomik sõkõntõlar
yüzünden eski coşkusunu
yitirdi, yalnõzlaştõ. Kendi
kabuğuna çekilmekle
kalmadõ, giderek alkol
tüketme eğilimleri artan bir
toplum kesimi haline geldi.
Son yõllarda, İsveç
kadõnõndaki bu gerilemeyi
AB sürecine bağlamak
isteyen savlar giderek
ağõrlõk kazanõyor.
Eskiden, erkekler
daha çok içerdi.
Şimdi durum
değişti.
İstatistiklere göre,
AB üyeliğinden
sonra İsveçli
kadõnlar,
erkeklerden daha
çok içer hale geldi. Bir
resmi devlet kuruluşu olan
İsveç Halk Sağlõğõ
Enstitüsü’nün geçen
günlerde açõklanan raporuna
göre, özellikle son dört
yõlda, kadõnlar arasõndaki
alkol tüketimi ürkütücü
boyutlara ulaştõ. 2003-2007
yõllarõ arasõnda, alkol
bağõmlõsõ kadõnlarõn sayõsõ
yüzde 50 artarak 65 binden
100 bine çõktõ. Aynõ yõllarda
alkol tüketen erkeklerin
oranõ ise yüzde 25 artõşla,
135 binden 165 bine
yükseldi.
Dagens Nyheter gazetesine,
İsveç Halk Sağlõğõ
Enstitüsü’nün raporunu
değerlendiren Doktor Sven
Andreasson, kadõnlar
arasõndaki bu alkol
tüketiminin nedenini AB
sürecine bağladõ.
Andreasson, AB
üyeliğinden sonra, alkolün,
artõk her yerde kolayca
ulaşõlabilir olmasõnõn
tüketim eğilimlerini
tetiklediğini savundu.
İsveç’in AB üyesi olmadõğõ
yõllarda, alkol, sadece sõkõ
denetlenen içkili
lokantalarda ve
Systembolaget denilen
devlete ait satõş
merkezlerlerinde
satõlabiliyordu. Bakkallarda,
büfelerde ve toplu gõda
maddesi satõlan yerlerde
alkol satõşõ yasaktõ. Bu
yasak, toplulukla varõlan
özel anlaşmalarla AB
üyeliğinden sonra da sürdü;
ancak, geçen süre içinde
işlerliğini yitirdi, bir önlem
olmaktan çõktõ. Daha önce,
ülkeye girişlerde sadece bir
şişe sert içki ve birkaç litre
şarap getiriliyorken,
üyelikten sonra sõnõr kapõlarõ
alkol tüketimine açõldõ.
Artõk, sabahlarõ trene,
feribota binerek
Danimarka’ya, Almanya’ya
veya başka bir AB ülkesine
geçmek; orada 10 litre sert
içki, 20 litre şarap ve 100
litre bira aldõktan sonra
akşama hiçbir engellemeyle
karşõlaşmadan İsveç’e
girmek mümkün...
Ülkede içki satõşlarõnõ
kontrol etmek amacõyla
kurulan Systembolagetler,
zarar etmeleri nedeniyle
birer birer kapanõyor. Artõk
kaçak içki ve sigara
neredeyse işportada
satõlõyor. Günübirlik
Almanya’ya gidip gelen
kapõ komşunuzdan
istediğiniz içkiyi
ucuza satõn
almanõz mümkün.
Mahalle
aralarõndaki
küçük bakkallarõn
tezgâh altlarõnda
da istediğiniz içki
ve sigarayõ çok
ucuza
bulabilirsiniz. Doktor Sven
Andreasson’a göre, AB
üyeliğinden kaynaklanan bu
olumsuzluklar alt alta
sõralandõğõnda İsveçli
kadõnõn neden alkole
yöneldiğini anlamak zor
değil. İnsan yaşadõkça
öğreniyor. İsveçliler de, AB
üyeliğinin her derde deva
sihirli bir sopa olmadõğõnõ,
işsizliği, yoksullaşmayõ
azaltmadõğõnõ, aksine
arttõrdõğõnõ kendi yaşam
deneyimleriyle öğrendiler.
AB gömleğinin, gelişmiş ve
tarafsõz bir ülke olan
İsveç’le örtüşmediğini de
kõsa sürede kavradõlar. 1995
yõlõnda halk oylamasõyla
AB’ye “evet” dedikten 8 yõl
sonra Avro’ya geçiş için
yapõlan oylamada “ret” oyu
kullanarak bu yolda daha
fazla ilerlemek
istemediklerinin de mesajõnõ
verdiler. Bir anlamda kendi
para birimleri olan Kron’un
onurunu korudular ama,
ülkede artan işsizliği,
yoksullaşmayõ ve başta
kadõnlar olmak üzere,
toplumun alkole daha
yönelmesini
engelleyemediler...
alinergis@yahoo.se
Eylül,hüzünlüyağmurlarlagelir...
Eylül, yağmurlarla geldi Almanya’ya...
Münih’te kaldõrõm kahveleri ve kentin
yaşam trafiğinin gelip geçtiği Marien
Meydanõ’nda artõk pardösülü ve şemsiyeli
insanlar dolaşõyor günlerdir... Almanya’da
yaz bitti. Bavyera’nõn merkezi Münih ise
bütün dünyanõn ezbere bildiği, alõştõğõ o
büyük curcunaya, “Bira Şenliği”ne
hazõrlandõ harõl harõl... Bira çadõrlarõ
kuruldu ... Dükkân vitrinlerinde Bavyera
kõyafetleri ile kocaman litrelik bira
bardaklarõ sõra sõra...
Bu yõl, dün başlayan, 5 Ekim’e kadar
sürecek şu ünlü “dev sarhoşluğun” tadõnõ
ve kazancõnõ bilen lokantacõlarla, oteller
çoktan rezervasyonlarõnõ tamamladõlar,
ellerini ovuşturuyorlar... Esasõnda
“Oktoberfest”i şehirde en çok bekleyenler
ise taksiciler.
Akaryakõt zamlarõndan sonra müşterileri
azalan taksi şoförleri, şimdi bir de
“dolmuş-taksi” projesine sõcak bakõyorlar.
Bu arada Münih Belediyesi Kültür
Dairesi’nce de onaylanan ve örnek olarak
Odeon Meydanõ ile Münchener Freiheit
arasõnda 6 Eylül günü yapõlan bir günlük
bedava dolmuş denemesi ise bir Türk
düğünü şeklinde, iki antika taksi ve
çalgõcõlarla yapõldõ. Bakalõm bu proje
tutacak mõ tutmayacak mõ, göreceğiz?
Kõsacasõ Münih renkli günler yaşõyor...
Eylülle birlikte, yağmurlu ikindilerde
Türklerin köşesi olarak bilinen “Goethe”
Caddesi’nden geçmeden de yapamõyorum.
Ramazanla birlikte cüppeliler
ve tesettürlülerin sayõsõ nasõl da
arttõ... Münih’te tarikatlarõ
izliyorum haftalardõr. Benim
ilgimi en çok Fethullahçõlarõn,
Şeker Bayramõ’nda yapacaklarõ
eğlence çekiyor şimdiden. Şu
geçen 4 Temmuz’da Münih’in
en pahalõ ve sükseli konser
salonu “Herkülesaal”õ
kiralayan “Vision” adlõ eğitim
kuruluşlarõnõn yaptõğõ bir etkinlikte ben de
izleyiciler arasõnda idim. Önce berberimde
bõyõklarõmõ badem bõyõk şeklinde kestirip
(!) bir de dindarlarõn sevdiği türden çizgili
bir kravat takõp gözümde gözlüklerle
onlarõn arasõna sõzmak zor olmadõ ve de
Fethullah Gülen cemaatine ait bu
kuruluşlarõn başõnda bulunan badem bõyõklõ
yönetici Hilmi Baykan’la tanõştõm.
Sahnede Mevlevi semazenleri kõlõğõna
sokulmuş 8-10 yaşõndaki çocuklarõn dans
gösterilerini kare kare saptadõm... Şimdi
baktõkça afallõyorum. Türkiye’nin
getirildiği son noktadaki “Türkiye imajı”
böyle yansõtõlõyor Münih’te.
“Vision”un yöneticisi Zaman
gazetesi redaktörü Baykan’õn
elime tutuşturduğu kartvizitinin
arkasõndaki minicik logolarda
“Samanyolu TV”, “Zukunft”
ve “Tuwa medya marketing”ler
vardõ... Bunlardan “Tuwa”nõn ne
olduğunu bilmiyordum, meğer
“Tuwa” 2006 yõlõnda kurulmuş
bir medya kuruluşu imiş.
(Eğer merak ederseniz tõklayõp bakõn:
www.tuwamedia.eu) Tabii bu arada bir de
www.multishop.tv girin bakõn neler
pazarlanõyor ve beyinler nasõl yõkanõyor
görün. İşte günden güne İslami görünümün
kuvvetlendiği İranlaşmõş manzaralarla
“mahalle baskı”larõ da arttõ Münih’te.
Almanya’daki 13 konsoloslukta görev
yapan din ataşelerinin önem kazandõğõ bir
yapõlaşmayõ bilmem duydunuz mu?
Diğer taraftan cami sayõsõ hõzla artarken,
Alman politikacõlar da “dinci
gettolaşmayı” izliyorlar... Münih’in
Pasing semtindeki Hacõ Bayram
Camisi’nin, minare süsü verilmiş
bacalarõndan da daha önce söz etmiştik.
Bu yapõda çok önemli bir mimari hata daha
yapõlmõş meğer, kõble yanlõş hesaplanmõş.
Bunu Münih’te yayõmlanan Post gazetesinin
mayõs sayõsõnda görüp, şaşõrmõştõm. İşin
ilginç yanõ, bu gerçeği yõllar sonra farkõna
varan Hacõ Bayram Camisi Başkan
Yardõmcõsõ İbrahim Bayraktar da
doğrulamõş. Tarikatçõ bir kuşatmanõn her
geçen gün arttõğõ Almanya’da şu yaşanan
“Deniz Feneri” rezaletinden sonra polisler
daha çok dolaşõr oldular Türkler arasõnda!..
Bir taraftan hüzünlü yağmurlarla ben de
arşõnlõyorum sokaklarõ...
Aklõmda Ege ve Akdeniz düşleri... Ah!
diyorum, şu günlerde Akdeniz’de birkaç
gün oyalanmak ya da Cunda’da sabahlarõ
karşõlamak nasõl güzel olurdu...
İsveçli kadõn
AB kurbanõ
ALİ HAYDAR
NERGİS
MALMÖ
EROL ÖZKAN
MÜNİH
ERDİNÇ UTKU
BRÜKSEL
Elma
çayõmsõ
vaziyetler
Kõrgõzistan hâlâ uçak kazasõ
faciasõnõn şokunu
atlatmaya çalõşõyor. Uçakta
olduğu bildirilen Kanadalõ ve
Amerikalõ yolcularõn ölü ya da
yaralõ listelerinde
bulunmamasõnõn sõrrõ henüz
çözülemedi. Uçağõn neden düştüğü
de hâlâ bir sõr. İddialara göre uçak
“sabıkalı”. Ancak bu uçak son
olarak Moskova’ya gidiyor, Oş
şehrine dönüyor, oradan Bişkek’e
uçuyor ve her uçuş öncesi
kontroller yapõlõyor. Ancak İran
seferi sõrasõnda kalkõştan 10 dakika
sonra arõzalanõp geri dönmeye
çalõşõyor ve havaalanõna inmek
yerine birkaç kilometre uzaklõkta
yere çakõlõyor.
Uzun sürecek teknik
incelemelerden sonra gerçek
ortaya çõkacaktõr. Her
ihtimali göz ardõ etmemek
gerekiyor ancak eski Sovyet
coğrafyasõndaki havayolu
uçuşlarõnõn çok da güvenli
olmadõğõnõ uluslararasõ
bağõmsõz kuruluşlar da
söylüyor. İşte bu nedenle
Kõrgõzistan-Türkiye
arasõndaki havayolu uçuşlarõ
hizmeti sunan tek kuruluş olan
Türk Hava Yollarõ bu avantajõ
kendi çõkarõna çok iyi bir şekilde
değerlendiriyor.
Bişkek-İstanbul bilet fiyatlarõ
oldukça astronomik. Uçuş süresi
olarak 2 katõ uzaklõktaki ülkeler
bile daha ucuz. Bu konudaki
şikâyetler Türk Hava Yollarõ
tarafõndan dikkate bile alõnmõyor.
Aileleri ile birlikte bu ülkede
çalõşmakta olan Türklerin en
büyük sõkõntõlarõndan birisi bilet
fiyatlarõnõn oldukça pahalõ olmasõ.
Yõllardõr Kõrgõzistan’da çalõşmakta
olan birçok aile bilet fiyatlarõnõn
pahalõlõğõ yüzünden Türkiye’ye 3-
5 yõlda bir de olsa gidemiyor.
Kõrgõzistan, Türkiye’nin en çok
önem verdiği ülkelerin başõnda
geliyor. Nüfus ve coğrafi olarak
küçüklüğü, petrol ve gaz gibi
zengin doğal kaynaklarõnõn
olmamasõ gibi birçok
dezavantajlara karşõlõk büyük
yatõrõmlar yapõyor ve destekler
veriyor. Bu ülkede bir de ortak
üniversite kurulmuş
durumda. Birçok
fakülte ve
yüksekokulu ile her
geçen gün büyüyen
bu üniversite,
kaliteli eğitim ile
yavaş da olsa
kendisini kabul
ettiriyor. Çünkü bu
küçük ülkede bir üniversite
enflasyonu yaşanõyor adeta.
Üniversite sayõsõ 50’yi aşmõş
durumda. Çevre ülkelerden de
öğrenciler kabul ediliyor. Ortak
üniversitenin arsa ve bazõ binalar
hariç bütün giderleri Türkiye
tarafõndan karşõlanõyor. Bu amaçla
önceki yõllarda merkeze yakõn Cal
bölgesinde bir kampus alanõ
ayrõlmõş. Bu alanda halen 2 adet
modern fakülte binasõ yapõlmõş
durumda ve başka bazõ inşaatlar da
devam ediyor. Geçtiğimiz
günlerde Bişkek Belediyesi’nin
aldõğõ bir karar üniversite
yönetimini şoke etti.
Kullanõlmadõğõ gerekçesi ile 60
hektar araziye el konuldu.
Açõlan karşõ dava da kaybedildi.
Bunun anlamõ üniversite artõk daha
fazla fiziki olarak büyüyemeyecek.
Üniversite yönetimi bir taraftan
yerel siyasileri etkilemeye
çalõşõrken diğer taraftan da
Türkiye’nin devreye girmesini
bekliyor.
Kõrgõzistan’da halkõn çoğu Manas
Üniversitesi’ni Türk Üniversitesi
olarak kabulleniyor. Ancak
öğrencilerin ve çalõşanlarõn çoğu
Kõrgõz. Üstelik 12 yõl sonra
üniversite tamamõyla Kõrgõzistan’a
devredilecek. Türk tarafõ bu küçük
ama önemli olumsuzluğu bir türlü
aşamõyor. Kõrgõzistan Türkiye
Manas Üniversitesi’nin ortak bir
üniversite olduğu ve bir süre sonra
tamamõyla devredileceği
kabullenilmiyor veya
anlatõlamõyor. Tabii ki bu konuda
Türk hükümeti ile büyükelçilige
büyük görevler düşüyor. Burada
ayrõca Milli Eğitim Bakanlõğõ’nõn
kurduğu ilköğretim okulu, lise ve
kõz lisesi bulunuyor.
Kazakistan’da yaşayan bazõ Türk
aileler orada MEB’e bağlõ okul
olmadõğõ için ailesini ve
çocuklarõnõ Bişkek’te bõrakmak
zorunda kalmõş. Kazakistan gibi
10 bin civarõnda Türk’ün yaşadõğõ
büyük ve zengin bir ülkede
MEB’in okul açmamasõ ve bu işi
‘Zaman Grubu’na bõrakmasõ
düşündürücü.
OSMAN KARAKAŞ
BİŞKEK
Mantõk
Milyonlar bira
kuyruğuna girdi
Almanya’nın Münih kentinde bu yıl
175’incisi düzenlenen “Oktoberfest”
(Ekim eğlencesi) başladı. Ziyaretçilerin
bira bardaklarından kule yapmasıyla
başlayan dünyanın en kalabalık ve
eğlenceli festivallerinden
Oktoberfest’in açılışını Münih
Büyükşehir Belediye Başkanı Christian
Ude yaptı. Ude’nin davetlisi olarak
festivale katılan Şişli Belediye Başkanı
Mustafa Sarıgül de açılış töreninin
yapıldığı bira çadırında yer aldı.
Bu yıl 5 Ekim’e kadar sürecek
Oktoberfest’i yaklaşık 6 milyon kişinin
ziyaret etmesi bekleniyor.
(Fotoğraflar:AP/AFP)