23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 NİSAN 2008 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Panik Kemal Öncü: “Yüksek mahkeme yargıçları, cahil çoğunluğa yutturulan mavalları yutmaz. Paniğin nedeni budur.” Yağmur Deniz Enflasyon çift haneli olmuş... “Sıcak para da artık ısıtmıyor!” RTE’NİN yaşı kadar hukuk geçmişi olan Prof. Dr. Aydın Aybay, son günlerde görülen lüzum üzerine ders vermeye devam ediyor: “Anayasa Mahkemesi’nde, yargısal deyimle ‘derdest’ bulunan parti kapatma davası dolayısıyla, ağzı olan herkes konuşup duruyor. Davalı partinin son seçimde aldığı oy oranının ‘heybet’inden başlayıp anayasa ile kendisine verilmiş olan görev ve yetkiyi kullanmaktan başka bir şey yapmayan Başsavcıya ‘vay sen kim oluyorsun’ diye babalananlara kadar bir yığın ‘avanak’, akılları sıra bu şirretlikleriyle yargıçları baskı altında bırakıp, korkutacaklarını sanıyor. Son zamanlarda bu ‘kakafoni’ye ‘demokrasinin beşiği’ni temsilen Avrupa’nın kimi aklıevvelleri de katıldı: Böyle dava görülmemiş bir şeymiş, davayı açan savcı hukuku ayaklar altına alıyormuş, adalet kavramı böyle davalarla zedeleniyormuş ve saire. GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM GS’de ilk gündem: Kalli’nin halli! Korku Necati Cebe: “Platon sanki bugünleri görüp söylemiş: “Karanlıktan korkan çocuğu kolaylıkla hoş görebiliriz. Asıl trajedi, ülke yönetimindeki yetişkinlerin aydınlıktan korkmalarıdır.” Tabii onlara verilecek bir sürü yanıt var. İlkin, ‘parti kapatma sizin oralarda hiç olmadı mı’dan başlayıp kendi icatları olan ‘kanunsuz suç olmaz’ ilkesini paspas edip kurdukları özel mahkeme kararı ile devlet adamı asmaya kadar uzanan bir yığın örnekle yanıt verilebilir. Hele cezaevinde, yani devletin güvencesinde olan yerde, cezalarını çeken insanları ‘terörist bunlar’ diye dünyanın gözü önünde katleden bir devletin politikasının babalanmasına ne demeli? Şunu da anımsamak gerek: Bu takım, kendilerinden başka memleketlerin adil yargılama yayıp karar vereceğine güvenmezler! Aslında bu güvensizlik, kendilerine mensup kişi ve kuruluşların yargısına güvenmedikleri memlekette işledikleri haksız ve Babalananlar kanunsuz işlem ve eylemlerin hesabını vermekten kaçınmanın bahanesidir. Daha Lozan barış müzakerelerinde, her şeye evet deyip de adli kapitülasyonların devamında ayak diremeleri de bundandır. Birkaç yıl önce Türk kamu kuruluşları ile kendi kurum ve şirketlerinin aralarındaki sözleşmelerden doğan ihtilafların yerel yargıda yargılanmasına, açıkça ‘Türk mahkemelerinin adaletine güvenmiyoruz’ diyenler de bunlardır. Ne hazindir ki Türkiye’de iktidarda olan yöneticiler, bu çirkin ithamı hazmedip, onların istedikleri gibi bu tür davaların kendilerinin ‘denetimi’nde olan uluslararası hakem kuruluşlarınca teşkil edilecek hakem kurulları tarafından görülmesini sağlayan iç mevzuat değişikliğini kısa sürede yapmışlardır! Böyle olduğu içindir ki, bugün pervasızca ahkâm kesip Türk yargısını küçümseyen sözleri söyleyebilmektedirler.” AKP, Yargı, ‘Ergenekon’ ve Ordu… AKP kendini köşeye sıkışmış hissediyor ve besleme basınıyla beraber şaşkınlığını saldırganlığıyla harmanlayıp Türkiye ile hesaplaşma içine girmeye çalışıyor. Şu anda “hukuk”tan fazla medet ummadıkları için umutlarını Avrupa’ya yöneltmiş durumdalar. Hani şu aylardır kendi haline terk ettikleri “AB” var ya? Gün geçmiyor ki AB’li patavatsız bir raportör ya da siyasetçi, kalkıp “hiç böyle saçmalık görülmüş müdür” diye gözlerimizin içine baka baka yalan söylüyor. Her gün yazıldı çizildi: Avusturya’da Haider, Almanya’da Nazi partiler, ABD’de Nixon’un istifaya mecbur kalması… AB’nin dediği şu: “Efendim hiçbir futbolcu sahadan atılmasın, yazık, bakın binlerce seyircisi var bu takımın, hepsi para ödemişler!” Tercümesi şu oluyor: “Futbol oyun kurallarını unutun, hakeme tükürse de, rakiplerini yumruklasa da spora halel gelmesin diye, siz yine de kimseyi atmayın!” Kimse oyuncu sahadan atılsın istemez. Ama futbolun kuralları varsa ve biri bu hataları yaparsa atılır. AB ya da o takımın seyircisi ne derse desin! Ya da bir şık daha var: Futbolu kuralsız oynarsanız: Gücü gücü yetene, usturalı, şişli, tekme tokatlı, var mı yan bakan havasında! Siyasete dönelim. Evet, hiçbir parti kapatılmasın. İyi de hiçbir parti kapatılacak şeyler yapmasın! Kuralsız futbol nasıl olamazsa, anayasasız ve partiler yasasız bir parlamenter rejim düşünülemez. Ne konuşuluyor şimdi? AKP, kapatılmaya karşı partisini yedekleyecekmiş. Böylece kapatılsa da aynen yoluna devam edecekmiş… Burası uyanıklar ülkesi değil mi? Her şey olur… Bakın aynı gün gazetelere ne yansıyor: Erbakan’ın kayıp trilyon davası… Bu paragrafı okuyunca aklınıza ne geliyor söyler misiniz? AKP kapatılırsa, aynı şeyler onların da başına dert olmasın diye derhal tüm mal mülk varlıklarını Hazine’ye devredeceklerini, ortada hiç “kayıp” bina, trilyon, trilyar hiçbir şey olmayacağını, hukuka karşı son derece saygılı davranacaklarını düşünüyorsunuz... Nasıl, bildim değil mi? ??? Mühim olan parti kapamak değil, onun “yerine” açılan partinin rejimle dalga geçer gibi bir politika izlememesi. Maşallah AKP’liler şimdiden “durumu nasıl idare edeceklerinin” dökümünü uluorta yapma peşindeler. Bu kadar açıkça hileye izin veren başka bir siyasal sistem var mı? Bu komedi de savcıların önünde oynanıyor, işin ilginç tarafı. Hayır kardeşim, enayi değiliz. Bir yandan yargıya “aman beni kapatma” diyeceksin, sonra da kapatılınca nasıl antilaikliğin “odağı” olarak devam edeceğinin hesaplarına düşeceksin… AKP savunma yapmaktan söz ediyor, ama bir de hâlâ aynı antilaik atama ve siyasetleri doludizgin sürdürüyor: “Hayret bir şey!” İyi de Milli Nizam Partisi’nden bu yana, aynı hareket beşinci kere kapanıyor! Demek ki artık bu kadronun şunu anlaması lazım: “Dini siyasete alet eden bir yeni parti kurarsam yine kapatılırım.” Yapılan esas hata şu: Laikliğin kurallarını delen partilere yıllarca müsamaha gösteriliyor, ardından kurallar devreye sokulduğu zaman herkes şaşırıyor. Sorun bu davaların fazlasıyla gecikmesi! Anlayacağınız ortada bir “yargı darbesi” filan yok. Bu yüzden AKP’nin panik içinde “Ergenekon”u alevlendirip bir çeşit pazarlık unsuru haline getirmeye çalışması hem son derece hukuk dışı hem büyük bir ayıp. Yürüyen davaya müdahale edip anayasayı, yani “oyunun kurallarını” kendine uyacak şekilde değiştirmeye kalkmak, zekice bir hareket değil. Kendini kurnaz sanan, alaturka Şarklı kafası. Nelerden bahsetmediler ki! Parti kapatmayı yasaklatmaktan tutun da “Kapatacaksan parlamentoya gelip benden onay alacaksın” diyen trajikomik demeçlere kadar! Bu ahlak dışı kaçış yollarını arayanlar, ülkede “darbe heveslileri” var adı altında bir “Ergenekonculuk” oyununa girdiler ya? Boş yere kendilerini aldatmasınlar… Ne Ümraniye’de 10 bombayla, ne 20 tüfekle.. Türkiye’de kimse darbe filan yapamaz, güldürmesinler milleti. Bu yapılabilseydi, önce yüzbinlerce av ruhsatlı pompalı silahları kapışan malum takımlar(!) yaparlardı bu işi! Bu ülkede siyasete müdahaleyi herkesin bildiği gibi ordudan başka hiç kimse yapamaz. İyi de, o da ne senin benim ya da Tayyip Bey’in “dur, yapma” demesiyle durur, ne de bazı kışkırtıcıların “hadi atla artık” dolduruşlarına gelir. Kimseden ne talimat ne izin alırlar. Belki acı bir gerçek, ama işin özü budur. email: bedbay?tnn.net Faks: 0212 227 34 65 SESSİZ SEDASIZ (!) Ofer sayesinde ‘kalite’ yüzde bin! GEÇENLERDE Ofer’in işlettiği Kuşadası limanına yanaşırken Ofer’e ait römorkörlerin yetersiz kalması nedeniyle karaya oturan Ofer’e ait yolcu gemisini anımsıyor olmalısınız. Gemi sonradan kurtuldu ve gitti. Geride ne bıraktığını Mustafa Saraç anlatıyor: “Geminin sürüklenirken sahile çarpmamak için rasgele attığı demirle Kuşadası’nın derin deniz deşarj hattını tahrip ettiği ortaya çıktı. Karaya 250 metre mesafedeki kanalizasyon hattı patlağından, ‘mavi bayrak’ sertifikalı Kuşadası plajlarına, her gün binlerce metreküp lağım atığı sızıyor. Denize aralıksız dökülen dışkıların nasıl ve ne Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Çiftlik M. Ali Kılınç: “Necmettin Erbakan, ev hapsi cezasını Feto gibi ABD’de kendisine tahsis edilecek çiftlik evinde çekmelidir!” Rüşvetçi Müberra Şimşek: “RTE benzin alabilmek için rüşvet vermiş. Yasalara göre güya rüşvet alan da veren de suçlu!” zaman durdurulacağı, deşarj hattı tamiratının ne kadar süreceği, başlayan turizm sezonunun ne düzeyde etkileneceği ve hatta Kuşadası sahilinde denize girmenin sağlığa uygun olup olmadığı hakkında kimsenin bir fikri bulunmuyor. Beton kazıklı deniz dolgularının ve çok katlı ruhsatsız işyerlerinin limanımızda yarattığı kentsel imar cinayetinde olduğu gibi son çevre faciasında da aynı şirket karşımıza çıkmaktadır. Özelleştirmenin liman hizmetlerinde kalite artışı sağladığını düşünenler, deniz suyundaki mikrop oranı artışının da ‘kalite’ sayılıp sayılmadığına karar vermek durumundadır.” AB ve diğerlerine “uzaktan şeriatın sesi hoş geliyor” anlaşılan! Çeşitlemeler PERİHAN ERGUN 21 Mart 2008 Nevruz sabahından bu yana vicdanları sızlatan, beyinleri uyuşturan sayısız gündemlere şaşarak sarsıldık. İlk günün sabahında çocukluğumuzdan beri tarihsel imgemiz olan Ergenekon Destanı’nı da karalayan, hâlâ iddianamesi oluşmamış, hayali iftiralarla gerçek suçluların bulunup muhakeme edilmesi yerine, Atatürk ve Cumhuriyet sevdalılarını gün doğmadan Terörle Mücadele birimlerine götürerek faşizan bir sindirme uğraşına giriştiler. Böylece iktidarın toplumda yarattığı sorunlarında gündem değişikliği yarattılar. Bu senaryonun gösterimi bittiğinde tüm hasarların hesabının sorgulanacağını da değerlendirmeksizin, efendilerinden aldıkları emirle filmi yazmaya devam ediyorlar. Bunlar yetmezmiş gibi basından öğrendiklerimize göre: Emniyet Genel Müdürlüğü, İçişleri’ne sunduğu durum bildirme raporunda; “ulusalcılık”ın Terörle Mücadele Harekât Dairesi Başkanlığı çalışma kapsamı içine alındığını bildirmiş. Hayret doğrusu(!). Ailemden, ilköğretimden başlayarak tüm öğrenimim boyunca yurttaşlık derslerindeki bilgilendirilmelerime göre ulusalcılık, kesinlikle ırkçılık olmayıp sömürüye, esir edilmeye, mandacılara karşı çıkarak, ulusça özgür, onurlu ve bağımsız yaşamayı içerir. O zaman; sömürgen işgalcilere karşı Misakı Milli ile Kuvvayı Milliyecilikle yola çıkış da bu kötü tanım kapsamına girmez mi? Atatürk milliyetçiliğinin vazgeçilmez ilkeleri laik ve demokrat olmaktır. Kuşkusuz bu, Cumhuriyetimizin de tanımıdır. Bu nedenlerle Emniyet raporunun gerçek olmayıp, uydurulmuş olduğunu düşünüyorum. ??? Bu zaman diliminde bir de AKP’nin güvencesi AB Adalet Divanı “PKK KongraGel’in uluslararası terör listesinde yer almaması gerekir” demez mi? Türkiye’den yükselen tepkiler üzerine AB inkârla PKK terör listesindedir dediyse de Brüksel’de vergiye tabi olarak yayın yapmakta olan PKK’nin Roj TV’sinin yasallaştırılmasına ne demeli? ABD’nin BOP’sinde, AB’nin Türkleri Avrupa’dan çıkaralım diyen güçlü üyesi İngiltere’nin kötü niyetliliğinde PKK, Türkiye’yi bölüp yutmada onların taşeronu değil mi? Bu niyet ve sözler adamların birkaç yüzlü oluşlarını kanıtlamıyor mu? Bunlar Çanakkale yenilgisini, Sevr’in Lozan’da yok edilişini hiç unutmadılar ve unutamazlar. Biz ulusça, karalanmaya çalışılan ulusalcılığımızla ülkemizin üniter yapısını ve demokratik, laik Cumhuriyetimizi koruyup yaşatmya canımız pahasına devam edeceğiz. ??? Bunun en büyük kanıtı da 5 Nisan 2008 günlü Çanakkale’de oluşturulan Kazdağları’nda altın arama çalışmalarına tepki mitingi değil mi? Rezevrleri, endemit yapısı, doğal güzellikleri, kurdukuşu, dünya tarihindeki Truva ve Çanakkale savaşları ile maddi manevi paha biçilemeyen değerlerini ulusça korumak da terör örgütü işi mi? Bu güzelim dünya mirasını tüm değerli yer ve kurumlarımızı babalarının mallarıymışçasına satanlara karşı yurdun dört yanından binlerce ulusalcının mitinge gelerek haykırışları belki gözleri görmeyen, kulakları işitmeyenleri kendilerine getirebilir. Aksi halde memleket sevdalıları bunu önlemesini bilecektir. Bu işin çözümündeki ilk koşul da acımasız Maden Yasası’nın hemen kutsal değerlerimizin korunması amacıyla değiştirilmesidir. ??? Bu bunalımlı günlerde iç açıcı bir iki olayı da yaşadık. Önce: Anayasa Mahkemesi sonucu ne olursa olsun, Yargıtay C. Başsavcısı’nın AKP’yi kapatma iddianamesini usule uygun görerek davanın açılmasına karar verişi. Bu karar Türkiye’de yok sayılmaya başlanan hukukun üstünlüğüne inananların düşüncelerini boşa çıkarmadı. Bir de Fenerbahçe’nin övünülesi, sevindirici bir futbolla İngilizlerin baş tacı Çelsi’yi yenerek uluslararasında Türkiye’nin adını tarihe yazdırışı oldu. Bir de 456 Nisan 2008 günlerinde yavru vatanımız Kıbrıs’ın yirmi kadınını kentimizde konuk etmenin mutluluğunu yaşadık. Konuklarımız Kıbrıs’ın dört köyünün kadın dernekleri başkanlarıyla yönetim kurulu üyeleriydiler. Bunlar internet aracılığyla bilgilenerek bizim Kadın Hakları Derneği Başkanı Av. Gönül İşler’e ulaşıp, kentimize gelmeyi istediklerini bildirmişler. Özverili çalışkan arkadaşımız İşler de sağolsun konuklama ve kentin tarihsel, doğal yapısını tanıtmayı içeren bir program yapmış. Benim de Ada Dostları Derneği Başkanı olarak, konuklarla beraber olmamı istedi. Onlarla, beraberliğimizi sağladı. Kadın hareketinde yararı olacağına inanarak yazdığım Kurtuluş ve Kuruluş tarihimizde önemli yerleri olan Cumhuriyet Aydınlanmasında Öncü Kadınlarımız kitabımın onlara da güç katacağına inanarak armağan ederken, yanlarında olmayı görev bildim. Böylece; grubun öncüsü Akova köyü kadın derneği Başkanı Aysel Bodi, Mormenekşe Başkanı Erşen Ummanel, Yıldırım Başkanı Şengül Tosunoğlu, Nergisli Başkanı Leyla Çelik Aykent ve Yeni Boğaziçi Başkanı Hidayet Özerinç’le beş kadın derneğinin yönetim kurulu üyelerinin de katıldığı yirmi kadının sıcak beraberlikleriyle mutluluklar yaşadık. Çalışmaları ve dertleri hakkında bilgilendirildik. Köylerinin nüfusları sadece bir tanesinde bin olmak üzere dörtbeş yüzü aşmıyormuş. Anlattıklarıyla bu küçük yerleşim yerlerindeki yararlı çalışmalarına hayranlık duyduk. Başta kültür, spor, eğitim, el hünerleri kursları mekânlarının açılması yanında her konuda üstün düzeyde yararlı etkinlikleri kapsıyor. Biz bu başının nedenini Kıbrıslı kadınların eğitim sorunlarının halledilmişliğinde gördük. Dertlerine gelince; ambargo başta olmak üzere Kuzey Kıbrıs’ın varlığının uluslararasında yadsınmasının yanında, Güney Kıbrıs hükümetince azınlık sayılmalarırıydı. Dostluk ve beraberlik istemlerine ters düşülüp horlanmak isteyişlerinin üzüntüleriydi. AçKapa kapısı adını verdikleri Lokmacı Kapısı’nın bir gün beklenmeden kapatılmaya kalkışılması ayırımcı tutumun en canlı örneğidir diyorlardı. Tüm tersliklere karşın dirençliydiler. Başta ordumuz olmak üzere ana vatanın güvencesiyle kendilerini manen güçlü hissediyorlardı. Özetlemeye çalıştığım bu üç mutlu günü de sıkıntılarımızı gideremezsek de yaşamış olduk. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 8 Nisan www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Hastanın 1 çevresini doğru olarak kav 2 ramasına en 3 gel olacak düzeyde yöne 4 lim bozuklu 5 ğu. 2/ Donuk 6 renkli otomo7 bil boyaları için kullanılan 8 sözcük... Cin 9 siyet. 3/ Bir 1 2 3 4 5 6 7 8 9 avlu ya da bina çevresindeki sütunlu ga 1 B E Z İ R G A N L A L leri. 4/ Kuran’da bir 2 E K O S E sure... Bir cetvel tü 3 R E N G R E N A T İ L A V E T rü. 5/ Fas’ın plaka 4 G imi... Bir malın fiya 5 Ü Ç A Y A K M A İ N P O tını ve türünü belirten 6 Z A küçük kâğıt. 6/ Sür 7 A P E L M A L T dürme, devam ettir 8 R U M İ N E L İ me... Üstü kapalı ola 9 T İ K E S A Z rak anlatma. 7/ “Git, defol” anlamında argo sözcük... Kutsal ışık. 8/ “Bakır lengerlerde kızarmış kuzular idi” (Nâzım Hikmet)... Civcivlikten çıkmış tavuk. 9/ Yapıları yıldırımdan koruyan aygıt. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Vücuttaki eksikliği Parkinson hastalığına yol açan azotlu organik bileşik. 2/ Eskrimde kullanılan üç silahtan biri... Bir ilimiz. 3/ Antalya’nın bir plajı... Eskiden harman ürünlerinden onda bir oranında alınan vergi. 4/ İnsanı istenmeyen seçeneklerden birini izlemeye zorlayan sorun... Radyum elementinin simgesi. 5/ Parlak yüzlü bir kumaş cinsi. 6/ Selahiyet... Kimliği belirlenemeyen uzay cisimlerine verilen ad. 7/ Osmanlı devletinin Kuzey Afrika’daki son topraklarını da yitirdiği antlaşmanın adı... Halk dilinde kızılcığa verilen ad. 8/ Yazın karadan denize doğru esen mevsim rüzgârı... Bir nota. 9/ Rafları olan kapaksız ve taşınır dolap. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear