22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 18 AĞUSTOS 2008 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL Emekli İkramiyesi ile Kõdem Tazminatõ SORU: Bir kamu kurumunda üst düzey yönetici (müdür) olarak çalõşmaktayõm. Yakõnda emekli olacağõm için emekli ik- ramiyemi hesaplattõm. Alacağõm ikramiye, beklentimin çok altõnda. İşçiler emekli olurken benim alacağõm ikramiye- nin çok üstünde kõdem tazminatõ almaktalar. Bunun nedenini anlayabilmiş değilim. (A.R.) YANIT: Yazõlarõmõzda, devlet memurlarõna ödenen “emekli ik- ramiyesi” sõkça konu edilmektedir. Bu konularõn çoğun- luğu ilgililere eleştiri ve ileti niteliğindedir. Bu eleştiri ve iletileri yinelememizde yarar vardõr. 1) Devlet memurlarõnõn görev aylõklarõ oldukça değişik ödeme birimlerinin toplamõndan oluşmaktadõr. Bu ödeme birimlerinin ancak küçük bir bölümü emekli ikramiyele- rine yansõmaktadõr. A) Emekli ikramiyesine yansõyan ödemeler: 1) Genel gösterge aylõğõ, 2) Ek gösterge aylõğõ, 3) Kõdem aylõk, 4) Taban aylõk, 5) Özel tazminattõr. B) Emekli aylõğõna yansõyõp emekli ikramiyesine yan- sõmayan ödemeler: 1) Makam tazminatõ, 2) Temsil tazminatõ, 3) Temsil öde- neği ve ek ücrettir. C) Hem emekli aylõğõna, hem de emekli ikramiyesine yan- sõmayan ödemelerden bazõlarõ: 1) İş güçlüğü zammõ, 2) İş riski zammõ, 3) Temininde güç- lük zammõ, 7) Mali sorumluluk tazminatõ, 5) Aile yardõ- mõ ödeneği, 6) Yiyecek yardõmõ, 7) Özel hizmet tazmina- tõ, 8) Eğitim, öğretim tazminatõ, 9) Din hizmetleri tazmi- natõ, 10) Emniyet hizmetleri tazminatõ, 11) Denetim taz- minatõ, 12) Lojman tazminatõ, 13) Kira yardõmõ, 14) Ya- bancõ dil tazminatõ, 15) Adli personel tazminatõ, 16) Üni- versite ödeneği vb’dir. Emekli ikramiyesine yansõmayan zaman birimleri: A) Otuz yõldan fazla hizmet süreleri için ikramiye ödenmemekte ve böylece 30 yõlõn üstündeki hizmet zaman dilimi yok sayõlmaktadõr. B) İkramiye tam yõl üzerinden ödenmektedir. 11 ay ve daha az hizmet süreleri göz önüne alõnmamakta ve bu sü- relerin ikramiyesi de ödenmemektedir. 1475 sayõlõ İş Yasasõ, bir maddesi dõşõnda yürürlükten kal- dõrõlmõş, yürürlükte kalan maddesi de, “Kıdem Tazminatı” başlõklõ on dördüncü maddedir. Bu maddede “Kıdem Tazminatı” için tavan sõnõr be- lirlenmiştir. Buna göre, kõdem tazminatõ tavanõ en yüksek devlet memuru olan “Başbakanlık Müsteşarı”nõn bir tam yõl hizmeti karşõlõğõ ödenen “emekli ikramiyesi” ile eş- değerlidir. Ayrõca kõdem tazminatõ otuz yõl ile sõnõrlandõ- rõlmamõştõr. Bunun yanõ sõra bir günlük çalõşma süreleri için de kõ- dem tazminatõ ödenmektedir. Kõdem tazminatõnõn hesaplanmasõnda “nakden ödenen” ücret tutarlarõna ek olarak “işçiye sağlanmış olan para ve para ile ölçülmesi mümkün akdi ve kanundan doğan menfaatlar de göz önünde tutulur”. Emekli ikramiyelerine yansõmayan birçok ödeme, kõdem tazminatõnõn hesaplanmasõnda göz önüne alõnõr. Bu “pa- ra ve para ile ölçülebilen” ödemelerden bazõlarõ: 1) Toplu taşõm kartõ, 2) Vasõta yardõmõ, 3) Benzin ve- ya benzin ücreti (işçinin kendi otomobili ile işe gelip git- mesi amacõyla düzenli olarak verilmekte ise), 4) Özel sağ- lõk sigortasõ ve ek emeklilik nedeniyle ödenen primler (de- vamlõ olmasõ, yani her yõl yinelenmesi koşulu ile), 5) Bay- ram harçlõğõ ve izin harçlõğõ, 6) Aile veya çocuk yardõmõ (veya zammõ), 7) Kõdem zammõ, 8) Birleştirilmiş sosyal yardõmlar vb’dir. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 18 Ağustos SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Büyükada’da Son Vapur “Gençlik yıllarımın adasından geriye ne kaldı?” di- ye düşündüğümde az şey sayabiliyorum: Heybeli sırtlarında güneşin batışı, kulübün bahçe- si, “Roma Dondurmacısı”nın “karamelalı dondurma- sı”, “Büyükada Pastanesi”nin mahlepli kurabiyeleri ve iskelede gece yatmaya gelen “son vapurlar”... Penceremden görebildiğim o “vapurlara”, her ge- ce hâlâ yatmadan göz atarım. Gece yarısı “son seferlerini” yapan iki gemi; yan ya- na, bitişik düzen iskelenin sağına, üçüncüsü de so- luna yanaşır... Bu üç gemi iskeleye bağlanıp uykuya daldıkların- da; “ada”nın büyük şehrin keşmekeşiyle bağlantısı hepten kopmuş demektir. Günübirlik turistlerin gü- rültüsü bitmiş, “ada”; gemilerin yeniden sefere çıka- cağı sabahın ilk saatlerine dek bize kalmıştır... Gece ortasında da olsa, birkaç saat için kendimi- zi “adalı” hissedebiliriz. “Ada”yı “ada” yapan o yalı- tılmış “uzaklığı”, “uzaklığın korunaklı yalnızlığını” ye- niden duyabiliriz... Aslında “duyabilirdik” demek daha doğru. AKP Be- lediyesi, Büyükada’yı “şehirleştirene” dek bu böyleydi. Açık kalan ışıklarıyla denizin üstünde birer oyuncağı andıran son vapurların o sessiz ve şiirsel uykusunu seyrederken tam, gecenin karanlığını yaran vahşi mo- tor sesleriyle her seferinde irkiliyorum. Acı fren sesleriyle geçen bir “Özel Temizlik Kam- yonu”, 23 Nisan Caddesi’nden yokuşu tırmanıyor. “Hadi bu da geçti!”; birkaç saat şurda kendi kendi- me kalabilirim dediğiniz an, rallicilere taş çıkartan hız- la yol alan bir başka araba sesi geliyor. Bakıyorsunuz bu kez de polis. Adanın en ıssız anın- da, in cin top oynayan sokaklarda devriye geziyor. Bu da yetmiyor! İskele boyundaki kahvelerin önünde pi- yasa yaparcasına motosikletle tur attıkları oluyor... Ardı arkası kesilmeyen bu “motorlu araç trafiğin- den” kurtulmayacağımız artık belli. İş öyle bir noktaya vardı ki; “romantik mehtap turlarında” dahi ense kö- künüzde aniden biten devasa “kepçe kamyonlarıyla” yüz yüze gelebiliyorsunuz. Korku filmi gibi! Aya Yorgi de motorize oldu Dünyanın en görkemli gün batışlarına sahne olan “Aya Yorgi manastırının” o yabani güzelliğine ka- vuşmak için eskisi gibi merkebe filan binen kalmadı. Birileri ne yapıp edip, adanın 220 metre yüksekliğindeki zirve noktasında bulunan manastıra ziyaretçi taşıyan “motorlu araçları” tedarik ediyor. “Aya Yorgi”ye çık- mak için “Büyük Tur” kavşağına yolcularını getiren fay- toncular bile bunu açıktan teklif ediyorlar: “Abla, araç ister misin? Hemen çağıralım!” Her yıl mevcutlarına yenileri eklenen “süper mar- ketlerin” yük kamyonları da cabası. Avuç içi kadar çar- şıda, son iki yılda üç büyük market açıldı. Her yeni mar- ket, yük getirip götüren kamyon filolarının şişmesi an- lamına geliyor. AKP Belediyesi farkında değil belki. Burası yalnız Türkiye’nin değil, dünyanın en “tarihi adalarından” bi- ri. Büyükada’nın özelliği yalnız olağanüstü doğal gü- zelliklere sahip olmasından kaynaklanmıyor. Aynı za- manda “tarihi değeri” olan, “tarihi bir mekân” bura- sı. Eski Roma imparatorlarının gelip geçtiği “Capri” gibi tıpkı, bir tarih parçası... ‘Unutkanlık adası’ filmlerde kaldı Dünyanın bütün adalarını görmediysem de en güzel adalarından bazılarını gördüm. Cennetten bir köşe diye tarif edilen “Bali” mesela. Tarihten hiç na- siplenmemiş. Sadece doğasını pazarlayan “Bali”yi bu- na karşın Balililer, “gözbebeği” gibi korumaya özen gösteriyor. “Büyükada” deyince biz oysa soylu soplu Bizans prensleri; Haçlı akınları, Osmanlı ve Cumhuriyet seçkinleri; yazın dünyasının ünlü isimleri, Papa Ron- calli, Atatürk, Troçki gibi dünya tarihinde iz bırakan isimlerin gelip geçtiği bir yerden bahsediyoruz... “Rus Devrim Tarihi” kitabını Büyükada’daki sürgün yıllarında yazan Troçki’nin “Dünyanın herhangi bir kö- şesinde buraya benzer bir yer daha var mıdır?” diye bahsettiği; “Burası öyle bir huzur ve unutkanlık ada- sı ki, ada olduğunu bir an olsun unutmanıza imkân yok!” sözleriyle tarif ettiği yer -kasaba tüccarı AKP zih- niyeti sayesinde- artık yok. O “benzersiz unutkanlık adası”; bundan böyle bel- leklerde sadece “Hatırla Sevgili” ve “Dudaktan Kal- be”nin film setlerine yansıdığıyla yaşayacak. İskeleye yanaşan “son vapurların” yerini belediye- nin o ultra panoramik pencereli, modern(!) gemileri- nin aldığı an, geriye geçmişi anımsatan hemen hiç- bir şey kalmayacak. nilgun@cumhuriyet.com.tr Neden Öldürüldüler? Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı Yayın Yönetmeni Orhan Tüleylioğlu, “Neden Öldürüldüler?” araştırma dizisinin üçüncüsünün yayını için yoğun bir hazırlık içinde. Üçüncü kitapta, 1990- 2002 yılları arasında işlenen Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Turan Dursun, Bahriye Üçok, Musa Anter, Uğur Mumcu, Onat Kutlar, Metin Göktepe, Ahmet Taner Kışlalı, Gaffar Okkan, Necip Hablemitoğlu cinayetleri ele alınacak. Kitapta öldürülen insanlarımızla, yakınlarıyla yapılan söyleşiler, fotoğraflar, belgeler, soruşturma ve dava süreçleri yer bulacak. UMAG’ın bu çalışması, Türkiye’de tezgâhlanan oyun içindeki oyunların perde arkasına ışık tutmak açısından tarihe bırakılan bir andaç gibi... Gerçeklere açılan her sayfada bir hüzün asılı. Son kitaptan bazı bölümleri okuma olanağı bulduk. Bombalı bir saldırı sonucu yitirdiğimiz yazarımız Onat Kutlar’ın eşi Filiz Kutlar bakın ne demiş Orhan Tüleylioğlu’na: “Hayatı devam etseydi Cumhuriyet gazetesinde güzel yazılarını okumaya devam edecektik. Konusu Korfu adasında geçen bir roman yazmayı tasarlıyordu, hatta o yaz Korfu adasına gitmeyi planlıyorduk. Yeni senaryolar vardı kafasında, onları yazmak istiyordu. Zaten yazdığı snopsisler vardı, onları senaryo haline getirecekti. Bir de birlikte bir düşümüz vardı, güzel yolculuklara çıkıp ben fotoğraf çekecektim, o da o yerlerin yazılarını yazacaktı. Yani kısacası keyifli, yazı dolu bir yaşamı olacaktı.” Necip Hablemitoğlu’nun eşi Şengül Hablemitoğlu’nun söylediği o son söz ise, çevremizde bir türlü sönmeyen yangının yakıcı sıcaklığını duyumsatıyor bize: “Bu kadar insanın kanının döküldüğü bir toplumun ihya olmasına olanak yok. İnsanların kanı üzerine hiçbir şey inşa edilemez. Güçlü olanlar kan dökerek güçlü kalıyorlar.” Kültür Bakanlığı’nın Dili Avukat Özcan Tik’in, bir “SİT” uygulaması nedeniyle Kültür ve Turizm Bakanlığı ile sürmekte olan davada verdiği dilekçeden: “Adı, Kültür ve Turizm Bakanlığı olan, amaç ve görevlerinin en önemlilerinden birisi de; Türkçemizin yabancı dillerin etki ve baskısından kurtarılması, Türkçemizin korunması, arılaştırılması ve özleştirilmesi olan bu bakanlığın ‘tashihi karar talebi’ istemli ve ‘tashihen tetkik... talebimizi havi... vasıtasıyla... layiha... layihamızda da izah edilen...’ vb. Arapça tamlamalarla doldurulmuş, anlamakta zorlandığımız karar düzeltme dilekçeleri hukuki, yasal ve maddi dayanaklardan yoksun bulunmaktadır. Bakanlığın SİT’lere gösterebileceği özeni de, Türkçemize, güzel dilimize gösterdikleri özenle doğru orantılı değerlendirmek gerekmektedir.” Cumartesi günü, yerel yönetimler konusunda araştırmalar yürüten YA- YED’den dostlarımızla AKP’nin beledi- yelerle yürüttüğü “sosyal ianecilik” ile il- gili söyleşimize yer vermiştik. Bugün, bu uygulamalara karşı ilk yerel seçimlerde solun nasıl bir seçenek oluşturması konusunda yine YAYED’li dostların ge- liştirdiği düşünceleri paylaşacağız okur- larımızla. Onlara göre, solun tutacağı yol orta- da: “Sol, yoksulluğu bireysel sorun olarak göremez. Yoksulluk toplumsal bir so- rundur; yoksullar bozuk sistemin be- delidir. Sol, yoksulluğu yönetmeye ve sürdürmeye çaba göstermez. Solun amacı, yoksulluğa son vermekten baş- ka bir şey olamaz. Sol siyaset için sosyal yardım, buna ihtiyaç duymayı ortadan kaldıracak kök- lü çözümler üzerinde durmak demektir. Köklü çözüm, merkezde ve yerelde devlet örgütlenmesini kapsayan yeni bir ahlak ve yönetim sistemi kurmayı ge- rektirir. Yerel düzeyde ise sol siyaset, ba- kıma muhtaç olanların bakımını toplu- ca çözecek bakımevleri işletmek ve kentin yoksullarına en temel sosyal ih- tiyaçları, başta barınma - su - ulaştırma hizmetlerini bedelsiz sunmak üzerinde durmalıdır. Böyle bir politikanın parasal maliyeti, sosyal ianeciliğin maliyetinden çok daha azdır.” YAYED’li dostlarımız, Türk toplumu- nun, Batı’nın hiç tanımadığı imece gi- bi, komşuluk gibi geleneksel dayanış- ma kurguları olan bir toplum olduğuna da dikkat çektiler. Bu geleneğin, dev- letin sosyal yardım örgütlenmesiyle in- san onurunun zedelenmesini engelle- yecek bir yapılanmayla güçlendirildiği- ni anlattılar ve bir örnek verdiler: Çocuk Esirgeme Kurumu. Dediler ki: “Günümüzde yüksek sesle söylenmesi gereken şeyin, toplumsal dayanışma ge- leneğimizin, çocuk - yaşlı - engelli - yok- sul, her türlü bakıma muhtaç insanları- mıza kurumlaşmış koruma hizmeti su- narak güçlendirilmesi gereğidir. Bu iş, ne tek tek bireylerin, ne gönüllü örgüt- lerin, ne belediyelerin ne de şirketlerin inisiyatifine bırakılabilir. Korunmaya ve bakıma muhtaç insanların dernek-vakıf- belediye yetkisine bırakılması, yüzyılın en utanç verici istismar örneklerine kapıların açık bırakılması demektir. Bu iş, doğ- rudan merkezi yönetimce kurulmalı ve planlanmalı; belediyeler sisteme yalnızca bu sistemin uzantıları, yardımcıları, şu- beleri olarak eklenmelidir. Toplumsal ör- gütler ile vatandaşlar ise, kurulacak sisteme destek ve demokratik denetle- me gücü olarak katılmalıdır. Böylece muhtaçlığından yararlanılarak insanların kullanılmalarını, oylarının satın alınmasını önleyebilir, insanlık ve vatandaşlık onur- larını koruyabiliriz.” Bağımsızlığa, eşitlikçiliğe, kalkınma- ya odaklanmış belediyeciliğe sahip çıkmak gerekiyor. Yine ve yeniden... Eşitlikçi Belediyecilik İçin HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Bir tür çitlembik ağacõ ve meyvesi. 2/ Bir gõda maddesi... Vilayet.. Söz, lakõr- dõ. 3/ Türkiye’den göç eden. Rumlarõn oluşturduğu müzik türü. 4/ Yõlda bir yayõmlanan ve pra- tik bilgileri içeren takvimli defter. 5/ Hastalõk nöbeti... “ --- değil gökyüzün- den yağan beyaz ölüm- dü” (F.N.Çamlõbel). 6/ Doğal ve tarihsel özellik- lerinden dolayõ koruma altõna alõnan alan... Argo- da, bilip bilmeden her ko- nuya atlayan kişilere veri- len ad. 7/ Kişinin dõş dün- yayla ilişkiyi reddederek kendi iç dünyasõna ka- panmasõ... İtici neden, gü- dü. 8/ Yunan mitolojisinde, Zeus’un habercisi olan kanatlõ kõz... İlkel bir silah. 9/ İnce yapõlõ... Tavlada “üç” sayõsõ. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kõlçõksõz, iri ve yassõ taneli bir fasulye cinsi. 2/ Tanrõ- tanõmaz... Eklembacaklõlarõn ve kabuklularõn örteneğini oluşturan organik madde. 3/ Sakõzla tatlandõrõlmõş rakõ. 4/ Pirinçle yapõlan bir tür sebze yemeği... Altõn. 5/ “ --- se- le gitti gözüm yaşõndan” (Karacaoğlan)... Samaryum elementinin simgesi. 6/ Duvar içindeki kapaksõz küçük do- lap... Bir sayõ. 7/ Közlenmiş patlõcanla yapõlan kõymalõ ve yoğurtlu bir meze. 8/ Yinelenen dize. 9/ Memeli bir de- niz hayvanõ... Torun sahibi kadõn. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 S A K L I K E N T İ D E A İ M A R S A R P A U Z O P İ D E İ N S T E N F İ L A E R A L E M L A T A L A C A İ T A P E M İ R S A K L I K E N T 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear