01 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
M ÜSİAD gibi kendi üst ku- rumlarõnõ da oluşturan İs- lami sermaye, RP’nin yerel yönetimlerde ve merkezi hükümet- te iktidar olmasõnõn yarattõğõ rüzgâ- rõ arkasõna alarak hesapsõz büyüme stratejisi izledi. Fon ihtiyacõnõ kar- şõlayacak kaynağõ da bulmuştu: Yurtdõşõndaki cemaat üyeleri. Ne de olsa bunun geçmişte pek çok örne- ği vardõ. Erbakan Hoca, 1960’larõn başõnda Gümüş Motor’u böyle kur- mamõş mõydõ? Ardõndan 1966’da 2 bin 200 gurbetçinin parasõyla kuru- lan Türksan ve diğer işçi şirketleri de. Gerçi sonradan batmõşlardõ ama ne gam? Artõk ellerinde uydudan yayõn yapan Kanal 7 gibi bir televizyon da vardõ. Boş bir fabrikanõn üstüne de “feşmekân holding” tabelasõ asõp reklam filminde kullandõn mõ geri- si kolay. Ver elini Almanya, İsviç- re, Hollanda. Burada önce Avrupa Milli Görüş Teşkilatõ’nõ ziyaret et- mek zorunlu. AMGT’nin başkan ve yönetim kurulu üyelerine gerek- li komisyon ödendikten sonra bu teş- kilata bağlõ bütün camilerin kapõsõ ar- dõna kadar açõktõr size. Tabii küçük bir komisyon da cami imamõna ver- mek gerekiyor. Gelecek milyonlar- ca mark, gulden, frank düşünüldü- ğünde bu komisyonlarõn lafõ mõ olur? Türklerin yaşadõğõ Avrupa ülke- lerinde bu yöntemi ilk Kombassan ve Jet-pa kullandõ. Yüzde 20’den baş- layõp yüzde 35’lere, hatta nakit dar- lõğõ başlayõnca yüzde 50’lere kadar çõkan kâr ortaklõğõ vaat edilerek hiçbir hukuki geçerliliği olmayan bir makbuz ya da bir hisse senedi kar- şõlõğõnda cemaat üyelerinin biri- kimleri toplandõ. Bu durum, diğer- lerinin iştahõnõ da kabarttõ. Hemen onlar da soluğu Almanya ve Türk- lerin olduğu diğer ülkelerde aldõlar. YİMPAŞ, Endüstri, Sayha, Kaldera, Tuğra, Kübra ve daha niceleri. SPK tarafõndan bu yolla para toplayan 78 tabela holdingi tespit edildi. Her akşam Kanal 7 ekranõnda bu hol- 12 Eylül 1980 darbesinin yeşerttiği iklimden yararlanarak çevreden merkeze akan cemaatlerin dışa kapalı ve dayanışmacı bir ekonomik model içinde kurdukları küçük şirketler, 1980’li yılların sonunda birleşmeler yoluyla çok ortaklı şirketlere dönüştü. 1989’larda çok ortaklı holdingler arasında Konya’da kurulu Kombassan ile İttifak Holding’i 1990’da Yozgat’ta kurulan YİMPAŞ Holding izledi. CMYB C M Y B 15 EYLÜL 2008 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 9 DEĞİŞEN DÜNYADAN HÜSEYİN BAŞ Denizler Tehlikenin Eşiğinde İklim değişimleri çoktandır herkesin derdi. Buna çev- renin, doğanın, havanın, toprağın, suyun durdurula- mayan kirlenmesi de eklendiğinde insan yaşamına ol- duğu gibi yerküredeki canlıların tümü ve gelecek ne- siller için de büyük tehdit oluşturuyor. Bütün bu kötü gidişin tek sorumlusu ise ne yazık ki, insanın kendisinden başkası değil. Başta büyük dev- letler olmak üzere, bireyler dahil sorumlulukta herke- sin payı var. Kyoto alarm vereli yıllar oldu. Hâlâ onu, şir- ketlerinin rekabet gücüne zarar vereceği kaygısıyla ka- bul etmeyen, imzalamayan ya da onaylamakta ayak sü- rüyen ülkelerin sayıları az değil. Kyoto Protokolü’ne imza koyup onaylayan ülkelerin söz konusu küresel afete karşı etkin bir biçimde sa- vaştıklarını söylemek zor. Çoğu ülke, ülkemiz de dahil olmak üzere, işi bir ucundan tutarak geçiştirmeye ba- kıyor. Çünkü bu afetle savaş ucuz değil. Ciddi yatırımlar, toplumların çevre konusunda eğitilmesi önde gelen ge- reksinimler arasında. Dahası ulusal planda olduğu gi- bi küresel planda da irade gerekiyor. Silahlanmaya, sa- vaşa milyarlarca dolar harcamakta tereddüt etmeyen- ler, getirisi uzun zamanlara uzanan çevrenin korun- masına yönelik yatırımlar söz konusu olduğunda yan çiziyorlar. Otuz kırk yıl önce birbirlerinden neredeyse bıçak gi- bi ayrılan mevsimlerin yerinde bugün yeller esiyor. O kadar ki, Vivaldi bugünlerde yaşasaydı ünlü ‘Dört Mev- sim’ini zor yazardı. Mevsimler çoktandır birbirine ka- rışmış. Dört mevsimden söz eden kimseye de rast- lanmıyor. Yaz ortasında görülmemiş şeyler oluyor. Ken- ya’ya kar yağıyor. Ormanlar sıcaktan, toprak kuraklık- tan yanıyor. Kutuplardaki bin yıllık buz dağları eriyip yok oluyor. Doğanın suyu, havası, akarsuları, toprakları göl- leriyle kirletilmesi, orman kıyımları aralıksız sürüyor. Bi- lim adamlarının son araştırmaları denizlerin, okyanus- ların bile iklimsel değişimlerin ve genel kirlenmenin teh- didi altında yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduk- larını ortaya koyuyor. Alarm veriyor. İklim değişimlerinin ve atmosferin ısınmasının önde gelen nedenleri artık kimse için sır değil. Sera etkisi ya- ratan karbon salınımının bunun başta gelen sorumlu- su olduğu biliniyor. Gelin görün ki karbon salınımında en ön sırada yer alan ABD ve W. Bush yönetimi, sera etkili salınmaların azaltılması için kılını kıpırdatmaya ni- yetli görünmüyor. Binlerce araştırmacı, teknisyen ve uzmanı temsil eden sekiz bilimsel örgüt geçen ağustos sonlarında, Bush yö- netiminden umudu kestikleri için gelecekteki başkana, yönetime ve Kongre’ye iklimsel ısınmanın neden olduğu aşırı meteorolojik olgulara karşı korunmada alınması ge- reken politikaları uygulamaya koyması için çağrıda bu- lunmuştur. Katrina, İke gibi her yıl ortalığı birbirine ka- tan kasırgaların önceden saptanması için gerekli yeni uydular ve daha güçlü bilgisayar sistemleri için gerekli 9 milyar dolarlık kaynak talep etmişlerdir. Irak savaşı- na 3 bin milyar dolar harcamakta tereddüt etmeyen Bush yönetimi, kasırga afetinin zararlarının en aza in- dirilmesi için gerekli 9 milyar doları esirgemesi bir ya- na, çok daha büyük bir küresel afetin baş sorumlusu karbon salınımının azaltılmasına şaşı bakıyor. Son günlerde yayımlanan bir başka bilimsel rapor, çevre kirlenmesinin okyanuslar dahil tüm denizler ve kı- yıları düpedüz yok olmanın eşiğine getirdiğini ortaya koy- maktadır. ABD Virginia Deniz Enstitüsü’nden Robert Diaz’la İsveç’in Goetheburg Üniversitesi’nden Rutger Rosenberg’in geçen 15 Ağustos 08’de Science der- gisinde yayımladıkları araştırmaya göre 1960 yılından bu yana denizlerdeki ‘ölü bölgeler’ her on yılda 1 katı artmaktadır. Dünyada bugün 400 deniz kıyısı bölgesinde toplam 245 bin kilometre kare, yani Yeni Zelanda bü- yüklüğündeki bir alanı ‘ölümün’ eşiğine getirmiş bu- lunmaktadır. Ciddi Le Monde gazetesi ‘Ölmekte Olan Denizler’ baş- lığıyla yayımladığı başyazıda şu çarpıcı görüşleri dile ge- tirmektedir: “Çöl sözcüğü, asla denizle değil, toprakla ilgilidir. Ne var ki, okyanuslar insanların kusurlu davra- nışları yüzünden ‘sıvı çöllere’ dönüşmenin tehdidi al- tındadır. Deniz canlılarının yok oluşunun en belirgin et- kenlerinden biri aşırı avlanmadır. Ama yaşam için son derecede tehlikeli ve sinsi gelişme deniz suyunu oksi- jensiz bırakan ve yok eden ‘L’Eutrophisation’ olgusu- dur.” Bu olgu başlangıçta yosunların sıra dışı yayıl- masıyla ortaya çıkmakta, sonuçta deniz suyunun ok- sijenini yok ederek, deyim yerindeyse, denizleri öldür- mektedir. Bu tehlikeli gelişmenin önde gelen nedenlerini Le Monde şöyle sıralıyor: “Okyanuslara, denizlerin soluğunu kesen söz konusu ‘boğulmanın’ kaynağında bir kez daha yine insan yer almaktadır. Kirletilmiş sular, akarsulara boca edilen sanayi atıkları, kıyılardaki turizm baskısı, özellikle de tarımda kullanılan kimyasallar...” (Le Monde, 16.08.08) Konunun uzmanlarına göre denizlerin çöle dönüş- mesinde baş sorumlu, iklimsel değişimleri tetikleyen se- ra etkili gaz salınımlarının yanında tarımda kullanılan kim- yasallar.. dereler, akarsulara sorumsuzca boca edilen zararlı atıklardır. Denizlerimizin çöle dönüşmesini iste- miyorsak, öncelikle ve acil olarak kıyılarımızın, akar- sularımızın pervasızca kirletilmesini, tarımda kimyasal gübrelerin aşırı kullanılmasını önlememiz gerekmekte- dir. Bu da, sadece kıyılarımıza ‘mavi bayrak’ dikmek- le olmaz. Devletin artık savsaklamadan işe ciddi ola- rak el atması, gerekli caydırıcı yasaları çıkarması, kapsamlı bir ‘kirlenme envanteri’ hazırlayarak, etkin de- netim ağının kurulması ve doğanın kirletilmesinin ‘ağır suçlar’ kapsamına alınmasıyla gerçekleşebilir. 4 Siyaset ve Kanal 7 finanse edildi Holdingler tarafõndan toplanan paralarõn hepsi, şirketin hesaplarõna girmedi. Bir kõsmõ ile Kanal 7 televizyonu fonlanõrken bir kõsmõ da İsviçre bankalarõnda özel şahõslarõn hesaplarõna aktarõldõ. Önce Kombas- san, o sõkõntõya girdiğinde de YİM- PAŞ, Kanal 7’yi fonladõ. Gül-Erdo- ğan ekibinin Kanal 7’den Erbakan ekibini tasfiye etmek için kanalõn sa- hibi olan Yeni Dünya İletişim AŞ’de yapõlan sermaye arttõrõmlarõnda ge- rekli para YİMPAŞ tarafõndan sağ- landõ. Kanal 7’nin Almanya’daki şu- besi Media 7 üzerinden para aktaran YİMPAŞ, aslõnda kanalõn görünmez sahibi konumundaydõ. S aadet zinciri uzayõp giderken 28 Şubat sü- recinde MGK, İslami holdinglerin incelen- mesi yönünde hükümete tavsiyede bulun- du. O güne kadar olan biteni seyreden SPK ve ad- li makamlar, İslamcõ holdinglerin izinsiz halka arz yaptõğõ gerekçesiyle inceleme başlattõ. Yaptõklarõ incelemede çifte kayõt defteri tutulduğu ve ortak sayõsõnõn gizlendiği, paralarõn da yasalara aykõ- rõ olarak bavullarla taşõndõğõ tespit edildi. Hor- monlu holdinglerin yöneticileri hakkõnda evrakta sahtecilikten dolandõrõcõlõğa, izinsiz halka arzdan kara para aklamaya kadar çeşitli suçlardan 12 hu- kuk davasõ açõlõrken 131 suç duyurusunda bulu- nuldu. SPK, suç duyurusunda bulunmakla kal- mayõp yurtdõşõnda yayõn yapan gazetelere tam say- fa ilan vererek, holdinglere para verenlerin elle- rinde bulunan makbuz ve hisse senetlerinin hu- kuken hiçbir geçerliliği olmadõğõnõ anlattõ. Hol- dinglere, borsaya girme zorunluluğu getirildi. Uzun süre “Borsa bize yaramaz” diye direndi- lerse de, çõkõş yolu bulamayõnca 7’si borsaya gir- mek zorunda kaldõ. SPK’nin bu mücadelesinin yanõnda Erbakan da boş durmadõ. FP kongresinde yenilikçileri des- tekleyen holdinglerin para musluğunu kesmek için Avrupa’daki Milli Görüş yöneticilerine bizzat ta- limat verdi. Ve saadet zinciri koptu. Yeni para akõ- şõ olmayõnca kâr paylarõnõ ödeme sõkõntõsõna dü- şen holdingler paralarõnõ isteyenlere, “Bu yap- tığınız Allah’ın gücüne gider, biraz sabırlı olun” telkininde bulundu. Ama sabõr telkinleri de bir işe yaramadõ. Arka arkaya iflaslar yaşandõ. Saadet günlerinde bu holdingleri öve öve bitire- meyen dinci basõn suçluyu bulmuştu: 28 Şubat. Coşan’a 29 milyon dolar Y İMPAŞ’tan fon- lanan şirketler- den biri de Nak- şibendi tarikatõ şeyhi Muharrem Coşan’õn- dõ. 2001 yõlõnda Alman- ya’daki YİMPAŞ’tan Avustralya YİMPAŞ’a kredi olarak 29 milyon dolar gitti. Bu paranõn bir kõsmõ Muharrem Coşan’õn şirketlerine, 1 milyon dolarõ da şahsi hesabõna havale edildi. Hanefi Avcı’nõn başõn- da bulunduğu Kaçakçõ- lõk ve Organize Suçlar Daire Başkanlõğõ’nõn Adalet Bakanlõğõ’na ilettiği YİMPAŞ rapo- runda, toplanan parala- rõn yüzde 10’unun para- yõ toplayan kişiye ko- misyon olarak verildiği, yüzde 50’sinin Türki- ye’deki YİMPAŞ’a ait şirketlere aktarõldõğõ, yüzde 40’õnõn ise Türki- ye’deki bazõ özel şahõs- larõn hesaplarõna havale edildiği belirtiliyor. İs- viçre kara para ile mü- cadele birimi ile Al- manya’daki adli ma- kamlarõn Adalet Bakan- lõğõ’na gönderdiği 14 dosya bir türlü tercüme edilemediği için YİM- PAŞ’tan hesabõna para gönderilenleri bugüne kadar öğrenemedik. Kaynak: Avrupa’daki cemaatler Yüzde 20’den başlayõp yüzde 35’lere, hatta nakit darlõğõ başlayõnca yüzde 50’lere kadar çõkan kâr ortaklõğõ vaat edilerek hiçbir hukuki geçerliliği olmayan bir makbuz ya da bir hisse senedi karşõlõğõnda cemaat üyelerinin birikimleri toplandõ dinglerin reklamõndan geçilmiyor- du. İlk iki yõl, makbuz karşõlõğõ pa- ra verenlere vaat edilen yüzde 20 ya da 35 kâr paylarõ ödendi. Tatlõ kâ- rõ gören cemaat üyeleri, eşini dos- tunu da bu saadet zincirine kattõ. Yetmedi, Almanya’da yüzde 3 fa- izle bankadan kredi alõp bu hol- dinglere yatõrdõ. Holdinglerin bu yüksek kâr payõnõ nasõl ödediği sorusuna gelince; sistem son dere- ce basit. Holdingler, Münih’te his- se satõp topladõğõ parayõ getirip Hamburg’da dağõttõ. Klasik bir ‘ponzi finansman’ (borcun borç- la ödenmesi) modelinin hâkim ol- duğu bu tür şirketlerin yeni para gi- rişi olmazsa ömürlerinin uzun ol- mayacağõnõ söylemek için ekono- mist olmaya gerek yoktu. Zira da- ğõtõlan yüksek kâr paylarõ bu hol- dinglerin olağan faaliyetlerinden dolayõ değil, sisteme kattõklarõ ye- ni ortaklara hisse satõşõndan karşõ- lanõyordu. Bu yöntemle on yõl içinde yurt- dõşõnda 300 bin kişiden toplanan pa- ra miktarõ 5 milyar Avro’ydu. Sa- dece Kombassan bir yõlda 7.7 tril- yon lira para topladõ. Paralar yurda banka havalesi ile değil özel kur- yelerin taşõdõğõ bavullarla getirildi. Kombassan’õn kuryesi Aslan Öz- demir, 9 Mayõs 1997’de Esenboğa Havalimanõ’nda yakalandõğõnda üstünde 1.7 milyar mark ile 28 bi- lezik çõktõ. YİMPAŞ’õn Yönetim Kurulu Üyesi Kadir Şöhret ise bir ay sonra yine Esenboğa Havali- manõ’nda 24 kilo kaçak altõnla ya- kalandõ. Bavulla para taşõmanõn riskini azaltmak için de çare bu- lundu. Kombassan özel havayolu şirketi Alfa Air’i kurdu. Böylece pa- ra taşõmak daha kolay olacaktõ. Önce RP’liler sonra AKP’liler Para oluk gibi akõyordu. Kom- bassan’dan YİMPAŞ’a, Jet-pa’dan Endüstri Holding’e, kayõt dõşõ pa- ra toplayan İslami holdingler, ku- rulu bulunduklarõ şehri adeta satõn alõyordu. İslamcõ basõnda yere gö- ğe kondurulamayan bu hormonlu holdinglerin açõlõşlarõnda RP’li, sonrasõnda da AKP’li siyasetçiler eksik olmuyordu. Siyaset de, tica- ret de hatta spor da onlardan soru- luyordu. Ama kimse onlara bir şey soramõyordu. Paralar yasadõşõ yol- larla Türkiye’ye taşõnõyor, Uzan grubu gibi çifte muhasebe kaydõ tu- tuluyordu. Bu çifte kayõt yüzünden gerçek ortak sayõsõ bilinmiyordu. Yurtdõşõndaki ortaklarõnõn sayõsõ on binlerle ifade edilirken resmi ev- raklarda ortak sayõsõ 30’u , 40’õ geç- miyordu. Toplanan paralar sahip- lerinin adõna değil, kurucu ortak- larõn adõna kayda giriyordu. Ortak sayõsõ iki yüzü geçince “halka açık şirket” olarak SPK denetimine tabi olacaklardõ. Vekil ortak yön- temiyle hile yaparak yasayõ aştõlar. “Halka açık olma” zorunluluğu- nu aşmak için ortak sayõsõ kâğõt üze- rinde hep 200’ün altõnda kaldõ. İflasın sorumlusu da 28 Şubat süreci İ flaslarõn arkasõndan davalar başladõ. Önce Jet-pa, arka- sõndan Endüstri Holding, derken diğerleri. Jet-pa’nõn sahibi Fadıl Akgündüz, hapisten kur- tulmak için hemen 2002 seçim- lerinde AKP’den aday oldu. Si- irt’ten aday gösterilen Fadõl Ak- gündüz, milletvekili de seçildi. Ancak Siirt seçimleri iptal olun- ca emeline ulaşamadõ. Hakkõnda mahkûmiyet kararõ çõkõnca yurt- dõşõna firar etti. YİMPAŞ’õn sahibi Dursun Uyar hakkõnda da yurtiçinde ve yurtdõşõnda birçok dava açõldõ. Yurtiçindeki davalardan 7’sinden “Rahşan affı” sayesinde kur- tuldu. Yurtdõşõnda diffüzyonla aranõrken Türkiye’de elini kolu- nu sallaya sallaya dolaşan Uyar, eski YİMPAŞ’çõ AKP milletve- kilinin cenazesinde bakanlarla en önde saf tuttu. Diğer davasõ da zamanaşõmõna uğramak üzere iken basõnõn konuyu manşetlere taşõmasõyla dava yeniden gün- deme geldi ve tutuklandõ. Erdoğan’dan aynı savunma Deniz Feneri davasõnda oldu- ğu gibi YİMPAŞ konusu gün- deme geldiğinde ve AKP-YİM- PAŞ ilişkileri sorgulandõğõnda Başbakan Erdoğan yine çok öf- kelenmişti. “Belge getirin” di- yerek basõnõ yalancõlõkla suçladõ. En büyük belge, partisinden ba- kan, milletvekili, belediye baş- kanõ, il başkanõ, belediye meclis üyesi yaptõğõ YİMPAŞ yöneti- cileriydi. Bir dönem YİMPAŞ’õn ANAR şirketinde yönetici olan İçişleri Bakanõ Beşir Atalay’a sorsa, o kendisini bilgilendirebi- lirdi. Hem Kanal 7’de hem de FP’de gelenekçileri haklamak için bu holdinglerin desteğine ey- vallah diyeceksin, başlarõ derde girince de tanõmayacaksõn. Bu- nun adõna dilimizde ne dendiği- ni biz söylemeyelim iyisi mi... BİTTİ Erdoğan YİMPAŞ için de ‘belge getirin’ dedi FadılAkgündüz DursunUyar HaşimBayram Fındık işçisi kız kayıp İDİL (AA) - Şõrnak’õn İdil ilçesinden fõndõk toplama işinde çalõşmak için Düzce’ye giden 16 yaşõndaki kõzõn, dönüş yolunda, bir dinlenme tesisinde kaybolduğu öne sürüldü. Fõndõk toplamak için ablasõ Hori Alkan (16) ile Düzce’nin Akçakoca ilçesine giden Maluz Alkan (14), gazetecilere, 5 gün önce diğer işçilerle birlikte Şõrnak’a dönerken Kayseri’nin Põnarbaşõ ilçesindeki bir dinlenme tesisinde mola verildiğini söyledi. Burada ablasõnõn kendisinden 5 YTL aldõğõnõ belirten Maluz Alkan, “Yarõm saat mola verdiler, daha sonra herkes tekrar otobüse bindi. Ablamõn gelmediğini fark ettim. Birlikte gittiğimiz kişileri haberdar ettim. Bizim amele başõ dediğimiz, bizi oraya çalõşmaya götüren kişiye de haber verdim. Aramaya başladõk, bulamayõnca polisi aradõm. Põnarbaşõ İlçe Jandarmaya Komutanlõğõ ve Savcõlõğa, ablamõn kayõp olduğunu haber verdik. Tüm aramalarõmõza rağmen hiçbir sonuç alamadõk’’ dedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear