Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
M
ÜSİAD gibi kendi üst ku-
rumlarõnõ da oluşturan İs-
lami sermaye, RP’nin yerel
yönetimlerde ve merkezi hükümet-
te iktidar olmasõnõn yarattõğõ rüzgâ-
rõ arkasõna alarak hesapsõz büyüme
stratejisi izledi. Fon ihtiyacõnõ kar-
şõlayacak kaynağõ da bulmuştu:
Yurtdõşõndaki cemaat üyeleri. Ne de
olsa bunun geçmişte pek çok örne-
ği vardõ. Erbakan Hoca, 1960’larõn
başõnda Gümüş Motor’u böyle kur-
mamõş mõydõ? Ardõndan 1966’da 2
bin 200 gurbetçinin parasõyla kuru-
lan Türksan ve diğer işçi şirketleri de.
Gerçi sonradan batmõşlardõ ama ne
gam? Artõk ellerinde uydudan yayõn
yapan Kanal 7 gibi bir televizyon da
vardõ. Boş bir fabrikanõn üstüne de
“feşmekân holding” tabelasõ asõp
reklam filminde kullandõn mõ geri-
si kolay. Ver elini Almanya, İsviç-
re, Hollanda. Burada önce Avrupa
Milli Görüş Teşkilatõ’nõ ziyaret et-
mek zorunlu. AMGT’nin başkan
ve yönetim kurulu üyelerine gerek-
li komisyon ödendikten sonra bu teş-
kilata bağlõ bütün camilerin kapõsõ ar-
dõna kadar açõktõr size. Tabii küçük
bir komisyon da cami imamõna ver-
mek gerekiyor. Gelecek milyonlar-
ca mark, gulden, frank düşünüldü-
ğünde bu komisyonlarõn lafõ mõ
olur?
Türklerin yaşadõğõ Avrupa ülke-
lerinde bu yöntemi ilk Kombassan ve
Jet-pa kullandõ. Yüzde 20’den baş-
layõp yüzde 35’lere, hatta nakit dar-
lõğõ başlayõnca yüzde 50’lere kadar
çõkan kâr ortaklõğõ vaat edilerek
hiçbir hukuki geçerliliği olmayan bir
makbuz ya da bir hisse senedi kar-
şõlõğõnda cemaat üyelerinin biri-
kimleri toplandõ. Bu durum, diğer-
lerinin iştahõnõ da kabarttõ. Hemen
onlar da soluğu Almanya ve Türk-
lerin olduğu diğer ülkelerde aldõlar.
YİMPAŞ, Endüstri, Sayha, Kaldera,
Tuğra, Kübra ve daha niceleri. SPK
tarafõndan bu yolla para toplayan 78
tabela holdingi tespit edildi. Her
akşam Kanal 7 ekranõnda bu hol-
12 Eylül 1980 darbesinin yeşerttiği iklimden
yararlanarak çevreden merkeze akan cemaatlerin dışa
kapalı ve dayanışmacı bir ekonomik model içinde
kurdukları küçük şirketler, 1980’li yılların sonunda
birleşmeler yoluyla çok ortaklı şirketlere dönüştü.
1989’larda çok ortaklı holdingler arasında Konya’da
kurulu Kombassan ile İttifak Holding’i 1990’da
Yozgat’ta kurulan YİMPAŞ Holding izledi.
CMYB
C M Y B
15 EYLÜL 2008 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
HABERLER 9
DEĞİŞEN DÜNYADAN
HÜSEYİN BAŞ
Denizler Tehlikenin
Eşiğinde
İklim değişimleri çoktandır herkesin derdi. Buna çev-
renin, doğanın, havanın, toprağın, suyun durdurula-
mayan kirlenmesi de eklendiğinde insan yaşamına ol-
duğu gibi yerküredeki canlıların tümü ve gelecek ne-
siller için de büyük tehdit oluşturuyor.
Bütün bu kötü gidişin tek sorumlusu ise ne yazık ki,
insanın kendisinden başkası değil. Başta büyük dev-
letler olmak üzere, bireyler dahil sorumlulukta herke-
sin payı var. Kyoto alarm vereli yıllar oldu. Hâlâ onu, şir-
ketlerinin rekabet gücüne zarar vereceği kaygısıyla ka-
bul etmeyen, imzalamayan ya da onaylamakta ayak sü-
rüyen ülkelerin sayıları az değil.
Kyoto Protokolü’ne imza koyup onaylayan ülkelerin
söz konusu küresel afete karşı etkin bir biçimde sa-
vaştıklarını söylemek zor. Çoğu ülke, ülkemiz de dahil
olmak üzere, işi bir ucundan tutarak geçiştirmeye ba-
kıyor. Çünkü bu afetle savaş ucuz değil. Ciddi yatırımlar,
toplumların çevre konusunda eğitilmesi önde gelen ge-
reksinimler arasında. Dahası ulusal planda olduğu gi-
bi küresel planda da irade gerekiyor. Silahlanmaya, sa-
vaşa milyarlarca dolar harcamakta tereddüt etmeyen-
ler, getirisi uzun zamanlara uzanan çevrenin korun-
masına yönelik yatırımlar söz konusu olduğunda yan
çiziyorlar.
Otuz kırk yıl önce birbirlerinden neredeyse bıçak gi-
bi ayrılan mevsimlerin yerinde bugün yeller esiyor. O
kadar ki, Vivaldi bugünlerde yaşasaydı ünlü ‘Dört Mev-
sim’ini zor yazardı. Mevsimler çoktandır birbirine ka-
rışmış. Dört mevsimden söz eden kimseye de rast-
lanmıyor. Yaz ortasında görülmemiş şeyler oluyor. Ken-
ya’ya kar yağıyor. Ormanlar sıcaktan, toprak kuraklık-
tan yanıyor. Kutuplardaki bin yıllık buz dağları eriyip yok
oluyor. Doğanın suyu, havası, akarsuları, toprakları göl-
leriyle kirletilmesi, orman kıyımları aralıksız sürüyor. Bi-
lim adamlarının son araştırmaları denizlerin, okyanus-
ların bile iklimsel değişimlerin ve genel kirlenmenin teh-
didi altında yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduk-
larını ortaya koyuyor. Alarm veriyor.
İklim değişimlerinin ve atmosferin ısınmasının önde
gelen nedenleri artık kimse için sır değil. Sera etkisi ya-
ratan karbon salınımının bunun başta gelen sorumlu-
su olduğu biliniyor. Gelin görün ki karbon salınımında
en ön sırada yer alan ABD ve W. Bush yönetimi, sera
etkili salınmaların azaltılması için kılını kıpırdatmaya ni-
yetli görünmüyor.
Binlerce araştırmacı, teknisyen ve uzmanı temsil eden
sekiz bilimsel örgüt geçen ağustos sonlarında, Bush yö-
netiminden umudu kestikleri için gelecekteki başkana,
yönetime ve Kongre’ye iklimsel ısınmanın neden olduğu
aşırı meteorolojik olgulara karşı korunmada alınması ge-
reken politikaları uygulamaya koyması için çağrıda bu-
lunmuştur. Katrina, İke gibi her yıl ortalığı birbirine ka-
tan kasırgaların önceden saptanması için gerekli yeni
uydular ve daha güçlü bilgisayar sistemleri için gerekli
9 milyar dolarlık kaynak talep etmişlerdir. Irak savaşı-
na 3 bin milyar dolar harcamakta tereddüt etmeyen
Bush yönetimi, kasırga afetinin zararlarının en aza in-
dirilmesi için gerekli 9 milyar doları esirgemesi bir ya-
na, çok daha büyük bir küresel afetin baş sorumlusu
karbon salınımının azaltılmasına şaşı bakıyor.
Son günlerde yayımlanan bir başka bilimsel rapor,
çevre kirlenmesinin okyanuslar dahil tüm denizler ve kı-
yıları düpedüz yok olmanın eşiğine getirdiğini ortaya koy-
maktadır. ABD Virginia Deniz Enstitüsü’nden Robert
Diaz’la İsveç’in Goetheburg Üniversitesi’nden Rutger
Rosenberg’in geçen 15 Ağustos 08’de Science der-
gisinde yayımladıkları araştırmaya göre 1960 yılından
bu yana denizlerdeki ‘ölü bölgeler’ her on yılda 1 katı
artmaktadır. Dünyada bugün 400 deniz kıyısı bölgesinde
toplam 245 bin kilometre kare, yani Yeni Zelanda bü-
yüklüğündeki bir alanı ‘ölümün’ eşiğine getirmiş bu-
lunmaktadır.
Ciddi Le Monde gazetesi ‘Ölmekte Olan Denizler’ baş-
lığıyla yayımladığı başyazıda şu çarpıcı görüşleri dile ge-
tirmektedir: “Çöl sözcüğü, asla denizle değil, toprakla
ilgilidir. Ne var ki, okyanuslar insanların kusurlu davra-
nışları yüzünden ‘sıvı çöllere’ dönüşmenin tehdidi al-
tındadır. Deniz canlılarının yok oluşunun en belirgin et-
kenlerinden biri aşırı avlanmadır. Ama yaşam için son
derecede tehlikeli ve sinsi gelişme deniz suyunu oksi-
jensiz bırakan ve yok eden ‘L’Eutrophisation’ olgusu-
dur.” Bu olgu başlangıçta yosunların sıra dışı yayıl-
masıyla ortaya çıkmakta, sonuçta deniz suyunun ok-
sijenini yok ederek, deyim yerindeyse, denizleri öldür-
mektedir. Bu tehlikeli gelişmenin önde gelen nedenlerini
Le Monde şöyle sıralıyor: “Okyanuslara, denizlerin
soluğunu kesen söz konusu ‘boğulmanın’ kaynağında
bir kez daha yine insan yer almaktadır. Kirletilmiş sular,
akarsulara boca edilen sanayi atıkları, kıyılardaki turizm
baskısı, özellikle de tarımda kullanılan kimyasallar...” (Le
Monde, 16.08.08)
Konunun uzmanlarına göre denizlerin çöle dönüş-
mesinde baş sorumlu, iklimsel değişimleri tetikleyen se-
ra etkili gaz salınımlarının yanında tarımda kullanılan kim-
yasallar.. dereler, akarsulara sorumsuzca boca edilen
zararlı atıklardır. Denizlerimizin çöle dönüşmesini iste-
miyorsak, öncelikle ve acil olarak kıyılarımızın, akar-
sularımızın pervasızca kirletilmesini, tarımda kimyasal
gübrelerin aşırı kullanılmasını önlememiz gerekmekte-
dir. Bu da, sadece kıyılarımıza ‘mavi bayrak’ dikmek-
le olmaz. Devletin artık savsaklamadan işe ciddi ola-
rak el atması, gerekli caydırıcı yasaları çıkarması,
kapsamlı bir ‘kirlenme envanteri’ hazırlayarak, etkin de-
netim ağının kurulması ve doğanın kirletilmesinin ‘ağır
suçlar’ kapsamına alınmasıyla gerçekleşebilir.
4
Siyaset ve Kanal 7
finanse edildi
Holdingler tarafõndan toplanan
paralarõn hepsi, şirketin hesaplarõna
girmedi. Bir kõsmõ ile Kanal 7
televizyonu fonlanõrken bir kõsmõ da
İsviçre bankalarõnda özel şahõslarõn
hesaplarõna aktarõldõ. Önce Kombas-
san, o sõkõntõya girdiğinde de YİM-
PAŞ, Kanal 7’yi fonladõ. Gül-Erdo-
ğan ekibinin Kanal 7’den Erbakan
ekibini tasfiye etmek için kanalõn sa-
hibi olan Yeni Dünya İletişim AŞ’de
yapõlan sermaye arttõrõmlarõnda ge-
rekli para YİMPAŞ tarafõndan sağ-
landõ. Kanal 7’nin Almanya’daki şu-
besi Media 7 üzerinden para aktaran
YİMPAŞ, aslõnda kanalõn görünmez
sahibi konumundaydõ.
S
aadet zinciri uzayõp giderken 28 Şubat sü-
recinde MGK, İslami holdinglerin incelen-
mesi yönünde hükümete tavsiyede bulun-
du. O güne kadar olan biteni seyreden SPK ve ad-
li makamlar, İslamcõ holdinglerin izinsiz halka arz
yaptõğõ gerekçesiyle inceleme başlattõ. Yaptõklarõ
incelemede çifte kayõt defteri tutulduğu ve ortak
sayõsõnõn gizlendiği, paralarõn da yasalara aykõ-
rõ olarak bavullarla taşõndõğõ tespit edildi. Hor-
monlu holdinglerin yöneticileri hakkõnda evrakta
sahtecilikten dolandõrõcõlõğa, izinsiz halka arzdan
kara para aklamaya kadar çeşitli suçlardan 12 hu-
kuk davasõ açõlõrken 131 suç duyurusunda bulu-
nuldu. SPK, suç duyurusunda bulunmakla kal-
mayõp yurtdõşõnda yayõn yapan gazetelere tam say-
fa ilan vererek, holdinglere para verenlerin elle-
rinde bulunan makbuz ve hisse senetlerinin hu-
kuken hiçbir geçerliliği olmadõğõnõ anlattõ. Hol-
dinglere, borsaya girme zorunluluğu getirildi.
Uzun süre “Borsa bize yaramaz” diye direndi-
lerse de, çõkõş yolu bulamayõnca 7’si borsaya gir-
mek zorunda kaldõ.
SPK’nin bu mücadelesinin yanõnda Erbakan da
boş durmadõ. FP kongresinde yenilikçileri des-
tekleyen holdinglerin para musluğunu kesmek için
Avrupa’daki Milli Görüş yöneticilerine bizzat ta-
limat verdi. Ve saadet zinciri koptu. Yeni para akõ-
şõ olmayõnca kâr paylarõnõ ödeme sõkõntõsõna dü-
şen holdingler paralarõnõ isteyenlere, “Bu yap-
tığınız Allah’ın gücüne gider, biraz sabırlı
olun” telkininde bulundu. Ama sabõr telkinleri de
bir işe yaramadõ. Arka arkaya iflaslar yaşandõ.
Saadet günlerinde bu holdingleri öve öve bitire-
meyen dinci basõn suçluyu bulmuştu: 28 Şubat.
Coşan’a
29 milyon
dolar
Y
İMPAŞ’tan fon-
lanan şirketler-
den biri de Nak-
şibendi tarikatõ şeyhi
Muharrem Coşan’õn-
dõ. 2001 yõlõnda Alman-
ya’daki YİMPAŞ’tan
Avustralya YİMPAŞ’a
kredi olarak 29 milyon
dolar gitti. Bu paranõn
bir kõsmõ Muharrem
Coşan’õn şirketlerine, 1
milyon dolarõ da şahsi
hesabõna havale edildi.
Hanefi Avcı’nõn başõn-
da bulunduğu Kaçakçõ-
lõk ve Organize Suçlar
Daire Başkanlõğõ’nõn
Adalet Bakanlõğõ’na
ilettiği YİMPAŞ rapo-
runda, toplanan parala-
rõn yüzde 10’unun para-
yõ toplayan kişiye ko-
misyon olarak verildiği,
yüzde 50’sinin Türki-
ye’deki YİMPAŞ’a ait
şirketlere aktarõldõğõ,
yüzde 40’õnõn ise Türki-
ye’deki bazõ özel şahõs-
larõn hesaplarõna havale
edildiği belirtiliyor. İs-
viçre kara para ile mü-
cadele birimi ile Al-
manya’daki adli ma-
kamlarõn Adalet Bakan-
lõğõ’na gönderdiği 14
dosya bir türlü tercüme
edilemediği için YİM-
PAŞ’tan hesabõna para
gönderilenleri bugüne
kadar öğrenemedik.
Kaynak: Avrupa’daki cemaatler
Yüzde 20’den başlayõp yüzde 35’lere, hatta nakit darlõğõ başlayõnca yüzde 50’lere kadar çõkan kâr ortaklõğõ vaat edilerek
hiçbir hukuki geçerliliği olmayan bir makbuz ya da bir hisse senedi karşõlõğõnda cemaat üyelerinin birikimleri toplandõ
dinglerin reklamõndan geçilmiyor-
du. İlk iki yõl, makbuz karşõlõğõ pa-
ra verenlere vaat edilen yüzde 20 ya
da 35 kâr paylarõ ödendi. Tatlõ kâ-
rõ gören cemaat üyeleri, eşini dos-
tunu da bu saadet zincirine kattõ.
Yetmedi, Almanya’da yüzde 3 fa-
izle bankadan kredi alõp bu hol-
dinglere yatõrdõ. Holdinglerin bu
yüksek kâr payõnõ nasõl ödediği
sorusuna gelince; sistem son dere-
ce basit. Holdingler, Münih’te his-
se satõp topladõğõ parayõ getirip
Hamburg’da dağõttõ. Klasik bir
‘ponzi finansman’ (borcun borç-
la ödenmesi) modelinin hâkim ol-
duğu bu tür şirketlerin yeni para gi-
rişi olmazsa ömürlerinin uzun ol-
mayacağõnõ söylemek için ekono-
mist olmaya gerek yoktu. Zira da-
ğõtõlan yüksek kâr paylarõ bu hol-
dinglerin olağan faaliyetlerinden
dolayõ değil, sisteme kattõklarõ ye-
ni ortaklara hisse satõşõndan karşõ-
lanõyordu.
Bu yöntemle on yõl içinde yurt-
dõşõnda 300 bin kişiden toplanan pa-
ra miktarõ 5 milyar Avro’ydu. Sa-
dece Kombassan bir yõlda 7.7 tril-
yon lira para topladõ. Paralar yurda
banka havalesi ile değil özel kur-
yelerin taşõdõğõ bavullarla getirildi.
Kombassan’õn kuryesi Aslan Öz-
demir, 9 Mayõs 1997’de Esenboğa
Havalimanõ’nda yakalandõğõnda
üstünde 1.7 milyar mark ile 28 bi-
lezik çõktõ. YİMPAŞ’õn Yönetim
Kurulu Üyesi Kadir Şöhret ise bir
ay sonra yine Esenboğa Havali-
manõ’nda 24 kilo kaçak altõnla ya-
kalandõ. Bavulla para taşõmanõn
riskini azaltmak için de çare bu-
lundu. Kombassan özel havayolu
şirketi Alfa Air’i kurdu. Böylece pa-
ra taşõmak daha kolay olacaktõ.
Önce RP’liler
sonra AKP’liler
Para oluk gibi akõyordu. Kom-
bassan’dan YİMPAŞ’a, Jet-pa’dan
Endüstri Holding’e, kayõt dõşõ pa-
ra toplayan İslami holdingler, ku-
rulu bulunduklarõ şehri adeta satõn
alõyordu. İslamcõ basõnda yere gö-
ğe kondurulamayan bu hormonlu
holdinglerin açõlõşlarõnda RP’li,
sonrasõnda da AKP’li siyasetçiler
eksik olmuyordu. Siyaset de, tica-
ret de hatta spor da onlardan soru-
luyordu. Ama kimse onlara bir şey
soramõyordu. Paralar yasadõşõ yol-
larla Türkiye’ye taşõnõyor, Uzan
grubu gibi çifte muhasebe kaydõ tu-
tuluyordu. Bu çifte kayõt yüzünden
gerçek ortak sayõsõ bilinmiyordu.
Yurtdõşõndaki ortaklarõnõn sayõsõ
on binlerle ifade edilirken resmi ev-
raklarda ortak sayõsõ 30’u , 40’õ geç-
miyordu. Toplanan paralar sahip-
lerinin adõna değil, kurucu ortak-
larõn adõna kayda giriyordu. Ortak
sayõsõ iki yüzü geçince “halka
açık şirket” olarak SPK denetimine
tabi olacaklardõ. Vekil ortak yön-
temiyle hile yaparak yasayõ aştõlar.
“Halka açık olma” zorunluluğu-
nu aşmak için ortak sayõsõ kâğõt üze-
rinde hep 200’ün altõnda kaldõ.
İflasın sorumlusu da
28 Şubat süreci
İ
flaslarõn arkasõndan davalar
başladõ. Önce Jet-pa, arka-
sõndan Endüstri Holding,
derken diğerleri. Jet-pa’nõn sahibi
Fadıl Akgündüz, hapisten kur-
tulmak için hemen 2002 seçim-
lerinde AKP’den aday oldu. Si-
irt’ten aday gösterilen Fadõl Ak-
gündüz, milletvekili de seçildi.
Ancak Siirt seçimleri iptal olun-
ca emeline ulaşamadõ. Hakkõnda
mahkûmiyet kararõ çõkõnca yurt-
dõşõna firar etti.
YİMPAŞ’õn sahibi Dursun
Uyar hakkõnda da yurtiçinde ve
yurtdõşõnda birçok dava açõldõ.
Yurtiçindeki davalardan 7’sinden
“Rahşan affı” sayesinde kur-
tuldu. Yurtdõşõnda diffüzyonla
aranõrken Türkiye’de elini kolu-
nu sallaya sallaya dolaşan Uyar,
eski YİMPAŞ’çõ AKP milletve-
kilinin cenazesinde bakanlarla
en önde saf tuttu. Diğer davasõ da
zamanaşõmõna uğramak üzere
iken basõnõn konuyu manşetlere
taşõmasõyla dava yeniden gün-
deme geldi ve tutuklandõ.
Erdoğan’dan aynı
savunma
Deniz Feneri davasõnda oldu-
ğu gibi YİMPAŞ konusu gün-
deme geldiğinde ve AKP-YİM-
PAŞ ilişkileri sorgulandõğõnda
Başbakan Erdoğan yine çok öf-
kelenmişti. “Belge getirin” di-
yerek basõnõ yalancõlõkla suçladõ.
En büyük belge, partisinden ba-
kan, milletvekili, belediye baş-
kanõ, il başkanõ, belediye meclis
üyesi yaptõğõ YİMPAŞ yöneti-
cileriydi. Bir dönem YİMPAŞ’õn
ANAR şirketinde yönetici olan
İçişleri Bakanõ Beşir Atalay’a
sorsa, o kendisini bilgilendirebi-
lirdi. Hem Kanal 7’de hem de
FP’de gelenekçileri haklamak
için bu holdinglerin desteğine ey-
vallah diyeceksin, başlarõ derde
girince de tanõmayacaksõn. Bu-
nun adõna dilimizde ne dendiği-
ni biz söylemeyelim iyisi mi...
BİTTİ
Erdoğan YİMPAŞ için
de ‘belge getirin’ dedi
FadılAkgündüz
DursunUyar
HaşimBayram
Fındık işçisi kız kayıp
İDİL (AA) - Şõrnak’õn İdil ilçesinden fõndõk
toplama işinde çalõşmak için Düzce’ye giden 16
yaşõndaki kõzõn, dönüş yolunda, bir dinlenme
tesisinde kaybolduğu öne sürüldü. Fõndõk
toplamak için ablasõ Hori Alkan (16) ile
Düzce’nin Akçakoca ilçesine giden Maluz Alkan
(14), gazetecilere, 5 gün önce diğer işçilerle
birlikte Şõrnak’a dönerken Kayseri’nin Põnarbaşõ
ilçesindeki bir dinlenme tesisinde mola verildiğini
söyledi. Burada ablasõnõn kendisinden 5 YTL
aldõğõnõ belirten Maluz Alkan, “Yarõm saat mola
verdiler, daha sonra herkes tekrar otobüse bindi.
Ablamõn gelmediğini fark ettim. Birlikte
gittiğimiz kişileri haberdar ettim. Bizim amele
başõ dediğimiz, bizi oraya çalõşmaya götüren
kişiye de haber verdim. Aramaya başladõk,
bulamayõnca polisi aradõm. Põnarbaşõ İlçe
Jandarmaya Komutanlõğõ ve Savcõlõğa, ablamõn
kayõp olduğunu haber verdik. Tüm aramalarõmõza
rağmen hiçbir sonuç alamadõk’’ dedi.